• Sonuç bulunamadı

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 6 Issue 5, p. 219-231, September 2014

JHS

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

Institution of Vezirate in the Tamerlane Empire and Hace Giyaseddin Pir Ahmed Hafi

Ali Rıza YAĞLI Giresun Üniversitesi - Giresun

Öz: Bu makale Timurlu Devleti‟ndeki vezaretin hususiyetlerini, Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed örneğinde ele alarak,Timurlu Devleti içerisinde varlığını gösteren vezîrlik kurumunun, Türk-İslâm dünyasında var olan vezîrlik kurumlarından farklılık gösterdiğini tespit etmektedir. Klasik Türk-İslâm devlet yapılanmasında Vezaret hükümdardan sonra gelen bir mevkie sahipti. Bu temel özellik Timurlu Devleti teşkilatında görülmemekle birlikte Timurlularda vezîrlerin görevleri İslâm-Türk dünyası vezareti ile birçok yönden benzerlik göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî, Şahruh Mîrza, vezîr, Timurlu

Abstract: This article examines the institution of vezirate in the Tamerlane Empire with a specific example of Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed‟s vezirate and shows that the vezirate institution in the Tamerlane Empire was different from the other vezirate institutions in the Turkish-Islamic world. In classical Turkish-Islamic state formation, the vezirate was the second in power after the sultan. While this feature was not present in the Tamerlane state structure, the duties of vezirs were similar to the ones in other Turkish-Islamic states.

Keywords: Khaca Ghiyath al-din Pir Ahmad Khafi, Shah Rukh Mirza, wazir, Timurid state, Tamerlane Empire

Bu makama atanan kişiye vacibdir ki, dünyevî işlere ki, bu durum devamsız ve geçici bir durumdur, bu nedenle zulüm ateşinin alevlenmesine yeltenmemelidir ve tayfalara, has ve avama karşı ikram ve dikkatli olup, adaleti güçlendirsin ve bağışlarla bu mülkü süslesin. Makamda olan bol mal edinmek için zulüm ve düşmanlık hayalleriyle insanların nefsini incitmemeli, ham hayaller kazanının kaynamasını durdurmalıdır. Başkalarının mallarını elde etme düşüncesi, ta ki bu dünyada padişah gazabının ateşi onun kanını kaynatmasın ve bunların sonucu olarak sonunda cihandaki canı kaynamasın.1

Giriş

Vezîr isminin kökeni hakkında iki ana görüĢ mevcuttur. Bunlardan ilki, ismin hüküm ve karar anlamına gelen Farsça kökenli “v(i)çir”den Arapçaya geçtiği ve bu dilde “vzr/vizr”

köküne dâhil edilip “yüklendi/ağırlık” anlamı kazandıktan sonra tekrar Farsçada kullanıldığıdır.2 Vezîrliğin kökeni hakkındaki diğer bir görüĢ ise, “yardımcı” anlamında olduğu ve ilk olarak Kur’an-ı Kerim’de “Biz Musa‟ya kitap verdik ve kardeşi Harun‟u onunla

1Hondmir, Düstûrü‟l-vüzera, (NĢr. Said Nefisî), 2. Baskı, Tahran 1317, s. 371. (Bundan sonra Düstûrü‟l-vüzera).

2 Ġbni Haldun, Mukaddime, I, (Çev. Zakir Kadirî Ugan), II. Baskı, MEB Yay., Ġstanbul 1968, s.601(Bundan sonra Mukaddime); T.H., “Vezîr”, İA, XIII, Ġstanbul 1986, s.309-310; Hayrunnisa Alan, “Timurlularda Vezîrlik Müessesesi”, XIV. Türk Tarih Kongresi (9-13 Eylül 2002), Ankara 2005, s.97.

(2)

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

JHS 220

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

birlikte vezîr yaptık.”(XXV/35) ayetinde geçtiği ve kelimenin Arapça kökenli olduğu yönündedir.3

Bu durum Ġslâm öncesi Türk devletlerinde ve Cengizli Devleti yapılanmasında farklılık arz etmektedir. Bu devletlerde vezîrlik olarak tanımlanan kurum daha çok danıĢma hüviyetindedir.4 Türklerde danıĢman anlamında kullanılan “aygucı” kelimesi Divanü Lugati't- Türk’te söylemek, sormak; Kutadgu Bilig’de ise demek anlamında da verilen “ayt” veya “ayıt”

sözünün fiil köküne “-gucı” ekinin eklenmesi ile meydana gelmiĢtir. “ayguçı” Kök Türk Kaganlığı’nda Tunyukuk’un unvanları arasında yer almıĢ ve daha sonraki Türk devletlerinde de kullanılmıĢtı. Clauson, ayguçı kelimesini konuĢan veya öneri yapan kiĢi anlamında kullanıldığını ancak uygulamada bir makamın adı olduğunu ve Tunyukuk için kullanıldığını ifade etmektedir. Ayrıca Kutadgu Bilig’de de, Türk sarayının divânında vezîrler ve Türk danıĢmanlardan söz edildiğini görmekteyiz.5

Cengizli Devleti’ne baktığımızda, hükümdarın mutlak güç olması nedeniyle vezaretin pek ön plana çıkmadığı dikkatimizi çekmektedir. Ancak Cengiz Han’dan sonra Ögeday Kağan’ın da güvenini kazanan vezîr Ye-liü Ç’u-ts’ai/Yey-lüh-ch’u-ts’ai, Cengiz Devleti’nin sistemli hale getirilmesinde önemli adımlar atacaktı.6 Batı Moğollarını temsil eden Ġlhanlılarda ise, devlet teĢkilatı içinde Moğolların konumları sabit olmasına rağmen yüksek idarî makamlarda bulunan memurların konum ve görevleri pek belli değildi. Bu devlette Ġslâmiyet’in kabul edilmesiyle birlikte vezîr, naib olarak hükümdarın temsilcisi sıfatıyla yeniden devletin en önde gelen memuru olacaktı.7

3 Mukaddime, I, s.599; Muhammed Kasım Zaman, “Wazir”, EI², XI, Leiden 2002, s.185.

4Oğuz Destanı, (Trc. Zeki Velidî Togan), Enderun Yay., Ġstanbul 1972, s.19 vd.; Ebu’l Gazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime, (Haz. Muharrem Ergin), Tercüman 1001 Temel Eser, Basım Yeri ve Yılı Yok, s.42-43. Hun Devletinde idarî yapının temelini oluĢturan kurultay geleneği ve kurumu Çince kaynaklarda “ta-chen” olarak geçmekteydi.

Bahaeddin Ögel’in Çince olarak “ch‟ün-chen” Ģeklinde tanımlanmıĢ olabileceğini söylediği “soylu memurlardan oluşan devlet danışma kurulu’nu” Büyük Hun ġanyüsü Motun/Mete, “her konuda danışmak” için görevlendirmiĢti.

Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, I, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1981, s. 224, 225, 506-507, 547-548; Ögel, Türklerde Devlet Anlayışı, BaĢbakanlık Basımevi, Ankara 1982, s.88-89.

5Sir Gerard Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford University Press, Oxford 1972, s.271; Abdülkadir Donuk, Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Unvan ve Terimler, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1988, s.2-3, 54-55; Ögel, Türklerde, s.103-104.“yana aydı ögdülmişilig kutı, iki iş bedük iş ulugluk atı; vezir bir ikinçisü başlar alem, birisi kılıç tuttı biri kalem”/ “ögdülmiş tekrar dedi ey devletli hükümdar, şu iki vazife büyük vazifelerdendir büyüklüğün atıdır; biri vezirlik ikincisi ordu komutanlığıdır, bunlardan biri kılıç tutar biri kalem.” Kutadgu Bilig, I, (Haz. R.R.Arat), TDK Yay., Ankara 1999, s.255; Kutadgu Bilig, II, (Haz. R.R.Arat), TDK Yay., Ankara 2003, 2417-2418 b, s.180. “vezir begke tutçı kingeşçi bolur, kingeşçi kişiler tengeşçi bolur”/ “vezîr bey için dâimâ bir müşâvirdir, müşâvirler her işte kıyasla hareket ederler.” Kutadgu Bilig, I, 2256 b/ s.240; Kutadgu Bilig, II, 2256 b/, s.169. “yanut birdi ögdülmiş aydı ilig, vezir boldı beglerke sungu elig”/ “ögdülmiş cevap verdi ey hükümdar, vezir beylerin eli demektir (onlar işleri bu eller ile görürler) dedi.”

Kutadgu Bilig, I, 2181b/s.233; Kutadgu Bilig, II, 2181b/, s.164.

6Yey-lüh-ch’u-ts’ai, Cengiz Han’ın müĢavirliğini yaptığı zaman ona “bir ülkenin eğer üzerinde fethedilebileceğini fakat gene oradan idare edilemeyeceğini” söylemiĢtir. Curt Alinge, “Moğol Kanunları”, (Çev. CoĢkun Üçok), AÜ.

