• Sonuç bulunamadı

İBN MELEK’İN “ŞERHU MECMAİ’L-BAHREYN” ADLI ESERİNİN TAHKİK VE DEĞERLENDİRİLMESİ İlyas KAPLAN (Doktora Tezi) Eskişehir, 2019

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İBN MELEK’İN “ŞERHU MECMAİ’L-BAHREYN” ADLI ESERİNİN TAHKİK VE DEĞERLENDİRİLMESİ İlyas KAPLAN (Doktora Tezi) Eskişehir, 2019"

Copied!
905
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İBN MELEK’İN “ŞERHU MECMAİ’L-BAHREYN”

ADLI ESERİNİN TAHKİK VE DEĞERLENDİRİLMESİ İlyas KAPLAN

(Doktora Tezi) Eskişehir, 2019

(2)

İBN MELEK’İN “ŞERHU MECMAİ’L-BAHREYN”

ADLI ESERİNİN TAHKİKİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

İlyas KAPLAN

T.C

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı DOKTORA TEZİ

ESKİŞEHİR 2019

(3)

T.C.

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

İlyas KAPLAN tarafından hazırlanan “İbn Melek’in Şerhu Mecmai’l- Bahreyn Adlı Eserinin Tahkiki ve Değerlendirilmesi” başlıklı bu tez, .../.../2019 tarihinde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarınca yapılan savunma sınavı sonucunda ……… bulunarak jürimiz tarafından Temel İslam Bilimleri Dalında Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.

Görevi Unvanı Adı SOYADI İmza

Jüri Başkanı: Prof. Dr. Saffet KÖSE ………..

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Abdullah ACAR ………

Üye: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM .……….

Üye: Doç. Dr. Kamil SARITAŞ ………..

Üye: Dr. Öğr. Üyesi Yunus ARAZ ………..

(4)

…../ …../ …..

ETİK İLKE VE KURALLARA UYGUNLUK BEYANNAMESİ

Bu tezin Eşkişehir Osmangazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi hükümlerine göre hazırlandığını; bana ait, özgün bir çalışma olduğunu;

çalışmanın hazırlık, veri toplama, analiz ve bilgilerin sunumu aşamalarında bilimsel etik ilke ve kurallarına uygun davrandığımı; bu çalışma kapsamında elde edilen tüm veri ve bilgiler kaynak gösterdiğimi ve bu kaynaklara kaynakçada yer verdiğimi; bu çalışmanın Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından kullanılan bilimsel intihal tespit programıyla taranmasını kabul ettiğimi ve hiçbir şekilde intihal içermediğini beyan ederim. Yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması halinde ortaya çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara razı olduğumu bildiririm.

İlyas KAPLAN

(5)

ÖZET

İBN MELEK’İN ŞERHU MECMAİ’L-BAHREYN ADLI ESERİNİN TAHKİKİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

KAPLAN, İlyas Doktora Tezi - 2019

Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Abdullah ACAR

Hanefi mezhebi’nde Ebu Cafer et-Tahâvî’nin (ö. 321/933) Muhtasar’ı ile muhtasarlar silsilesi ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi de Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn’dir. Zamanla bu eserler üzerine şerhler yazılmıştır. Bu şerhlerden en önemlilerinden birisi de İbn Melek’in Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn üzerine yaptığı şerhtir.

Bu çalışmada, İbn Melek tarafından yazılan Şerhu Mecmai’l-bahreyn’in edisyon kritik/tahkik ve değerlendirmesi yapılmıştır. Eserin Türkiye’deki yazma nüshalarının sayısına bakıldığında, bu şerhe yazıldığı dönemden itibaren büyük önem verildiği ve rağbet edildiği anlaşılmaktadır. İbn Melek’in fıkıh ve fıkıh usulü alanındaki yetkinliği ve şerhin de müdellel olması açısından son derece kıymetli bir eserdir.

Çalışmamız, dirâse ve tahkik kısımlarından oluşmaktadır. Daha çok fıkıh tarihi niteliğinde olan dirâse kısmı bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Dirâse kısmından sonra tahkik kısmını oluşturan metin izlemektedir.

Anahtar kelimeler: Hanefi, Fıkıh, Metin, Şerh, İbnü’s-Sââtî, İbn Melek

(6)

ABSTRACT

CRITICAL EDITION AND EVALUATION OF IBN MALAK’S WORK SHARH MAJMA AL-BAHRAIN

KAPLAN, İlyas PhD Dissertation – 2019

Department of Basic Islamic Sciences

Advisor: Assist. Prof. Dr. Abdullah ACAR

A long chain of concise works in the field of Islamic law emerged in the Hanafi school of law beginning with al-Mukhtasar of Abu Jafar et-Tahâvî (d. 321/933). One of these works is Majma al-Bahrain wa Multaqa al-Nayyirayn. By time, commentaries were written on these works. One of the most important of these commentaries is Ibn Malak’s commentary on Majma al-Bahrain.

In this study, the critical edition and evaluation of Sharh Majma al-Bahrain of Ibn Melek was done. When we take the number of manuscripts in Turkey into consideration, the demand for this work and its importance from the period in which this commentary was written is understood. This work is very valuable due to two reasons: Ibn Melek's competence in the fields of fiqh and usul al-fiqh and its value as a work that gives detailed analysis for reasons of the rulings mentioned in the work.

Our study consists of two main parts, namely evaluation and critical edition.

The evaluation part, mainly related to law history, is composed of an entrance and three sections. The full Arabic text of Sharh Majma al-Bahrain based on critical edition follows the evaluation part.

Keywords: Hanafi, Fiqh, Text, Commentary, Ibn al-Sââtî, Ibn Malak

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... V ABSTRACT ... Vİ KISALTMALAR ... X ÖNSÖZ ... Xİ

GİRİŞ ... 1

I.ARAŞTIRMANIN KONUSU VE ÖNEMİ... 1

II.ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ... 1

III.ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI ... 2

A. Klasik Eserler ... 2

B. Modern Çalışmalar ... 5

1. BÖLÜM MUSANNİF İBNÜ’S-SÂÂTÎ VE ŞÂRİH İBN MELEK’İN HAYATLARI 1.1.İBNÜ’S-SÂÂTİ ... 7

1.1.1. Yaşadığı Dönemin Siyasi ve İlmi Durumu ... 7

1.1.2. İsmi, Doğumu ve Nesebi ... 9

1.1.3. Hocaları ... 10

1.1.4. Öğrencileri ... 11

1.1.5. Eserleri ... 11

1.1.6. Vefatı ... 13

1.2.İBNMELEK ... 14

1.2.1. Yaşadığı Dönemin Siyasi ve İlmi Durumu ... 14

1.2.2. İsmi, Doğumu ve Nesebi ... 17

1.2.3. Hocaları ... 18

1.2.4. Öğrencileri ... 19

1.2.5. Eserleri ... 19

1.2.6. Vefatı ... 21

(8)

2. BÖLÜM

MECMAU’L-BAHREYN VE İBN MELEK ŞERHİ

2.1.MECMAU’L-BAHREYN ... 23

2.1.1. Muhtevası ... 23

2.1.2. Önemi ... 26

2.1.3. Konuların İşleniş Tarzı ve Sistematiği ... 27

2.1.4. Üzerine Yapılan Çalışmalar ... 34

2.1.5. Kaynakları ... 35

2.1.6. Fıkıh Literatüründeki Yeri ... 36

2.2.ŞERHUMECMAİ’L-BAHREYN ... 37

2.2.1. Muhtevası ve Yazılış Nedeni ... 37

2.2.2. Önemi ... 38

2.2.3. Konuların İşleniş Tarzı ve Sistematiği ... 38

2.2.4. Şerhte Takip Edilen Yöntem ... 40

1. Fıkıh ... 41

2. Usul ... 42

3. Dil ... 44

4. Konu Başlıklarını Detaylandırması ... 44

5. Metinde Düzeltme Önerdiği Yerler ... 49

2.2.5. Şerhin Kaynakları ... 61

2.2.6. İbn Melek ile İbnü’s-Sââtî Şerhlerinin Mukayesesi ... 78

2.2.7. İbn Melek Şerhi Üzerine Yapılan Çalışmalar ... 79

2.2.8. Fıkıh Literatüründeki Yeri ... 81

3. BÖLÜM ESERİN EDİSYON KRİTİĞİ 3.1.KİTABIN YAZMA NÜSHALARI ... 83

3.1.1. Eserin Nüshalarına Dair Genel Bilgiler ... 109

3.1.2. Tahkikte Esas Alınan Nüshalar ... 111

3.1.3. Esas Alınan Nüshalardan Örnekler ... 113

3.2.TAHKİKTE TAKİP EDİLEN YÖNTEM ... 115

(9)

SONUÇ ... 117 KAYNAKÇA ... 119

(10)

KISALTMALAR

Bk./bk. : Bakınız

Çev. : Çeviren

Ed./ed. : Editör

Haz./haz. : Hazırlayan

Ktp. : Kütüphanesi

Nr. : Numara

Nşr./nşr. : Neşreden

ö. : Ölümü, vefat tarihi

Ts. : Tarihsiz

v.dğr. : Ve diğerleri

vb. : Ve benzeri

vr. : Varak

y.y. : Yayın yeri yok

(11)

ÖNSÖZ

Hanefî mezhebi, fıkıh mezhepleri içerisinde ihtiva ettiği fıkhî görüşler bakımından en zengin fıkıh mezhebidir. Bunun en önemli sebebi, mezhebi oluşturan görüşlerin sadece Ebû Hanife’nin görüşlerinden ibaret olmaması, onun görüşlerine ilaveten Ebû Yusuf (ö.182/798), Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî (ö.189/805) ve Züfer b. Hüzeyl (ö.158/775) gibi her biri müstakil müctehid olarak değerlendirilebilecek fakihlerin görüşlerini de ihtiva ediyor olmasıdır.

