• Sonuç bulunamadı

Rahmet ve Çatışma Bağlamında ISLAM MEZHEPLERI. (Uluslararası Sempozyum- Bildiriler) Editörler: HalitÇALIŞ. AliBAYER. Duran Ali YILDIRllvf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Rahmet ve Çatışma Bağlamında ISLAM MEZHEPLERI. (Uluslararası Sempozyum- Bildiriler) Editörler: HalitÇALIŞ. AliBAYER. Duran Ali YILDIRllvf"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Rahmet ve Çatışma Bağlamında

• •

ISLAM MEZHEPLERI

(Uluslararası Sempozyum-Bildiriler)

Editörler:

HalitÇALIŞ

AliBAYER Duran Ali YILDIRllvf

(2)

Uluslararası Rahmet ve Çatışma Bağlamında İslam Mezhepleri Sempozyumu (25-27 Mart 2016 Karaman)

Karaman jslami İlimler Derneği Yayınlan . Sempozyum/Kongre Yayın No: 1

Şubat2017

ISBN: 978-605-82823-0-8

Baskı:

SebatOfset

Fevzi Çakmak Mah. Hacbayram Cad. No:57 (Kara tay/Konya) Tel: (0332) 342 0153

~.S.No:16198

Kapak:

YakupAKYÜZ

Redaksi yon:

AliBAYER

www.islammezhepleri.kmu.edu.tr

(3)

Osmanlı Tatbikabnda Tek Mezhebe Bağlılık

Süleyman KA YA.

1. Giriş

Osmanlı Hukukunun, Hanefi fıkhının tarihin belirli bir döneminde tatbiki olduğu

söylenebilir. Osmanlı ulemasırun Hanefi fıkhına bağlılıkta ısraro olmanın yanı sıra

mezhepte müfta-bih olan görüşe uyma noktasında da ısraro olduklan görülmektedir. \

Dolayısıyla bu tebliğde evvelemirde mezhep içerisindeki müfta-bih görüş terk edilerek

zayıf görüşle amel edilmesi, sorırasında mezhep görüşü terk edilerek başka bir mezhep

görüşüyle amel edilmesi üzerinde duruldu. Başka mezhep görüşüyle amel etme başlığı altında sırasıyla avamm, mukallid müftinin, müctehid müftinin, şeyhülislamın başka

mezhep görüşüyle amel etmeleri ele alındı. Sonrasında başka mezhebe ait bir görüşle amel etme konusunda sultanın emrinin sadır olması konusuna yer verildi.

Farklı mezhep mensuplannın bulunduğu bölgelere ilgili mezhebe mensup miiffi, kadı

veya naib atandığı bilinmektedir. Hanefi mezhebine mensup bir kimsenin farklı mezhebe mensup bir kadının hükmü ile amel etmesi de ayrı bir başlık altında ele alındı. Sonraki

başlıkta bir kimsenin mezhebinden tamamen ayrılıp başka bir mezhebe geçmesi meselesine yer verildi. Son başlık ta ise günümüzde dile getirilen mezhep taassubu söylemi üzerinde duruldu.

2. Mezhep İçinde Zayıf Görüşle A.mel

Osmanlı ulemasının, genel olarak miiffi ve kadıların mezhep içerisindeki müfta-bih olan esahh-i akva.I ile hükmetınelen gerektiği kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum kadı heratlarında şöyle ifade edilir: " ... e imme-i Hanefiyye'nin muhtelefün fih olan mesaili kema yenbeği tetebbu' edüp esahh-i akva.Ii bulup anınla amel eyleye ... "1 Yine 18.

ve 19. yüzyilda Diyarbekir Şeriyye sicillerine kaydedilen ve dönemin şeyhülislamlan İvaz Mehmed Paşazade İbrahim Beyefendi (1212-1797), Dürrizade Seyyid Mehmed Arif Efendi (v. 1215-1800) ve Kadızade Mehmed Tahir Efendi (v. 1254/1838) tarafından imzalı

belgelerde yeni atanan miiffilere esahh-i akva.I ile hükmetınelen emredilmektedir. ifadeler tüm belgelerde aynıdır: " ... iliaya tarafımızdan sana izin verilmiştir, gerekdir ki lede'l-

istift§. esahh-i akva.I-i eimme-i Hanefiyye ile ifta edüp kütüb-i mutebereden nakl-i sarili ve imzalarında A.mid miiffisi olduğunu tasrih eyleyesin ... ".2 Belgeden anlaşıldığına göre miiffiler fetvalan için muteber kitaplardan sarih nakil göstermek zorundaydılar. Bu, aynı

zamanda onların esahh-i akva.I ile amel ettiklerinin delili olmaktaydı.

Devletin farklı mezhep. mensuplannın bulunduğu bölgelere kendi mezheplerinden de miiffi atadığı bilinmektedir.3 Nitekim yine Diyarbekir Şeriyye sicillerine kaydedilen ve dönemin şeyhülislamı Mehmed Mekki Efendi (v. 1212/1797) imzalı belge~e Amid kazası Şafii müftülüğüne es-Seyyid Mahmud Efendi'nin atandığı görülmektedir: "... gerekdir ki

• Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, İlahiyat Fak1lltesi, İslam Hulrukıı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

1 Akgi!ııdQz, Ahmet, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tah/i/leri, Fey Vakfı, İstanbul 1990, c. 1, s.70;

Uzunçarşılı,İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin limiye Teşkilatı, TfK, Ankaıa 1988, s. 86, 113.

2 Diyarbekir Şeriyye Sicilieri 3712, 3b-2, 17a-1; Diyarbekir Şeriyye Sicilieri 3828, vr. 6b-2, 2lb-2; 28b-1.

Belgelerde lı.itap ve imzanın şeyhülislama ait olmasından hareketle müfti atamalannın şeyhlllislam tarafindan

yapıldığı söylenebilir.

3 Mesela lbn Abidin Dııneşk'te Hanbeli müfti oldu~dan bahseder, İbo Abidin, Muhammed Emin b. Ömer ed-

Dııneşki (v. 1252/1836), Uküdıi'd-düriyyefi Tenkilıl'f-Fetdva'f-Hamidiyye, el-Matbaat!l'l-Miriyye, Bulak 1300, c. 2, s. 203-204.

(4)

lede'l-istifta esahh-i akva.I-i eimme-i Şafii ile ifta edüp kütüb-i mutebereden nakl-i sarili ve imzaJannda .Aınid kazasında Şafii müffisi olduğunu tasrih eyleyesin ... ".4 Bu belgeden,

Şafii miiftilerin de tıpkı Hanefi miiftiler gibi kedi mezhepterindeki esahh-i akva.I ile hükmetmek ve kendi muteber kitaplarından nakil yazmak zorunda olduklan

anlaşılmaktadır.

