1. HAFTA
ORYANTALİZM: KURAMSAL
TARTIŞMA, TARİHÇE VE LİTERATÜR
• Bu hafta Oryantalizm konusuna giriş yapacağız ve kuramsal tartışmaya dair literatürün belli başlı uğraklarını ele alacağız.
Çünkü bu dersin temel iddiası geç dönem Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemi karar alıcı siyasi elitlerin zihinsel haritasını analitik bağlamda okuyabilmenin yolunun Oryantalizm ve Şark Meselesi olgularının parametrelerini iyi bilmekten geçtiği yönündedir.
• Oryantalizm nedir?
• Oryantalizm, Doğu ile Batı arasında mutlak bir ontolojik farklılık bulunduğu kabulünde ortaklaşan fakat bu farklılığın resmini çizerken birbirinden ayrışan rakip söylemlerin bir bileşkesidir ve heterojen bir portre arz eder.
• Edward W. Said’in Avrupa’nın ya da daha genel anlamda Batı’nın “öteki” olarak tasavvur ettiği toplumlara yönelik bakışını yapıbozuma uğratma girişiminin bir ürünü olan Oryantalizm kitabı (1978), yayımlandığı tarihten itibaren üzerinde çok konuşulan bir metin olmuş ve adeta kendinden türeyen bir literatürün ortaya çıkmasına yol açmıştır. Söz konusu metinde Said, post-yapısal tezlerin açtığı alandan ilerleyerek ve Foucault’cu anlamda bilgi-iktidar kavrayışından beslenerek, Oryantalizmi en basit iadesiyle, Batı dünyasının Doğulu toplumlara ilişkin ürettiği basmakalıp (stereotyical) söylemler bütünü olarak tarif eder.
• Said’e göre Oryantalizm olarak adlandırılan bu özgün bilgi üretim sistemi ve söz konusu bilginin üretilmesine içkin olan epistemoloji bir yandan Doğu ile Batı arasında aşılmaz var sayılan yani özcü bir ontolojik farklılık öngörürken öte yandan da bu çerçevede üretilen bilgi ve ona binaen inşa edilen tasavvurlar, Batı dünyasının emperyalist ve kolonici siyasalarının devindirici gücü ve meşrulaştırıcı aracı olarak işlev görmüştür.
• Oryantalizm, Batının “kendisi olmayan” yani “öteki”
olarak işaretlediği Orient’e dair bilgi üretirken aslında Batı’yı da “Doğu olmayan” olarak yani kendi ötekisi ile ilişkisellik içinde tanımlayıp inşa etti. Bir başka deyişle Avrupa, ötekileştirici/ başkalaştırıcı (alteritist) söylemlerin bir tür manifestosu olarak Oryantalizm aracılığıyla kendisi için dışsal öteki olarak görülen Doğu’nun tersi bir imaj kurguladı ve bu kurgu üzerinden kendisine dair üstünlük iddialarını türetti. (Said, 1978: 39-42)
• Bir başka deyişle “modern dönemde Batı Avrupa coğrafyasında öteki söylemi yalnızca emperyalizmin/koloniyalizmin entelektüel bir aracı olmakla kalmadı, aynı zamanda kendilik/benlik algısının yapılandırılması sürecinde de merkezi bir rol oynadı”. (Schick, 1999:
23)
• Dışarıya ve dışarıda olana yönelmiş olduğu kadar ve aynı ölçüde içeriye, kendine ve bene yönelik bir retorik üretti.
• Bu bağlamda Oryantalizm sadece “Doğu’nun ve genel anlamda kolonileştirilen dünyanın bilişsel kontrolünü değil aynı zamanda Avrupalı iktidar elitlerinin toplumsal cinsiyet, sınıf, etnisite, din gibi kategoriler üzerinden tanımlanan diğer bütün ötekilerin bilişsel kontrolünü sağlama çabasının bir tezahürü olarak ortaya çıktı”.
(Findley, 1998: 15)
• Said’in tezlerine göre Oryantalist bilgiyi üreten ve bu dolayımla Batı’nın Orient’ini inşa eden Oryantalistler, Doğu’nun hakikatine nüfuz etme ve onu inşa etme misyonunu yerine getirdiklerini öne sürmekteydiler. (Said, 1978: 58-68) Başka bir deyişle Said için tarihsel spesifikliği olan bir bilgi üretme sistemi olarak Oryantalizm, Oryantalistlerin Doğu hakkında ürettikleri bilginin, Doğu’nun kendisi tarafından ve kendisine dair ürettiği ve üretebileceği bütün bilgiler toplamından daha üstün olduğu iddiasındaydı ki bu da bilgi ile iktidar arasındaki ilişkinin bir tür manifestosu olarak okunabilecek bir durumdu.
• Doğu dünyasını kendi ötekisi olarak bir dizi stereotip üzerinden kurgulayıp inşa eden ve bu icat edilmiş topoğrafya ile arasında mutlak ve aşılmaz bir geçişkensizlik öngören Batı dünyasının Oryantalist söylem bağlamında Doğu’ya ve Doğu olmayan olarak kendisine atfettiği özellikler üzerinden bir tablo çizecek olursak karşımıza şöyle bir şema çıkar:
DOĞU (Feminen)
BATI (Maskülen)
İrrasyonel
Dolayısıyla da, hükmedilmesi gereken.
Rasyonel
Gelişmemiş.
Gelişme dinamiklerinden ve eğilimlerinden yoksun.
Gelişmiş Gelişme dinamiklerine
doğal olarak sahip.
Taklitçi. Özgün.
Özü itibariyle tembel.
Çalışma etiğinden yoksun.
Çalışkan.
Özü gereği yaratıcı.
Güçten ve zorbalıktan anlar. Diyalogtan anlar.
Günahkâr, sapkın, cinselliğe düşkün olup bedensel/içgüdüsel ihtiyaçlarının güdümünde olan.
Zihinsel ihtiyaçlar ön planda.
Despotik ve zorba idareye mecbur. Demokratik ve uygar bir karaktere sahip.
• Kaynakça
• E.W. Said (1978), Orientalism, Vintage, New York.
• I. C. Schick (1999), The Erotic Margin: Sexuality and Spatiality in Alteritist Discourse, Verso, London.
• C. V. Findley (1998), “An Ottoman Occidentalist in Europe: Ahmet Midhat Meets Madame Gülnar”, The American Historical Review, 103 (1), 15-49.