Ebû Hanife’nin önde gelen iki önemli talebesi İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed, Ebû Hanife’nin görüşlerini bize aktaran eserler kaleme almışlardır. Daha sonraları Ebu Cafer et-Tahâvî’nin (ö. 321/933) el-Muhtasar’ı ile başlayan muhtasarlar silsilesi ortaya çıkmıştır. Zamanla bu eserleri açıklayan şerhler yazılmıştır. Bu şerhlerin daha iyi anlaşılması için haşiye ve talikler yazılmaya başlanmıştır.

Bu çalışmada, Hanefi mezhebindeki önemli muhtasarlardan biri olan, İbnü’s- Sââtî’ye (ö. 694/1221) ait Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn üzerine İbn Melek tarafından yazılan Şerhu Mecmai’l-bahreyn’in edisyon kritik (tahkik) ve değerlendirmesi yapılmıştır. Eserin Türkiye’deki yazma nüshalarının sayısına bakıldığında, bu şerhe, yazıldığı dönemden itibaren büyük önem verildiği anlaşılmaktadır. Şârihin fıkıh ve fıkıh usulü alanındaki yetkinliği ve şerhin de müdellel olması sebebiyle bu şerh Hanefi fıkhı açısından son derece kıymetli bir eserdir.

Çalışmamız, tahkik çalışmalarında mutat olduğu üzere araştırma (dirâse) ve tahkik kısımlarından oluşmaktadır. Daha çok fıkıh tarihi niteliğinde olan araştırma kısmı bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümleri, tahkik kısmını oluşturan metin izlemektedir. Araştırmanın konusu, önemi ve kaynaklarının ele alındığı giriş bölümünün ardından, birinci bölümde İbnü’s-Sââtî ve İbn Melek’in biyografileri üzerinde durulmakta bilgi verilmektedir, ikinci bölümde Mecmau’l-bahreyn metni ve İbn Melek Şerhi hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde ise ulaşabildiğimiz nüshalar kısaca tanıtılmış tahkikte takip edilen yönteme işaret edilmiştir. Son bölümde kitabın tahkikli metnine yer verilmiştir.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasına katkıda bulunan danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Abdullah ACAR’a, Tez izleme üyeleri Doç Dr. Kamil SARITAŞ ile Dr. Öğr. Üyesi Yunus ARAZ’a şükranlarımı sunarım. Ayrıca tez savunmasında değerlendirme ve

(12)

katkılarından istifade ettiğim kıymetli jüri üyelerine ve tezin yazım sürecinde bana destek veren bütün hocalarıma ve arkadaşlarıma bu vesile ile teşekkür ederim.

İlyas KAPLAN Eskişehir-2019

(13)

GİRİŞ

I. Araştırmanın Konusu ve Önemi

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde yetişmiş İslam hukukçularından biri olan İbn Melek’in halen yazma halinde bulunan Şerhu Mecmai’l-bahreyn adlı eserinin tahkik edilerek gün yüzüne çıkarılması ve İbn Melek’in fıkıh düşüncesinin ortaya konulması, araştırmanın temel konusunu teşkil etmektedir.

Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü topraklarda yaşamış önemli bir fakih olan İbn Melek’in eserleri, Osmanlı medreselerinde asırlar boyunca ders kitabı olarak okutulmuş ve yazdığı şerhler üzerine haşiyeler kaleme alınmıştır. Osmanlı ilim hayatında bu denli etkili olmuş bir fakihin, mezhepte dört muteber metinden birisi kabul edilen Mecmau’l-bahreyn üzerine yazdığı şerhin günümüze kadar yazma eser halinde kütüphane raflarında kalmış olması ilim dünyası nezdinde büyük bir kayıptır.

Üstelik Mecmau’l-bahreyn bizzat müellifi tarafından da şerh edildiği halde, müellifin şerhi İbn Melek’in şerhi kadar rağbet görmemiştir.

Ayrıca Hanefi mezhebi, literatür açısından çok zengin olmasına rağmen, Hanefi eserlerinin tahkikli neşredilme oranı diğer mezheplere göre daha düşük kalmaktadır. Bu sebeple, Hanefi fıkhıyla ilgili birçok eser ya unutulmuş ya da bu yazma eserler kütüphanelerde zamanla kaybolmuştur. Bu çalışmada Hanefi fıkhındaki önemli bir eserin tahkikli neşri yapılarak araştırmacıların istifadesine sunulmuştur.

II. Araştırmanın Yöntemi

Edisyon kritik veya tahkik olarak ifade edilen işlemin temel amacı, metnin, müellifin/şârihin kaleminden çıkmış haline ulaşmaktır. Çalışmamızda eserin edisyon kritiği, “İSAM tahkikli neşir esasları”na göre yapılarak eserin müellif tarafından kaleme alındığı orijinal şekliyle ortaya konulması amaçlanmıştır.

Tahkik çalışmasının inceleme (dirâse) bölümünde, metnin müellifi ve şârihi tanıtılmıştır. Bu kapsamda, müellif ve şârihin isim, künye, lakap ve nesep bilgisi;

doğum-ölüm yeri ve tarihi; ilmî hayatı, hocaları-talebeleri ve eserleri tanıtılmıştır.

Eserin telif sebebi, eserle ilgili literatürün tespiti ve eserin bu literatür içindeki yeri,

(14)

önemi, eser hakkında yapılmış çalışmalar, eserin kaynakları, varsa tipik dil ve imlâ özellikleri ve yazarın kullandığı özel terimler üzerinde durulmuştur.

Aynı zamanda İbn Melek’in fıkhî birikimini Mecmau’l-bahreyn şerhi çerçevesinde ortaya koymayı amaçladığımız için, şerh özenle okunmuş ve İbn Melek’in fıkhî tercihleri ve bu tercihlerin gerekçelerini ihtiva eden ibareler tespit edilmiştir. İbn Melek’in fıkhî görüşleri, kendisinden önceki yahut muasır diğer fakihlerin tercihleriyle mukayese edilmiştir. Bu bağlamda zikretmiş olduğu usûl-i fıkıh kuralları veya küllî kaideler belirlenmiştir. Eseri, Mecmau’l-bahreyn üzerine yapılan diğer şerh çalışmalarından farklı kılan hususlara dikkat çekilmiş ve şerhlerin karşılıklı olarak birbirlerinden etkilendiği noktalara işaret edilmiştir.

Çalışmada kendilerine atıfta bulunulan şahısların isimlerinin yazımı Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nin imla kılavuzundaki kurallara göre yapılmıştır.

Tez metninde ismi geçen şahısların vefat tarihleri ilk geçtiği yerde hicri ve miladi olarak verilmiştir.

III. Araştırmanın Kaynakları

Tez çalışmamızın inceleme ve tahkik kısımlarında, başta terâcim kitapları ve hadis kitapları olmak üzere çeşitli kaynaklardan faydalanılmıştır. Bunları iki kategoride ele almak mümkündür.

A. Klasik Eserler

İnceleme kısmında ele aldığımız konulara dair bilgilere ulaşmak ve ayrıca tahkik edilen metindeki hadislerin tahrici ve eserde geçen kitap ve âlim isimlerinin tespiti için aşağıdaki klasik eserlerden aydalanılmıştır.:

1. el-Kütübü’t-tis’a; Tahkik kısmında geçen hadislerin tahricinde istifade edilmiştir.

2. Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn; Fahrüddîn Rıdvân b.

Muhammed Alî b. Rüstem el-Horasânî es-Sââtî (ö. 694/1221). Eser 2005 yılında tarafımızca hazırlanan tahkikiyle birlikte Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye yayınları arasında Beyrut’ta basılmıştır.

(15)

3. Şerhu Mecmai’l-bahreyn: Fahrüddîn Rıdvân b. Muhammed Alî b. Rüstem el-Horasânî es-Sââtî (ö. 694/1221). Metnin müellifinin kendi eseri üzerine yazdığı şerhidir. Eser Salih b. Abdullah b. Salih el-Haydân, Halid b. Abdullah b. Muhammed el-Haydân ve Abdullah b. Salih b. Muhammed el-Haydân isimli üç araştırmacı tarafından doktora tezi olarak tahkik edilmiş ve Riyad’da Dâru’l-Efhâm ve Dâru’l- Felah tarafından 2015 yılında 10 cilt halinde yayınlanmıştır.

4. Nihâyetü’l-vüsûl ilâ ilmi’l-usûl; Fahrüddîn Rıdvân b. Muhammed Alî b.

Rüstem el-Horasânî es-Sââtî (ö. 694/1221). Eser Ezher üniversitesinde Mehmed Akkaya (I-II, 1402/1982) ve Mekke Ümmü’l-Kurâ Üniversitesi’nde Sa‘d b. Garîr b.

Mehdî es-Sülemî (I-II, 1405/1985) tarafından doktora tezi olarak ayrı ayrı tahkik edilmiştir. Sa‘d b. Garîr b. Mehdî es-Sülemî’nin çalışması iki cild halinde Câmiatü Ümmü’l-Kurâ tarafından hicri 1418 yılında yayınlanmıştır.

5. Hâşiyetü Şerhi Mecmai’l-bahreyn: Ebü’l-Adl Zeynüddîn (Şerefüddîn) Kâsım b. Kutluboğa b. Abdillâh es-Sûdûnî el-Cemâlî el-Mısrî (ö. 879/1474). İbn Melek’in Şerhu Mecmai’l-bahreyn çalışması üzerine yazılmış bir haşiyedir. Yazma halindeki bu eserin Topkapı Kütüphanesi III. Ahmed bölümü 1043 demirbaş numaralı yazmasından faydalanılmıştır.