Burada bir hususa daha işaret etmek gerekir. Devletin atadığı kadılar dışında her hangi bir kimsenin dava görme yetkisi olmadığı gibi devletin atadığı müftiler dışında. bir kimsenin de kendi kafasına göre fetva vermesine de izin verilmediğine dair Abdurrahim Efendi'nin fetvası vardır: "Bir beldede me'zı1n bi'l-itta' olan Zeyd esahh-i akva.I-i eirnme-i Hanefiyye ile ifta ederken Amr bila izn ol beldede itta eylese Amr-i mezbfıra ne lazım

olur? el-Cevab: Emr-i sultam ile men' olunur."5

Ebussufıd Efendi'nin de Ma'nıztlrta zayıf görüşle arnele dair fetvaları vardır. Farklı görüşlerin olduğu bir konuda kadı diğer bir görüş!~ arnel etse hükmünün geçerli olup

olmayacağına dair soruya olumsuz cevap verir ve şöyle bir açıklama yapar; kadılarm

velayet yetkisi sultarun izin ve kazetine dayarur. Sultan kadılarm esahh-i akva.I ile hük:metmelerini emretmiştir.6 Ebussufıd Efendi'nin bir diğer fetvası şöyledir: "'Esahh-i akva.I ile arnel eyleyesün' deyü heratında mukayyed olan kadı kavl-i zaif ile arnel eylese

şer' arınafiz olur mu? el-Cevab: Gayet zaif olunca olmaz."7

Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi'rün (v. 954/1547) de zayıf görüşle arnel

edilemeyeceğine dair fetvaJannın olmasından hareketle bu hükmün Ebussufıd Efendi öncesinde de var olduğu söylenebilir. Çivizade bir fetvasında kadı zayıf görüşle

hükmederse hükmünün muteber olmayacağını ifade eder. s

106 Yenişehirli Abdullah Efendi'nin farklı bölümlerde yer alan fetvalannda da "esahh-i akva.I ile hükme kıbel-i sultamden memur olan" kadının zayıf görüşle amel ederek verdiği

hü.kümlerin geçerli olmayacağı ifade edilir.9

İbn .Abidin, Hanefi mezhebincieki muteber fetvaya göre hüküm vermek zorunda olan Hanefi kadılann, buna aykırı vereceği hükmün sahih olmayacağını söyler.10 Hask<;!fi de

zayıf görüşe binaen verilen hükmün geçersiz olmasuu, sultarun kadılan zayıf hükü.mle arnelden men eden emirleri olmasına dayandırır.l1

Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi ise bir fetvasında zayıf görüşe binaen verilen hükmün geçersiz olmasının gerekçesini şöyle açıklar; "Hükmeden kadı-yı Hanefi, eimme-i Hanefiyyeden akva.I-i muhtelife vaki oları mesailin esahh-i akvaliyle hükmetmek üzerine mukaJlid ise nafiz olmaz."1l Çivizade'nin bu fetvasında kadının, zayıf görüşe binaen

verctiği hükmün geçerli olmamasını mukallid olmasına bağladığı görülmektedir. Bu durumu Ebussufıd Efendi Ma'rııztlt'taki fetvasında daha açık ifade eder: "Kadı edille ve

~ Di yarbekir Şeriyye Sicilieri 3823, 3b-4.

s Menteşzade, Şeyhülislam Abdunahim Efendi, (v. 1128/1716), Fettivti-yı Abdurralıim, Daru't-Tıbaati'l­

Ma'mure, İstanbul 1243, c. 2, s. 417.

6 Ebussuiid Efendi, Ma'roz.tit, haz. Pehlul Düı.eoli, Klasik, İstanbul2013, s. 239.

7 Ebussuiid, Ma 'roz.tir, s. 247.

s İskilibi, Veli b. Yusuf(v. 998, der.), Mecmau'l-fettiwi (Süleymaniye, Esad Efendi 1099), c. 2, vr. 47la.

9 Yenişehirli, Şeyhülislam Ebu'I-Fazl AbduUah Efendi (v. 1156/1743), Belıcetı1'1-fettiwi, der. Mehmed Fıkhi el- Ayni, Matbaa-i Amire, İstanbul 1266, s. 395, 401,423.

ıo İbn Abid.io, Reddu'l-muhttir ale 'd-Durrl '1-muhttir, neş. Adil Ahmed Abdulmevcud, Ali Muhammed Muavvaz, Daru'l-kiitübi'l-ilmiyye, Beyrut 2003, c. 9, s. 12.

11 Haskefi, Dı/mı '!-nıuhttir, c. 1, s. 75, 76, Daru'l-fikr, Beyrut 1992 (Reddu '1-mıılıtar ile birlikte).

12 İskilibi, Veli b. Yusuf, Mecmaıı '1-fettiva, (Süleymaniye, Esad Efendi 1099), c. 2, vr. 47la.

(5)

ahkamın tefasıline vakıf ulema-i izamdan olmayınca (hükmü nati.z) olmaz."13 Her iki

şeyhillislamın da müctehid kadırun zayıf görüşle amel etmesinde bir beis görmedikleri

söylenebifu. ·

P"ır Mehmed Üskübt bir fetvasında mukallid kadı veya müftinin muteber kitaplarda meseleyi görüp esahh-i akvali bulmadan hüküm ya da fetva vermelerinin kesinlikle caiz olmayacağıru belirtir.14 İstanbul Bab Mahkemesinaibi Akifzade el-Amasi'nin, müfta-bihin

clışına çıkbğıru sonradan fark ettiği yerlerde Allah bizi affetsin diye dua etmesi dikkat çeker. 15 Şuradan hareketle bir kadırun hüküm verirken müfta-bihin dışuıa çıkmasıru günah olarak gördüğü söylenebifu.

Üskübi bir başka fetvasırun devamında yapbğı açıklamada ise Osmanlı öncesi bazı alimlere16 atıfla onların her türlü görüşle amel edebileceklerini, onların zamanında esahh-i akval ile ifta ve hükme emir olmaclığuu beyan eder. Buradan hareketle bu uygulamanın Osmanlı dönemine has olduğu söylenebifu.J7 Nitekim Osmanlı öncesinde Hanefi alimlerin bazen diğer mezhebe ait bir görüşü tercih ettikleri bilinmektedir. Özellikle Belh

meşayihinin Hanefi mezhebi imamlan yerine bazı meseleler hakkında diğer. mezheb

imamlarının görüşlerini tercih ettikleri görülmektedir. ıs

Bilindiği üzere Hanefi mezhebi imamlarırun görüşlerinin yer aldığı eserler rivayetin güvenillilik derecesi açısından Zaruru'r-rivaye ve Nadiru'r-rivaye olarak isimlendirilir. Bu eserlerin dikkate alınmasıyla bir sonraki dönemde yazılan eseriere ise Vakıat, Nevazil, Fetava gibi isimler verilir. Zahiru'r-rivaye ve Nadiru'r-rivaye eserleriyle birlikte bu eserler de dikkate alınarak hazırlanan bir sonraki dönem fetva literatürüne Osmanlı öncesi fetva literatürü, Osmanlı dönemindeki literatüre ise Osmanlı dönemi fetva literatürü denirse;

Osmanlı dönemi fetva literatürünün, hem önceki dönem fetva literatürü, hem Vakıat, hem de Zaruru'r-rivaye ve Na~'r-rivaye eserleri dikkate alınarak, kısaca tüm geçmiş birikim tevfuiis edilerek oluşturulduğu söylenebifu. Bu gerçeği Aküzade şu ifadeleriyle dile getirir: "Bugiiıı fet:ua timme-i kütiibe görediı"'.19 İctihadların çoğaldığı, farkWaşbğı bu kadar zengin bir birikime sahip olmanın olumlu taraflanrun yanı sıra hukuk emniyeti ve güvenliğini tesis etmenin zorlaşması gibi olumsuz tarafı da vardır. İşte Osmanlı ulemasırun bu olumsuzluğu esahh-i akval ile hükmetme ve fetva verme zorunluluğu

getirerek çözdükleri söylenebifu.

ıJ Ebussuüd, Ma 'naat, s. 249.

14 "Kadılann ve müftilerin şer'-i şerife muhalif hükm ve fetvası bulundukda 'Biz ala kadri't-takat.bezl-i vüs' edip kadir olduğumuz kadar kütübü tetebbüdan sorua ettik, bu takdirce ism olmayıp belki bezl-i cebd etmekle bir sevab hasıl oldu~· iddialan savab mıdır? ei-Cevab: Hatadır, badis-i şerif ve nass-ı sarili olmayıp ictibada muhtaç olan yerde mUctehide göredir ve illfi mukallid olan kütüb-i meşburede meseleyi görüp ve esahh-i alevali bilip bulmadan hUk:m ve ifta kat'an caiz olmayıp bir meselede batası ma'zür olmaz", Oskübi, Pir Mehmed Efendi (v. 1020/1611), Muinil'l-miifti fl'/-cevôb ale'l-mı'istefti, müst Şeyh Mehmed el-Kastamoni, yazma, İstanbul h. 1047 (SUleyınaniye, AşirEt: 133), vr. 344a.

