• Sonuç bulunamadı

"Gönüllüler Sultanı" Mevlana, bugün 712.ölüm yıldönümünde anılıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Gönüllüler Sultanı" Mevlana, bugün 712.ölüm yıldönümünde anılıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

» « İ S ® » * ' i r î

SEVGİYE, İNANCA, BİRLİCE ÇAĞRI

“ Gel, gene gel, ne olursan ol yine gel" diye bütün insanlığı, sevgiye, inanca, birliğe çağıran Mevlânâ, yüzyılların ötesinden bugünlere seslenen yalnız din adamı değil, büyük bir düşünürdür. “ M esnevi" adlı kitabında yer alan dü­ şünceleri, daha sonra bir öğreti olarak günümüze kadar ulaşıyor. Çeşitli ülkelerde Mevlânâ felsefesi, üniversitelerde bir ders olarak okutuluyor. Onun düşüncesinde Hak, yaratıcıdır, halk ise yaratılan. Mevlânâ bugün Konya’ da düzen­ lenecek ‘ Şeb-i İrs " düğün gecesi törenlerinden başka, İstanbul’ da Anadolu Bankası Sanat Galerisi’ nde hat, minya­ tür, resim sergileri, musiki, açık oturum, film gösterileri ve büyük bir konserle 712 yıl sonra anılıyor.

İç Aleminden sormamış. Oysa bu kız, ne sarılık geçi­ riyor, ne karaciğeri bozuk. Odunun kokusu dumanın­ dan anlaşılır. Bu çocuğun vücudu afiyettedir, ama gönlü hastadır. Hiçbir hastalık gönül derdine benze­ mez.”

Padişah telaş ve üzüntü ile hekimden, “ Peki am­

ma ne yapacağız, onu nasıl iyi edeceksiniz” diye sor­

du. Ruh hekimi padişaha şu cevabı verdi: “ Ey şah,

önce kızın evini boşalt. Yabancıları bu evden uzak­ laştır. Dışarda bizi dinleyen kimseler kalmasın.”

Padişah hemen hekimin dediklerini yaptı. Hekim onun bile orada olmasını istemiyordu. Sonra hasta­ yı rahat bir biçimde yatırdı, yumuşak ve tatlı bir söy­ leşiyle: “Söyle bana” dedi.

“Sen hangi şehirdensin. Çünkü kızım, her şehrin halkına aynı İlaçlar verilmez. Senin yakınların kimler­ dir? Kimlerle akrabalığın vardır, nelere bağlıydın, ne­ leri seviyordun?”

Hekim hastasını rahatça yatırmış, sakinleşm esi­ ne çalışmış, elini hastanın nabzına koymuş, ona so­ rular sormaya başlamıştı. “Bana hatırlayabildiğin her

şeyi, bütün başından geçenleri anlat” diyor, bunu ne­

den istediğini hastasına şöyle açıklıyordu: “Çünkü,

feleğin çevri siteminden ve başına gelenlerden ba­ na söz etmezsen, ben senin hastalığını nasıl anlaya­ bilirim? Bak kızım, ayağına diken batan kimse, o dikeni çıkarmak için ayağını dizinin üstüne koyar ve iğnenin ucu İle dikenin başını arar.”

DİKEN İLE İĞNE

Ruh hekimi, şimdi bu dikeni arıyor, iğnenin ucu gibi sorularıyla dikenin başım açığa çıkarmaya uğra­ şıyordu.

Bunun için cariyeye dostlarını sormuş, onların hi­ kâyelerini istem işti. Cariye hekime bazı olayları an­ lattı. Evinden, efendilerinden, yaşadığı yerlerden ve çevresinden söz etti. Hekim cankulağı ile onu d in li­ yordu, ama aklı ve dikkati cariyenin nabzında ve na­ bız vuruşlarındaydı. Çünkü o biliyordu ki, kimin adı anılırken cariyenin nabzı hızlı atmaya başlarsa onun yeryüzünde en candan istediği kişi odur (hastalığı­ nın başı da oradadır).

Hekim hastasına, “Kendi şehrinden taşraya çıkın­

ca hangi şehirlerde dolaştın?” diye sordu. Şehirle­

rin adı geçiyor, ama kızın ne yüzünün rengi değişiyor, ne de nabzının vuruşları hızlanıyordu. Sonunda ruh hekimi cariyeye Semerkant şehrinden söz etti. Ve işte o zaman, hastanın nabzı hızlandı, yüzü bir kızardı, bir sarardı. Çünkü zavallı kızcağız Semerkantlı bir kuyum­ cuya âşıktı. Ve yaşadığı maceralar sonucu ondan ayrı düşmüştü.

