• Sonuç bulunamadı

K aliteli E ğitim Y ayınları Baskı Hazırlayan Copyright Künye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "K aliteli E ğitim Y ayınları Baskı Hazırlayan Copyright Künye"

Copied!
80
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

3. Sınıf Keyifle Okuyorum-Anlıyorum kitabının tüm basım ve yayın hakları Kaliteli Eğitim Yayınları Bas. Yay. Tic. Ltd. Ş’ine aittir.

Kısmen de olsa alıntı yapılamaz. Metin, soru, şekil ve grafikler yayınevinin izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz,

yayınlanamaz.

ISBN: 978-605-2170-50-2 Sertifika No.: 34158

Copyright

Uygun Basın İstanbul, 2020

Baskı

Kaliteli Eğitim Yayınları Yayın Kurulu ve

Grafik Servisi

Hazırlayan

Kocasinan Merkez Mah. Kuşçu Sok. No.: 19/A Bahçelievler / İSTANBUL

Tel: 0212 515 05 00 Fax: 0212 515 05 00 www.kaliteliegitimyayinlari.com.tr

Kaliteli Eğitim Yayınları

(3)

3

3. SINIF

İstiklal Marşı

İSTİKLÂL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.

Mehmet Âkif ERSOY

(4)

Doğru mu, Yanlış mı? ...5

Demirciler Ülkesi ... 7

Keman Virtüözü ...9

Duvardaki Palto ...11

Sel ...13

Pufpuf ... 15

Park ... 17

Sülüklü Han ... 19

Sevgili Günlük ... 21

Dört Artı Bir ... 23

Anasının Kuzusu ...25

Sulu Boya ...27

Kartal Tepesi ...29

Okul Gezisi ...31

Öğle Arası ... 33

Yolculuk Vakti ... 35

Bitmeyen Sevgi ...37

Bizim Eserimiz ... 39

Dolaptan Çıkanlar ...41

Benim Güzel Ailem ...43

Bir Ülkenin Her Şeyi ...45

Okula Gelen Yazar ... 47

Başarılı Bir Görev ...49

Kına Gecesi ... 51

Ata Binmek Kılıç Kuşanmak ... 53

Birliktelik ...55

Civan Usta ...57

Leman’ın Kahvesi ...59

Cumhuriyet Çocukları ...61

Doğu Ekspresi ... 63

Kaleci ... 65

Cezeri Yalçın ...67

Saliha Sultan Çeşmesi ... 69

Bizden Biri ... 71

Ben Yurdum ...73

Darüşşafaka ...75

Toprak Vatan Kokuyor ...77

Cevap Anahtarı ...79

(5)

5

3. SINIF

Müge, kitap okumayı çok severdi. Okuduğu kitap, toplumsal kuralları an- latıyordu. Kitapta bir çocuk, arkadaşı ile doğru-yanlış oyunu oynuyordu. Oyun sonunda çocuklar, toplum kurallarını öğreniyorlardı.

Müge, arkadaşı Hale’ye okuduğu kitabı anlattı. Hale, Müge’ye:

– Biz de seninle doğru-yanlış oyununu oynayalım mı, diye sordu.

Müge:

– Çok güzel olur. Hadi, oynayalım, dedi.

Oyun çok basitti. İki arkadaş yürüyüşe çıkacaklar, insanların davranışlarını gözlemleyeceklerdi. Bu davranışlarının doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu bulacaklardı.

Kızlar, yolda yürürken bir adam gördüler. Adam, sokağın ortasındaki kaldırım taşını aldı. Taşı, kimsenin zarar görmeyeceği bir yere koydu. Müge, arkadaşı Hale’ye sordu:

– Doğru mu? Yanlış mı?

Hale:

– Amca taşı kaldırmasıydı taş yüzünden bir araba zarar görebilirdi. Yol- dan geçen biri taşa takılıp düşebilirdi, dedi.

İki arkadaş, adamın davranışını doğru buldu- lar. Yürümeye devam ettiler.

Yaşlı bir teyze karşıdan karşıya geçmek isti- yordu. Yanına gelen bir çocuk, teyzenin karşıdan karşıya geçmesine yardım etti. Hale sordu:

– Doğru mu? Yanlış

mı? Müge:

– Çocuk, yaşlı teyzeyi orada bı- rakıp gitseydi teyze belki karşıya ge- çebilirdi ama çok zorlanırdı, dedi.

Çocuğun davranışı doğruydu. Kızların yolun karşısına geçmesi gerekiyordu. Yaya geçidine geldiler. Kırmızı ışık yanıyordu. Kız- lar, yeşil ışığın yanmasını beklediler. Birbirle- rine bakarak:

– Bu, doğru bir davranış, dediler.

DOĞRU MU, YANLIŞ MI?

karşıya geçmesine yardım etti. Hale sordu:

– Doğru mu? Yanlış

mı?

rakıp gitseydi teyze belki karşıya ge- çebilirdi ama çok zorlanırdı, dedi.

Çocuğun davranışı doğruydu. Kızların yolun karşısına geçmesi gerekiyordu. Yaya geçidine geldiler. Kırmızı ışık yanıyordu. Kız- lar, yeşil ışığın yanmasını beklediler. Birbirle- rine bakarak:

– Bu, doğru bir davranış, dediler.

(6)

Toplumsal kurallar denince aklı- mıza gelenleri noktalı yerlere ya- zalım.

Toplumsal kurallara uymamak çevremizdeki kişilerle ilişkilerimizi nasıl etkiler? Bir örnekle anlatıp yazalım.

Gün içinde gördüğümüz doğru ve yanlış davranışlara birer örnek yazalım.

1. Müge’nin okuduğu kitapta ne an- latılıyormuş?

A) Toplumda uyulması gereken kurallar

B) Yazılı kuralları C) Trafik kuralları

2. İki arkadaş doğru-yanlış oyunu oynamak için ne yapmaya karar vermişler?

A) Bahçeye çıkmaya B) Yürüyüşe çıkmaya C) Okula gitmeye

3. Hale, adamın gördüğü taşı yerden kaldırmasını neden doğru bulmuş?

A) Taş yüzünden yol zarar göre- bileceği için

B) Taş çok büyük olduğu için C) Taş araçlara ya da insanlara

zarar verebileceği için

4. Müge, yoldaki çocuğun hangi davranışını doğru bulmuş?

A) Karşıya geçmek için yeşil ışığın yanmasını beklemesini

B) Karşıya geçmek isteyen yaşlı birine yardım etmesini

C) Karşıya yaya geçidinden geç- mesini

(7)

7

3. SINIF

Bir varmış, bir yokmuş. Yıllar önce demircileriyle meşhur bir ülke varmış. Ülkenin padişahı bir gün bütün demir-

cileri toplamış:

– Bana öyle bir kılıç yapacaksınız ki kılıcı gören pa- dişahlar benim büyüklüğümü anlayacaklar,

demiş.

Demircibaşı:

– Padişahım, başkalarına büyüklüğünüzü göstereceğiniz bir kılıç yapamayız, yaparsak kı- lıç paramparça olur, demiş.

Padişah, demircibaşının bu sözüne çok kız- mış. Onu ülkesinden kovmuş.

Demircibaşı ülkeden ayrılırken diğer de- mirciler de onunla gitmişler. Ülkede sadece bir demirci kalmış. O da “Ben ülkenin en iyi demircisiyim. Benden iyi demirci yok.” diyen biriymiş.

