• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE VE ULUSLARARASI ALANDA AR-GE VE AR- GE'YE YÖNELİK TEŞVİKLERİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE VE ULUSLARARASI ALANDA AR-GE VE AR- GE'YE YÖNELİK TEŞVİKLERİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ"

Copied!
45
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE VE ULUSLARARASI ALANDA AR-GE VE AR- GE'YE YÖNELİK TEŞVİKLERİN KARŞILAŞTIRMALI

ANALİZİ

Şaban KÜÇÜK

Öz

Gelişmiş ekonomilerde yoğun olarak ar-ge tabanlı üretim süreçleri, işletmeler ve sektörler ekonominin motoru konumundadır. Gelişmekte olan ülkeler de iktisadi ve sosyal gelişme açısından yoğun olarak ar-ge, yenilikçilik gibi konularda yatırımlar yapmakta ve destekler vermektedir. Doğrudan teşvikler yanında, ar-ge konusunda yoğun vergi teşvik uygulamaları da söz konusu olmaktadır. Ar-ge harcamalarının gelir ve kurumlar vergisinde indirim konusu yapılması, belli ürünler için katma değer vergisi ve benzeri dolaylı vergilerde istisnalara yer verilmesi, Ar-ge ve yenilik faaliyetleri ile ilgili olarak düzenlenen belgelerde damga vergisi istisnasına yer verilmesi, uygulanan bazı vergisel teşvik türleridir. Ekonomik gelişmişlik ile Ar-ge için ayrılan bütçeler arasında yüksek pozitif korelasyon bulunmakla birlikte, ar-ge’ye çok yoğun teşvik vermediği halde yüksek katma değer üreten gelişmiş ekonomiler de mevcuttur. Bunun yanında yoğun Ar-ge desteklerine rağmen ekonomik gelişmede geride kalan ülkeler söz konusudur. Ar-ge harcamalarının teşviki ile oluşan doğrudan ve pozitif dışsallık, desteklerin kaynağı olan parasal harcamalar ve vazgeçilen vergiler nedeniyle bir ödünleşim içindedir. Bu açıdan etkin ve verimli Ar-ge harcaması için fayda maliyet analizinin yapılması önemlidir. Ar-ge harcamalarının kompozisyonu, finanse ediliş biçimi, yani hangi kaynaklardan karşılandığı da Ar-ge destek politikası sürecinin tasarımı açısından özellikli konulardır.

Anahtar Kelimeler: Ar-Ge, İnovasyon, Teşvik, Doğrudan Ve Dolaylı Destekler.

Abstract

In developed economies, R&D based production processes, companies and clusters are the engine of the economy. Developing countries heavily support or invest in R&D and innovation in order to have economic and social development. Along with direct supports for R&D, tax incentives are strongly used as well. Corporate or income

Direktör, Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi, KPMG Türkiye; Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, sabankucuk@kpmg.com

(2)

tax advantages for R&D expenditures or investment, corporate of income tax exemptions for production based on R&D, VAT exemption for spesific productions, stamp duty are general incentives on taxation. Altough there is a significant positive correlation between the level of economic development and R&D rate of GDP, there are some developed countries having high value added economy which do not use agressive R&D supports or incentives. There are some developing countries spending relatively high amount on R&D which have not achieved desired success yet. Direct benefits and spillover effects are in trade-off between the spent resources on R&D and taxation expenditures which are not collected to support R&D. So, it is very crucial to have cost/benefit analysis in order to have efficient and effective R&D. In addition, it is also important to analyse the composition, financing method, resources to finance of R&D and design the R&D support policy regarding with those.

Key Words: R&D, Innovation, Incentive, Direct And Indirect Supports.

GİRİŞ

2008’de başlayan küresel ekonomik kriz bilim, teknoloji ve inovasyon alanında yapılan harcamalarda da kendini göstermiş; Fransa ve Kore hariç, tüm OECD ülkelerinde ar-ge harcamalarına ayrılan paylar azalmıştır. Kriz sonrası 2009 yılında ar-ge harcamalarında % 4,5’luk büyük bir azalma görülmüştür (OECD, 2012a:1). Büyük firmaların inovasyon alanındaki yatırım ve harcamalarının artmasına rağmen, hala kriz öncesi rakamlar yakalanabilmiş sayılmamaktadır. ABD’deki yatay seyre karşılık, Avrupa Birliği ülkelerinde ise, ar-ge harcamaları, Almanya’nın katkısıyla kriz öncesi dönemin önüne geçmiştir (OECD, 2013a: 27).

Çin ise, bu alanda da ciddi rakamları ar-ge alanına tahsis etmiş bir ülke olarak bu yüzyıla damgasını vurmaya hazırlanmaktadır. Her ne kadar ABD tüm ar-ge harcamalarının % 31’ini tek başına gerçekleştirse de, bu trendin gün geçtikçe değiştiği ve Çin'in, dünya ar-ge harcamasının % 13’ünü tek başına yapan bir ülke konumuna geldiği görülmektedir. (OECD, 2013a: 16).

Avrupa Birliği, küresel yarışta geri kalmamak ve ABD, Japonya ve yükselen Asya ekonomileri karşısında güçlü olmak için, kaynaklarını Avrupa’nın rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye sahip olmasına tahsis etmektedir. Bu anlayışla, üye ülkelerin ekonomik ve sosyal entegrasyonu ile birlikte ortak bir araştırma alanı ve ar-ge çalışmaları sayesinde kendisini dünyanın en rekabetçi bilgi tabanlı ekonomisi haline getirmek için çalışmaktadır.

Çağımızı bilgiye hükmeden ve bilgiyi kullanan uluslar ve toplumlar şekillendirecektir. Bu noktada bilgi, bilim, teknoloji, inovasyon, araştırma ve

(3)

geliştirmeye önem veren ülkeler safına katılmak için Türkiye’nin önünde ciddi fırsatlar bulunmaktadır. Türkiye bu alanda önemli yatırımlar yapan bir ülke olarak ar-ge çalışmalarını, inovasyonu ve yenilikçiliği destekleyen adımlar atmakta, vergi ve vergi dışı teşvik mekanizmaları ile bu alanda yönlendirici bir rol oynamaya çalışmaktadır.

Bu çalışmada ar-ge kavramı ve ar-geye yönelik teşvikler kavramsal bazda ve yabancı ülke uygulamalarıyla ele alınacak; ar-ge faaliyetleri ve ar-ge'ye yönelik teşvik mekanizmaları konusunda uluslararası uygulamalarla ülkemizdeki uygulama karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir.

I) AR-GE KAVRAMI VE AR-GE’NİN DESTEKLENMESİ

Ar-ge’nin gelişimine ilişkin tarihsel sürece bakıldığında, bu yöndeki gelişimin büyük ölçüde batılı ülkelerde başladığı görülmektedir. Bilgiye dayalı ekonominin anahtar unsurları olarak Ar-Ge ve yenilik sistemine giderek daha fazla ilgi gösterilmektedir.

Ar-ge harcamaları ve teşvik sisteminin dünya çapında ve ülkeler arasında karşılaştırılabilir bir çerçeveye oturması için terminoloji, kavram ve uygulama birliğine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çerçevede OECD tarafından hazırlanan Frascati Kılavuzui ile ar-ge’ye ilişkin kavramlar standartlaştırılmıştırii. Kılavuza göre araştırma ve deneysel geliştirme (Ar-Ge), insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının arttırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır (Frascati, 2002: 30). Ayrıca, Kılavuz ar- ge ve yeniliğin tanımıyla birlikte, kurumsal ve işlevsel ayrıma, ar-ge personelinin değerlendirilmesi ve harcamaların kaydına ilişkin OECD'ye üye ve üye olmayan ülkeler tarafından ortak kullanılacak bir sunum ve raporlama standardı sağlama amacını taşımaktadır.

Kılavuza göre ar-ge terimi üç faaliyeti kapsamaktadır. Bunlar; "temel araştırma", "uygulamalı araştırma" ve "deneysel geliştirme"dir. Şöyle ki (Frascati, 2002: 31);

"Temel araştırma", görünürde herhangi bir özel uygulaması veya kullanımı bulunmayan ve öncelikle olgu ve gözlemlenebilir gerçeklerin temellerine ait yeni bilgiler edinmek için yürütülen deneysel veya teorik çalışmadır. "Uygulamalı araştırma" yeni bilgi edinme amacıyla yürütülen özgün araştırmadır. Bununla birlikte uygulamalı araştırma, öncelikle belirli bir pratik amaç veya hedefe yöneliktir. "Deneysel geliştirme" ise, araştırma ve/veya pratik deneyimden elde edilen mevcut bilgiden yararlanarak yeni malzemeler, yeni ürünler ya da cihazlar üretmeye; yeni süreçler, sistemler ve hizmetler tesis

(4)

etmeye ya da halen üretilmiş veya kurulmuş olanları önemli ölçüde geliştirmeye yönelmiş sistemli çalışmalardır. Ar-ge kavramı, hem ar-ge birimlerindeki düzenli ar-ge'yi, hem de diğer birimlerdeki düzenli bir şekilde olmayan ya da ara sıra yapılan ar-ge faaliyetlerini kapsamaktadır (Frascati, 2002: 30).

Günümüzde, araştırma ve geliştirme sektörünün ve harcamalarının desteklenmesi gerekliliği konusunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.

