B a ş k a M e m l e k e t l e r d e M i m a r î :
A v r u p a n ı n , A m e r i k a n M i m a r i s i n e T e s i r l e r i
Bir milletin karakterinin en kuvvetli tezahü-rü mimarisindedir. Mimarinin vücuda gelmesi ise a-sırlara muhtaçtır. Müstemleke halinde bir memleke-tin hususî "bir mimarî tarzı yoktur, ora halkı ance;k hicret ettikleri memleketlerin usullerine tevarüs et-mişlerdir.
Amerika muhacirleri alelacele yapmış oldukları muvakkat evlerin yerlerine hakikî evler kurmağa başladıkları zaman ana vatanlarının muhtelif uslüp ve inşaat usûlleri kendisini belli etmiştir.
Florida, Louisiana, Yeni Meksika, ve Kaliforniya da mevcut olan kilise ve katedraller İspanyol asıllarını açıkça gösterir. Hüdson vadisi, Long Isand ve New - York'un bazı kısımarında Holandadan gelen muhacirler yerleşmişti. Orada tuğla ile süslenmiş,
ahşap, çatıları geniş basit fakat ahenkli, uzun ve ba-sık binalar vardır.
Alman ve Fransız muhacirlerinin New - York, New Jersey, Pensilvanya da inşa ettikleri binalar ise eski komşuları lngilizlerinkine çok benzeyen inşaat idi. Pensilvanya'daki, (bügünkü çiftlik binaları eski İngiliz, Alman ve W e k h uslüplerinin bir terkibidir.
New England da İngiliz Tesiri
On sekizinci asırda, Şimali Amerikanın ingiliz kolonilerinde ingiliz tesirleri arttı. Sir Ohristopher Wren gibi, Londranın meşhur St. Paul katedralinin mimarının, çizdiği plânlar New England ve orta, Şi-mali Atlantik sahillerinin güzel kiliselerinde model
olarak kullanıldı. Filadelfiyadaki "Hürriyet Sarayı,, gibi Jumumî binalarda da ingiliz mimarlığının tesirle-ri görüldü.
Amerika hükümetinin esaslı (bir surette kurul-masından sonra umumî binalara olan ihtiyaç ta arttı. Genç Cumhuriyetin mimarisi Avrupanın klâsik ıöne-sansı ve bilhassa, srkı temaslar dolayısile, Fransanm tesirinde kaldı. Waşington şehri Majör Pierre Charles L'Enfant ismindeki bir fransız tarafından kurulmuş-tur. Reisicumhurun oturduğu Beyaz ev, Hazine bina-sı, ye kongrenin içtima ettiği Capitol'un orta kısmı gibi eski Washington binaları, Avrupanın klasik tesirini gösteren âbidelerdir.
Meşhur Amerikan mimarı Frank Lcyd Wright
Gotik Üslûbun Amerikada Canlanması
Oonnecticut'in Ansoıüa şehrinde "vVilliam Lescaze m inşa ettiği orta mektep, W. lescase İsviçreli olup Birleş'k Amerikanın meş-hur beynelmilel mimarla-rındandır.
Hum, rönesans stilini canlandırmış ve dehasını oTga-nize bir plan ve müsbet !bir tarzla New - York şehrinin meşhur "Metropolitan sanat müzesi gibi abidelerde göstermiştir Parisiıı «Ecole des Beaux - Arts ınd&n mezun Ric'hardson ise cenubî Fransanın daha basit ve1
daha sağlam romanesk tarzını almıştır. Onun kuvvetli tesiri bâlâ Amerikan mimarisinde kendini gösterir. Bistonda'ki Triniiy Kilisesi ve Pensilvanya da Petts-burgh'daki bir gok bina Richardson'un eseridir.
Böylece üsluplar! yirmi beş sene kadar kuvvetli gösterilen Ecole des Beaux-Arts talebelerinin klasik ve
romansk üslupları yirmibeş sene kadar kuvveti bir te-sir halinde hüküm sürdü.
