• Sonuç bulunamadı

ARKEOLOJİK BULUNTULARIN KONSERVASYONU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ARKEOLOJİK BULUNTULARIN KONSERVASYONU"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KVK406

Ahşap Malzeme Bilgisi ve Bozulmaları

ARKEOLOJİK BULUNTULARIN KONSERVASYONU

(2)

ARKEOLOJİK BULUNTULARIN KONSERVASYONU

 Ahşap eserler üretildiği dönemde kullanım amacına uygun olarak kullanıldığı yere göre, işlevini yitirdiğinde, taşınır kültür varlığı olarak; müze teşhiri, deposu ya da mimaride yapı elemanı olarak farklı ortam koşullarında bulunabilmektedir.

 Eserlerin üretildiği ahşap türü, yapım tekniği, kullanıldığı yer ve kullanım

şekli gibi değişkenler ahşap kültür varlıklarının bozulma sürecini doğrudan

etkilemektedir. Bozulma nedenlerinin ve ne tür bozulmalar olduğunun doğru

tespit edilmesi ancak eserin bulunduğu ortam koşullarının ve durumlarının

doğru bir şekilde tespit edilmesi ile mümkün olmaktadır.

(3)

ARKEOLOJİK BULUNTULARIN KONSERVASYONU

 Bir eserin konservasyonu kazı alanında başlar. Bu nedenle kazı planı yapılırken konservasyon uygulamalarına da en baştan yer verilmelidir.

 Kazı alanında mutlaka koruma uzmanları bulunmalıdır. Kazı alanında

eserlerin güvenli bir şekilde korunmalarını sağlayacak bir arazi

laboratuvarı ve eserlerin koruma işlemlerinin yapılacağı tam teşekküllü bir

konservasyon laboratuvarı olması da temel gereksinimdir. Kazı alanında

en az müdahale esas olmalıdır. Amaç, eserin konservasyon laboratuvarına

en güvenli biçimde ulaşmasını sağlamaktır.

(4)

ARKEOLOJİK BULGULARIN KONSERVASYONU

 Arkeolojik kazılardan ve batıklardan çıkarılan ahşap buluntular çoğunlukla rutubetli toprakta, bataklıklarda, göller ya da denizlerde yüzlerce yıl kalmış eserlerdir. Böyle eserlerde ahşabın rutubeti, lif doygunluğu noktasının çok üzerinde olduğundan rutubet derecesi belirtilirken, ıslak ya da suya doymuş ifadesi kullanılmaktadır.

 Islak toprak ve turbalık toprak altında ya da tatlı suda ve deniz suyunda uzun süre kalan her ahşapta rutubet yükselmesinden başka, hücre çeperleri komponentleri de bakteriler tarafından bozulmaya uğratılmaktadır.

Turbalık, asidik torf toprağından oluşan, ölmüş bitkilerden meydana gelmiş sulak alanların genel adıdır.

(5)

 Genel olarak suya doymuş ahşapta öncelikle nişasta ve şeker gibi suda çözünen maddeler, daha sonra suda çözünen tuzlar, renk maddeleri, tanenler ve diğer maddeler yıkanmaktadır.

 Zamanla gerçekleşen hidroliz nedeniyle hücre çeperlerindeki selüloz

ve hemiselüloz parçalara ayrılıp dağılmakta ve hücre çeperindeki

mikrofibriller arasında boşluklar artmakta, geriye sadece odun

dokusuna destek veren bir lignin ağı kalmaktadır.

(6)

 Hücrelerde kalan lignin ve absorbe edilen su ahşabın şeklini korumakta ve selüloz miktarındaki kayıp ahşabın toplam hacmi içinde fazla değişime neden olmamaktadır. Çünkü gözeneklerin artışı ile ahşap bir sünger gibi suyu çekerek hacmini suyla tamamlamakta ve suya doymuş objeler ıslak tutulduğu sürece şekillerini korumaktadır. Eğer bu durumdaki ahşap açık hava şartlarına maruz bırakılırsa fazla suyun buharlaşması ve yüzey gerilim kuvvetleri etkisi sonucunda zayıflamış hücre çeperlerinde çoğunlukla geri dönüşümü olmayan kollaps meydana geldiğinden ahşapta önemli daralma, çarpılma ve şekil bozuklukları ortaya çıkmaktadır.

