• Sonuç bulunamadı

KAYNAKÇA 1-Doğan CÜCELOĞLU,Yeniden İnsan İnsana,Sistem Yay.,İstanbul 2-Gary CHAPMAN,5 Sevgi Dili,Sistem Yay.,1996 İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KAYNAKÇA 1-Doğan CÜCELOĞLU,Yeniden İnsan İnsana,Sistem Yay.,İstanbul 2-Gary CHAPMAN,5 Sevgi Dili,Sistem Yay.,1996 İstanbul"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 1 1

SEVGİ ÜZERİNE

Sevgi; aklı ve duyguyu birleştiren, iradi hareket ve disiplin gerektiren, doğası itibariyle duygusal olan bir hisdir. İnsanın insanla, insanın kendisiyle, insanın diğer canlı ve cansız varlıklarla iletişimini sağlayan; olaylara ve durumlara bakış açısını (fenomenini) etkileyen önemli bir unsur sevgidir.

En temel duygusal gereksinmemiz birbirimiz tarafından gerçekten sevilmektir. Benim; beni sevmeyi seçen, bende sevilmeye değer bir şey gören birisi tarafından sevilmeye ihtiyacım var. Bu tür sevgi, çaba ve disiplin ister.

Bu; enerjiyi bir çaba ile diğer kişinin de yararlanacağı şekilde sarf etme seçimidir. Sizin bu çabanız ile diğer kişinin yaşamının zenginleştiğini bilmekle siz de bir tatmin duygusu bulacaksınız. Bu tür sevgi bir tutum ve düşünme şekliyle başlar.

Sevgiyi duygusal olarak ifade etmenin bir yolu, onu oluşturacak sözleri kullanmaktır. Antik İbrani bilgesi Solomon “Kaygılı bir yürek insanı bunaltır, ama sevecen bir söz onu neşelendirir.” Diyerek sözün önemine işaret etmiştir. Sevgi sevecendir, o halde sevgiyi sözel olarak ifade etmek durumundaysak, sevecen sözler kullanmalıyız. Yine “yumuşak bir yanıt öfkeyi uzaklaştırır” veya “tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.”

İfadeleri yine sözün üslubunun önemine dikkat çekmektedir.

Sevgi yalnız sözle değil; beden dili, armağan, fedakârlık, fiziksel temas gibi metotlarla da ifade etmeyi gerektirmektedir.

Seven insan sevgisin karşıdakine ifade edebilmelidir. D.CÜCELOĞLU insanımızın %90 ının yetişkin çocuk kalıplanmış davranışları ile yetişmekte bu insanların sevgiyi ifadeleri de kalıplanmış olacağını dolayısıyla iletişimin olumsuz ve kısır olacağını ifade etmektedir. Bu eğitim tavrıyla yetişen bizler ne eşimize, ne çocuğumuza, ne arkadaşımıza “seni seviyorum!””sevdiğim adam!” “sana sevgim her geçen gün artıyor”

ifadelerini kullanmayız. Kullanmayınca da sevdiğimizi iddia ettiğimiz bu insanlar la aramızda Kaf dağları örülürde gün gelir bu dağı dolayısıyla kendimizi aşamayız.

Eğer eşimizin fiziksel varlığı bizim için önemliyse, bunu eşimize sözlerle ifade etmemiz gerekir;

aksine onun zihnimizi okumasını beklememeli.

Yapılan incelemelerde fiziksel temasla, yani elle tutulan, kucaklanan ve öpülen çocukların; bu davranışların sergilenmediği çocuklara kıyasla daha sağlıklı ve hastalıklara dirençli oldukları tesbit edilmiştir.

Çocuklar kendilerine aktarılan sevgi metotları sayesinde fiziken ve ruhen daha sağlıklı olduğu; yetişkin olduğunda da olgun bir insan olarak ana-baba ve çocuk duygularını tam dengede tutarak; özgür, bireyci fakat sosyal, aktif, enerjik, üretken, kendisiyle ve çevresiyle barışık yaşadığı tesbitedilmiştir.