Wright'm Büyük Tesiri
Bu asrın başlangıcındaki senelerde büyük A m e -rikan mimarı Frank Loyd Wrigh.t kendi sahasında yalnız Amerikada değil, bütün dünyada münakaşa
ka-bul etmez bir baş oîdu. Wright eski üsulu terk ede-rek büsbütün yen: bir tarzı mimarî vücuda getirmiştir. O ve bazı musırları eski Avrupa tarzını taklit ederek bazen, hattâ Avrupalılardan çok daha zevkli bir tarz vücuda getirmek kabiliyetini göstermişlerdir. Böylece Amerikan mimarisi asırlardan sonra hususî karekterini almağa başlamıştır. 1914-18 harbinden sonra da bir çok mimar grupları Wright'ın kuvvetli tesirlerine halel getirmeden Amerikan mimarisini yeni Avrupa üslubu
ile zenginleştirmişlerdir. |
Bu yeni devrin başlangıcı 1922 de Chicago
Tri-büne kulesi için yapılan beynelmilel müsabaka diye gösterilebilir. Hemen hemen bütün Amerika mimarla-rının bu yüksek bina için çizdikleri resimler, projeler Gotik rönesans veya Roman tarzında idi. Birinci mü-kâfat New. York'lu Raymond Hood'un Gotik projesi-ne verildi, ikinciliği ise Finlandiyalı Eliel Saariprojesi-nen ka-zandı. Yüksek bir cephe üzerinde, süsler koymuş olan projesi, Amerika mimarları tarafından daha çok be-ğenilen bu ecnebi mimarın umumiyetle Amerika mi-marlarını da geçerek hususî bir Amerikan problemini hallettiği kabul edildi. Bir çok mimar Saarinen'in
tesi-rinde kalarak modern tarzı hararetle kabul ettiler.
Beynelmilel "Üslubun Müessisleri
Bu esnada bir çok mimar ve hoca Avrupanın modern mimarlarıyla çalışarak tecrübelerini arttırmış-lardı. Bunlardan bilhassa dördü Beynelmilel tarzın mucidi diye anılan meşhur mimarlar şunlardı: Almanyada Walter Gropius ve Mies Van der Rohe, İsviçrede doğmuş Parisli Le Coıbusier, ve Hollandalı Oud. Seri halinde yeni tarz modelini ilk çizen
Le Corbusier olmuştur. İki Alman mimarı da Alman-yada Dessau şehrinde çalışıyordu. Bu mektepten çıkan fikirler bir çok mahir Amerikan mimarlarına ilhamlar vermiştir.
Racinedeki S. C. Johnson ve son Müessesenin mo-dern methali, Frank. L. Wright tarafından inşa edilmiştir.
Le Corbusier'nin talebesi R'chard J. Neutra ve R. M. Schindler Avusturyadan Amerikaya geldiler. Alman-yadan da meşhur \Valter Gropius, Mics Van der Rohe ve onların Sauhaus'daki şerikleri Mar;ele Bıe-uer ile Moholy-Nagy dahi geldi. Eliel Saarineıı Fin-lândiyadan, Rutenberg ire îsviçreden gelmişlerdi.
Amerika Önderliğine Yardım
Avrupa ve Amerikada tanınmış olan bu mimar-ların Amerikan mimarisinin modern mimarideki ön-derliğine çok yardımları olmuştur. Onların Avrupai ve modern görüşlerinin Amerika mesken mimarîsi üzerinde kuvveili tesirleri oldu. Belluschi Oregon da, Gropius ve Breuer Massachuset'de Lescaze Minasota ve New-Yark'ta, Schindler ve Soriano da
Kaliforniya-da güzel evler ve villalar inşa ettiler. Ev inşaatınKaliforniya-daki bugünkü durum Fransız ve Alman kübizminin beyaz kutu ve silindirlerinden çok uzaktır.