Bu demirci bir gün padişahın huzuruna çıkmış:

– Padişahım, ben size istediğiniz kılıcı yaparım, demiş.

Padişah, demirciye sarayının demirhanesini açmış.

Demirci, kılıcı yapmak için işe koyulmuş. Birkaç hafta sonra padişahın huzuruna çıkmış. Padişaha yaptığı kılıcı sunmuş. Kılıç, çok gösterişliymiş. Padişah:

– Yaptığın kılıcı göster bakalım, demiş.

Demirci, elindeki kocaman ve gösterişli kılıcı gös- termiş. Bunu gören padişah çok mutlu olmuş. Ha- bercisiyle diğer ülkelerin padişahlarını ülkesine davet etmiş.

Davet günü padişah, bütün padişahlara kılıcı göstermiş. “Dünyanın en iyi kılıcına sahibim.” diye böbürlenmiş. Padişahların önüne kocaman bir kaya getirtmiş. Kılıcıyla bu kayayı parçalayacakmış. Kılıcı kayaya vurmasıyla kılıcın paramparça olması bir olmuş. Böylece padişahların önünde küçük düşmüş.

Padişah, ülkesinden kovduğu demircibaşının sözlerini hatırlamış. Bu kılıçla kendini beğenmişliğinin cezasını çekmiş.

DEMİRCİLER ÜLKESİ

Bir varmış, bir yokmuş. Yıllar önce demircileriyle meşhur bir ülke varmış. Ülkenin padişahı bir gün bütün demir-Bir varmış, bir yokmuş. Yıllar önce demircileriyle meşhur bir ülke varmış. Ülkenin padişahı bir gün bütün demir-Bir varmış, bir yokmuş. Yıllar önce demircileriyle meşhur

– Bana öyle bir kılıç yapacaksınız ki kılıcı gören pa- dişahlar benim büyüklüğümü anlayacaklar,

– Padişahım, başkalarına büyüklüğünüzü göstereceğiniz bir kılıç yapamayız, yaparsak kı- Padişah, demircibaşının bu sözüne çok kız- Demircibaşı ülkeden ayrılırken diğer de- mirciler de onunla gitmişler. Ülkede sadece Demircibaşı ülkeden ayrılırken diğer de- mirciler de onunla gitmişler. Ülkede sadece Demircibaşı ülkeden ayrılırken diğer de- bir demirci kalmış. O da “Ben ülkenin en iyi demircisiyim. Benden iyi demirci yok.” diyen

Bu demirci bir gün padişahın huzuruna çıkmış:

– Padişahım, ben size istediğiniz kılıcı yaparım, DEMİRCİLER ÜLKESİ

(8)

Başkalarını küçük görmek neden yanlış bir davranıştır? Yazalım.

“Ağaç meyvesi olunca başını aşağı salar.” atasözünden anladıklarımızı aşağıya yazalım.

Alçak gönüllü insanlardan hangi davranışlar beklenmez? Yazalım.

1. Padişah, ülkedeki demircilerden ne istemiş?

A) Çok keskin bir kılıç yapmalarını B) Büyük ve gösterişli bir kılıç

yapmalarını

C) Küçük ama çok işlevli bir kılıç yapmalarını

2. Demircibaşı, padişaha istediği kılıcı yaparsa kılıcın ne olacağını söyle- miş?

A) İnsanlara zarar vereceğini B) Ülkeye hükmedeceğini C) Paramparça olacağını

3. Padişah, istediği kılıç yapıldığında kimleri ülkesine davet etmiş?

A) Diğer ülkelerin padişahlarını B) Diğer ülkelerdeki demircileri C) Demircibaşını ve diğer demir-

cileri

4. Padişah, kılıcını nereye vurunca kı- lıç paramparça olmuş?

A) Yerdeki mermere

B) Büyük bir kaya parçasına C) Başka bir padişahın kılıcına

(9)

9

3. SINIF

Arya, halasını çok severdi. Onunla oynamak hoşuna giderdi. Halası mü- zik öğretmeniydi. Bu yüzden birçok müzik aletini çalabiliyordu. Evinde de bir orkestraya yetecek kadar müzik aleti vardı. Halası Arya’nın müzik aletleriyle oynamasına asla kızmazdı.

Arya, halasının evinde onun kemanı ile oynuyordu. Kemanı tutuşu, kema- nın tellerine dokunuşu yıllardır keman çalıyormuş gibiydi. Bunu gören halası, Arya’nın annesine:

– Arya’da büyük bir yetenek var. Ben ona keman çalmasını öğreteceğim, dedi.

Arya’nın annesi:

– Jale, Arya henüz beş yaşında, diye buna karşı çıktı.

Annesi, Arya’nın keman çalmak için küçük olduğunu düşünebilirdi. Ama halası bu yeteneği kaybetmek istemiyordu. Arya ile çok çalışırlarsa başarama- maları için hiçbir neden yoktu. Jale Hanım, Arya’nın annesine:

– Arya ile çok çalışırsak başarırız, dedi.

Jale Hanım, ertesi gün Arya’ya bir keman aldı. Ça- lışmalara hemen başlamalıydı. Kemanını vermek için

Aryaların evine gitti. Onu kapıda Arya karşıladı.

Arya, halasının elindeki hediye paketini görünce:

– Hala, bana hediye mi aldın, diye sordu.

Jale Hanım neşe içinde:

– Evet, sana keman aldım, dedi.

Arya ile halası o günden sonra çalışmaya başladılar. Arya o kadar yetenekliydi ki kemanı çok çabuk öğreniyordu. Bir yıl içerisinde Arya, birçok parçayı kema- nıyla çalmaya başlamıştı bile.

Jale Hanım, yeğenindeki bu azmi gördükçe mutlu oluyordu. Çünkü karşında geleceğin keman virtüözle-

rinden birinin olduğunu biliyordu.

KEMAN VİRTÜÖZÜ

3. SINIF

Jale Hanım, ertesi gün Arya’ya bir keman aldı. Ça- lışmalara hemen başlamalıydı. Kemanını vermek için

Aryaların evine gitti. Onu kapıda Arya karşıladı.

Arya, halasının elindeki hediye paketini görünce:

– Hala, bana hediye mi aldın, diye sordu.

Jale Hanım neşe içinde:

– Evet, sana keman aldım, dedi.

Arya ile halası o günden sonra çalışmaya başladılar. Arya o kadar yetenekliydi ki

nıyla çalmaya başlamıştı bile.

Jale Hanım, yeğenindeki bu azmi gördükçe mutlu oluyordu. Çünkü karşında geleceğin keman virtüözle-

rinden birinin olduğunu biliyordu.

(10)

İlgi duyduğunuz bir müzik aleti var mı? Neden bu müzik aletine ilgi duyuyorsunuz?

Bir alanda başarı göstermek için o alanda yetenekli olmak tek başına yeterli midir? Nedenleriyle yaza- lım.

Öğrenme ile yaş arasında bir iliş- ki olduğunu düşünüyor musunuz?

Bir örnekle açıklayalım.

1. Arya’nın halası için aşağıdakiler- den hangisi söylenemez?

A) Evinde çok sayıda müzik aleti vardır.

B) Sadece keman çalabilmektedir.

C) Müzik öğretmenidir.

