• Sonuç bulunamadı

RETORİĞİN KÖKENLERİ VE ERKEN DÖNEM TARİHİ 1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "RETORİĞİN KÖKENLERİ VE ERKEN DÖNEM TARİHİ 1"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BÖLÜM İKİ

RETORİĞİN KÖKENLERİ VE ERKEN DÖNEM TARİHİ

1

Retorik tarihte belirli bir anda ortaya çıkmamıştır.

Bunun yerine evrimleşmiş, düşünce ve ifade arasında ilişki hakkında bilincin gelişimi ile gelişmiştir.

Richard Leo Enos

Retorik tarihi kökenlerini tanımlayan tarihsel yaklaşımlardan oluşur ve bu bölüm bu yolla bir tarih yaklaşımı oluşturacaktır. Buna rağmen retorik tarihi, kesin bir başlangıç sahipliği olarak dans tarihinin sahip olabileceğinden daha fazla başlangıç noktasına sahip olamaz. İnsan oğlu, sadece hareket etmek değil anlatım olarak kapasitesinin farkına vardığında, dans başlamıştır.

İnsanların sembolik kapasitelerini sadece iletişim aracı olarak kullanmak değil, amaçlarını gerçekleştirmek için bazı planlar içinde kullandıklarında retorik başlamıştır. Bundan dolayı, amaçları gerçekleştirmek için sembol kullanımının planlanması olarak retoriğin kesin tarihi bilinememesine rağmen, özel bir kültürel gelenek içinde onun sistematik sunumu tarihsel olarak konumlanabilir.

Retorik tarihi, birkaç benzer tarih veya sanat veya disiplinde olduğu gibi, oldukça gelişmiş toplumlar grubu olarak, sekizinci yüzyıldan üçüncü yüzyıla kadar Yunan şehir devletleri ile, batı geleneği içinde başlamıştır, ama Yunan tarihi içinde retoriğin başlangıç tarihini veya retoriğin Yunan çalışmalarını başlatan söylem hakkında bu fikirleri bilmek zordur. Richard Leo Enos, dokuzuncu yüzyılın homerosla ilgili yazın içinde sunulmuş bulunan dilin gücü hakkındaki kuramlara dikkat çekmiştir. Homerosla ilgili yazın içinde, Enos üç işlev bulmuştur: keşifsel (heuristic), tartışmalı (eristic), ve ikna yollu (protreptic).2

Kısaca, söylemin keşifsel (heuristic) işlevi, ister gerçeklik, kavrayış veya isterse “kişisel farkındalık” olarak bu ortaya çıkarız (keşif) dir. Söylemin keşifsel (heuristic) işlevi, diğer insanlara etkin şekilde düşünce ve duygularımızı aktarabileceğimiz araçların keşfedilemsi yetisi olan “yaratıcı yöntemler”e (the inventive processes) temel teşkil eder.3 Söylemin ikinci işlevi, olan, tartışmalı (eristic) işlev, “dilin kendi içsel gücü”ne bizi yönlendirir.

Tartışmalı (eristic) söylemin izah eden, cezbeden, uzlaştıran aynı zamanda

1 Herrick, James A. (2005).” The Orıgıns And Early Hıstory Of Rhetorıc” The History and Theory of Rhetoric An Introduction, 3.Baskı, Boston : Allyn and Beacon, SS.31-53.

2 Richard Leo Enos, Greek Rhetoric before Aristotle , IL: Waveland, 1993, 4.

3 Enos, 5.

(2)

yaralayan gücünü ifade eder.4 Üçüncü işlev olan, dilin ikna edici(protreptic) işlevi, “(kelimelerin) insan düşüncesini değiştirmek veya yönetme kapasitesini.” ifade eder.5 Bu dilin insanı, diğerlerini düşündükleri gibi düşünmeleri, davranmalarını istedikleri gibi davranmalarına ikna etmeye muktedir faillere (agent) dönüştürme gücüdür. Dilin bu üç işlevi - keşifsel (heuristic), tartışmalı (eristic), ve ikna yollu (protreptic)- Retoriğin sistematik çalışması temellendirilmeden yüzyıllar önce keşfedilmişti.

ANTiK YUNAN’DA RETORİĞİN YÜKSELİŞİ

Hitabetin (veya retoriğin) sistematik çalışması, muhtemelen M.Ö. 467 civarında Sicilya Adasının Syracusa şehrinde ortaya çıkmıştır. İsmi Hieron olan tiran ölür ve tiranın müsadere ettiği arazilerin hangi aileye ait olduğu üzerine tartışma çıkar. Retorikçi Corax, yurttaşlara kendi iddialarını mahkemede kabul ettirmek için savunma eğitimi teklif eder. Corax aynı zamanda görünüşe bakılırsa Syracusa’daki reformların yönetiminde önemli bir rol oynamıştır.6 Onun hitabet eğitimi ile ilgili sistematik yaklaşımı diğerleri tarafından hızla uyarlanmış ve profesyonel eğitmenler ve Sofistler olarak bilinen retorik uygulayıcıları tarafından Atina ve diğer Yunan Şehir Devletlerine (polis) taşınmıştır. Bir çok Sofiste, yüksek meblada paralar ödeyenlere retorik öğrettikleri büyüyen Atina şehri cazip gelmişti. Michael Billig’in yazdıklarına göre “beşinci yüzyılın ikinci yarısında, Atina, nüktelikle cevap verme, iyi bir ses tonu ve tartışma sevgisi ile dolu biri için muhteşem imkanlar sunuyordu.

Sonuç olarak, “Abdera’lı Protagoras, Elis’den Hippias, Leontini’den Gorgias, Keos (Iulis) adasından ,Prodicus gibi çevre yerleşimlerden Yunanistanın bütün bölümlerinden şöhret ve istikbal arayışıyla geldiler.”7

Niçin sofistler yalnızca bu özel zamanda retorik hizmetleri için böyle hazır bir pazar buldular? Retoriğin popülerliği M.Ö. altıncı ve beşinci yüzyıllarda, özellikle Atina olmak üzere bir kaç Yunan şehir devletinide muazzam değişime uğrayan etiye sahipti. John Poulakos, Sofistlerin, Yunan kent devletlerinin ufkunda ortaya çıktıklarında, kendilerini aristokrasiden demokrasiye: anormal bir kültürel değişimin ortasında bulduklarını yazdı. Devlet adamı Solon (M.Ö.638-559) Atina’da temel demokratik reformları uyguladı ve daha sonar Cleisthenes, Ephialtes ve özellikle Perikles (M.Ö.495-429) demokratik değişimi daha da ileri götürdü. Poulakos, Yunan politik sistemi içindeki bu değişikliklerin “yeni tür bir eğitim ihtiyacı yarattığı, bu eğitimin sınırlı demokrasinin yeni siyasetini içerdiğine” işaret etmiştir.8 “Aile ünvanı, sınıf kökeni ve mülkiyet büyüklüğünün belirtilmesinin sürdürülmememesi ile mahkemeler ve yasama meclisine katılabilen orta sınıfın gücü artmıştır.9 Eski varlıklı ailelerin “mecliste, konseyde ve mahkemelerde liderlik için gereken donanımların eğitimini almaya gücü hala yeterken, yeni system “eskiden

4 Enos, 6.

5Enos, 7-8.

6 Jane Sutton, "The Marginalization of Sophistical Rhetoric and the Loss of History," in Rethink-

ing the History of Rhetoric, ed. Takis Poulakos (Boulder, CO: Westview, 1993), 87.

7 Michael Billig, Arguing and Thinking (Cambridge: Cambridge University Press, 1987), 35.

8 J. Poulakos, "Terms for Sophistical Rhetoric," in Rethinking the History of Rhetoric:

Multidisciplinary Essays on the History of Rhetoric, ed. Takis Poulakos (Boulder, CO:

Westview, 1993), 53-74, p. 56.

9 J. Poulakos, 57.

(3)

olduğundan, farklı kökenler, meslekler ve ekonomik statüler karşısında iktidarın daha geniş bir dağılımını garanti ediyordu.”10

Çok sayıda insan politik arenaya girerken, kişisel başarıda ve kamusal etkide anahtar factor, sınıf olmaya devam etmedi bunun yerini ikna edici konuşma yeteneği aldı. Demokratik reformlar, “daha önce ihtiyaç duyulan demokratikleşme sürecini tamamladı. Atinalı erkekler, kentin siyasal ve yargısal işleri hakkında dinleme, anlama ve konuşma yetilerini geliştirdi.”11 Ayrıca, hepsi yurttaşların konuşma kapasitelerine dayanan, mahkemeler, yasama meclisi, belirli festivaller ve cenaze törenleri, Yunan şehir devletleri içinde yaşanm için çok önemliydi

H. D. F. Kitto, Yunalıların “Polis” olarak bildiği “şehir”in her şeyden önce, Yunanlılar için ne anlama geldiğini açıkladığı yazısında, Yunanlılar kendilerini bağımsız Polise bağlıyan bir tutkuya sahipliği- Yunanlının kafasında Polisi, Yunalı ile barbarı ayıran farkın belirtisi: Polisi, her Yunanlının yaşamak isteyeceği zekice ve sorumlu yaşamdan anladığı her şeyi yaşayabilme imkanı olarak tanımladı.12 Demokratik reformlarla birlikte, polisteki siyasal yaşam, konuşmalarla ve tartışmalarla yönetilir hale geldi. Tiranlar diğer milletleri işkence ve kamçıyla yönetebilirlerdi: Yunanlılar kendi kararlarını ikna ve tartışma ile aldılar.13 Bu durumda herkes için retorik eğitim ihtiyacı açıktı.

Açıktı belki ama herkese değil. Atina’da demokratik reformlarının kadınlara etkisini bu bölümün sonunda tartışacağız.

