S E R G İ L E R
AMERİKAN RESİM SERGİSİ
Manchester Vadisi
Joseph Pickett
Amerikan Haberler Merkezi galerisinde, Amerikan re-sim sanatının seçme eserlerinden mürekkep bir röprodük-siyon sergisi açılmıştır. Bu sergi Amerikan pentürünün, 17. asırdan günümüze kadar geçirdiği safhaları belirtmek-te, 18. Asırda İngiliz resim anlayışının ve bilhassa 19. asır-da Fransız modernlerinin bu pentüre ne kaasır-dar tesir ettiğini göstermektedir.
Parise yerleşmiş ve Amerikan sanatından fazla Fransız ekolünün bir temsilcisi olan Mary Cassatt, loca tablosu ile kendini Manet ve Degas'nm tesirine ne katlar kaptırdığını, buna rağmen, kendine has bir kompozisyon anlayışı ile na-sıl bir şahsiyet olarak kalabildiğini açıkça göstermektedir.
On altı yaşında müzik tahsili için Almanyaya giden ve altmış altı yaşında t e k r a r Amerikaya dönen Feininger, elli senelik san'at hayatını Almanya ile Paris arasında geçirdi. Kandinsky, Klee ve Jawlensky ile beraber çalışmış olan Feininger modern resimde mühim bir mevki işgal etmek-tedir. Tabiatı esas alarak bir nevi kübizme giden bu ressam, kompozisyonlarını, birbirinin içine giren şeffaf renk plânları ile ve hendesî şekillerle inşa etmektedir.
Gençliğinde dört sene bir mimarî bürosunda çalışmış,
hattâ kendi namına bir büro k u r m u ş olan John Marin resim yapmağa otuz beş yaşına doğru başlamıştı. Önceleri Whist-ler'in ve Empresyonistlerin tarzında çalışmakla beraber, şahsî bir görüşe sahipti ve bu görüşü bir çizgi veya renkli bir sembolle ifade etmeğe muktedirdi. Ekseriyetle, kompo-zisyonları çizgilerle çevrilmiş, böylelikle tualin yeknesak şek-linden kurtulmuştur. Hiç bir teorik indişe bulunmayan ve hayatı bütün canlılığı ile ihtiva eden eserlerinde Marin, plâstik inşaatı dinamik çizgilerle temin eder.
Serginin bu üç şahsiyetinden başka, tabiatı esas alarak hâd bir abstraksiyona varan, ritmik ve ahenkli renk lekele-riyle cazip kompozisyonlar inşa eden A r t h u r Dov'u, ve hiç bir san'at tahsili görmeden, menşeini bilmediğimiz bir bilgi ve harika kabiliyete sahip, Joseph Pickett gibi n e o - primi-tifler Amerikan sanatında mühim bir yer işgal etmektedir-ler.
41 adet eseri ihtiva eden serginin diğer resimleri, ta-biatı veya herhangi bir sahneyi olduğu gibi kopye etmek, bir hikâyeyi nakletmekten ileri gitmemektedir. Bu sergide yeni nesil Amerikan sanatkârlarının eserlerini de görmek is-terdik.
ARTHUR DOY
Loca
Mary Cassatt
(Baş tarafı sahife 21 de) leştirilmesi değil de, daha ziyade, ressam, heykeltraş ve mi-marın görüş ve düşüncelerinin bir tek eser üzerinde, spatial münasebetler plâstiğinin bir bütününde birleşmesidir. Bu düşünce belki, bugünkü anlaşılan mânada resim ve heykel-traşiniıı, birer muhtar sanat olduklarını inkâra sevkeder. Ne şövale resminden ne de abslre veya başka mevzulu hey-kellerden bahsetmediğimiz aşikârdır. Fikrimizce, konulacak yerler için düşünülmüş olsa dahi, figüratif bir freskin yeri-nen non-figüratif bir kompozisyon, yahut, bronzdan bir in-san heykelinin yerine organik veya hendesi bir volüm koy-mak kâfi değildir. Nihayet denilebilir ki, figüratif engeller-den kurtulmuş olan bu eserlerin çerçevelerine intibak etme şansları daha fazladır. Fakat problemin bu anlayışı, her za-man, klâsik denilen sanatın büyük devirlerinde gerçekleş-tirilmiş sentezden farksız, bir nevi (â posteriori) sentez ta-hakkuk ettirecektir. Başka bir şekilde söylenirse, sentezin mekanizmasının künhüne varmak, plâstik, inşaî, fonksiyo-nel düşüncelerin sentezinden doğmuş ve ifadesini teşkil eden unsurlarının, resim, mimarî, heykeltraşi olmayıp, za-man ve mekân içinde hudut çizen veya birbirine karşı koyan (kelimenin tam mânasiyle) renkli satıhlar olan, tam plâstik esere erişmek lâzımdır. Zaten, bu da bize, kül halinde plâs-tik sanatın, yani, urbanizmin, tarifine tekabül eder gibi gö-rünüyor.