• Sonuç bulunamadı

Yeşilçam'dan Önce Türkiye'de Sinema Sektörü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yeşilçam'dan Önce Türkiye'de Sinema Sektörü"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Giriş

BuyazıdaTurkiyesinema5llLlniktisadigelişimiveyerliyapımahğınbugelişim içerisindeki özgül konumu üzerinde durulacaktır. Yazımn amacı, sıkça "kayıp yıııar"

olarak da amlan 1950 öncesi üstüne birtakım düşüncelerdile getirmek;diğerbirdeyişle Yeşilçam-öncesiTürkiyesinemasınıniktisadiişleyişiileilgilı görüşlerortayaatmaktır.

Yazıyadayanakoluşturansoru ise, "Yerliyapımcılıkneden 195O'lere dekvarlıkgöstere- merli?" biçiminde formüle edilebilir. Bu soruya,doğulu/irrasyoneVcahiiolmaktan kur- tulamayiUl bireylerinvarlığıve devletiniigü;izliğigibiaçıklamaların dışında kalınarak yanıtverilmeyeçalışılacaktır.

Yapıveişleyiş açısından bakıldığında, yerli sinema sektörünün tarihselgelişimini iki ana dönem çerçevesinde ele almakanlamlıgörünmektedir(1).

ilkin, bellibaşlı Hhalatçı-işletmeci şirketlerin egemenli~inde oluşan bir gösterim sinemasıdöneminden söz elmek mümkündür (ki yazımızın konusunu da bu dönem oluşrurn1aktadır).Kimi dönüşü~lere karşın özsel niteliği bakımındansüreklilik arz eden bu dönem, yaklaşıkolarak 1895-1945yıııarınıkapsar. Bu dönemin temelözelliği, neredeyse istisnasızbiçimde ithal filmlerin gösteriminedayalıbir pazardanoluşması ve söz konusupazarın kuruluşuna (baştaFransa,İtalya,Almanya ve ABD o'mak üzere) güçlübatılıfilm endüstrilerinin öncülüketmiş olmasıdır.Bubağlamda,yerliyapımcıh­

ğın yabancıfilmlerin rekabetiylekarşılaştığı yıl1ardanziyade; (yerli filmlerin rekabetiyle sonradankarşılaşacakolan)yabancıfilmJerin ticareti üstüne kurulu birişleyişinegemen

olduğubir zaman diliminden söz etmek mümkündür. Bu durumun sadece Türkiye'ye özgü olmayıp,pek çok ulusalsinemanın -örneğinYunanistan, Mısır,Güney Kore ve Meksikasinemasının-hayatabaşlamabiçiminiözetlediğinibelirtmek gerekir (Scogna- millo, 1997: 136-7, 147, 170 ve 174). Sinemanın hay.ata bu biçimdebaşlaması,sonraki

gelişmeleridekaçınılmazolaraketkilemiştir.

İkinci dönem ise yaklaşık atırak 1945-75 arasını kapsamaktadır. Bu dönemin temelözelliği, yabancıfilmdağıtımıve gösteriminedayalısektörelişleyişin,yerli ürün- lerindolaşımına dayalıbir alternatifoluşumun30yıla yakınsüren meydanokumasıyla karşı karşıya kalmasıdır. Yapımcılığınaltın yıııarınıda kapsayan bu dönem, isli:snai bir zaman dilimi olarakkavranmalıdır.Evrimci bir tarihanlayışınayaslanarak bu dönemin gelişinibir türkaçınılmazlıkolarak kavramak yerine, onunnasılmümkünolmuşolabi- leceğini araşhrmakdahaanlamlıgörünmektir. Portekiz (2) gibi ilikelerdeki endüstriyel gelişimindegösterdiğigibi, bu istisnai zaman dilimi hiç olmayabilirdi de.

iıkdönemin önemi; onsuz, ikinci' dönemi ve hatta bugünüanlayamayacağımızdan ileri gelir. Bu çerçevede elinizdekiyazımn,her iki dönem üzerinearaşhrmayapanlara da

katkı sağlaması ıımulmaktadır.

Yazıda,biraz epizodiksayılabilecekbir bölümlendirmeyle,beş farklıvegörünüşte birbirindenbaA:ınlSlzbaşlık .Itında,dönemeilişkin farklıkonular vedüşüncelerdile ge- tirilecektir. Sonuç bölümünde ise genel birdeğerlendirmeyegidilecektir.

i.1915-1945:İthalatçı İşletmeci Aile 'Şirketleri Egemenliğindeki Bir Gösterim Sineması

.i Nijat Özön, "Türkiye'de Türklerin çevirdig:i ilk film" olarak, Fuat Uzkınay'ın .1914'teçek.tiğiAyastefanos'ta1ri Rus Abides;'ninYıkılışı adlıfilmi göstermektedir.Yapımcı­

lığındaha sonraOsmanlıordusunda kurulansinernacılıkkolu olan Merkez Ordu Sine- masıDairesi'nde devamettiğinibelirten Özön,MerkeıOrdu Sinema Dairesi'nden sonra kimiyarıaskerikurumlarınyapımcılıkfaaliyetlerini sürdürdüklerinden bahsetmektedir.

Bunlardan ilki olan Müpafaa-i Milliye Cemiyeti, 1918'e dek iki uzunmelrajlıfilmin ya-

pımıili üstlendikt.en sonra,i.DünyaSavaşı'nınyenilgiylesonuçlanmasıylabirlikte araç gereçlerini Malul Gariler Cemiyeti'nedevreimiştir.Malul Gaziler Cemiyeli ise Mütareke Dönemi'nde dört film çektikten sonrakapanmıştır.Turkiye'deki ilk özelyapımeviolan Kemal Film ise 1922'dekurulmuşveyapımcıhkfaaliyetlerini-İpekFilm devreye girince- ye "-ek- tekbaşına süıdürmüştür(1983: 1878).

.. Bununla birlikte Özön,"yapımöncesi" olarakadlandırdığıbir dönemden de söz etmektedir. Buna göreilkTürk filminden önce de Turkiye'de sinema faaliyetlerivardı.

Ancak bu dönemdekisinernacılıkfaaliyetleri tümüyle film gösterimiylesınırlıkalmak-

tayd~.Geziçi sinemalar dönemi de bahylakarşılaşhnldıg:ındaoldukça uzunsürmüş,ilk yerleşiksinema ancak 1908yılında açılabiimiştir(Özön,1983: 1878).