1930 da endüstri binaları ve umumî binalar ilk defa beynelmilel üslupla oraya çıkmağa başladı. İçin-de Frank L. Wright'İçin-den ve eski endüstri binalarından
alınmış unsurlar olmakla beraber bu üslup hariçten gelme bir tarzdı, karekteri tamamile değişikti. Eski alışılmış desenleri mümkün olduğu kadar kaldırarak sathı kuvvetle meydana çıkaran ve akla yakın yeni şekillerle, yeni malzeme ile gözleri, süssüz; temiz hatların ve sade satıhların güzelliğine açıyordu.
H c w ile Lescaze
Beynelmilel tarzın en maruf mümessilleri A m e -rikalı George H o w ile İsviçreli William Lescaze'dir. Bunlar Filadelfiya'daki Tasarruf Sandığı yüksek-bi-nası ile muhtelif şehirlerde yaptıkarı mektep ve New-York'taki kooperatif evlerin planlarıyla tanınmışlar-dır. Ecnebi bir memlekette doğmuş Amerikan mi-marlarından bir diğeri de Richard J. Neutra'dır. Bir zamanlar \Vright ile beraber çalışmış elan Neutra yirmi sene kadar evvel Kaliforniya'da Los Ancelosta "Rush City,, denilen maruıf modern evler projelerini vücuda getirmeğe muvaffak olmuştur. R.M. Schindler ile teşriki mesai ederek bu projeleri çizen Neutra modern inşaat üsullerine dayanarak mütecanis tarzı mimariyi Amerikada ilk defa muvaffakiyetle tatbik etmiştir. Ayni zamanda çelik iskeleler kullanarak köy evleri ve Amerikanın problemlerinden biri olar.
hal projelerini de çok jinahirane bir surette yapmağa muvaffak olmuştur. İkinci bir mimar grubu Amerikan yollarındaki benzin istasyonlarını yapmakla tanın-mıştır. Amerika da yetişmiş Daub ile modern Avrupa mimarlarından ders almış Alfred Clauss, Standard Oil şirketi için kırkı mütecaviz benzin istasyonu inşa etmişlerdir.
Pennsylvaniamn Pitttsburgh şehrinde Walter Gropius ve Maıcel Brsuer tarafından inşa edilen bir evin iç ve dış görünüşleri inşaat yapmak için gelen artistler artık kendilerinden
evvel gelenler gibi esaslı bir stil getirememişlerdir. Amerika nihayet kendi ruhunu meydan koymuş ve yeni gelenler de bu havaya uyarak henüz olan
bu memleketin ihtiyaçlarına yardım etmişlerdir. Onlar ve onların talebeleri ruhen kozmopolit fakat şekil ve teferruat itibariyle yerli olan Amerikan
mi-marisinin müessisleridir. ^C
Arkitekt, F.L. Wr!ghi'in hayatı
Makalede iami geçen bu mimar Amerikada Mi-mari bir ekole sahiptir. Yarattığı m'ıMi-marinin hayranları çok olduğu gibi, eserleri bazan
tenkitlere uğramıştır. (Wright) tabiatı sever, eserle-rini dcima inşa ettiği şehirlerin ananesine, arazinin ta-biatına uydurmağa gayret etmiştir. Japon ve Meksika mimarîlerini uzun seneler tetkik etmiş (San Fransis-k o ) da inşa ettiği binaların bir çoğunda bu üsluplar-dan mülhem olmuştur. Klasik Üslupları kullanmadığı g.'bi en son devrin Kübismine kapılmamış, fakat yeni eserlerinde şahsiyetini göstermeğe ımuvaffak
olmuş-tur. (Wright) çok kabiliyetli bir mimar olduğu halde, uzan meslek hayatında Amerika gibi büyük bir
mem-lekette seri inşaat ve büyük şehircilik faaliyetinden uzak kalmıştır.
Bu haii tenkit edilir ve bunun sebebinin tabiata olan büyük alâkasından ileri geldiği söylenir.
(\Vright) in hayatı şehirlerden uzakta geçm ştir. Oturduğu köyün en yakın şehirden 40 mil, uzak ol-duğu söylenir.