Usta ruh hekimi, “ Hastalığının ne olduğunu

anladım” dedi kıza. “Seni bu dertten kurtarmak için elimden ne gelirse yaparım. İçin rahat etsin, bana gü­ ven. Yağmur çimene ne yaparsa ben de sana onu ya­ pacağım. Padişah, sırrını öğrenmek için sana ne sorarsa sorsun, asla ona bir şey söyleme. Çünkü gön­ lünün derinliğine sevgini ne ölçüde gömersen, mu­ radına o kadar rahat erersin.”

HASTALIĞI TEŞHİS

Usta ruh hekimi hastalığı teşhis ettikten sonra pa­ dişahın huzuruna girdi ve onu cariyenin derdinden kısaca haberdar etti. “ Bu derde deva olabilmek için

o kuyumcuyu buraya getirmen gerek padişahım” de­

di. “Çünkü insanlar, yasaklanan şeylere karşı hırslı

olurlar. Tutkularını yaşamaya izin verilir, imkân tanı­ nırsa, o tutkudan kurtulmaları daha kolay olur.”

Hikâyenin ötesinde kuyumcu Semerkant’dan ge­ tirtilm iş , cariye ile başgöz edilmiş, hikâye tam bir hi­ kâye gibi bitm iştir.

Ama, bütün bunlar hikâyenin size anlattığım kıs­ mı kadar önemli değil. Hiç değilse bizim amacımız açısından. Şu anlattığımız Mevlânâ’nın ruh hekim li­ ği konusunda ne kadar çağdaş, ne kadar ileri bir an­ layışta olduğunu belirtm ek için yeterlidir sanıyoruz. Bugün, Freud’un psikanalitik yöntem lerle hasta te ­ davisi de bundan farklı bir şey değildir ve Mevlânâ’ mn tedavi kavramlarıyla Freud’un tedavi yöntem leri ve kavramları arasında hemen hemen de hiçbir fark yoktur.Aradaki fark ancak Mevlânâ’nın Freud’dan 649 yıl önce doğmuş olmasından kaynaklanır. (Freud. Do­ ğumu: 1856; Mevlânâ. Doğumu: 1207)

Ama bu, aslında çok önem lidir, çağımızın Freud’ cu ruh rekimieri bu önceliğin üzerinde durmalı, “Mes-

nevi” nln hemen her hikâyesinde görülen bu önceli­

ği bir bir ele alıp değerlendirmelidir.

~ * î ’ il 1

\ \

■> V

HEKİMİN KERAMETİ

Padişah ile cariye hikâyesinde bir hekim çıkıp geliyor. 0 güne kadar derdine çare bulunamayan genç kızı tedavi etmek istidiğini söylüyor. Padişahın da beklediği zaten bu adamdeğil mi? Cariyeye sorular soruyor, cevaplar alıyor. Heyecan­ lanmasından, renginin değişmesinden bir yerlere varmaya çalışıyor. Sonunda usta hekim, kızın derdini açığa çıkarıyor.

SEMA TÖRENİ

Ellerini göğsüne kavuşturan semazen, bu hareketiyle 1 ’ i temsil eder. Sema başladığında sağ eli gökyüzüne, sol eli yere dönüktür. H ak’ tan alıp, halka vermeyi anlatır. Sol eline bakması, Hak gözüyle, halka bakma anlamındadır. Sağ­ dan sola dönmesi, sol ayağı sabit kalbin etrafında dönerek, 72 milleti sevgiyle, muhabbetle, birlikte kucaklamasıdır. Bu hareketle şunu söylemektedir: “ B iz, 73 . milletiz. Âşıklar milleti, 72 milleti, sevgimizle kaplarız.”

Nezihe ARAZ

E

ĞER dünün değerlerini, kültür mirasını, dün­ den kalanları çağdaş kavramlarla, bilimsel ve­ rilerle, bugünün anlayışı içinde ifade edebili­ yor, dünle bugün arasında bir köprüyü söze dayalı ola­ rak değil de gerçek sistemlere dayanarak kurabiliyor- sak... Dünden gelen o kavramlar, o veriler, o miras, bugün de yaşıyor demektir. Çağdaş demektir. Çağın gerçeklerine uygun demektir.