6. Keşfü’z-zunûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fünûn: Kâtib Çelebi (ö. 1067/1657).

Çalışmada geçen eserler hakkındaki bilgiler için çoğunlukla yirmi yılda hazırlanmış bu büyük bibliyografik eserden faydalanılmıştır.

7. Îzâhu’l-meknûn fi’z-zeyli alâ Keşfi’z-zunûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fünûn:

Bağdatlı İsmâil Paşa (ö. 1920). Eser, Keşfü’z-zunûn’a zeyil olarak kaleme alınmıştır ve bu eserden de aynı amaçla faydalanılmıştır.

8. Hediyyetü’l-ârifîn: Esmâü’l-müellifîn ve âsârü’l-musannifîn: Bağdatlı İsmâil Paşa (ö. 1920). İslâm dünyasında yetişmiş müelliflerle eserleri hakkında ansiklopedik bilgi içerir. Çalışmada geçen âlimler hakkında bilgi vermek için sıklıkla bu eser kullanılmıştır.

9. el-Cevâhirü’l-mudıyye fî tabakâti’l-Hanefiyye: Ebû Muhammed Muhyiddîn Abdülkâdir b. Muhammed b. Muhammed el-Kureşî el-Mısrî (ö. 775/1373).

Eser, Hanefî ulemâsının hayatına dair günümüze ulaştığı bilinen büyük hacimli en eski çalışma olup 2000’i aşkın biyografiyi ihtiva etmektedir. Doktor Abdulfettâh

(16)

Muhammed el-Hulu tarafında tahkik edilen ve Müessetü’r-Risale tarafından 5 cilt halinde 1993 yılında basılan nüshası esas alınmıştır.

10. el-Fevâidü’l-behiyye fî terâcimi’l-Hanefiyye: Ebü’l-Hasenât Muhammed Abdülhay b. Muhammed Abdilhalîm b. Muhammed Emînillâh es-Sihâlevî el-Leknevî (1848-1886). Leknevî’nineserine et-Talîkâtü’s-seniyye ale’l-Fevâîdi’l-behiyye adıyla yaptığı ilâve de el-Fevâidü’l-behiyye ile birlikte yayımlanmıştır. Çalışmamızda, Dâru’l-Kitabu’l-İslâmiyye baskısı kullanılmıştır. Eserin verdiği bazı bilgilerde hataya rastlanılabildiğinden, eserden istifade edilirken temkinli davranılmıştır.

11. Tâcü’t-Terâcim: Ebü’l-Adl Zeynüddîn (Şerefüddîn) Kâsım b. Kutluboğa b. Abdillâh es-Sûdûnî el-Cemâlî el-Mısrî (ö. 879/1474). 350 civarında Hanefî âliminin isimlerine göre alfabetik sırayla yer aldığı eserde özet halinde biyografileri verilip telif ettikleri eserler belirtilmiştir. Muhammed Ramazan Yusuf tarafından tahkik edilerek 1992 yılında Dâru’l-Kalem tarafından Şam’da yayımlanan nüshasından faydalanılmıştır.

12. Vefeyâtü’l-ayân ve enbâü ebnâi’z-zamân mimmâ sebete bi’n-nakl evi’s- semâ’ev esbetehü’l-ayân: Ebü’l-Abbâs Şemsüddîn Ahmed b. Muhammed b. İbrâhîm b. Ebî Bekr b. Hallikân el-Bermekî el-İrbilî (ö. 681/1282). Eser, İslâm’ın başlangıcından itibaren kaleme alındığı döneme kadar yaşayan, herhangi bir alanda şöhrete kavuşmuş kadın ve erkek 800’den fazla kişinin biyografisini içerir. Dr. Yusuf Ali Tavil ve Dr. Meryem Kâsım Tavil tarafından tahkik edilerek 5 cild halinde Dâru’l- Kütübü’l-İlmiyye tarafından 1998 yılında Beyrut’ta basılan nüshadan faydalanılmıştır.

13. Osmanlı Müellifleri: Bursalı Mehmed Tâhir (ö. 1861-1925). M. A. Yekta Saraç tarafından yayına hazırlanan ve üç cilt halinde TÜBA tarafından 2016 yılında Ankara’da basılan nüshası esas alınmıştır.

14. Ketâibü a’lâmi’l-ahyâr min fukahâi mezhebi’n-Nu’mâni’l-Muhtar:

Muhammed b. Süleyman el-Kefevî (ö. 990/1582). Hanefi mezhebindeki en kapsamlı tabakat eserlerden birisi olan bu eser, Prof. Dr. Saffet Köse, Doç. Dr. Murat Şimşek, Dr. Hasan Özer, Dr. Huzeyfe Çeker ve Güneş Öztürk tarafından tahkik edilmiş ve 2017 yılında İrşad Kitabevi tarafından İstanbul’da yayımlanmıştır.

(17)

B. Modern Çalışmalar

Konumuzu ilgilendiren modern çalışma sayısı son derece azdır. Mevcut çalışmalar ise genel olarak TDV İslâm Ansiklopedisi’nde yer alan maddeler, İbnü’s- Sââtî’nin eserlerinin dirâse kısımları ve bunların dışındaki birkaç çalışmadan ibarettir.

1. “İbnü’s-Sââtî”, Ahmet Özel, TDV İslâm Ansiklopedisi, 21/190-192.

2. “İbn Melek”, Mustafa Baktır, TDV İslâm Ansiklopedisi, 20/175-176.

3. Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn; Fahrüddîn Rıdvân b.

Muhammed Alî b. Rüstem el-Horasânî es-Sââtî (ö. 694/1221). İlyas Kaplan tarafından tahkik edilerek yayınlanan kitabın dirâse kısmından faydalanılmıştır.

4. Şerhu Mecmai’l-bahreyn: Fahrüddîn Rıdvân b. Muhammed Alî b. Rüstem el-Horasânî es-Sââtî (ö. 694/1221). Salih b. Abdullah b. Salih el-Haydân, Halid b.

Abdullah b. Muhammed el-Haydân ve Abdullah b. Salih b. Muhammed el-Haydân tarafından tahkik edilen kitabın dirase kısmından faydalanılmıştır.

5. Nihâyetü’l-vusûl ilâ ilmi’l-usûl; Fahrüddîn Rıdvân b. Muhammed Alî b.

Rüstem el-Horasânî es-Sââtî (ö. 694/1221). Sa‘d b. Garîr b. Mehdî es-Sülemî tarafından tahkik edilen kitabın dirase kısmından faydalanılmıştır.

6. Ferişteoğulları’nın Arapça Türkçe Lügatleri Üzerinde Araştırma (Doktora tezi, 1981); Cemal Muhtar. Eser 1993 yılında İstanbul’da İFAV tarafından neşredilmiştir. Cemal Muhtar tarafından yazılan giriş kısmından ve İbn Melek’e ait sözlük metninden faydalanılmıştır.

7. Babertî ile İbn Melek Arasındaki Fıkhi Tartışmalar Tuhfe-Mebarık Özelinde; Dr. H. Murat Kumbasar. Araştırma Yayınları tarafından 2016 yılında Ankara’da basılmıştır. Eser, İbn Melek’in 70 civarında hadiste Bâberti’ye itirazlarından bahsetmektedir. Eserin ilk 28 sayfasında İbn Melek ve Bâberti hakkında bilgi verilmiştir.

8. “Tireli İbn Melek, Hayatı, Eserleri ve Menâr Şerhi”, Mustafa Baktır tarafından Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisinde iki bölüm halinde yayımlanmıştır.

9. “İbn Melek’in Mebârik’de Ekmelüddîn Bâbertî’ye İtirazları”, Mustafa Baktır’ın 28-30 Mayıs 2010 tarihli I. Ekmelüddîn Bâbertî Sempozyumunda sunmuş olduğu bildiridir. (2014, s. 185-191)

(18)

10. Süleyman Şah ve İbni Melek, A. Munis Armağan tarafından hazırlanan ve Tire Belediyesi Kültür Yayınları tarafından yayımlanmış küçük bir risaledir.

11. Büyük Mütefekkir ve Mutasavvıf Abdüllâtif İbn Melek, Tire Müze Müdürü Faik Tokloğlu tarafından yazılan ve 1955 yılında İzmir’de Berrin matbaasında basılan 11 sayfalık küçük bir kitapçıktır.

12. Hanefi Fıkıh Alimleri, Ahmet Özel tarafından hazırlanan, 2013 yılında Türkiye Diyanet Vakfı tarafından Ankara’da basılan 779 sayfalık bu eser de kullandığımız kaynaklar arasında yer almaktadır.

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

MUSANNİF İBNÜ’S-SÂÂTÎ VE ŞÂRİH İBN MELEK’İN HAYATLARI

Çalışmamızın birinci bölümünde, İbnü’s-Sââtî ve İbn Melek’in yaşadıkları dönemlerin siyasi ve ilmi durumunu, hayatlarını ve eserlerini ele almaya çalışacağız.

1.1. İBNÜ’S-SÂÂTÎ

1.1.1. Yaşadığı Dönemin Siyasi ve İlmi Durumu

İbnü’s-Sââtî XIII. yüzyılda Bağdat’ta yaşamış bir âlimdir. Bağdat şehri İbnü’s- Sââtî’den önceki asırlarda en parlak zamanlarını yaşamış ve önde gelen ilmî merkezlerden biri olmuştur. Orta çağ İslâm coğrafyasında adından söz ettiren devlet adamlarından biri olan Büyük Selçuklu veziri Nizâmülmülk (ö. 485/1092) tarafından muhtelif şehirlerde kurulan Nizâmiye medreseleri arasında en tanınmışı Bağdat’te yer almaktaydı. 459 (1067) yılında faaliyete geçen bu medrese, zengin vakıflara sahipti.