Hukuk Fakültesi Dergisi, IX/III, Ankara 1952, s.241. Ögeday Kağan, Çin’in ele geçirilen bölgelerini Ģehzadeler arasında pay etmiĢse de Çinli vezîr Yey-lüh-ch’u-ts’ai onu bu kararından vazgeçirmeye çalıĢmıĢtı. Bunun mümkün olmadığını gören vezîr, hiç olmazsa Ģehzâdeler adına vergileri toplayacak bir memur görevlendirmesini ve Ģehzadelere doğrudan doğruya halka yeni vergi getirme hakkının verilmemesini arz etmiĢ ve kağan da bunu onaylamıĢtı. Wilhelm Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, (Haz. Hakkı Dursun Yıldız), TTK Yay., Ankara 1990, s.492.

7Ann K.S. Lambton, “Diwân”, EI², II, Leiden-Brill 1991, s.334; Lambton, “Wâzir”, EI², XI, Leiden 2002, s.192, 193; Bertold Spuler, İran Moğolları, (Çev. Cemal Köprülü), TTK Yay.,Ankara 2011, s.323.

(3)

Ali Rıza YAĞLI

JHS 221 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

Timurlu Devletinde Vezîrlik

Timurlularda devlet teĢkilatı, klasik Türk ve Ġslâm sistemlerine göre farklılık arz etmekteydi. Emîr Timur, devletinin idaresini oluĢtururken, ana hatları bakımından kendisinden önce var olan bozkır geleneğini esas alsa da, geliĢmiĢ Türk-Moğol ve Fars-Arap idarî yapısını harmanlayarak kendi gereklerine göre yeniden düzenlemiĢti. Nitekim fethettiği yerlerde de örgütlenmeyi Türk-Moğol geleneğine uyarak devlet görevlilerini Çağataylı seçkinlerle, yerli bürokrat ve kâtiplerden yararlanarak oluĢturmuĢtu.8

Timurlularda vezîrlik, hükümdardan sonra gelen bir vazife olarak karĢımıza çıkmamaktadır. Doğal olarak Türk-Moğol, Ġslam ve Fars geleneklerinden beslenen Timurlu Devleti’nde de vezîrlik müessesesi bulunmaktaydı. Ancak Emîr Timur ve haleflerinin yönettiği bu devlette vezîrlik müessesesinin farklılık arz ettiğini söylemek gerekir. Çünkü Emîr Timur zamanında vezîrlik müessesesi, güç bakımından bir düĢüĢ yaĢamıĢtı. Bunun ana nedeni ise gücün ordunun elinde olmasıydı.9 Emîr Timur döneminde devlet teĢkilâtının tam olarak sistemli bir yapıya oturmadığı bir gerçektir. Haliyle bu dönemde görevlilerin yeri ve konumlarını da açık bir Ģekilde bilemiyoruz. Emîr Timur’un buyruklarından oluĢan ve daha sonra kaleme alındığı ifade edilen “tüzükler”, bu dönemle ilgili kısıtlı kaynaklardan biridir.

Devlet tefriĢatı hakkında oldukça önemli bilgiler ihtiva eden “tüzükât”ta dört vezîrden bahsedilmektedir.10

Timurlu devleti vezîrlerinin temel görev alanının malîye olduğu görülse de bunun yanı sıra askerî, imaret, inĢa alanlarında da kendilerini ispatladıkları görülmektedir. Esasında imaret alanı maliyeye dâhil edilebilir. ĠnĢa alanındaki özellikleri ise yine divândaki görevleri ile bağlantılıdır. Çünkü vezîrleri ifade etmek için çeĢitli kaynaklarda farklı Ģekilde geçen isimler olan “nevisendigân”, “bitikçi”, “defterî” gibi unvanlar inĢa ile ilgili isimlerdir. “nevisende/

ﻩﺪﻨﺴﻴﻮﻨ” Farsça’da yazar, kâtip, yazan anlamına gelmektedir.11 Bitik/ bitig ise, Türkçe olup yazmak anlamındadır ve daha önce hem Türk devletlerinde hem de Cengizli Devletinde kullanılan bir unvandır.12 Vezîrlere verilen bu isimlere bakıldığında onların kalem ehli kiĢiler olduğunu veya bu makama kalem ehli kiĢilerin tercih edildiğini görüyoruz.13 Öte yandan Timurlu vezîrlerinin görev alanlarından olan malîye, Emîr Timur ile görüĢen Ġbni Haldun’un verdiği bilgiler arasında görülmektedir. Ġbni Haldun, devlet memuriyetlerinden üçüncüsü olarak malî iĢlerle ilgilenenleri belirtmiĢtir. Ayrıca o, bu memurlar hakkında bilgi verirken

8Beatrice Forbes Manz, The Rise and Rule of Tamerlane, Cambridge University Press 1989, s.107.

9Lambton, “Wazir”, s.193; Alan, “Vezîrlik”, s.98.

10 I)Vilayât ve Halk Vezîri, II)Serasker, III) Sairler (seyyahlar) ve hevâ’i emval (sahipsiz emval mahlûle) vezîri, IV) Saray-ı hümayun vezîri. Timur ve Tüzükâtı, (Trc. Mustafa Rahmi), Tabhane-i Âmire, Ġstanbul 1339, s.79-80.

(Bundan sonra Tüzükât). ArabĢah, Emîr Timur’un Anadolu Seferi’nin ardından Karabağ’a vardığı vakit, Maverâünnehir’den akınla kendisini karĢılamaya gelenlerin olduğunu söyleyerek, “onların her birine yol yordam gösterip buyruklar verir, onlar başüstüne diyerek sessizce boyun eğer, o da kendisinin belirlediği “tüzüklerini”

onlara anlatır ve her birine mertebesine ve akıl seviyesine göre muamele ederdi.” diyerek bilgi vermektedir. Ġbni ArabĢah, Acâibu‟l-Makdûr fî Nevâib-i Timûr (Bozkırdan Gelen Bela), (Çev. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, Ġstanbul 2012, s.345-346. (Bundan sonra Acâibu‟l-Makdûr)

11 Mehmet Kanar, Farsça-Türkçe Sözlük, Deniz Kitabevi, Ġstanbul 2000, s.1205.

12Bkz, Donuk a.g.e.

13 Hâce Seyfeddin Tunî’nin faziletleri nevisendigân-ı divân-ı âlâ tarafından defterlere kaydedilecekti. Muhammed bin HondĢah bin Mahmud Mirhond, Ravzatü‟s-safa, VI-I/IX, (NĢr. CemĢid Kiyanfer), Tahran 1380, s.5042 (Bundan sonra Ravzatü‟s-safa); Zübdetü’t-tevarih’te vezîr Seyyid Fahreddin Muhammed için, “büyük insan olma merdivenlerine tırmanabildi ve ashab-ı kalemin ulaşmak istediği noktaya ulaştı.” Ģeklinde ifade yer almaktadır.

Hâfız Abru, Zübdetü‟t-tevârih, II, (NĢr. Seyyid Kemal Hac Seyyid Cevadî), Tahran 1372, s.655 (Bundan sonra Zübdetü‟t-tevârih); Hâce Kutbeddin Tavus, “erbab-ı kalem” ve “ekâbir-i ashab” yanında daima lütuf ve kerem sahibiydi. Ebu’l-Kasım Babur Mîrza saltanatı döneminde vezâret makamına adım atmıĢtı. Düstûrü‟l-vüzera, s.381.

Örneklerden de anlaĢılacağı üzere bu memurların kalem ehli oldukları görülmektedir.

(4)

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

JHS 222

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

çağdaĢ doğu devletlerinde malî iĢlerle ilgilenen bu maliye görevlilerine “vezîr” ismi verildiğini de söylemektedir.14

820/1417-1418’de ġahruh Mîrza tarafından vezîrliğe tayin olunan Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî, hükümdarın Mart 1447’de ölümüne kadar vezîrlik makamında kalmıĢtı. Ancak ġahruh Mîrza’nın ölümü ile baĢlayan siyasî istikrarsızlıkla beraber bu görevini farklı Mîrzaların hâkimiyetinde sürdürmüĢtü. Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî sırasıyla, az önce belirtildiği üzere ġahruh Mîrza, ardından Abdüllatif Mîrza, Alaüddevle Mîrza, Sultan Muhammed Mîrza ibn-i Baysungur Mîrza ve Ebu’l-Kasım Babür Mîrza’nın hizmetinde bulunmuĢtu. Ancak hizmetinin büyük bir kısmını ġahruh Mîrza devri oluĢturmuĢtu.