Tartışılan konu, daha ziyade nasıl yapılacağı noktasındadır. Liberal ülkeler

“laissez faire laissez passer” felsefesine uygun bir şekilde yatırım, üretim ve yaratıcılık konusunda engel çıkarmamak ve gerekli iklimin oluşturulmasını sağlamak gibi bir yöntem benimserken, daha müdahaleci devletlerde ar-ge faaliyetleri devletin güdüm ve himayesinde gelişmektedir.

Ar-ge; dışsal ekonomiler yaratması, ölçek büyüklüğü ve sinerji gerektirmesi, ülke kalkınması ile doğrudan ilişkili olması, ekonomi politiğin ve ülkelerin global arenada varlık ve gücünün gösterilmesi açılarından çok stratejik bir alan konumundadır. Dolayısıyla, kamu sektörü araştırmalarının etkinliğinin arttırılması, OECD gibi uluslararası kuruluşların da öncelikleri arasındadır. Bu alanda kamu sektörü tarafından yapılan araştırmaların "ticarileştirilmesi",

"bilimin açık olması", "uluslararasılaşma" önemli konulardır. Kamu sektörü araştırmalarının "ticarileştirilmesi" hedefi, özellikle ekonomik krizler sonrasında kamu bütçelerinin son derece sıkı kurallara bağlanması ve kaynakların azaltılmasından dolayı daha da aciliyet kazanmıştır. Temel eğilim, profesyonelleşme ve teknoloji transferi kuruluşlarının (küçüklerin yeniden gruplandırılması yoluyla) ölçeğinin büyümesidir. (Örneğin kuluçkalar- incubators)

Bunun yanında üniversitelerden doğan yüksek teknoloji tabanlı şirketler (Spin-offs), sözleşmeli araştırmalar, patentleme ve lisanslama "açık bilime" olan ilginin artışıyla birlikte başlıca araçlar olmaya devam etmektedir. Bilim gitgide ticarileşirken, bilgi ve iletişim teknolojileri bilgiye teknik olarak ulaşımı kolaylaştırmışken, hükümetler bilginin yaygınlaşıp topluma ve ekonomiye aktarılması için çaba sarf etmektedir. Bu noktada veri tabanları gibi teknik altyapının ve fikri mülkiyet konusundaki yasal çerçevenin hükümet tarafından sağlanması önem göstermektedir.

Kamu araştırmalarının düzeyinin "uluslararasılaştırılması" da önemli bir önceliktir. Ulusal aktörlerin küresel bilgi ağlarına girmesinin sağlanması, araştırmacıların mobilitesini artıran ve küresel sorunları ele alan araştırma programlarında uluslararası işbirliğini destekleyen yasal çerçeve ve mali teşvikleri gerektirmektedir.

(5)

II) AR-GE'NİN ÖZENDİRİLMESİNDE VERGİ TEŞVİKLERİ VE DİĞER TEŞVİKLER

Teşvikler, iktisadi aktörlerin karar verme saiklerini etkilemek suretiyle öngörülen sonuca özgülenmiş önlem ve eylemlerdir. Diğer bir anlatımla, merkezi hükümetler, yerel idareler, uluslararası kuruluşlar, fonlar vb. örgütler tarafından belli bir amaca ulaşılması için tasarlanan bütünleşik sistemlerdir.

Teşvikler en genel anlamda, hükümetler tarafından belli somut iktisadi, sosyal ve beşeri faydaların elde edilebilmesi için verilirler. Teşvik sistemlerinden beklenen, iktisadi hâsılanın, milli gelirin, belli bir ürün veya hizmetin üretiminin veya tüketiminin arttırılması veya kimi durumlarda azalmasının önüne geçilmesi, ülkeye yabancı sermaye çekilmesi, yatırımların belli bir alana veya bölgeye kanalize edilmesi olabilir. Tüm bu hallerde teşviki veren, iktisadi aktörlerin kararlarına etki etmekte ve tanımlanmış faydaların ortaya çıkmasına odaklanmaktadır.

Teşvikler niteliklerine, türlerine, amaçlarına, verildiği bölgeye, ayni veya nakdi olup olmamasına, işletmeye fon girişi yaratıp yaratmamasına, teşviki verenin bunun karşılığında bir mal veya hizmet alıp almamasına göre sınıflandırılabilmektedir.

Özendirme anlamına gelen teşviklere ilişkin olarak, niteliğine göre,

"vergi teşvikleri" ve "diğer teşvikler" biçiminde bir ayrım yapılması mümkündür. Bu ayrıma göre, vergi teşvikleri veya “Vergi özendirme önlemleri;

devletin, kalkınma için ihtiyaç duyulan yatırımları arttırmak ve özel girişimin üretim gücünü, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlara ve sektörlere yönlendirebilmek amacıyla yatırımın maliyetini düşüren ve karlılığı artıran müdahalelerini ifade etmektedir.” (Bozdoğan, 2008: 23-24) Vergi özendirme önlemleri “amaçlarına göre; yatırıma, ihracata, istihdama ve yabancı sermayeye yönelik önlemler olarak sınıflandırılırken; uygulama aşamalarına göre; müteşebbise, yatırıma ve üretime yönelik önlemler olarak sınıflandırılabilir. Ayrıca, bu sınıflandırmaların dışında vergi özendirme önlemlerinin literatürde, genel ve özel özendirme önlemleri; yatırım öncesinde, yatırım sırasında ve yatırım sonrasında uygulanan özendirme önlemleri şeklinde de sınıflandırıldığı görülmektedir (Bozdoğan, 2008: 27)." Vergi dışı teşvikler ise, hibe ve yardımlar, sübvansiyon tarzındaki ödemeler, krediler, devlet garantisi, kamu alımları, eğitim tarzındaki desteklerdir. Pozitif olarak tanımlanan sübvansiyon, yardım, hibe, kredi vb.

"diğer teşvikler" ile "vergi teşvikleri" arasındaki en temel ayrım, ikincisinin vergilendirme dönemleri itibariyle negatif olarak verilmesi, yani, vergi teşviklerinin işletmeye bir nakit veya fon girişi yaratmayıp, ödeme veya nakit çıkışının azaltılmasını sağlamasıdır.

(6)

Türlerine göre teşvikler, "genel", "bölgesel" ve "sektörel" olarak sınıflandırılırken; amaçlarına göre ise, "ex-ante" ve "ex-post" olarak ikiye ayrılır.

Teşviklerin baştan verildiği ve sonuçların göz önünde bulundurulmadığı teşvikler "ex-ante teşvikler"dir. Kredi, faiz, vergi, arazi tahsisi, hibe vb.

teşviklerde yatırımcı veya girişimciye geliştirdiği proje veya çalıştığı alanla ilgili olarak tanımlanan teşvik kural setine uygun destekler sunulmaktadır. "Ex-post teşvikler"de ise, özendirme araçları ancak belli koşulları sağlayan girişimci veya yatırımcılara verilir. Bilimsel araştırma, rapor, patent, marka, faydalı eser ve ticarileştirilmiş ürün örneğinde olduğu gibi standartları önceden belirlenen bir ürünün üretilme şartı söz konusudur. Ex-post teşvikler, hali hazırda belli bedeller ödeyerek işe girişmiş olan çalışmalardaki başarı şansını özendirerek artırırken, ilk sermaye veya kaynağa sahip olmayan girişimciler için ciddi dezavantajdır.

Ar-ge harcamalarının teşvik edilmesinin arka planında yatan öngörü, bu teşvik mekanizması aracılığıyla toplam toplumsal faydanın artırılmasıdır. Bu ise dört ayrı kanal vasıtasıyla sağlanmaktadır (Parsons, Phillips, 2007: 37).

 Ar-ge teşviki sayesinde iktisadi olarak üretici fazlası oluşur. Vazgeçilen vergiler ise aynı zamanda bir maliyet unsurudur.

 Ar-ge teşviki alan firmanın ar-ge harcamaları artarken, yaratılan pozitif dışsallık (spillover effect) sayesinde teşvikin faydaları diğer firmalara da taşar.

 Vazgeçilen vergilerin bir alternatif maliyeti vardır. Bu vergilerin alınması durumunda kullanılacağı alan ve yaratacağı fayda dolayısıyla bir fayda-maliyet analizi yapılır.

 Ar-ge indirimine ilişkin idari ve uyum maliyetleri hem firmaların, hem de vergi idaresinin bu alana yatırım yapmalarını gerektirdiği için ekstra bir mali yük getirir.

Son dönemde OECD ülkelerinde izlenen karma inovasyon politikaları radikal bir değişim yerine, belli bazı araçların daha fazla önem kazandığı, diğerlerinin ise, geri planda kaldığı aşamalı bir dönüşüm yaşamıştır. Bu konuda vergi teşviklerinin yanısıra, kamunun talep yanlı politikaları, girişimciliğin önünün açılması, uzmanlaşma, işbirliği ve kümelenmenin desteklenmesi politikaları, patent ve fikri hakların korunması ve hükümetin bilgi ve iletişim teknolojisine ilişkin alt yapı çalışmaları önem kazanmıştır.

Özellikle küresel ekonomik kriz sonrasında ülkelerin vergi teşvikleri ile daha fazla ar-ge harcamasının yapılması için hem ülke içindeki kaynakları, hem de diğer ülke kaynaklarını çekmeye çalıştıkları görülmektedir. Ar-ge yatırımı yapacak firmalar için vergisel teşvikler yanında, işçilik ücretleri ve maliyetleri,

(7)

altyapı, mühendislik ve bilimsel bilgi ve kaynaklara ulaşılabilirliğin de ciddi önemi bulunmaktadıriii.