Bu manzara, Türkiye'desinemanınve filmyapımcıhğının gelişiminin, Fransa ve

Amı:rikagibi ülkeleringelişimindenoldukçafarklıözelliklersergilediğinigöstermekte- dir. TIkinsinemacıh~Ul salt gösterim biçimindebaşlaması,bu gösterimlerin bahya göre ancak bir kaçyılgecikmeyleyerleşiksalonlarataşınması,ilkyapımcılık girişimlerininise resmi kurumlardayapılanbelgeseller biçiminde ancak1. DünyaSavaşı'nın ikinciyarısın­

dan itibarengers:ekleşmesi, Batıda yaşananendüstriyelgelişimdençokfarklıbir görüntü arz etmektedir. Ikinci olarak, özel sektörden gelen ilkyapımcılık girişimi ancak 1922'de :-yanibatıdakiilk denemelerdenyaklaşıkyirmibeş yılsonra-gerçekleşebilmiştir.Bu da özel sektörüngelişimininBahya göre hayliağır seyrettiğine işaret ~tmektedir. Yukarıda

dabelirttiğimizgibi,Batıdakıbirkaç ülkedışındaneredeyse tüm ülkelerde sinema en- düstrileri bu lür gecikmelergöstermiş, diğerbirdeyişlegerikalmışlardır(Scognamillo,

1997). •

Türkiye'deki bu farklı gelişme çizgisini, sinemanınülkemizde iktisadi bir alan olarak inşasındakiözgül koşullar bağlamında değerlendirmekgerekir. Bu özgül ko-

şulların oluşumunu19.yüzyılın ortalarına dek geriye götürmek mümkündür (Oskay, 1996: 93-96).Osmanlı imparatorluğu,19.yüzyılınilkçeyrp.~inden itibaren dünya kapi- talizmiyle giderekhızlananbirbütünleşmesürecinegirmiştir.Bu çerçevededışticaret

oranıgiderekartmış;bir yandan yurtdışınahammaddeihracatıartarken, öte yandan dabatılımamul malithalatı çoğalmıştır(Pamuk, 1994). Bu süreç içerisindeOsmanlı'daki

verilikoşunarnedeniyle üretimi mümkün olmayan pek çok ürün de iç pazarasokulmuş,

söıgelimi184G'larden itibarenfotoğrafçılıklailgili malzemelersatılmaya başlanmıştır (Evren, 1995: 13-16 ve 83-84).

Bu artan ticariilişkilerçerçevesindesinemanınülkeyegirişbiçimini de belirleyen kimi iktisadi ilişkiler gelişmiştir. İlkin, dışpazar arayışınagirenbatılısanayiler, yeni girdikleri pazarlarda bayilik usulüyleçalışmışlardır. Diğerbirdeyişle,belli bölgelerdeki

satışlardanve busatışlarındenetiminden sorumlu olan yetkili temsilcilerbelirlemişler-""

dir. Sözgelimi Sigmund Weinberg, 19.Yüzyıl'ın sonçeyreğindeAlman veAvusturyalı

büyük foloA:raf malzemesi üreticilerinin yetkmsatıolı~ım yappı.ıştır(Evren, 1995: 16).

İkinCiolarak, bayilik sistemi çerçevesinde,batılısanayi sermayesiyle yerel ticari serma- yearasındabirçıkar ortaklı~t oluşmuştur.Yerel pazarlarda,batılısanayicilerin yetkili

bayiliğini yaptıklarıiçin önemli bir güce sahip olanda~ılımcılardan oluşanbir tüccar

32

Yeşilçam'dan Önce

Türkiye'de Sinema Sektörü

İ. Altuğ Işığan

IILI 2UD3IDl rııııı2oo3/Ql 3J

(2)

kesimi sivrilmeyebZlşlamışlır (Toprak, 1995a: 3--4; Ahmad, 1996: 26-28). Özellikle yer~ı üretiıni yapılmayan,yani yerli sanayiyedayalıbir rekabetin söz konusuolmadığımallar açısından bakıldığında,bumallarınyerelpazarını kurcın, kurç!uklarıandan itibaren de denetleyenlel', arkalarınd<ıki yabancısermayenin desteğined~ dayanarak, söz konusu yerliaracıtüccarlarolmuştur.Bumallarındaha sonra yerli üretimigerçekleştiri Idiyse de, söz konusu pazarlarınfiilenyabancısermayeningirişimleriyle kurulmuş olması,yerli üreticiler için kendilerinden öncekurumsallaşmışve güçlü bir Takipler topluluğuyla brşı karşıya olmaları anlamınagelmekteydi. Bu nedenle de, bu türmallarınyerli üreti- mi, "ncak"r"cı tücc"rl"rınegemenolduğubirdağıtımdönemininardındanveçoğukez devletgirişimiyle olan"kiı olmuştur.

Uzkınay'ın çektiği ve uzun süre ilk yerli film oİarak kabul edilenAyastejanos'taki Rl1sAbirlesi'n;11Yıkılışı (1914), bir yönetmenlik yaCİ" kameramanlık örneğiolarakdeğer­

lendirilebilmesinekarşın,gerçek anlamda biry"pımCllık den~mesiolarak kabul edile- meyeceğinden.Türkiye'deki ilk filmyapımcılığı girişimide

r.

DünyaSavaşı'ylabirlikte devlet eliylegerçekleşmiştir(Özön, 1968: 14; Scognamillo, 1987: 67). Özel sektörde ise

sinemacılık Eiıaliyeti çoktanbaşlamıştı,ne var ki sadecedağıhmve gösterimalanında sınırlıkalacak biçimde (Scognamillo, 1987: 67).

İlkgösterimler,yabancı şirket bayiliğiyapan kimi tüccarlararacılığıyla20.yüzyıla girmeden öncedüzenlenmiştir(Özön, 1968: 12-13; Scognamillo, 1987: 67). Ne var ki, dahaOdönemde gösterilen filmlerin tümü, ithaldi.Batılı şirketleriçinçalışanpek çok kameramanııısözgelimi İstanbul'agelip burada film çekmelerinI" karşın(Özön, 1968:

12), bu alanda faaliyet gösteren yerli girişimcilere uzunyıllarrastlamak mümkün

01-

m2lrnıştır. Osmanlı topraklarında belgelerle kanıtlanabilenilkyapLmnlık faaliyetlerini 1911 yılınd.a MakedanasıllıManaki kardeşler gerçekleştirdiler.'(Evren, 1995: 123). An- cak filmlerinin bugünkü Türkiyesınırlarıiçerisinde gösterilipgösterilmediğibilinmiyar.

Diğerbir deyişle,üretimden tüketime dek uzanan ve yeniden-üretimi olanaklı kılan

"yerli" birsin~maticareti zincirinden bahsedemiyoruz.

Sinemanınhenüz geziciolduğu dönemde,batılılarcaüretilen filmler, bayilik ya- pa9 yerel tüccarlararacılığıylaiç pazaraulaşıyordu.Bu iktisadi döngü, pek çok ülkede olduğugibi, Osmanlı topra~larındaki ilksel sektörelyapılanmayıdaoluşhırmaktadır.

Bugün sinema endüstrisidenildiğindeakla gelenden çok dahafarklıbir süreçişliyorsa

da, daha o dönemdeolasıbir yerliyapımcılık girişimiiçin güçlü rekabetkoşullarınınsöz konusuolduğusöylenebilir.Yapııncılık alanında girişimdebulunmak isteyebilecek yerli

yatırımcılarıpek çok sorun beklemekteydi. Teknikdonanımve gerekli ham film ithal edilmekzorundaydı(Özön, 1962: 246). Günümüze göre çok basitsayılabilecek konuların filmealınmasına karşılık,bunakalkışmak-sermaye,işgücüve teknikdonanımgibi- bir

takımasgarikoşullarzorunlukılıyordu.Çekimlertamamlandıktansonra, bu filmler için ya gösteri düzenlenmesi gerekiyor, ya dakopy<ı-!~rı çıkarılarak satılmalarıgerekiyordu, BÜiÜn bunlar son kertede sermaye istiyordu. Ustelik çoktan tüm dünyaya filmlerini pazarlayanbatılı şirketlerinrekabeti söz konusuydu. Buşirketler seri üretimegeçmiş,

fil~ fiyatlarının oluşumundabelirleyici olmuştu (I3aechlin, 1975: 44-5). Yerli yapımCllar içindışpazarlaraulaşmakbir yana, yerli pazara girmek dahi çok zordu. Bukoşullarda yapımcılığa kalkışOlanın kolayolmadığı rahatlıklasöylenebilir.