 Ahşaptaki daralma miktarı: Mevcut suyun miktarına ve selülozun

parçalanma derecesine bağlı olarak değişmektedir.

(7)

 Suya doymuş ahşapta selüloz ve hemiselüloz parçalara ayrılıp dağılırken, lignin çok daha uzun yıllar sonra parçalanmaya başlamakta ve lignin bozunmaya başladığında odun dokusunda bozulan kimyasal bileşikler nedeniyle oluşan boşluklar tüm hücre boşlukları ve mikrofıbriller arası boşluklar dahil, suyla dolmaktadır

Resim1 :Yk 3 batığına ait ileri derecede bozulmuş suya doymuş ahşap

(8)

 Suya doymuş ahşaptaki mevcut suyun miktarı aşağıda verilen formül yardımıyla belirlenmekte ve çoğunlukla ahşap içerdiği suyun miktarına göre sınıflandırılmaktadır.

Islak ahşabın ağırlığı-Tam kuru ahşabın ağırlığı

 Su Miktarı %= ---X100

Tam kuru ahşabın ağırlığı

(9)

Suya doymuş ahşap taşıdığı su miktarına bağlı olarak üç sınıfa ayrılmaktadır

 I : % 400’ün üzerinde su içeren ahşap

II : % 185-100 arasında su içeren ahşap

 III : % 185’den az su içeren ahşap (Bu sınıfa giren geniş yapraklı ağaç odunlarının konservasyonu çok güçtür.)

Resim 2: Suya doymuş ahşap eser (YK buluntusu)

(10)

 Verilen oranlardaki suya doymuş ahşap açık havada kurutulursa daralmakta, çarpılmakta, lif yönüne paralel çatlaklar oluşmakta ve orijinal şeklini kaybetmektedir.

 Böyle eserlerde odun dokusunun orijinal yapısı sadece hücre çeperlerinde bulunan suyla korunmaktadır. Su buharlaştırılıp çıkartılırsa ahşabın yüzeyinde çekmeye zorlayan kuvvetlerin etkisi ile zayıflamış hücre çeperleri birbirinden kopmakta ve odunun yapısı bozulmaktadır.

 Hücre kollapsı çoğunlukla geri dönmediğinden ilk olarak ahşabın

kurumamasını güvence altına almak gerekmektedir.

(11)

Resim 3: Ahşabın SEM görüntüsü

Suya doymuş ahşap

örneğinde ikinci hücre

çeperleri geniş ölçüde

değişmiştir. Bozulmuş

ahşap normal ahşap

özelliklerini kaybetmiş

ve hücreler çökmüştür.

(12)

Suya Doymuş Ahşapta Tespit ve Bozulmanın Değerlendirilmesi

 Suya doymuş ahşap genellikle siyah, ıslak ve süngerimsi, hoş olmayan bir

koku ile gözlemlenir. Ahşap eserler yıllar boyunca su altında korunmuş

olsalar da yapısal dayanıklılıkları büyük ölçüde azalmış ve önemli madde

kayıpları olmuş olabilmektedir. Bu madde kaybı her zaman açık ve görünür

şekilde değildir. Suya doymuş bir ahşap sağlam görünebilir, fakat parmakla

bastırılınca ezilip ufalanacak kadar kötü durumda olabilmektedir. Bazı

durumlarda ahşabın dış bölgeleri çok yumuşak olsa da iç bölgelerdeki ahşap

dokuları daha sert ve sağlam olabilmektedir. Konservasyon çalışmasından

sonra kuru haldeki ahşapta bu homojen olmama durumu daha da belirgindir.