Çok düşünmüşümdür. Kendi yaşadığı yüzyılın bü­ tün seçilmişlerini geride bırakarak çağımızın yaşayan gerçekleri arasında yer alması için Mevlânâ ne gibi bir değişiklik, bir başkalık taşıyordu? Onu, çağdaş­ larından ayıran ve bugüne bağlayan özellikler nelerdi? Bu yazımda ben, bu soruya birtakım varsayımları dile getirerek değil, Mevlânâ’nın ünlü öğreti kitabı “ Mesnevi” den seçilm iş bir hikâyenin yorumu ile ce­ vap vermek istiyorum.

PADİŞAH VE CARİYE

Bu hikâye Mesnevi’nin ünlü Padişah ve Cariye adlı birinci hikâyesidir. Mevlânâ bu hikâyeye: “ Ey dost­

lar, bu destanı dinleyin, çünkü bu aslında bizim hali­ mizin hikâyesidir” diye başlar. Ve devam eder:

“ Evvel zaman içinde hem din mülkünün, hem dün­

ya mülkünün sahibi olan bir padişah vardı. Bir gün atlandı ve maiyetiyle birlikte ava çıktı. Yolda, genç ve güzel bir cariyeye rastladı ve kıza can-ü gönülden tutuldu; esir ve âşık oldu. Bir hayli para, mal ve mülk vererek cariyeyi sahibinden satın aldı, muradına er­

di, mutlu oldu ama. İşe bakın ki. Cariye kısa süre için­ de hastalandı. Zaten her zaman böyle olmaz mı? Bir eşek bulur insan, ne yazık ki palanı yoktur. Tam bir palan ayarlarsınız, bu sefer de eşek ölür. Ya da. Gü­ zel bir kâseniz vardır, ama içecek suyunuz olmaz. Su­ yu bulursunuz, bu kez de kâseniz kırılmıştır, suyu içemezsiniz. Her ne hal ise. Padişah hasta cariyesi- ni tedavi ettirmek için ülkesinin bütün hekimlerini sa­ rayına topladı, herbiri cariyeyi bir bir muayene ettiler, sonra bir araya gelip aralarında meşveret kurdular, amma hiçbiri işe yarar bir şey söyleyemedi. Öncele­ ri her hekim kendini İsa gibi şifa verici ve iyi edici görüyordu. Sonra bir bir yelkenleri suya indirdiler ve

“Anlıyoruz ki biz, bu kızın derdine şifa bulucu değiliz”

dediler.

Herbiri kendini birer ilah gibi gören hekimlerin hiçbiri Allah’tan yardım istememiş, onun yardımıyla hastamızı iyi edebiliriz, demem işti.

BEKLENEN HEKİM

Uzun hikâyelerden sonra (ki biz bu hikâye içinde­ ki hikâyeleri geçiyoruz) usta bir hekim (hazık tabib) sarayın kapısını çaldı, padişahı görmek istedi, huzu­ ra çıkınca da, “ Hasta cariyeni iyi edebilecek hekim

benim” dedi. “ Padişahım, sen de böyle birini bekle­ miyor muydun?”

Padişah olanlardan çok heyecanlanmıştı. Hikâye­ yi baştan sona usta hekime anlattı, cariyenin hasta­ lığını ince ince açıkladı, “ İsterseniz onun yanına

gidelim ve kendiniz görün” diye hekime ricada bu­

lundu.

Padişah ve hekim hastanın odasına gittiler, he­ kim hasta kızcağıza şöyle bir baktı, başını salladı, kı­ zın derdi a ç ık -s e ç ik a n la ş ılıy o rd u . H ekim ,

“ Padişahım” dedi, “ Hekimlerin hastaya ne uygula- dıiarsa eksik ve yanlış uygulamışlar. Hiçbiri hastanın

i ı l h ’İ T İ 1 s, f i l ! 1 1 ’ 'iı' 8 1 4 * i - i î 1 •T'd

rtntTwirni.fi nîîww ım t laıiiiıfi r " r r r A w |ijr ı..t ı . .