İbnü’s-Sââtî’nin tanıklık ettiği dönem, bu rekabetin zirvede olduğu döneme rastlıyordu.1

Nizamiye’den yaklaşık iki asır sonra, İslâm coğrafyasının doğuda Moğol saldırılarına uğradığı bir dönemde hilafet makamında bulunan Müstansır-Billâh’ın (1226-1242) emriyle 1233 yılında Bağdat’ta yaptırılan ve sanatsal yönden oldukça değerli sayılan Müstansıriyye Medresesi de Bağdat’ın ilim ve kültür şehri olmasına katkıda bulundu. Nizamiye’den farklı olarak dört mezhepten birer müderris bulunan ve tıp ilmi de okutulan bu medrese, İbnü’s-Sââtî’nin müderrislik yaptığı bir külliyedir.

Geniş bir kütüphaneye ve zengin vakıflara sahip olan bu medrese, uzun yıllar ayakta kalmayı başarmıştır. Başlangıçta iyi bir müderris kadrosuna sahip olan Müstansıriyye Medresesi, Moğol Hükümdarı hülagunun Bağdat’ı istilası ile öğretim kadrosundaki

1 Abdülkerim Özaydın, “Nizâmiye Medresesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul:

TDV Yayınları, 2007), 33:188-190; Güray Kırpık, “Bağdat Nizamiye Medresesi’nin Kuruluşu, Yapısı ve İşleyişi”, İslam Medeniyetinde Bağdat (Medînetü’s-Selâm) Uluslararası Sempozyum, 07- 08-09 Kasım 2008, 2011, 2: 685-698; Mehmet Altay Köymen, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi”, Ankara: 1992, 3:347-382.

(20)

âlimlerin Kahire ve Şam gibi daha güvenli merkezlere göç etmesi dolayısıyla zayıfladı.

Zaman zaman da buradaki ilmî faaliyetlere ara verilmek zorunda kalındı.2

İslam dünyasına yayılan Moğol işgalinin, Bağdat’a kadar uzanması, tarihçiler ve toplum nezdinde oldukça etkili olduğu ve Moğol imajını olumsuz etkilediği görülmektedir. Bu durum, Moğollarla ilgili ilginç rivayet ve yorumlara sebep olmuştur. Bağdat’tan sonra tehdit altında olan Şam ve Kahire’de yaşayan tarihçiler, Moğolları zalim bir toplum olarak tasvir etmişlerdir.3 Moğol istilasının İslam coğrafyasına ve Bağdat’a pek çok açıdan zarar verdiği bilinmektedir, çok geniş çevrelerce kabul edilmektedir. Ancak oluşan algı ve aktarılan rivayetlerde ihtilaflar da dikkat çekmektedir. Bunlar arasında en meşhuru Bağdat kütüphanesinin akıbetine dairdir. Sahip olduğu kitapların zenginliği ile öne çıkan ve şehrin kültür merkezi haline geldiğinin göstergelerinden biri olan Bağdat kütüphanesinin, yok edilmesi ya da yıkılması ile ilgili rivayetler detaylıca incelediğinde, Moğollara dair algının abartılı yönlere de sahip olduğu görülmektir.4

Bağdat’ta söz konusu gelişmeler yaşanırken, batısında yer alan Kahire ve birini oluşturur. Mısır ve Suriye’de Şâfiî, Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî fıkhı okutulan çok sayıda medrese açıldı. Medreseler dışında Dârulhadis ve dârülkurralar açıldı ve tıp öğretimi desteklendi. Bu ortam, öğrenciler ve müderrislerin gelişimi Şam’da Eyyûbîler (1171-1462) hâkimiyeti mevcuttu. Eyyûbîler, Mısır’da Fâtımî egemenliğine son verdiği gibi Kudüs Haçlı Krallığına son verdi. Askerî başarıları, ilmî ve kültürel faaliyetlerle destekleyen Eyyûbîler, İslam eğitim tarihinin parlak dönemlerden açısından oldukça elverişliydi. Bu sayede çok sayıda âlim yetişti ve çok sayıda eser telif edildi. Eyyûbî meliklerinin bu çabaları sayesinde Mısır ve Suriye, İslam dünyasının kültür merkezleri arasında zirveye tırmandı. Bağdat’ta istikrarın kaybolması ile de söz konusu şehirler Bağdat’ı ilmi ve kültürel açıdan geride bıraktı.5

2 Sâmî es-Sakkâr-Nebi Bozkurt, “Müstansıriyye Medresesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV Yayınları, 2006), 32:121-123.

3 Detaylı bilgi için bk. F. Yahya Ayaz, “Erken Dönem Memluk Tarihçilerinin Bağdat’ın Moğollar tarafından İstilasıyla Alakalı Rivayet ve Yorumları”, İslam Medeniyetinde Bağdat (Medînetü’s-Selâm) Uluslararası Sempozyum, 07-08-09 Kasım 2008, 2011, 1: 261-282.

4 Metin Yılmaz, “Göreceli Tarih Anlayışına Bir Örnekleme: Bağdat Kütüphanesi Gerçekten Tahrip Edildi mi?”, EKEV Akademi Dergisi, 8/18 (2004): 319-342.

5 Ramazan Şeşen, “Eyyûbîler (Siyasi Tarih, Medeniyet Tarihi)”, (İstanbul: TDV Yayınları, 1995), 12:

26-28.

(21)

Mısır’da Eyyûbî hâkimiyetine son vererek Kahire merkezli bir Türk devleti kuran Memlükler (1250-1517), Şam bölgesine ve Hicaz’a egemen olmayı başardılar.

Memlükler, Moğolları ilk defa 658 (1260) yılında Aynicâlut savaşında hezimete uğrattılar. Ardından Abbâsî hilafetini Kahire’de yeniden tesis ettiler. Haçlıları püskürterek Mısır ve Şam’ı istikrara kavuşturdular. Söz konusu askerî başarıları yanı sıra ilmî ve kültürel hayattaki teşvikleri, Anadolu ve Bağdat gibi istikrarın kaybolduğu bölgelerden âlimlerin buralara göç etmesine sebep oldu. Böylece devletin Müslümanlar nezdindeki tanınırlığı arttı ve meşruiyet kazanmasına sebep oldu. Devlet adamlarının medrese inşasında âdeta birbiriyle yarıştığı bir dönem olan Memlükler dönemi, İslam tarihinin parlak sayfaları arasında yer alır. Aynî (ö. 855/1451), İbn Hacer (ö. 852/1449), Kastallânî (ö. 923/1517) gibi İslam ilim tarihinin meşhur pek çok âliminin yetiştiği bir dönem olarak öne çıkar. Tefsir, fıkıh, hadis gibi alanların yanı sıra matematik ve tıp alanında çok sayıda şöhret sahibi âlim yetişti.6

1.1.2. İsmi, Doğumu ve Nesebi

Tam ismi Ebü’l-Abbâs Muzafferüddîn Ahmed b. Alî b. Tağlib el-Ba’lebekkî el-Bağdâdî el-Hanefî’dir.7 10 Zilkade 651 (1 Ocak 1254) tarihinde Bağdat’ta dünyaya geldi. Babası Alî b. Tağlib Ba’lebekkî Şam ehlindendi, daha sonra Bağdat’a taşındı ve orada ikamet etti. Babası astronomiyle de ilgilenen bir saat imalâtçısıydı. Babasına nisbetle İbnü’s-Sââtî diye tanındı.8

6 İsmail Yiğit, “Memlükler”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29: 94-96.

7 Ebû Muhammed Muhyiddîn Abdülkâdir b. Muhammed b. Muhammed el-Kureşî el-Mısrî, el- Cevâhirü’l-mudıyye fî tabakâti’l-Hanefiyye, nşr. Abdülfettâh M. el-Hulv, 2. Baskı (Kahire:

Müessetü’r-Risâle, 1993), 1: 208; Ebü’l-Adl Zeynüddin Kâsım b. Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, nşr.

Muhammed Hayr Yûsuf, 1. Baskı (Dımaşk: Dârü’l-Kalem, 1992), 95; Mahmûd b. Süleyman el- Kefevi, Ketâibü a’lâmi’l-ahyâr min fukahâi mezhebi’n-Nu’mâni’l-muhtâr, nşr. Saffet Köse v.dğr. 1.

Baskı (İstanbul: İrşad Kitabevi, 2017), 3:310; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn esmâü’l- müellifin ve âsârü’lmusannifîn, (Beyrut: Dâru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, 1951), 1: 100-101; Muhammed Abdülhay el-Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye fî terâcimi’l-Hanefiyye, (Kahire: Dâru’l-Kitabi’l-İslamî ts.), 26; Abdullah Mustafa el-Merâgî, el-Fethu’l-mübîn, (Kahire: ts.), 97-98; Ahmet Özel, “İbnü’s- Sââtî, Muzafferüddin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2000) 21: 190.

8 Özel, “İbnü’s-Sââtî, Muzafferüddin”, 21: 190; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, 3. Baskı (Ankara:

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2013), 116.

(22)

Mustansıriyye ve Muvaffakiyye medreselerinde ders veren Hanefi âlimlerden biriydi.9 Bayram namazlarında Mustansıriyye’de hutbe okurdu.10 Rebîülevvel 686’da (Nisan-Mayıs 1287) Kâdılkudât İzzeddin İbnü’z-Zencânî’ye nâib oldu.

