Davanın Nedenlerine Politika Arka Düzleminden Bakış:
Attika Yarımadası’nda,
• politik alandaki gelişmelere rağmen
• arkaik bir uzanışla 4. yy’ a kadar sarkan rasyonellikle
bağdaşmayan dünya görüşü hakim.
‘mevcut olan her şeyi göreceleşiyor’
Sofistler, geniş kitleleri etki altına alarak yeni bir eğitim tarzının propagandacıları ve öğretmenleri.
Çoğu elit, soylu çevrelerden gelen öğrencilerini politik eylemciler, retorikçiler olarak yetiştirmeyi amaçlıyor, bu yönde belli bir ‘paket bilgi’yle yeteneklerini destekleyecek yöntemler sunuyorlardı.
Mevcut olan her şeyi göreceleştiriyorlardı.
Değişik tanrı kültlerini, töreleri, ahlak anlayışlarını, hukuku ve devlet düzenini inceliyor,
ortak bir Tanrı anlayışının, devlet düzeninin
söz konusu olamayacağını savunarak, bunca
çeşit norm ilke varken, tek bir norma ya da
ilkeye bağlı olunamayacağını
vurguluyorlardı.
Büyüyen iç gerilim
Atina’da bu aşamada eski ile yeni; geleneksel ile
akıl, muhafazakar yurttaşlar ile sofistik düşünce
arasında iç gerilim büyür.
Akılcı düşünme
Geleneğin sarsılmaz görünen otoritesi, akılcılığın tehdidi altına girildiğini hissediyordu.
Bu ilginç mayalanma, dönemin komedilerine malzeme
sunar. Aristophanes’in ‘Bulutlar’ adlı komedisinde Sokrates,
bütün sofistik düşüncenin ve sanatın mostrası olarak
sunulur.
Din adamları
Halk meclisi kurarlar
Tanrısal olanı tanımaya çalışmayan, göğün fenomenleri hakkında yorum
yapanlar, bereket tanrıçalarının anlamlarını bilmeyenler, kült ayinlerinin
sırlarını ciddiye almayanlara tanrıtanımazlık ve kafirlik davaları açılması
sıkça yaşanmaya başlanır, bu kişiler Atina’yı terk etmeye zorlanır.
Perikles, endişeye kapılarak arkadaşlarına Atina’yı terk etmeleri tavsiyesinde bulunur.
Felaketle sonuçlanan Peleponez savaşlarının faturasını
halka çıkartan Atina iktidarı, geleneği karşısına almış
düşünce tarzının temsilcisi her kimse mahkemeye çıkarır.
Peleponez savaşlarındaki yenilgi
Peleponez savaşlarındaki yenilginin yarattığı endişe iklimi, iç politika gerginliklerinin yarattığı korku, belirsizlik, güvensizliktir.
Savaşın beklenmeyen kötü sonuçları, iç kargaşanın baskısı altında modern düşünce akımlarının, yeni arayışların bir tehlike olarak algılanması doğal sayılabilir.
Gerek politik gerekse ekonomik restorasyon için geleneklerden
destek alma refleksi ağır basmaktadır.
SOKRATES
At sineği olma misyonu çerçevesinde, insanları sorgulamaktadır.
Sokrates, araştırmacı gözlerini nereye çevirirse,
‘kavrayış eksikliği’ ve ‘yanılsama’ görür ve bu
eksiklikten yola çıkar. İnsanlar çelişkilere düşmekten
kutulamamakta, çürük ölçütlere sırt vermektedirler.
İYİ İNSAN deyişiyle her insanda bulunduğuna
inandığı genel-geçerli, evrensel niteliklerin
(erdem, iyi, ölçülülük vb.) sözcülüğünü yapar.
Delfi’de Kahin
Sokrates’in dostu Kairephon, tapınağın kâhinine;
“Sokrates’ten daha bilge birisinin bulunup bulunmadığını” sorar.
Tapınağın kâhini;
“ Ondan daha bilge birisinin bulunmadığını” söyler.
Delfi, Antik Yunan’da gelecekten haber veren
bilgeler konseyinin bulunduğu şehir idi. Bu
tartışmada tüm grup üyeleri bir konuda
uzlaşma sağlamadan karar alınmaz.