ġahruh devrini, Timurluların klasik dönemi olarak adlandırabiliriz. Her ne kadar Emîr Timur, devletin ve hanedanın kurucusu olsa da, bu durum kurumların belirli kaidelere göre iĢlemediğini görebilmekteyiz. Çünkü Emîr Timur, Ģartlara uygun olarak devletini yönetecektir.

O, devletin baĢında bulunuyorsa da etrafında erklerin bulunduğu malumdur. Onun döneminde emîrlerin ve hâkimiyetini sağladığı bazı bölgelerde önceki hanedanların güçleri ve etkisi hala devam etmekte idi. Ancak ġahruh Mîrza devri hâkimiyetin tesis edilmesi ve kurumların belirli kaidelere göre daha iĢlevsel hale getirildiği bir dönemdir. Ama Ģu da bir gerçektir ki Emîr Timur, çocuklarına yönetebilecekleri bir devlet mirası bırakmıĢtı.15

ġahruh, iktidarını sağlamlaĢtırırken iyi bir strateji uygulamıĢtı. O, kendisine karĢı mücadele edenleri ya idam ettirmiĢ ya da sürgüne göndermiĢti. Politikasının esas dayanağı ise isyancıların akrabalarına karĢı kötü davranmaması idi. Onların hizmetinden faydalanarak verilen zararı da hafifletmiĢti.16 Böylece ġahruh, etrafında özellikle Türk-Moğol komutanlardan oluĢan askerî alanda çekirdek bir kadro oluĢturmuĢ ve bunların sadakatiyle gücünü artırmıĢtı.17 Devlete olumlu tesir bırakan etkenlerden bir diğeri ise ġahruh’un oğullarının devlet içerisinde sadece taĢra valisi ve komutanlıktan ziyade merkezî idarede de faaliyet göstermesi idi. Bu sayede ġahruh, emîr ve vezîrlerin güçlerini de sınırlamaktaydı.18

Bu dönem, dengelerin değiĢtiği bir devir olarak karĢımıza çıkmaktadır. ġahruh, hükümranlığının ilk on beĢ yılını hâkimiyet iddiasında bulunan hanedan üyeleri ile rekabet içinde ve Çağatay emîrlerini hâkimiyeti altında tutmaya çalıĢmakla geçirecekti. ġahruh Mîrza, 820h.’nin sonlarında/1417-1418’de Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed’i vezarete tayin ettiği seferde isyan eden Kaydu Mîrza, Afganlılar ve BedehĢan ġahları üzerine sefere çıkmıĢtı. ġahruh Mîrza sefer sonunda Kâbil, Kaznin, Kandehar, Afganistan ve Sind ırmağına kadar olan Hind ülkesini SuyurgatmıĢ Mîrza’ya verecekti. 823h./1420’den 835h./1431-1432’ye kadar istikrarlı bir

14 Mukaddime, I, s.602. Sultanın iĢ, idare ve tasarrufunda dört görev vardı. Bunlar vezîrlik, kâtiplik, maliye iĢlerinden sorumlu memur ve hâciplik idi. Mukaddime, I, s.602.

15 Emîr Timur’un “hanbazı” denen kukla han uygulamasını, ardılları devam ettirmedi. Onlar kendi adlarına hutbe okutup para bastırmıĢlardı. Emîr Timur’un bir hanedan kurması esasında hâkimiyet alanında Cengiz soyundan gelme anlayıĢının kırılmasına neden olacaktı. Hayrunnisa Alan, “Timürlülerde Hükümranlık AnlayıĢı Kaynaklar ve Uygulama”, Ölümünün 600. Yılında Emîr Timur ve Mirası Uluslararası Sempozyumu (26-27 Mayıs 2005), Ġstanbul 2007, s.17-18. Czaplicka, Çağatayların his ve kültürel açıdan kendilerini Türk olarak gördüklerini belirtmektedir.

Bu durum kendini tamamen Türk olarak gören Emîr Timur tarafından 1360 yılında baĢarıya ulaĢmıĢtı. Kültür Ģairler, filozoflar ve teologlar tarafından bu devlette devam ettirilmiĢti. Gelenek öyle sağlam hal aldı ki, Babur Mîrza dahi Çağatay dilinde yazacaktı. M.A. Czaplicka, The Turks of Central Asia in History and at the Present Day, Oxford 1918, s.75.

16Manz, Timurlu İran‟ında İktidar, Siyaset ve Din, (Çev. Dilek ġendil), Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yay.,Ġstanbul 2013, s.27-28.

17Manz, Timurlu, s.44.

18Manz, Timurlu, s.48.

(5)

Ali Rıza YAĞLI

JHS 223 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

yönetim sergilenmiĢ ancak hem ġahruh’un yaĢlanması hem de oğullarının ve tecrübeli emîrlerinin ölmesi devletin çöküĢ içerisine girmesine neden olmuĢtu.19

ġahruh Mîrza, 25 Ağustos 1420’de20 Karakoyunlular üzerine sefere çıkmıĢtı.

Karakoyunlu Yusuf Beg’in 13 Kasım 1420’de aniden ölmesiyle Tebriz, Meraga ve Sultaniye’yi alarak 15 Aralık 1420’de Karabağ’a gelmiĢti. Kara Yusuf Beg’in oğulları Ġsfend ve Ġskender Beglerin Azerbaycan üzerine ilerlemesi sonucunda 30 Temmuz 1421’de21 EleĢkirt yakınlarında yapılan savaĢı da ġahruh Mîrza kazandı. ġahruh Mîrza galip bir Ģekilde Ekim 1421’de22 Herat’a varmıĢtı.23 ġahruh’un Karakoyunlular üzerine yaptığı ikinci sefer ise 17-19 Eylül 1429’da Selmas yakınlarında yapılan savaĢla sonuçlanmıĢtı.24 Galip hükümdarın Karakoyunlular üzerine yaptığı üçüncü sefer ise Kasım 1434- 1436 yılları arasında olmuĢ ve Karakoyunlular Timurluların önünden kaçmak zorunda bırakmıĢtı.25 ġahruh Mîrza, bu süre zarfında 1427’de oğlu Uluğ Beg’in Moğol ve Özbekler üzerine seferlerde bulunması ve yenilmesi üzerine Semerkand’a gitmiĢti.26 Diğer bir iç mesele sonucunda ise yapılan sefer ölümle sonuçlanmıĢtı. Irak taraflarının idaresine tayin edilen Muhammed Mîrza’nın baĢına buyruk hareket etmeye baĢlaması üzerine ġahruh, torunu üzerine sefere çıkmıĢsa da 12 Mart 1447’de Rey yakınlarında ölmüĢtü.27

Çağatay hükümdarının ölümü gizli tutulmaya çalıĢılsa da gece duyuldu. Ordugâhta Abdüllatif Mîrza, Ebû’l-Kasım ve kızdan torunu Halil Sultan bulunmakta idi. Beglerin çoğu Mirza Sultan Muhammed’i takibe gittiğinden dolayı ordugâhta sadece Barlas Pîr Lokman vardı. ġahruh’un eĢi GevherĢad Aga, Abdüllatif Mîrza’ya Uluğ Beg’in temsilcisi olarak idareyi ve baĢkomutanlığı ele almasını teklif etti. Abdüllatif Mîrza’nın yaptığı ilk iĢlerden biri babası Uluğ Beg’e haber göndermek oldu. Bunun üzerine Baysungur Mîrza’nın oğlu Ebu’l Kasım Babur, Muhammed Cihangir ile Halil Sultan ordudan ayrıldı ve yağma hareketine baĢlayarak Horasan’a kaçtılar. 17 Mart 1447’de Abdüllatif Mîrza, Rey ile Simnan arasında GevherĢad Aga ve ona taraf olan Tarhanları tutuklatarak birkaç kiĢiyi de astırdı. Simnan’da iken vezîr Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî ve Hâce ġemseddin Simnanî’ye görevlerini iade etti.

Mirza Sultan Muhammed’in ardından gönderilen beylerden Barlas Sultan Bâyezid ile Barlas Sultan ġah’ın yanına gelmesi ve GevherĢad Aga’nın elinde bulunması Abdüllatif Mîrza’nın durumunu güçlendirmiĢti. Bu sırada Alâüddevle Mîrza, bir yandan Uluğ Beg’i memnun etmek için ona para ve hediye göndermiĢ diğer yandan da hazineyi açmıĢ ve

19Düstûrü‟l-vüzera, s.353; Seyfeddin Hacı ibn-i Nizam Ukaylî, Âsârü‟l-Vüzera, (NĢr. Mir Celaleddin Hüseynî Urmevî (Muhaddih)), Tahran 1337, s.342. (Bundan sonra Âsârü‟l-Vüzera); Hondmir, Habibü‟s-siyer, IV, (Ed.