15 Akifzade, Abdumıhim b. İsmail b. Mustafa Akif el-Amasi (v. 1223/1808), Mecelletti '1-melı6kim, yazma, yy, ty. (SOieymaniye, Kasidecizıide 274), vr. 70a.

16 Kasani (v. 58711 191), Zahidi (658/1260), Mevsıli (v. 683/1284).

17 "Zeyd'in zevceleri Hind ile Zeyneb'i bir avlu içinde olan iki evinin birini mOstakil birinde koyup havaiclelin

götüıilverse Hind'i babası, Zeyd'e gayn eve çıkartmaıa kadir olur mu? el-Cevab: Olur, bir avluda iki menkUba cebr ile cem olmak yokdur, li Ebussuüd merhum. Bedai' ve Kunye ve İhtiyar'da var. Merhum Bezzaziye'nin Müntekıi'dan nakline z3lıib olmuşlar, ancak zabir, onlar ne makule kavl ile olursa iftaya mez6.nlar olup ve ol zamanda esahh-ı akval ile ifta ve hükme emr varid olmamakdır.", Oskübi, Muinii'l-miifti, vr. 37a, hamiş.

18 Kaya, Eyyiip Said, Mezhebierin Teşekkiiliinden Sonra Fıklıi fstidlôl, yayınlanmamış doktora tezi, Marmara O.

SBE, İstanbul 2001, s. 253.

19 Akifıade, Mecelleiii '1-nıehôkim, vr. 81b.

\

107

(6)

18

Esahh-i a.kvaJ.in ne olduğunu tespit noktasında mezheb içerisinde bir usul ve hiyerarşi

olmakla birlikte şartların değişmesi, maslahat, zaruret, istihsan vb. gerekçelerle esahh-i akvaJ.den udw edilebildiği, hatta daha önce zayıf olan bir görüşün esahh-i a.kvaJ. hale

gelebildiği görülmektedir ki bu sürecin önemli ölçüde şeyhülislamlar tarafından yürütüldüğü görülmektedir. Nitekim Üskübi'nin bir fetvasından esahh-i a.kvaJ.in

şeyhillislam tarafından belirleneceği anlaşılmaktadır: "... halen ser-çeşmimiz olan

Şeyhülislam hazretlerinin re'yi şerifleri hangi kavl üzerine idiğine cezm olunca onun üzerine kat' olunup kat'an kirnesneden muhalefete mecal muhaJ.dir, zira onların kavl-i

şerüleri ile me'murlar olup ve esahh-i a.kvaJ. hangisi idiğine onlar alimlerdir ... "20

Ancak kadıların da zaruret vb. bir gerekçe göstererek zayıf görüşle amel edebildiklerine

dair

istisnai de olsa örneklere rastlanmaktadır. Nitekim müffinin fetva verirken mezhep alimlerinin tercih ettiği görüşe tabi olmasının vacip olduğunu, bu konuda icma bulunduğunun nakledildiğini, bir kimsenin zayıf görüşle amel etmesinin veya soru sorana fetva vermesinin caiz olmadığını ifade eden İbn Abidin de zaruret halinde bulunan kimsenin zayıf görüşle amel edebileceğini dile getirir.21

Hakimin gerekçelerini zikrederek müfta-bih görüşe ayk:ın hüküm vermesine, Musazade'nin sakk mecmuasına aldığı şu dava örnek olarak verilebilir: Bir vakıf

mütevellisi bey' bi'l-istiğlal akdiyle bir şahsa borç verir, ancak şahıs daha sonra gaib

olduğundan vakıf kira alamaz. Vakıf mütevellisi, ev satılarak alacağın tahsilini talep eder.

Kadı bazı Hanefi fukahanın bu akdi sahih bey' hükmünde görmelerine atıfla talebi kabul eder.22 Normalde müşterinin alacağını mebi'in satılması suretiyle tahsil edememesi ve

sabcırun parayı ne zaman öderse mebi'i geri alabilmesi açılarından bey' bi'l-istiğlaJ. akdi rehin hükümlerine tabi olmasına rağmen kadı, bazı ulemanın bu akdi bey' -i sahih hükmünde görmesine atıfla müfta-bih olan görüşü terk ederek vakıf mütevellisine evi sabp alacağını tahsil hususunda izin verir. Ancak kadı bir yandan zayıf kabul edilmiş olsa bile bazı Hanefi alimiere ait görüşe atıfta bulunurken bir yandan da müfta-bih olan görüşü

terk edişinin gerekçelerini açıklamaktadır; "Borçlu beş seneden daha fazla zamandır

gaibtir ve hayatta olup olmadığı belli değildir. Vakıf kira alamadığı gibi gün geçtikçe ev harab olmaktadır. Bu durum vakıf için zarar olduğu gıbi borçlu için de·zarardır" .23

Paşmakçızade es-Seyyid Abdullah Efendi de bir fetvasında mezhepteki müfta-bih olan

görüşün terk edilme gerekçesini rifkan li'l-ibad, yani halkın maslahab olarak açıklar.24

ıo Üsk:üb'i, Mufnii'l-müfti, vr. 262a.

21 İbn Abidi.o, "Şerhu Uküdi Resmi'l-müfti", Restii/u İbn Abidin, Aıemü'l-k:ütiib, ty., c. 1, s. 10-11, 48.

ıı " ... Hakim dahi bey' bi'l-vefa bazı eim.ıne ve meşayih katında bey'-i sah.ih olup ve münakid olduğu takdirce

kavli sahih bey' olması olup rehinin menafii r1ihiııin olduğu ecilden bey' bi'l-vefa ile bey' olunan menzili ba'de'l-bey' müşteriden isticar edüp menafii işiira etmek rehin olmayıp bey' olması iktiza etmekle nazaran ti'l- vakıf bu kavli ihtiyar edüp ... ", Musazade, Mehmed b. Abdullah, Tulıfetii '1-ldtab, yazma, yy., b. 1199 (Süleymaniye, İzmir 782), vr. 59a, b.

23 " •.• Mezbılr Şaban Ağa beş seneden mütecaviz gaybet-i munkatıa ile gaib olup hayat ve mematı malum

olmamağla menzil-i mezbılr murılr-i eyyam ile harab olup bey' olunmadığı takdirce vakfa zarar mukarrer olduğundan maada gaib olmağla vakfa icare dahi ait olmadığı mukarrer olup menzil-i mezbür bey' olunmak vakfa ve gaib-i mezbüra enfa' olmağın mukaddeman bakimu'ş-şer'i'ş-şerife ala vukuihi inha ve sıkat-i sahilıatü'l-kelimat dahi ihbar edüp ... ", Musazade, Tuhfetü '1-ldtab, vr. 59a.

24 "Zeyd mülk mabzeııini Amr'a se.men-i maluma bey' ve teslim ettikden sonra ol mahzene muttasıl mülk mahzeni olan Bekir bey'i istima' ettiği anda taleb-i muvasebe ve taleb-i işhad edip maraz veya habs gibi özr-i şer'isi olmayıp kadıya terafu' mümkün iken taleb-i temlik etmeyip otuz gün tehir eylese Bekir'in şuf'ası sak:ıt olur mu? ei-Cevab: Zahir-i mezhebde olmaz, lakin müteahhirin rifkan li'l-ibad İmam Muhammed kavlini tercih ve sukilt ile ifui ihtiyar olmuşdur.", Gediisi, Seyyid Hafız Mehmed (der.), Nehcetii'l-fetlivti, Matbaa-i Amire, İstanbul 1265, s. 520.