Sokrates, kendi hiçliğinde bilgiyi görmektedir. Sokrates, dünya üzerinde kendisinin ufacık bir parça olduğunun farkındadır.
Her şeyin bilen kahinlerin gözünde, kendisinin en bilge kişi olduğunu düşünmeleri aslında onların da ne kadar dar bir düşünce içinde olduğunu göstermektedir.
Demek ki bilgi gelişen bir şeydir. Durağan değildir. Sokrates, bilge kişi ama bilmediğini iddia ediyor. Bildiğini iddia eden kişiler aslında halka sanal üstünlük kurmaktadır. Bu kişiler, otoritelerinin sarsılacağından korktuğundan Sokrates’i tehdit olarak görüyor. Çünkü onlar da bilginin sabit durağan olmadığını biliyor. Ancak Sokrat gibi bilmediğini kabul ederse otoritelerinin sarsılacağını biliyorlar!
Sofistlerle mesafe
Sokrates örtük bir ironiyle sofistlerle arasına mesafe koyar. Onlar gibi eğitimci olma iddiasında bulunmadığını, öğrettikleri için para talep etmediğini söyler.
Sokrates bir yandan Sofistlerin görüşlerine katılarak geleneğin öylece benimsenmesinin yetmeyeceğini kabul ederken, değerlerin ve geçerli normların yaşadıkları krizi, sofistlerin mutlaklaştırdıkları bu krizi kabul etmez, yeni sağlam, ahlaki temeller arar.
Aklın ölçüleriyle sınanıp doğrulanabilen normlar var olmalı ve soru cevap tekniği ile bu
normlara varmak mümkün olmalıdır. Retorik (güzel söz söyleme sanatı) eğitim aracı olarak
yeterli değildir. Sofistlerin gerçeği göreceleleştiren, herkesin uyması gereken genel geçer
normlardan kuşku duyan anlayışlarına katılmaz.
Dava
Attika hukuk sisteminin önemli zaafları Sokrates’in uzlaşmaz, küstahlık olarak algılanan tavır ve tutumuyla birleşince ortaya bu sonucun çıkması kaçınılmazdı.
Sokrates’in baş davacısı ordu strateji ustası Anytos siyasal gelişmelerde aktif rol
oynar. Archon (eski Yunan sitelerinde en yüksek devlet memurunun ünvanı)
mevkine atanır. Otuzların tiran yönetimine son verir. Oligarşi yönetiminin
sözcüsüdür. Politik kaygılar gütmektedir.
Kentin tanınmış, ünü kök salmış bir simasını, yetmişindeki bir adamı mahkemeye çıkartıp ölüm cezası talebiyle yargılar. Krallığın kutsallık davalarına bakan Meletos ve Lykon da davacıdır. Bu davanın
öngörülen hedefi dönemin zararlı sayılan düşüncelerini merkezden uzak tutmaktır.
Sokrates’i kafirlik, tanrıtanımazlık ile suçlarlar. Sokrates’i yargılayan
heyet 501 yeminliden oluşur.
Davadan önce arkadaşları onu kaçırmak istemiştir. Sokrates’in
davasında da baştan itibaren herkes O’nu ölüme göndermeyi kafasına koymamıştır belki de. Bu davanın öngörülen hedefi dönemin zararlı sayılan düşüncelerini merkezden uzak tutmaktı. Bir sofiste ya da sofizmin etkisi altında birine karşı açılmış davaların hiç birinin ölüm cezasıyla son bulmamıştır. Ölümden kurtulabilirdi. Dava henüz restore edilmiş bir demokrasi rejimine rastlamış ve böylesine utanç verici bir sonuca varmıştır.
Merhamet dilemek, hakimleri yumuşatmak yoluna gitmemiştir. Hakimler bir duygu zaafı göstermiş, davanın ikinci bölümünde daha önce lehine oy veren 80 kişi aleyhine oy vermiştir. Sokrates’in dirayeti,
ödünsüzlüğü, hakimleri kendi tarafına çekme konusunda en ufak bir teşebbüsü olmamıştır. Çocukları mahkemeye getirilmesini red eder.