W.M. Thackston), Harvard 1994, s. Farsça metin 20/Ġng. Terc. 362 (Bundan sonra Habibü‟s-siyer); Manz, Timurlu, s.18-19, 52; Alan, Bozkırdan Cennet Bahçesine Timurlular (1360-1506), Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul 2007, s.101.

20Rumlu, Mirza ġahruh’un Bağ-ı Zagân’dan hareketini 11ġaban/12 Eylül 1418 olarak vermektedir. Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-Tevârîh, (Çev. Mürsel Öztürk), TTK Yay., Ankara 2006, s.124. (Bundan sonra Ahsenü‟t-Tevârîh).

21Ca’ferî, savaĢın tarihini 824 Recep ayının sonu ÇarĢamba günü/ 31 Temmuz 1421 olarak vermektedir. Ca’ferî b.

Muhammed el-Hüseynî, Târîh-i Kebîr (Tevârîh-i Enbiya ve Mülûk), (Çev. Ġsmail Aka), TTK Yay., Ankara 2011, s.87. (Bundan sonra Târîh-i Kebîr).

22Rumlu, Mirza ġahruh’un Herat’a varıĢ tarihini 19 ġevval/28 Ekim 1420 olarak vermektedir. Ahsenü‟t-Tevârîh, s.145.

23Târîh-i Kebîr, s.87; Ahsenü‟t-Tevârîh, s.122-130,136,139,145; Alan, a.g.e., s.101-102; Faruk Sümer, Karakoyunlular, I, TTK Yay., Ankara 1992, s.104-112; Ġsmail Aka, İran‟da Türkmen Hâkimiyeti (Karakoyunlular Devri), TTK Yay., Ankara 2001, s.13-18.

24Târîh-i Kebîr, s.91-92; Ahsenü‟t-Tevârîh, s.193; Alan, a.g.e.,s.103; Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447), TTK Yay., Ankara 1994, s.140 vd.; 17 Zilhicce Cumartesi 832’de ġahruh Mîrza’nın çadırı Karakoyunlu Ġskender Beg’in ordusunun karĢısına kurulmuĢtu. Târîh-i Kebîr, s.91.

25Târîh-i Kebîr, 95 vd; Alan, a.g.e., s.104-105; Aka, İran, s.21-25.

26Târîh-i Kebîr, s.90; Ahsenü‟t-Tevârîh, s.193; Aka, Şahruh, s.138-140; Alan, a.g.e., s.102.

27Târîh-i Kebîr, s.138-140; Ahsenü‟t-Tevârîh, s.252-259; Aka, Şahruh, s.164-169; Alan, a.g.e., s.106-108.

(6)

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

JHS 224

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

ordusunu MeĢhed’e sevk etmiĢti. Buradan NiĢabur tarafına hareket eden ordu 30 Nisan 1447’de yaptıkları bir baskınla Abdüllatif Mîrza’yı tutsak aldı ve GevherĢad Aga’yı kurtardı.

Abdüllatif Mîrza ise Herat’ta Ġhtiyareddin Kalesi’ne hapsedildi. Mirza ġahruh’un cenazesi, Mirza Baysungur ve diğer bazı hanedan üyelerinin bulunduğu GevherĢad Medresesine gömüldü.28 Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî, Alaüddevle Mîrza’nın bu baĢarısı sonucunda onun hizmetine girdi. Abdüllatif Mîrza’nın hizmetinde kısa bir süre bulunan Hâce Pir Ahmed, Alaüddevle Mîrza’nın hizmetinde de aynı kaderi yaĢayacaktı.

Uluğ Beg, 1448’de ilkbaharda Alâuddevle Mîrza üzerine sefere çıktı. Oğlu Mirza Abdüllatif ile çıktığı bu seferde doksan bin askeri vardı. Herat yakınlarında Tarnab denilen yerde yapılan savaĢ Uluğ Beg’in kesin zaferi ile sonuçlandı. Alâuddevle Mîrza yenilginin ardından MeĢhed’e oradan da Kuçan’a kardeĢi Babur’un yanına kaçtı. Bu savaĢın haberi Herat’a ulaĢtığında GevherĢad Aga’nın kardeĢi Emîr Muhammed Sufî Tarhan, Irak’a Sultan Muhammed Mîrza’nın yanına gitmek için yola çıktığında yanlarında Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî de bulunuyordu. Hâce Gıyaseddin ve yanındakiler, 853h. sonlarında/ 1449- 1450’de Sultan Muhammed Mîrza ibn-i Baysungur Mîrza’nın Horasan’da hâkim olması ile birlikte Genduman mevziinde karĢılamıĢ ve kaynaklarda bu olay “onun divânını şereflendirdiler” Ģeklinde belirtilmiĢti. Daha sonra ise Sultan Muhammed Mîrza’nın hizmetine girmiĢ ve vezîrlik makamına tayin edilmiĢti. YaklaĢık iki yıl bu görevde kalacak olan Pir Ahmed, büyük emîrler arasında anılacaktı. Âsârü‟l-Vüzera’da onun bu hizmeti için “Sultan Muhammed Mîrza, ona uzun süreli emîrliğin başına geçme şerefini verdi. O hazretin divânında tüm işlerin yetkisini aldı. Tedbirli vezîr olarak Sultan‟ın gözünde değeri her geçen gün artıyordu ve emîrler ve erkânın büyüklerinden oldu.” denilmekteydi.29

Bu sefer sırasında Babur, Uluğ Beg’e itaatini bildirdi. Uluğ Beg, elçileri iyi karĢılamasına rağmen ilerleyiĢini sürdürdü. Babur, bu durum üzerine Damgan’a kaçtı. Uluğ Beg, Ġsferâyin’den geri döndü. Bu dönüĢ bir hata idi. Çünkü Alâuddevle ve Babur’un ülkelerinin tamamını ele geçirme fırsatı varken seferi yarıda bıraktı. Bu Mîrzalar Irak’a gitmeyi düĢünürken yeniden kuvvetlenme fırsatı buldu.30

Timurlu Devleti’nin diğer bir bölgesi olan Irak-ı Acem’de de hâkimiyet mücadeleleri devam ediyordu. Sultan Muhammed Mîrza, kendisini hükümdar etmesine karĢın Karakoyunlu hükümdarı CihanĢah’ın bu bölgeye ilerlemesi sonucunda Kazvin ve Sultaniye bu hükümdarın eline geçti. Sultan Muhammed, Herat’ı ele geçirdi ancak kardeĢleri Alâüddevle ve Babur’un bu Ģehre ilerlemesi sonucunda yeniden Irak-ı Acem tarafına gitti. 855 yılının sonlarında/1451- 1452’de Sultan Muhammed Mîrza ile Ebu’l-Kasım Babür Mîrza arasında Çinaran mevzisinde yapılan savaĢı Ebu’l-Kasım Babür Mîrza kazanmıĢ ve bundan yaklaĢık bir yıl sonra Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed, 856h./1452’de Irak-ı Acem ve Fars bölgesinin hâkimi Ebu’l-Kasım Babür Mîrza tarafından Yezd’de vezâret makamına getirilmiĢti.31

Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî ve Vezîrliği

Hakkında bilgi vermeye çalıĢacağımız Timurlu vezîrlerinden Sahib-i A’zam Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî32/ Hâce PîrAhmed b. Ġshak33/ Hâce Gıyaseddin Muhammed bin

28Düstûrü‟l-vüzera, s.355; Ahsenü‟t-Tevârîh, s.262-263; Aka, Şahruh, s.169-171; Barthold, Uluğ Beg ve Zamanı, (Çev. Ġsmail Aka), TTK Yay., Ankara 1997, s.125-126, 127.

29Âsârü‟l-vüzera, s.342-343.

30Düstûrü‟l-vüzera, s.356; Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 27/Ġng. Terc. 365, Farsça metin 46/ Ġng. Terc. 376;

Ahsenü‟t-Tevârîh, s.276-277; Barthold, Uluğ Beg, s.129-130.

31Düstûrü‟l-vüzera, s.356-357; Aka, Timurlular Devleti Tarihi, Berikan Yay., Ankara 2010, s.108.