(7)

3. Bir Meselede Başka Mezhebin Taklidi

a. Avanun Başka Mezhep Görüşüyle Amel Etmesi

Osmanlı şeyhülislamlaruun genel olarak avfurun belli bir mesele hakkında başka bir mezhep hükmüyle amel etmesinin caiz olmadığı kanaatinde olduklan görülmektedir.

Menteşzade Abdurrahim Efendi (v. 1128/1716), bir fetvasında mutlak olarak belli bir meselede Şafii mezhebine uymarun caiz olmadığını söylerken,25 bir fetvasında kişinin

kendi mezhebinde abdesti bozup İmam Şafii veya İmam Malik içtihadında abdesti bozmayan meselelerde onların mezhebiyle amel etmesinin caiz olmayacağını,u bir diğer fetvasında ise sürekli akan yara sebebiyle özürlü olan kimsenin her vakit namaz için abdest almasında meşakkat olması durumunda bile başka mezheble amel etmesinin caiz

olmayacağım belirfu.27 Benzer şekilde Feyzullahefendizade es-Seyyid Mustafa Efendi (v.

1158/1745) de kan akınca abdestin bozulmayacağı konusunda İmam Şafii'ye uymanın caiz

olmadığına fetva '{erir.28

Hanefi mezhebine mensup bir şahsın bir meselede Şafii mezhebiyle amel etmesi halinde her hangi bir cezanın gerekmeyeceğini söyleyen İbn Kemal de Hanefi olan şahsın ancak zaruret halinde Şafii mezhebiyle amel edebileceğini,29 kişinin heva-yı nefse uyarak

başka mezheple amel etmesinin caiz olmayacağını söyler.oo Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi de Hanefi mezhebine mensup bir kimsenin ibadetlerle ilgili bir meselede Şafii

mezhebine uymasının zaruret halinde caiz olacağına fetva verir. Fetvanın devanunda bazı

alimlerimizin buna cevaz verdiğini zikreder.31

İbn Abidin de fetva usulüne dair yazdığı risalesinde, bir kimsenin zayıf görüşle amel etmesinin caiz olmadığını, ancak zaruret halinde bulunan kimsenin zayıf görüşle amel edebileceğini belirtir. Şerhten, İbn Abidin'in zayıf görüşle arnelden kastının mezhep içerisindeki zayıf görüşle arnelin yanı sıra diğer mezhep imamlannın görüşleriyle arneli de

kastettiği anlaşılmaktadır.32

Erzurum mi.iftisi Kadızade Muhammed

Arif

(v. 1173/1759), tek bir meselede bir başka mezhebe tabi olmanın caiz olmadığını dile getirdikten sonra şöyle bir istisna zikreder: Bir

kadınla nikahlanmasına üç talak ta'lik eden kimseye Şafii mezhebine göre o kadınla

evlenirse talakın vaki Ölmayacağı söyİense Şafii mezhebiyle amel edebilir mi sorusuna es-

25 "Hind-i Hanefiyye mesail-i şer'iyyeden bir meselede teşeffii' eylemeğe mesağ var mıdır? el-Cevab: Yokdur",

Menteşzade, Fetava-yı Abdurrahim, c. 1, s. 134.

26 "Hanefiyyü'l-mezheb olan Zeyd kendi mezhebinde talıaret ve vudfıi ifsad edip İmam Şam ve Malik mezheplerinde ifsad etmeyen maddelerde İmam Şafii veyahud

tmam

Malik kavilleri ile amel etmek caiz olur mu? el-Cevab: Olmaz", Menteşzade, Fetava-yı Abdurrahim, c. ı, s. 2.

ıı "Hanefiyyü'l-mezheb olup etirh-i siiil ile ma'zfır olan Zeyd her vakit salat içün teveddii ve nez'-i haff eylemekle harac ve meşakkat müşiihede etmenin mesele-i mezkfırede kavl-i Şafii ile amel etmek caiz olur mu?

ei-Cevab: Olmaz", Menteşzade, Fetava-yı Abdurrahim, c. I, s. 2.

28 "Haneli mezhebine mensup bir şahsın, sair meselelerde Hanefi mezhebine uymasına ıağmen iki tabii yol

dışında Vfıcuttan kan çıkması halinde abdestin bozulmayııcağı hususunda Şafii mezhebine uyması caiz olur mu?

el-Cevab: Olmaz", GedOst, Neticetü '1-fetava s. 3.

~"Zeyd-i Hanefiyyü'l-mezhep bir meselede teşeffu' edüp Şafii musibdir, hata ihtimali var deyüp Şafii kavliyle amel eylese ne lazım gelir? ei-Cevab: Nesne lazım gelmez, Ahmed (İbn Kemal)'', İskilibt, Veli b. Yusuf, (der., v.

998), Mecmau'l-feıava, yazma, yy., h. 1049 (Süleymaniye, İsmihan Sultan 223), vr. 32la.

30 "Zeyd, Hanefiyyü'l-mezhepken haram olanda ibiihat-i Şafii ile amel ve bunun aksi caiz olur mu? el-Cevab:

Olur, zarfırette ve illa heva-yı nefse uyup edince caiz olmaz, Hanefi Şafii kavliyle amel etmek", İbn Kemal, Fetava, yazma. yy., ty., {Süleymaniye, Carullah 971) vr. 12b.

31 "Hanefiyyü'E-mezhep olan Zeyd ibadattan bir meselede teşeffu' etmek caiz olur mu? el-Cevab: Muztarr olunca caiz olur, bazı ulema caiz görmüşlerdir", İbnü'l-Edllemi {der.), Mecmiıa-i Fetava (Atıf Efendi Ktp. 2835), vr. 8a.

32 İbn Abi din, Şerhu Uküdi Resmi '1-müfti, c. ı, s. 48, 50-5 1.

\

109

(8)

Seyyid Hatib1, Irak meşayihine göre amel edebileceği, Horasan meşayih.ine göre ise amel

ederneyeceği şeklinde cevap verir. Erzurumi bu cevabı aktardı.ktan sonra kendi kanaatine göre bu durumda Şafii mezhebiyle amel etmekte bir beis olmadığını dile getirir. Gerekçe olarak sahabenin çoğunun bu görüşte olmasının yanı sıra bu meselenin umum belva oldugunu, bundan ötürü ruhsat olduğunu belirtir.33 Ancak Erzurumi'nin de, akan yarası sebebiyle özürlü olan Hanefi kimsenin her

namaz

vakti için abdest alması ve mestini

çıkarmasından dolayı meşakkat ve sıkıntı olacağı gerekçesiyle bu konuda Şafii mezhebine göre amel etmesinin caiz olmayacağına dair fetvası vardır.34

İnsanın, murad-ı ilahiye uygun yaşayabilmesinin evvelemirde bu hususta ı:ı.azan bilgiye sahip olmasına bağlı olduğu düşünüldüğünde; her bir mesele hakkında farklı

idihadlan öğrenip içlerinden birini tercih etmesinin beklenınesi pratik açıdan pek de makul görülmez. Bu noktada avama her bir konuda kendi içinde tutarlılığa sahip belli bir mezhebin içerisinden tek bir görüşün sunulması pratik bir zorunluluk olarak karşımıza çı.kar.35 Ulemanın avaının belli bir mezhebin esahh-i akva.Iiyle amel etmesi noktasındaki ısrarırun arka planında böylesi bir zorunluluğun olduğu düşünülebilir.