Böylece yerel sinemapazarı,bu ilkselyapısını başındanitibaren korudu ve ancak batıdaki girişimcileringetirdikleri yenilikler çerçevesindekısmı değişikliklergeçirdi. Bu- rada önemli ilkdeğişiklik,1908'de ilk sinema salonununaçılmasıylabirlikte (Ozön, 1968:

13)yerleşiksinema salonu usulünegeçiş olmuştur.

Yerleşiksinemayageçişte, batıdaki uygulamaların çiışpazarlaradoğru genişletil­

mesi belirleyiciolmuştur.Fransa'da ilkyerleşiksalonu açan Pathe, 1907yılından itiba- ren Balkan veOrtadoğuülkelerindedağıtım ağları oluşturarak,buralardaaçtımalarını

-s"ağladığı sinema salonlarında ürettiği filmleri göstermeye başlamıştır (Kallmann'dan aktaran Baechlin, 1975: 29). Bu çerçevede 1907 ve 1908yıllarıboyunca Portekiz, Brezilya, İspanya, İsviçreveHoııanda'nın beııi başlıkentlerininyanı sıra İstanbul'dada bir salon

açmayı kararlaştumıştır(Baechlin, 1975: 29; Abisel, 1989: 21-22; Evren, 1995: 46).Bıısa- lon, bugünTepebaşıPatheSinemasıolarak bil!nensinemadır.Sinema için uygun salon bulma konusundakigirişimleri,Pathefirmasının görevlendirdiğibir temsilciyle birlikte yapan ve yerli asker ve bürokratlar düzeyinde bu konudagörüşmeleryapankişi, 1890'1ı yıllardanberi (gramofonsatıyordu)Pathe'nintemsilciliğiniyapan Sigmund Weinberg

olmuştur(Evren, 1995: 46) Pathe'nin de ona,),ıylakiralanan bir tiyatro binasısinema salonunadönüştürüldüktensonra, bu sinemaişletmesinin müdürlüğünüde Sigmund Weinbergyapmıştır(Evren, 1995: 46). Bu ilkyerleşiksinema salonunu dahasonraları

yenileriizlemiş(Evren, 1995: 44), Weinberg'inyanı sıra başka şirketlerin temsilciliğini

yapanlar da salonişletmeye başlamıştır.

1915yılına gelindiğinde İstanbul'daki lüks salonsayısınınbir düzineyeyaklaştığı bilinmektedir. Pathe'nin iseİstanbul'dakisalonsayısmıüçeçıkardığıgörülmektedir. Söz konusu lüks salonlar, belli başlı yabancı firma temsilcileri tarafından işletilmekteydi

(Gökmen, 1991: 99-103). ...':i'

Salonların yerleşik hale gelip, düzenli bir gösterirninoluşma~.ıylabirlikte, gezici sinemalar kentlerin en verimli semtlerinde tutunamaz hale geldiler. Ote yandanyerleşik sinemalarageçiş, yapımcılıkkonusundakigirişimleriçin de daha iyikoşullarsun amadı.

Tersine, bu enkarlı,ancak son derece dar amortismanalanı, yabancı şirketlerinistekleri

doğrullusunQa, yabancıfilmlerin gösterilmesi içindüşünülüp kurulmuştu.

Sonrakiyıllardaözel kesimdeki ilkyapımalık girişimlerinin yalnızca -buişten

para kazanma potansiyeli en fazla olan-ithalatçı-işletmecişirketlerden geldiğ:i(3) veya Weinberg gibi o dönemde güçlüsayılabilecekbirisinin dahi film yapmayı denememiş LiLL'D20C~/Ol 35

';2;ff

,'I

'ı' _.

nlııı20n3/D1

34

Ay!stalıncs Abid~iinin yıkılııını ~~sımn fDlollıtl~(

(3)

olduğudikkate alındıgmda, yapııncılıkileuğraşmak için uygunt\:oşulların olmadığı sonucuçıkmaktadır.Sinemaişine bulaşIDışolanlar, mevcutkoşullardafilmyapmanın değil, yapmamanın rasyonelolduğunu başındanberibiliyorlardı. Aynızamandasakın işletmecisİde olan güçlüdağıtımcılardenetimindeki bu ilk sektörelyapıveişleyiş,yerli yapımcılığın o]uş;nasıve güçlenmesi için uygundeğiidi(4).

II. Yerli YapırncılığaYönelikİlk Girişimler

ilk yerliyapımcılık girişimler~, yeniden--:-üretiınl büyük ölçüde yabane' filmlerin gösteriminden vedağıtımındanelde edilen gelirlere dayanan bu üretimtarzının dışında gerçekıeş~iştir.Tümü de resmi/askeri ya dayarı-resmi/askerikurumlar olan bu ilk giri- şinıciler(Ozön, 1964: 116), özel sektördekinden oldukçafarklı koşullarasahiptiler.İlkin bu kurumlar, hazinenin kendilerineayırdıklarıbir bütçeyleçalışmaktaydılar. İkincisi, yapım ve gösterim için gerekli araç gereçlerin ve gerekli uzman kadronun satlanma- sındada yine devletin veyabancıhükümetlerin~zeUikledeAlmanların- deste~isöz konusuydu.Asılüretilmesihe~~flenenfilmler askerivepropagandaamaçlarıylaçekilen haber ve belgesel filmleriydi.(Ozön, 1995: 19-20).Piyasanınkar etmemantığıve reka- betkurallarının dışındakalan birişleyişsöz konusudur bu kesim için(5).Tüm bunlara karşın,bu kurumlarda çekilen ilk uzunmetrajlıfilmlerin dahi oldukça güçkoşullarda ve-sıkı bir mali denetimaltında çekildiğinibiliyoruz (Filmer, 1983: 95) (6).Hattabazı n.~denlerlefilmlerin birkısmı tamamlanamamışya dayıııarsonratamamlanabUmiştir (Ozön, 1968:46,49 ve 52).

Bufarklı üretim ve yeniden-üretimkoşullarınedeniyle, özelgirişimcilikledevlet girişimleri arasındabir ayrımyapmakanlamlıgörünmektedir. Askeri veyarı-askeri kurum.~arda girişilenilkyapımcılık denemeleri, özel sektördekikoşulları yansıtmamak­

tadır.Ozellerle aynı başlık altındaelealındıklarında, özel sektördeki iktisadikoşullar hakkında yanıltıcıbir tablo ortayaçıkmaktadır. .

Özel sektörde Müslüman-Türkler tarafından gerçekleştirilen ilk sinernacılık ça- lışmaları 1914yılında başlamıştır. Burada öncelikle dik.l<at çekilmesi gereken nokta, bu girişimlerinyapımcı1lkalanında değil,gösterimalanında gerçekleşmiş olmasıdır(Özön, 1968: 42-3).IlkTürkgirişimcilerinsalonişletmelerive busalonlarındaithal filmler gös- terrneyiyeğlemeleri,bir yandan en rasyonel tercihin bu türden birgirişim olduğu, diğer

yandan iseyapımcılığınhala ne denli güç bir meseleolduğu hakkındafikir vermektedir (7). Cemil Filmer gibi Merkez Ordu SinemaDai~esinde azımsanmayacakbiryapımcılık deneyimikazanmışolan birisibi1~,sonraki sinemayaşamını-kendi deyimiyle çok kolay ve ucuzolmasıncdeniyle- ithalatçıve salon işletmecisiolaraksürdürmüştür(Filmer, 1983: 138).Azınlık mensubusinemacıların artıkülkeyi büyük ölçüde terketmiş olduğu

ve ulusalpazarıngörecebüyüdüğütek parti dönemi boyunca dahiyılda'üretilen film sayısının ortalama bir filmi bilebulamaması; bunakarşınçoksayıda -kimi yıllarda 400'den fazla- dolu filmithal·edilmiş olması,söz konusu sektörelişleyişte yapımcılığın .gelişimininne denli güçoldu~unugöstermektedir.