Sofistler, Yunanlı yurttaşlara sözlü söylem sanatını özellikler argüman geliştirme ve onları daha geniş bir kitleye ikna anlamında sunma eğitimini teklif eden serbest kişilerdi. Hak sahibi yurttaşlar, daha önce Yunanistan’da mevcut olmayan bir şeyi, sebebi etkili kamusal kullanım olan bir eğitimi yarattı.14

Antik Yunan olarak düşündüğümüz şeylerden çoğu, eğitimin ruhun ahlaki olarak güçlenmesini sağlayan –temelde müzik ve edebiyat- ve bedenin güçlenmesini sağlayan fiziki eğitime ayrıldığıdır. Bizim çağdaş düşüncemizde yüksek eğitim, bu anlama yeteneğini keskinleştirmek amacıyla geliştirilmiş çalışmaları neredeyse hiç bilinmiyordu. Erkek çocuklar yedisinde eğitime başlarlar ve genellikle bir müzik öğretmeni bir okuma yazma eğitmeni (rakamları da öğreten) ve atletik eğitmeni olurdu. Erkeklerin çoğunun bu temel eğitimi alırdı, çünkü “Atina demokrasisi bütün erkek yurttaşların okur

10 Susan Jarratt and Rory Ong, "Aspasia: Rhetoric, Gender, and Colonial Ideology," in Reclaiming Rhetorica: Women in the Rhetorical Tradition, ed. Andrea Lunsford (Pittsburgh, PA: University of Pittsburgh Press, 1995), 14.

11 Jarratt and Ong, 14.

12 H. D. F. Kitto, The Greeks (1951; Baltimore, MD: Penguin Books, 1968), 120.

13 Jacqueline de Romilly, The Great Sophists in Periclean Athens, trans. Janet Lloyd (Oxford:

Clarendon Press, 1992), 30.

14 John Poulakos, Sophistical Rhetoric in Classical Greece (Columbia: University of South Carolina Press), 16-17.

(4)

yazar olduğu varsayımıyla çalışmaktaydı.” Eğitim faydalı becerilerin geliştirilmesi ve geleneksel Yunan değerlerinin aktarılmasına odaklıydı.15

Bu nedenden dolayı Jacqueline de Romilly Sofistlerin, her hangi birine bu eğitimi teklif etmelerinin Atina yaşantısında “büyük yeniliğin” başlatması olarak ifade etmiştir. Atina’da resmi eğitim oldukça basitti ve halkın küçük bir kısmının faydalanması ile sınırlıydı. Onun yazdığına gore, sofistlerden önce, hatta Atinada eğitimle ilgili daha fazla ne söylendiğini gösterir hiçbir şey bulunmamaktadır.16 Ve Yunanistanda başarı, kamusal konuşma sanatının ustalığını gerektirmekteydi.

Sofistler, ‘kişisel ilişkilerinde uygun özeni, bundan dolayı evini en iyi yönetmeyi, ve şehirde gerçek iktidara sahip olabilmek için devlet işlerinde de hem konuşmacı hem eylem adamı olmayı’ öğretebileceklerini gururla duyurdular.17 Her “reklam” (advertising) bir çok Atinalı genç erkek için dayanılmaz cazipti ve Sofistlerin hem varlıkları hem de etkileri büyüdü.

Sofistler tarafından önerilen eğitimin yeni tarzı, taş ustalığı gibi pratik bir sanat içinde bir kişinin yetiştirilmesi değildi. Bunun yerine, siyasal yaşama katılmaları ve finanssal girişimlerinde başarı için ihtiyaç duyulan dil yetilerinin ustalığını teklif ediyordu. Sofistlerin retorik eğitimi bundan dolayı bir çok Yunan yurttaşı için başarıya yeni bir kapı açmaktaydı.

Yunanistan’da, retorik, kültür ve eğitimin temel düşüncesi olarak alglandı ve bu konum batı tarinin çok sonraki dönemlerine kadar aynı kaldı.18 İkna edici konuşma yeteneği uzun sure Yunanlılar tarafından değerli kabul edildi ama doğal bir yetenek veya tanrının bir armağanı olarak görüldü.

Bununla birlikte, retorik eğitimi Yunan eğitiminde oldukça kurumsallaşmış ve eğitimli ve nüfuslu birinin başlıca göstergesi olarak görülmeye başlamıştı..D.Rankin, “dördüncü ve beşinci yüzyıl Atinasında konuşulan kelimenin tesirinin oldukça güçlü olduğunu ve çok fazla dikkat çekebildiğini”

yazmıştı.19 Susan Jarratt ve Rory Ong bunun doğru olduğunu ve bunun nedeni olarak Yunanlıların “insanların muhakeme ve eylemlerinin kaderlerini belirlediğini ve bunun düşünce ve konuşmalarınca biçimlenebileceği” kabulü olduğunu savunmuşlardır.20 Bu varsayım, göstergesi Yunanlıların gittikçe artan oranda Tanrının insan kaderini belirlediği fikrini reddetmesi ve bunun yerine insan kaderinin rasyonalite ve ikna edici konuşma ile biçimlendiğinden oluşan yeni fikri konumlandırması olan, düşüncede köklü bir değişimi işaret eder.

15 Maurice Balme and Gilbert Lawall, Athenaze: An Introduction to Ancient Greek Book II (New York: Oxford University Press, 1991), 105-106.

16 Jacqueline de Romilly, The Great Sophists in Periclean Athens, trans. Janet Lloyd (Oxford:

Clarendon Press, 1992), 30.

17 W. K. C. Guthrie, The Sophists (Cambridge: Cambridge University Press, 1971), 20.

18 John Poulakos, "Toward a Sophistic Definition of Rhetoric," Philosophy and Rhetoric 16 (1983): 35—48; Josiah Ober, Mass and Elite in Democratic Athens: Rhetoric, Ideology, and the Power of the People (Princeton, NJ: Princeton University Press, 1989).

19 H. D. Rankin, Sophists, Socratics and Cynics (London: Croom Helm, 1983), 15. Other helpful discussions of this period in Greek thought, and of the Sophists, include: Harold Barrett, The Sophists (Novato, CA: Chandler and Sharp, 1987); G. B. Kerferd, The Sophistic Movement (Cambridge University Press, 1981); J. Sallis, Being and Logos (Atlantic Highlands, NJ: Humanities Press, 1986).

20 Jarratt and Ong, 12.

(5)

Yunanistan’da bir demokratik siyasal sistem için retoriğin merkeziliği de göze çarpmaktaydı. Richard Enos buna “antik Yunan’da retoriğin bir disiplin olarak düşünüldüğünü, eğitimlerinin bir parçası olarak Kabul ettiklerini özellikle demokrasi ile yönetilen bu şehirlerde, bu toplumların çalışması için pratik göründüğünü” eklemiştir.21 M.Ö.dördüncü yüzyıl sürecince Yunanlılar, kamusal konuşmanın kuramını ve pratiğini yeni bir isimle retorik (rhetorike) olarak adlandırmaya başlamışlardır. İronik olan, Yunan kamusal yaşantısı ve eğitimi için çok önemli olan retorik sanatının sofist olarak adlandırılan yabancı hocalarca Atina ve diğer şehirlere getirilmiş olmasıdır. Bu ilgi çekici rtorikçilerin (rhetoricians) eylemleri, inançları ve ünleri yakından incelemeye değerdir. Ama önce, antik Yunanda mahkemelerin nasıl yönetildiğinin kısa bir açıklaması, hitabette kişisel konuşma yeteneğinin bir Atina’lı için nasıl hayati olduğunu anlamamıza yardım edecektir.

Atina’da Mahkemeler

Bir Atina Mahkemesi biri suçlama, diğerinin savunma olan iki konuşmadan oluşur ve bir kaç yüz kişiden oluşan jüri ince eleyip sık dokumaz ama sadece oy verirdi. Sözel kanıtların mahkeme prosedürünün gerçekleşmesi için mahkemenin yapıldığı avluda kayda alınması gerekirdi ve mahkeme süresince toplanmış yurttaş jürisine yüksek sesle okunurdu. Bütün önemli konuşmalar için belirlenen zaman, sorgulanmaya başlayan olayın ciddiyeti ile belirlenirdi. Mahkemeyi yürüten yargıcın rolü, bir seremoni ustasından ve yasal zaman belirleyiciden biraz fazlaydı. Terimin modern algılanışına göre ne bir avukat ne de gelişmiş yasal kodlar vardı. Bir yurttaş kendi adına konuşmalıydı.

M.Ö.430 civarından itibaren, Sofist Antifon gibi konuşma yazarları veya metin yazarları (logographers) yüksek meblalarla da olsa bir mahkeme konuşması için tutulabiliyordu.

Kanunun ne olduğunun yorumlanması, bireysel olarak bir yurttaşın geniş bir kitle önünde bir ikna edici konuşma sunma kapasitesinden daha az önemliydi. Öncelikle iki konuşma ardından oylanır ve çoğunluğun oy verdiği hüküm yerine geçerdi. Bundan dolayı Atina mahkemelerinde, zaferi getiren en ikna edici kamusal konuşmalar için en üstün olan konuşma yeteneğiydi.