Hadiınl, başka mezhep görüşüyle amel etmeye prensip olarak karşı çı.kmakla birlikte

başka me.zhebin daha ihtiyatlı, takvaya daha uygun görüşüyle amel edilebileceğini

söyler.36 Sonuç olarak ulemanin, farklı ictihadların keyfi olarak tercih edilmesine, herkesin

işine gelen içtihadı araştırmasına ve böylece dinin hafife alınmasına karşı oldukları

söylenebilir.

b. Mukallid Kadı/Müffinin Başka Mezhebi Taklidi

Osmanlı ulemasının genel kanaatinin mukallid kadı veya müftinin mezhebin hilafına

LO başka bir mezheb görüşüyle hüküm ya da fetva veremeyecekleri kanaatinde oldukları

söylenebilir. Fetva usulüne dair eser telif eden her iki müellif Ayni ve İbn Abidin mukallid müftinin başka mezhep görüşüyle amel etmesinin caiz olmadığını beyan eder.37 Hadiınl ise mukallidin başka mezhep görüşüyle amel etmesinin caiz olmadığını ifade ettikten sonra amel etmesi halinde günahkar olacağını söyler.38

Dilırl Mehrned Efendi Kadıhan'dan naklen; mukallid mü.ffinin gelişigüzel fetva

veremeyeceğini, hararnı helal, helali haram yapmak suretiyle Allah' a iftira ~lmaktan korkması gerektiğini söyler.39 Erzurumide mecmuasında Cevahiru'l-fetava'dan şöyle bir nakle yer verir: "İctihad ehli olmayan kimseye gelince; o delilsiz olarak başka bir görüşle amel ederse, dünyevi bir gaye ve arzu murad etmişse kınartır ve günahkar olur. Din konusunda mürı.ker bir arnelde bulunduğu, dinirıi ve mezhebini küçümsediği için bu kimsenin te'dib ve ta' zir edilmesi gerekir."40

33 Erzuruıni, Kadızade Muhammed Arif b. Muhammed (v. 1173/1759), Bahnı'l-fettivô, mOst. Ahmed b.

Muhammed, yamıa, Erzurum 1168 (Süleymaniye, Hamidiye 605), vr. 333b-334a.

:ı-ı Erzuruıni, B ah '1-fettivô, vr. 3b.

35 Dönmez, İbrahim Kafi, "İctihadın Bağlayıcılığı Meselesi ve Fıkıh Mezheplerine Bağlanmanın Anlamı", Usül,

. sy .. ı 1 2004, s. 4445. .

36 Okur, .KaşifHaındi, Osmanlılarda Fıkıh Usulü Çalışmalan Hôdimi Omeği, Mizan Yayınevi, İstanbul 2010, s.

91. .

37 Ayni, Mehmed Fıklü, Edebü'l-müfti, yamıa, yy. h. 1107 (Süleymaniye, Serez 3924), vr. 14b; İbn Abidin,

Şerhu Uküdi Resmi'l-müfti, c. 1, s. 50, 51,

33 Hadimi, Ebu Said Muhammed b. Mustafa (v. ı 176/1 762), Mecômhı'l-hakôik mine'l-usul, Şirket-i Sahafiye-i Osmaniye, İstanbul 1308, s. 43.

39 Dürri Mehıned Efendi (v. 1149/1736), DüTTetü'l·beyzôfi Beyani Ahkômi'ş-Şer'iati'l-gaTTa, ter. Dilnizade Mustafa Efendi, yazma, yy, ty. (Süleymaniye, Pertev Paşa 2 15), vr. 367a.

~ Erzurumi, Bahnı '1-fettivô, vr. 334a.

(9)

. -:. .

İbn Nüceym, mukallid kadı Ebu Hanife mezhebine göre hüküm vermek üzere atarmuş olduğundan buna muhalefet edemeyeceğini,41 Haskefi ise Kunyetü1-Münye'ye atıfla

mu.kallid kadının mezhebine muhalif hükmünün geçerli olmayacağını zikrettikten sonra özellikle kendi döneminde mukallid kadıların hükmünün hiç geçerli olmayacağına, zira sultarun kadılan zayıf hükümle arnelden men eden emirleri olduğuna vurgu yapar.u İbn Abidin de kadıların atarurken mezhepte racih olan hükümle amel etmekle suurlandınlnuş olmalarına işaret eder.43

Bu n.oktada miiftilerin de atarurken Hanefi mezhebincieki esahh-i akval ile hükmetmek ve buna dair sarili nakil yazmak üzere atandıklanna dair yukanda şeriyye sicillerinden

yapbğımız alınbyı habilatmak gerekir. Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi de muteber Hanefi kaynaklardan sahih nakil gösterilmeyen fetva ile amel edil.meyeceğini dile getirir.41

Bu başlık da son olarak bir hususa daha işaret etmek gerekir. Ayni müftinin, soru soran kimsenin mezhebine değil, kendi mezhebine göre hüküm vermesi gerektiğini belirtir . .ıs

Üskübi'nin ilgili fetvası da şöyledir: "Hanefi me.zhebinde olan Zeyd' e "Eimme-i Şafii'den cevab ne vecihledir?" deyu istifta olundukda mezhebierince cevab vermek caiz olur mu?

el-Cevab: Olmaz, İmam

k

zam kabnda şöyledir deyivermek gerek."46

c. Müçtehid Kadı/Mü.ftinin Başka Mezhebi Taklidi

Osmanlı alimlerinin prensip olarak müçtehidin kendi mezhebine muhalif başka

mezhep görüşü de olsa her bir görüşle amel edebileceği kanaatinde olduklan anlaşılmaktadır. İbn -Abidin'e göre müçtehid zayıf görüşle amel edebileceği gibi başka mezhep görüşüyle de amel edebilir.47 Ayni delillerine vakıf olarak mezhep dışında fetva veren müctehid müftinin kınanmayacağmı, bilakis sevap kazanacağını dile getirir.48

\

Erzuru.ml de Cevahiru'l-fetava' dan naklen icti.had ehli bir kimse, bir veya daha çok

meselede Kitap, sünnet v.eya diğer bir delilin açık oluşuna binaen icti.had ederek mezhebinden aynlsa kınanmaz, eleştirilmez, bilakis övülür, sevaba nail olur, der.49

İbn Abidin şartiann değişmesi, zaruret ve benzeri gerekçelerden dolayı mezheb

imamının görüşüne muhalif olarak ehil kimse tarafından verilen bir fetvarun, mezheb

imamının usı1lüne göre verildiği için mezhebin gereği olduğuna ve mezheb dışında sayılamayacağına vurgu yapar.so

Ayni'ye göre, müctehid müfti, temel ilke olarak kanaat getirdiği her hangi bir görüşü

seçme hakkına sahip olmakla birlikte, bu yetki ihtilaflı görüşlerden biri üzerinde

41 İbn NOceym, Zeynüddin b. ·İbrahim el-Mısri (v. 970/1563), e/-Bahro'r-rôik şerhu Kenzi'd-dekaik, Daru'l- kitabi'l-lslami, yy., ty., c. 7, s. 9.

41 Haskefi, Dtı'rro '1-muhtar, c. ı, s. 75, 76.

43 İbn Abidin, .Şerhu Uküdi Resmi'l-mtıfti, c. ı, s. 48.

'" "'Bezden ve ab!dan ve çııhadan başlı çagşir Uzerine giyilen huffim Uzerine mesh caizdir' deyu eimme--i zernandan bazı kimesneler fetva verseler eimme-i Hanefiyye'den kütüb-i muteberede cevaza nakl-i sahih göstermeden ol fetva ile aınel caiz midir? el-Cevab: Caiz olmaz", İskilibi, VeU b. Yusuf, Mecmau'l-foitiva (Süleymaniye, Esad Efendi ı098), c. 1, vr.5a.

u Ayni, Edebii'l-müfti, vr. 14b.