Böyle bir pratik haklarını kötüye kullanmakla eş anlamlıdır. Kişi hakimi
Savunma”da birçok yerde Sokrates’in sosyal çevresine değinilir. Son savunma
konuşmasından biraz önce Sokrates’in bütün öğrencileri ve yakınları adlarıyla çağrılır.
Amaç, Sokrates’in gençleri yoldan çıkarıp
mahveden biri olmadığını göstermektir.
Savunmada,
Kaygılanmayın dostlarım, gömdükleri sadece benim bedenim.
Beni suçlayanlar, neredeyse bana kendimi unutturdular.
Çok iyi bir konuşmacı olduğum söylendi.
İyi bir insanın başına hiçbir kötülük gelemez.
Uzun yıllara yayılmış bir iftira kampanyasının kurbanıyım.
Aristophanes’in oyunu Bulutlar’ın karalama kampanyasında bana biçilen rol hakikate aykırıdır. Fantezi ürünü bir kimliktir oradaki.
Nefretin üzerimde toplanmasına yol açan; gerçek misyonum, Tanrı’nın kahine söyledikleridir. Tanrı kahine Sokrates’i en bilge kişi olarak tanımladığını bildirmiş. Ben, bilgeliğimin sınırlarının bilincinde biri olarak bu “en bilge” sözünün ne anlama geldiğini anlamak için, kendini bilge sananların bir şey bilmedikleri halde kendini bilge sanarken, benim bilgeliğim bir şey bilmediğini bilme anlamındaki bilgeliktir.
Ölümden çok kötülükten korkmak gereklidir.
Birinci aşamada suçlu bulunan düşünür, ikinci
aşamada nasıl bir ceza takdir edileceğine yönelik
duruşmada kendini savunur. 280 yeminli suçlu,
221 yeminli suçsuz bulmuştur.
“Savunma” MÖ 4. yy’da Attika ülkesine hakim adalet anlayışını ve hukuk sistemini tanımamızı sağlıyor.
Attika ülkesinin kalbi Atina sitesi 4. yy da otoritesi sarsılmakta olan bir merkezin kendini koruma
çabaları var. Geleneksel, kadim kültürel değerler çerçevesinde kudretini korumaya çalışan bir
iktidarın, düşmanı olarak gördüğü anlayış ve
fikirlerin sembolik temsilcisi olarak seçtiği birini
topluma gözdağı vermek için yok etme girişimi
neredeyse yüzyıllardır başvurulan bir çare gibi
görünmekte.
Geleneksel Batı Felsefesinin ünlü düşünürü Sokrates, Peleponez
savaşlarında, Potidaia, Amphipolis,
Delion’da askeri hizmetlerde bulunmuş
savaşmıştır. Bilgeliği yadsır, (elenchus
method, Socratic method, Socratic
debate)
"Hiç bir şey bilmediğinden başka şey bilmediğini" söyleyip peş peşe sorular soruyor, birlikte kavramların
anlamlandırılmasını sağlayan tanımlar bulmayı amaç ediniyordu.
Kişinin kendi düşüncelerinin doğruluğunu ve geçerliliğini sınamak için kendisine de sorular sorması gerektiğiyle ilgili olarak Socrates, şunları söyledi: ‘Bana inanmayacaksınız
ama, insanlığın en yüksek formu kendisine ve başkalarına
sorular sormaktır’
Sokrates kamusal bir dava yüzünden yazılı bir başvuruya istinaden kendini savunur. Aslında yerleşik düzeni tehdit eden faaliyetler söz
konusudur. Dine karşı suç işleme davaları takdir
edilebilir, cezası yasalarca önceden belirlenmiş
davalardı. Bu nedenle Meletos Sokrates’in ölüm
cezasına çarptırılmasını isteyebilmiştir (Sürgün,
para cezası da talep edilebilirdi, edilmedi).
Hiçbir şey bilmediği argümanına yasalanan alçakgönüllü savunması yargıçları rahatsız eder
İnsanları özgür düşünmeye itiyor,
İnsanları kalıpla olmadan düşünmeye
yönlendiriyor, biat kültürüne karşı!
Asıl korkulan şey; sorgulayan kafa
yapısı, yeni bir şey getirecek ve eskiye ihtiyaç kalmayacaktı!