2. Halası, Arya’nın kemana olan ye- teneğini nasıl anlamış?

A) Kemanı tutuşundan B) Kemana bakışından C) Kemanı çalışından

3. Jale Hanım, Arya’ya hediye olarak ne almış?

A) Müzik defteri

B) Yaşına uygun bir keman C) Keman CD’si

4. Arya, keman çalmayı ne zaman öğrenmiş?

A) Birkaç gün içinde

B) Bir yıla yakın bir zamanda C) Birkaç ayda

(11)

11

3. SINIF

Eyüp, duvarda asılı paltoya baktıkça çocukluğunu hatırlıyordu. Okul çıkı- şında şehrin kütüphanesinde akşama kadar ders çalışırdı. Akşam yemeğinde sofralarında sıcacık bir çorba olduğunda çok mutlu olurdu. Gaz lambasının ışığında ödevlerini yapardı.

Eyüp’ün babası çok çalışkandı. Nerede iş bulursa orada çalışıyordu. Çok paraları yoktu. Eyüp, evin geçimine yardım etmek için hafta sonlarında mani- faturacı Servet amcanın yanında çalışırdı. Bir gün Servet amca, Eyüp’ü yanına çağırdı. Ona:

– Oğlum, şu paltoyu giy bakalım, dedi.

Eyüp, paltosunun olduğunu söyledi. Bu yüzden paltoyu almak istemedi.

Servet amca:

– Oğlum, bu senin. İster giy, ister duvara as, dedi.

Eyüp, Servet amcasını kırmazdı. Paltoyu aldı, giydi.

Eyüp amca çok cömert biriydi. Şehirde kimin neye ih- tiyacı olduğunu bilirdi ama kimse onun yardım ettiğini bilmezdi.

Eyüp, yeni paltosuyla eve giderken mutluydu. Bu pal- to eski paltosundan daha çok ısıtıyordu.

Annesi paltoyu görünce:

– Eyüp, bu senin palton değil. Bunu nereden aldın, diye sordu.

Eyüp, annesine:

– Servet amca verdi, dedi.

Eyüp, bu konuşmaları daha dünmüş gibi hatırlı- yordu. Yıllar ne çabuk geçmişti. Şimdi kendisinin de üç

katlı manifaturacı dükkânı vardı. Kapının girişindeki duvarda da Servet amcasının hediye ettiği palto asılıydı.

Eyüp, mağazanın önüne yanaşan aracı görünce kendine geldi. Yanında çalışan Turgut:

– Eyüp Bey, okullara dağıtılacak kışlık montlar geldi, dedi.

Eyüp, mağazasındaki odasına giderken gözleri dolu doluydu.

DUVARDAKİ PALTO

– Oğlum, bu senin. İster giy, ister duvara as, dedi.

Eyüp, Servet amcasını kırmazdı. Paltoyu aldı, giydi.

Eyüp amca çok cömert biriydi. Şehirde kimin neye ih- tiyacı olduğunu bilirdi ama kimse onun yardım ettiğini

Eyüp, yeni paltosuyla eve giderken mutluydu. Bu pal-

– Eyüp, bu senin palton değil. Bunu nereden aldın,

montlar geldi, dedi.

Eyüp, mağazasındaki odasına giderken gözleri dolu doluydu.

(12)

Para ve malını esirgemeden veren, eli açık kimselere cömert denir.

Cömert olmak için zengin olmak mı gerekir? Yazalım.

Birine yardım ederken hangi dav- ranışlarda bulunmak yardım edilen kişiyi üzebilir? Düşünüp yazalım.

“Az veren candan, çok veren mal- dan.” atasözünden anladıklarımızı yazalım.

1. Hangisi Eyüp’ün çocukluğuyla ilgili hatırladıkları arasında sayılmamış- tır?

A) Ödevlerini gaz lambasının ışı- ğında yapması

B) Akşam yemeğinde ailece bir arada olmaları

C) Okuldan sonra kütüphanede ders çalışması

2. Eyüp amca için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Yardımseverdir. B) Bencildir.

C) Açık sözlüdür.

3. Annesi, Eyüp’ün üzerindeki palto- yu görünce ne yaptı?

A) Sevinçten ağlamaya başladı.

B) Hemen çıkarmasını söyledi.

C) Nereden aldığını sordu.

4. Eyüp’ün mağazasının önüne yana- şan araçta ne vardı?

A) Servet amcanın verdiği manto B) Okullara dağıtılacak montlar C) Çocuklar için dikilen formalar

(13)

13

3. SINIF

SEL

Fazıl, selden hasar gören bahçelerine bakıyordu.

Eşi Gülay ise bahçedeki domatesleri, salatalıkları, biberleri topluyordu. Gülay, eşine baktı. Yanına gi- dip:– Neden öyle kara kara düşünüyorsun? Şu ka- sayı al da bana yardım et, dedi.

Fazıl elindeki kasaya sağlam kalan sebze ve meyveleri koymaya başladı. Eşi haklıydı. Olan ol-

muştu. Tekrar ayağa kalkmak gerekirdi. Akşama kadar eşiyle bir traktör do- lusu sebze ve meyve topladılar.

Fazıl ve eşi bahçeden eve dönerlerken camiden duyuru yapılıyordu. Köy halkının köy kahvesine gelmesi isteniyordu. Köylüler evlerinden, bahçelerinden kahveye gelmeye başladılar. Köyün muhtarı köylülere:

– Zararımız çok büyük, bunun altından nasıl kalkacağız bilemiyorum, dedi.

Mevlide nine ağlamaklı bir sesle:

– Muhtar, bahçemde ne var ne yok sel aldı götürdü, dedi.

Fazıl ve eşi köylülerin bu hâllerine anlam vere- miyordu. Çözüm üretmek yerine dert anlatıyor-

lardı. Gülay oturduğu yerden kalktı:

– Evet, büyük bir felaket yaşadık.

Ama bu şekilde ağlayarak bir çözüm bulamayız. Dayanışma içerisinde ol-

malıyız, dedi.

Eşinden sonra Fazıl konuş- mak için söz aldı:

– Arkadaşlar, bir plan ya- palım. Selin nedenini hepimiz biliyoruz. Irmak yatağını geniş- letelim, dedi.

Konuşmalardan sonra köylüler bir plan yaptılar. Köy erkekleri ır- mak yatağını genişleteceklerdi. Kadınlar ise bahçelerde çalışacaklardı. Herkes dayanışma içerisinde çalışmaya başladı.

Köy, iki hafta gibi kısa bir sürede eski hâline döndü. Köy kahvesinde ağla- yan o gözler şimdi gülücükler saçıyordu.

Mevlide nine ağlamaklı bir sesle:

– Muhtar, bahçemde ne var ne yok sel aldı götürdü, dedi.

Fazıl ve eşi köylülerin bu hâllerine anlam vere- miyordu. Çözüm üretmek yerine dert anlatıyor-

lardı. Gülay oturduğu yerden kalktı:

– Evet, büyük bir felaket yaşadık.

Ama bu şekilde ağlayarak bir çözüm bulamayız. Dayanışma içerisinde ol-

malıyız, dedi.

mak için söz aldı:

palım. Selin nedenini hepimiz biliyoruz. Irmak yatağını geniş- letelim, dedi.

Konuşmalardan sonra köylüler bir plan yaptılar. Köy erkekleri ır-

(14)

“Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.” atasözünden anladıkla- rımızı yazalım.

Dayanışma sayesinde başardığımız bir işi anlatalım. Bu başarının so- nucunda hissettiklerimizi yazalım.

Başımıza kötü bir şey geldiğinde hemen umutsuzluğa kapılmak ne gibi sonuçlar doğurur? Yazalım.