Vergi teşvikleri konusundaki genel eğilim, OECD ülkelerinin üçte ikisinden fazlasında ve diğer birçok ülkede, bugün kullanılabilen ar-ge vergi teşviklerinden yararlanabilirliği arttırmak ve daha kolay kullanılabilmelerini sağlamak şeklindedir. Hükümetler özel sektör tarafından gerçekleştirilen ar-ge harcamalarını vergi teşvikleri, hibe şeklinde yardımlar veya kamu alımları yoluyla desteklemektedir. Ar-ge’ye yönelik vergi teşvikleri; vergi istisnası, muafiyeti, indirimi, hızlandırılmış amortisman gibi yöntemleri içerir. Ar-ge ve inovasyon harcamalarının teşvik edilmesi, bu harcamaların vergi matrahından indirilmesi kadar, ar-ge ve inovasyona dayalı üretim ile elde edilen kazançların kurumlar vergisinden tam veya kısmi olarak istisna edilmesi yöntemiyle de uygulanabilir. Başlangıç aşamasında “süper indirimler" diye adlandırılan vergi teşvikleri, araştırma vergi indirimi ve yakın zamanda Hollanda’da kabul edilen Ar-Ge indirimi gibi uygulanabilir ve nitelikli Ar-Ge harcamaları vergi indiriminin konusuna girebilir. “Patent Box” denilen bu yöntemde elde edilen kazancın genelde % 50-% 80 arası oranda indirilmesi mümkündür.

Günümüzde OECD üyesi ülkelerdeki uygulamalar incelendiğinde, 27 OECD üyesi ülkede ar-ge’ye yönelik vergisel teşviklerin kullanıldığı görülmektedir (OECD, 2013a: 15). 1995 yılında bu sayı 12 iken, 2004’te 18 ülkedir. Bu noktada, Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya, Singapur ve Güney Afrika ar-ge yatırımlarına yönelik teşviklerin uygulandığı ülkeler kapsamındadır.

Almanya, Finlandiya ve İsveç’te vergi teşvik sistemi uygulanmazken, bazı ülkelerde ise, bu konuda yeni çalışmalar yapılmaktadır.

ABD, İspanya gibi ülkeler daha çok doğrudan teşvik yöntemini uygularken; Kanada, Hollanda, Portekiz ve Japonya daha çok dolaylı teşvik yöntemini tercih etmektedir. Milli gelire oranlandığında, Rusya, Fransa, Kore en fazla teşvik sağlayan ülkelerdir. Toplam teşvik rakamları açısından ise, ABD, Fransa, Kanada, Japonya ve Kore en yüksek teşvik hacmine sahip ülkelerdir (OECD, 2013a: 16).

III) TÜRKİYE'DE BİLİM, SANAYİ, TEKNOLOJİNİN DESTEKLENMESİ VE AR-GE'YE YÖNELİK TEŞVİKLER

A) Türkiye'de Bilim, Sanayi Ve Teknolojinin Desteklenmesi

Ülkemizde bilim, teknoloji ve ar-ge alanında kapsamlı çalışmalara ancak planlı dönem ile başlanabilmiştir. TÜBİTAK- Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu bu dönemde kurulmuştur (İKV, 2004: 84). Türkiye Atom

(8)

Enerjisi Kurumu da bu dönemde kurulmuştur. Planlı dönem öncesinde Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi, Şeker Enstitüsü, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü ve Elektrik İşleri Etüd İdaresi bilim ve teknoloji alanında çalışmışlardır.

Kalkınma planlarında bilim, teknoloji, eğitim ve araştırma hep öncelikli sektörler olarak ele alınmışlardır. 1980’li yılların başında geniş katılımla bir araya gelen bilim insanları ‘Türk Bilim Politikası 1983-2003’ dökumanı ile bilim ve teknoloji politikasını ortaya koymuştur ve 10 yıllık bir vadede aşağıdaki hedeflerin gerçekleştirilmesi öngörülmüştür (İKV, 2004: 85):

 İktisaden faal nüfus başına 7 olan tam zaman eşdeğeri araştırmacı sayısının 15’e çıkarılması,

 Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki payının % 0,33’ten % 1’e çıkarılması,

 Özel sektörün toplam ar-ge harcamaları içindeki payının % 18’den

% 30’a çıkarılması,

 Ülkemizin evrensel bilime katkı açısından kırkıncı sıralarda olan yerinin 30 uncu sıraya çıkarılması.

Bu politika ilk 10 yıl için çok başarılı bir şekilde uygulanamasa da 1993 yılında tekrar ele alınarak Başbakanlığa bağlı Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nca "Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikası" kararlaştırılmıştır. Ülkemizde Osmanlı’dan miras cılız bir sanayi ve imalat söz konusuyken bu anlamda Cumhuriyet döneminde planlı ekonomi ile başlayan yoğun teknoloji kullanımı maalesef öz üretim ve katkıdan ziyade, lisans anlaşmaları, know-how, teknoloji transferi gibi yöntemler ile sağlanmıştır.

Kalkınma planlarının başlangıcından itibaren geçen dönem içinde bilim ve teknolojinin ayrı bir bölüm şeklinde ele alınması, hükümetlerin bu konuya verdikleri önemim bir kanıtıdır (Sağlık Bakanlığı, 2002: 15). İlk yedi plan sonunda mevcut duruma bakıldığında beklenen başarının sağlanamadığı görülmektedir. Tüm bu planlarda, bilim ve teknoloji için ayrı bir bölüm oluşturulmuş ve ar-ge faaliyetleriyle ilgili oldukça iddialı hedefler belirlenmiştir.

Ancak, bilim ve teknoloji politikaları diğer sektör politikalarıyla uyumlu olarak belirlenememiş, mal ve hizmet üretimini geliştirmeye yönelik ulusal stratejilerin, politikaların ve kalkınma planlarının ana ekseni olarak alınamamıştır. Bu nedenle, bilimsel gelişme, teknoloji yeteneğinin artırılması ve eğitim-öğretim sistemiyle teknolojinin entegrasyonu mümkün olamamıştır. Bunun sonucu olarak ar-ge faaliyetlerine GSMH’dan ayrılan payın % 1’e ve iktisaden faal

(9)

onbine nüfusa düşen tam zamanlı eşdeğer araştırma personel sayısının 15 kişiye çıkartılmasında ve diğer hedeflerde başarılı olunamamıştır (Sağlık Bakanlığı, 2002: 16). Bugüne kadar yapılan çalışmalarda başarısızlığın temel nedenleri;

gerekli insan gücünün ve finansman kaynağı ile teknolojik bilgi birikiminin yeterli düzeyde olmaması ve belirlenen hedeflerde ülke gerçeklerinin yeterinde göz önüne alınmaması ve çalışmalarda yeterince istekli olunmamasıdır. (Sağlık Bakanlığı, 2002: 19).

B) Türkiye'de Ar-Ge'ye Yönelik Vergi Teşvikleri Ve Diğer Teşvikler Ar-ge harcamalarının desteklenmesi amacıyla 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 5746 sayılı Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile ar-ge indirimi öngörülmüştür. Bunun yanında çalışanların ücretleri üzerinden gelir vergisi stopajı teşviki, damga vergisi istisnası gibi vergisel teşvikler ve sosyal sigorta prim desteği söz konusu olmaktadır.

Yukarıda yer alan gelir vergisi stopajı teşviki, damga vergisi istisnası ve sigorta prim desteğinden 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında yararlanılabilmekte, ar-ge indirimini 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında kullanan şirketler bu destek unsurlarından istifade edememektedirler.

4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Hakkında Kanun uyarınca da bu bölgelerde girişimciler ve yönetici şirket için gelir, kurumlar vergisi, çalışanlar için gelir vergisi istisnası, üretilen ürünler için KDV istisnası öngörülmüştür.

Vergisel teşvikler dışında devletlerin elinde kullanabilecekleri çok ciddi mali, idari ve teknik özendirme önlemleri bulunmaktadır. Belli alanlarda yapılan yatırımlar için verilen kredi, faiz, garanti ve kefalet, bedelsiz veya uygun bedelli arsa, bina yardımı, sübvansiyonlar, bölgesel ve ulusal kalkınma ajansları yoluyla yapılan yardımlar ve destekler, özel olarak kurulan veya kurulması desteklenen organize sanayi bölgeleri, teknokentler, teknoloji geliştirme bölgeleri ile milli mevzuatın uygulanmadığı serbest bölgeler gibi alanlara verilen destekler bu kapsama girmektedir. Ülkemizde vergi teşvikleri dışında doğrudan destek ve teşvik mekanizmaları çeşitli kurum ve kuruluşlar aracılığıyla yürütülmektedir.

Türkiye’de özel kanunlarda ve vergi kanunlarında ar-ge ve inovasyonun desteklenmesine ilişkin farklı hükümlere yer verilmesi ve idari uygulama farklılıklarının bulunması sebebiyle bazı konularda uygulama birliği yakalanabilmiş sayılmamaktadır. Bu konuda Maliye Bakanlığı Vergi ve Teşvikler Teknik Komitesi kanuni düzenlemeler arasında uyum sağlayacak idari düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünmekte ve bu konudaki çalışmalar devam etmektedir.