Özel sektörde 1922'de gerçekleştirilen ilk yapımalık denemesinin, dönemin en güçlü dağıtırncı ve işletmeci şirketlerinden biri olan Kemal Film tarafından gelmesi (Özön: .1995: 20), alanın hem dışarıdan gelen girişimcilere kapalıliğını göstermekte, hem deyapımcılı~a girişebilmekiçin ithal filmlerinsatışıve gösteriminden elde edilen gelire olanbağımlıhğa işaretetmektedir. Kemal filmin sahipleri olan SedenKardeşler, 1922-1924 arası kar getirmeyen kimi yapımcılıkdenemelerinin ardından,1951 yılına dek sadece ithalat veişletmecilik yapmışlardır(Akçura, 1995: 23). Kemal filmden sonra yapımcılığısürdüren ise, o dönem için Türkiye'nin en güçlüithalatçıveişletmeci firması olarakanılanIpek Filmolmuştur (Akçura, 1995: 54--60). Bu da bir kez dahayapımCllık girişimleriylebayilik veişletmecilik gücüarasındajlişkiyiaklagetirmek~edir.

Bu büyük firmaların,sinema işinden !<ar sağlamada ve sermaye biriktirrnede görece dahaşanslı olduklarısöylenebilir. Herşeydenönceyapırncılık işine girişmeleri

içinsinemacılıkfaaliyetlerinden elde edilen gelirleredayalımali bir zemine sahiptiler.

• öte yandan kendilerine aitsalonları, yani ürettikleri filmleri gösterime sok,abilme konu- sunda bir garantileri devardı. Ayrıcazamanlaortaya·çıkanve bay iolmalarından dolayı kendilerinden film temin eden çoksayıda başkasalon işletmeside mevcuttu. Böylece eldeki filmin bir kaçkopyasını çıkarıpsahnak ya da söz konusu filmisırayla diğersalon

işletmecilerinekiralamakmümkünd~.Bu,yapınKılığa girişmek açısından avantajlıbir konumdu, çünkü sermaye birikimibağlamındabir avantaj söz konusuydu.

Bununla birlikteyapımcılıkfaaliyetleri,yaşamsalgelir ve güçkaynağıolan ithalat veişlehneciliği aksahnamalıydı.çünkübayiliğinyürütülebitmesi,diğerbirdeyişle an~

laşmalıolunan yabancıüretici firmanın programınıheryılyeniden getirilebilmp.si için b.lli bir sermayenin bir araya toplanabilmesi gerekiyordu. Öte yandan mevcutsalonların iş!.etilebilmesi,kira ve personel giderleri gibi masraflar, sürekli gider kalemierioluştur­

maktaydı.Bu da krizdurumlarında yapımcılıktan vaı:;eçmeyizorunlukılıyordu,çünkü esas olan, ithal filmakışını sağlamak(yani bayilik konumunu elde tutmak) ve gösterirnin devamlılığınıgüvencealtına almaktı.'İyi hasılatyapmayan yerli filmlerinardından yıl­

larca yeni biryapımcılıkdenemesinegirişilmemesi(Akçura, 1995: 23 ve 58), bu hassas dengenin bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Öte yandan piyasadakidalgalanmaların

ve ithal filmlere gelen izleyicisayısındaolumsuz yöndeki gelişmelerindeyapııncılık

denemelerini olumsuz yöndeetkilediği düşünülebilir. -

Burada

~arif

edilen iktidar

ilişkileri

çerçevesinde, film üretilmiyor diye, bir sektö- rünvaralmadığını düşünmek,belki de en büyük hataolacaktır.Döneminbaştan aşağı

bir "yokluk" olarakalgılanmasıy!asonuçlanan bu tutumdolayısıyla."gerikalmışlığın"

sorumluluğubelki de buyapıiçerisinde en az etkiye sahip olankişilereyüklenebilmek- .tir.ÖrneğinMuhsinErtuğrul'unsinema tekelikurmuşolmakla ya da Birinci Dünya Sa-

vaşı sırasında atılanbir kaçadımıilerletmek bir yana, daha da geriletmeklesuçlanması haksızgörünmektedir (8).Bu türden bir yargı,hem sektörünişleyişininniteliklerinin gözdenkaçmasına,hem de tekelolarak nitelenmeye dahauygwıolandağıtımcı-işlet­

mecişirketlerin varlığını unutturmaktadır.

III. Cumhuriyet Dönemi'ndeki ÜretimİlişkilerininZeminini

Hazırlayan Başka Çelişmeler

İktisadi açıdan bakıldığında,1896-1945 dönemi üretimilişkilerive sektörelişleyiş

açıdansürekliliktaşımaktadır.Dönemin sinemaSt, dağıtımcı-işlehneci firmalarınege- menolduğuveyapımcılığın güdükkaldığıbir gösterimsineması niteliğinde olmuştur.

Ancak builişkileriçerisinde bulunan çevreleri ya daçıkar ortaklıklarınıbozan vedeğiş­

tiren süreçler de söz konusuolmuştur.1896'tan 1914yılına kadar, yabancıüreticilerle yerliaracıtüccarlararasındakurulançıkar ilişkisininbaşaktörleriAvrupalı,özellikle de

Fransız şirketlerle azınlıkmensubu'aracıtüccarlar olmuştur.Ancak hem Osmanlı'nın

sOruİı.!arı, hem deuluslararasısahadaki politik ve askerigelişmeler,i.DünyaSavaşı

süresince builişkiyitemeldensarsmışhr.BalkanSavaşı'nınyitirilmesiyle birlikte, Müs- lüman-Türk kesimininazınlıklara,özellikle de Rumiara yönelik tepkisi artmıştır. Bu

ba~lamda 1913/14yıllarında gerçekleşen Müslümanboykotajlarını anımsatmakyeterli

olacaktır([oprak, 1995a: 5) . Busiyası v~.ideolojik iklimde, azınlıkmensubu pek çolt-

kişinin Osmanlı topraklarından göçettiği,Müslüman-Türklerin dahaön.ı;:e azınlıkların

elinde olaniş alanlarına eğildiğibilinmektedir (Toprak, 1995a: 107-111). Ote yandan bu dönemde iktidarda olanİtt'ihat-Terakki Fırkası'mnliberal iktisatpolitikalarınıve kültü- relfarklılıklarayönelikhoşgörüyüterk edip, Türk-Müslümankimliğiniöneçıkaranve milliiktisatçıbir politikaizlediğipekçokçalışmadaortayakonulmuştur(Toprak, 1995a ve 1995b; Pamuk, 1994; Ahmad, 1995). Budeğişenpolitikalar çerçevesinde o güne dek ti·

36 I1ןII20113/01

·1~~::

..:?

r~m2QQ3/Ql 37

(4)

"

okumaları

ve iktisadi

işleyişin

denetimin; ele ieçirmeleri

mi.imkuı.~ ı~~ğil~i Kaldı kı L~LI

şube çalışanları, belirlenmiş bölüşüm ilişkilerinitakip ~tmekıe rukt1~,ıu mem~I~IMG1, sonranınBölgeişletmeciledgibibölüşüm ilişkilerini yenıden şekıllendırenler degıl.