32Fasih bu isimle ve Sahib-i A’zam Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed bin el-sahib el-merhum Hâce Celaleddin Ġshak bin el-merhum Hâce Mecdeddin Muhammed bin Hâce Fazlullah el-Hafî Ģeklinde bir künye ile vermektedir. Fasih

(7)

Ali Rıza YAĞLI

JHS 225 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

Ahmed Hâfî34/ Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî,35 ġahruh Mîrza’nın vezîrlerindendi ve belki de Timurlu Devletinde en büyük etki bırakan bürokratlardandı. Bu durum hakkında Âsârü’l- vüzera’da“...ondan sonra herkes vezaret koltuğunda oturunca onun yolunu tuttu.” ifadesi geçmektedir.36

Hakkında “yüce soylu, adlı ve sanlı, dirayetli ve temiz yüreklilikle döneminin büyüklerinin başında gelen makamı süsleyen ve sorunları çözüp anlaşmalar yapabilen ve memleketin mal ve mülkünün önemi kıymetinin farkında olan kişiye, bıraktı. Ve o da işinin ehli ve akıllılığıyla vezârete başladı. Bunun yeterli ve adil olmasına dair anlatılanlardan dolayı bazıları tarafından ona Nizamülmülk Tusî lakabı verildi.”37 ve “ona yapılan övgüler tarihin sayfalarında büsbütün vardı”38 Ģeklinde bir ifade kullanılan Hâce Gıyâseddin, bu devlete sadece kendi hizmet etmemiĢtir. Sultan Ebu Sa’id Mîrza ve Sultan Hüseyin Mîrza dönemlerinde vezîrlik yapan Hâce Mecdeddin Muhammed, Hâce Gıyaseddin’in oğlu idi. Hâce Mecdeddin de babası gibi devrinin çok önemli vezîrlerinden olmuĢtu.39

Hâce Gıyaseddin, 828h/23 Kasım 1424-11 Kasım 1425’te kısa bir süre azledilmiĢse de Timurlu Devletinde en uzun süre görevde kalan vezîr olarak karĢımıza çıkmaktadır. ġahruh Mîrza’nın Kandehar üzerine yaptığı sefer sırasında Hirmen Nehri kenarında vezîrliğe tayin ettiği Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî, hem yüksek mertebeli vezîr olarak kalacak hem de birden fazla Mîrza’nın hizmetinde bulunacaktı. O, divân-ı âlâ’nın eliyle vezârete getirilmiĢ ve ġahruh Mîrza’nın hizmetinde otuz yıla yakın, genel olarak ise yaklaĢık kırk yıl görev yapmıĢtı.

Ayrıca, üstün meziyetlerinden dolayı Nizamülmülk Tûsî lakabını da almıĢtı.40 Hâce Pir Ahmed Vekayi’de, ġahruh Mîrza’nın “divân reisi”(vâridat idaresi müdürü);41 Ġsfizarî’de ise “sahib-i ihtiyar” olarak anılmaktadır.42

Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî, bu uzun hizmeti sırasında baĢka vezîrler ile müĢterek çalıĢmıĢsa da her zaman diğer mesai arkadaĢlarından daha yüksek bir mevkiide bulunmuĢtur.

Onun bu konumu hakkında kaynaklarda bilgiler de yer almaktadır. Kaynaklarda “vezîr-i danişver” Ģeklinde nitelenip, devri ise Çin sarayının ihtiĢamı gibi olduğu belirtilen, hatta hâcelerin ona ortaklık etmesine karĢılık onun makamının yüceliğinin diğerlerini gölgede

Ahmed bin Celaleddin Muhammed Hafî, Mücmel-i Fasihî, (NĢr. Muhammed Ferruh), III, Bastan-MeĢhed 1339, s.230. (Bundan sonra Mücmel-i Fasihî).

33DevletĢah’ta bu isimle geçmektedir. DevletĢah, Tezkiretü‟ş-şuara, II, (Çev. Necati Lugal), MEB Yay., Ankara 1967, s.153. (Bundan sonra Tezkiretü‟ş-şuara) Aynı eserde Hâce-i a’zam Gıyasü’d-din Pîr Ahmed Ģeklinde de geçmektedir. Tezkiretü‟ş-şuara, II, s.108-109.

34 Seyfeddin Hacı bu isimle vermektedir. Âsârü‟l-Vüzera, s.342.

35 Timurlu devlet teĢkilatında vezîr olan kiĢilerin unvanları büyük bir çoğunlukla “hâce” olarak karĢımıza çıkmaktadır. Hâce, X. yüzyıldan beri Farsçada “efendi, sâhip, kâtip, tüccar ve muallim” anlamlarında kullanılıyordu. Arapçada “huvvaca, hâvaca” Ģeklinde geçmekte ve “efendi” anlamına gelmekteydi. Kelime, Hindistan ve Beluc dillerinde “hâca” olarak geçmekte ve Osmanlı Türkçesi ile Sicilya vesikalarında “hâcagi”

olarak “tâcir” anlamında yer almaktaydı. Esasında kelime köken itibariyle Türkçe olma ihtimalini de barındırmaktadır. Türkçenin çeĢitli lehçelerinde “hoca” olarak kullanılmıĢtır. Çünkü Dede Korkut Hikâyelerinde, Oğuz lehçelerinde yaĢlı ve muteber kimselere “hoca, koca” isimler verilmiĢti. M. Fuad Köprülü, “Hâce”, İA, V/I, Ġstanbul 1987, s.20-21.

36Âsârü‟l-vüzera, s.342.

37Düstûrü‟l-vüzera, s.353, 354-355; Kemaleddin Abdürrezzak Semerkandî, Matla„-ı Sa„deyn ve Mecma„-ı Bahreyn, (NĢr. Abdulhüseyin Nevaî), II/I, Tahran 2004, s.251. (Bundan sonra Matla„-ı Sa„deyn).

38Muineddin Muhammed Zemçî-i Ġsfizârî, Ravzatü‟l-cennet fî evsaf-ı Medinet-i Herat, (NĢr. Seyyid Muhammed Kazım Ġmam), II, Tahran 1338, s.218. (Bundan sonra Ravzatü‟l-cennet).

39Düstûrü‟l-vüzera, s.400; Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 160/Ġng. Terc. 433; Ravzatü‟l-cennet, s.218.

40Düstûrü‟l-vüzera, s.353-354; Habibü‟s-siyer, III, s. Farsça metin 601/Ġng. Terc.333; Mücmel-i Fasihî, III, s.257;

Matla„-ı Sa„deyn, II/I, s.252; Ravzatü‟s-safa, VI-II/X, s.5328; Ravzatü‟l-cennet, II, s.218; Âsârü‟l-vüzera, s.342.

41Vekayi, II, s.193.

42Ravzatü‟l-cennet, II, s.218.

(8)

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

JHS 226

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

bıraktığı ifade edilen bir kiĢidir.43 Âsârü‟l-Vüzera’da Hâce Pir Ahmed hakkında, “öyle bir konumdaydı ki, hiçbir vezîre güvenilmediği kadar ona güveniliyordu.”, “merhametli ve bağışlayıcı olma konusunda hep önde idi.”, “divânın önemli meselelerini hayırlı bir sonuca kavuşturuyordu” Ģeklindeki ifadeler onun Timurlu devlet teĢkilatında ne denli önemli konuma sahip olduğunun göstergesidir.44

Onun bu gücünü gösteren birkaç örnek daha vardır. Bunlardan biri ġerefeddin Rıza ile ilgilidir. Bu Ģahıs, Arizî seyyidlerinden idi. Baba ve dedeleri Serbedarlar ve Hâce Ali Müeyyed zamanında vezîrlik yapmıĢtı. O, Sebzvar mukaddimliğinde ve ġahruh Mîrza’nın mühim iĢlerinin baĢında olmasına rağmen, Hâce Gıyaseddin tarafından zincire vurularak bir süre hapsedilmiĢti.45 Babür Mîrza’nın vezîrliğini yaptığı dönemde Arif-i Hirevî’nin yazmıĢ olduğu Dehnâme adlı eserinin, Hâce Gıyaseddin adına yazılması da diğer bir örneği teĢkil eder.46

Hâce Pir Ahmed’in ilk vezîrliği, 820h./1417-1418’de Emîr Nizameddin Ahmed Davud’a Ģerik olarak baĢlamıĢtı.47 Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî, Emîr Nizameddin Ahmed Davud’dan sonra vezîrliğe tayin edildiyse de onun mertebesi daha yüksekti. Destur’ül- vüzerâ’da Emîr Nizameddin Ahmed Davud’un, Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî’nin nezdinde çalıĢtığı ifadesi, bu durumu kanıtlar niteliktedir.48 Âsârü‟l-Vüzera’da ise Seyyid Fahreddin’in ölümünün ardından vezârete Mevlânâ Fesiheddin Hâfî’nin getirildiği ve Emîr Nizameddin Ahmed’e Ģerik olduğu ancak bu vezîrin görev süresinin çok kısa sürdüğü bildirilmektedir.49 Aynı Ģekilde Fasih’te de 820h.’de Seyyid Mürteza’nın tayini sırasında Mevlana Fesiheddin Hafî ile Hâce Alâeddin Ali ġekanî’nin Ģerik olduğu belirtilmektedir.50

Fasih, 821/8 ġubat 1418-27 Ocak 1419’da Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî’nin Seyyid Mürteza51, Hâce ġemseddin Muhammed Tahir52 ve Hâce ġemseddin Muhammed bin Hâce Ali bin Hâce Nizameddin Yahya Simnanî ile Ģerik olduğunu bildirmektedir. Hâce Pir Ahmed ile Seyyid Mürteza Ģerik iken Hâce ġemseddin Muhammed Tahir bu vezîrlere ortak tayin

43Düstûrü‟l-vüzera, s.354; Âsârü‟l-vüzera, s.342.

