Ç
Mehmet Ünver
‹NSANLAR YAfiADIKÇA
Ayfle Suri’nin Divanlar›
Ayfle Suri’nin
Her insanın yaşamında yer etmiş ve ömrünün sonuna kadar da etkisinden kurtulamayacağı bazı özel kişiler vardır. İşte Ayşe Suri de benim için o çok özel kişilerdendir.
Çocukluk günlerimi her an›msay›fl›mda muhitimizin dik yokufllar›
bafl›nda oturup, onun iflten dönüflünü bekleyiflimiz gelir akl›ma. Ço- cuklar kimseyi bofluna sevmezler. Bir bildikleri vard›r. Vapurunun iskelemize yanaflt›¤›n› görür görmez yokuflun bafl›nda onu bekleme- mizin nedeni; karfl›l›¤›nda alaca¤›m›z ödüldü. Çantas›nda her zaman için bizlere verecek sürprizleri olurdu Ayfle Suri’nin: Hepimize bi- rer gofret, ya da fleker. Kan ter içinde o dik yokuflu ç›karken heyecanla kendisini bekleyen bizlerin umutlar›n› bir kez bile bofl ç›kartmam›fl, adeta görev edinmiflti bunu.
Neredeyse annemiz yafl›nda olma- s›na karfl›n ona genellikle ad›yla hitap ederdik. Bazen de “Suri teyze” diye seslenirdik. Asla k›zmazd› ve çantas›n- da hep bizi mutlu edecek bir fleyleri olurdu. Bo¤aza bakan flirin bir bahçe içindeki tek katl› kulübesiyse kelime- nin tam anlam›yla bir harikalar diya- r›yd›. Mahallede hiç kimsenin evinde olmayan eflyalara sahipti. Bunlar›n içinde bizi en fazla etkileyeni; birbirine doksan derecelik aç›yla yerlefltirdi¤i iki divan ve onlar›n
tam köfle noktas›n- daki bofllukta bir düfl gibi duran ahflap müzik dolab›yd›. ‹lk bak›flta ceviz a¤a- c›ndan yap›lm›fl bir komodini and›rsa da dolap kapaklar›n›n yerinde, çal›nan pla-
¤›n sesini odaya hat- ta bahçeye kadar gümbür gümbür ya- yan kocaman hopar- lörleri olan bir ci- hazd›. Orta kapa¤›
aç›ld›¤›nda dönen platosu ve ucunda bir kristal i¤ne tak›l›
kolu bulunan ana
ses ayg›t› ortaya ç›kard›. Ona bakmak bile bizleri büyülerdi.
Ayfle Suri, sadece Pazar günleri izinli olurdu. Bütün hafta onca zor flartlarda çal›flmas›na karfl›n tek dinlen- me gününde evindeki divanlara cüm- bür cemaat yay›l›p, akflama kadar do- laplardan indirdi¤imiz plaklar› bang›r bang›r çalmam›za ses ç›kartmazd›.
Ayr›ca salonun ortas›ndaki büyük, maun yemek masas› üzerinde, mevsi- mine göre muz, portakal, elma gibi meyveler koydu¤u bir porselen çanak bulunurdu. O zamanlar muz, öyle her ailenin al›p da çocuklar›na yedirebile- ce¤i kadar ucuz bir meyve de¤ildi.
Belki k›rk y›l›n bafl›nda girerdi evleri- mize. Ayfle Suri ise neredeyse kendisi hiç yemedi¤i halde masas›ndan eksik etmezdi o bal tatl›s› muzlar›:
"Suri teyze, muzlardan birini yi-
yebilir miyim?"
"Yavrum ben zaten siz yiyesiniz diye koyuyorum o muzlar›. Elbette ye. Al, bir tane de kardefline götür."
Onun s›cac›k kiflili¤iyle daha bir cazip hale getirdi¤i flirin kulübesine tüm mahalle halk› doluflup, nefleyle geçirdi¤imiz y›lbafl› geceleri yaflam›- m›n en unutulmaz an›lar› içinde yer
BD EYLÜL 2011
Ayrıca salonun ortasındaki büyük, maun yemek masası üzerinde, mevsimine göre muz, portakal, elma gibi meyveler
koyduğu bir porselen çanak bulunurdu.