(10)

5746 sayılı Ar-ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da öngörülen ar-ge merkezlerine yönelik destekler, ar-ge faaliyetleri, yenilik ve ar- ge projelerine verilen destekler, rekabet öncesi işbirliği projeleri, teknogirişim sermayesine ilişkin önemli destekler söz konusudur. 2014 yılında BKK yetkisini kullanarak ar-ge merkezi kurulabilmesi için 50 olan minimum tam zaman eşdeğeri ar-ge personeli sayısını 30 olarak yeniden belirlemiş ve ar-ge merkezi kurulmasını kolaylaştırmıştır.

KOSGEB tarafından verilen destekler, genel ve ar-ge ve inovasyon kapsamında verilen desteklerden oluşmaktadır. Genel destek kapsamında; yurt içi ve yurt dışı fuar ve gezi, tanıtım, eşleştirme, bağımsız denetim, nitelikli eleman istihdam, danışmanlık, eğitim, enerji verimliliği, tasarım, sınai mülkiyet hakları, belgelendirme, test, analiz ve kalibrasyon destekleri söz konusu olmaktadır.

KOSGEB tarafından verilen "Ar-Ge, İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Programı" kapsamında ise, işlik ve kira desteği, makine, teçhizat, donanım, hammadde, yazılım, hizmet alımı, personel, başlangıç sermayesi, proje geliştirme, fuar, eğitim, danışmanlık, test, analiz, endüstriyel program gibi destekler verilmektedir. Destekler % 75 oranında uygulanmaktadır (Kosgeb, 2010: 3).

Bu programda ar-ge ve inovasyon ile endüstriyel uygulama destekleri iki program halinde desteklenmektedir.

Programın amacı ve gerekçesi şu şekilde özetlenebilir:

 Bilim ve teknolojiye dayalı yeni fikir ve buluşlara sahip KOBİ ve girişimcilerin geliştirilmesi,

 Teknolojik fikirlere sahip tekno-girişimcilerin desteklenmesi,

 KOBİ’lerde Ar-Ge bilincinin yaygınlaştırılması ve Ar-Ge kapasitesinin artırılması,

 Mevcut Ar-Ge desteklerinin geliştirilmesi,

 İnovatif faaliyetlerin desteklenmesi,

 Ar-Ge ve İnovasyon proje sonuçlarının ticarileştirilmesi ve endüstriyel uygulamasına yönelik destek mekanizmalarına ihtiyaç duyulması.

Projeler Ar-Ge ve İnovasyon Programı için en az 12 (on iki), en çok 24 (yirmi dört) ay, Endüstriyel Uygulama Programı için en çok 18 (on sekiz) aydır.

Her iki program için de 12 (on iki) aya kadar ek süre verilebilmektedir.

(11)

Teknoloji geliştirme bölgeleri ve teknoparklara yönelik de doğrudan destekler verilmektedir. Yönetici şirketler, kurumlar vergisi istisnasından faydalanmakta ve kuluçka merkezleriyle teknoloji transfer ofisleri ve teknoloji işbirliği programları yönetici şirketler dışında kamu bütçesi tarafından desteklenebilmektedir.

IV) AVRUPA BİRLİĞİ VE OECD'DE AR-GE'NİN DESTEKLENMESİ VE BAZI YABANCI ÜLKE ÖRNEKLERİ

A) Avrupa Birliği'nde Ar-ge'nin Desteklenmesi

Avrupa Birliği ülkeleri tarafından münferit olarak verilen destek ve teşvikler dışında supranasyonal bir örgüt olan Birlik tarafından müktesebata uygun olarak yürütülen en önemli mekanizma çerçeve programlardır. 6 ve 7 numaralı Çerçeve Programları'ndan sonra ise, Horizon 2020 devreye girmiştir.

6. Çerçeve Programı; yaşam bilimleri, gen bilim ve sağlık için biyo- teknoloji, bilgi toplumu teknolojileri, nanoteknoloji, ve nanobilimler, akıllı malzemeler, yeni üretim süreçleri ve araçları, havacılık ve uzay, gıda kalitesi ve sağlığı, sürdürülebilir kalkınma, küresel değişim ve ekosistemler, bilgi tabanlı bir toplumda yurttaşlık ve yönetişim ile küçük ve orta boy işletmelerin katılımı için destekleri kapsamıştır. 17 milyar Euro’dan fazla bir desteğin söz konusu olduğu Program'ın temel amacı, ar-ge faaliyetlerini birlikte yürütmek ve tüm üyelerin ortak katılım ve faydasının sağlanması olmuştur. Araştırma faaliyetlerinin birbirinden kopuk devam etmesi yerine, tüm çalışmaların bir araya getirilerek “ortak pazara” hizmet edecek şekilde bir ortak alan kurulmasına çalışılmıştır. Bu ortak alan “Avrupa Araştırma Alanı” olarak tanımlanmıştır.

Avrupa Komisyonu’nun, 2007 yılında Horizon 2020’nin öncülü olan 7.

Çerçeve Programı’nı başlatmasından bu yana geçen süreçte, küresel ekonomik ortam, ekonomik krizin etkisi ile zayıflamıştır. Buna ek olarak, yenilik konularına AB dışından da büyük çapta yatırım yapılır hale gelmiştir. Komisyon, buna karşılık, başta Çin olmak üzere, dünyada yükselen ekonomiler karşısında rekabet gücünü kaybetme tehdidine karşılık, Avrupa araştırma ve geliştirme bütçesini büyük oranda (% 45) arttırmıştır (Tübitak, 2012b: 2).

Horizon 2020 ise, önerilen 80 milyar Euro’luk bütçesiyle, Avrupa’nın küresel rekabet edebilirliğini güçlendirmeyi amaçlayan, 2014-2020 yılları arasında yürürlükte olacak AB’nin yeni Araştırma ve Yenilik Çerçeve Programı'dır. Bu program sayesinde, Avrupa’da yeni büyüme ve istihdam olanaklarının yaratılması hedeflenmektedir (Tübitak, 2012b: 2).

(12)

Horizon 2020 Programı “Bilimsel Mükemmeliyet”, “Endüstriyel Liderlik ve Rekabetçilik” ile “Toplumsal Sorunlara Çözümler” olmak üzere üç öncelik alanı altında yapılandırılmıştır. Komisyonun önerisine göre, "Bilimsel Mükemmeliyet" kapsamında 5.75 milyar Euro’luk bütçesi ile, 1996 yılında uygulamaya konulmasından bu yana 50.000’den fazla araştırmacının eğitilmesi, dolaşımı ve yetkinlik artırımına katkıda bulunmuş olan Marie Curie (Marie Curie Actions) bu çerçevede yer almış ve bütçesi 7. Çerçeve Programı’na göre % 21 oranında bir artış göstermiştir. Yine aynı kapsamda Avrupa Araştırma Konseyi (European Resuscitation Council-ERC) için ayrılan fon miktarı ise % 77’lik bir artışla, 13.2 milyar Euro olmuştur. Bu alanda toplanan diğer başlıklar ise, 3.1 milyar Euro’luk bütçesi ile Yeni ve Gelişen Teknolojiler (Future and Emerging Technologies-FET) ve 2.5 milyar Euroluk bütçesi ile Araştırma Altyapıları (Research Infrastructures-RI)’dır (Tübitak, 2012b: 3).

Bir diğer öncelik alanı olan "Endüstriyel Liderlik ve Rekabetçilik"

alanına 17.9 milyar Euro ayrılacaktır. Bu alan kapsamında, "Kolaylaştırıcı ve Endüstriyel Teknolojiler" alanında liderlik için belirlenen 13.7 milyar Euro’luk bütçenin 6 milyar Euro’su etkinleştirici anahtar teknolojiler (KETS) alanında bilgi ve iletişim teknolojileri, fotonik, mikro ve nanoelektrik, nanoteknoloji, ileri malzemeler, ileri imalat ve süreç teknolojileri ile biyoteknoloji alanları için ayrılmıştır. Yine "Endüstriyel Rekabetçilik" başlığı altında, risk sermayesine daha kolay erişim ve KOBİ’lere destek de yer almaktadır (Tübitak, 2012b: 4).

Son olarak, Horizon 2020 çerçevesinde "Toplumsal Sorunlara Çözümler" başlığında altı tematik alana 31.7 milyar Euro ayrılması hedeflenmektedir. Bu alanlar:

1) Sağlık, aktif yaşlanma ve refah,

2) Gıda güvenliği, sürdürülebilir tarım ve biyoekonomi, 3) Güvenli, temiz ve etkin enerji,

4) Akıllı, çevreci ve entegre ulaşım,

5) İklim değişikliği ve kaynak verimliliği (hammaddeler dâhil), 6) Kapsayıcı, yenilikçi ve güvenli toplumlardır (Tübitak, 2012b: 5).

B) OECD Ülkelerinde Ar-Ge'nin Desteklenmesi

Avrupa Birliği'nin yanısıra, OECD ülkelerinde de özellikle kamu borç stoku, işsizlik, sürdürülebilir kalkınma ve büyüme konusunda ar-ge’nin önemine vurgu yapan ve ülkeleri destekleyen politikalar uygulanmaktadır. Ayrıca, piyasa

(13)

ve son kullanıcıya yönelik inovasyon girişimine öncülük etmek için kamunun inovasyon alımlarından standartlara ve yönetmeliklere kadar, talep yanlısı inovasyon politikaları OECD ülkelerinde rağbet kazanmaktadır. Ekonomik kriz bağlamında, çoğu ülke önemli mali, idari ve yapısal düzenlemeler yapmaya ve girişimciliği desteklemeye başlamıştır (OECD, 2012: 1).