(13)

Arkeolojik Buluntularda Hasarın Tespiti

 Ahşap eser kullanıma bağlı olarak tahrip edilmiş olabileceği gibi yapılan niteliksiz ek ve onarımlar ile, terk edildikten sonra uzun süre bakımsız kalmış olabilmektedir. Eserde meydana gelen hasarlar mantarlaşma, böceklenme, mekanik bozulma, nem etkisine bağlı ayrışma gibi ahşabın bünyesine zarar veren etmenler tespit edilmelidir. Uygulanacak yöntemler bunlara göre belirlenir.

 Suya doymuş ahşabın durumunu belirlemek için yapılan analizlerin hepsi, mevcut hasarın derecesini ve genişliğini tanımlama ile birleştirilmektedir.

Hasarın nedeninin incelenmesi de büyük öneme sahip olduğundan bulunan

objeler genellikle; taşıdıkları su miktarına, hacim ağırlık değerine ve eserrin

durumuna göre hasar tespiti yapılmaktadır.

(14)

 Eserdeki su miktarı odun dokusunun hasar derecesine bağlı olarak düzensiz bir şekilde değiştiğinden, su miktarının ve su dağılımının belirlenmesi önemlidir.

 Hacim ağırlık değerinin bulunması, suya doymuş ahşapta bozulmanın belirlenmesi bakımından iyi bir gösterge olabilmekte ve aşağıdaki formül ile hesaplanmaktadır.

Tam kuru ağırlık

Hacim Ağırlık Değeri (gr/cm3) = ---

Suya doymuş hacim

(15)

 Hacim ağırlık değerinin bulunması ile ahşabın üretildiği ağaç türünün selüloz miktarı hesaplanabilmektedir.

 Suya doymuş ahşabın durumunun belirlenmesinde, kimyasal kompozisyonun analizi ve odun yapısının mikroskop altında incelenmesi metotları da kullanılmaktadır. Analizlerde tespit edilen en yumuşak bölgedeki düşük selüloz miktarı, en yüksek rutubet miktarına işaret etmekte ve bununla ilgili olarak ahşabın bozulma derecesini vermektedir

 Ahşap, su altında yeterli oksijen olmayan şartlarda bırakıldığında uzun zaman

korunabilmektedir. .Oksijen yokluğu ile bozulma hızını azaltmaktadır.

(16)

Suya doymuş Ahşabın Depolanması

 Sualtı arkeoloji buluntuları, kara yerleşmelerindeki kalıntılara oranla daha iyi korunmuş durumda olabilmektedir. Ancak, arkeolojik sualtı çalışmalarında bulunan ahşabın üzerini örten tortu tabakasının kaldırılması, ahşabın uzun süre denge içinde bulunduğu ortamın değişmesine fiziksel, kimyasal ve biyolojik bozulma sürecinin hızlanmasına neden olmakta, su ortamından atmosfere taşınması ise basınç değişikliği, ısı ve ışık

farklılıklarına yol açmaktadır.

Resim 4: Ahşap sandıklarda geçici olarak depolanan suya doymuş kadırga parçaları YK

(17)

 Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için sualtından çıkarılan eserler depolanacakları yere taşınıncaya kadar turba, çim ve samanla ya da doğal liflerden yapılmış torbalarla kaplanmakta ve zaman zaman sulanmakta ya da eserin çıkarıldığı yerde toprakta bir çukur kazılıp suyla doldurulduktan sonra eser, su ve hava geçirmeyen bir alüminyum folyo ile kaplanarak burada bekletilmektedir.

 Başka bir yöntem olarak, suya doymuş ahşap parçalar depolanacakları yere

taşınırken, biraz suyla birlikte su geçirmeyen folyo torbalar içerisinde

paketlenmektedir. Ayrıca, metal tanklar, fıçılar, küvetler ve plâstik folyo ile

kaplanmış ağaç sandıklar hem taşıma hem de geçici depolar olarak

kullanılabilmektedir.