44Âsârü‟l-vüzera, s.342.

45Tezkiretü‟ş-şuara, II, s.183-184.

46Tezkiretü‟ş-şuara, II, s.153.

47 Timurlu vezîrleri arasında genel olarak bir rekabet söz konusu idi. Ancak kaynaklarda geçen belki de tek bir örnek bu duruma bir istisna katmaktadır. Buna göre Düstûrü‟l-vüzera’da anlatılan hikâye Ģöyledir. “Emîr Nizameddin Ahmed Davud, söyleniliyor ki aslında çok hoş sohbet, hazır cevap ve neşeli birisiydi. Genellikle Hâce Pir Ahmed ile âlem ve sofra arkadaşlığı vardı ve hatta aralarında şakalaşıyorlardı. Hâce Pir Ahmed‟i bagariyyet ile Hâce Ahmed‟i de yeşil renkli olma nedeniyle bazergiyyet ile adlandırıyorlardı. Bu nedenle tören ve ziyafet anlarında ne zaman Hâce Pir Ahmed ateşin başına oturunca Hâce Ahmed Davud‟a kecra gönderirdi. Eğer Hâce Ahmed ateşin başına geçtiğinde de Hâce Pir Ahmed‟e kızarmış et ve közlenmiş kabak gönderiyordu.” Düstûrü‟l- vüzera, s.352-353. Manz, bu iyi iliĢkinin Hâce Ahmed Davud’un vezîrliğe ikinci defa tayininden sonra olabileceğini söylemektedir. Manz, Timurlu, s.110.

48Düstûrü‟l-vüzera, s.352-353; Mücmel-i Fasihî, III, s.230; Târîh-i Kebîr, s.83.

49Âsârü‟l-vüzera, s.341. Ancak baĢka kaynaklarda Mevlânâ Fesiheddin’in ġahruh Mîrza’nın vezîrliğini yaptığı ile ilgili bir bilgi bulunmamasına karĢın Baysungur Mîrza’nın divânında çalıĢtığı görülmektedir. Düstûrü‟l-vüzera, s.357-358; Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 2/Ġng. Terc. 352.

50 Mücmel-i Fasihî, III, s.228.

51Seyyid Mürteza, Hâce Pir Ahmed’den kısa bir süre önce aynı yıl olan 820h/1417-1418’de vezârete getirilmiĢti.

Mücmel-i Fasihî, III, s.228. Seyyid Mürteza’nın babası 795h/17 Kasım 1392-5 Kasım 1393’te Seyyid Kemaleddin, Sari’nin hâkimi idi. Ayrıca Mürteza’nın, Seyyid Gıyaseddin ve Seyyid Abdullah adında kardeĢleri vardı. Seyyid Mürteza 837h/18 Ağustos 1433-6 Ağustos 1434’te ölmüĢtür. Mücmel-i Fasihî, III, s.134, 274; Yezdî, Zafernâme, s.149 vd., 199 vd., 433.

52 Fasih, ġahruh Mîrza devri vezîrlerinden olan Hâce ġemseddin Muhammed Tahir’in 811h/27 Mayıs 1408-15 Mayıs 1409’da Hâce ġemseddin Muhammed Simnanî’nin azledildikten sonra Hâce Gıyaseddin Salar Simnanî’ye Ģerik tayin edildiğini ve aynı yıl Hâce Salar’ın azledildiğini ifade etmektedir. Mücmel-i Fasihî, III, s.185.

(9)

Ali Rıza YAĞLI

JHS 227 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

edilmiĢse de aynı yıl içinde azledilmiĢ ve yerine Hâce ġemseddin Muhammed Simnanî53 tayin edilmiĢtir.54

Hâce Pir Ahmed’in mesai arkadaĢlarından Emîr Cafer Tebrizî, Hâce Gıyaseddin Seydî Ahmed bin Hâce Nizameddin Ahmed Andhoyî/ Gıyaseddin Endhodî’den55 önce görev yapmıĢtı.56 Hâce Gıyâseddin Seydî Ahmed, Safer 838h/ Eylül 1434’te Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî’ye Ģerik olmuĢ ve 20 ġaban 839/ 9 Mart 1436’da vefatına kadar bu görevi sürdürmüĢtür.57 Diğer bir Ģerik vezîr ise Emîr Alâeddin Ali ġekanî/Mir Ali ġekanî58 idi. Emîr ġekanî, Hâce Pir Ahmed, vezârete tayin edilmeden kısa bir süre önce azledilerek ġiraz’a görevlendirilip Hâce Nureddin Muhammed Kemal meselesi için gönderilmiĢti. Emîr ġekanî, ġiraz’da onun mal ve mülküne el koyacaktı.59 Bu vezîr, birkaç yıl Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî ile Ģerik olarak vezîrlik makamında bulunmuĢtu. 3 Safer 845/23 Haziran 1441’de görevde olduğu bilinen Emîr Alâeddin Ali ġekanî ile Hâce Gıyâseddin arasında muhalefet baĢ göstermiĢ ve bu çekiĢme sonucunda Emîr Alâeddin Ali ġekanî, 845h/1441-1442’de vezîrlik makamından azledilmiĢti.60 Ancak buna rağmen ġahruh Mîrza tarafından vezîrlik makamına Ģerik olarak tayin edilen Hâce ġemseddin Ali Balice/Hâce ġemseddin Muhammed bin Hâce bin Hâce Mahmud Senaî61 için Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî muhalefet etmiĢ62 ve bu tavrı Ģerik görev süresince de devam etmiĢti.63 Görev ortağı tarafından kendisine karĢı yapılan muhalefete rağmen Hâce ġemseddin Ali Balice, ġahruh Mîrza’nın ölümüne kadar görevde kalmıĢtı.64

Hâce Gıyaseddin’in uyguladığı politikalarla devletin sistemli bir hale gelmesinde en azından kendi görev alanında büyük bir katkı sağladığı görülmektedir. Emîr Timur ve ġahruh Mîrza devri vezîrlerinden olan Hâce Gıyaseddin Salar Simnanî, defter tutarak emîr ve devlet erkânından topladığı paraları buraya kaydetmiĢti.65 Ancak Âsârü’l-Vüzera’da Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hâfî için “önemli konular için yazılı açıklama yapmak ve defter tutmak ve kayda almak onun zamanında ortaya çıktı diyebiliriz.” ifadesi büyük bir önem arz etmektedir.66

Timurlu vezîrlik müessesesinin temel görevi az önce de belirtildiği üzere malî konulardı.

Hâce Gıyaseddin’in bu alanda görev yaptığı kaynaklarda verilen bilgiler arasındadır. Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed, her yıl hazineye kayda değer getirisi olan Herat’a bağlı Yahyaabad

53 Hâce ġemseddin Muhammed Simnanî, ġahruh Mîrza’nın I. Azerbaycan Seferi’nde 824h/6 Ocak 1421-25 Aralık 1421’de Türkmen askerleri tarafından öldürülmüĢtür. Mücmel-i Fasihî, III, s.247.

54Mücmel-i Fasihî, III, s.235.

55 Seyfeddin Hacı bu isimle vermektedir. Âsârü‟l-vüzera, s.344.

56 Bu vezîr hakkında “Hâce Gıyaseddin Ahmed ile vezîrlik yaptı ve o zamanlara yakın bir dönemde de sonsuzluk diyarına gitti.” ifadesi yer almaktadır. Âsârü‟l-vüzera, s.343-344.

57Düstûrü‟l-vüzera, s.357-358; Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 2/Ġng. Terc. 352; Âsârü‟l-vüzera, s.344; Mücmel- i Fasihî, III, s.275; Ravzatü‟s-safa, VI-II/X, s.5420, 5429.

58 Seyfeddin Hacı bu isimle vermektedir. Âsârü‟l-vüzera, s.344.

59 Mücmel-i Fasihî, III, s.228.

60Düstûrü‟l-vüzera, s.358, 360-361; Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 3/Ġng. Terc.352; Âsârü‟l-vüzera, s.344;

Mücmel-i Fasihî, III, s.290; Ravzatü‟s-safa, VI-II/X, s.5444-5445. Hâce ġemseddin Âlâ Simnanî, birkaç kez divânda Emîr Alâeddin Ali ġekânî’nin hatalarını ortaya çıkardığı görülmektedir. Düstûrü‟l-vüzera, s.360.

61Seyfeddin Hacı bu isimle vermektedir. Âsârü‟l-vüzera, s.344.