B
al›r. Bizler dahil bütün efl ve dostunu o küçücük eve davet eder, haftalar ön- cesinden gecenin heyecan›n› yaflama- ya bafllard›k. Sabah›n karanl›¤›nda ifle gidip gece yar›lar› yorgun arg›n evine dönebilen Ayfle Suri’nin nas›l olup da iki arada, bir derede onca yeme¤i ve zeytinya¤l› mezeyi yetifltirebildi-
¤ine flafl›p kal›rd›k. Aç›kças› komflula- r›n›n hiçbiri de buna ak›l s›r erdiremez- di. Öte yandan y›lbafl› gecesi gelip de rengârenk örtülerle kapl› divanlar›n›n üstünde yerimizi ald›¤›m›zda görkemli bir ziyafet masas› bizleri bekliyor olurdu. Ayfle Suri’nin insan› rahatlatan
anaç varl›¤› m›, yoksa bacak kadar çocuklar› koskoca adamlarm›fl gibi ciddiye al›p, onlarla her fleyi konufla- bilmesi miydi ona bunca ba¤lanmam›- z›n nedeni? Tek bildi¤im; en s›k›nt›l›, en bunalt›l› zamanlar›m›zda bile onun
bir sözünün, bir gülüflünün yüre¤imizi
›s›t›verdi¤iydi.
Bu durum yaflam›n gri yüzüyle ta- n›flmaya bafllad›¤›m›z ergenlik ve de- likanl›l›k ça¤lar›nda daha belirgin bir flekilde ortaya ç›kmaya bafllad›. Sade- ce kiflisel varl›¤› de¤il, ayn› zamanda seneler boyunca içinde yaflad›¤› flirin kulübesinin her bir noktas›na sinmifl olan “Suri teyze s›cakl›¤›” da o küçü- cük evi bizim için gerçek bir s›¤›nak haline getirmiflti. Öyle ki gençlik y›l- lar›ndan bafllayarak gö¤üslemek zo- runda kald›¤›m›z tüm maddi ve ma- nevi sorunlar için Ayfle Suri’nin evi, özellikle de goblen örtülerle kapl› di- vanlar› bizler için gerçek birer terapi merkezi olup, ç›k- m›flt›. Bir zamanlar çeyizi için ifllemifl oldu¤u örtüler ve yast›klarla dekore etti¤i o divanlar adeta her derde deva birer mucize gibiy- diler. Tepeden t›r- na¤a sinir, stres yüklü oldu¤um za- manlarda bile o di- vanlardan birine uzan›p, d›flar›da rüz- gârla savrulan a¤açlar›n dallar›n› sey- rederken dal›verdi¤im uykulardan uyand›¤›mda yeniden do¤mufl gibi oluyordum. Kimselerin anlayamad›¤›
bir büyü vard› o divanlarda. Bir sürü derde batm›fl olarak ve afl›r› gergin
Tepeden tırnağa sinir, stres yüklü olduğum
zamanlarda bile o divanlardan birine
uzanıp, dışarıda rüzgârla savrulan ağaçların
dallarını seyrederken dalıverdiğim
uykulardan uyandığımda yeniden doğmuş
gibi oluyordum.
H
bir ruh haliyle uzand›¤›m o yumuflac›k fliltelerde kestirdi¤im en fazla bir sa- atlik uykunun ard›ndan dünyaya toz- pembe gözlüklerle bakan, iyimser, munis bir insan olarak uyan›yordum.
‹flin kötüsü ayn› sokaklarda birlikte büyüdü¤ümüz arkadafllar ve onlar›n arkadafllar› da Ayfle Suri’nin divanla- r›n›n büyüsünü keflfetmifller, iç dünya- lar›n›n yetiflkinlik günlerinde karfl›lafl- t›klar› s›k›nt›lara gö¤üs gerebilmesinin yolunun o flirin evin efli¤inden içeri ad›m atmaktan geçti¤ini ö¤renmifl- lerdi. “Mucize terapi” divanlar›nda yatmak art›k s›raya binmiflti.
Örne¤in büyük bir firmada yöneti- ci olarak çal›flmaya bafllayan dünün çocuklar›ndan biri; “bu evin havas›n›
içime çekti¤im an inan›lmaz bir rahat- lama duygusu yafl›yorum, acaba ço- cukluk y›llar›m›n kokusu mu sinmifl bu odalara” diyerek uyuma terapisi ald›¤›m cam kenar›ndaki divan keyfi- me ortak ç›km›flt›. Ayn› arsalarda bü- yüdü¤ümüz bu arkadafl›m›z son dere- ce stresli bir iflte çal›fl›yor, ömrünün yar›s› ifl seyahatlerinde geçiyordu.
Buna karfl›n art›k ne zaman Ayfle Su- ri’nin kap›s›ndan içeri ad›m›m› atsam, divanlardan birine üstünde tak›m el- bisesi oldu¤u halde uzanm›fl olarak buluyordum onu. Aç›kças› bozuluyor- dum. Belki biraz bencillik olacak ama o divanlar›n büyüsünü ve iyilefltirme gücünü sadece kendim için istiyor- dum. Hatta bir seferinde Suri teyzeye:
“Bu Ahmet de iki de bir ne geli- yor? Üstelik buradan tafl›nd›lar. Gide- cek baflka yer mi yok?” diye sitem et- mifltim. Onun yan›t›ysa hâlâ kulakla-
r›mdad›r:
"Unutma, sen de, o da bu divanlar- da büyüdünüz. Senin kadar onun da hakk› var gelmeye"
Bir k›fl günüydü. Bir sürü kiflisel sorunun üst üste gelmesi nedeniyle iyice bunalm›flt›m. Do¤ru düzgün uy- ku uyuyam›yor, afl›r› bir stresle birlikte çarp›nt› ve unutkanl›k yafl›yordum.