Yenisalonlcırm açılması ve koltuk sayısıııın çoğalm<ısıyl;ı birlikte filnıe olan tal~p arttığından,büyükiıhalatçi-işletmeciaileşirke:le~~~in eg~meı~liğinde ~atı.il~ıilr, Ollış11l~~

)'20başladı. Yenibölüşüm ilişkilerinin köksaiabıldıgıw B~I.ge ~şletm~cıı~:~nı~ ~eşerebıı diği çatlaklardıbunlar. Sinema, daha az sermayesiol;ın kışılerın ~e gırdıgı bır ıŞ ~ı.ım'y~

başladı.Böylece büyükşirkcıl~rjnalternatifi olabilecekyapııncı şırketler orıaya ı.,ıbrolk,

IUm2o~/al

.. ,

h. .

~T~' 38

!~., caretten çok küçükesna/lı~aya da memuriyetesıcakbakan Müslüman-Türk kesiminin, özel teşebbüse özendirildiği, milli işletmeler ve millişirketler kurmazonıııluluğunun sık sıktelaffuzedildiğibilinmektedir (Toprak, 1995a ve 1995b). Müslüman-Türkler tara-

fından açılanilksinemaların"esnaf" sermayesinedayanması,busalonların çoğunlukla azınlık mensuplarında devrahnmasıve içlerindenbazılarının adının'Milli Sinema' ko-- nulması (Özön, 1968: 42; Akçura, 1995: 45 ve 97), mevcut politik, ideolojik ve iktisadi

havayı yansıtmaktadır.

Öte yandan, Avrupa'dasavaşınpatlak vermesiyle, bu kıtadakiulusal sinemalar büyük darbeleralmışlardır. Yıkımvesefalet, o döneme kadardünyanınensayılı şirket·

leri kabul edilen pek çokkuruluşunsonunugetirmiştir(BaechIin, 1975: 34-36). Sözgelimi Pathe, 1909'da Amerika'da kurulan MPPC tröstünün ikiyabancı üyesinden biri olacak denli güçlü konumdayken,savaşlabirlikte adetasilin~iştir(Abisel, 1989: 19-22).Savaşta

gerçek anlamdaatılımyapan tek ülkesineması,Amerikansİneması olmuştur. Avrupalı

endüstrilerin çökmesiyle birliktedoğan boşluğudolduran Amerikanşirketleri, ı.Dünya

Savaşı'nmsonunagelindiğındedünyapazarınm %90'tnıelegeçirmişlerdi Oacobs'dan aktaran Baechlin, 1975:37).

Böylece hemOsmanlıülkesindeki hem de dünyadakigelişmeler,Türkiye'deki sek·

tÖrelişleyişive temel üretimilişkisiniözsei biçimdedeğiştirmediysede,çıkar ilişkisinin her iki ucunda yer alan kesimleri önemli ölçüdedeğiştirmişoldu. Avrupa sanayileriyle

,azınlıkmensubu tüccarlararasındakurulanilişkilerinyerini daha çok Amerikanşirket­

leriyle Müslüman-Türklerarasındakurulanilişkiler almışhr.Builişkinin başatlıkkazan-

masıve Cumhuriyet'inilanıyla görec~ istikrarlı koşullara ~avuşmasıylabirlikte, Gökhan Akçura'nm (1995)"AİI~Boyu Sinema" olarakadlandırdıtıbüyükithalatçı-işletmeci~i1e şirketleri egemenliğindekigösterimsmemasıklasik döneminegirmiş,1923-1939yıllan arasındasinema sektörüne temel iktisadi karakterinivermiştir.

ıV.Cumhuriyet Dönemi'ndeTaşra ŞubeleriSistemininOluşumuve Sektörelişleyiş İçerisindekiYeri

Büyük aileşirketlerininegemenolduğudönemde salonsayısının artmasıve Ana- dolu'da dadeğerlendirmeyedeğecekkadar büyük birpazarın oluşmasıylabirlikte (Abi·

seL. 1994b: 12;ÖZÖI\.1995:.49 ve 257), filmdağıhmını yaygınlaşh~acak. yaygınlaştırırken dedımetimini sağlayacakbirtaşra şubelerisistemi gelişmiştir.Istanbul'daki bellibaşlı

büyük sinemaşirketleri, taşradakiönemli kentlerde,başlarınagüvendikleri sorumlu- ların bulunduğu şubeler açmışlardır(9). ithal edilen filmler ya da bunlardançıkanlan kopyalar,İstanbulve izmir gibi kentlerde gösterildikten sonra,şubeden şubeyegönde·

rilerek,şubelerin başındabulunan sorumlulararacılığıylaAnadolu kentleri vebunların

çevrelerinde bulunan salonlarasatı!mıştır/kiralanmışhr(10). Böylece bellişubelerinbelli bölgelere filmdağıtmaktan vebunların satılmasından elde edilen geliri toplamaktan sorumluolduğubirdağıtımsistemioluştu.Bu sistem,yapımcılığın geliştiğive Anado·

lu'nun yerliyapımetlık açısındantemel amortismanalanını oluşturduğu yıllarda,Bölge işletmelerisisteminin zeminioluşturmaktadır.

Ancaktaşra şubelerini,zemininioluşturmuş olduklarıBölgeİşletmeleriile yine de

karıştırmamakgerekir. Buradaki sorumlular elde edilen gelirin birkısmına haksızyol·

lardan eikoymayı(11) ya da kimi Anadolusalonlarını satınalarak,dağıtımındansorum·

lu olduklan filmlerin gösteriminden kar etmeyiakııettilerse de,İsta~bul'dakibüyükşir·

kellere meydanokumalarımümkündeğildi.Çünkü ister yerli, isteryabancıolsun, ftl.m

arzı açısından tümüyle bu büyü.kşirketlere bağlıyddar.Çoksayıda salonlarıbile olsa, bunları işletmekiçin ihtiyaçduyduklarıfilmleri ister is'temez, bu büyükşirketlerdente·

min etmekzorundaydılar.l3u nedenle yerliyapımcılığıngüçlenmeyebaşladığı1950'ler·

den önce Anadolu'da ortayaçıkanbu yenitüccarların, İstanbul'daki şirketleremeydan

(5)

ithal filmlerin alternatifi olabilecek filmler üretmeye başladılar.Anadolu bölgelerindeki

işleımecilerin avantajı,bu yeniyapım şirketlerininiyibirda~ıtımörgütü kurabilecek ya da sadece kendi filmlerininsatın alınmasını sa~layacakgüçteolmamaları olmuştur.Öte yandan daha öncetaşra şubeleriörgütünüoluşturmuşolan köklüşirketler,bir yandan ithalattan veİstanbul'daki salonlarındanvazgeçmeyip, öte yandanyapıma1ığıdaağırlık vermeyebaşlad.ıklanndan; diğeryandan ise hem'yapınıcılık,hem dedağıbmve gös- terimalanında tekelolmalarınıönleHn sermayeyetersizliğiçekip üstüne üstlükcanlı bir rekabetlek<ırşılaştıklarından,sektörü kendiçıkarları doğruıtusunda yapılandırama­

mışlardır.Bubağlamda çoksayıda yapım şirkehve film arasındanseçim yapabilecek, öte yandangeçmiştenkalandağıtım i~şkilerisayesinde bölgelerdeki salonlar üzerinde hakimiyet kurabilecek yeni bir iktisadi güçdoğmuştur(12). Bu güçlükişilerise Bölge işletmecileriolarak bilinmektediI (Abisel, 1994a: 99).