"İşbirliği grupları" ve “akıllı uzmanlaşma” ise, teşvik edilen diğer bir alandır. "İşbirliği grupları" firmaları, yüksek eğitim ve araştırma kurumlarını, başka kamu ve özel kişileri tamamlayıcı ekonomik faaliyetler konusunda işbirliğini kolaylaştırmak için bir araya getirmektedir. “Akıllı uzmanlaşma” ise girişimcilerin ve firmaların yeni ekonomik ve teknolojik faaliyet alanlarının ortaya çıkışını belirleyip desteklerken bilimsel, teknolojik ve endüstriyel uzmanlaşma modellerini güçlendirmelerine yardımcı olacak bir politika çerçevesi sunmaktadır (OECD, 2012: 2).

Patentler ve fikri mülkiyet konusu (yazılım, genetik malzeme, iş yöntemleri) ve patent kalitesi son on yılda çok tartışılan ve önemli reformlar yapılan alanlardır. Bu alanda patent büroları kaliteyi arttırma konusuna odaklanmış durumdadır. Özellikle çeşitli işlem tipleri (lisanslama, satış) ve aktörler (aracılar, fonlar, vs.) açısından fikri mülkiyet piyasalarının yükselişte olduğu görülmektedir. Hükümetler ise, özellikle tekelleşmeye karşı yasalar çıkararak ve bazı ülkelerde, kamu patent fonları aracılığıyla müdahil olmaktadır.

Son olarak hükümetler, bilgi ve iletişim teknolojisi altyapısı için yüksek kaliteli altyapı (geniş bant ağları) oluşturulmasını kolaylaştıracak önlemler üzerinde durmaktadırlar (OECD, 2012: 2). Bazı ülkeler (İspanya, Lüksemburg ve İspanya) bu patentlere telif hakkını, tasarımı ve modellerini de katmaktadır.

Hollanda “Innovation Box” rejimi, onaylanmış Ar-Ge yatırımları sonucu ortaya çıkan, ancak patentli olmayan bazı gayrimaddi varlıkları da içerir (Pwc, 2014:

10).

Estonya ve Macaristan gibi bazı ülkelerde bu tür devlet destekleri, % 90 oranında KOBİ tarzındaki işletmelere tahsis edilirken; ABD, Fransa ve İngiltere’de devlet desteklerinin büyük kısmı büyük firmalara gitmektedir.

Ar-Ge harcamalarına ilişkin global bazda veriler UNESCO İstatistik Enstitüsü'nden (UNESCO Institute for Statistics) derlenmektedir. Sözkonusu verilere göre, dünya genelinde, 1999 yılında 641 milyar USD seviyesinde bulunan Ar-Ge harcamaları, 2009 yılı itibarıyla 1,276 trilyon USD düzeyinde gerçekleşmiş (UIS, 2014: 1) ve 1999-2009 döneminde Ar-Ge harcamalarında yıllık bazda ortalama % 7 civarında artış kaydedilmiştir. Yapılan tahminler, 2014 yılı itibarıyla global Ar-Ge harcamalarının 1,6 trilyon USD seviyesini aşacağı yönündedir (Battele, 2013: 4). OECD Frascati Manual çerçevesinde toplanan verilere göre yapılan istatistiki analizler ise, gelişmekte olan ülkeler için çeşitli sebeplerle tam doğru bilgileri verememektedir (UIS, 2010: 8).

(14)

1999-2009 döneminde Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranının OECD ülkelerinin de büyük bir çoğunluğunda yükseldiği görülmektedir. İsrail, Finlandiya ve İsveç bu alanda ilk sıralarda yer alan ülkelerdir. Bu oran İsrail’de

% 4,28, Finlandiya’da % 3,96, İsveç’te % 3,62 ile oldukça yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Güney Kore, Japonya, Danimarka ve İsviçre ise, % 3’lük seviyenin üzerindeki ülkeler olarak sıralanmaktadır. Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı OECD ülkelerinde ortalama bazda % 2,33, AB-27 ülkelerinde ise % 1,9 düzeyindedir (Erkiletlioğlu, 2013: 10). Türkiye’nin ise, 2012 yılı itibarıyla

% 0,92 ile gerek AB-28 ülkelerine, gerekse OECD ülkelerine kıyasla oldukça düşük bir düzeyde Ar-Ge harcamasına sahip olduğu görülmektedir. Buna karşılık, Polonya, Yunanistan, Slovakya, Şili ve Meksika Türkiye’den daha düşük Ar-Ge yoğunluğuna sahip olan ülkelerdir.

Ar-Ge harcamalarının tür ve hacmi kadar hangi kesim tarafından finanse edildiği de önemlidir. OECD ülkelerinde Ar-ge harcamalarının finansman biçimi ve harcamalardaki eğilim Şekil 1'deki gibidir. Japonya, Güney Kore, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve Çin'den oluşan 7 ülkenin Ar-Ge harcamalarında, fon kaynağı açısından özel sektör önemli bir ağırlığa sahiptir. Bu ülkeler arasında, özel sektörün en fazla paya sahip olduğu ülkeler sırasıyla Japonya (%

75), Güney Kore (% 73) ve Çin (% 72)’dir. Buna karşılık, özel sektörün en az paya sahip olduğu ülke, İngiltere (% 45)'dir. Ar-Ge harcamalarında kamu kesiminin payı ise, genel kanının aksine, Asya ülkelerinde ABD ve Avrupa ülkelerine kıyasla daha düşük düzeydedir. Kamu kesiminin payı İngiltere’de % 33, Almanya’da % 28, ABD’de % 31’dir. Fransa’da ise % 39 ile oldukça yüksek düzeydedir (Erkiletlioğlu, 2013: 5). Özellikle 2008 krizine kadar ekonomik dalgalanmalara paralel olarak seyreden ar-ge harcamaları, kriz döneminde kamunun ar-ge bütçesini artırmasıyla bir miktar canlanmıştır. Özellikle son yıllarda OECD ülkelerinde ar-ge harcama bütçelerinin artış hızı, özel sektör tarafından yürütülen ar-ge harcamalarından daha yüksektir.

Şekil : 1

Ar-Ge Harcamalarının Finansman Biçimi ve Yıllar İtibariyle Artış Oranları % (OECD Ortalamaları)

(15)

Kaynak: OECD, Main Science and Technology Indicators Database, www.oecd.org/sti/msti.htm, June 2013.

Bir diğer önemli husus da, krediye erişim kolaylığıdır. Bu olanağın yüksek olduğu ülkelerde, ar-ge harcama oranlarının da göreli olarak yüksek olduğu görülmektedir. Sermaye ihtiyacının gelişmiş mali piyasalarda kolayca karşılanabilmesi, yatırımcı ve girişimcilerin kolaylıkla yeni fikir ve proje geliştirmelerini sağlayacaktır. Kredi mekanizmasına erişimi 1 en zor, 7 en kolay şeklinde bir puanlamaya tabi tutan Global Rekabetçilik Raporu'na göre ülkeler, 2008 finansal krizinden bu anlamda da etkilenmişler ve krediye erişim azalmıştır (OECD, 2014). Çoğu ülke finansmana erişim kolaylığı anlamında henüz kriz öncesi düzeyi yakalayamamış görünmektedir.

Şekil : 2

Finansa Erişim Kolaylık Endeksi (2007-2008 ve 2011-2012 Yılları)

-6 -3 0 3 6 9 12

Ticari Kesimce Finanse Edilen Ar-ge Harcamaları Kamu Tarafından Finanse Edilen Ar-ge Harcamaları Kamu Ar-ge Bütçeleri

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

%

(16)

Kaynak: OECD, Main Science and Technology Indicators Database, www.oecd.org/sti/msti.htm, June 2013.

Çalışmanın izleyen kısmında, Fransa, Belçika, Almanya, Hollanda, Norveç, İngiltere ve İrlanda’da ar-ge'ye yönelik teşvikler üzerinde durulacaktır.

C) Bazı Yabancı Ülkelerde Ar-Ge'ye Yönelik Teşvikler 1) Fransa

Fransa özellikle ABD’den daha fazla ar-ge yatırımı almak için ar-ge teşvik sistemini 2008’de tamamen değiştirmiştir. Fransa Avrupa’da ar-ge teşvik sistemini en bonkör şekilde uygulayan ülkedir. Yapılan reform sonrasında Fransa’da ar-ge indiriminden yararlanan firma sayısı çok ciddi bir şekilde artmış, 2010 yılında 17.000 firma ar-ge indiriminden yararlanmıştır. Bunlardan 2100 tanesi yabancı firmadıriv.

“Fransa’da ar-ge indirimi ilk yıl % 40, ikinci yıl % 35 ve üçüncü yıl % 30 olarak uygulanmaktadır.", ayrıca, “100 milyon Euro’nun üzerindeki ar-ge yatırımlarında ilave 5 puanlık indirim hakkı mevcuttur (European Commission, 2008: 48). ” Fransa’da ar-ge indirimi gelecek yıllara taşınabilmekte, üç yıl boyunca vergilendirilebilir kazanç çıkmaması nedeniyle kullanılamayan ar-ge indirimi nakden iade olarak geri alınabilmektedir (Mairesse, Ientile, 2008:61).

Fransa’daki ar-ge vergi indirimi vergilendirilebilir matrahtan değil, ödenecek vergi üzerinden yapılmaktadır.