1. Fazıl’ın kara kara düşünmesinin sebebi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eşinin ona yardım etmemesi B) Bahçelerinin selden zarar gör- C) Tarladan yeterince verim ala-mesi

mamaları

2. Camiden yapılan duyuruda köy halkının nerede toplanması isteni- yordu?

A) Çeşmenin önünde B) Köy meydanında C) Köy kahvesinde

3. Fazıl ile eşinin köylülerin anlam veremediği davranışları hangisidir?

A) Başlarına gelen felaketten ders çıkarmamaları

B) Başlarına gelen felakete çö- züm bulmak yerine dert yan- maları

C) Başlarına gelen felaketi her- kesten saklamaları

4. Köylüler ne yaparak seli önlemeye çalıştılar?

A) Irmağı taşla doldurarak B) Irmağın önüne set çekerek C) Irmak yatağını genişleterek

(15)

15

3. SINIF

PUFPUF

Pufpuf yine yaramazlık peşindeydi. Salonda oynuyordu. Annem:

– Esat, Pufpuf’a bakar mısın, dedi.

Pufpuf’un salona girmesi yasaktı. Ama ne yapar ne eder salona girmeyi başarırdı. Pufpuf’u salondan çıkarma görevi yine bana düşmüştü. Pufpuf, ip yumağı ile oynamayı çok severdi. Yumağı gördüğünde başlardı oynamaya.

Salonun kapısını açtım. İp yumağını kapıya bıraktım. Her zaman yumağı görür görmez koşup gelen Pufpuf şimdi ortalarda yoktu. Merakla salona girdim. Pencere açıktı.

Anneme:

– Anne, Pufpuf salonda yok, dedim.

Annem elleri köpüklü bir hâlde koşarak mutfaktan salona geldi:

– Nerede bu kedi, dedi.

Annem açık olan pence- reyi gördü. Evi temizlerken pencereyi açık unutmuştu.

Pufpuf pencereden kaçmış olmalıydı. Annem, ev terlik- leriyle dışarıya çıktı. Bahçe- de, sokakta Pufpuf’u aradı ama bir türlü bulamadı.

Pufpuf bir Van kedisiy- di. Yıllardır bizimle yaşıyor- du. Annem, babamı aradı.

Sonra dışarı çıktı. Komşulara haber verdi ama bir sonuç alamadı.

Akşam evde herkes suskundu. Annem ağlamaklıydı. Babam:

– Jülide, üzme kendini bu kadar. Pufpuf bu, gezer, dolanır, sıkılınca çıkıp gelir, diye onu teselli etti.

Annem, salonun penceresini hiç kapatmadı. Pufpuf’un fotoğraflarını ma- hallede her yere astı. Sürekli kendini suçlayan annem:

– Dışarısı çok soğuk, şimdi ne yapıyordur, diye dövünüyordu.

Bir gün salondan bir miyavlama sesi geldi. Annem salona koştu. Pufpuf oradaydı. Kir içerisindeydi. Titiz bir kadın olan annem, dostu Pufpuf’u görünce onu öyle bir kucakladı ki görülmeye değerdi.

(16)

Evimizde beslediğimiz ya da besle- yebileceğimiz hayvanlara karşı so- rumluluklarımız nelerdir? Yazalım.

Sokakta bir hayvana zarar ver- meye çalışan birini gördüğünüzde ne hisseder, neler yaparsınız? Ya- zalım.

Ailenizin de isteğiyle bir köpek beslemek isteseniz satın almayı mı yoksa barınaktan sahiplenmeyi mi tercih edersiniz? Neden? Yazalım.

1. Esat, Pufpuf’u salondan çıkarabil- mek için hangi yolu denemiş?

A) Salonun penceresini açmış.

B) Salonun kapısına ip yumağı bı- rakmış.

C) Salondaki masaya yiyecek koy- muş.

2. Pufpuf’un pencereden kaçtığını an- layan Jülide Hanım ilk olarak ne yapmış?

A) Ev terlikleriyle sokağa çıkmış.

B) Eşini arayıp haber vermiş.

C) Komşulara haber ulaştırmış.

3. Esat’ın babası eşini nasıl teselli et- miş?

A) Pufpuf’un evin içinde bir yere saklanmış olabileceğini söyle- yerek

B) Pufpuf’un yerine yeni bir Van kedisi alabileceklerini söyleyerek C) Pufpuf’un bir süre sokakta

kaldıktan sonra geri döneceği- ni söyleyerek

4. Pufpuf eve döndüğünde ne du- rumdaymış?

A) Çok üşüdüğü için titriyormuş.

B) Her yeri kir içindeymiş.

C) Tüyleri kabarmış bir hâldeymiş.

(17)

17

3. SINIF

Polat, parkta arkadaşı Poyraz’a yanlışlıkla çarpınca Poyraz düştü. Kendi- sini kimin düşürdüğünü görmeyen Poyraz ayağa kalkmaya çalıştı. Yürümekte zorlanıyordu. Caner’in yardımıyla banka oturdu. Elleri ve dizleri acıyordu.

Poyraz, Caner’e:

– Beni kim düşürdü, diye sordu.

Caner, o sırada salıncakta sallanıyordu. Kimin düşürdüğünü görmemişti:

– Seni kimin düşürdüğünü görmedim, dedi.

Gonca, kaydıraktan kaydıktan sonra Poyraz’ın yanına geldi. Ona:

– Canın çok acıyor mu, diye sordu:

– Birazcık dizlerim acıyor, dedi.

Parkın hemen yanında bir eczane vardı. Gonca:

– Eczaneye gidelim mi? Ayşe abla dizlerine baksın, deyince Poyraz bu tek- lifi kabul etti.

Birlikte eczaneye gittiler. Ayşe abla Poyraz’ın dizlerine pansuman yaptı. Bir- likte parka dönerlerken Gonca, Poyraz’a:

– Ben seni düşüreni gördüm, dedi.

Poyraz, merakla Gonca’ya:

– Kim, diye sordu.

Gonca:

– Seni Polat düşürdü ama bilerek değil, yanlışlıkla çarptı sana, dedi.

Polat, Poyraz’ın tekrar parka geldiğini görünce koşarak onun yanına gitti:

– Özür dilerim. Seni yanlışlıkla ben düşürdüm. Korktuğum için de bunu söyleyemedim, dedi.

Poyraz:

– Banka oturmam için bana yardım eder misin, dedi.

Banka oturdular. Birbirlerine baktılar. Polat:

– Dizlerin acıyor mu, diye sordu.

Poyraz, dizlerine baktı:

– Biraz, dedi.

Akşam olmuştu. Çocuklar evlerine dönüyorlardı. Polat ayağa kalktı. Poy- raz’a:

– Hadi, koluma gir de eve gidelim, dedi.

PARK

(18)

Dürüst olmanın arkadaşlık ilişki- lerindeki önemi nedir? Düşünüp yazalım.

Poyraz’ın yanlış olan davranışı ne- dir? Onun yerinde siz olsaydınız nasıl davranırdınız? Yazalım.

Bir arkadaşınız hatasını anlayıp pişman olduğunda nasıl hisseder, ne yaparsınız? Düşünüp yazalım.

1. Poyraz, düştüğü yerden kalkıp banka oturduğunda Caner’e ne sordu?

A) Kendisine kimin yardım ettiğini B) Bir yerinin kanayıp kanamadı- C) Kendisini kimin düşürdüğünüğını

2. Gonca, Poyraz’a nereye gitmeleri- ni teklif etti?

A) Eve B) Eczaneye C) Hastaneye

3. Poyraz’ın tekrar parka gördüğünü gören Polat ne yaptı?

A) Bir ağacın arkasına saklandı.