Medreseler ve minareler yıkılıp, viran olmadıkça

rindlik akımı genişleyemez

İman küfür, küfür iman olmadıkça, Hakkın hiçbir bendesi

gerçek Müslüman olamaz

Sevgilim in aşkıyla dolup taştığım ilk günler komşularım feryatlarımdan uyuyamazdı. Şimdi feryatlarım azaldı, aşkım arttı. Evet, ateş alevlendiği zaman duman kaybolur. Sen gittikten sonra ben kan ağladım Senin yokluğunun kederiyle uzun uzun Ama sen yalnız gitmedin

Gözlerim de ardından gitti Artık gözlerim yok Artık nasıl ağlarım?

Dün gece yaşlı bir bilgeye “ Âlemin

sırlarından hiçbir şeyi benden gizleme, bana söyle" dedim

Kulağıma usul usul fısıldadı:

“ O sırlar ancak sezilebilir, söylenemez...” Aşk, sancağı görünmeyen bir hükümdardır Hakkın henüz ayetleri açıklanmamış Kur'an'ıdır.

Her âşık bu evudan bir ok yem iştir İçi kan doludur, ama yarası görülmez Bu denizde n.e ölmek var bize Bu denizde rie dert, ne gam, ne keder Bu deniz alabildiğine sevgi

Bu deniz iyilikten, cöm ertlikten ibaret

BU BİZİM OYKUMUZDUR'

“ Mesnevi” adlı kitabının birinci hikâyesinde Mevlânâ şöyle başlıyor: “ Ey dostlar, dinleyin bu bizim hikâyemizdir” Padişah ile cariye arasındaki aşkı anlatan bu hikâyede, bugünkü çağdaş psikanalitik tedavi yöntemleri yer alıyor. Sev­ gilisine kavuşamayan cariyenin iyileşmesi için padişahın çabaları, sonunda bir hekimin konuşturma yöntemiyle buldu­ ğu çözüm. K ız, Semerkantlı bir kuyumcuyu seviyor. İyi kalpli padişah ne yapıyor,ne ediyor, iki sevgiliyi evlendiriyor.

Mevlânâ,

buğun 712. olum

yıldönümünde

anılıyor

Çağm önündeki

adam...

•*

ünlü bir şair, büyük bir sofi,

güçlü bir düşünür olan

Mevlânâ, Freud doğmadan 649

yd önce doğmuştu ama

psikanalitik yöntemlerle hasta

tedavisine dair çok önemli

bilgileri, hatta uygulamaları

vardı. Çağının çok önünde

giden bu büyük sofiyi ve şairi

anlamak, neden günümüzde de

geçerliliğini kaybetmediğini

yorumlayabilmek için onun bu

yönünü çok iyi bilmek

gerekmektedir. Bilim

adamlarımn, özellikle çağdaş

ruhbilimcilerin başta ‘Mesnevi ’

adlı öğreti kitabını böyle bir

görüş açısından inceleyerek

gerçekleri gün ışığına

çıkarmasında elbette sayısız

yararlar vardır

"Gönüller Sultanı"

ı

I

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

1) Yalvaç Ural’ın “Sincap” Adlı Eserinde Hayvan Sevgisi Değeri Yazar “Sincap” adlı şiiriyle hayvan sevgisi evrensel değerini dolaylı olarak ak- tarmaktadır (s.1):..

Freud psikoanalitik kuramını geliştirirken kliniğine gelen hastaları ile yaptığı çalışmalardan yola çıkarak, bu hastaların üzerinde uyguladığı hipnoz,

myself and my two children be burnt for the sake of your jewel-case.’ We hurried downstairs, and as soon as I was outside I woke up.”... Is there

Freud, cinsel içgüdü ile ilişkili psişik enerjiye libido adını verir ama ölüm içgüdüsü ile ilişkili olan enerji için özel bir ad önermemiştir.. Kateksis, bir kişi ya

dendir ki muhalefet, hükümetle seçim mücadelesine girişmeği lü­ zumsuz bularak İktidarı eie ge­ çirmek için kötü yollara sapmış, çapraşık usullere

Vali Konağı ile Süleyman Nazif Sokağı’mn köşebaşmdaki eski binanın orta katında bar aç­ mayı düşünenler, sokağın ismi nin cazibesine kapılarak barları

Bu çalışmada KOAH’lı hastalara hastanede bulundukları süre içinde uygulanan planlı hasta öğretimi sonunda; hastaların evde düzenli ilaç kullanma oranlarının

Yöntemler: Mayıs 2007 - Ağustos 2008 arasında Midyat Devlet Hastanesi’ne kene ısırığı nedeniyle başvuran olguların yaşları, cinsiyetleri, başvuru anındaki ve