SOFİSTLER

O halede retorik, Yunanca erdemli veya teknik bilgi ile donatılmış anlamına gelen “sophos” kelimesinden türetilmiş Sofist olarak adlandırılan hatipler, eğitimciler ve danışmanlardan oluşan bir grup tarafından sistematik bir disiplin olarak geliştirilmiştir.22 Sofistlerin çalışmalarının merkezinde retorik, hem “kelime” hem de “argüman” anlamına gelen logos sanatı (Yunanca:

techne) vardı. Sofist (Sophistae) başlığı günümüzdeki modern bir otorite, bir uzman, bir öğretmen olarak profesör anlamını taşımaktadır. Zaman zaman, bir sofist kendini bir konuşma veya metin yazarı (logographos) olarak kiralayabilirdi. Diğerleri kamusal konuşma eğitimi için öğretmen olarak okullara giderdi. Bir üçüncü grup, para karşılığı ister bir kamusal etkinlikte veya bir duruşma veya yasal süreçte konuşmalarını satan profesyonel hatiplerdi. Elbette her hangi bir sofist, konuşma yazarlığı, öğretmen, profesyonel konuşmacıdan oluşan bu üç servisleri sağlayabilirdi. Sofistler,

21 Enos, ix.

22 On the meaning of Sophist, see: Edward Schiappa, Protagoras and Logos (Columbia:

University of South Carolina Press, 1991), chap. 1

(6)

“dilin abartılı kullanışlarıyla” ve “göz alıcı tarzları… renkli sunuşları ve dikkat çeken kişilikleri” ile izleyiciyi şaşkına çevirmeleri ile bir ün kazadılar.23

Sofistler bir taraftan kısaca değineceğimiz nedenlerle geleneksel Yunan sosyal değerlerini savunanlar tarafından suçlanırken, sofistlerden bir çoğu Yunanistan’da varlıklı ve ünlü oldular. Ama ilk olarak sofistlerin öğrencilerine ne ve nasıl öğrettiğini açıklayacağız. Sofistler oldukça başarılı olmuş farkı bir öğretme tarzı geliştirdiler. Aynı zamanda, Sofistler Yunanistan’da ortaya çıktıklarında tartışmalara neden oldular. Buna rağmen, günümüz akademisyenleri, sofistleri açık sözlülükle her ne ise negatif bir etkiye sahip olmuş olsalar da, önemli entelektüel figürler olarak sunarlar.24 Sofistler Atina ve diğer Yunan şehir devletlerinde, beşinci yüzyılın ortalarından dördüncü yüzyılın sonuna kadar faaliyetlerini sürdürdüler. Her hangi bir zaman kesitinde, bir çok aktif sofist bulunmamış olsa da, retoriğin gelişimi veya batı kültürü üzerine çalışmalara, çok sayıda ölçülemez etki yaptılar.25 Gorgias, Protagoras, Polus, Hippias, ve Theodoras, önemli sofistler içinde yer almaktadır.

Sofistleri Bir Bağlama Yerleştirmek: Atinanın Gelişimi

Antik Yunanı karakterize eden ve ardından Avrupa Kültürünü biçimleyen dikkat çekici entelektüel gelişim hakkında Michael Gagarin şunları yazar:

“beşinci yüzyılın ikinci yarısında Yunan dünyasında, her yerden çok Atina da bir entelektüel gelişim periyoduydu. Şairler filozoflar, tıp üzerine yazanlar ve sağaltanlar, dini reformcular, tarihçiler ve diğerleri düşünmenin yeni bir yolunu başlattılar.” Gagarin buna “Yunanistan’ın entelektüel ve kültürel başkenti olduğu kadar, felsefe ve hitabette göz alıcı gelişiminin bu pozisyonunu güçlendirdiğini” ekler.26

Gerçekte, karşılaştırarak ifade etmek gerekirse, retoriğin disiplini ve pratiği, dönemin Atina kültürü üzerinde Platon gibi ünlü düşünürlerden daha büyük etkiye sahip olmuştur. Gagarin “hitabetin, hukuki veya siyasi işlerle doğrudan ilgilenmeseler de, belli oranda mahkemeler ve meclis toplantılarına düzenli olarak katılan çoğu Atina vatandaşının yaşantısın da merkezi iken, Platon’un dördüncü yüzyıl Atina kültürü üzerinde etkisi görece olarak önemsiz oluşunu” not etmiştir. Özellikle Atina Polis’i için “diğer şehirlerde olduğundan daha fazla kamusal konuşmalara katılım daha imkanlıydı.”27

Sofistlerin çıkarları, karakterleri ve katkıları üzerine çok fazla uzlaşılmayan husus bulunmaktadır. Kısaca göreceğimiz gibi, zamanlarında da onlar üzerin bir çok karşıt fikir mevcut olmuştur. Son dönemin akademisyenleri sofistleri, sadece gezgin konuşma yazarları veya retorik olarak allah vergisi retorik yetenekleri ile aldatıcılar olarak ele alan geleneksel yaklaşımı dağırmışlardır. Günümüz akademisyenleri, şimdi kelimelerin gücü ve iknanın önemli sosyal rolü içinde sofistlerin şaşırtan algıları hakkında sık sık özgülerini ifade etmektedirler. Onlar aynı zamanda, Yunan toplumunun

23 J. Poulakos, "Terms," 58.

24 See, for example: Susan C. Jarratt, Rereading the Sophists: Classical Rhetoric Refigured (Carbondale, IL: Southern Illinois University Press, 1991).

25 Bakınız: Guthrie.

26 Michael Gagarin, Antiphon and the Athenians: Oratory, Law and Justice in the Age of the Sophists (Austin, TX: University of Texas Press, 2002), 1.

27 Gagarin, 5, 6.

(7)

temellerindeki varsayımları sorgulayan toplumsal ikon kırıcılardı. " Gagarin’in yazdığına göre “Sofistler argümanlar ile uğraşmayı sevdiler ve geleneksel düşünme yöntemlerine meydan okudular ve şok eden meydan okuyuşları onlardan daha iyi idi.”28 Sofistler dinleyiciyi şok etmek için çelişkileri kullandı ve bu aynı zamanda tartışmayı kışkırtmak ve araştırmak anlamına da geliyordu.29 Sayıları asla çok fazla olmamasına rağmen, Yunan kültürü üzerine kalıcı etkiler yaptılar.

Aynı zamanda, ortalama bir Atinalı için önde gelen sofistlerde biri, çok veya az alakasız entelektüel işleri toparlamış garip bir kişi olarak görünmekteydi. Bundan dolayı ünlü oyunu Bulutlarda (Clouds), Aristophanes, sofistleri gülünç sorular ve sonsuz tartışmalar ile zihinleri meşgul edenler olarak dalga geçmiştir. İlgin şekilde, büyük oyun yazarı, ne konuşma sunan ne de retorik öğretmiş olan Sokrates’i de sofist muamelesi yapmıştır.

Sofistlerin Öğrettikleri

Sofistler değindiğimiz gibi retoriğin- sözlü ikna sanatının öğretmenleriydi.30 Buna rağmen Sofistler sadece konuşma hazırlamadan daha fazlasını öğretmeyi talep etmişlerdir. Bazıları, erdem, kişisel üstünlük ve kamusal yaşantıda başarıiçin aalgı anlamında kişisel ilişkileri yönetme yetisi gibi farklı anlamlara gelen, Yunanca bir terim olan ‘arete’yı öğrencilerine öğrettiklerini iddia etmişlerdir. ‘Arete’ aynı zamanda ‘doğal lider’e atfedilen bütün özellikleri akla getirmekteydi.31 Birçok Yunan doğuştan bir hediye veya uygun bir eğitimin sonucu olduğu düşünülen erdem ve kişisel üstünlükler için, sofistlerin gerçekten arete’yi öğretip öğretemeyeceğini tartıştı. Bazı nitelikler bir profesyonel öğretmen tarafından ve özellikle yabancı bir öğretmen tarafından kazandırılamazdı. Sofistlik, bundan dolayı, ikna için konuşmanın öğretilmesinden daha fazla bir şeydi. Sofistlerin kamusal konuşmayı, birinin kaynaklarını kurnazca kullanması ve hatta bir yönüyle liderliği etkin şekilde öğretmesi nedeniyle, Antik Yunan’da bir çok genç adamın sofistlerden alınan eğitimi kişisel başarının anahtarı olarak görmesi sürpriz değildi.

Sofistlere şöhreti ve kedileri ile ilgili tartışmaları getiren ikna söyleminin öğreticisi ve ustası olmalarıydı. Sofistler, yeterince para kazandıkları, eğitim içeriklerinin, öğrencilere konuşma yolu ile diğer insanlar üzerinde üstünlük sağlayacağını iddia ediyorlardı. Platon’un diyaloguna ismini veren ünlü sofist Gorgias, diyalogda sanatının “ sadece kişiler için bireysel özgürlük kaynağı değil aynı zamanda ülkedeki diğer insanlar üzerinde hakimiyet içinde en iyi şey” olduğunu iddia eder. Özellikle Gorgias retoriği, “mahkemede yargıçları senatoda senatörleri, şehir meclisinde üyeleri ve kamusal konularda toplantılarda insanları ikna etme kapasitesine sahip olarak tanımlar.(452) Poulakos, “özellikle siyasal ve yasal olmak üzere önemli konularda retorik ile

28 Gagarin, 16-17.

29 Gagarin, 18.

30 Bakınız: Mario Untersteiner, The Sophists (Oxford: Oxford University Press, 1954).

31 Guthrie sayfa 25’de arête için “hem ahlaki erdemin hem de dünyevi başarının bir birleşimi olduğunu” yazar.

(8)

sofist eğitiminin ilgilendiğini” yazarak bu eğitimin pratik doğasının altını çizmektedir.32 Sofistlerin bu güçlü sanatı öğretmeleri ne anlama gelmektedir.

Sofistler diyalektik metodu (Yunancası: dialektike) eğitimlerinde veya bir önerme ile ilgili lehte ve aleyhte argüman geliştirmekte kullandılar. Bu yaklaşım öğrencilere bir durumun diğer tarafını düşünmeyi öğretmekteydi ve Protagoras “kötü bir durumu daha iyiye çevirmeyi” öğretmekle övünürdü.

Diyalektik yöntemde, konuşma veya argüman “endoxa” olarak adlandırılan ifadelerle veya geniş çapta inanılan veya yüksek oranda ihtimal dahilinde olan öncüllerle başlar. Örneğin, bir argümanın “erdem sahibi olmak paradan daha önemlidir” gibi bir öncülden geliştirilmesi gerekir. Bir öğrenci geniş kabul görmüş bir eğilime dayanan bir argüman veya argümanlar dizisi geliştirecekken Diğer öğrenci karşıt bakış açısıyla geliştirilmiş ve geniş kabul görmüş fikir temelinde argümanlarla meydan okuyacaktır. Bundan dolayı, argüman, gerçeğin daha iyi bir perspektifinin elde edileceği bir değişim serisi içinde karşı argümanlarla karşılaşacaktır.