1.1.3. Hocaları

Zamanında Hanefî mezhebinin önde gelen simalarından biri olan İbnü’s-Sââtî, fıkıh ve usulüne dair kaleme aldığı iki eseri ve güzel yazısıyla tanınmıştır. İbnü’s- Sââtî’nin birçok âlime öğrencilik yaptığı tahmin edilebilir. Bunun en önemli sebebi zamanında önemli bir ilim merkezi olan Bağdat’ta yaşamasıdır. Fakat kaynaklarda sadece üç tane hocasından bahsedilmektedir:

1. Zahîrüddin Muhammed b. Ömer en-Nevcâbâzî el-Buhârî:11 Hicri 616 yılında doğdu. Hicri 668 yılında vefat etti. Şemsüleimme el-Kerderî (ö. 642/1244)12 ve Ebû Abdillâh Hüsâmüddîn Muhammed b. Muhammed b. Ömer el-Ahsîkesî’ye13 (ö.

644/1246-47) öğrencilik yaptı.

2. Şemseddin İbnü’s-Saykal el-Cezerî diye tanınan Ebü’n-Nedâ Meâd b.

Nasrullah el-Harrânî:14 Hicri 701 yılında vefat etti.

3. Ebü’l-Berekât Hâfızüddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd en-Nesefî: (ö.

710/1310) Hanefî mezhebinde klasik sonrası dönemde çok etkili âlimlerden biridir.

Birçok eser kaleme almıştır. Kenzü’d-dekâik isimli eseri Hanefî mezhebinin temel metinlerinden biri olup el-Vâfî’nin özetidir. Eserin müstakil olarak ve şerhleriyle birlikte birçok baskısı yapılmıştır. Menârü’l-envâr, Hanefî fıkıh usulü eserlerinden üzerine en fazla çalışma yapılan metindir. Bu eserin Pezdevî ile Serahsî’nin eserinden özetlediği ve tertibinde Pezdevî’nin tarzına bağlı kalındığını ifade edilmiştir.15

9 Nâcî Ma‘rûf, Târîhu ulemâi’l-Müstansıriyye, 1. Baskı (Bağdat: Matbaatu’l-Ânî, 1959), 49, 58, 60.

10 Nâcî Ma‘rûf, Târîhu ulemâi’l-Müstansıriyye, 60.

11 Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, s. 183.

12 Ahmet Özel, “Kerderî, Şemsüleimme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2012), 25: 276-277.

13 Mustafa Uzunpostalcı, “Ahsîkesî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2000), 2: 181.

14 Hacı Halife Mustafa b. Abdullah Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zunûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fûnûn, (Beyrut:

Dâru İhyâü’t-Türasi’l-Arabî, ts.) 2: 1785; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, 2: 465.

15 Takıyyüddin b. Abdülkâdir et-Temimî, et-Tabakâtü’s-seniyye fî terâcimi’l-Hanefiyye, nşr.

Abdülfettâh Muhammed el-Hulv, 1. Baskı (Riyad: Dârü’r-Rifâî 1403), 4: 154-155; Leknevî, el-

(23)

1.1.4. Öğrencileri

Mustansıriyye ve Muvaffakiyye medreselerinde ders veren İbnü Sââti, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Kaynaklarda tespit edebildiklerimiz şunlardır:

1. Tâceddin İbnü’s-Sebbâk diye tanınan Ali b. Sencer el-Bağdâdî: Doğum tarihi konusunda hicri 660 ve 661 şeklinde iki farklı rivayet vardır. Doğumunda olduğu gibi ölüm tarihi konusunda da 750 ve 755 tarihleri olmak üzere farklı iki tarih zikredilmiştir.16

2. Mecdüddin İbnü’s-Sââtî: İbnü’s-Sââtî’nin oğludur. Doğum ve ölüm tarihi hakkında bilgiye ulaşılamamıştır.

3. Fâtıma bnt. İbnü’s-Sââtî: İbnü’s-Sââtî’nin kızıdır. Babasından Mecmau’l- Bahreyn’i okumuştur.17

4. Taceddin Ali b. Enceb es-Sâî: Hicri 593’da doğdu ve 674 yılında vefat etti.18 5. Zekiyyüddin es-Semerkandî: Doğum ve ölüm tarihi bilinmemektedir.

Kaynaklar 690 yılında hayatta olduğunu kaydetmektedir.19

6. Nasıruddün el-Konevî: Hicri 679 tarihinde doğdu ve 764 tarihinde vefat etti.20

1.1.5. Eserleri

İbnü’s-Sââtî, yaşadığı dönemde Hanefî mezhebinin önde gelen simalarından biri olan İbnü’s-Sââtî’nin eserlerinde telif yönü öne çıkmaktadır. Bize kadar ulaşan üç eseri fıkıh ve fıkıh usulüne dairdir ve üçü de neşredilmiştir.

1. Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn: Hanefî fıkıh literatüründe

“mütûn-i erbaa” diye anılan dört temel kitaptan biri olup Kudûrî’nin el-Muhtasar’ı ile

Fevâidü’l-behiyye, 101-102; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, 2: 464; Özel, “Kerderî, Şemsüleimme”, 25: 276-277.

16 Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn fi’z-zeyli alâKeşfi’z-zünûn an esâmi’l-kütüb ve’l-fünûn, (Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türasi’l-Arabî, ts.), 1: 569-570; Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, 121.

17 Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, 28.

18 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, 1: 712-713; Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn, 1:42.

19 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, 2: 162; Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, 27, 156.

20 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, 2: 162; Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, 27, 156.

(24)

Ebû Hafs Necmüddin en-Nesefî’nin (ö. 537 /1142) el-Manzûmetü’n-Nesefiyye adlı eserinin bir araya getirilmesiyle telif edilmiştir.21

Bazı kaynaklarla, bir kısım yazma nüshalarda ve kütüphane kataloglarında kitap adındaki son kelimenin “nehreyn” şeklinde yazılması doğru değildir.22 Müellif, bu kitabın şerhinde isminin “Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn” olduğunu zikretmektedir.23

Eser üzerine başta müellifi tarafından olmak üzere birçok şerh yazılmıştır. Bu şerhler hakkında ikinci bölümde ayrı bir başlık altında bilgi verilecektir.

2. Şerhu Mecmai’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn:24 İbnü’s-sââtî’nin kendi eserine yazdığı şerhidir.25 Bu şerhe Cemâleddin Aksarâyî (ö. 791/1388-89 [?]) bir hâşiye yazmıştır (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1472). İbn Melek’in yazdığı şerhte en fazla atıfta bulunduğu kitaplardan biridir.

3. Nihâyetü’l-vüsûl ilâ ilmi’l-usûl:26 Eser el-Bedî ismiyle meşhurdur.

Eser, Ebü’l-Usr Pezdevi (ö. 482/1089)’nin telif ettiği Kenzu’l-vusul ile Seyfeddin Âmidî (ö. 631/1233)’nin mütekellimûn metoduna göre yazdığı el-İhkâm isimli eserlerini bir araya getirmiştir.27 Bu yönüyle son dönemde karma metot (memzûc) olarak da anılan yeni usul yazımının ilk örneği kabul edilmektedir.28

Eser, Ezher Üniversitesinde Mehmet Akkaya ve Ümmü’l-Kura Üniversitesinde Sa’d Gureyr tarafından tahkik edilmişitr. Sa’d Gureyr tarafından yapılan tahkik basılmıştır.29

21 Eser İlyas Kaplan tarafından tahkik edilerek 2005 yılında Beyrut’ta Dâru’l-Kütübü’l-ilmiyye’de basılmıştır.

22 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 2: 1599; Özel, “İbnü’s-Sââtî, Muzafferüddin”, 21: 190.

23 Ebü’l-Abbâs Muzafferüddîn Ahmed b. Alî b. Tağlib, Şerhu Mecmai’l-bahreyn ve mülteka’n- neyyireyn, nşr., Salih b. Abdullah b. Salih el-Laydân v.dğr., 1. Baskı (Mısır: Dâru’l-Felah, 2015),1: 67.

24 Özel, “İbnü’s-Sââtî, Muzafferüddin”, 21: 190.

25 Eser Salih b. Abdullah b. Salih el-Haydân, Halid b. Abdullah b. Muhammed el-Haydân ve Abdullah b. Salih b. Muhammed el-Haydân isimli üç araştırmacı tarafından doktora tezi olarak tahkik edilmiş ve Riyad’da Dâru’l-Efhâm ve Dâru’l-Felah tarafından 2015 yılında 10 cild halinde yayınlanmıştır.

26 Eser Câmiatü’l-Ezher külliyyetü’ş-şerîa ve’l-kânûn’da Mehmed Akkaya (I-II, 1402/1982), Mekke Câmiatü Ümmi’l-kurâ külliyyetü’ş-şerîa’da Sa’d b. Garîr b. Mehdî es-Sülemî (I-II, 1405/1985) tarafından doktora tezi olarak ayrı ayrı tahkik edilmiştir. Sa’d b. Garîr b. Mehdî es-Sülemî’nin çalışması iki cild halinde Câmiatü Ümmü’l-Kurâ tarafından hicri 1418 yılında yayınlanmıştır.

27 İbnü’s-Sââtî, Nihâyetü’l-vüsûl ilâ ilmi’l-usûl, nşr. Sa’d b. Garîr b. Mehdî es-Sülemî (Mekke: Câmiatü Ümmü’l-Kurâ, 1418), 1: 3-6.