Sorgulama yeni üretimler getirecekti!
Sistemlerin değişmesine neden olacaktı!
Kıyaslamalar yapıyor neye göre?
Değer atfedilmiş kişilere nesnelere , cömertlik, adalet timsallerine
İnsanları korkutan şey: Çevresindeki insanlara, daha menfi yanı gelişmemiş temiz ruhlara bunları öğrettiği için ve o
insanlar da çevrede bir sistem oluşturmaya başladığı için
rahatsız ediyor.
Sokrates Diyalogu
Felsefi problemlerin ortaya atılıp tartışıldığı bir söyleşi biçimidir.
İnanç ve kanaatlerinin kurbanı olan Sokrates’in hayatı ve ölümü sımsıkı iç içe geçmiş iki olgudur; böyle olunca da “duruşma” daha o dönemden başlayarak Sokrates literatürünün tercih edilen, vazgeçilmez kaynağına dönüşmüştür.
Sokrates “yeni tür tanrıları daimonia”ları geleneksel tanrıların yerine geçirmekle suçlanmaktadır.
İkinci olarak gençler üzerinde yaptığı, yıkıcı, yozlaştırıcı etki iddiasıdır.
Daimonik varlıklar; Sokrates’in duyduğunu ileri sürdüğü iç seslerdir. Gençlerin
yoldan çıkartılması meselesinin neye tekabül ettiğini gösterecek bir veri
bulunmamıştır.
Sokrates Kimdir?
M.Ö 470 yılında Atina da doğmuştur.
Babası heykeltıraştır.
Bütün insanlık tarihinde saygın sofist olarak kabul edilmektedir.
Yaşamı ve düşünceleri ile ilgili bilgiler Aristophanes gibi çağdaş yazarlar, Platon ve Ksenophon gibi ardıllarının yazdıkları ve Sokrates’in ölümünden on beş yıl sonra dünyaya gelen Aristoteles’in dolaylı anlatımlarıyla günümüze ulaşmıştır.
Ardında hiçbir yazılı kaynak bırakmamıştır.
Platon Kimdir?
“Atina’da İ.Ö. 420’de doğan Platon, siyaset üzerinde sistematik olarak eğilen ilk antik düşünürdür” (akt. Senemoğlu, 2016).
İdealist felsefenin öncüsüdür.
İdealar ve duyalar dünyasından bahseder.
“İdealar dünyası, asıl ger- çek olan bu dünya, tek tek nesnelerin özünü barındırır. İdealar dünyası hep aynıdır, değişim ve devinim yoktur. Var olmak için başka bir şeye ihtiyaç duymazlar. Çünkü varoluşları kendilerindendir.
Felsefenin görevi bunun böyle olduğunu ispatlamak veya onu anlamaktır.
Duyu dünyası ise sürekli değişim içinde olan nesnelerin var olduğu ve
meydana gelip yok olan şeylere tanık olunan dünyadır” (Senemoğlu, 2016).
Platon Kimdir?
Atina Akademi’nin kurucusudur.
M.Ö 347 yılında ölmüştür.
Sokrates’in Savunması
Sokrates’in ölümünden yaklaşık 15 yıl sonra kaleme alındığı düşünülmektedir.
Öğrencisi Platon tarafından kaleme alınmıştır.
Sokrates’in 500ler Meclisi’ne karşı yaptığı savunmayı anlatır.
Ayrıca bu savunma Sokrates’in temel felsefesini ortaya koymuştur.
Sokrates’i Tanrılara inanmamak ve gençleri doğru yoldan çıkarmak
ile suçlamışlardır. Suçlayanlar ise Meletos, Anytos ve Lykon’dur.
Sokrates’in Savunması
“Onlar,iyi tanınacağız, sözümüz geçecek diyen, kalabalık bir gurup insandır; benim sözüm açılınca, bir ağızdan konuşup karşılarındakini kandırmayı bildikleri için, öteden beri, ağır karalamalarla kulaklarımızı doldurdular, gene de dolduruyorlar. Meletos’a, Anytos’a, Lykon’a bana saldırmak cesaretini veren, işte bu karalamalardır. Meletos, şairlerin, Anytos, ustalarla politikacıların, Lykon da konuşmacıların düşmanlıklarına tercüman olmuştur.”