Bir tartışmanın diğer tarafı ile hem fakir olabilmeyi geliştirdiği için, Sofistlerin öğrencileri, günün popular tartışmalarında ve aynı zamanda mahkemede başarılı savunularda güçlü tartışmacılardı. Diyalektik metod kısmi olarak uygulandı Çünkü sofistler “dissoi logoi33” veya karşıt argüman fikrini kabul ediyorlardı. Bu sofistlerin güçlü bir argümanın her hangi bir eğilimi desteklemek için veya karşı çıkmak için üretilebileceğine inanmalarıydı.

“Dissoi logoi” kavramını, ünlü sofist Protagoras’ı incelerken daha detaylı şekilde açıklayacağız.

“Dissoi logoi” kavramı, bir anın veya durumun imakanı gibi farklı anlamlara gelen “Kairos” kavramıyla yakından ilişkilidir. Kairos öğretisi altında, gerçeklik bir olayı çerçeveleyen zaman, imkanlar ve durumlardan oluşan bütün faktörlerin dikkatli düşünülmesine dayanmaktadır. Her unsur genellikle tartışılabilirdi ve sadece argümanların çatışmasının meydana gelmesine izin verilmesiyle tespit edilebilirdi. Örneğin bir suçun gerçekliği hakkındaki araştırma karşıt görüşlerin düşünülmesini içerirdi. Suçun işlendiği zaman ve mekan ve eyleme neden olan durum hakkında argümanlar geliştirilirdi. Birbirine karşıt eğilimlerin ve argümanların çarpışmasını jürinin dinlemesi ile varılan son kararda gerçek keşfedilir ve belki de yaratılırdı.34 Bundan dolayı retoriğin sofistik pratiği, bir durumun gerçekliğinin veya bir eğilimin doğruluğunun düzenlenmesinde hem “dissoi logoi” hem de

“kairos”un oynadığı rolün farkındalığını belli ederdi.

Sofistlerin öğretme metodu öğrencilere durumları analiz edebilmeyi, hangi ayakları olduğunu düşünmeyi, olası soruları sorabilmeyi, güzel konuşabilmeyi ve bir kişinin savunduğu görüşe karşıt argümanları ortaya çıkarmayı öğrenmeye yardım etti. Diyalektik yönteme ek olarak, sofistler, öğrencileri ünlü olanlar veya hocaları tarafından düzenlenmiş olan konuşmaları ezberlemeye zorladılar. Öğrenciler bu modele dayanarak kendi

32 J. Poulakos, "Terms," 57.

33 Çevirmenin Notu: Yunanca karşıt kelimeler anlamına gelmektedir. Antik yunan retorik pratiklerinde bir görüşün iki karşıt yaklaşım olduğu ve birinin üstün geleceği bu yaklaşımların iki tarafının da göz önüne alınması gerektiği kabul edilirdi. Öğrencilerden bir konun iki tarafının da yazılması veya ifade edilmesi istenirdi.

34 Dale Sullivan, "Kairos and the Rhetoric of Belief," Quarterly Journal of Speech 78: August 1992, 320.

(9)

konuşmalarını düzenleyebileceklerdir. Bu metod, bir resmi uygulama için hazırlanmış konuşmayı açıklamak için kullanılan kelime olan “epideixis” olarak bilinirdi. Konuşmaları hatırlama yetisi için yapılan ağır egzersizler nedeniyle, Sofistler zaman zaman izleyicileri hayrette bırakan hafızanın muhteşem başarılarını sergilediler.

Susan Jarratt ve Rory Ong, önemli çalışmaları “Retoriği Yeniden değerlendirmek”de (Reclaiming Rhetorica), bir sofistin rehberliğinde konuşma yazmayı öğrenen bir grup öğrenciye göz atma imkanını sağlarlar.

Konuşmalar, mevcut neden ve amaçlar için, mevcut malzemenin kendiliğindenliği ile ortaya çıkmaktadır. Bir konuşma performansını hazırlamak için, öğrencilerin küçük seminer türü grupları başarılı bir retorikçi ile hocaları tarafından düzenlenmiş bir konuşmayı dinler ve hatırlar ve kendi aralarında düzenlemeler yaparak konuşmayı icra ederlerdi.” Öğrenciler hem

“retorikte geleneksel temalarla ilişkili” olduğu kadar “bütün bir monoloğun üretilmesi”ni hem de argümanların sık kullanılan türlerini çalışırlardı. Not ettiğimiz gibi, sonuç olarak sofistler öğrencilerini karşıt önermeler üzerine argüman üremeye veya “dissoi logoi35”ye hazırlarlardı. Bundan dolayı “retorik egzersizleri grup düşünce ve eylemlerinde hangi sorunun, çözümlemenin veya tahayyülün farklılaştığı ile ilgili eleştirel bir iklim yaratmıştı.” 33

Bir çok Atinalı, ihtişamlı iddialardan, sofistlerin gerçekten adaleti anladıklarından, erdemi ve gerçeği öğretebildiklerinden şüphe duydu. Dilsel ve kavrayıştaki inanılmaz gelişimden etkilenmeyen onlar, sofistleri masumiyeti bozmaya hazır ve kamusal düşüncede gerçeğin bayağı algılanışını başlatma isteyen, oportünist şarlatanlar olarak gördü. Plutarch sofistleri

“siyasal akıl ve pratik zeka” sahibi adamlar olarak tanımlamıştır. Platon onları kısaca “zeki konuşma yapma ustası” olarak tanımlarken, Xenophon onları

“aldatma ustası” olarak aşağılamıştır. Rankin’in belirttiğine göre sofistler

“öğrencilerini içsel olandan kurtararak kent devletinin geleneksel kuralları ile uyumlu hale getirmektedir bundan dolayı sofistlerin öğrencileri pişmanlık veya vicdan olmaksızın başarı peşinde koşmakta özgür olurlardı.”34 Bu insafsızca ve geleneksel olanla sınırlanmamış,sahip oldukları amaçlar peşinde koşma özgürlüğü, sofistlerin öğrencileri için heyecan verici olsa da Atina Toplumunun geleneksel üyelerince tehdit olarak kabul edildi. Göreceğimiz gibi, bir kaç sebepten biri sofistlerin bir buçuk yüzyıldan daha uzun bir süre ihtilafları kışkırtmalarıdır.

Niçin Sofistler Tartışmacı Karakterdeydi?

Bir çok geleneksel Yunanlı Sofistler ve retorik sanatını büyük şüphe ile karşıladı. Sofistlerin zekice argümanlar ve biçemsel (üslupla ilgili) teknikleri ile ikna kabiliyetleri ve bunu diğerlerine öğretmekteki isteksizlikleri, bir çok Yunanlının sofistleri toplumlarında bir tehlike unsuru olarak görmesine yol açtı. İlk Sofistlerin gelişlerini yaşayan kuşak içinde Atina’da yaşamış olan Platon, bu şüpheyi Gorgias, Sofistler ve Protagoras diyaloglarında güçlendirmiştir.35 Özellikle aldatıcı argümanlar uzun zaman ve geniş ölçüde sofistlerle ilişkilendirildi. İlk sofist Gorigis’ın öldüğü (M.Ö.380) tarih civarında doğan Platon’un öğrencisi olan, Aristoteles “Sofistlerin Çürütmeleri Üzerine”

adlı eserinde Sofistlerin boş argümanlarını etraflıca değerlendirmiştir.36

35 Dissoi logoi : Yunanca’da karşıt kelimeler anlamına gelmektedir. Retorik eğitiminde bir konuyu her iki taraftanda savunabilme yetisinin geliştirilmesi için kullanılmıştır. Bu çalışma retorik öğrencilerine konuyu daha derinlemesine kavramalarına ve daha yetkin argümanlar üretebilmelerine imkan sağlamaktadır.

36 Türkçe çevirisi Say Yayınları’nda “Sofistlerin Çürütmeleri Üzerine” başlığı ile yayınlanmıştır.

(10)

Aristoteles’ten dört yüz yıl sonar Yunanlı Sofistler Roma’da hala zanaatlarını sürdürmekteydi ve benzer şüpheler onlara yöneltilmekteydi. 36

Sofistlerin retorik okulları “kamusal baş belası ve kötülük” olarak tanımlandığı Atina ve diğer kent devletlerinde Sofistler oldukça tartışma konusu olmaktaydı.37 İkna amaçlı konuşulan kelimeler ve ince işlenmiş argümanlar vasıtasıyla siyasetin ve adaletin icrasının karı veya zararı üzerin hala güncel bir tartışma olarak devam eden Sofistler ve onların ne öğrettiği üzerine güçlü bir tatışma, Platon’un Gorgias diyaloğunda resmedilmiştir. Bir sonraki bölümde göreceğimiz gibi Platon retoriği “kelimelerle yapılan bir yağcılık sanatı” olarak itham etmişken, bir değerlendirme bu sanatın asla yok olmayacağı şeklindedir. Diğer taraftan, kaydetmemiz gereken Batı kültürünün ilişkili ola geldiği argümantasyon modelinin, felsefi araştımaların anlamı olarak Platon’un gerçeklik arayışından çok Protagoras ve Gorgias gibi Sofistler’in gündelik ilişkileri idaere edişleri içinde oluştuğudur. [38→39]

Sofistlerin yaşantılarında ve öğretilerinde hangi unsur onların “sömürücü parazit” olduğu ile ilgili genel hissiyatın yaratılmasına sebep olmuştur?38 İlki modern okuyucuların gözüne bir sorun olarak çarpmayan, Sofistlerin para karşılığı eğitim vermesidir. Hippias, Protagoras ve Gorgias gibi ünlü Sofistlerden bazıları anormal ücretlerle hizmetlerini sunmuşlar ve aşırı derecede zengin olmuşlardır. Öğrenmek için ödeme yapmak ve özellikle bir öğrenciye ikna edici konuşmayı öğretmek için ödeme fikri bazı Atinalıları kızdırmıştır. Yontuculuk ve gemi inşaası gibi zanaatlardan farklı olarak öğrenme için ödeme yapmak o kadar basit değildi ve uygulama gerek eğitim gerekse iş hakkında soylu düşünceleri desteklememekteydi. Andrew Ford, Atinalıların para ile öğretim verenlere karşı ön yargısının “profesyonel öğretmenlerle ilgili aristokratik bir hissiyattan” kaynaklandığını ve bu hissiyatın öğretmek için ödeme kabul eden birinin “hizmeti ödeme temelinde önerdiği ve bundan dolayı karakter ve asalet gibi yüksek değerlere dayanamayacağı” kabulü olduğunu not etmiştir.39 Buna rağmen ünlü Sofistlere bir retorik dersi için yapılan ödeme çalışan bir Atinalının erişebileceğinin çok üstünde kalmaktaydı.