Ne yapaca¤›m› bilemez haldeydim.
Çareyi, buz gibi bir ayaz›n insan›n kulaklar›n› dondurdu¤u fiubat saba- h›nda kendimi sokaklara atmakta bul- dum. Saatlerce o sokak senin, bu so- kak benim yürüdü¤üm halde içimdeki daralt› azalmam›flt›. Sonunda Suri tey- zenin evi akl›ma geldi. Sobas› flimdi gürül gürül yan›yor olmal›yd›. Ad›m- lar›m› h›zland›rd›m. Kap›y› açt›¤›mda yan›lmad›¤›m› anlad›m. Kahve koku- suna kar›flm›fl tatl› bir s›cakl›k yüzüme vurdu. Hal hat›r sorma fasl›ndan sonra derdimin derman› olacak divanlara yöneldim. Bir de ne göreyim:
Hiç tan›mad›¤›m bir han›m üstün- deki elbiselerle divana uzanm›fl, tabiri caizse dünya y›k›lsa duymayacak bir uykuya dalm›fl durumdayd›.
Heyecanla sordum:
"Kim bu han›m?" Yan›t: "Tan›- mad›n m› ayol bizim Asuman".
Yaklafl›p yüzüne bakt›m ve o za- man, ilkokul ça¤lar›ndayken ayn› so- kakta oturup, ayn› s›ralarda okudu¤u- muz Asuman’› tan›d›m. Y›llard›r gör- memifltim. Büyük bir seyahat flirketin- de yönetici oldu¤unu duymufltum.
fiaflk›nl›¤›m› gören Suri teyze aç›kla- ma yapt›:
"Son zamanlarda iflleri pek iyi de-
BD EYLÜL 2011
t›m. Uyand›¤›mda hem bede- nimin hem de ruhumun hafif- ledi¤inin, bafl›m› zonklatan çarp›nt› ve stresin yok olup gitti¤inin ayr›m›na vard›m. Gö¤süm ferahlam›fl, adeta yeniden do¤mufl gibi capcanl› olmufltum. Otuz senedir görmedi¤im Asuman daha önce uyan- m›fl, gülümseyerek bana bak›yordu.
Yan yana oturup eski an›lardan, o ev- de geçen güzel günlerimizden bahset- meye bafllad›k.
Ayfle Suri mutfakta kahve pifliri- yordu. Çocuklu¤umuza flahitlik etmifl olan maun büfesinden ç›kartt›¤› fin- canlarda sundu¤u kahvelerimizi soh- bet eflli¤inde içtik. Sonra dilek tutup fal kapatt›k. Suri teyze fincan›mda at gibi murat, bal›k gibi k›smet, devlet kap›s›ndan hay›rl› haberler ve yüklüce para ç›kartt›.
Vedalafl›p ayr›l›rken kayda de¤er ve ileride an›msanacak bir gün daha geçirdi¤imin ayr›m›ndayd›m. Öte yan- dan günü gelip de bunlar› sizler için yazaca¤›m akl›ma gelmemiflti o an. • mehmetunver@butundunya.com.tr
¤ilmifl, çok bunalm›fl, az›c›k stres ata- y›m diye ç›k›p geldi iflte"
Divanlardan biri iflgal edilmiflti.
Ya¤ma yoktu. Benim de terapiye ge- reksinimim vard›. Asuman filan dinle- meyip di¤er divana uzand›m. Ayfle Suri’nin as›rl›k komodininden ve ilk gençli¤imize damgas›n› vurmufl olan müzik dolab›ndan yay›lan eskimifl ah- flap kokusunun eflli¤inde Asuman’›, çocukluk günlerimizi, Bo¤aziçi’ni kuflbak›fl› gören eski bir konaktan çev- rilme olan ilkokulumuzdaki an›lar›
düflünürken bedenim çekilmeye baflla- d›. Divan beni kendine çekiyor, her saniye biraz daha hafifliyordum. Sonra gözlerimin önünden eski flilepler, ço- cuklu¤umun tramvaylar›, flimdi yerle- rinde apartmanlar olan yemyeflil bah- çeler, bostanlar, rengârenk boyal› ka- y›klar›yla kay›khaneler, iskelelere ya- naflan vapurlar, babam›n götürdü¤ü 19 May›s törenlerindeki bandolar geç- meye bafllad›. Derken uyuya kalm›fl-