(18)

 Genel kural olarak suya doymuş ahşap, ıslak depolanmakta ayrıca, renkli ahşaplar güneş ışığında renklerini kaybettiğinden karanlıkta saklanmaktadır.

 Denizden çıkarılan ahşap kısa süre depolanacaksa deniz suyunda

bekletilebilmesi uygun olmakla beraber, uzun süre depolanacaksa mantar ve

bakteri gelişmesini önleyici karışımlar ilâve edilmiş tatlı suda muhafaza

edilmektedir.

(19)

Depolanan suya doymuş ahşapta karbon-14 metodu ile yaş tayini yapılacaksa mantar gelişmesini önleyecek kimyasal maddeler kullanılmamasını ve depolama süresince şu koşullara uyulmasını önermektedir.

 Suya doymuş ahşap depolanacağı ortama alınmadan önce, üzerindeki

çamur ve mil tabakalarından arındırılmalıdır.

(20)

 Depolandıkları yerde ışık yoğunluğu mümkün olduğu kadar düşük tutulmalı, kesinlikle doğrudan gelen güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

 Depolamada derin tanklar kullanılarak, çözeltideki oksijen seviyesi düşük tutulmalıdır.

 Depolamanın yapıldığı yerin sıcaklığı yüksek olmamalı ve kesinlikle donma noktasına kadar düşürülmemelidir.

 Elle müdahale mümkün olduğunca az olmalıdır.

(21)

 Depolanma sırasında suya doymuş ahşabın yüzeyinde küf mantarları gelişmesini önlemek için biositler kullanılmakla beraber, biositler zamanla etkisini kaybettiğinde bakteri gelişmesinin artabileceğinden ince işlemeleri olmayan buluntular için, gölet salyangozu veya tatlı su levreği kullanılmasını önerilmektedir.

 Depolama aşamasından sonra, suya doymuş ahşap yine temizlenmekte

ve üzerindeki lekeler uzaklaştırıldıktan sonra sağlamlaştırma

işlemlerine geçilmektedir.

(22)

 Suya doymuş ahşabın üzerinde bulunan tortuların, hümik asidin ve demir bileşiklerinin uzaklaştırılması için konservasyon öncesi ahşabı, akan tatlı suda veya saf suda temizlemek en güvenli yol olarak kabul edilmektedir.

 Bu işlemler yeterli olmazsa, ahşap 60°C’ye kadar ısıtılmış su ile tekrar

yıkanmakta, yine 3 hafta asetik asit, 3 hafta destile su, 3 hafta %5

sodyum hidroksit ve 3 hafta yine destile su içerisinde bekletilmektedir

(23)

 Metal-ahşap birleşimi kompozit eserlerde ya da özellikle yapımında çok sayıda metal eleman kullanılan gemilerde demir korozyon ürünlerinin varlığı da konservasyonun ilk aşamalarında dikkate alınması gereken bir durumdur. Çünkü demir, ahşap gömülü durumdayken korozyona uğrar ve korozyon ürünleri daha gömülü olduğu ortamdayken ahşabın yapısına nüfuz eder

 Bu problem, gemilerin konservasyonu yapılacağında ve konservasyon

yönteminde PEG kullanıldığında daha da önemli hale gelir.

(24)

 Asit hidrolizi gibi olumsuz etkiler nedeniyle konservasyondan önce, demir bileşiklerini ahşaptan uzaklaştırmak gerekir. Yapılan bazı deneylere göre bu işlem zaman alıcı olmakla birlikte serbest demir iyonları mevcut olduğu sürece uzun vadede korumayı baltalayacak kimyasal bozulmanın devam etmesi muhtemeldir.