İkinci olarak Sofistlerin çoğu Atina’ya sonradan yerleşen yabancılardı ve bazıları, öğretmen, hukukçu, şovmen ve konuşma yazarı olarak şehirden şehire dolaşan gezginlerdi. Muhtemelen insanların çoğu kökeni belli olmayan, başıboş kişilerden ve yabancılardan daima şüphe duya gelmişlerdi. Önde gelen Sofistlerden sadece bir kaçı Atina dışından gelmesine rağmen Sofistlik Atina’ya dışardan ithal edilmiş kabul edilirdi. Atinalı’lar özellikle Atinalıların sahip olduğuna inandıkları bilgi ve yeteneklere yabancıların sahip olma iddialarına şüpheyle bakarlardı.

Üçüncü olarak, Helenistik dünya dışından geldikleri gerçeği ve seyahat etme alışkanlıkları bir çok Yunalı için Sofistlere karşı bir ilgi yaratmaktaydı.

Sofistler bulundukları yerleri detaylarıyla anlatmışlardı ve farklı yerlerde farklı şeylerden çok seyahatlerinde inasanların inandıklarını not ettiler. Onların kültürel göreceliliği Yunanistan’da onların profesyonel dava vekillikleri ve retorik öğretmenliklerinden şüphe duyan bir çokları için şüphelerine bir diğer neden sağladı. Sofistlerin mekanlara ve kültürlere göre gerçeğin değiştiği fikrini geliştirmeleri sürpriz olmamıştır. Susan Jarratt’in ifade ettiği şekilde Sofistler “bilginin ve değerlerin tanrısal kökenine şüphe ile baktılar”40 Onlar

37 Andrew Ford, "The Price of Art in Isocrates: Formalism and the Escape from Politics," in Rethinking the History of Rhetoric, ed. Takis Poulakos (Boulder, CO: Westview, 1992), 37.

38 Ford, 37.

39 Ford, 37.

40 Jarratt, xx.

(11)

Atinalıların neye inandıklarını bildikleri kadar Spartalıların, Korintlerin veya Kuzey Afrikalıların inandıklarını da biliyorlardı. Daha önemlisi, Sofistler farklı yerlerdeki inançların ortak yanlarından çok farklılıklarının olduğunu bilmekteydi. Daha fazlası Atinalılar içinde, gelenekler, inançlar ve kültürel uygulamalar çok farklıydı. Dünyanın bilinen bir yerinde ölüleri yakmak bir gelenek olabilirken ve hatta başka bir yerinde çok büyük suç sayılmasına rağmen etleri yenebilirdi. Evlenme gelenekleri, yargısal prosedürler ve sosyal ilişkilerin hepsi bir bölgeden diğerine dramatik şekilde farklılıklar gösterebilirdi.

Anlaşmazlığın dördüncü kaynağı Sofistlerin gerçeklik algısında olmalıdır.

Gorgias ve Protagoras gibi Sofistlere göre, gerçek Tanrı veya Platon’un evrensel form alanı gibi aşkın bir kaynakta bulunmaz. Bunun yerine Sofistler gerçekliğin argümanların çatışması ile ortaya çıktığına inanmışlardı. Platon gerçekliğin bu türünü hayli tehlikeli olduğu fikriyle reddeder. Gerçekte, Sofistlerin felsefesi öne sürecekleri ahlaki görecelilikten daha fazla köktenciydi. John Poulakos Sofistlerin “dünyanın daima dil yoluyla yeniden yaratılabileceğine” olan inançlarını doğrulamaktadır. Bu hakikatin kendisinin nesnel bir gerçeklikten çok dilsel bir inşaa olduğudur.41 Eğer doğruluk ve gerçek kimin en ikna edici konuştuğuna bağlı ise adalet, erdem ve sosyal düzen neden oluşmaktadır? Bireyin ahlağın ve hatta varlığın bireysel yorumunu yaratmakta muktedirliği ile doğruluk tamamen öznel bir düşünce haline gelir. James Murphy ve Richard Katula’nın yazdığına gore “bilgi öznel ve herşey tam olarak insanın inandığı şeydi.” Bunun anlamı “kollektif insane olmaya gerek duymadan her birimizin bir şeyin bize ne anlama geldiğine karar vermesidir.”42 Gerçekliğin bu radikal yorumu, Homerik erdem ve geleneksel Yunan dindarlığı ile iç içe geçen muhafazakar Atinalılara tehditti.

Sonuç olarak Sofistler tartışmalıydı çünkü sosyal anlaşma veya nomos mefhumu üzerinden adalet görüşlerini inşaa ettiler. Sofistler, “thesmos” veya kralın otoritesinden gelen yasalar; doğa yasaları; ve mutlak doğrunun aşkın kaynağından gelen Platonik logos gibi diğer kaynaklara karşın yasaların kaynağı olarak “nomos”u savundular.43 Sofistlerin “nomos”a inancı, reddettikleri aşkın gerçeklik ve yukarda tartışılan objektif gerçeklikle yakından ilişkiliydi. Halkın yasaları ve etik değerleri bir sosyal anlaşma ve yerel uygulamalar meselesidir ve Tanrı veya kral gibi mutlak otoritelerden gelmez.

Bazı düşüncelere gore gerçekliğin bu kavrayışı Yunan toplumunun ahlaki oluşumunun altını oymuştu. Bütün bu nednelerden dolayı bir çok Atinalı Sofistlere şüpheyle bakmıştır.

Buna rağmen not etmelidir ki bazı tarihçiler Sofistlerin negatif imajını düşmanlarının çizdiği olumsuz görünüme bağlamaktadırlar. Bazı antik kaynaklar Sofistlerin en azından önemli bir kamusal figure ve siyaset ve diplomasi uzmanı olduğunu varsaymaktadır. Janet Sutton “bir çok antic kaynağın,Protagoras, Lysias, Antiphon, Gorgias, ve Thrasymacus’u büyük elçi ve devlet adamı, yurttaş söylemlerinin büyük şiirsel tasarımcısı ve hatibi, ve eğitimci ve siyasi liderlerin yakınları olarak parlak bir görüntü olarak resmettiklerini yazmıştır.44 Bundan dolayı, Sofistlerin portreleri, bir birine karşıt görüşler tarafından kabul edilmiş olarak biçimlenmiştir.

41 J. Poulakos, Sophistical Rhetoric, 25.

42 A Synoptic History of Classical Rhetoric, eds. Richard Katula and James J. Murphy (Davis, CA: Hermagoras Press, 1995), 28.

43 Jarratt, 42.

44 Sutton, 87.

(12)

İKİ ÖNEMLİ ETKİ YAPMIŞ SOFİST

Antik Yunan’da Sofistler ile ilgili ihtilaflara bakmazsak, retorik sanatı, M.Ö.

dördüncü ve beşinci yüzyılda Yunanca konuşan dünyada ilgi uyandırmış ve büyük başarı sağlamıştır. Gerçekte, Sofistlerden etkilenen düşünce devrimi eğitim ve siyaset hakkında batıdüşüncesini hala etkilerken, retorik Yunan eğitiminin temlerini temin etmiştir. Sofistlerin düşünce ve eğitim yöntemleri ile bir genel araştırma mümkün değilken, bireysel olarak yaşantılarının incelenmesi onların düşünce ve eğitim sistemlerini aydınlatacaktır. Bundan dolayı bu bölümde, antic yunan’da en etkili Sofistlerden ikisini yakından inceleyeceğiz.

Gorgias

Retorik sanatının erken dönem öğretmen ve uygulayıcılarından en büyüklerinden biri M.Ö.485 ve 380 yılları arasında yüz yıldan daha uzun yaşamış olan Leontinili45 Gorgias’dır.46 Gorgias özünde bir diplomat olarak Atina’ya gelmiş ve bir diplomat, öğretmen, septic felsefeci ve hatip olarak inanılmaz bir üne sahip olmuştur. Diğer çalışmaları yanında septik felsefesinin ünlü formülasyonu ile meşhur olmuştur.