46 Osldlbi, Muintı'l-müftı~ vr. 295b.

41 İbn Abidin, Şerhu Uküdi Resmi '1-miifti, c. 1, s. SO-S ı.

48 Ayni, Edebü'l-mtıfti, vr. ı4b-1Sa_

ö EI2UlUIIÜ, Bahru'l-fetavii, vr. 334a ..

so İbn Abi din, Şerhu Uküdi Resmi '1-mtıfti, c. 1, s. ıs

.

(10)

u

müteahhirln alimierin ittifakuun bulunmaması veya zamarun değişmesi sebebiyle benimsenen bir görüşün olmaması ile sırurlıdır.sı

Haskefi ise müctehid kadının mezhebine muhalif hükmünün geçerli olup olmayacağı

konusunda ihtilaf olduğUnu beyan eder.52 Ebussuud Efendi de bu ihtilafa işaret etmekle birlikte müctehid kadının başka ~ezheb görüşüyle amel ederek vereceği hükmün geçerli

olacağuu söyler.53

Ancak Osmanlı ulemasının kendi dönemlerinde artık müctehid bulunmadığı

kanaatinde olduklarını ifade etmek gerekir. İbn Abidin ve Ayni zamanlannda müctehid

bulunmadığını dile getirir ve zamane müffilerinin mezhep içi hiyerarşiyi dikkate alarak tashih edilmiş ~taplara bakıp nakil yoluyla fetva vermeleri, sarili bir görüş bulunmayan konularda iyi inceleme yapmalan gerektiğine vurgu yaparlar.S4

d. Şeyhillislamın Başka Mezhebi Taklidi

Osmanlı Hukukunda şeyhülislam fetvalarnun çok önemli bir yeri olduğunda hiç şüphe

yoktur. Şeyhülislam fetvasuu küçüınseyenlere tazir cezası gerektiği55 söylendiği gibi

şeyhillislam fetvasına itibar etmeyen, onunla amel etmeyen vaiz, imam gibi görevlilerin günahkar olacağı, tazir, sürgün gibi cezalara çarpbnlması gerektiği gibi fetvalar

verilmiştir.56

Üskübi, vela ile ilgili bir meselede Osmanlı ulemasının ihtilaf ettiğini belirtip farklı görüşlere yer verdikten sonra özetle; ihtilaflı konularda son sözü şeyhülislamın söyleyeceğini, onun fetvasına kimseni..ıı muhalefet edemeyeceğini, kadı ve müffilere

şeyhillislamın görüşüyle amel etmelerinin emredildiğini, esahh-i akviilin ne olduğunu şeyhülislamların belirleyeceğini söyler.57

Yukarıda Mezhep İçinde Zayıf Görüşle Amel başlığında belirtildiği üzere mezhep içerisindeki zayıf görüşle amel konusırnda şeyhülislamlar yetkili olduğıı gibi bir başka

mezheb görüşüyle amel etme konusunda da onların yetkili olduğıı anlaşılmaktadır.

Ebussuud Efendi bir fetvasında kızılbaş taifesinin hem isyan suçu işlediklerini hem de birçok sebepten ötürü kafir olduklarını belirtti.kte..ı sonra İmam Azam, Süfyan es-Sevri ve Evzai katlarında tövbe edip islama dönmeleri halinde kati cezasından kurtulacaklarını,

Ayni.Edebü'l-müjtf, vr. Ila-b.

52 Haskefi, Düm1'l-muhtôr, c. ı, s. 75, 76.

53 " ••• Hakim-i Hanefi mlictehid olup İmam Azam re'yiııin sıhhatine itikad ve kuvvet-i delile kemal-i iti.kad

llzerine iken dahi sair müçtehidi.n kavli ile amel edip kendi mezhebinin hilafına hükmeylese İmam Ebu Yusuf kannda eğerçi bükmil oa.fiz değildir. İmam-i Azam'dan azlıar rivay3t llzerine oafizdir. Kibar-i meşayıbı Hanefiyeden imam Halil Ebubekir Muhammed iboü'l-Fadl Bubari ve İmam-i mecid Sadr-i Şehid bunu ihtiyar etmişlerdir. Meşabir-i ldltilb-i fetavada fetva bunun llzerinedir'', EbussuOd Efendi, Fertivô, müst. Mustafa b. Ali, yazma, yy. h. 1049 (MiUet Ktp, Ali Emiri Şry. 80), vr. 266a.

54 Ayni, Edebü'l-müfti, vr. lOb, 1 ı b, 13a; İbn Abidin, Şerhu Ulaidi Resmi'l-mıiftl, c. ı, s. 27.

ss "Zeyd, müfti-yi zamanın fetvasıoa, 'Düzme kağıt çok olur, ne itibar' dese, şer'an ne lazım olw'? el-Cevab:

Ta'zir-i beliğ ve tecdid-i iman lazım olur", İbo Kemal, Fettivô, mlist. Mebmed b. Ahmed, yazma, yy. b. 1013 (Nuruosmaniye Kıp. 1967), vr. 16b.

56 "Zeyd-i viiz, umil.r-i dinde müfti-i zamanın fetvasıo gösterdikte dese ki; 'Ben fetva kabul etmezi.m ve dahi halka tenbib kabul etmezim' dese, şer'an ne lazım olur? el-Cevab: HakiroU'I-vakt olana lazımdır ki ta'zir-i beliğ edip şehirden sııre, zira deccaldir." İbo Kemal, Fettivô, (Nuruosmaniye Kıp. 1967) vr. 93a. "Regaib ve Berat ve Kadir namazlarını cemaat ile !almak rnekruh idU!fuıe müfti-i zamandan fetva gelse, Zeyd-i alim bu fetvalan camide ve mi.nberde halka bildirse, ekser imamlar fetva ile amel eyleseler, bazı imamlar fetva kabul etmeyip, yine ol namazlan cemaatle lalsalar, şer'an ol fetva ile amel etmeyip reddedeolere ne lazım olur? el-Cevab: Asim

olurlar", İbo Kemal, Fettivii, (Nuruosmaniye Ktp. 1967) vr. 120a.

57 " ••• halen ser-çeşmimiz olan Şeyhülislam bazretlerinin re'yi şer'illeri hangi kavl llzerine idiği.ne cezm olunca

onun üzerine kat' cluoup kat'an kimesoedeo muhalefete mecal muhildir, zira onlarıo kavl-i şerifleri ile me'murlar olup ve esabh-i akval hangisi idiğioe onlar alimlerdir ... ", Osldlbi, Muinü'l-müfti, vr. 262a.

(11)

İmam Malik, İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbel katlannda ise tövbelerinin asla kabul

olmayacağım, hadden katlolunucaklannı ifade eder. Nihai kanaali olarak sultan hangi

görüşle amel ederse meşru olacağını söyler.58

Ebussuild Efeneli idam edilen Karamanlı Şeyh hakkındaki benzer fetvasında sultanın

tercihini de belirtir: " ... sebbedenin İmam Azam katında eğerçi İslanu ve tövbesi ile vücub- i katı sakıt olur, amma sair eime-i din katında hali üzerine bakidir. Kudat-i mema:Iik-i mahmiyye umı1r-i dinde mübalat etmeyenlerin tövbelerine itibar etmeyip sair eimme mezhebierince katllerine hükmetmeğe memur ve mezunlarclır ... "59 Ebussuud Efendi, Ma'ruzat'ta yer alan fetvasında N ebi'ye sebbeden yahudinin cezası hakkında da " ... bizim eimmemiz kavliyle amelen tazir-i şeclid ve habs-i medid ile iktifa olurımayup 'katı olunur' d.iyen eimme kavliyle amel olunmak emr olunmuştur ... "ifadesini kullarur.