(Sokrates’in Savunması)
Sokrates’in Savunması
Sokrates savunmasında hiçbir şey bilmediğini söylemiştir.
“Benim bir bilgim varsa, bunun nasıl bir bilgi olduğunu Delphoi Tanrısından dinleyin. Khairephon’ utanırsınız; çok eski bir arkadaşımdı; sizin de dostunuzdu, geçen sürgünde o da sizinle birlikteydi, dönerken de birlikte gelmiştiniz. Khairephon’un huyunu bilirsiniz, kafasına koyduğu şeyi kesinlikle yapardı. Bir gün Delphoi’ye gitmiş, -lütfen sözümü kesmeyin- benden daha bilgin bir kimse olup olmadığını tanrıya çekinmeden sormuş; Pytholu Tanrı sözcüsü de benden daha bilgin bir adam olmadığını söylemiş. Khairephon bugün sağ değil, ama kardeşi burada, mahkemededir; söylediklerimin doğruluğunu onaylayabilir.” (Sokrates’in Savunması)
Sokrates bu olaydan sonra Tanrının dediğini doğrulamak için politikacıyla, şairle ve ustayla görüşür ve onların hiçbir şey bilmediklerini anlar. Sokrates ise kendisinin en azından bilmediğini bildiğini anlar ve o meşhur sözü söyler
“Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.”
Sokrates’in Savunması
Sokrates artık Tanrının dediğini doğrulamış ve bu felsefeyle hareket etmiştir.
Sokrates insanı asıl yok edenin kin ve kıskançlık olduğunu söyler.
“Bununla birlikte, üzerime ne
kadar çok kin çekmiş olduğumu
düşünüyorum ve yargılanmam
gerekirse, beni yok edecek olanın
bu olduğunu; Meletos, Anytos
değil, şimdiye kadar birçok iyi
insanın ölümüne neden olmuş,
belki ileride de olacak olan
karalama ve çekememezlik
Sokrates’in Savunması
Politikacıları eleştirmiştir.
“Atinalılar, ben politikayla uğraşsaydım, besbelli ki çoktan yok
olurdum ve ne size, ne kendime hiçbir iyilikte bulunamazdım. Canınız sıkılmasın ama, gerçek şu: Devlette görülen birçok yasa dışı ve haksız işe karşı doğrulukla savaşarak, size ya da herhangi bir başka kurula karşı gelen hiç kimse ölümden kurtulamıyor. Evet, ancak hak yolunda çalışan bir kimsenin, kısa bir zaman olsun yaşayabilmesi için,devlet adamı değil, yalnızca yurttaş olarak kalması gerekiyor.” (Sokrates’in Savunması)
Sokrates savunmasında Meletos’a sorular sorarak doğurtma yöntemini kullanmıştır. Ve haklılığını ortaya çıkarmıştır. Ancak ilk oylama 30 oy farkıyla aleyhine sonuçlanır.
Sokrates ceza üzerine yaptığı savunmasında konseye ceza önerisinde
bulunur. Bu durum konseyi kızdırır ve İkinci oylama yine Sokrates’in
aleyhine olur.
Sokrates’in Savunması
“Nasıl şimdiye kadar kimseye kötülük etmemişsem, kendime de elbette etmeyeceğim;kendimin bir kötülüğe layık olduğumu söylemeyeceğim, kendim için bir ceza önermeyeceğim. Niçin edeyim? Meletos’un ileri sürdüğü ölüm cezasından korktuğumdan mı? Ölümün bir iyilik mi yoksa bir kötülük mü olduğunu önereyim?” (Sokrates’in Savunması)
Sokrates ölüme çarptırılırken ucunda ölümde olsa doğruluktan asla
vazgeçmeyeceğini belirtir.
Sokrates’in Savunması
“…suçluluk kararından kurtulmak için gereken şeyleri söylemeyi ve yapmayı kabul etmediğimden dolayı mahkûm edildiğimi
sanıyorsunuz.Hayır; cezalandırılmama neden olan eksiklik, sözlerimde değil. Sizin istediğiniz gibi;ağlayarak, sızlayarak, haykırarak, bence bana yakışmayan, fakat başkalarından sürekli duymaya alıştığınız birçok şeyi söylemememde ve yapmamamdadır.