1.Hiç bir şey mevcut değildir. 2.Eğer bir şey mevcut olsa bile onun bilgisine erişilemez... 3. Eğer bir şeyi bilebilsek bile, onu başkalarına anlatamayız

Gorgias aynı zamanda hem takipçileri hem de eleştirenleri tarafından retorik kuramcısı olarak tanımıştır. Richard Leo Enos’a göre Gorgias’ı “ Yunan Retoriğinin en yaratıcı kuramcılarından biri” olarak anılmaktadır.47 Gorgias, erken dönem Sofistlerin en ünlüsü Protagoras (M.Ö.485-411) ile aynı dönemde faaliyet göstermiştir. Gorgias bir retorik öğretmeni, uygulamada bir görüş savunucusu, ve kendisi bir profesyonel iknacıdır. Gorgias herkesi her konuda ikna edebilmekle övünmüştür. İkna konusundaki gücü gerçekten efsaneviydi. Örneğin Gorgias, bazı kaynaklar heykelin parasını kendisinin ödemiş olduğunu söylese de, bir yabancı için duyulmamış bir başarı olarak, Delfi’de altın heykelini diktirmek için Atinalıları ikna etmesiyle ünlenmişti. Son örnek Gorgias’ın bir sofist olarak biriktirdiği büyük serveti gözler önüne sermektedir. Gorgias, insan aklı üzerine pratik uygulamalar yapılabilen ikna kelimelerinin sihirli gücünün farkındaydı.48 Sadece “hakikat”i öne süren bir dil ve bilgi felsefesine bağlı kalmış olsa da, “insan ruhu içinde yalanlar, kolay etkilenebilirlik ve duyarlılıklar” a dilsel manipilasyonlara girmiş bulunmaktayız.49

Ama, Gorgias’ın logos’un gücünün kaynağı hakkında görüşü nedir? Bruce Gronbeck, Gorgias için iknayı (peitho) “insane ruhunu okşayan bir dilsel araç

45 Sicilya’da bir yerleşim

46 On Gorgias' philosophy of logos, see: Charles P. Segal, "Gorgias and the Psychology of the Logos," Harvard Studies in Classical Philology 66 (1962): 99-155.

47 Enos, 72.

48 Bakınız: John O. Ward, "Magic and Rhetoric from Antiquity to the Renaissance: Some Ruminations," Rhetorica VI (Winter 1988): 57-118, especially p. 58.

49 48. Segal, 110. Quoted in Bruce E. Gronbeck, "Gorgias on Rhetoric and Poetic: A Rehabilitation," Southern Speech Communication Journal 38 (Fall 1972): 27-38.

(13)

olara ele alınan bir aldatma sanatı” olarak kavramaktadır.50 Brian Vickers

“Gorgias’ın “retorik savunusunun insanı güc olmadan ikna ile köleleştirme yetisine dayandığını” yazmıştır (Philebus 58 a-b). Ama bu aldatma ve köleleştirme ustalığı nasıl çalışmaktaydı? George Kennedy, Gorgis’ın bir retorikçiyi “bir tür büyülü sözler ile ruhları yöneten şair gibi bir psykhagogos51 olarak düşündüğünü” ileri sürmüştür.52 Eğer bu Gorgias’ın görüşü ise, o zaman retorikçi hatibin etkileme kabiliyeti ile ele geçirilen dinleyiciler üzerinde büyünün çalıştırılmasıdır. Jacqueline de Romilly kitabı Antk Yunan’da Büyü ve Retorik’te (Magic and Rhetoric in Ancient Greece) Gorgias’ı Empedokles ve Pisagor gibi etkili sözleri kullanarak sağlık temin etmek le ünlenen ilk dönem uygulayıcılar ile ilişkilendirdiğinin altını çizer.53 Gorgias doktor olan kardeşi vasıtasıyla gündelik tedavi uygulamaları ile de ilişkili olmuş bulunmaktadır.

Gorgias’ın ilgisini çeken “sağlıkçılık” güçlü duygular üzerinde kontrol kazandırmayı da içermekteydi. De Romilly, gerçekte, Gorgias’dan “kelimelerin sihirli telaffuzunun bir teorisyeni” olarak söz eder.54 Başka bir ifade ile, Gorgias için retorik, ona yöneltilen en büyük eleştirilerden biri olan,Platon’un dinleyici üzerinde “neredeyse doğa üstü” etki olarak adlandırdığı uygulamaları imkanlı kılan ifadesel türler, daha çok tam hedeften vuran kelimeler ve sözün şiirsel büyüsü idi. Ve duygular bir dinleyiciyi control altına almanın merkezindeydi. De Romilly “retorik ustalarının dinleyicinin duygusunu yönlendirme” arayışında olduğunu yazmıştır. Bu şiir gibi bir yetkinlik, retoriğin sihirli gücü idi.55 Jane Tompkins, bu bakımdan, “en az retorikçi Gorgias’ın zamanından itibaren Yunanlıların özelliği olan dil ile güç iktidar arasında kurulan denkliğin, antik dünyada retorik çalışmalarına vakfedilen çok büyük miktarda enerjiyi açıkladığını” belirtmiştir.56 Gorgias’ın dilin ikna gücüne olan ilgisi onu kelimelerin seslerinin özelliklerine dikkatini yöneltmesini sağlamıştır.

O “dinleyiciyi cezbedebilme yetisini kullanan kelimelerin tınılarına” inandı.57 Belki de, burada Gorgias’ın kelimelerin sadece temsil niteliği olduğu görüşünü reddetmesinin bir başka ifadesini bulmaktayız. Eğer kelimeler dışsal bir gerçekliği temsil etmiyorsa, bundan dolayı onların önemi, insan düşüncesi içinde sözel gerçekliğin biçimlendirilmesi yoluyladır. Gorgias’ın ses ile olan deneyimi, onu bu gün modern okurlara abartılı gelen gösterişli ritim tarzına yöneltti. Ama seyirciyi adeta büyüleyen bir sihirli etkili sözden sonar akıl yürütmeye dayanan bir sıkı mantıksal ispatın onda ne olduğunu hatırlayalım.

VanHook’un ingilizceye çevirdiği Gorgias’ın ünlü “Helen’e övgü” (Encomium on Helen) den alınan bir kısa örnek Gorgias’ın sesler ile ilgili uygulamalarındaki arayışlarının etkisini yansıtmaktadır:

50 Gronbeck, 33.

51 Çevirmenin notu:Yunan Mitolojisinde Hermes’in lakabıdır. Hermes Tanrıların kralı olan Zeus’un oğludur. Hermes ölülerin ruhlarını yeraltına taşır.

52 George Kennedy, Classical Rhetoric and Its Christian and Secular Tradition, 2d ed. (Chapel Hill: University of North Carolina Press, 1999), 35.

53 Jacqueline de Romilly, Magic and Rhetoric in Ancient Greece (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1975).

54 de Romilly, 16.

55 de Romilly, 6.

56 Jane P. Tompkins, "The Reader in History: The Changing Shape of Literary Response," in Reader Response Criticism, ed. Jane P. Tompkins (Baltimore, MD: Johns Hopkins University Press, 1980), 203-204.

57 G. M. A. Grube, The Greek and Roman Critics (Toronto: University of Toronto Press, 1965), 16

(14)

korku ve endişelerden ve başkalarına için duyulan kaygılardan ve ayrıca göz yaşları ile ıslanmış matemlerden etkilenmiş dinleyicilere, törensel olarak sunup, ifade ettiğim ölçüde birleşen bütün manzumeler …. ilham veren büyülü sözler, cazibenin kışkırtıcılığı ve kötülüğün yeniden çağrılmasıdır.58

Argümanın öğrenilmesine bir örnek olan bu konuşma, Gorgias’ın yetenekli bir retorikçinin bir önermeyi kanıtlayabileceğine inandığı kanıttır aynı zamanda. Gorgias’ın, Helen’in savaşmaktan kaçan Menelaus ve Troy’a kadar gelen Paris’in yandaşlarından dolayı suçlanmadığı tezi ile hem fakir olması olası değildir. George Kennedy’nin özetlediği gibi, Helen’in eylemi için dört olası neden sıralamaktadır: “olanın Tanrının isteği olduğu; zorla kaçırıldığı;

kelimelerle kandırıldığı; veya aşkının üstün geldiği”59

Bu uyuşturucu tarz, kendisi sihirin çalıştırılması olararak görünen şiirin araçlarının uyarlanmasıdır.60 Gorgias, retorik tarihinde, daha sonra arguman haline getirilmiş ve onu takip eden bir çok hatip ve retorik kuramcısı tarafından uyarlanan biçimsel araçların gelişmesi ile anımsanmaktadır.

Kelimelerin doğal gücünün insan ruhunu yakalama ve harekete geçirebilmesine bu ilgi Gorgias’ın yöneliminin ve retorik uygulamalarının merkeziydi. Gorgias’ın Helen’in “logosun gücünü veya kelimelerin ikna yetisini sınırlayamayacağı” görüşünde olduğunu ifade eder. Konuşmanın ileri kısımlarında, retoriğin bir tür büyücülük ve sihir olarak adlandırarak bu noktaya vurgu yapmaktadır.61

Şiir Yunanistanda Tanrısal kökenli bir ilim olarak görülürken, güzel sözler ve doğaüstü güçler arasında ilişki Gorgias için günümüz okuyucularına kıyaslandığında daha doğal idi.62 Gorgias, kelimelerin, korku, acıma ve özlem gibi insani duyguları ortaya çıkararak bütün gücüyle sihiri çalıştırdığına inamıştı.63 Klasik akademisyenlerden G. M. A. Grube, Gorgias’ın özellikle aşırı iddialı metaforlar, allegoria64 veya bir şeyi başka anlamda söylemek, hypallage65 veya bir kelimeyi diğer yerine kullanma, catachresis66 veya kelimeleri analoji ile kullanma, kelime tekrarları, bir argümanı bırakılan yerden alarak devam ettirme, parisosis veya iki cümleyi dengeleme, apostrophe veya bir kişiye hitap etmek veya yüceltmek, antitezler gibi retorik araçlara tutkun olduğunu kaydetmiştir.67

Tarz ve dilsel süslemeler retorik tarihi boyunca retoriğin önemli unsurları olarak kalmış bulunmaktadırlar. Shakspeare belki de İngiliz dilinde retorik figürlerin en büyük ustasıdır. John F. Kennedy gibi günümüz hatipleri de antik

58 Gorgias, Encomium on Helen 9 and 10, trans. LaRue VanHook, Classical Weekly 6 (1913):

59 Kennedy, 35.

60 Kennedy, 64.

61 de Romilly, Magic, 3.