Resim 5: PEG ile işlem görmüş ve dondurularak kurutulmuş, asidik suya doymuş ahşap örneği

(25)

 Ahşap üzerinde kalın tabakalar halindeki demir birikintilerini çözmek için ahşabı, %3.5 konsantrasyondaki hidroklorür asit içerisinde bekletilmek gerekmektedir.

 Çünkü işlem sonrası asit kalıntılarını ahşaptan uzaklaştırmak güçleşmekte ve alkalide yıkamak gerekmektedir. Bu nedenle batıklardan çıkarılan demir oksitlerle lekelenmiş ahşabı %3’lük hidroklorik asit çözeltisinde 6 hafta bekleterek demir lekelerinden arındırdıktan sonra, asidik hale gelen pH’yı sodyum hidroksitle 6-8 arasında bir değere getirmişlerdir.

 Ayrıca pH’nın nötr hale getirilmesi için seyreltilmiş amonyak çözeltileri

de kullanılabilmektedir.

(26)

 Ahşap üzerindeki demir birleşiklerini uzaklaştırmak için %5’lik sodyum içerisinde disodyum tuzu EDTA da kullanılmaktadır.

 Bir başka öneri olarak, ahşap üzerindeki demir lekeleri uzaklaştırmak için sodyum sülfür çözeltisi de kullanılabilmektedir.

 Demir tannatın oluşturduğu siyah lekelerin ağartılmasında ise ahşap, 4

ml konsantre amonyak ve 4 ml %30luk hidrojen peroksidin bir litreye

tamamlanmasıyla hazırlanan çözeltide bekletilmektedir

(27)

 Suya doymuş ahşabın üzerine yapışan çamur ve lekeler kaldırılıp, temizlendikten sonra tüm objeler numaralandırılmakta, ölçümlendirilmekte, fotoğrafları çekilmekte ve objeleri boyut değişikliğine karşı korumak için son konservasyon işlemine kadar rutubetlerini muhafaza etmeleri sağlanmaktadır.

 Gemi gövdeleri gibi büyük ve bölünemez ahşap parçalar söz konusu

olduğunda, kurumayı önlemek amacıyla objelere devamlı serin tatlı su

püskürtülmesi mantarların, bakterilerin ve alglerin istilasını büyük ölçüde

önlemektedir

(28)

 Suya doymuş ahşabın depolandığı havuzlardaki durgun suya biyositlerin ilâve edilmesi zorunludur. Bu amaçla en fazla kullanılan biyositler arasında borik asit/boraks karışımı (7/3 ya da 4/7 oranında) ile konsantrasyonu

%1’den % 4’e kadar değişen kuarterner amonyum bileşikleri

bulunmaktadır.

Resim 6: YK batıklarından 11. yüzyıla ait bir kadırganın serin tatlı su püskürtülerek depolanması.

(29)

Arkeolojik Buluntularda Kullanılan Konservasyon Madde ve Metotların Özellikleri

Arkeolojik buluntuların konservasyonunda kullanılan madde ve metotlarda bulunması önerilen özellikler şu şekildedir.

 Suda çözünen bir stabiiizasyon maddesi hücre çeperine nüfuz edebilecek parçacık boyutunda olmalı, odun dokusunda bulunan su ile yer değiştirebilmeli ve bu işlem sonrasında hücre çeperlerinin şişkinliklerini muhafaza etmelerini sağlamalıdır.

 Seçilen konservasyon maddesi sadece eserde boyut stabilizasyonunu

garanti etmemeli, daha sonra yapılacak işlemler için ahşapta gerekli

direnci de sağlamalıdır.

(30)

 Stabilizasyon maddeleri düzensiz hava rutubeti söz konusu olan ortamlarda ahşabın higroskopisitesini mümkün olduğu kadar düşürebilmelidir.

 Stabilizasyon maddeleri ahşap üzerindeki metal kısımları korozyona uğratmamalı, odun dokusundaki tuzlarla yer değiştirmemeli ve tortu bırakarak sıvı madde akışına engel olmamalıdır.