Çocukların duygusal gereksinimleri karşılanırsa, çocuklar sorumlu yetişkinler olarak yetişirler. Fakat eğer duygusal gereksinimleri karşılanmazsa, gereksinimlerini karşılamayan ana-babaya kızgınlık göstererek ve sevgiyi uygunsuz yerlerde arayarak, geçerli standartları ihlal edebilirler. Psikiyatrist Dr Ross Campbell;

cinsel sapkınlıkta bulunmuş yetişkinleri tedavi ettiği birçok yıllar boyunca, hastaları arasında duygusal gereksinimi karşılanmış bir yetişkine asla rastlamadığını söyler. Onun görüşü, yetişkinlerdeki, neredeyse, tüm cinsel sapkınlıkların kökeninin boş bir sevgi depolarının olduğu yolundadır.

Birine bir armağan vermemiz için onu düşünüyor olmamız gerekir. Armağanın kendisi bu düşüncenin sembolüdür. Onun para ile alınıp alınmadığı önemli değildir. Önemli olan şey armağan alınan kişiyi düşünmüş olmamızdır. Yine önemli olan yalnızca zihinde varolan düşünce değil; armağanı fiilen almak ve onu sevgimizin bir ifadesi olarak vermek ile ifade edilen düşüncedir.

Affetme, sevmenin yoludur. Geçmişi silemeyiz; fakat onu tarih olarak kabul edebiliriz. Affetme bir duygu değildir; bir taahhüttür. Suçlunun kusurunu, kendisine karşı kullanmak değil de, merhamet gösterme seçimidir. Affettikçe seveceğiz; sevdikçe affedeceğiz. Takıntılarımızı terk ettikçe bizi sevenleri ve bizim sevdiğimiz kimseleri daha iyi fark edeceğiz.

Sevdiklerimize çok fedakârlıklar yaptığımızı düşünüyor olabiliriz. Bir baba olarak çok çalışıp, geceyi gündüze kataraktan evi geçindirmek ve daha da rahata kavuşturmak istiyor olabiliriz. Hâlbuki eşimizle, çocuğumuzla, arkadaşımızla etkin bir birliktelikle sevgimizi daha iyi ifade edebiliriz.

Televizyon seyrederken eşimizle de sohbet ettiğimizi zannedersek yanılmış oluruz. Çocuğumuzla iş yaparken konuşmaya devam edersek etkin bir beraberlik oluşturmuş olmayız. Yine kahvehane oyunu esnasında arkadaş sohbeti de arkadaşımızla etkin bir birliktelik anlamına gelmeyecektir. Yüz yüze, göz göze

M M

M

ee

e

tt

t

ii

i

nn

n

M M

M

uu

u

rr

r

aa

a

tt

t

A A

A

R R

R

S S

S

L L

L

A A

A

N N

N

..

.

S S

S

oo

o

ss

s

yy

y

oo

o

ll

l

oo

o

gg

g

..

.

Y Y

Y

aa

a

zz

z

aa

a

rr

r

(2)

2 2 2

gelinerek, anlayarak, dinleyerek, yorum yaparak, sorulara cevap vererek, empatik davranarak (kendimizi karşıdakinin yerine koyarak) etkin bir beraberlik oluşturabiliriz. Dolayısıyla sevgimizi ifade edebiliriz.

Bazı konular da bizden yardım etmemizi isteyen eşimize, erkekliğe toz kondurmamak veya miskinlikten dolayı yardım etmezsek işten bunalacak ve sevilmediği duygusuna kapılacaktır. Özellikle çalışan eşler için bu durum daha da önem arz ediyor. Bir paspas cansız bir nesnedir. Ona ayağımızı silebilir, basabilir, tekmeleyebilir veya ne isterseniz yapabilirsiniz. Kendisine ait bir arzusu yoktur. Paspas sizin bir hizmetçiniz olabilir; fakat sevgiliniz olamaz. Eşlerimize nesneler olarak davranırsak, sevgi olasılığını imkânsız hale getiririz. Suçluluk duygusuyla başkalarını idare etmek (“eğer iyi bir eş olsaydın bunu benim için yapardın”) sevgiye yabancıdır. Hiç kimse asla paspas olmamalıdır.