62 Hâce Gıyaseddin bu tayinden ötürü evden çıkmayıp üç gün divânda huzura çıkmayacaktı. Ancak ġahruh Mîrza’nın gazabından korktuğu için ertesi gün divâna gelmiĢti. Düstûrü‟l-vüzera, s.361.

63 Hâce ġemseddin Ali Baliçe Simnanî, Ģerik görev yaptığı Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hâfî’nin divânda olmadığı bir vakit, ġiraz’dan gelen arzlara yazılı ve mühürlü cevap vermiĢti. Hatta Hâce Pir Ahmed bu duruma kızmıĢsa da ġahruh Mîrza’nın gazabından korktuğu için ertesi gün divâna gelmek zorunda kalacaktı. Düstûrü‟l-vüzera, s.361;

Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 4/Ġng. Terc. 353.

64Düstûrü‟l-vüzera, s.354, 361; Âsârü‟l-vüzera, s.344; Mücmel-i Fasihî, III, s.290.

65Âsârü‟l-vüzera, s.336.

66Âsârü‟l-vüzera, s.342.

(10)

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

JHS 228

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

köyünü Safiyeddin bin Hâce Abdulkadir Guyende’ye kiraya vermiĢti. Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed Hâfî ile Ģerik görev yapan Emîr Alâeddin Ali ġekânî’ye, ġahruh Mîrza tarafından birbirlerinin iĢlerini incelemesi hakkında buyruk verilmiĢti. Bu emîr üzerine Emîr Alâeddin Ali ġekânî, hesaplarda bir tutarsızlık fark edince kontrol etmek amacıyla bu köye gidecekti.67 Ayrıca, 3 Safer 845/23 Haziran 1441’de Hâce Gıyâseddin Pir Ahmed ve Emîr Ali ġekânî’nin vilayet-i harc ve mallarını toplamakla görevli olduğu görülmektedir.68 Hâce Pir Ahmed ve Hâce ġekanî Cam’ın raporunu verirken, buranın muhasebesini iyi bilen Hâce Balice’nın kısa raporu etkili olmuĢ ve ardından Alâeddin Ali ġekânî vezîrlik görevinden azledilmiĢti.69 Fakat Habibü’s-siyer’de Hâce ġekanî ve Hâce Pir Ahmed arasında da anlaĢmazlık olduğu ve tarafların birkaç kez zimmete para geçirme konusunda ġahruh Mîrza’ya konu hakkında bilgi verdikleri söylenmektedir.70 Verilen bu bilgiler Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed’in malî alanda faaliyetlerini gösteren emsallerdendir.

Hâce Gıyaseddin, reayanın hukukuna ve fakirlerin refahına da özen göstermiĢtir.71 Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hâfî’nin meziyetlerinden biri de yaptırdığı imaretler idi. O, Horasan vilayetinde birçok büyük imaret faaliyetinde bulunmuĢtu. Onun hakkında “devleti zamanında büyük bir imaret yaptırdı, onun böyle eserleri ve yadigârları çoktur.” ifadesi kullanılmaktadır.72 Hâce Pir Ahmed, ileri gelen din adamlarından ġeyh Zeyneddin Ebu Bekir el-Hafî’nin 2 ġevval 838/ 1 Mayıs 1435 Pazar günü vebadan ölmesinin ardından onun için Herat’ta DerviĢabad’da bulunan mezarına büyük bir türbe inĢa ettirmiĢti.73

Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hâfî’nin faaliyet gösterdiği diğer bir alan ise ordudur. O, ġahruh Mîrza’nın ölümünün ardından hizmetinde bulunduğu Mîrzalar zamanında iki ayrı yerde askerî görevde görülmektedir. Hâce’nin, siyasî istikrarın bozulduğu döneme rastgelen bu iki askerî görevi de Baysungur Mîrza’nın oğlu Sultan Muhammed Mîrza’nın hizmetinde idi.

Sultan Muhammed Mîrza, Alaüddevle ile mücadele ettiği sırada Hâce Gıyaseddin’i Radekân’da bırakmıĢ ve uruğunun baĢına uruk emîri olarak tayin etmiĢti.74 Hâce’nin ikinci askerî görevi ise yine Sultan Muhammed Mîrza’nın 854h./1450’de Ebu’l-Kasım Babür Mîrza ile mücadelesi sırasında Tus vilayetindeki Agruk’u Hâce Gıyaseddin’e havale etmesi olacaktı.75

Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî, Timurlu Devletinde bilinen birkaç hacı vezîrinden birisi idi.76 Hâce, Mîrzaların ölümü ya da yenilgisi sonucu tesis edilen yeni yönetimlerde azledilmeden vezârete tayin edilmiĢti. Ancak, 857h./1453’te Ebu’l-Kasım Babür Mîrza’nın huzuruna çıktığı vakit Mîrza, Hâce’nin hazinesinde birikenlere el koymuĢtu ve Hâce, büyük bir olasılıkla bu olayla birlikte azledilmiĢti. Kendisinden iki yüz tümen alınmasının ardından Hâce, fakirlik ve acı içinde ölmüĢtü.77 Âsârü‟l-vüzera’da azledilme iĢinin Emîr Hasan Ali’ye havale olunduğu ve iki yüz tümen alınarak Ģehit edilmesiyle birlikte bütün halkın bu ölüme

67Düstûrü‟l-vüzera, s.358-359; Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 3/Ġng. Terc. 352.

68Düstûrü‟l-vüzera, s.360.

69Düstûrü‟l-vüzera, s.360-361; Mücmel-i Fasihî, III, s.290.

70Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 3/Ġng. Terc. 352.

71Düstûrü‟l-vüzera, s.354-355; Âsârü‟l-vüzera, s.342.

72Düstûrü‟l-vüzera, s.354; Âsârü‟l-vüzera, s.342.

73Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 12/Ġng. Terc. 357, Farsça metin 48/Ġng. Terc. 377. Hondmir, Muhammed Hafî’nin mezarına imaret yaptırdığını bildirmektedir. Düstûrü‟l-vüzera, s.354.

74Tezkiretü‟ş-şuara, II, s.108-109.

75Ahsenü‟t-Tevârîh, s.294.

76Hâce, ġahruh Mîrza’nın 850h./1447’de ölmesinin ardından hacca gitmiĢ ve döndüğünde Sultan Muhammed Mîrza’nın hizmetine girmiĢti. Âsârü‟l-vüzera, s.342.

77Düstûrü‟l-vüzera, s.356-357; Âsârü‟l-vüzera, s.342-343; Matla„-ıSa„deyn, II/II, s.730; Ravzatü‟s-safa, VI-II/X, s.5532.

(11)

Ali Rıza YAĞLI

JHS 229 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

çok üzüldüğü bildirilmektedir.78 Habibü‟s-siyer’de ise iĢkenceye maruz kaldığı ve iki milyon Kepekî dinar/ iki yüz tümen cezaya çarptırıldığı bildirilmektedir.79 Hâce, ölünce kendi yaptırmıĢ olduğu ġeyh Zeyneddin Hafî’nin türbesine defnedilmiĢti.80 Ġsfizarî ise, Hâce Gıyaseddin’in Haf’taki Hercerd kasabasında bulunan ġeyh Zeynelmille-veleddin Tayabadî/

Mevlana Zeyneddin Ebu Bekr Tayabadî’nin mezarının bulunduğu Medrese-i Gıyasiyye’de defnedildiğini belirtmektedir.81 Hakkında “hiçbir vezîr o kadar refah ve mal sahibi olamadı.”82 bilgisinin yer aldığı Hâce Gıyaseddin’in oldukça büyük bir mal varlığına sahip olduğu görülmektedir.

Sonuç

Timurlu devrini anlatan hemen bütün kaynaklar, Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî’nin vezîrlik müessesini belirli bir düzene soktuğunu ve kendisinden sonra gelen vezîrlerin de onun yolundan gittiğini ifade etmektedir. Hâce Pir Ahmed, Timurlu vezîrlerinin meziyetlerinin tamamını kendisinde barındıran bir Ģahsiyet ve memurdu. O idarî ve malî alanda, askerî görevlerde, imaret konusunda faaliyetlerde bulunmuĢtu. Hatta görev süresinin yaklaĢık kırk yıl olması, beĢ ayrı Mîrzanın hizmetinde bulunması, hacı olması gibi Timurlu Devleti’nde kendisinden önce ve sonrasındaki vezîrlerin hemen hiç birinde olmayan özellikleri de Ģahsında taĢıyan bir vezîrdi. Bu sebeple kendisine verilen “Nizamülmülk Tusî” lakabının da ne kadar yerinde olduğu görülmektedir. Nizamülmülk Büyük Selçuklular için, ReĢideddin Fazlullah Ġlhanlılar için ne ifade ediyor ise Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed de Timurlular için onu ifade etmektedir. Bundan dolayı Hâce Pir Ahmed Hafî’nin hayatı, esasında Timurlu Devleti teĢkilatında var olan vezîrlik kurumunun bir minyatürü niteliğindendir.