B) Eve doğru koşmaya başladı.

C) Koşarak Poyraz’ın yanına gitti.

4. Polat Poyraz’dan son olarak ne is- tedi?

A) Eve gitmek için koluna girme- B) Banka oturmak için yardım et-sini

mesini

C) Pansuman yaptırmak için ec- zaneye gitmelerini

(19)

19

3. SINIF

Erol, tarihî mekânları gezmeyi çok severdi. Tarihî mekânlarda olmak ona huzur veriyordu. Ülkemizde böyle mekânları her ilde bulmak mümkündü.

Erol, Diyarbakır Sülüklü Han’ın ismini çok duyuyordu. Bu yüzden burayı görmesi gerektiğini düşünüyordu. Okuldan arkadaşı Bedri, Diyarbakırlıydı.

Ona:– Seninle Diyarbakır’a gidelim mi, diye sordu.

Bedri, memleketinin ismini duyunca Erol’a:

– Diyarbakır’da ne yapacağız, diye sordu.

Erol:

– Seninle Sülük Han’a gideceğiz, dedi.

Bedri’nin babasının Yoğurt Pazarı’ndan Sülüklü Han’a giden yolda demirci dükkânı vardı. Çocukluğu bu tarihî dar sokaklarda geçmişti Bedri’nin. Erol’a:

– Ne zaman gitmek istersin, diye sordu.

Hiç düşünmeden:

– Yarın gidelim, dedi Erol.

– Hayır, akşam uçağıyla gidebiliriz, dedi Bedri.

İki arkadaş akşam uçağıyla Diyarbakır’a gittiler. Geceyi Bedri’nin Suriçi’ndeki evinde geçirdiler.

Sabahın erken saatlerinde kalktılar. Bedri, arkadaşını önce babasının dük- kânına götürdü. Demir ocağının üzerinde demlenen çaydan içtiler. Sonra Sülüklü Han’a geçtiler. Han iki katlıydı. Bu han, 1650 yılından beri insanların hizmetindeydi. Handa Süryanice, Ermenice, Osmanlıca yazılar vardı.

Erol, Bedri’ye hanın adının nereden geldiği sordu. Bedri, hanın ortasındaki kuyuyu göstererek:

– Bu kuyuda eski- den hekimler sülük ye- tiştirirlermiş. Hanın adı bu sülüklerden geliyor, dedi.

İki arkadaş bir ma- saya oturdular. Köpük- lü birer kahve içtiler.

Erol, buraya baktık- ça huzur buluyordu.

Çünkü bu han, tarihî bir mekândı.

SÜLÜKLÜ HAN

(20)

Tarihî mekânları gezerek burada yaşayan insanların hangi özellikle- riyle ilgili bilgiler edinebiliriz? Dü- şünüp yazalım.

Ülkemizde en çok görmek istediği- niz tarihî mekân hangisidir? Ne- denleriyle yazalım.

Ülkemizin tarihi hakkında tarihî mekânları gezmek dışında hangi yollarla bilgiler edinebiliriz? Ya- zalım.

1. Erol, neden Diyarbakır’a arkadaşı Bedri ile gitmek istemiş?

A) Bedri ülkemizin her yerini çok iyi bildiği için

B) Bedri Diyarbakırlı olduğu için C) Bedri’nin Diyarbakır’da çok ta-

nıdığı olduğu için

2. Bedri ile Erol Diyarbakır’a gittik- lerinde ilk olarak nereyi ziyaret ettiler?

A) Bedri’nin babasının demirci dük- kânını

B) Sülüklü Han’ı

C) Diyarbakır Kalesi’ni

3. Hangisi Erol’un Sülüklü Han ile il- gili edindiği bilgilerden değildir?

A) Kaç katlı olduğu

B) Kaç yılından beri hizmet verdiği C) Kaç kişiye hizmet ettiği

4. Han, adını nerden almış?

A) Handaki havuzun içinde sülük beslenmesinden

B) Doktorların handaki kuyuya yerleştirdikleri sülüklerden C) Eskiden handa sülükle hasta

tedavi eden doktorlar olma- sından

(21)

21

3. SINIF

Tanem’in annesi Itır Hanım, yıllardır günlük tutardı. Bu alışkanlığını hiç bırakmamıştı.

Tanem, bir gün annesinin odasında kaybettiği oyuncağını arıyordu. Anne- sinin sandığını açtı. Sandıkta defterler vardı. Defterlerden birini aldı. Okumaya başladı. Sayfaların üzerinde tarih yazılıydı. Cümleler annesinin yaşadıklarını anlatıyordu. Bir anda defterin annesinin özel eşyası olduğunu fark etti. He- men aldığı yere koydu. Annesi mutfaktaydı. Utanarak yanına gitti:

– Anne, özür dilerim, dedi.

Annesi Tanem’in neden özür dilediğini anlayamadı:

– Neden özür diliyorsun, diye sordu.

Tanem çekinerek:

– Anne, sandığındaki defterlerden birini aldım hatta okudum, dedi.

Annesi gülümsedi:

– Önemli değil canım. İstersen defterleri birlikte okuyabiliriz. Ne dersin, diye sordu.

Tanem:

– Okuyalım, dedi sevinçle.

Sandıktaki günlükleri çıkardılar. Okudukları ilk günlük, 15 Mayıs 2000 tarihliydi. Günlükte:

“Sevgili Günlük,

Spor ayakkabımı evde unutmuşum. Yan sınıftaki arkadaşım İclal, spor ayak- kabısını bana verdi. Bu iyiliğini asla unutmayacağım.” yazıyordu.

Tanem, annesine:

– Anne, arkadaşının yaptığı iyiliği unuttun mu, diye sordu.

Annesi:

– Bir bakalım unutmuş muyum, dedi.

Tanem’in annesi 15 Mart 2003 tarihli günlüğü çıkardı. Şöyle yazmıştı:

“Sevgili Günlük,

Hatırlıyor musun? Üç yıl önce arkadaşım İclal bana spor ayakkabısını ver- mişti. Ben de bugün ona çok sevdiğim kazağımı verdim. Öyle mutlu oldu ki anlatamam.”

Annesi:

– Kızım, iyilikler asla unutulmaz, dedi.

Tanem, o günden sonra iyilikleri unutmamak için günlük tutmaya karar verdi.

SEVGİLİ GÜNLÜK

Annesi Tanem’in neden özür dilediğini anlayamadı:

– Anne, sandığındaki defterlerden birini aldım

Sandıktaki günlükleri çıkardılar. Okudukları ilk günlük, 15 Mayıs 2000 tarihliydi. Günlükte:

(22)

Günlük tutsanız ve biri sizden ha- bersiz günlüğünüzü okusa ne his- seder, ne yaparsınız? Yazalım.

Birine iyilik yaparken bu iyiliğin karşılığını bekler misiniz? Neden- leriyle yazalım.

“İyilik eden iyilik bulur.” atasözün- den anladıklarımızı yazalım.

1. Tanem, annesinin odasındaki san- dıktan ne almış?

A) Annesinin eski bir oyuncağını B) Annesinin gençlik resimlerin-

den birini

C) Annesine ait bir defteri

2. Tanem annesinden özür dileyince annesi ne yapmış?

A) Günlükleri birlikte okuyabile- ceklerini söylemiş.

B) Bir daha özel eşyalarını karış- tırmamasını söylemiş.

C) Odasına izinsiz girmemesi ko- nusunda onu uyarmış.