Kamu laboratuarları ile ortak olarak yapılan 12 milyon Euro’ya kadar yatırımlar için ar-ge indirimi çift uygulanmaktadır. Bu durumda ar-ge indirimi 1 Ocak 2011’de % 75 olarak değiştirilmiştir (Deloitte, 2014: 13). Doktora ve post- doktora yapan araştırmacılara yönelik olarak ilk iki yılı için ar-ge indirimi 4 kat olarak uygulanmaktadır. Fransız Yatırım Ajansı bu konuda yabancı yatırımları çekmek için yoğun bir çalışma yürütmektedirv. Bunun yanında Fransa’da

“Young Inititiative Company” (jeunes entreprises innovantes – JEIs) olarak anılan start-up şirketlere de devlet destekleri verilmektedir. Bu durumda destekler ayrıca verilmekte birbirine mahsup edilmemektedir.

Fransa’da patent, telif hakları lisans satış gelirleri indirimli kurumlar vergisi uygulamasına tabidir. Böylece ar-ge çalışmaları sonucunda elde edilen bu gelirler, belli koşullar altında daha düşük bir şekilde vergilendirilerek teşvik

(17)

edilmektedir. Bu tür gelirlerden dolayı kurumlar vergisi % 15 gibi düşük bir oranda uygulanmaktadır.

Fransa’da yapılan ve 13 ülkeyi analiz eden bir karşılaştırmada, büyük şirketler, hızlı büyüyen şirketler, dışarıdan hizmet alan şirketler açısından yapılan simülasyonlar Fransa'nın en iyi koşullarla teşvik sunan ülke olduğunu ortaya koymuşturvi.

2) Belçika

Belçika yeni patentler konusunda yapılan harcamaların ar-ge vergi indirimine tabi tutulmasına izin vermektedir. Belçika’da ar-ge harcamaları sonucunda ortaya çıkan patentlerden elde edilen gelirlerin % 80’i kurumlar vergisinden istisnadır. Ayrıca, Belçika hükümetinin bazı araştırma ve geliştirme alanlarına yönelik olarak ilave vergi teşvikleri konusunda çalışmaları sürmektedir (Taxand, 2012: 71).

Belçika’da bir seferde kullanılabilecek ar-ge vergi indirimi % 122.5 olarak uygulanmaktadır (Deloitte, 2014: 4). Kullanılmayan ar-ge indirimleri ise 5 yıl boyunca indirim konusu yapılabilmekte, zarar nedeniyle indirilemeyen ar- ge harcamaları iade edilmektedir. Araştırmacıların maaşlarından kesilen vergiler ise % 75 gelir vergisi istisnasına tabidir.

Belirtilenlerin dışında, Belçika’da uygulanan önemli bir destek örneği de, şirket içinde yenilikçi fikir üretmeyi amaçlamaktadır. İnovasyon Primleri'ne ilişkin programa göre, öne sürdüğü fikri uygulanan işletme çalışanına gelir vergisi ve sosyal güvenlik priminden muafiyet tanınmaktadır (Yıldız, 2010:

191).

3) Almanya

Almanya vergi teşviklerinden ziyade doğrudan desteklerle ar-ge faaliyetlerini desteklemektedir. Avrupa Birliği’nin ekonomik olarak en güçlü ülkesi olan Almanya, araştırma ve geliştirme faaliyetleri için çok önemli olanaklar sağlamaktadır.

Federal Almanya en iyi ar-ge projelerini desteklemek için periyodik olarak ar-ge çalışmalarını destekleme çağrısı yapmaktadır. Yaklaşık 12 milyar Euro'luk bir kaynak, geri ödemesiz olarak bu projelere tahsis edilmektedir.

(18)

Ar-ge projelerinin % 50’sine kadar destek verilmekte, KOBİ’ler ve Doğu Almanya’daki projeler için bu oran daha yüksek uygulanmakta, araştırma kuruluşları ve sanayi arasında işbirliği tavsiye edilmektedir. Hükümet tarafından desteklenen tüm projeler “Federal Yüksek Teknoloji Stratejisi”ne uygun olmalıdır. Bu strateji özellikli bazı endüstriyel alanları ifade etmektedir.

Federal hükümet dışında, eyaletler de ar-ge konusunda bazı destek programlarına sahiptir. Hibe olarak verilen bu destekler yanında borç ve kredi destekleri de söz konusudur. Bu sayede daha yüksek tutarlar, daha az bürokrasi ile desteklenmektedirvii.

4) Hollanda

Hollanda’da öncelikle genç girişimcilerin desteklendiği “WBSO” isimli teşvik programında 4 tür ar-ge harcaması söz konusu olmaktadır. Bunlar;

bilimsel ve teknik araştırmalar, yeni ürün, süreç veya programlama, gelecek dönem ar-ge çalışmalarına ilişkin fizibilite raporları, üretim sürecinin geliştirilmesine yönelik araştırmalardır. Bu kapsamda üst limiti 7,9 milyon Euro olmak üzere, ücretler üzerinden alınan vergi ve sosyal güvenlik primlerinde % 40 oranında indirim uygulanmak suretiyle teşvik sağlanmaktadır (Deloitte, 2009:21) Büyük firmalar için indirim oranı % 14 olarak uygulanmaktadır. Vergi indirimi, Hollandalı şirketlerin bordrosundaki araştırmacıların maaşlarına uygulanmakta olup, Hollanda’da çalışmaları zorunlu değildir (Mohnen, Lokshin, 2008:105).

Hollanda’da ar-ge amaçlı kurulan ve “technostarter” adı verilen yeni firmalar için bu oran % 60 olarak uygulanmaktadır. Hollanda için yapılan bir araştırmada, ar-ge vergi indirimlerinin yarattığı sosyal faydanın vazgeçilen vergiden yüksek olduğu hesaplanmıştır (European Commission, 2008: 50).

Hollanda’da yatırım ve harcamalar için (ücret üzerinden yapılan ar-ge indirimi hariç) indirim % 160’tır. Maaşta ar-ge kredisi indirimi ise, ilk 250 bin Euro için % 35 ve daha fazlası için ise % 14’dür. Ayrıca, ar-ge çalışmaları için hibe kullanılabilir (Pwc, 2014: 22).

5) Norveç

Norveç’te 2002’de öncelikle küçük ve orta büyüklükteki işletmeler için başlayan ar-ge teşviki daha sonra büyük firmaları da kapsamına almıştır. Ar-ge

(19)

indirimi KOBİ’ler için % 20, büyük firmalar için ise % 18 olarak uygulanmaktadır. Norveç’te de Fransa’da olduğu gibi indirim, ödenecek vergi üzerinden yapılmaktadır.

Destek limiti 500.000 Euro ile sınırlı tutulmuş olup, ar-ge enstitülerince desteklenen işbirliği programlarında limit iki kat olarak uygulanmaktadır.

Yeterli kazancın oluşmaması durumunda ise, ar-ge indirimi nakden ödenmektedir. Bu projeden yararlanan firmaların % 85’i 50’den daha az personel çalıştıran küçük ölçekli firmalardır (European Commission, 2008:50). Norveç’te ar-ge ile ilgili varlıkların amortismanında hızlandırılmış yöntemler ise, kullanılmamaktadır.

6) İngiltere

İngiltere’de büyük firmalar için vergiye tabi gelir üzerinden % 130, küçük firmalar için % 225 oranında uygulanan ar-ge indirimi mevcuttur. Bunun yanında ar-ge ile ilgili varlıklar % 100 oranında amortismana tabi tutulmaktadır (European Commission, 2008:51). Ar-ge indirimi konusunda belirlenmiş bir tavan uygulaması bulunmamaktadır. Tutarı ne olursa olsun yapılan ar-ge harcamaları gelir üzerinden alınan vergilerin hesabında yukarıda belirtilen oranlar dâhilinde indirim konusu yapılmaktadır.

İngiltere’de KOBİ’ler ar-ge indirimi yerine, harcamalarının % 24,75’ini nakden geri de alabilmektedirler. Bu oran 1 Nisan 2012’den önce % 25, 1 Nisan 2011’den önce % 24,5 olarak uygulanmıştır. Büyük firmalara yönelik ar-ge vergi indirimi için bir üst limit bulunmamakla birlikte, KOBİ’ler için üst limit 7,5 milyon Euro olarak uygulanmaktadır. İngiltere’de patent, telif hakları lisans satış gelirlerine yönelik olarak vergi oranının % 10 olduğu özel bir vergi uygulaması planlanmış ve 1 Nisan 2013’den itibaren sözkonusu uygulama geçerli olmuştur (Deloitte, 2013:41).

Ayrıca, İngiltere’de hükümetin ar-ge’ye yönelik destek politikasını revize etmesiyle, sadece kar eden şirketlere karları üzerinden ödenen vergilere uygulanan indirim mekanizması yeni RDEC (R&D Expenditure Credit) sistemiyle zarardaki firmaların da nakit iade alabileceği bir sisteme dönüşmüştürviii.

(20)

7) İrlanda

İrlanda’da uygulanan ar-ge teşviki, son üç dönemde yapılan toplam ar- ge harcamasını aşan rakam üzerinden hesaplanmaktadır. Aşan rakamın % 25’i doğrudan ödenecek vergiden düşülmektedir (Deloitte, 2013:18). Çoğu ülkede uygulanan ar-ge indirimi beyanname üzerinde indirim olarak gösterilmek suretiyle yapılırken, İrlanda’da artan ar-ge harcamalarının dörtte biri vergiden düşülmektedir.