V. YerliSinemacılığın BatılıSinema Sanayilerinin Gelişimiyleilişkisi

Yukarıdada sözüedildiğigibi,dağıhmCl-ithalatçl firmalarınpazarı büyük ölçü- de denetlemelerinekarşılık,bu güçleriyabancı şirketlerleolan bayilikilişkilerinedayan-

maktaydı.PathesinemaSının açılmasıyla yerleşiksinema dönemine geçilmesiörneği,bu bağımlılığı somutlaştırrnakiçinverilmiştidaha önce. Özellikle 1930'luyıııardanitibaren.

pazarınbüyümesi vedağıtımalarin güçlenmesinekarşılık,yabano endüstrilerdeki ge-

lişmelerizlenmek zorundakalınmıştır,Bubağlamdailk seslendirmestüdyolannınaçılışı iyıbir örnekoluşturmaktadır.Batı'dasesli filme geçilmesiyle birlikte, yerli sinemaolar da budeğişimeayak uydurmak zorundakalmışlardır.Bir yandansalonların donanımı

sesli film gösterimine uygun olacak biçimde yenilenirken, seslendiImestüdyolarıkurma

ihtiyacıdadoğmuş.tur.YenUiğeuyumsağlamamakdüşünülemezdi,çünkübayiliği yapı­

lanşirketlerin kısasürede tümüyle sesli film üretimine geçecekleri beklenebilecek bir ge-

lişmeydi.Bu yenilenmeye uyumsağlamaküzere Türkiye'deki ilk film stüdyosu 1932'de kuruldu (Akçura, 1995: 59-60). Bunu 1937'de, çoksayıda ithalatçı firmanın ortaklığında

kurulan Marmara Film Stüdyosu~ı.ledi(Akçura, 1995: 25).

Ne var ki, filmyapımcılığına da uygun olan bu stüdyolann varlığına karşılık, yerli.

filmsayısındabirdeğişim olmamıştır.Bustüdyoların tekişlevi, sayıları yılda200'ü bu·

lan ithal filmlerin Türkçedublajınıyapmakolmuştur(Akçura, 1995: 25). Bu ise sermaye dengesinin yapımahkaleyhinde işleyen hassaslı~ıgöstermekte kalmayıp,zorunlu olarak tercih edilmesi gerekeninyabancıendüstrileri::l.ekide~işimlere uyum sağlamak olduğunugöstermektedir.

Sonuç

Turkiye'de sinema sektörününgelişimininve dolayısıyla da yerli yapımcılığın akıbetinin, önemli ölçüde uluslararasıfilm pazarına eklemlenme biçimi ile bağlantılı olduğusöylenebilir. Yerliyapımcılığın uzunyıllargüdükkalışını,devletinilgisizliğine

ya da irrasyonel sinemacılarınmevcudiyetine, hatta tekkişiliktekellerebağlamakbu çerçevede yetersizaçıklamalarolarak görünmektedir. Yerliyapııncılığıngerikalmışlığını

anlama veaçıklama çabasınınen önemlidayanağı,Türkiye'desinemanıniktisadi bir alan olarakkurulmasındatemel bir roloynayanbatılısinema sanayilerinetkinliğinive yerli

sinemacıların çıkarve ilgilerini yönlendirme gücünü göz önünde tutmakhr.

'Türkiye'desinemanıniktisadi bir alan olarak kurulması, çoğutekel gücündeki

batılı şirketlerinyeni pazarlaraaçılmaarzusunun sonucundagerçekleşmiştir.Bu durum sözgelimi emperyalizmtemeııiçözümlemeleri 1990'lardandeğil,1890'lardanbaşlatmayı

gerektirmektedir. Türksinemasının başlangıcını,eline kamera alan ilk Türk'ü kilometre

taşıalarak ya da o sene "yerlimalı"filrnin çekilipçekilmediğinebakarakdeğerlendirdi­

ğimizsürece;"kayıp"diyenitelediğimizve bu yüzden çözümlerneye dahideğerbulma·

40 rl1ll2003/01 11ll2DO:ı/DI 41

dığımızbirdön~mdegerçek etkileri olankurumsallaşmışbir sinemapazarının varlığını

kavramadankalmışoluruz. .

<Bu ilksel sektörel işleyiş, Yeşilçam'ınhakim olduğudönemde dahi silinmemiş,

y~rli yapımlara dayalıticaretleatbaşı gitmiştir. Dahası,1990'11yılları anlamak içinasıl gereksinim duyduğumuz şey, Yeşilçam öncesini kavramaktır. Günümüzün sinema sektörÜne daha dikkatlibakıldığında,onunYeşilçam--dönemindençokYeşilçam-öncesi

döneminin özelliklerini arzettiğinigörebiliriz. Evrimddüşünüş tarzımızdanolsa gerek, ulusalkalkınmacılığıniflasbayrağını çektiğison 25-30yılda aslında Yeşilçam-öncesine

geridönmüş olduğumuzugörerniyoruz.

Not/ar:

1. Budönemsetleştinne kuşkusuzçok kaba ve yüzeyseldir. AmaCl" sektördeuzunyıllar ağırlığınıkoru)'an ve bJ anlamda tarihsel sürt{te öneçıkan iki ~işleyiş~e V\lrguyapmak: 1.)iıhalatçı-işletmeci firmalara dayalı işleyişve 2.) yerli ürünlerinpazarlanmısınadayalı işleyiş.

Dahayakından bakıldığında,en az iki döneme daha yer vermek gerekir.ilk~ yukarıdaarulan iki dönemi birbirinebağlayanbirgeçişdönemidir.Yeşilçam den,.ıı oluşuma nasıl geçildiği,yaniithab.tçı-işletmed sistemden yerli üretimodaklı sislı'me geçişi olanaklı kılan koşuııarın1930 ve 40'hyıllerboyuncanasıl

~ekildiği",halaaçıklığa kavuştunılamamıştır.Mevcutçalışmalarda geçişdönemineilişkin açıklamalar iktisadi nl':denleredayanmakıançok"yenisinemacıveoyuncularınsahneyeçıkmasıya da eskilerin tasfi- yeolması buında ele alınmaktadır (bkz: Özön. 1962 ve 1968).

İkincisiise 10'1iyıllann 5Onlannd;ın199O'Iiyıllarınilky.nsınıdek uuniln ikinci birgeçişdönemidir. Bu dönemdeYeşilçam'ıayakta t\1tanişleyi~ tıkanmaya başlamışve sonuçta tasfiye olup yenidenithalatçı-iş­

letmedşirketler egemenli~indekibir gösterimsinenıasınageridönülmüştür k~günümüzde buişleyişin sektörde hakimiyetini tümüylekurmuş olduğunusöyleyebiliriz.

2.Traquina'nın (1994; 300-1).sunduğu sayılaragöre, Portekiz'de -Türkiye'deyııııkfilm üretiminin 189 ve 1(-4olduğu {Özguç, 1988: 56 ve 62)-1914. ve 1916 yıııarında hiç film üretilememişlir. 1920'lerden itibaren Portekiz'deyılda10 filmlik birorlalımlnınsö:! konusuolduğu düşünülürse($cognamillo, 1997: 112), burada Türkiye'dekjne benzer biratılım döneminin hiç yaşanmadığı görülür. Öte yandan, çoğu Afrika ülkesinde film üretimi ancak 1910 vt: 8O'lerdebaşlayabilmişlir.Zimbabwe'de ise tilmamen yerli olan ilk yapımWt. Michael Raueburn), 1991'degerçeklqlirilebilmiştir(Scognamillo, 1991: 143).