28 H. Yunus Apaydın, İslam Hukuk Usulü, 5. Baskı (Ankara: Bilay 2018), 33.

29 Mehmet Boynukalın, Fıkıh Usulü Âlimleri ve Eserleri (III-XIII. Hicri Yüzyıl), 1. Baskı (İstanbul:

(25)

Nihâyetü’l-vüsûl üzerine yazılan ve halen yazma halinde bulunan belli başlı şerhler şunlardır:

a) Ebü’l-Feth Muslihuddin Mûsâ b. Emîri Hâc et-Tebrîzî, er-Refî fî şerhi’l- Bedî30 (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 633, Yenicami, nr. 331; Dârü’l-kütübi’l- Mısriyye, Usûlü’l-fıkh, nr. 63).

b) Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî eş-Şâfiî, Beyânü meâni (müşkili)’l-Bedî31 (Râgıb Paşa Ktp, nr. 410, 411; Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1345, Hasan Hüsnü Paşa, nr. 532; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 6133; Dârü’l-kütübi’l- Mısriyye, Usûlü’l-fıkh, nr. 14).

c) İbnü’ş-Şeyh Uveyne el-Mevsılî eş-Şâfiî, Şerhu’l-Bedî (Dârü’l-kütübi’l- Mısriyye, Usûlü’l-fıkh, nr. 17).

d) Ömer b. İshak el-Gaznevî, Kâşifü meâni’l-Bedî ve (fî) beyâni müşkilihi’l- menî32 (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 683, Hacı Hüsnü Paşa, nr. 531; Âtıf Efendi Ktp., nr. 694; Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Talat, nr. 299).

Hanefîler’den İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457) ile Şâfiîler’den İbn Hatîb Cibrîn ve diğer bazı âlimler de kitaba şerh yazmışlardır.33

4. ed-Dürrü’l-mendûd fi’r-red alâ feylesûfi’l-Yehûd: Kaynaklarda İbnü’s- Sââtî’nin, çağdaşı Yahudi tabip ve filozof İbn Kemmûne’ye (ö. 683/1284) reddiye olarak yazmış olduğu ifade edilen bir eserdir.

1.1.6. Vefatı

4 Cemâziyelevvel 694 (22 Mart 1295) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiş ve Cüneyd-i Bağdâdî’nin (ö. 297 /909) kabri yanına defnedilmiştir.34

İFAV, 2017), 204.

30 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 1: 235; Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, 298.

31 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 1: 235-236.

32 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 1: 236.

33 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 1: 235-236; Özel, “İbnü’s-Sââtî, Muzafferüddin”, 21: 190.

34 Kefevî, Ketâibü a’lâmi’l-ahyâr, 3: 314; Özel, “İbnü’s-Sââtî, Muzafferüddin”, 21: 190.

(26)

1.2. İBN MELEK

1.2.1. Yaşadığı Dönemin Siyasi ve İlmi Durumu

İbn Melek’in yaşadığı XIV. Yüzyıl siyasi karmaşanın hakim olduğu İzmir’in Tire ilçesinde Aydınoğulları beyliği döneminde yaşamıştır.

Anadolu Selçuklularının Moğol hâkimiyeti altına girmesi ve tarih sahnesinden çekilmesi sonrasında XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde bağımsız bazı Beylikler kurulmuştur. Bu beylikler, kendi aralarında ve zaman zaman komşuları Bizans ile mücadele etmiş olsalar da Anadolu’nun iktisadî ve kültürel gelişimine katkı sunmuşlardır. Nitekim Anadolu beylikleri döneminde bazı meşhur âlimlerin yetiştiğine şahitlik edilmiştir.

Kütahya ve çevresinde hâkimiyet sağlayan Germiyanoğlu Beyliği, Batı Anadolu’nun en etkili güçleri arasındaymış. Bu durum, siyasî istikrarın yanı sıra ilmî faaliyetlerin de canlı olmasını sağlamış.35 Bu beyliğin ordusunda subaşılığı görevinde bulunan Mübârizeddin Gazi Mehmed Bey (ö. 1334), yaptığı fetihler sonrasında Aydın’ı ve İzmir’in güneyini ele geçirdi. Ardından Aydınoğulları beyliğini kurdu. İlmî faaliyetleri destekleyen ve âlimleri himaye eden Mehmed Bey’den sonra yerine oğlu Umur Bey (ö. 748/1348) geçti.36 Umur Bey döneminde (1334-1348) de fetihler devam etti ve Aydınoğulları gelişmesini sürdürdü. Beyliğin en parlak devri olarak kabul edilen bu dönemde özellikle denizcilik faaliyetlerinde önemli gelişmeler yaşandı.

Babası gibi ilmî gelişime önem veren Umur Bey, İbn Melek’in memleketi Tire başta olmak üzere beyliğin merkezi Birgi ve diğer yerlere, cami ve medrese yaptırarak hayır işlerinde bulunmuştur.37 Meşhur seyyah İbn Battûta (ö. 770/1368), babasının ölümünden yaklaşık bir yıl önce Umur Bey’i İzmir’de bizzat görmüştür. Battuta, Umur

35 Mustafa Çetin Varlık, “Germiyanoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1996), 14: 33-34; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, (Ankara: 1969), s. 39-54.

36 Erdoğan Merçil, “Aydınoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1991), 4: 239-240; Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, 104-120.

37 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, 105-108; Feridun Emecen, “Umur Bey”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2012), 42: 156-159.

(27)

Bey’in cömert biri olduğunu, oldukça geniş servete sahip bulunduğunu ve cesaretine hayran kaldığını ifade eder.38

Umur Beyin uzun süren iktidarından sonra yerine geçen kardeşi Hızır Bey (ö.

1360) döneminde ise başarısızlıklar peş peşe gelmiştir. Latinler İzmir’e saldırmış ve şehir zarar görmüştür.5

Ağabeyi kadar büyük başarılar gösteremeyen Hızır Bey’in ardından Mehmed Bey’in en küçük oğlu Fahreddin İsa beyliğin başına geldi. Onun zamanında Osmanlılar ile dostâne ilişkilerin geliştiği görülmektedir. Nitekim o, Osmanlı padişahı I. Murad’ın Kosova seferine destek kuvvet gönderdi.39 Böylece Umur Bey döneminde Osmanlı ile kurulan yakın ilişkiler sürdürüldü. Yıldırım Bayezid (1389-1403) ile de iyi ilişkiler kurdu. Yıldırım Bayezid ile İsa Bey’in kızı evlendi. Böylece Osmanoğulları ile Aydınoğulları arasında var olan sıkı ilişkiler evlilik bağı ile daha da kuvvetlendirilmiş oldu.40

Tire, Osmanlı padişahı I. Bayezid aracılığıyla Osmanlı hâkimiyetine dâhil olmuştur. Osmanoğulları 1402 yılında vuku bulan Ankara savaşından sonra fetret dönemini yaşarken; Aydınoğulları da iç çekişme yaşıyordu. Ankara savaşından sonra Osmanlı topraklarını paylaştıran Timur, şehri yine Aydınoğullarına vermiş, ancak II.

Murad (ö. 855/1451) döneminde Aydınoğulları kesin bir şekilde Osmanlı Devleti’ne ilhak olmuştur.41

Aydınoğlu Mehmed Bey, beyliğin idarî merkezini Birgi olarak belirlemişti. Bu yüzden yatırımların büyük kısmını başlangıçta burası elde ediyordu. Nitekim Mehmet Bey, Câmii ve medrese gibi hayır kurumları inşa ederek, şehrin gelişimine önemli katkıda bulundu. Bir süre sonra Birgi, Aydınoğullarının elinden çıkarak Osmanlı hakimiyetine geçti. Bunun sonucunda beyliğin idarî merkezi de İbn Melek’in memleketi Tire’ye taşınmak zorunda kaldı. Mehmed Bey, buraya oğlu Süleyman Şah’ı Bey olarak tayin etmişti. Yeni idarî merkez olarak seçilen Tire’nin gözdeliğini

38 İbn Battûta, Seyahatnâme, (İstanbul: 2004), 1: 425-426; Mehmet Ali Demirbaş, “XVI. Yüzyılda Tire Vakıflarına Ait Notlar”, Türk Kültüründe Tire, haz. Mehmet Şeker, (Ankara: 1994), 25-29.

39 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, 113.

40 Selim Parlaz, Osmanlı Devleti’nde Siyasi Evlilikler (Yüksek Lisans Tezi, Denizli, 2007), 25-26.

41 Erdoğan Merçil, “Aydınoğulları”, 4: 241.

(28)

artırmasından olsa gerek Süleyman Şah öldüğünde babası tarafından Tire’de yaptırılan ve İbn Melek’in adıyla anılan medresedeki türbesine defnedilmiştir.42

İbn Melek’in memleketi Tire, günümüzde İzmir iline bağlı bir ilçe olup, söz konusu dönemden bugüne kalan tarihî eserleri ile şöhret bulmuştur. Malazgirt zaferinden kısa bir süre sonra fethedilen şehir, asıl gelişimini Aydınoğlu Mehmet Bey’in oğlu Umur Bey döneminde gerçekleşmiştir. Umur Bey âlimlerin şehre gelmesi, talebelerin yetişmesi için medreseler yaptırmıştır. İlmî faaliyetlerin desteklenmesi yanı sıra ziraatin gelişmesi için de su bentleri inşa ettirmiştir. Bunun dışında Îsâ Bey’in kızı ve aynı zamanda Yıldırım Bayezid’ın hanımı Hafsa’nın vakfettiği külliye de şehrin gelişmesine katkı sağlayan yapılar arasındadır. Bayındırlık faaliyetlerinin yanı sıra ticaretin canlanması ve şehir ekonomisinin istikrara kavuşması gibi faktörler sayesinde âlimler için cazibe merkezi haline gelmiştir.43

XIV. yüzyılda Anadolu Beylikleri arasında yer alan, Aydınoğullarının komşusu konumundaki Saruhanoğulları Beyliği de İbn Melek’in Manisa’daki Saruhan medresesinde bir süre ilim tahsil etmiş olması bakımından önemlidir. Saruhan (ö.