3. Itır Hanım, arkadaşı İclal’in kendisi- ne yaptığı hangi iyiliği günlüğüne yazmış?

A) En sevdiği kazağı hediye etme- B) İhtiyacı olduğunda spor ayak-sini

kabılarını vermesini

C) Zor bir gününde yanında ol- masını

4. Tanem, kendisine yapılan iyilikleri unutmamak için ne yapmaya ka- rar vermiş?

A) Günlük tutmaya B) Not almaya C) Video çekmeye

(23)

23

3. SINIF

Rahmet, Fikret, Hikmet, İsmet ve Kıymet. Biz beş kardeşiz. Ben bu beş kardeşten üçüncü sırada olanıyım. Tahmin ettiniz değil mi? Evet, ben Hikmet.

Ailenin ortanca çocuğuyum.

Evimiz, üç oda bir salon… Anlaşılacağı gibi benim ayrı bir odam yok. An- nem salonu oturma odasına, oturma odasını da ağabeylerim için yatak oda- sına çevirdi. Kıymet ise şimdilik annemlerin odasında kalıyor. Çünkü o henüz dokuz aylık bir bebek. Evimizin gülü, dört erkekten sonra açan çiçeğimiz.

Rahmet ağabeyim liseye gidiyor. Fikret ağabeyim ortaokul son sınıfta oku- yor. Ben ilkokul üçüncü sınıftayım, İsmet anaokulunda. Kıymet ise annemin kucağında.

Evde iş bölümü yaparız. Rahmet ağabeyim markete, Fikret ağabeyim kasa- ba gider. Benim görevim manavdan alışveriş yapmak çünkü

manav evimize çok yakın. İsmet ise annem yemek yaparken Kıymet’e bakar.

Babamı merak ettiniz değil mi? Babam, oto tamircisi.

Beş çocuklu bir evi geçindirebilmek için gece gündüz çalışıyor.

Bazen bakıyorum, annemin saçları hava- da! Kolay mı, dört erkek çocuk!

Hepsinin ayrı ayrı yaramaz- lığı var. Bir de dördü bir- den yaramazlık yapınca ka- dıncağız ne yapsın? Gece de Kıymet uyutmuyor. Her şeye rağmen bir yolunu bulup bizimle baş edebiliyor. Bu gücü nereden alıyor, anla- yamıyorum.

Bize “dört artı bir” der- ler. Sanırım kardeş dayanış- masını her yerde gösterdiği- miz için böyle diyorlar.

Hazine bulmaca oynar mısınız? Ben hiç oynamam.

Çünkü benim hazinelerim, kardeşlerim!

DÖRT ARTI BİR

ba gider. Benim görevim manavdan alışveriş yapmak çünkü manav evimize çok yakın. İsmet ise annem yemek yaparken ba gider. Benim görevim manavdan alışveriş yapmak çünkü manav evimize çok yakın. İsmet ise annem yemek yaparken ba gider. Benim görevim manavdan alışveriş yapmak çünkü

Babamı merak ettiniz değil mi? Babam, oto tamircisi.

Beş çocuklu bir evi geçindirebilmek için gece gündüz Bazen bakıyorum, annemin saçları hava-

da! Kolay mı, dört erkek çocuk!

Hepsinin ayrı ayrı yaramaz- lığı var. Bir de dördü bir- den yaramazlık yapınca ka- dıncağız ne yapsın? Gece de Kıymet uyutmuyor. Her şeye rağmen bir yolunu bulup bizimle baş edebiliyor. Bu gücü nereden alıyor, anla-

Bize “dört artı bir” der- ler. Sanırım kardeş dayanış- masını her yerde gösterdiği-

Hazine bulmaca oynar mısınız? Ben hiç oynamam.

Çünkü benim hazinelerim,

23

(24)

Kalabalık bir ailede mi yoksa çekir- dek ailede mi yaşamak istersiniz?

Nedenleriyle yazalım.

Aile bireylerimizle yardımlaşmanın önemini bir örnekle anlatalım.

Hikmet’in hazinesi kardeşleriymiş.

Sizin hazineniz nedir? Düşünüp yazalım.

1. Hikmet’in neden evde ayrı bir oda- sı yokmuş?

A) Kardeşleriyle aynı odada kal- mak istediği için

B) Evlerinde yeteri kadar oda ol- madığı için

C) Tek başına uyumaktan koktu- ğu için

2. Hikmet’in en küçük kardeşi ile ilgili olarak hangisi söylenemez?

A) Henüz bir yaşında bile değil- dir.

B) Diğer kardeşlerinden farklı ola- rak bir kızdır.

C) Anaokuluna gitmektedir.

3. Hikmet’in aile bireyleriyle ilgili ola- rak hangisi doğrudur?

A) En büyük ağabeyi markette ça- lışmaktadır.

B) Fikret ağabeyi liseye gitmekte- C) Babasının mesleği oto tamirci-dir.

liğidir.

4. Hikmet ve kardeşlerine “dört artı bir” demelerinin sebebi nedir?

A) Beş kardeş olmaları

B) Aralarındaki dayanışmanın fark edilmesi

C) Hazine oyunu oynamaları

(25)

25

3. SINIF

Harun, ağıldan içeri girdi. Ağılı bir başından bir başına kadar yürüdü.

Kanatlı kapıyı iki eliyle tamamen açtı. Koyunlar, güneşi görünce hep birlikte dışarı çıktı. Harun kapıyı kapatacakken içeriden bir meleme sesini duyunca geri döndü.

Ağılın sağ tarafında bir koyun, kuzusunun başında bekliyordu. Harun, ko- yunla kuzunun yanına gitti. Kuzu, ayağının üzerine basamıyordu. Harun:

– Ayağına ne oldu senin, dedi.

Kuzuyu kucağına aldı, birlikte dışarı çıktılar. Kuzunun annesi de onları takip etti.

Harun, çobana koyunları götürmesini söyledi. Kuzuyla eve doğru yürüdü. Kuzunun annesi de arkalarındaydı.

Harun arkasına dönerek:

– Kuzun emin ellerde, merak etme, dedi koyuna.

Harun, kuzuyla eve girdi. Koyun endişeyle meleyince Harun:

– Biz hemen geleceğiz, diyerek sakinleştirdi koyu- nu. Anne koyun kapıda beklerken melemeye

devam ediyordu. Harun, veteriner arkada- şı Gazi’yi aradı. Sonra dışarı çıktı. Anne

koyuna:

– Bak, hemen geldik, dedi.

Evin önündeki çardakta ve- terineri beklemeye başladılar hep beraber.

Veteriner Gazi, çiftliğe vardı.

Harun, kuzunun toynağını gösterdi. Gazi, bakar bakmaz kuzunun toynağının mikrop kaptığını anladı. Yanındaki ilaçlarla kuzunun toy- naklarını temizledi. Veteriner:

– Kuzucuk, hadi, anneye, dedi.

Kuzu yere basar basmaz anne koyun onu kokladı. Harun:

– Anne merhametini görüyor musun? Kuzusunu bir an olsun yanından ayrılmadı, dedi.

Gazi:

– Boşuna anasının kuzusu demiyorlar, diyerek gülümsedi.

ANASININ KUZUSU

Harun, çobana koyunları götürmesini söyledi. Kuzuyla eve doğru yürüdü. Kuzunun annesi de arkalarındaydı.