62de Romilly, Magic, 4.

63de Romilly, Magic, 5.

64 Osm.:İstiare-i temsiliye

65 hypallage kelimesi yerine farklı kaynaklarda “değiştokuş”, “değişleme” gibi kullanımlar yer almaktadır.

66 catachresis kelimesi yerine farklı kaynaklarda “kaydırmaca” veya “kaydırma” gibi kullanımlar gözlenmiştir

67 Grube, 16.

(15)

retorik figürlerinden bazılarını bildiklerini göstermişlerdir. Örneğin Kennedy ünlü “ ülkenin senin için ne yapabileceğini sorma, onun yerine senin ülken için ne yapabileceğini sor” ifadesinde chiasmus (sözcük sırasını değiştirme) kullanmıştır. Çi Yunan alfabesinde X, chiasmus cümle içinde X’in aldığı biçimin, takip eden cümlede elemanların yer değiştirmesine verilen attır:

Ülkenin senin için ne yapabileceğini sorma,

Onun yerine senin ülken için ne yapabileceğini sor.

Araç Kennedy’nin açılış konuşmasın sonunda kullandığı şekliyle hatırlanabilir ve etkilidir.

Gorgias’ın hala yaygın olarak kullanılan belki de en çok ilgi toplayan aracı antitezdir. Antitez, bir cümle veya paragraftaki fikre karşı çıkışın ismi olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden bir konuşmacı “Barışın savunmanın bizi onurlandıracağını savunurken, karşı çıkan biri utanç getirecek olan savaşı savunabileceğini” tahmin edebilmelidir. Burada onur ve utanç kavramları gibi savaş ve barış da birbirine zıttır. Gorgias bu aracı konuşmalarında yaygın olarak kullanmıştır.

Ama Gorgias’ın antiteze olan ilgisi tarzına olan yöneliminin arkasında kalmıştır. Diğer bazı Sofistler gibi o da ”her konu için iki karşıt savın olabileceği” ve gerçeğin karşı konumlanışların çarpışması sonucu ortaya çıkacağı fikrini benimsemiştir.68 Gerçeğin fikirlerin çarpışmasının bir ürünü olduğu fikri, daha öncede gördüğümüz gibi, gerçeğin koşullara bağlı olduğu inancı olan kairos kavramı ile yakından ilgilidir.69 Bu görüş tartışmada bir iddiaya yer açan girişimine, Sofistlerin aporia70 kavramına olan bağlılığına yansımıştır. Bir kere tartışma belirsizleşti mi, hatibin ulaşmak istediği amaç, konun bir çözümlemesinin diğerine benzemez şekilde olmasıyla ispatlanırdı.

Protagoras

Gorgias retoriğin büyük bir uygulamacısı ve ünlü bir stilisti iken, Protagoras retorik uygulamaları altında yatan felsefenin gelişmesinde daha önemliydi.

Protagoras kuzey Yunanistan’da bulunan abdera’dan Atina’ya Gorgias’dan yirmi yıl önce, M.Ö.450 yıllarında gelmişti. Protagoras, sürgün edildiği ve öldüğü M.Ö.410 yılına kadar yaklaşık kırk yıl faal durumda bulunmuştur.

Büyük ölçüde seyahat etmesine rağmen, “nerede olursa olsun zengin ve zeki genç adamların ona doğru kitlesel akışı” ile ünlenmiştir.71

Protagoras’ın “ders veren ilk kişi oldu ve Yunanlı Sofistlerden ilki olarak düşünüldüğü iddia edilmektedir.72 Onun en önemli maksimi "İnsan her şeyin, varolan şeylerin varolduklarının ve varolmayan şeylerin varolmadıklarının, ölçüsüdür" ifadesidir.73 Ama, bu iddia ileri sürerken ne demek istediği, gerçek sofistik tarzda bir çok tartışmanın konusunu teşkil etmiştir. O en azından aklındaki şeyin neyin gerçek ve neyin gerçek olmadığı ile ilgili insanların bir belirleme de bulunduğu ve sonuç olarak bazı sorulara denk düşen nihayi ve mutlak bir başvuru kaynağının olmadığı yönünde bir fikre sahip görünmektedir. Bundan dolayı iddia hem gerçekliğin göreceliliği hem de

68 Kennedy, 66.

69 On Gorgias' philosophy of language and knowledge, see: Gronbeck.

70 Bir sorunun çözülemez hale gelmesi

71 Balme and Lawall, 106.

72 Billig, 40. Billig cites Philostratus, Lives of the Sophists, trans. W. C. Wright (London: Loeb Classical Library, 1965); Rankin, 30, ff.

73 Plato, Theaetetus, 151e-152a.

(16)

kairos kavramı ile somutlaşmaktadır. Gerçekliğe bu görece bakışı içermesi ile Protagoras, konunun zorluğu ve insan hayatının kısalığının, tanrı veya tanrıların varlıklarının hemen hemen bilinemezliğine sebep olduğunu tasdik etmektedir. Gezginliğin rağbet görmesiyle , Protagoras, Sicilya’da, Atina’da ve bir kaç Yunan şehrinde dersler vermiştir. Onun . bilgin ve öğretmen olarak ünü yayılmıştır ve günümüz akademisyenleri onu en önemli düşünce adamlarından biri olarak kabul etmektedirler. Onun “retorik epistemoloji, eleştirel din incelemeleri,sosyal kökenler, diyalektik ve edebiyat eleştirilerine önemli katkılar” yaptığı söylenebilir.74 Ama o aynı zamanda tartışma amaçlı argümantasyonu sistemli hale getiren veya retoriksel zaferi garantilemek için gerçek anlamın (dianoia75) ihmal edilmesini sağlayan argümantasyon incelikleri bütün olarak ne olduğunu düşünen ilk kişidir.

Protagoras, en iyi, kişisel sorunlar kadar siyasal konularda da akıl yürütmek ile ilgili oldukça pratik yaklaşımları öğretmekle biliniyordu.

Protagoras, birisini başarıyla bir değer, iyi bir yurttaş olarak ve beklide bir siyasal görev için para kaşlığında yetiştirebileceğini ilan etmişti. Protagoras, karşıt argümanların daima kamusal konularda ve özel ilgi alanlarında ilerleme sağladığı ve önemli bir konuyu çözümlemenin lehte ve aleyhte konumların çarpışmasına bağlı olduğuna inanmış görünmekteydi. Her logos (veya argüman) karşı logos veya karşı argüman ile karşılaşabilir Bundan dolayı, retorik çalışmalarının doğası ile ilgili onun görüşü Gorgias ile benzerlikler göstermekteydi ve Sofistlerin ilgilendiği “dissoi logoi”yi karşıt iddiaları akla getirmekteydi. Protagoras aynı zamanda sokrates’ten çok etkilenmiş olan bir sorgulama methoduna sahipti; bu yöntem tahminen her hangi bir konuda karşıt önermeler oluşturma uygulamalarından kaynaklanmaktaydı.76

Protagoras, öğrencilerin ihtiyaç duyduğu, lehte ve aleyhte çeşitli argümanlar geliştirebilmeyi öğretmekteydi.77 Bir argüman sadece “karşı görüşçe test edilmiş ve karşı saldırılara dayandırılmış olduğunda” üstün gelebileceği söylenebilir. Hatta, bir iddiayı anlamak sadece onun kendisi üzerinde düşünmeyi değil karşıtınında düşünülmesini gerektirir.78 John Poulakos “açıkca” Protagoras’ın dissoi logoi fikrinin retoriğin merkezde olduğu bir dünya görüşü olduğunu” yazar. İnsanların ilgi gösterdiği bu dünya görüşünün “çoklu bir farkındalığın, en azından kendisi ve karşıt pozisyonların bilincinde olmaya” maruz bıraktığı gerçeğine öğrenciler önem verdi.79

Not ettiğimiz gibi Sofistler bir çok Yunanlı tarafından yurttaşlardan daha aşağı bir pozisyonda düşünüldü. Buna rağmen, onlardan bir kısmı Atina’nın en güçlü insanları ile bağlantılıydı. Örneğin Protagoras Atina’nın en güçlü adamı Perikles’e yakındı. Buna rağmen Sofistler, aynı zamanda Plato gibi Batı tarihinde onlarla ilgili kavramsallaştırmayı yapmış bir yazar tarafından küçümsenmiş bulunmaktadırlar. Özellikle safsatalara ve genelde retoriğe yapılan atıfların sürekliliğinin Batı kültüründe mevcudiyetini sürdürmüş bulunması, doğrudan Platon’un Sofistlere yönelttiği eleştirilerin izi olabilir.

74 Rankin, 32.

75 Çevirmenin Notu: Dianoia antik Yunan felsefesinde da düşünme sezme anlamına gelmekle birlikte, Platon’a göre düşünme biçimlerinden biridir. Platon “dianoia” kavramının karşısına

“noesis” kullanmıştır. Platon’a göre noesis ancak filozofların elde edebileceği bir bilgi türüdür.Dianoia ise gündelik yaşamda gözlemlenen pratik bilgiye denk gelmektedir.