Buörrı.ekler, kalkınma vegelişmeninevrensel vekaçınılmubir süreçolmadığını,bunun çoksayıda etkenleilişkili olan bir durum olduğunu göstermektedir. Iç pazarın koşulları. uluslararası pazardaki kOCllımgibi pek çokeıken, farklı ulusalsinemaların maceralarınıçokdeaişikyönlere itebilmektedir.

Örneğin uzun taman Ingiliz. sömürgesi kılmış olın Hindıstan" &ömürgecisine oranla muazzam birfilm endüstrisikunbilmiştir.MısırIçin de aymşey!söyleyebilmek mümkün.

3.ilkMüslüman-Tü~közelyapımcılarolarıkda.nılanSedenKardeşler(Özön. 1968: 15), 1914'te ilk sine- malarını açtıklan sonra, 1915'de Sinema İşleri Şirketi'ni kurarak, giderek büyüyen bir sinemafar zinciri yönetirler. SedenKardeşlerindahaC~mhuriyerini(arundan önce dolu filmithalatına başladığıbiliniyor (Akçur;), 1995: 17). SedenKardeşlerinbir dönemortağıolan MuhsinE~tuğruı. şirketeait sinemalarda

"Amerikan kovboy filmlerilyle]Avrupa'nıno döneminde geçerli olan Italyan veFransıZ dramlan~nın gösterildiğinisöylemektedir(Ertuğru\'danaklaran: Akçura, 1995: 23).

4.Sinernacılıkithal filmlerin gösteriminedayalı başladığından. yapımcılığı düşünmekancak ikinciadım olabilirdi.Nevar ki, MuhsinErtu~ruı'unanılannda anIıttığigibi,yapımcılıkiçin gerekli malzemeleri bir araya getirmek oldukça zordu:"ıstanbul'dane filmyıkayacakbir laboratuar, ne bir stüdyo, ne bir film çekmemakines~ne de bir basma makinesi, tek sözcükle, teknik araçadınahiçbirşey bulunmamaktaydı".

Seden'ler ilk filmlerinf çekmeye karar verdiklerinde, gerekli malzemeleribonmarşelerdensağ1ama~zo- rundakalmışlardır.Ancak ıpekçiler'lerinbonmarşesindenaldıklaTl kamera, parası bir kaç yılda tak.sıller­

le ödenmekkoşuluyla satın alınabilmiştir(ErtuğruI'danaktilriln: Akçura, 1995: 19). Filmyapımoliğı.bu yüksek maliyeti nedeniyle, elde tutulan ithalat vedağılım ayrıcalığınıbile tehlikeye atacak biruğraştı. "

5. Merkez Ordu Sinema Dairesi'nin AYilsofya'daki askeri muzede, Müze-i AskeriSineması adındaküçük bir sinernil sillonuilçtığı bilinmektedir (Öz.ön; 1968: 45).

6. Cen1i! Filmeranılarındabiraz da mizahi bir üsluplil, Malul Gaziler Cemiyeti'ndeçalışırkenkamera·

manlığını üst1endiıiBinnaz (Ahmet Fehim, 1919) "Iminin çekimlerindekisıkımali kontrolüanlatır.Bir sahnede senaryogereği,bir vazonun aynayOlfırlatıhırOlk kınlmasıgerekmektedir. Ne varki.cemiyetin görev'is~hem ayna, hem VilZO olmaz deyip, senaryoyudegiştirlir.Y6netmen Ahmet Fehim, cam VIZO

(6)

yerine toprak testikullanılmasınıve testinin aynayilfırlatılmakyerine. penceredendı.şiUıya atılmasını öııı!:rir. Ancıkgörevli, bunuyeterli gÖlTl'Ieyip, dekorun gerisindefırlahiıntestiyi tutacik birisinin bulun-

muınıister.

7. AbiseL. 1928-38 dönemi için ayru sonucayannaktadır(1994b; 64).

8. Türk si.nema larihiyazımınınenkökleşmiş yargılarındanbir tanesi, MuhsinErtuğrul'untekelkurmuş olduğu (Özon.1962: 12-3; 1964: 117; 1968: 17) yönünd",dir. 1922-1939yıııan arasındaçekilen neredeyse tümfil.ı:ıı~ri yönet~iş ~t~ası bu yargı için uygun bir zemin sunmaktadır.Bizzat Ö2ön'ün eleştiri. miıp­

~~nın çozumlemesınegırışen bazı yazılarda bile, bu yargmin sorgulanmadan kullaruldığı görülmektedir.

Omeğin Savaş Arslan. Özön'ün söylemini çözümleeliğ! ve eleştirdi!i bir yazısına, HMuhsin Ertuğrul'un tek adam olduguyıllann ardındanHsözleriylebaşlamaktildir(1997: 45).

9. Buşubelerin başında Ankara, İzmir, Samsun, Adana, Erzurum, Zonguldak. ve Eskişehirgelmektedir.

10. Bu konudaki bilgiler Osman Seden ve Memduh Ün'denalınmıştır(25.9.1997 tarihli görüşme).

11. Osman Seden'in ifadesi. istanbul'dakişirket merkezlerine bagh olmalarına karşın, şube müdürleri sıkça karı düşükgösterip, zimmetlerine parageçirmekıeydiler(25.9.1 997 tarihligörüşme).

12.En önemlitaşra şubeleri.daha sonra nölgeİşletmesideolmuştur. (kaHılaşhrınız:Dipnot 9 ve Abisel, 1994a: 100).

Kaynaklar:

Abısel N. (1994a)"TürkSinernasında Film Yapımı Üzerine Notlar", Türk Sineması Üzerine Yazııaı~ An-

kara: tmge,s. 97-124. .

~biselN. (l994b)N19.23-1938Dönemi Türkiye'sinde Sinema ÜZHine'Düşünceler'H,TürkSincmasıÜze- rıne Yazılar,Ankara: Imge, s.9-tı8.

. Abisel N. (1989) Sessiz Sinema, Ankara;AnkiıraÜniversitesiaYVa.

AkçuraC.(1995) AileBoyuSinema,İstanbul: YapıKredi.

AhmadA.(1996)Ittihatçıhklan Kemalizme, İstanbul: Kaynak.

Arslan S. (1997) "PopülerYeşilçamFilmlerininEleştirilmesindeBirSaniı! SinemasıSöylemininOluşu­

mu", 25. Kare,Sayı20, s. 45-53.

BaeehlinP.(1975) Der Film AlsW~re,frankfurt: Fiseher-Athl'naeum.

EvrenB,(1995)Sinemayı Türkiye'ye Getiren Adam: Sigmund Weinberg, İstanbul: Milliyet.

FihnerC.(1933)Halıralar, İstanbul: Emek Matbaaalık ve nancılık.

GökmenM.(1991) Eskiİstanbul Sinemalar!,. İstanbul: Istanbul Kiıaphğı.

OskayÜ.(1996)-Sinemanın Yliziliıcü YılındaTurkSinemasında EntellekıüellikTarhşmasık,Türk Sine- ması Üzerine DüşUnceler(der.M.Dinçer), Ankara:Ooruk.s.93-109.