İrlanda ar-ge alanında çok önemli yatırımlar çeken bir ülkedir. Hükümet tarafından kurulan Bilim Vakfı ar-ge yatırım alanlarını belirlemektedir. % 12.5’lik çok düşük bir kurumlar vergisi uygulanmaktadır. İrlanda’da ar-ge vergi indirimi gelecek yıllara da yayılabileceği gibi, grup şirketleri tarafından da kullanılabilmektedir (Deloitte, 2013:14).

2012’de yapılan değişiklikle İrlanda’da ar-ge'ye yönelik teşvik sisteminde şu yenilikler yapılmıştır (KPMG, 2012: 30):

 Çalışan destek mekanizması

 İlave harcamalar yerine tüm ar-ge harcamalarının desteklenmesi (volume-based regime)

 Ar-ge indirimlerinin grup içi şirketler tarafından kullanılabilmesi.

İrlanda’da ar-ge teşvikleri belli kriterleri taşıyan alanlara verilmektedir.

Şöyle ki, yazılım geliştirme, mühendislik, yiyecek içecek üretimi, tıbbi cihazlar, eczacılık, finansal hizmetler, tarım ve bahçecilik alanında ar-ge teşvikleri söz konusudurix. Ayrıca, İrlanda Gelir İdaresi son dönemlerde ar-ge harcamaları hakkında incelemelerini sıkılaştırmıştır (Hardy, 2014:24). Desteklenecek olan endüstri kolunun bilimsel ve teknolojik olarak bir yenilik getirmesi veya bir konuyu çözüme kavuşturması gerekmektedir. Genel bilgilerle çözülecek sorular veya ilerleme alanları ar-ge kapsamında desteklenmemektedir (Hardy, 2014:4).

V) TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ VE OECD ÜLKELERİ ARASINDA AR-GE VE AR-GE'YE YÖNELİK TEŞVİKLER AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMALI ANALİZ

Öncelikle Avrupa Birliği tarafından yürütülen çerçeve programları ile Horizon 2020 destek programı açısından inceleme yapıldığında, Türkiye’nin 7.

Çerçeve Programı'ndaki performansının 6. Çerçeve Programı'na göre ciddi bir

(21)

artış göstermiş olduğu görülmektedir. Bu artış Türk ortakların yer aldığı proje sayılarında, kurulan ortaklıklarda ve alınan fon miktarlarında kendini göstermektedir. Bu deneyimlerden yola çıkarak önümüzdeki yıllarda program performansındaki artış hızının korunması temel hedeflerden biridir (Tübitak, 2012a: 6). Ancak, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin ortak araştırmalar ve ar-ge çalışmaları için ayırdığı milyarlarca Euro'luk program ve fonlarından yeterince yararlanabildiğini söylemek güçtür. Bu projelerin Avrupa Birliği nezdinde etkin savunmasının yapılamaması, Avrupa Birliği destek türlerinin ve katılım prosedürünün çok iyi bilinmemesi, bu çalışmaları ulusal ve uluslararası düzeyde yürütecek merkezi bir birimin olmaması, kurumlar arası koordinasyon eksikliği, bu konulara ülke içinde gereken önemin verilmemesi (Sağlık Bakanlığı, 2002:43) bu noktada dikkate alınması gereken unsurlardır.

Avrupa Birliği ile teknolojik işbirliğinde yaşanan bir başka sorun da;

Avrupa Birliği’nin bilim ve teknoloji programlarının ilgili Türk kuruluşlarınca yeterince tanınmamasıdır (Sağlık Bakanlığı, 2002: 22). Ayrıca, üniversitelerde araştırma ve geliştirme konusunda tam bir entegrasyon sağlandığını söylemek mümkün olmamaktadır. Bu konuda halen önemli eksiklikler olduğunu söylemek gerekir. “Türkiye üniversitelerinde araştırma ve geliştirme çoğunlukla kişisel akademik ihtiyaçlarının sağlanması amacı ile ve bilimsel yayına yönelik olarak yapılmaktadır (Ertan, 2012:182).”

OECD’nin tüm üye ülkeleri belli kriter ve yöntemlere göre analiz ettiği konuyla ilgili 2012 Raporu, Türkiye’nin Bilim, Teknoloji ve İnovasyon alanındaki mevcut durum analizini de yapmaktadır. Buna göre Türkiye hala emek yoğun ve belli sektörlerde yoğunlaşarak üretim yapan, ar-ge çalışmaları birkaç merkezde toplanan bir ülke görünümü sergilemektedir

OECD Raporu'ndan bazı önemli satırbaşları şu şekildedir (OECD, 2012:

396):

 Türkiye büyük, hızlı büyüyen orta gelirli bir OECD ülkesi konumunda bulunmaktadır.

 Bilim, teknoloji ve sanayi kapasitesini geliştirme anlamında önemli açılımlar yapmıştır.

 Türkiye 2001 ve 2009 krizlerine rağmen büyük bir gelişmekte olan ekonomiye sahiptir.

 Tarım istihdamı % 24 seviyesini korusa ve vasıfsız işgücü yüksek olsa da hızla sanayileşen bir ülkedir.

 Avrupa’nın önemli bir gemi, elektronik ve beyaz eşya üreticisi konumundadır.

(22)

 Özel sektörün ar-ge harcamaları milli gelirin % 0,36’sı gibi düşük ve OECD ortalamasının çok altında bir orana sahiptir.

 Toplam ar-ge harcaması milli gelirin % 0,84’ü seviyesindedir. (9,6 milyar Amerikan Doları)

 Sanayi-üniversite işbirliği OECD ortalamasının üzerindedir.

 Türkiye uluslararası araştırma ağlarına tam adapte olamamıştır.

Ortak çalışma ve ortak patent sayıları düşüktür.

 Girişimcilik ve iş yapma kolaylığı kötüdür.

 Verimlilik artışları ekonominin modern tarafında yoğunken, kayıt dışı ekonominin yüksekliği, küçük işletmelerin finans, ar-ge, bilim, teknoloji ve yenilik ağlarıyla insan kaynaklarına ulaşmasını engellemektedir.

 Bilgi, iletişim teknolojilerinin geliştirilmeye ihtiyacı olup e-devlet uygulamaları çok zayıftır.

 Her bin kişiye düşen araştırmacı sayısı 2,9’dur. (Bu sayı son on yıl içinde 3’e katlanmıştır.)

 Yüksek öğrenim oranı % 13 gibi düşük bir seviyededir.

 15 yaşındaki öğrencilerden yalnızca % 1’i PISA sıralamasında en iyi performansa sahiptir.

Çalışma, Türkiye ile Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde ar-ge faaliyetlerine ilişkin kapsam, ar-ge harcamaları, harcamalar ile araştırmacı sayısı arasındaki ilişki, teşviklerin boyutları ve etkinliği açısından karşılaştırmalı analiz ile sürdürülecektir.

A) Ar-Ge Faaliyetlerinin Kapsamı Açısından Karşılaştırmalı Analiz İnovasyon yoğunluğu en yüksek olan sektörler eczacılık ve ilaç ürünler, teknoloji ve yazılım, otomobil ve parçaları, elektrik ve elektronik, kimya, uzay, endüstriyel tasarım, genel sanayi, sağlık, petrol ve enerji gibi alanlardan oluşmaktadır. Çoğunlukla AB ve OECD üyesi olan ülkelerde ar-ge yoğunluğunun yüksek olduğu iktisadi alanlarda istihdam ve üretimin yoğun olduğu görülmektedir. Ülkemizde ise, üretim yapısının daha az teknoloji ve ar- ge yoğunluklu olduğu görülmektedir.

Nitekim, dünyanın en büyük 2000 firmasının yaptığı ar-ge harcamalarını inceleyen bir araştırma raporunda, sadece 6 Türk firması bulunmaktadır. Bu firmalar genel endüstri, otomobil ve beyaz eşya alanında faaliyet göstermektedir.

AB ülkelerinden listeye giren firmaların ise, daha ziyade eczacılık, bilgi iletişim teknolojileri, yazılım, yarı iletkenler, uzay ve havacılık, bilgisayar gibi alanlarda üretim ve ar-ge yoğunluğuna sahip oldukları görülmektedir.

(23)

Tablo 2'de görüldüğü üzere, listenin ilk sıralarında yer alan 12 firmanın her biri 5 milyar dolardan (USD) fazla ar-ge harcaması yapan firmalar olup bunlar Wolkswagen, Samsung, Microsoft, Intel, Toyota, Roche, Novartis, Merck US, Johnson & Johnson, Pfizer, Daimler ve General Motors firmalarıdır.

Tablo : 1

En Çok Ar-Ge Harcaması Yapan 12 Global Şirket (2012)

Sırası Firmanın Adı Ülke Ar-Ge Harcaması

(Milyar USD)

1 VOLKSWAGEN Almanya 9.515,00

2 SAMSUNG ELECTRONICS Kore 8.344,66

3 MICROSOFT ABD 7.890,71

4 INTEL ABD 7.691,38

5 TOYOTA MOTOR Japonya 7.070,89

6 ROCHE İsviçre 7.007,83

7 NOVARTIS İsviçre 6.922,84

8 MERCK US ABD 5.995,91

9 JOHNSON & JOHNSON ABD 5.809,46

10 PFIZER ABD 5.740,49

11 DAIMLER Almanya 5.639,00

12 GENERAL MOTORS ABD 5.584,36

Kaynak: iri.jrc.ec.europa.eu/scoreboard13.html (22.11.2014)

Sadece Wolkswagen firması tarafından yapılan ar-ge harcaması bile Türkiye’nin ülke olarak yaptığı toplam ar-ge harcamasından yüksektir. Tablo 3'te görüldüğü üzere, Türkiye’de en yüksek ar-ge harcaması yapan şirket dahi, 2000 firmalık bu listede ancak 614. sırada yer bulabilmiştir.