76 Jarratt and Ong in Reclaiming Rhetorica, 15.

77 Billig, 41.

78 J. Poulakos, "Terms," 58-59.

79 J. Poulakos, "Terms," 60.

(17)

Platon’un bu düşüncelerine rağmen, günümüzde bir çok akademisyen Sofistleri “konuşma sanatını ve daha profesyonel temelde konuşma metni yazarlığını oluşturan, öğrencilerini gelişen polis yaşantısı içinde baralı kılacak donanımla donatan” önemli yenilikçiler olarak görmektedirler.80

İSOKRATES: BİR RETOİK USTASI

Atina’da retorik ile ilişkilendirilen bir diğer önemli figure, Gorgias ve Protagoras’tan elli yıl sonar ve Aristotales’dan elli yıl önce dünyaya gelen İsokrates’tir. Platon’dan sadece on yaş büyüktür ve bundan dolayı bazı kabullere gore bu büyük filazofun rakibi olarak kabul edilmektedir. Her iki adam da Sokrates’in altında felsefe çalıştılar ve her ikisi de modellerinin ona ait olduğunu iddia etti.81 Isocrates’in gençliğinde, Platon’un pek değer vermediği bir kişilik olan Gorgias ile de retorik çalışmış olma ihtimali vardır.

Zengin bir ailede doğan İsokrates zamanın bir kısmını logografer veya profesyonel konuşma metni yazarı olarak geçirmiştir. İsokrates, m.ö.390 civarında Atina’da ilk retorik okulunu kurmuş ve nihayetinde şehrin en saygı gören hocası olmuştur. Aynı zamanda zenginleşmiştir. Andrew Ford’un yazdığına gore “yarım yüzyıl zarfında İsokrates politik hırsları olan genç adamlar arasında en ünlü, etkili ve başarılı öğretmen olmuştur. O aynı zamanının en zengin öğretmenidir.” İsokrates’in dersini almak için ödenen paranın ne kadar olduğunu anlamamıza yardımcı olmaktadır. “Bir işçi için günlük çalışması için ödenen para 1 drahmi iken onun dersi için ödenen miktar 1,000 drahmi idi.”82 Eğer günümüzde bir kişinin evine getirebileceği en düşük ücreti düşünürsek, ve bu toplamı bin ile çarparsak, bir ünlü Sofistten ders almanın yaklaşık maliyeti ile ilgili bir fikir ediniş oluruz.

Büyük Sofistlerin önceki kuşakları Atina dışından gelmişlerken, Isokrates bir Atinalı idi. Onlar görüntü olarak gezgin ve kozmopolit iken, Isokrates, Yunanistan’ın bütünlüğüne ve yayılmasına ve Yunan kültürünün diğer kültürlerden üstünlüğüne inanan pan-Helenizm’e bağlıydı. Ayrıca Isokrates Sofistlere Karşı (Against the Sophists) gibi yazılarında erken dönem Sofistleri eleştirmiştir. Bu nedenden dolayı, tarihçiler onu bir sofist olarak tanımlamakta isteksizdirler. Buna rağmen o hala Gorgias’ın öğrencisidir, erken dönem Sofistlerin bazı görüşlerine sahiptir ve retorik öğretmek için para almıştır. Ve tipik Atinalı terimi basitçe kelimeler ve argümanlara özel ilgisi olan entelektüel anlamına gelmektedir.

Tabii bu açıklamayı Isokrates’e uygularsak, Isokrates’in eğitim yaklaşımı hem oldukça pratik hem de kesin yapılaşmıştır. O retoriği kısmi olarak kendi düzenlediği örnek konuşmaları kullanarak öğretmekteydi. Bu konuşmalardan bir çoğu, Yunan siyasal konuları ile ilgili onun hararetle uygulanan ilgisine yansıdı Daha ünlü olanlardan ikisi, Panegyricus(M.Ö.380) ve Plataeicus başlıklı erken dönem eserleridir. Atinalıların “bütün yetiler içince en çok arzuladıkları ve kıskandıkları olan dil yetisinine büyük dğer verdiklerini” ilk o

80 Robin Sowerby, The Greeks: An Introduction to Their Culture (London: Routledge, 1995), 107.

81 de Romilly, Great Sophists, viii.

82 Andrew Ford, "The Price of Art in Isocrates: Formalism and the Escape from Politics,"

İçinde: Rethinking the History of Rhetoric, ed. Takis Poulakos (Boulder, CO: Westview, 1992), 37.

76. Quoted in Sowerby, 108.

(18)

yazmıştır.83 İsokrates’in konuşmalarından bazıları yazlı döküman olarak dolaşmış ve siyasal başlıklar üzerine ilk tartışılan tez olarak değerlendirilmiştir.

Bunların arasında Symmachicus ve Areopagiticus bulunmaktadır. Isokrates’in eğilimi konuşmalarını yazılı bir ürün haline getirmek ve Yunan retoriği’nde sözel araçtan yazılı söyleme yapılan bir vurguya bir genel kaymayı işaret eden bu biçim içinde onlar yaymaktı.84 Isokrates’in ünün yaymak umuduyla bunu yaptığı varsayılabilir. Ford “Isokrates’in sonuç olarak bir konuşma hocası olarak düşünülmek istemediğini bunun yanında Yunan ilişkileri üzerine ciddi ve ağırlıklı eleştirileri ile milletin öğretmeni olmak istediğini” yazmıştır.85

Isokrates’in retoriğe olan ilgisinin büyük bir kısmı, bu yönelimin sonunda bilge ve etkin kararlar alabilecek politik liderleri yetiştirme amaçlıydı. İçlerinde bir çoğu ünlü ve etkili devlet adamı ve hatip olan okulunun yetenekli öğrencileri onu cezbederdi. Öğretmen olarak onun büyüklüğü en üst düzeydeydi ve oldukça ince işlenmiş pedagojik yaklaşımı daha sonraki eğiticiler için model oluşturmuştur. İsokrates’in eğitimi zeki ve eğlenceli konuşmacılar yaratmayı amaçlamıyordu, bunun yerine Atina’nın siyasal uygulamalarını geliştirmeyi amaçlamaktaydı. Poulakos, Isokrates’in retorik eğitimininin “retorik eğitiminin ihtiyaç duyduğu konu odaklı olma (tematik) ve pragmatizmden oluşan iki yeniliği başlattığı”nı belirtir. Poulakos “pragmatizmi dinleyicilerin yaşantısına olumlu katkı yapma talebi olarak açıklarken, konu odaklı olma özelliğini önemli konulara retorik odaklanma istemi olarak”

tanımlar.86

İsokrates için retorik medeniyetin kendini mümkün kılan “bir diğerini ikna etme gücü” idi. Protagoras M.Ö.353 tarihini taşıyan Antidosis konuşmasında

“sadece vahşi yaşantıdan uzaklaşmış bulunmuyoruz, bir birimizi ikna etme ve ne istediğimiz açıklama gücü dokularımıza işlemiştir, ama biz genelde konuşarak bir araya gelmiş, şehirler kurmuş, yasalar yapmış ve sanatları geliştirmiş de bulunmaktayız; konuşmanın gücü olmadan insanlar bu kurumları oluşturamazdı.” görüşündedir.87 Bundan dolayı bu sanattan daha önemli ne olabilir?

İsokrates oldukça maksatlı, milliyetçi ve ahlaki yönelimli retorik çalışmalarını üç unsura dayandırmıştı: doğal yetenekler, gelişmiş uygulamalar ve retoriğin temel prensipleri üzerine yapılan eğitim. Doğal yetenek eksik olduğunda, yetenekli bir öğretmenin bu boşluğu dolduracağı küçük bir telafisi bile mümkündü. Yetenek mevcutsa, Isokrates onun ders ve uygulamalarla geliştirilebileceğine inanıyordu. Ama Isokrates öğrencisinde yüksek ahlaki özellikler üzerinde de durmaktaydı. Bu ethos veya konuşanın karakterine olan ilgi İsokrates’i, kimin yönlendiğinin kesinlikle daha çok pratik algılayan

83 Quoted in Sowerby, 108.

84 On the importance of writing as an intellectual activity at this time, see: Kathleen E.

Welch, The

Contemporary Reception of Classical Rhetoric: Appropriations of Ancient Discourse (Hillsdale, NJ:

Lawrence Erlbaum, 1990), 16-17.

85 Andrew Ford, "The Price of Art in Isocrates: Formalism and the Escape from Politics," in Re- thinking the History of Rhetoric, ed. Takis Poulakos (Boulder, CO: Westview, 1992), 38.

86 J. Poulakos, Sophistical Rhetoric, 134.

87 Antidosis, 254. Quoted in Brian Vickers, In Defense of Rhetoric (Oxford: Clarendon Press, 1988), 156.

Referanslar

Benzer Belgeler

Üzerine Akrilik Boya, 24x36 cm. 86) göre, ilk defa 90’ların başında bir magazin dergisinde Chauvet mağarasının keşfedildiğini okumuş ve mağara resimlerine

çocuk öğrenmeyle meşgul olabilir, ilgilenebilir ve öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştirebilir. - Amaçlar bellidir ve bu amaçlar herkes tarafından kabul edilir:

Arslantaş A, Artan S, Öner Ü, Durmaz R, Müslümanoğlu H, Atasoy MA, Başaran N, Tel E: Comparative genomic hybridization analysis of genomic alterations in benign, atypical

• Kışlayan yumurtalar için bu koşullarda 12-14 gün süren kuluçka süresi, kışlamayanlar için birkaç gün daha kısadır.. • Kışlayan yumurtalara bir ısıtma

Sofistler, yine ortak bir tavırla mutlak bir rölativizmin savunucusu olmulardır. Ancak bu savunu, göreliliği bir tez olarak öne sürmek biçiminde değildir. Aksi

Prytanlar Meclis'i, ya da Halk Meclisi'ni topladıkları zaman başkan, prytanlık eden kabile dışında, her kabile için birer kişi olmak üzere kurayla dokuz proedros ve bu

Bu ana bölümde yedi bölüm bulunurken, bu bölümler erken çocukluk döneminde kurum çeşitleri, fiziksel ortam ve özellikleri, oyun ve önemi, özel gereksinimli çocuklar ve

Daha önce el yazmaları ruhbanın bilgi tekelini ellerinde bulundurmalarına neden olmaktaydı.. Bilgiye ulaşmak bu dönemde nasıl bir faaliyet olarak ele alınmaktadır/ne ile