747/1346) tarafından idarî merkezi Manisa’da kurulan beylik, ziraat açısından verimli topraklara sahipti. Saruhan Bey, Batı Anadolu’nun denizci beyliklerinden Aydınoğulları ile muhtelif ittifaklar geliştirdi. Saruhan’ın ölümünden sonra yerine oğlu İlyas geçmiş ancak pek başarılı bir siyaset güdememiştir. Onun ardından beyliğin başına geçen İshak Bey (ö. 780/1378-1379), beyliğin en ihtişamlı dönemini yaşamasını sağladı. Manisa’da gerçekleştirdiği bayındırlık faaliyetlerinin yanı sıra hayır müesseselerine verdiği önem dikkat çekmektedir. Osmanoğulları ve Orta Anadolu’nun en etkili beyliği olan Karamanoğulları ile de iyi ilişkiler kurma yoluna gitti. I. Bayezid, beyliği Osmanlı’ya ilhak etmesine rağmen Ankara savaşından sonra beylik yeniden kuruldu. II. Murad döneminde ise tarih sahnesindeki yerini aldı.44

XIV. yüzyılda İslâm dünyasında ilmî, dinî ve siyasî merkezleri arasında Kahire öne çıkmaktaydı. Abbasî hilafetinin Kahire’de yeniden tesis edilmesi de Memlükler

42 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, 110.

43 Zekai Mete, “Tire”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2012), 41:

195; W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş, (İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1960), 111, 122.

44 Feridun Emecen, “Saruhanoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2009), 36: 170-173; Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, 84-91.

(29)

için oldukça önem arz etmekteydi. Kahire’nin yanı sıra Şam da önde gelen ilim merkezleri arasındaydı. Sultanların yanı sıra devlet adamları da söz konusu şehirlere çok sayıda medrese yaptırarak buraları ilim merkezi haline getirilmiştir. Böylece muhtelif şehirlerden buralara hem âlimler hem de ilim tâlipleri gelmişlerdir. Bu ilmî inkişaf sayesinde Anadolu’dan bazı âlimler de söz konusu şehirlere giderek hem ilim tahsil etmişler hem de buralardaki medreselerde görev almışlardır.

Anadolu Selçuklularının zayıflaması ve Anadolu’ya Moğolların egemen olmasının ardından bu toprakları ele geçirmek amacıyla İlhanlılar ve Memlükler harekete geçmiştir. Anadolu’da siyasî bir birlik olmadığı halde Anadolu’nun güneyinde, Suriye ve Mısır’a hâkim olan Memlükler Devleti (1250-1517), siyasî istikrarı sağlamış ve Anadolu’daki bazı beyliklerle güçlü ticarî ilişkiler geliştirmişti.45

1.2.2. İsmi, Doğumu ve Nesebi

İbn Melek’in asıl ismi, İzzeddin Abdüllatif b. Abdülaziz b. Melek Firişte’dir.46

Farsça melek anlamına gelen firişte kelimesi, melek demektir. İbn Melek veya Firişteoğlu olarak meşhur olmuştur. İbn Melek, “Melek’in oğlu” manasına gelmektedir. Temiz ahlakı, saflığı, erdemi ve melek tabiatı ile bu unvanı aldığı kaydedilmektedir.47

İlmiyeye mensup bir aileden geldiği ve babasından ders aldığı bilinen48 İbn Melek, Tire’de yaşamıştır. Doğum tarihi hakkında çeşitli rivayetler olmasına rağmen kesin bir bilgi yoktur.49

45 F. Akkuş Yiğit, “Ramazanoğulları Beyliği’nin Kuruluşu”, Gazi Akademik Bakış, 7/13 (2013): 210- 216; Ayşegül Kılıç, “Karamanoğulları'nın Tarsus'ta Tutunma Mücadelesi ve Bölgedeki Anadolu Beylikleri ile Olan İlişkileri”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18/1, (2016): 318-320.

46 Taşköprizâde Ahmed Efendi, eş-Şekâ’iku’n-nu’mâniyye fî ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye, nşr. Ahmed Suphi Furat (İstanbul: 1985), 45; Leknevi, el-Fevâidü’l-behiyye, 107; Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, haz. M. A. Yekta Saraç, (Ankara: TÜBA, 2016), 1: 230; Mustafa Baktır, “İbn Melek”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1999), 20: 175.

47 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifin, 1: 617; Mustafa Baktır, “Tireli İbni Melek Hayatı Eserleri ve Menar Şerhi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 9 (1990), 48.

48 İzzeddin Abdüllatif b. Abdülaziz b. Melek, Mebâriku’l-ezhâr fî şerhi Meşârikı’l-envâr, nşr. Ebu Eşref b. Abdilmaksud b. Abdirrahman, 1. Baskı (Beyrut: Dâru’l-Cîl, 1995), 1: 25.

49 Baktır, “İbn Melek”, 20: 175.

(30)

İbn Battûta’nın 732’de (1332) Anadolu’ya yaptığı seyahat sırasında Birgi’de karşılaştığı Kadı İzzeddin Firişte’nin dindar ve fazilet sahibi olduğu için “Firişte”

lakabıyla tanındığına dair verdiği mâlumattan50 İbn Melek’in bu lakabı babasına nisbetle aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim bazı eserlerinde babasının adı Abdülaziz, bazılarında ise Firişte olarak geçmektedir.

Tireliler İbn Melek’i o kadar sevmişlerdir ki, onun hakkında efsane niteliğinde olaylar anlatmışlardır. Bunlardan birisi şöyledir:

“Abdullatif Efendi’nin babası Hicaz’a giderken eşi hâmile imiş, evlâdını Allah’a emanet edip gitmiş, dönüşünde eşinin hâmile olarak bir gün önce öldüğünü öğrenince son derece müteessir olmuş: ‘Ben, onu Allah’a ısmarlayarak gitmiştim.

Hüdâ onu esirgemiştir’ diyerek karısının kabrini açtırmış, kabirde Abdullatif Efendi’yi serçe parmağını emer bir vaziyette görmüşler! Ondan ötürü Melekler kendisini koruduklarına kanaat getirerek Melekoğlu anlamına gelen ‘İbn Melek’ lakabını vermişler”.51

1.2.3. Hocaları

İbn Melek’in hocaları hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Ulaşabildiğimiz kadarıyla ancak iki hocasını tespit edebildik:

1. Mebâriku’l-ezhâr fî şerhi Meşârikı’l-envâr’de52 babasından ‘babam ve hocam’ diye bahsetmesinden babasının hocalarından birisi olduğu anlaşılmaktadır.

2. Şerhu Mecmai’l-bahreyn’de53 Sultan Murad Hudâvendigâr devrinin meşhur âlimlerinden Alâeddin Ali Esved’den (ö. 800/1397) hocam diye bahsetmektedir.

Esved, İznik medresesinde müderrislik yapmıştır.

50 Ebû Abdillâh Şemsüddîn (Bedrüddîn) Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed b. İbrâhîm el-Levâtî et-Tancî, Tuhfetü’n-nüzzâr fî garâibi’l-emsâr ve acâibi’l-esfâr, nşr. Ali el-Müntasır, (Beyrut: 1975), 1: 328.

51 Cemal Muhtar, İki Kur’an Sözlüğü Luğat-ı Ferişteoğlu ve Luğat-ı Kânûn-ı İlahi, (İstanbul: İFAV, 1993), 17; Faik Tokloğlu, Büyük Mütefekkir ve Mutasavvıf Abdüllatif ibni Melek, (İzmir: Berrin Matbaası, 1955), 7-8.

52 İbn Melek, Mebâriku’l-ezhâr, 1: 25.

53 İbn Melek, Şerhu Mecmai’l-bahreyn, Süleymaniye Ktp., Hafız Ahmed, nr. 36, vr. 129b; Ahmet Özel,

“Alâeddin Ali Esved”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1989), 2: 319.

(31)

1.2.4. Öğrencileri

İbn Melek, Tire’de uzun süre müderrislik yapmıştır. Kaynaklardan tespit edebildiğimiz öğrencileri şunlardır:

1. Cafer b. İzzeddin Abdullatif b. Melek. İbn Melek’in oğludur.

2. Muhammed b. İzzeddin Abdullatif b. Melek (ö. 854/1450). İbn Melek’in oğludur.54

3. İbn Melek’in hocalığını yaptığı medreseyi yaptıran Germiyanoğulları ordusunda subaşı olan Mübârizeddin Gazi Mehmed Bey (ö. 733/1334)’in oğulları İsa Çelebi, Selim Çelebi ve Hızırşah da öğrencileri arasındadır.55

4. Ebû Abdullah Muhyiddin Muhammed b. Süleyman b. Said b. Mes’ud el- Kâfiyeci er-Rûmî (ö. 879/1274). İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye adlı eserini çok okuttuğu için “Kâfiyeci” lakabıyla tanınmıştır. Bu eser, ez-Zemahşerî (ö. 538/1144)’nin el- Mufassal fî sınâʿati’l-iʿrâb’ının muhtasarıdır.56

1.2.5. Eserleri

İbn Melek fıkıh, usûl-i fıkıh ve hadis alanlarında eserler kaleme almıştır. İbn Melek’in teliften daha ziyade şerhçiliği öne çıkmaktadır. Bunlardan Menârü’l-envâr ve Meşâriku’l-envâr şerhleri, Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulan eserlerdir.57

1. Şerhu Menâri’l-envâr. Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin (ö. 710/1310) fıkıh usulüne dair muhtasar eserinin şerhidir. Kitapta Hanefîler’in yanında Şâfiî ve Mâlikî usulcülerinin görüşlerine de yer verilmiş, zaman zaman Nesefî de tenkit edilmiştir.