Tablo : 2

En Çok Ar-Ge Yatırımı Yapan Türk Şirketler (2012 Yılı)

(24)

Sırası Firmanın Adı Bulunduğu Sektör

Ar-Ge Yatırım Tutarı (Milyon USD)

614 Koç Genel Endüstri 119,8

1248 Ford Otomotiv Otomotiv ve Parçaları 45,8

1290 Tofaş Otomotiv ve Parçaları 44,1

1360 Vestel Elektronik ve Elektronik

Donanım 40,7

1827 İpek Doğal Enerji

Kaynakları Medya 25,8

1917 KVK Teknoloji Teknolojik Yazılım ve

Donanım 24

Kaynak: iri.jrc.ec.europa.eu/scoreboard13.html (22.11.2014)

Yenilikler konusunda firma düzeyindeki verilerin analizi ise, firmaların çeşitli yenilik stratejileri izlediğini ve bunların her zaman formel bir ar-ge çalışmasına dayanmadığını göstermektedir. Yeni Zelanda ve ABD'de yeni ürünler geliştiren firmalardan üçte ikiden fazlasının, Şili ve Brezilya'da ise % 90'dan fazlasının ar-ge çalışmalarında bulunmaması dikkati çekmektedir (OECD, 2011a: 4). Ancak, ürünlerdeki yenilikler genellikle ar-ge çalışmalarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de çoğu ülkede ürünlerde yenilik yapan tüm firmaların yarıdan fazlası aynı zamanda ar-ge çalışmalarında da bulunmaktadır. Bu durum daha rekabetçi ekonomi ve firmalarda ar-ge ve inovasyon çalışmalarının ya birlikte, ya da ayrı yürütülse dahi temel amacın rekabetin ve verimliliğin artırılması olduğunu ortaya koymaktadır.

Yüksek teknolojili malların ihracatında, Asya-8 olarak ifade edilen Hindistan, Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur, Güney Kore, Tayvan ve Tayland’ın 576 milyar USD ile ilk sırada bulunduğu görülmektedir. Bu ülkeleri 476 milyar USD tutarındaki ihracatı ile Çin takip etmektedir. ABD ile Euro Alanı ülkelerinin yüksek teknolojili mal ihracatı 300 milyar USD’nin üzerindedir.

1998-2010 dönemi değerlendirildiğinde, ABD ile Japonya’nın payı azalırken, Çin’in payında gözlenen hızlı yükseliş dikkat çekmektedir. Şüphesiz, çok uluslu şirketlerin üretim üslerini değiştirmeleri bu gelişmede rol oynamaktadır (Erkiletlioğlu, 2013: 6).

Türkiye 2012 yılı itibarıyla satınalma gücü paritesine göre, GSYH büyüklüğü açısından dünyanın 16. büyük ekonomisi olmasına karşılık, ihracat hacmi açısından 32. sırada yer almaktadır. Aynı dönem itibarıyla ülkemizin

(25)

dünya ekonomisi içindeki payı % 1,1 iken dünya ihracat hacmi içindeki payı % 0,8’dir. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünler ağırlıklı olarak düşük ve orta teknolojiye dayalı ürünlerden oluşmaktadır. İhracatımızın ancak % 2’si yüksek teknolojili mallardan oluşmakta olup bu oran, Çin’de % 28, Güney Kore’de % 29, Brezilya’da % 11, Rusya’da % 9, Hindistan’da % 7 düzeyindedir (Erkiletlioğlu, 2013: 14).

Ülkeleri rekabetçilik yapılarına göre "üretim faktör odaklı", "verimlilik odaklı" ve "inovasyon odaklı" olarak sınıflandıran Global Rekabetçilik Endeksi'ne göre ülkemiz "verimlilikten inovasyon odaklı yapıya geçen ülkeler"

grubunda yer almaktadırx. Bu grupta 22 ülke yer almakta olup, inovasyon odaklı ülkelerin kişi başı milli geliri 17.000 USD ve üzeri olarak belirlenmiştir (WEF, 2013: 11). Rekabetçilik endeksine göre ülkemiz, 144 ülke arasından 45. sırada yer almaktadır. Söz konusu endekste yer alan 12 ölçüm alanından bir tanesi de inovasyondur. Bu endekste Türkiye’nin özel şirket ar-ge harcamalarında 89., inovasyon kapasitesinde 77. ve bilim adamı/mühendis imkanında 59., bilimsel araştırma kurumlarının kalitesinde 64. ve sanayi-üniversite işbirliğinde 61.

sırada olduğu görülmektedir (WEF, 2014: 369).

B) Ar-Ge Harcamaları Açısından Karşılaştırmalı Analiz

Türkiye’nin ar-ge için yaptığı harcamaları diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda, Tablo 1'de görüldüğü üzere, dünyanın en büyük 17.

ekonomisi olan ülkemizin, ar-ge harcamalarında 7.2 milyar USD ile 22. sırada yer aldığı görülmektedirxi.

Tablo : 3

En Çok Ar-Ge Harcaması Yapan Ülkeler ve Türkiye Karşılaştırması (2012, Milyar USD) (Satınalma Paritesine Göre)

Sıra Ar-Ge Harcamaları Ülke

1 405.3 ABD

2 296.8 Çin

3 160.3 Japonya

4 69.5 Almanya

5 55.8 Güney Kore

(26)

6 42.2 Fransa

7 38.4 Birleşik Krallık

8 36.1 Hindistan

9 24.3 Kanada

10 23.8 Rusya

11 19.4 Brezilya

12 19.0 İtalya

13 19.0 Tayvan

14 17.2 İspanya

15 15.9 Avusturalya

16 11.9 İsveç

17 10.8 Hollanda

18 9.4 İsrail

19 8.3 Avusturya

20 7.5 İsviçre

21 6.9 Belçika

22 7.2 Türkiye

23 6.9 Polonya

24 6.4 Meksika

Kaynak: Battele, 2013: 7.

“Türkiye, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payını yüzde 2’ye çıkarma yönünde hedef koymuş olmasına rağmen, 2000’li yıllardan bu yana söz konusu oran henüz yüzde 1’e bile ulaşamamıştır. Buna karşılık gelişmiş ülkelerden ABD’de yüzde 2.79 olan Ar-Ge’nin GSYİH içindeki payı Finlandiya’da yüzde 3.84, Güney Kore’de yüzde 3.36, AB ülkelerinde ise, yüzde 2 seviyelerinde bulunmaktadır. Türkiye’de 2011 yılında Ar-Ge harcaması bir önceki yıla göre yüzde 20.4 artarak 11.1 milyar lira olmuşturxii." Türkiye 2012 yılı rakamlarıyla, yaklaşık 7.24 milyar USD ar-ge yatırımı yapmış ve dünyadaki ar-ge harcama sıralamasında 22. sıra yer almıştır.

Türkiye ve diğer OECD ülkelerinin karşılaştırıldığı Tablo 4'te ülkelerin ar-ge için harcadıkları tutarlar, milli gelirden ar-ge için ayırdıkları pay ve her bin kişiye düşen araştırmacı sayısı yer almaktadır. Buna göre toplamda en büyük ar- ge harcamasının ABD tarafından yapıldığı görülmektedir. Ar-ge harcamalarının milli gelire oranı açısından ise Finlandiya % 4 ile birinci, İsveç % 3,6 ile ikinci, Kore ise % 3,4 ile üçüncüdür.

(27)

Tablo : 1

Ülkelerin Ar-Ge Harcamaları, Milli Gelire Oranı ve Araştırmacı Sayısı (2007/2008)

Referanslar

Benzer Belgeler

Tip onayı veren Âkit Taraf 1 inci ve 2 nci fıkralarında sözü edilen durumlardan biri hakkında diğer bir Âkit Taraf tarafından haberdar edilirse kendisine durumu bildiren

Başvuru sahibinin ilgili vergi dairesinden alınmış vergi numarasını ve vergi borcu bulunmadığını veya borcun yapılandırıldığını gösteren ve başvuru tarihinden en fazla

TÜBİTAK tarafından kabul edilen proje bütçesinde, yapılacak harcamaların.. nitelikleri itibariyle analitik kodlama sistemine uygun olarak gösterildiği

En az 15 ( Otomotiv sektörü için 30 ) tam zamanlı Ar-Ge personeli istihdam eden işletmelere, 2008 yılı içerisinde yayınlanan Ar-Ge yönetmeliği ile pek çok indirim

2021 – 02 sayılı Proje Teklif Çağrısının genel amacı, “Orta yüksek ve yüksek teknoloji düzeyinde faaliyet gösteren Küçük işletmelerle ve Orta

tüm boyutlarında çok büyük ağırlığa ve öneme sahip olan OECD ülkelerinin enerjiye yönelik ar-ge harcamalarında gözlenen eğilimler sunulmuş, kişi başına

- Endüstriyel Simbiyoz yaklaşımının onlarca endüstriyel sektör/alt sektör, yüzlerce proses ve atık için uygulanması söz konusudur.. - Çalışılan her sektör, firma,

Kompozit teknolojilerle ilgili bir ARGE açılış töreninde vurguladığım gibi, yeni teknolojilerin, nanoteknoloji, kompozit teknoloji, diğer yeni teknolojileri biz sanayi devriminden