Harun arkasına dönerek:

Harun, kuzuyla eve girdi. Koyun endişeyle meleyince Harun:

Harun, kuzunun toynağını gösterdi. Gazi, bakar bakmaz Anne koyun kapıda beklerken melemeye devam ediyordu. Harun, veteriner arkada-

şı Gazi’yi aradı. Sonra dışarı çıktı. Anne koyuna:

– Bak, hemen geldik, dedi.

Evin önündeki çardakta ve- terineri beklemeye başladılar hep beraber.

Veteriner Gazi, çiftliğe vardı.

(26)

Sevdiğimiz insanların başına kötü bir şey geldiğinde hangi duyguları hissederiz? Yaşamımızdan bir ör- nekle anlatıp yazalım.

Bir kimsenin veya bir başka can- lının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntüye merha- met denir. Merhametli insanların özellikleri nelerdir? Yazalım.

1. Harun, meleme sesi duyup ağıla geri döndüğünde ne görmüş?

A) Ayağının üzerine basamayan bir kuzu ile onu bekleyen ko- B) Ayağı yaralı bir kuzu ile onu yunu

bekleyen kardeşini

C) Ayağa kalkmaya çalışan bir ko- yun ile yavrusunu

2. Harun, çobana koyunları götür- mesini söyledikten sonra ne yaptı?

A) Kuzuyu veterinere götürdü.

B) Kuzuyla eve doğru yürüdü.

C) Kuzuyu annesinin yanına bı- raktı.

3. Kuzunun ayağının üstüne basa- mamasının sebebi neymiş?

A) Toynağının mikrop kapması B) Toynağına çivi batması C) Toynağına diken girmesi

4. Harun kuzu için çabalarken anne koyun ne yapmıştır?

A) Diğer koyunlarla çayırda otla- mıştır.

B) Ağılda yavrusunu beklemiştir.

C) Yavrusunun peşinden hiç ay- rılmamıştır.

(27)

27

3. SINIF

Gizem, sırasının üzerine resim defterini çıkardı. Fırçalarını, su kabını koy- du. Ama sulu boyası yoktu. Çantasına tekrar baktı. Sulu boyasını bulamadı.

Sonunda sulu boyasını evde unuttuğunu fark etti.

Sırasına oturdu. Başını ellerinin arasına aldı. Boş resim kâğıdına ve fırça- larına baktı. Sıra arkadaşı Nida:

– Sulu boyamı beraber kullanabiliriz, dedi.

Nida, sulu boyayı sıranın ortasına koydu. Gizem:

– Nida, bu sulu boyayı yeni aldın. Ben çantamı hazırlarken dikkatli olma- lıydım. Boyalarını kullanmam doğru olmaz, dedi.

Nida, Gizem’in fırçasını aldı. Onu önce su kabına daldırdı. Sonra sulu boyasına sürdü. Resim kâğıdına ağaç yapmaya başladı. Resmini yaparken Gi- zem’e:

– Özür dilerim, izin almadan fırçanı aldım. Ben de fırçamı unutmuşum, dedi.

Gizem:

– Biz sıra arkadaşıyız, tabi ki fırçamı kullanabilirsin. Benim çantamda bir fırça daha var, dedi.

Nida aslında fırçasını unutmamıştı. Arkadaşı rahatlıkla sulu boyasını kul- lansın diye öyle söylemişti. Nida, Gizem’in bu sözlerine karşılık:

– Biz sıra arkadaşıysak sen de benim sulu boyamı kullanabilirsin, dedi.

Gizem arkadaşına sarıldı:

– Canım arkadaşım, hadi, resmimizi yapalım, dedi.

Seval Öğretmen, bu iki arkadaşın konuşmalarını duymuştu. Dersin sonuna doğru Gizem ve Nida’yı yaptıkları resimlerle yanına çağırdı. Resimlerini pano- ya astı. Sınıfa dönerek:

– Çocuklar, Gizem ve Nida’yı alkışlamanızı istiyorum. Çünkü onlar bu resimlerinde paylaşmayı çok güzel anlattılar, dedi.

SULU BOYA

(28)

Nida’nın yerinde siz olsaydınız na- sıl davranırdınız? Nedenleriyle ya- zalım.

Mevlana’nın “Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” sözünden anladık- larımızı yazalım.

Paylaştıkça azalan duygular ne- lerdir? Bir örnekle açıklayalım.

1. Gizem, neden başını ellerinin ara- sına alıp üzülmüştür?

A) Ne resmi yapacağına karar ve- remediği için

B) Sulu boyasını evde unuttuğu C) Arkadaşı, fırçasını kullanmak için

istediği için

2. Nida, Gizem’in fırçasını kullanarak defterine ne resmi çizdi?

A) Ağaç B) Güneş C) Çiçek 3. Nida, neden fırçasını unutmadığı

hâlde Gizem’in fırçasını kullanmış- tır?

A) Gizem sulu boyasını rahatça kullansın diye

B) Gizem yaptığı hatayı anlasın C) Gizem’in fırçası daha güzel diyediye

4. Seval Öğretmen, Gizem ile Ni- da’yı neden yanına çağırmıştır?

A) Yaptıkları resimleri çok beğen- diği için

B) Birbirlerinin eşyalarını izinsiz kullandıkları için

C) Davranışlarından dolayı kut- lamak ve resimlerini panoya asmak için

(29)

29

3. SINIF

Kartalların yuvası kayalıkların tepesindeydi. Buraya ulaşabilmek biz insan- lar için çok zordu ama kartallar için çok kolaydı. Çünkü onlar gökyüzünün hâkimleriydi. Yuvalarından her yeri görebiliyorlardı.

Yuvada büyük bir telaş vardı. Anne kartal, yumurtalarını kanatlarının al- tına alıyordu. Sabırlı olması gereken sekiz hafta onu bekliyordu. Baba kartal ise bu sürede yuvanın yemek ihtiyacını karşılayacaktı.

Vakit gelmişti. Anne kartal, yumurtalardan ses geldiğini duydu. Ka- natlarını açıp baktı. Tüyleri olmayan yavrular, yumurtadan çıkıyordu.

Baba ve anne kartal sıray- la yuvadan ayrılıp getirdikleri

yiyeceklerle yavrularını besliyorlardı.

Yavrular gün geç- tikçe büyüyordu. Sekiz haftalık olmuşlardı. Tüyleri çıkmaya başlamıştı. Kanatları da güçleni- yordu. Yavrular, anneleri ve babaları yuvada yokken uçacakları günü hayal ediyorlardı.

Yavrulardan biri anne kartala:

– Anne, biz ne zaman yuvadan uçacağız, diye sordu.

– Sabretmelisiniz, henüz vakti gelmedi, dedi annesi.

Yavrular neden sabredeceklerini anlamadılar. Bir gün anne ve babaları yokken yuvadan uçmaya karar verdiler. Kanatlarını açıp kanat çırptılar. Ama havalanamayıp yuvanın dışına düştüler. Çaresizce beklemeye başladılar. An- neleri yuvaya geldiğinde yavrularını göremedi. Önce çok telaşlandı. Sonra seslerini duyunca rahatladı. Onları yuvaya aldı. Anne kartal:

– Şimdi neden sabretmeniz gerektiğini anladınız mı, dedi.

Yavrular, henüz hazır olmadıklarını anlamışlardı. Aradan birkaç hafta geçti. On bir haftalık olmuşlardı. Baba kartal, yavruları yuvanın kenarına getirdi. Kanadıyla hafifçe onlara dokundu. Yavru kartallar, önce sendelediler, sonra gökyüzüne doğru kanat çırptılar.