Şerh üzerine Şerefeddin Yahyâ b. Karaca er-Ruhâvî (ö.942/1535’den sonra), Azmîzâde Mustafa Hâletî (ö.1040/1630) ve Radıyyüddin İbnü’l-Hanbelî (ö.971/1563) birer hâşiye yazmıştır.58

54 Baktır, “Tireli İbni Melek”, 55.

55 Baktır, “Tireli İbni Melek”, 49; Baktır, “İbn Melek”, 20: 175; Recep Cici, Osmanlı Dönemi İslam Hukuku Çalışmaları (Kuruluştan Fatih Devri Sonuna Kadar), (Bursa: Arasta Yayınları, 2001), 68.

56 Hasan Gökbulut, “Kâfiyeci”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2001), 24;154; Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, 197-198; Muhyiddin Ebû Abdillah Muhammed b.

Süleyman el-Kâfiyeci el-Hanefi, Kitâbû’t-Teysîr fî kavâidi ʿilmi’t-tefsîr, nşr. İsmail Cerrahoğlu, 2.

Baskı (Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1989), 8.

57 Baktır, “İbn Melek”, 20: 175.

58 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 2: 1825; Mustafa Baktır, “İbn Melek”, 20: 175.

(32)

2. Mebâriku’l-ezhâr fî şerhi Meşârikı’l-envâr. Ebü’l-Fezâil Radıyyüddîn (Radî) Hasan b. Muhammed b. Hasan es-Sâgânî (ö. 650/1252)’nin Meşâriku’l- envâri’n-nebeviyye adlı eserinin şerhidir. Buhârî ile Müslim’deki hadislerin senedleri ve tekrarları çıkarılmak suretiyle derlenen eser 2250 kadar hadis ihtiva etmektedir.

Hadis izahlarının özlü şekilde yapıldığı ve fıkhî hükümlerin açıklanmasına daha çok ağırlık verildiği bu şerh birçok defa basılmıştır.59

Şerh üzerinde Bergamalı İbrâhim’in Envârü’l-bevârık fî tertîbi Şerhi’l-Meşârık adıyla bir tertip çalışması vardır. 60

3. Şerhu Mecmai’l-bahreyn. Hanefî fakihlerinden Muzafferüddin İbnü’s- Sââtî’nin fıkha dair eserinin şerhidir. Sonraki fıkıh kitaplarında çokça atıfta bulunulan eserin birçok yazma nüshası mevcuttur. İbn Kutluboğa bu şerh üzerine bir hâşiye yazmıştır.61 Eserin yazma nüshalarının sayısına ve yaygınlığına bakıldığında, yazıldığı günden itibaren yoğun ilgi gördüğü anlaşılmaktadır.

4. Firişteoğlu Lugatı. En eski Arapça-Türkçe sözlüklerden biri olup Lugat-ı Firişteoğlu, Lugat-ı Firiştezâde ve Lugat-ı İbn Firişte gibi adlarla da anılır. Müellifin, torunu Abdurrahman için manzum olarak kaleme aldığı eser, yirmi iki kıtadan meydana gelmekte ve büyük bir kısmında Kur’ân-ı Kerîm’de geçen 1528 Arapça kelimenin Türkçe karşılığı verilmektedir. Subha-i Sıbyân ve Tuhfe-i Vehbî gibi Arapça-Türkçe sözlüklere öncülük eden eser bazı âlimler tarafından şerhedilmiş veya alfabetik şekilde düzenlenmiştir.62 Birçok yazma nüshası bulunan, ayrıca çeşitli baskıları yapılan Firişteoğlu Lugatı, Cemal Muhtar tarafından Firişteoğlu Abdülmecid’in Lugat-ı Kânûn-ı İlâhî’si ile birlikte Latin harflerine çevrilerek neşredilmiştir.

5. Şerhu’l-Vikâye. Tâcüşşerîa’nın Hanefî mezhebinde “mütûn-i erbaa” diye anılan dört metinden biri olan eserinin en muteber şerhlerindendir. İbn Melek’in hayatının sonlarına doğru yazdığı eser onun ölümü üzerine kaybolunca oğlu Muhammed babasının müsveddelerinden faydalanıp bazı ilâvelerde bulunmak

59 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 2: 1689; Baktır, Mustafa, “İbn Melek”, 20: 175; İstanbul 1287, 1303, 1306, 1309, 1311, 1314, 1315, 1328, 1329; nşr. Eşref b. Abdülmaksûd, I-III, Beyrut 1415/1995.

60 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 2: 1689; Baktır, Mustafa, “İbn Melek”, 20: 175.

61 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 2: 1601; Baktır, Mustafa, “İbn Melek”, 20: 175; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 2492; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 707-708; Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr.

750; Râgıb Paşa Ktp., nr. 478.

62 Muhtar, İki Kur’ân Sözlüğü, 24-26.

(33)

suretiyle eseri yeniden kaleme almıştır.63 Bu eserin çeşitli yazma nüshaları günümüze ulaşmıştır. Kitap yazma halindedir, basılmamıştır.64

6. Şerhu Tuhfeti’l-mülûk. Zeynüddin Muhammed b. Ebû Bekir er-Râzî’nin (v. 666/1268’den sonra) ibadetlere dair muhtasar eserinin şerhidir. Eser, Ali Esad Ribâhî tarafından tahkik edilerek Beyrut’ta İbn Hazm yayınevi tarafından 2011 yılında neşredilmiştir.

Kitap, Kitabu’t-tahâret, Kitabu’s-Salât, Kitabu’z-Zekât, Kitabu’s-Savm, Kitabu’l-Hac, Kitabu’l-Cihâd, Kitabu’s-Sayd ve’z-Zebâih, Kitabu’l-Kerâhiye, Kitabu’l-Ferâiz, ve Kitabu’l-Kesb mea’l-Edeb gibi bölümlerden oluşmuştur.

7. Bedrü’l-vâizîn ve zuhrü’l-âbidîn. Yirmi bölümden meydana gelen bir eser olup iman, kelime-i tevhid ve ibadetlerle ilgili konuları ihtiva etmektedir. Kâtib Çelebi’nin İbn Melek’e nisbet ettiği eserin65 müellif adı kaydedilmeyen çeşitli nüshaları bulunmaktadır.66 Kitap yazma haldedir, basılmamıştır.

İbn Melek’in oğlu Muhammed’in de üç aylar, bayramlar, âşûrâ ve cuma gününün faziletine dair Zuhrü’l-âbidîn adlı bir eseri vardır.67

1.2.6. Vefatı

İbn Melek’in vefat tarihi ihtilâflıdır. Brockelmann eserinde iki ayrı tarih vermiştir, bir yerde 800/1397, başka yerde ise 850/1447 olarak zikretmektedir.68 Muhtemel vefat tarihine dair elimizde çeşitli deliller vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

1. İbn Melek, Zeylaî’nin (ö. 743/1343) Tebyînü’l-hakâik’inden Şerhu Mecmai’l-bahreyn’de nakillerde bulunuyor. Buna göre hicri 743 yılından sonra vefat etmiş olması muhtemeldir.

2. Yine İbn Melek, Bâbertî’nin (ö. 786/1384) Tuhfetü’l-ebrâr fî şerhi Meşâriki’l-envâr üzerine itirazları vardır. Bu itirazları H. Murat Kumbasar, “Bâbertî ile İbn Melek Arasındaki Fıkhî Tartışmalar Tuhfe -Mebarık Özelinde” isimli

63 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 2: 2021.

64 Baktır, “İbn Melek”, 20: 176; (Süleymaniye Ktp., Murad Buhârî, nr. 118; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 371;

Serez, nr. 687; Fâtih, nr. 1892, 1893) ve İbn Melek’e ait eski şeklin (Süleymaniye Ktp., Turhan Vâlide Sultan, nr. 139; İsmihan Sultan, nr. 151; Şehid Ali Paşa, nr. 866)

65 Kâtib Çelebi, Keşfü’z-zünûn, 1: 231.

66 Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2072; Yazma Bağışlar, nr. 474; Reşid Efendi, nr. 577;

Tekelioğlu, nr. 443; İbrâhim Efendi, nr. 136.

67 Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 537.

68 Carl Brockelmann, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, (Kahire: Dâru’l-Maârif, 1997), 6: 214, 359.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışma ile İsmail Hakkı Bursevî’nin İnebey Yazma Eser Kütüphanesi’nde bulunan ve müellif hattı olan Şerhu ‘alâ Tefsîri cüz’i’l-ahîr li’l-Kâdî

Dil, nahiv, mantık, belagat, tefsir, fıkıh ve kelam alanında kazandığı birikimle İbn Hişam’ın “el-İ‘râb ‘an kavâ‘idi’l-i‘râb” adlı eserine yazılmış

Verilen bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi bir sivil toplum kuruluşu değildir?. A) Tema B) Lösev C) Kızılay

The Alya Group holds interests in several business opera�ng primarily in the contract & project, upholstery tex�le collec�ons, interior design solu�ons, contract furniture,

3 Öyle ki tarihsel süreç içinde aralarındaki ihtilaflara dair müstakil risaleler kaleme alındı. Şevkânî’nin et-Tavdü’l-Münîf fi’l-İntisâr li’s-Sa‘d

Çalışmanın giriş kısmında müellif ahkâm âyetleri ve hadisle- ri hakkında malumat verdikten sonra Tahâvî’nin Ahkâmü’l-Kur’ân’dan önce telif ettiği

لاق هّنا هنع هللا ىضر سنا نع هللا همحر ّىطويّسلا ماملاا لاق مّلسو هيلع ىلاعت هللا ىّلص هللا لوسر لاق هب ّنميقي لاف ناطلس اهيف سيل ًادلب مكدحا لخد اذاف ضرلاا

modern kelimesi geçmekle birlikte projelerin reklamlarında da modern mimari çoğunlukla modern yaşamla özdeşleştirilmekte, modern olanın daha kaliteli, daha iyi olduğu ve