Özon N. (1995) Karagözden Sinemaya (2 cill), Ankara:Kiıle.

Özön N. (1983) 'TlirkSineması-,Cumhuriyet Dönemi Tiirkiye Ansiklopedisi(Gıt7),İstiınbul' İletişim, 5.1873-1905.

ÖzonN.(1968) TiirkSineması Kronolojisi 1895-1966, Ankara: Bilgi.

Özön N. (1964) Sinema. ElKitabı, Istanbul: Eli!.

Özön N. (1962)Tıirk Sineması Tarihi, istanbul: Artisi.

Pamukş. (1994) Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme 1820-1913, İstanbul: Tarih Vakfı.

ScogmımilloG.(1997) Dünya Sinema Sanayii.İstanbul: Timaş.

ScognamilloG.(1987) Turk Sinema Tarihi(ı.cilt), Istanbul: Metis.

Toprl'kZ.(1995a) Milliİktisat-Milli Bu~uvaıi, istanbul: Tarih Vakfı.

ToprakZ.(1995b)İttihal-Terak.ki\'eDevletçilik,İstanbul: Tarih Vakfı.

Traquina N. (1994) "Portuguese Gnema: in the Doldrums ofNegleeı",European Journal of Cornrnunica·

tion,Sayı9, 5. 291-309. -

Giriş

Türksinernasında"Toplumsal Gerçekçilik" olarak bilinen hareket, 1960 Darbesi·

ninyarattığıözgürlükçü ortamdayeşermişve 1965sonrasına kadar sinema çevrelerinde blw'ükyankılar yapmıştır. Akımın"merkezinde" on temei filmi saymak mümkündür:

Metin Erksan'danGeetlerin Ötesi(1960),Yılan/armÖcü(1962),Susuz Yaz(1963) veSuçhilar

Aramızda.(1964); HalitRefiğ'den Şehirdeki Yabancı(1963),GurbelKuş/arı(1964),Harem'de DörtKndın(1965); Ertem GöreçtenOtobüsYolcuları(1961),Knranlıkla Uyanan/ar(1965) ve QuyguSağıroğlu'ndanBifmeyenYol(1965). Buyazırun amacıdaha önce Görüntü ve Yeni İnsan Yeni Sinema dergilerinde oldukçadetaylıbiçimdeişlenen"Toplumsal Gerçekçi"

hareketinbira:ıihmaledilmişbir boyutuna, 1950'lerden gelen"mirasına" ışık tutmaktır

1950'lerin SinemaOrtamı

KemalistkadrolarınCumhUriyet'in kuruluş yıllarıve sonrasında sinemaya ye- terince önemvermemiş olduklarısinema tarihçileritarafından sık sık vurgulanan bir olgudur. Gerçekten de Almanya ya da Rusya ilekıyaslandığında sinemadan(örneğin

bir propaganda aract olarak) Cumhuriyetkuşağınınyeterinceyararlandığısöylenemez.

Bu. durum Türkiye'desağlambir sinema endüstrisinin temellerinin atılmasınıgecik-

tirmiş, uzunyıllarsüren MuhsinErtuğrul'untiyatro kökenliegemenliğide gerçek bir sinema dilioluşmasınapekfırsat vermemiştir.Baha Gelenbevi, Faruk Kenç ve Orhan Anbumu'nun önemliçabalarına rağmen,1940'larageldiğimizdeMuhsin Ertuğrul'un

tiyatro merkezli sinemaçalışmalannıngençyönelınenleretiyatrodan larkııbir sinema

geleneğimirasbıraktığısöylenemez.Savaş yıııarındadurum daha dakötüleşirve ikinci

sınıfHollywood filmleriyle,"çoğuokuma yazma bilmeyenMısır halkını uyuşturmakve en kesin bilinçsizlik halinde tutmak"(1)işlevini yüklenmiş Mısır melodramları salonları

doldurur.

Devletdesteğindenyoksun, olumsuzşartlariçerisinde otuzyılınıharcayan Türk sinema endüstrisinin "talihi",1940'ların sonlarına doğruözel bir vergi indirimi ile bir- denbiredeğişir.BelediyeEğlenceResmi (BER) olarak bilinen belediye vergisinde, Türk filmlerini desteklemek amaayla büyük indirimlere gidilir. Budeğişiklik, 1950'lerin de-

ğişenekonomipolitikalarıylabirleşincezamanla ger..;ek bir filmpatlamasına dönüşürve bu da endüstri içerisinde çok fazlasayıda sinemaemınfilmyapmasını sağlar.Bu sinema-

cılar arasındanelbetteki sinema dili üzerindeçalışmayapmak isteyen birkaç "hevesli"

deçıkar.

1950-60arasındakionyıllıkdönem,Türk~opıumsal gerçekçiliğiiçin büyük önem

taşır.1948-59arasındaTürk ulusalsinemasıiçinsağlamtemeller ahimayabaşlanır.Ucuz melodramlar ve tiyatrooyunları dışındabir sinemakavramıilk dela buyıllarda oluşur.

Bu dönemdeyaşananbüyükgelişmeleriçerisinde üç unsur sonrakiyıllardatoplumsal gerçekçi bir sinema hareketinin ortayaçıkışını sağlayacak altyapının kurulması açısın·

dan özellikle önemlidir:

a)Yeşilçamolarakbildiğimizyeni bir sinema endüstrisinin ortayaçıkmasıve böy- lelikle film ve sine.ma salonusayısındabüyükartışlar olması,

"

AslıDa/dal

Toplumsal

Gerçekçiliğe Doğru:

195ü'leriri Sinema Ortamı

tIıJ2oo31DI

, ,

.

....

-J.'_1",

'9 . i:!

j;

K:'

.~

flJl2aD:ıJuı

42

Referanslar

Benzer Belgeler

Yatırımcı yabancı sermaye, ilgili olduğu yatırım konusuyla en az kendisi kadar riski üstlenen ve gayret gösteren bir yerel ortak sayesinde, uğraşması gerekecek olan bir çok

Samsun’da sağlık ekipmanları üretimi sektörünün ortaya çıkışı 1980’li yılların başlarına uzanmaktadır. Silah üretiminden cerrahi alet tamiratına geçiş ile başlayan

İlk çocuğunu doğuran kadınlarda gelir düzeyi 10-20 bin olma oranı ikinci çocuğunu doğuran kadınlara göre yüksektir.. İkinci çocuğunu doğuran kadınlarda gelir düzeyi 20

Buna göre iş güvencesizliğine daha çok maruz olan belirli süreli çalışanların psikolojik gerilimi ile diğer sağlık sorunları daha fazla ve hastalık nedeniyle

Ne var ki, erkek akse­ suarının sıradan kadınlar tara­ fından da gündelik olarak kul­ lanılmaya başlaması, kadın travesti’yi gittikçe daha mut­ lak bir erkek giyinmeye

O sözümü biraz açmak gerekir; ay m konuyu işle­ yen ozanların sanat anla­ yışları değişik olabilir, ö r ­ neğin sevi konusu nerdeyse ozanların ortak

Using big data helps to organize the data needed to calculate mean time between f ailure ef f iciently and PowerBI helps to visualize and analyze said data. For f uture

Her halde mimarimize, Türk karakterini, muhallebisi ka- şıklarmdaki ay yıldız motiflerini taklit ile, kale duvarları ha- cimlerini kopya ile, beton-arme binalara ahşap saçak ve