 Ahşabın absorbsiyonunu iyileştirmek için sıcaklık normal süreden biraz

daha uzun tutulursa, konservasyon maddeleri ayrılıp, dağılmamalıdır.

(31)

 Ahşabın içerisindeki suyun, suyla karışmayan bir konservasyon maddesi ile yer değiştirmesi istenirse, başka bir çözücü sıvı kullanılmalı, seçilen solventler hem ahşaptaki suyun tamamını çıkartmalı hem de yeterli miktardaki stabilizasyon maddesinin odun dokusu içersine taşınmasını garanti etmelidir.

 Konservasyon metotları ise, gemi enkazı gibi büyük objeler de dahil olmak üzere

suya doymuş her türlü ahşapta en düşük maliyetle odun dokusundaki suyun hızla

değiştirilmesine izin vermelidir. Ancak, günümüzde henüz bu istekleri tamamen

karşılayan bir metot geliştirilmemiştir.

(32)

Suya Doymuş Ahşapta Kullanılan Konservasyon Metotları

Arkeolojik buluntulardan elde edilen suya doymuş haldeki ahşap eserlerin konservasyonunun temeli iki işleme dayanmaktadır:

 1. Ahşaptaki fazla su çıkarılmaya başlandığında, odun dokusunu sağlamlaştıracak ve mekanik direnç kazandıracak bir maddeyi daldırma metodu ile ahşabın içerisine yerleştirmek (örneğin; PEG gibi).

 2. Ahşaptaki fazla suyun daralma ya da çarpılmayı önleyen bir işlemle

çıkarılmasını sağlamak (örneğin; bir çözücü kullanarak ya da

dondurarak kurutma işlemleri).

(33)

 Tuzlu sudan çıkarılan ahşapta herhangi bir işlem yapılmadan önce, çözünen tuzların büyük kısmı temizlenmelidir.

 Tuzların konsolidasyon işleminden önce kaldırılmaması, ahşap üzerinde beyaz tuz kristallerinin birikmesine (çiçeklenmeye) neden olmaktadır.

 Diğer önemli bir konu, ahşap eser üzerinde demir bir parça varsa ya da işlem görmüş ahşabın depolandığı ortamda bulunan diğer malzemelerde herhangi bir demir komponenti kalıntısı bulunuyorsa, konservasyon işlemi üzerinde olumsuz etki yapabilme olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır.

 Suya doymuş ahşabın konservasyonunda kimyasal, fiziksel ve fıziko-

kimyasal metotlardan yararlanılmaktadır.

(34)

Fiziksel ve Fiziko-Kinıyasal Metotlar

 Suya doymuş ahşapta stabilizasyon çalışmalarında uygulanan

fiziksel metotlardan ilk akla gelen eseri kurutmaktadır. Ancak, kazı

işlemlerinden ya da batıklardan suya doymuş halde çıkarılan ahşap

açık hava etkileri altında kurumaya maruz bırakıldığında yapısı

zayıfladığından, aşırı biçimde daralmakta, kırılma eğilimi artmakta

ve çürüme süreci tekrar başlamaktadır.

(35)

 Çoğu konservasyon işlemlerinin ahşabın kurutulması prensibine

dayandırılmasının amacı, odun dokusundaki rutubeti (suyu) ortadan

kaldırarak çürüklüğü sınırlandırmaktır. Fakat bu durumda, ahşabın

zayıflayan yapısının aşırı biçimde daralması ve harap olması eğilimi

artmaktadır. Yani, fiziksel yöntemlerle konservasyonda karşılaşılan en

önemli problem, böyle bir bozunma olmaksızın ahşabı kurutmaktır.

(36)

DONDURARAK KURUTMA YÖNTEMİ

 Kurutma gerilmeleri sıvı yüzeyinde meydana gelir ve bu yüzey ortadan kaldırılarak bundan kaçınılabilir. Bunu yapmak için ahşap içindeki sıvı dondurulur ve daha sonra bu sıvı ahşaptan süblimleşmeyle uzaklaştırılır.