Fakat ben, tehlikeye düştüğüm zaman, ne böyle aşağılık davranışlara, alçaklıklara saparım, ne de kendimi böyle savunmadığım için pişman olurum. Asla! Böyle bir şey yapmaktansa, sizin alıştığınız gibi kendimi savunmaktansa, kendi alıştığım gibi konuşarak ölmeyi üstün
görürüm.” (Sokrates’in Savunması)
Sokrates’in Savunması
Sokrates haksızlığın ölümden daha beter olduğunu
vurgulamıştır.
“Yalnızca, şuna iyice inanın, yargıçlarım, asıl sorun,
ölümden sakınmak değil, haksızlıktan sakınmaktır;
çünkü kötülük ölümden daha
hızlı koşar.” (Sokrates’in
Savunması)
Sokrates’in Savunması
Sokrates ölmeden önceki son arzusu şudur: “Çocuklarım büyüdükleri zaman Atinalılar, erdemden çok zenginliğe ya da benzeri herhangi bir şeye düşkünlük gösterecek olurlarsa, ben sizinle nasıl uğraşmışsam, siz de onlarla öyle uğraşın, onları cezalandırın; kendilerine,
kendilerinde olmayan bir değeri verir, önem vermeleri gereken şeye önem vermez, bir hiç oldukları halde kendilerini bir şey sanırlarsa, ben sizi nasıl azarlamışsam, siz de onları öyle azarlayın. Bunu
yaparsanız, bana da, oğullarıma da doğru davranmış olursunuz.”
(Sokrates’in Savunması)
Sokrates’in yaşamına baldıran zehri ile son verilir.
Bir Yöntem Olarak Bilgisizlik
Sokrates, bilgisizlik tavrını bir yöntem olarak
benimsemektedir. Onun “Eğer tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir.”
şeklindeki paradoksal ifadesi, kimsenin bir şey bilmediği bir durumda bilmediğini bilmenin bilgelik yolunun bir başlangıcı olduğunu ortaya koyar (Özkan, 2013).
Bu bilgisizlik ise insanın
Bir Yöntem Olarak Bilgisizlik
“Kendini tanı” buyruğunun önemi, insana “gerçekleştirdiğin
eylemlerin referansı kendin olmalısın, bildiğini sağınlıkla bilmelisin, bilmediğinin farkında olmalısın” uyarısından kaynaklanmaktadır.
Eylemlerimin kaynağı kendim isem, kötülük yapma mazeretim
olamaz. Bu durumda elbette insan bilerek kötülük yapmaz (Özkan,
2013)
Sokrates’in Doğurtma Yöntemi
“Sokrates bilginin insanda doğuştan olduğunu, bunların
hatırlanmasıyla bilginin elde edileceğini söylüyordu. Bu doğuştan olan bilgiyi ortaya çıkarabilmek için özel bir çalışma gerekir ki, bu Sokrates’in yöntemini oluşturur. Onun yöntemi iki bölümden
meydana gelmektedir. 1-İronie (alay) 2-Maieutique (doğurtma)”
(Aydın, 2001)
Sokrates ironi bölümünde diyalog ile karşısındaki insanın fikirlerinin yanlışlığını ortaya çıkarıyordu. Ve onunla alay ediyordu.
Doğurtma bölümünde ise soru-cevap tekniğini kullanarak karşısındaki
insanın doğru sonuca ulaştırıyordu.
Kaynakça
Aydın, M. Zeki (2001).Aktif Öğretim Yöntemlerinden Buldurma (Sokrates) Yöntemi. CÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı:5, s.55-80
Özkan, F. (Ekim, 2012).Sokrates’in Entelektüel Ahlakı. Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı:4, s.35-53
Platon (2013). (çeviren: Cüneyt Çetinkaya).Sokrates’in Savunması. Bordo- Siyah Yayınevi
Senemoğlu, O ( Güz 2016). Antik Yunan Siyasal Düşünüşünde İnsan Doğası ve Toplum Anlayışı: Platon ve Aristoteles. İnsan ve İnsan Bilim Kültür Sanat ve Düşünce Dergisi, sayı:10, s.42-63