Eğer birisi beni seviyorsa, bir önemim olmalı diye akıl yürütürüz. Sevgi olmadan bütün bir ömrü önem, özgüven ve güvence arayışında harcayabilirim. Sevgiyi deneyimlediğim zaman, tüm bu gereksinimlerim olumlu yönde etkilenir. Gerçek sevgi özgürleştirir. Sevgi her şeye yanıt değildir; fakat canımızı sıkan şeylere yanıtlar arayacağımız bir güven ortamı yaratır. Sevgi geçmişi silmez; fakat geleceği farklı yapabilir.

Thomas Hobbes “İnsan insanın kurdudur” demektedir. Millet olarak kültürümüzün temelleri bu ifadeyle uyuşmazken; günümüzde sosyal ilişkilerin bu ifadeyle neden uyum sağladığını sorgulamamız gerekiyor.

Her birimiz sevgiyi artırıcı metotları kullanarak yakın dairemizden başlayarak sevgimizi artırmalıyız. Belki içinizden çokça geçip de sevginizi ifade edememiş veya sevdiklerinize onları sevmiş olduğunuzu söyleyememiş olabilirsiniz; henüz çok geç kalmış sayılmazsınız. Bu satırları okuma zahmetinde bulunan kıymetli insanlarımıza sesleniyorum! Millet olarak, fert olarak birbirimizi sevdiğimizi ifade etmeyi o kadar çok özledik ki! Yeter artık bitsin bu özlem deyiverin. Evinize varınca eşinize, çocuğunuza onları sevdiğinizi bir defa daha ifade ediniz. Yoldaki arkadaşımıza, komşumuza, yoldaki ağaca, saksıdaki çiçeğe gökteki güneşe sevginizi bir defa daha ifade ediniz. Siz kendinizi de ihmal etmeyiniz, kendinizi sevdiğinizi kendinize de ifade ediniz. İşte o zaman hayatınızda birçok şeyin değiştiğini fark edeceksiniz.

KAYNAKÇA

1-Doğan CÜCELOĞLU,Yeniden İnsan İnsana,Sistem Yay.,İstanbul

2-Gary CHAPMAN,5 Sevgi Dili,Sistem Yay.,1996 İstanbul

Referanslar

Benzer Belgeler

Derelerin Kardeşliği Platformu olarak ülkemizin her bir köşesinde mücadele eden yerel direniş örgütleriyle birlikte, sermaye sahiplerine karşı doğayı ve ya şamı

Geçtiğimiz günlerde Paris’te açıklanan Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Uzmanlar Grubu Raporu’nda, küresel ısınmanın son 50 yılda yüzde

kurumlar ının enerji piyasası ile ilişkisi, noterin müşterisiyle ilişkisinin ötesine taşan bir ilişki değildir. Piyasa, artık köylünün avlusuna, ah ırına ve

Yüzyılda Sosyalizmin Olanakları 'Karl Marx'tan Walter Benjamin'e Tarih ve Ütopya'" söyle şilerinin ilki 25 Ocak Cuma akşamı Kadıköy Beksav Kültür Merkezi salonunda

2006'da yayımladığı raporla kürüsel ısınmanın tehlikelerine dikkat çeken Sir Nicholas Stern: Küresel ısınmayı göz ard ı etmenin yarattığı riskler, mali

En kirli fosil yakıt olan kömürün kullanımının arttığını gösteren Dünya Enerji Enstitüsü raporunu takiben yay ımlanan ikinci bir rapora göre dünya genelinde 59 ülkede

ABD'de yayımlanan New York Times gazetesinin İstanbul muhabiri Sabrina Tavernise, Türkiye'deki dindar kesimin 1980'li y ıllardan bu yana büyük bir zenginlik elde ettiğini ve

Kısaca serbest enerji bir sistemin iç enerjisi ile atom veya moleküllerinin rastgeleliği veya düzensizliğinin (entropi) bir fonksiyonudur.. • Faz dengesi deyimi sıklıkla