Süblimleşme vakum altında veya atmosferik basınçta gerçekleştirilebilir. Fakat, ahşap hücre lümenindeki serbest su donduğunda genleşerek eserde çatlaklara neden olacağından ve hücre duvarındaki bağlı su uzaklaştırıldığında çekme, parçalanma ve çatlaklar meydana geleceğinden bu işlem sudan direkt yapılmamalıdır.

 Ahşaba dondurarak kurutma öncesi kimyasal bir malzeme içeren çözelti

emdirilir. Bu işlem, ahşabın sudan direkt dondurarak kurutulmasında gördüğü

hasara karşılık ortaya konmuş bir çözümdür.

(37)

 Fiziksel metotlardan dondurarak kurutma ya da suyunu çekme işlemleri bir vakum düzeneği gerektirdiğinden çok pahalı ve sınırlı bir kapasiteye sahip olmakla beraber, dondurarak kurutma işlemi ile polietilen glikol işlemi birleştirildiğinde, suya doymuş ahşabın alındığı ortam şartlarına yakın şartlarda çok yumuşak bir teknik sağlandığı belirtilmektedir

 Gemi enkazı gibi büyük ahşap parçaların stabilizasyonunda kullanılan normal

basınçta dondurarak kurutma metodu, yaygın bir metot olarak bilinmektedir.

(38)

 Suya doymuş ahşabın kurutulması aşamasında aşırı daralmayı önleyebilmek için tabloda verilen metotlardan başka, yeni geliştirilen bir metot olan süper kritik kurutma tekniği de kullanılmaktadır. Bu metotda kullanılan süper kritik sıvı, termodinamik kritik noktasının üzerindeki bir sıcaklık ve basınçtaki herhangi bir maddedir. Bu sıvı, katı maddeler içerisinde bir gaz gibi yayılma kabiliyetine sahiptir ve bir sıvı gibi kimyasal maddeleri çözer.

 Bu özellikler süper kritik sıvıyı organik çözücüler yerine kullanma olanağı

da sağlamaktadır. Karbondioksit ve su en fazla sıklıkla kullanılan süper

kritik sıvılardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmalarda Cu(II), Pb(II) ve Cd(II) ağır metal katyonlarının kaolen bazlı kil mineralleri üzerinde, hümik asidin bulunmadığı ve bulunduğu ortamlardaki tek başına ve

Eğer aynı sübstituent molekülde iki veya daha fazla bulunuyorsa, bunlar yan yana (iki tane için di, üç için tri, dört için tetra, beş için penta, altı için hekza

Ahşabın hücre çeperi direnci, çekme, eğilme ve şok direnci üzerinde önemli bir etkiye sahip olan selüloz, iğne yapraklı ağaçlarda %35-40, geniş

Böcekler ve çürüklük yapan mantarlar, sadece aerobik şartlarda odun dokusu olabilmekte, böcekler çoğunlukla 1-5 yıl süren aktiviteleri sonucunda ahşabın yüzeyinde ve

 Emprenye; toksik özellikteki kimyasal bir maddenin mantarlar, böcekler, termitler, deniz canlıları tarafından besin maddesi olarak kullanılan hücre zarının zehirli

Bu metotları uygulayan tesislerde ahşap malzeme çelik bir kazan içerisine yerleştirilmekte, yüksek ve alçak basınç uygulamaları ile malzemenin içerisine

Dolayısıyla kadınlar, performatif gösterileri, özel alan sayılan salonlardan çıkmak, mücadeleyi tanıtmak, feminist kolektif bir kimlik oluşturmak,

Orta yafllarda zevk için yap›lan fiziksel aktivitenin geç yafl- larda demans ve AH geliflme riskini azalt›p azaltmad›¤›n› arafl- t›r›ld›¤› çal›flmada (2006)