Ebusuud Efeneli'ye ait bu fetviuun sonraki dönem şeyhülislamiarı tarafından da

sürdürüldüğü görülmektedir. Hz. Peygambere söven bir zi.mınlnin cezasının ne olacağı

sorusuna Feyzullah Efeneli özetle şöyle cevap verir; Hanefi mezhebi imamlanna göre tazir ve uzun süreli hapis cezası verilir, Şafii ve Maliki mezhebi imamlanna göre katledilir, Ebussuud Efeneli de katline fetva vermiş ve padişaha sunup onayını alnuştır, şinidi de

paclişaha arz olunup katledilmesi gerekir.60 Ayru konuda Çatalcalı Ali Efeneli böyle bir

davranışı mu'tad hale getiren zi.mınlnin katline fetva verirken, Yenişehirli Abdullah Efendi mu'tad hale getirmiş olma kaydı koymaksızın katline fetva verir.6ı

Şeyhülislamiann başka mezhep görüşüyle ameline örnek olarak malikane uygulaması

da zikredilebilir. Osmanlı Devleti'nin 1106/1695 yılında başlattığı malikane uygulamasını yürürlüğe koyan fermanda uygulamanın meşruiyetinin dayanaklanndan biri olarak

Mısır' da örf-i _has haline gelen hulüv uygulaması gösterilir ki bu uygulama Maliki mezhebine dayaruy"ordu. B)lllun için Mısır'lı Maliki fakih Ahmed el-Garkav1 el-Feyyiiml (v. 1101/1690)' den hulüv uygulamasını tanıtan bir risale yazması istenir. Feyyumi risalenin mukaddimesinde risaleyi Mısır kazaskeri Abdulbaki Efencli'nin, Malikilerde ma'mı11-bih

olan hulüv meselesini ortaya koyma isteğirıi yerine getirmek üzere yazdığnu ifade eder.62 Bu örnekten iki şey anlaşılıyor. Birincisi Osmanlı Devleti Mısır'ı fethettiğinde o bölgede

sa Ebussuıid Efendi, Fettivô, vr. 256b.

59 EbussuOd Efendi, Fettivô, vr. 265b.

60 "Zeyd-i zimmi alenen -başa süınme başa- Rasıil-i Ekrem sallallahu ıeala aleyhi ve sellem bazretlerine tabir ve tasrihi şeni' ve müstehcen lafi.z ile sebb u şetm.eylediği şer'an sabit olsa Zeyd'e şer'an ne lazım olur? el-Cevab:

Gerçi eimme-i Hanefiyye ta'zir ve babs-i medid ile i.kti.fa eylemişler, lakin bazı müteahhirin katline ifta

eylediğinden ııruiada eimme-i Şafiiyye ve Malikiyye amumen katline zab.ib olup Ebussuud aleyhi rahmetü'l- VedOd bazretleri katline illa edip Sultan Süleyman Han aleyhi'r-rahmetü ve'l-gufıi.n bazı-etlerine ma'rıiz olan mevaddandır, halen padişah-i .İslam'a arzolunap katl<?lunmak gerekdir", Feyzullah Efendi, Şeybillislam (v.

1 115/1703), Fettivii-yı Feyziye, Daru't-Tıbaati'l-Aınire, Istanbull266, s. 158.

61 Akifzade, Mecelletü'l-mehakim, vr. ıo6a.

62 Risalenin Süleymaniye nüsbası için bak. Risale fi tahkfki'l-huluwi, Süleymaniye, Reşid Ef. 1152, vr. 136.

Malikane uygulaması ile vergi toplama hakkının belli bir peşin bedel karşılığında mültezimlere devrinde kayd-ı hayat şartı getirilmiş ve sözleşmenin bu süre zarfında feshediimeme garantisi verilmiştir ki (Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekanami, s. ı ıl, 229; Özvar, Osmanlı Maliyesinde Malikône Uygulaması, s. 23) bunun meşruiyeti noktasında ferınıında ifade edildiği üzere bir yandan Mısır'daki bulvan ismi verilen örf-i bassa diğer yandan terfib-i ibad ve devlete ait mukataaların marnur ve şen olmasına atıf yapılır. Fermanda hulvan-i ku.ra tabiri kullanılmakta olup, bu uygulamanın vakıf binalardaki bulüv uygulamasının köylerdeki miri ve vakıf arazilere tatb:iki olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlılann Mısır' da bulvan-i ku.ra uygulamasını sürdürdüğü

görülmektedir·. Süveyş'teki ambar ve mahzenlerin bulvan-i kura malından tamir edilmesine dair 1139/1726 tarihli ferman için bak. R.aşid Mehmed Efendi, Tarih-i Raşid ve Zeyli, c. 3, s. 1550; yine Mısır'dan tedarik edilecek mailann bedellerinin bulvan-i ku.ra malından ödenmesine dair 1137/1724 tarihli ferman için bak. Tarih- i Rıişidve ZeyJi, c. 3, s. 1421.

\

113

(12)

Maliki .fıkhma binaen uygulanagelen vakıf miilklerin kiralanınasına dair hulüv uygulamasını sürdürmüşlerdir. İkincisi gerekli görüldüğünde bu uygulamaya atıfla devletin vergi toplama usulü.revize edilmiştir.

Yukanda işaret edildiği üzere taşra militilerinin fetva verdiklerinde nakil gösterme

zorunluluğu vardı. Böylece müftiler, Hanefi mezhebinde müfta-bih olan fetvayla amel

ettiğini de ispat etmiş olmaktaydılar. Şeyhillislam.Jarınsa böyle bir mecburiyeti yoktu.

Onlar yeri geldiğinde mezhep içerisindeki zayıf görüşle veya başka mezhep görüşüyle ya da yeni bir fetvayla amel edebilmekteydiler. Üskübi'nin ifadeleri dikkate alındığında şey hillislamların tercih ettikleri zayıf görüşün müfta-bih hale geldiği varsayılabilir.

Osmanlı ule.qı.asırun "zamanuruzda müctehid yok" şeklindeki ısrarlannın, her hangi bir kadının müctehid kadı olarak müfta-bih olmayan hüküm vermelerinin önüne geçme gibi bir hedefe matuf olması ihtimal dahilindedir. Tercih ehli mü.fti de ancak zaruret halinde zayıf görüşle amel edebiliyordu. Bu noktada sultanın kadılara ve taşra müftilerine yönelik yasağı hasebiyle bu süreci de önemli ölçüde şeyhillislam.Jar yönetiyordu. Böylece bir yandan ayru konu hakkında ayru hükmün verilmesi suretiyle istikrar, tutarlılık ve hukuk güvenliği temin edildiği gibi devletin kurduğu nizama aykınlık. teşkil edecek bir hukuki hükmün ortaya çıkması da mümkün olmuyordu. Diğer yandan değişen şartlara

paralel hukuktaki değişime dair süreç şeyhillislam.lar tarafından yürütülüyordu. Bu noktada elbette ki şeyhillislam tek başına karar vermiyordu. İstanbul' daki ilmiyenin üst düzeyinde bulunan mevleviyet payeli ulemanın genel tercihi de önem arz ediyordu.

e. Sultanın Emri

Osmanlı ulemasırun, sultanın emir ve fermanı sayesinde gerek ifta gerekse kada .4 faaliyetinin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesini, ayru mesele hakkında mü.fti ve

kadıların ayru hükmü vermelerini sağladıklan söylenebilir. Herkes için bağlayıcı bir hüküm olması açısından sultanın emir ve fermanı önem arz ediyordu.