Kaynakça

AKA, Ġsmail, İran‟da Türkmen Hâkimiyeti (Karakoyunlular Devri), TTK. Yayınları, Ankara 2001.

---, Timurlular Devleti Tarihi, Berikan Yayınları, Ankara 2010.

ALAN, Hayrunnisa, Bozkırdan Cennet Bahçesine Timurlular, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul 2007.

---, “Timurlularda Vezîrlik Müessesesi”, XIV. Türk Tarih Kongresi (9-13 Eylül 2002), TTK Yayınları, Ankara 2005, s.97-106.

---, “Timürlülerde Hükümranlık AnlayıĢı Kaynaklar ve Uygulama”, Ölümünün 600. Yılında Emîr Timur ve Mirası Uluslararası Sempozyumu (26-27 Mayıs 2005), Ġstanbul 2007, s.13-22.

ALĠNGE, Curt, “Moğol Kanunları”, (Çev. CoĢkun Üçok), AÜ. Hukuk Fakültesi Dergisi, IX/III, Ankara 1952, s.235-261.

BARTHOLD, W., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, (Haz. Hakkı Dursun Yıldız), TTK Yayınları, Ankara 1990.

78Âsârü‟l-vüzera, s.343.

79Habibü‟s-siyer, IV, s. Farsça metin 12/Ġng. Terc. 357, Farsça metin 48/Ġng. Terc. 377.

80Ravzatü‟l-cennet, II, s.219; Ravzatü‟s-safa, VI-II/X, s.5532.

81Ravzatü‟l-cennet, II, s.219; Matla„-ı Sa„deyn, II/II, s.730. Ancak Hondmir, mezar ve medrese imaretini ayrı olarak vermektedir. Düstûrü‟l-vüzera, s.354.

82Âsârü‟l-vüzera, s.342.

(12)

Timurlularda Vezîrlik Müessesesi ve Hâce Gıyaseddin Pir Ahmed Hafî

JHS 230

H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

---, Uluğ Beg ve Zamanı, (Çev. Ġsmail Aka), TTK Yayınları, Ankara 1997.

Ca’ferî b. Muhammed el-Hüseynî, Târîh-i Kebîr (Tevârîh-i Enbiya ve Mülûk), (Çev.

Ġsmail Aka), TTK Yayınları, Ankara 2011.

CLAUSON, Sir Gerard, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford University Press, Oxford 1972.

CZAPLĠCKA, M.A., The Turks of Central Asia in History and at the Present Day, Oxford 1918.

DevletĢah, Tezkiretü‟ş-şuara, II, (Çev. Necati Lugal), MEB Yayınları, Ankara 1967.

DONUK, Abdülkadir, Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Unvan ve Terimler, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1988.

Ebu’l Gazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime, (Haz. Muharrem Ergin), Tercüman 1001 Temel Eser, Basım Yeri ve Yılı Yok.

Fasih Ahmed bin Celaleddin Muhammed Hafî, Mücmel-i Fasihî, III, (NĢr. Muhammed Ferruh), Bastan-MeĢhed 1339.

Gazi Zahirüddin Muhammed Babur, Vekayi, II, (Çev. R.R. Arat), TTK Yayınları, Ankara 1987.

Hâfız Abru, Zübdetü‟t-tevârih, II, (NĢr. Seyyid Kemal Hac Seyyid Cevadî), Tahran 1372.

Hasan-ı Rumlu, Ahsenü‟t-tevârîh, (Çev. Mürsel Öztürk), TTK Yayınları, Ankara 2006.

Hondmir, Düstûrü‟l-vüzerâ, (NĢr. Said Nefisî), II. Baskı, Tahran 1317.

---, Habibü‟s-siyer, IV, (Ed. W.M. Thackston), Harvard 1994.

Ġbni ArabĢah, Acâibu‟l-Makdûr fî Nevâib-i Timûr (Bozkırdan Gelen Bela), (Çev. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, Ġstanbul 2012.

Ġbni Haldun, Mukaddime, I, (Çev. Zakir Kadirî Ugan), II. Baskı, MEB. Yayınları, Ġstanbul 1968.

KANAR, Mehmet, Farsça-Türkçe Sözlük, Deniz Kitabevi, Ġstanbul 2000.

Kemaleddin Abdürrezzak Semerkandî, Matla„-ı Sa„deyn ve Mecma„-ı Bahreyn, II/I-II/II, (NĢr. Abdulhüseyin Nevaî), Tahran 2004.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, “Hâce”, İslam Ansiklopedisi, V/I, MEB, Ġstanbul 1987, s.20-24.

LAMBTON, Ann K.S., “Diwân”, Encyclopedia of Islam², II, Leiden-Brill 1991, s.323- 337.

---, “Wâzir”, EI², XI, Leiden 2002, s.192-194.

MANZ, Beatrice Forbes, The Rise and Rule of Tamerlane, Cambridge University Press 1989.

---, Timurlu İran‟ında İktidar, Siyaset ve Din, (Çev. Dilek ġendil), Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2013.

Muhammed bin HondĢah bin Mahmud Mirhond, Ravzatü‟s-safa, VI-I/IX- VI-II/X, (NĢr.

CemĢid Kiyanfer), Tahran 1380.

(13)

Ali Rıza YAĞLI

JHS 231 H i s t o r y S t u d i e s Volume 6 Issue 5 September

2014

Muineddin Muhammed Zemçî-i Ġsfizârî, Ravzatü‟l-cennet fî Evsaf-ı Medinet-i Herat, II, (NĢr. Seyyid Muhammed Kazım Ġmam), Tahran 1338.

Oğuz Destanı, (Trc. Zeki Velidî Togan), Enderun Yayınları, Ġstanbul 1972.

ÖGEL, Bahaeddin, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, I-II, I. Baskı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981.

---, Türklerde Devlet Anlayışı, BaĢbakanlık Basımevi, Ankara 1982.

Seyfeddin Hacı ibn-i Nizam Ukaylî, Âsârü‟l-vüzera, (NĢr. Mir Celaleddin Hüseynî Urmevî (Muhaddih)), Tahran 1337.

SPULER, Bertold, İran Moğolları, (Çev. Cemal Köprülü), TTK Yayınları, Ankara 2011.

SÜMER, Faruk, Karakoyunlular, I, TTK Yayınları, Ankara 1992.

ġerefüddin Ali Yezdî, Zafernâme, (Çev. D. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, Ġstanbul 2013.

T.H., “Vezîr”, İslam Ansiklopedisi, XIII, MEB, Ġstanbul 1986, s.309-314.

Timur ve Tüzükâtı, (Trc. Mustafa Rahmi), Tabhane-i Âmire, Ġstanbul 1339.

Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, I, (Haz. R.R.Arat), TDK Yayınları, Ankara 1999.

---, Kutadgu Bilig, II, (Haz. R.R.Arat), TDK Yayınları, Ankara 2003.

ZAMAN, Muhammed Kasım, “Wazir”, Encyclopedia of Islam², XI, Leiden 2002, s.185- 188.

Referanslar

Benzer Belgeler

Romanya Kralı ise, son Almanya İmparatoru ve Prusya Kralı nın mensub bulunduğu Hohenzollern hanedanı prenslerinden olub 93 Harbi'nden bir müd­ det evvel ve

“T arkan’ın Babası” son yolculuğuna Şişli Camii’nin musal­ la taşından çıkarken, 10 yaşındaki küçük Tarkan ve 9 yaşında­ ki Tan sanki birer resimli roman

Gü­ nün birinde , Saray bacalarının birin - de çıkan küçük bir yangın, fırsat olarak kullan ılır, bu yangının Şehtab tarafından yapıldığı söz b irliğ

Sadrazam da HUsrev paşa idi HUsrev paşa tanziınatı benimse mediği için ihtiyarlığı sebep gös­ terilerek azil ve Boğazieinde ika mete memur eui'di. Bundan

G ünü, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın yanısıra çok sayıda şair ve şiirseverin katılım ıyla gerçekleşti. A KM 'nin21 M art programının dolu olması nedeniyle

Şiirleri ve türküleri okurken bir anda onun görkemli sesinden dinlediğimiz ezgilerin kaynağına iniyoruz; yazılarını ve söyleşileri okurken de.

Bugün saat 19.30’da Batıkent Ergazi Mahallesi Yekta Güngör Özden Parkı’nda düzenlenecek “Ate şe Semah Duranlar” başlıklı programda Gülcihan Koç, Dertli Divani ve

1 Temmuz gününün program ı oldukça yoğundur. Sivas Kültür Merkezi'nin konferans salonu tıklım tıklım dolmuştur. İzleyicilerin çoğunluğu ayaktadır. Salonun içindekiler