Mecelle'nin kada faaliyetiyle ilgili maddeleri şöyledir; "Hakim, taraf-i sultaniden icra-

muhakemeye ve hükme vekilidir." "Kada, zaman ve mekan ile ve bazı hususatın istisnası ile takayyud ve tahassüs eder. Mesela bir sene müddetle hükme memur olan hakim ancak o sene içinde hükmeder ... Kezalik maslahat-i amme millahaza-i adi.!anesine binaen filan hususa müteallik dava istima' olunmaya deyu emr-i sultani sadır olsa hakim ol davayı istima' ve hükmedemez ... Kezalik bir müctehidin bir hususta re'yi, nasa erfak ve maslahat-i asra evfak olduğuna binaen onun re' yi ile amel olunmak üzere emr-i sultani sadır olsa ol hususta hakim ol müçtehidin re'yine münafi diğer bir müctehidin re'yi ile amel edemez, ederse hükmü nafiz olmaz."63 -

Benzer ifadeleri şeyhillislam fetvalarında da görmek mümkündür. Yenişehirli

Abdullah Efendi'nin bir fetvası şöyledir: "'Bir hususu kudat istima' etmeyeler' deyu taraf-i sultandan emr-i şerif vand oldukdan sonra bilatma emr-i ahar vand olmadan Zeyd-i kadı

husus-i mezbıiru istima' ve hükmedip hüccet verse hükmü nafiz olur mu? el-Cevab:

Olmaz."64 Ebusuud Efendi sair eimme görüşüyle amel edilmesi noktasında şeyhillislamın fetvası ve sultanın emri olan mesele hakkında Hanefi kadının kendi mezhebini arnden terk edip sair eimme mezhebieri ile hükmetmesi halinde hükmünün nafiz olup olmayacağına

dair soruya, kadının Hanefi olmasının bir zarannın olmayacağını söyleyerek olumlu cevap verir.65

63 Madde, 1800, 1801.

64 Yenişebir li, Behcetü'l:fetava, s. 423.

6S Ebussuild Efendi, Fetava, vr. 265b-266a.

(13)

Sultanın emri evvelemirde kadı ve müftileri Hanefi mezhebindeki esahh-i akv§I ile amel etmek zorunda bırakıyordu. Ancak çeşitli nedenlerden ötürü mezheb içerisindeki

zayıf bir görüşle veya başka bir mezheb görüşüyle ya da yeni bir fetvayla amel edilmesi

gerektiği durumlarda Dersaadetteki ulemanın genel kabulü doğrultusunda şeyhülislanun arzıyla padişah iradesi sadır oluyordu. Yukanda Şeyhülislanun Başka Mezhebi Taklidi

başlığı albnda verilen örneklerde de ayru zamanda sultanın iradesinin sadır olduğu

görülmektedir.

Sultapın iradesinin sadır olması, A' dan Z:ye herkesin ilgili hükme uymak zorunda olduğu anlamına geliyordu. İbn Kemal'in ilgili fetvasına göre böyle bir hükme uymayana tazir gerekir: "Bir kimse padişahın şer'a muvafık hükmünü ve müft:i-i zamanın şer'i

davaya mutabık fetv~ıru tutmasa şer'an ne lazım olur? el-Cevab: Ta'm lazım olur."~ Bu fetvada da açıkça ifade edildiği üzere ilgili hükmün şer'a muvafık olması gerekir.

Ebussuud Efendi'nin bu konudaki veciz ifadesi ise şöyledir: " ... na-meşru nesneye emr-i sultani olmaz."67

4. Başka Mezhep Kadısının Hükmü İle Amel

Osmanlı döneminde özellikle farklı mezhep mensuplannın yoğun yaşadığı bölgelerde

diğer .mezheplere mensup naiblerin atandığı görülmektedir. Bu naibler kendilerine izin verilen meseleler hakkında kendi mezheplerine müntesip vatandaşların aralarındaki

davalan mezheplerine göre çözüme bağlıyordu. Mesela Mekke' de dört mezhepten de

kadının görev yapbğı bilinmektedir. Hatta Trablusgarp gibi tebaanın hemen tamamının

Maliki olduğu bir bölgede sadece Maliki mezhebine göre bükmedecek Maliki kadı atandığı anlaşılmaktadır.68

Bu noktada davalı tarafların farklı mezhebe mensup olmalan halinde kadının hangi ııs

mezhebe göre hüküin vereceği sorusu gündeme gelir. Buna dair tespit edebildiğimiz iki fetvadan biri şöyledir: Gaib olan Hanefi şahıs vefat eder, ondan alacaklı olan Şafii şahıs alacağını veresenin gıyabında ispat eder ve Şafii kadı alacağa hükmeder, Hanefi kadı da bu hükmü onaylar. Ebussuud Efendi bu durumda hükmün geçerli olmayacağım şu ilkeye binaen söyler: "Kudat-i Mema.J.ik-i Mahmiyye müddea aleyh mezhebine muhalif hükümden memnudurlar. İmza ve tenfiz dahi lağivdir."69

Yenişehirli Abdullah Efendi'ye ait diğer fetva ise şöyledir: Şafii mezhebine mensup olup vefat eden bir adamın küçük kıznu en yakın vetisi olan amcası, kıza denk olan, Hanefi mezhebine bağlı bir şahısla mehr-i misille nikahlasa nikah geçerli olur. Bu durumda bir diğer veli "Kızın babası Şafii olup Şafii mezhebinde babanın dışında bir velinin küçük kızı evlendirmesi sahih olmaz" diyerek itiraz edemez.7°

Bazen zorunlu dUIUII}larda Hanefi vatandaşların da diğer mezhep mensubu kadıdan

hüküm alabildiği anlaşılmaktadır. Buna dair en çok gündeme gelen mesele kocası gaib olan kadınların boşanmaları meselesidir. Hanefi fıkhına göre böyle bir imkanın adeta

olmadığı söylenebilir. Bu durumda Şafii kadıdan tefrik hükmü alınmak suretiyle kadın boşanmış olur mu sorusuna farklı dönemlerde farklı cevaplar verildiği görülür.

66 İbo Kemal, Fetôvd, (Nuruosmaııiye Kıp. 1967) vr. 2Sa.

"Ebussuud. Ma 'ruzöt, s. 250.

68 Ali Haydar Efendi, Düreru'/-hüklcam Şerhu Mecelleti'/-ahkiim, İstanbul 1330, c. 16, s. 87; Aydın, M. Ak.if, Türk Hukuk Tarihi, Hars Yayıncılık, İstanbul200S, s. 98-99.

69 EbussuOd, Ma 'rurôt, s. 248.

10 Yeoişebirli, Behce/ü'/-:fetôvô, s. 56:

' \

Referanslar

Benzer Belgeler

Her üç dar tane boyut grubunda mikrodalga işleme tabi tutulmuş ve tutulmamış kaolen numunelerinin bilyalı değirmende öğütülmesi ve alınan öğütme ürünlerinin

Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı. Savaş Genç

[r]

Bu ihtiyaçlarla oluşmuş fetva kurullan, sözgelimi Din İşleri Yüksek ~urulu, her bir fetva kurulunun da kendi usulü aslında nasıl fetva vereceğine ilişkin bir

Müslümanların anlaĢma yaptıkları ve barıĢ hükümlerinin geçerli olduğu ülke demektir. Kur‘an daima barıĢ, emniyet ve güvenden yanadır. ―BarıĢ daha

Mehmet Ümit, “Kur’an’a Yönelik Tahrif İddialarına Zeydî Tepki”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2006/1, Yıl: 5, Cilt: V, Sayı: 9, ss. Mehmet Ümit,

'Ailah'ın kitabına ilaveler yapıldığım gördüm, Kur'an-ı Kerim'i cem edinceye kadar ridamı giymemeye karar verdim' dedi. Süleyman Ate§, İmamiyye Şiası'nın Tefsir

Bu makalede, kanın abdesti bozup bozmadığı görüşünü ileri süren fukahanın delil ve usullerinden sarfı nazar edilerek, kanın abdesti bozduğu görüşünde olan fukahanın