KARTAL TEPESİ

(30)

“Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.” ata- sözünden anladıklarımızı yazalım.

Bir işte aceleci davranmak hangi olumsuz sonuçlara sebep olabilir?

Bir örnekle açıklayalım.

Çevremizde “Çok sabırlıdır.” diye nitelendirdiğimiz birinin özellikleri- ni yazalım.

1. Kartal yuvasındaki telaşın sebebi nedir?

A) Baba kartalın yuvanın yiyecek ihtiyacını karşılaması

B) Yavru kartalların uçmaya baş- laması

C) Anne kartalın yumurtalarını kanatlarının altına alması

2. Hangisi yavrular sekiz haftalık ol- duğunda yavrularda gözlemlenen değişimlerden değildir?

A) Tüylerinin çıkmaya başlaması B) Kanatlarının güçlenmesi

C) Yiyecek aramaya başlamaları

3. Yavru kartallar neden yuvanın dı- şına düştüler?

A) Zamanı gelmeden uçmaya ça- lıştıkları için

B) Yuvada birbirlerini ittikleri için C) Karınları çok acıktığı için

4. Yavru kartallar babalarının hangi hareketiyle kanat çırpmaya başla- dılar?

A) Kanadıyla dokunması B) Gagasıyla itmesi C) Öterek bağırması

(31)

31

3. SINIF

Orman Okulunun müdürü baykuş, öğrencilerle orman gezisine çıkmış.

Baykuş, öğrencilere ormanda gördükleriyle ilgili sorular soracakmış.

Baykuş ve öğrencileri, bir karınca yuvası görmüşler. Asker karıncalar, yu- vaya yaklaşanları görünce hemen savunmaya geçmişler. Baykuş, öğrencilerine:

– Karıncalar sizce ne yapıyorlar, diye sormuş.

Maymun söz almış:

– Öğretmenim, bize karşı yuvalarını savunuyorlar, demiş.

Baykuş:

– Sizler de tehlikeye karşı yuvanızı savunur musunuz, diye sorunca tavşan:

– Bizler de düşünmeden yuvamızı savunuruz, demiş.

Baykuş ve öğrencileri ge- zilerine devam etmişler. Az ileride kocaman bir meşe ağacının yıkıldığını görmüşler.

Ormandakiler el birliğiyle yıkı- lan ağacı kaldırarak yolu açı- yorlarmış. Baykuş:

– Sizler de büyüdüğünüz- de ormanla ilgili sorunlarda çalışır mısınız, diye sormuş.

Ceylan:

– Aynı ormanda yaşıyoruz.

Sorunlarımızı birlikte çözebili- riz, demiş.

Baykuş, öğrencilerini gezi-

nin sonunda kralları aslana götürmüş. Aslan, öğrencileri görünce tahtından kalkmış, onların yanına gitmiş. Öğrencilere son soruyu aslan soracakmış:

– Çocuklar, sadakat ne demek biliyor musunuz, demiş.

Kekliğin aklına karıncaların tehlikeye karşı yuvalarını nasıl savundukları gelmiş. Parmak kaldırarak söz istemiş:

– Tehlikelere karşı yuvamızı savunmaktır, demiş.

Kekliğin cevabı aslanın çok hoşuna gitmiş. Keklikten sonra fil söz istemiş:

– Karşılaştığımız güçlüklerde birlikte hareket etmektir, demiş.

Kral, öğrencilerin ormana olan bağlılıklarını görünce şöyle söylemiş: “Or- manımız, emin ellerde!”

OKUL GEZİSİ

(32)

Size göre “sadakat” nedir? Bir ör- nekle açıklayalım.

Okulda yaşadığınız bir sorunu tek başına mı yoksa başkalarından yardım isteyerek mi çözersiniz?

Nedenleriyle yazalım.

Köpekler için neden “sadık” nitele- mesi kullanılır? Düşünüp yazalım.

1. Karıncalar, baykuş ve öğrencilerini görünce ne yapmışlar?

A) Yuvalarını saklamışlar.

B) Yuvalarını dağıtmışlar.

C) Yuvalarını savunmuşlar.

2. Ormandakiler, yıkılan meşe ağacı için hangi çalışmayı yapıyorlarmış?

A) Ağacın dallarını kırıyorlarmış.

B) Yerine yeni ağaç dikiyorlarmış.

C) Ağacı kaldırıp yolu açıyorlar- mış.

3. Aslan, öğrencilere neyin anlamını sormuş?

A) Savunmanın B) Sadakatin C) Tehlikenin

4. Hangisi, aslanın sorusuna hayvan- ların verdiği yanıtlardan değildir?

A) Karşılaştığımız güçlüklerde bir- likte hareket etmektir.

B) Tehlikelere karşı yuvamızı sa- vunmaktır.

C) Birlikte yaşadığımız canlıları koruyup kollamaktır.

(33)

33

3. SINIF

Baki, öğle arası okuldan eve geldi. Annesi işe gitmeden ona yemesi için patates ve köfte hazırlamıştı. Baki, montunu halının üzerine attı. Anneannesi:

– Baki, montunu dolaba asar mısın, dedi.

Baki, hiç oralı olmadı. Anneannesine:

– Ben asmam, sen as, dedi.

Anneannesi, torununda ilk kez gördüğü bu davranışlara anlam veremi- yordu:

– Oğlum, okulda canını sıkan bir olay mı oldu, diye sordu.

Baki, hiç umursamadı. Anneannesi:

– Baki, ellerini yıkadın mı, diye sordu.

Baki:

– Ellerim temiz, dedi.

Anneannesi onu zorla lavaboya götürdü. Baki, ellerini yıkadı. Masaya oturdu. Masadakileri görünce:

– Ben bunları yemek istemiyorum, tost yap bana, dedi.

Anneannesi içinden “Bu çocuk torunum olamaz.” diyordu. Acaba Baki okulda kalmıştı da bu gelen Baki’nin ikizi miydi? Torununa:

– Baki, sana ne oldu? Benim saygılı torunumu okulda mı bıraktın, diye sordu.

Baki, cevap bile vermedi. Torununun istediği tostu yaptı. Baki, tostunu yedi. Okula gitme vakti gelmişti. Kapıdan çıkarken:

– Anneanneciğim, çok şey öğrendim. Teşekkür ederim, dedi.

Anneannesi:

– Oğlum, sana neler oluyor, neden teşekkür ediyorsun şimdi, diye sordu.

Baki:

– Eve gelince anlatırım, dedi.

Baki, okulda saygı kurallarını öğrenmişti.

Ama saygısızlığın sonuçlarını da görmek isti- yordu. Gördü de! Saygısızlık çok kötüydü.

Baki okul çıkışı eve geldiğinde her şeyi anlat- tı. Anneannesine sımsıkı sarılarak şöyle söyledi:

– Seni çok üzdüm. Özür dilerim anneanne- ciğim.

ÖĞLE ARASI

yedi. Okula gitme vakti gelmişti. Kapıdan çıkarken:

– Anneanneciğim, çok şey öğrendim. Teşekkür

– Oğlum, sana neler oluyor, neden teşekkür

Baki, okulda saygı kurallarını öğrenmişti.

Ama saygısızlığın sonuçlarını da görmek isti- Baki okul çıkışı eve geldiğinde her şeyi anlat- tı. Anneannesine sımsıkı sarılarak şöyle söyledi:

– Seni çok üzdüm. Özür dilerim anneanne- tı. Anneannesine sımsıkı sarılarak şöyle söyledi:

– Seni çok üzdüm. Özür dilerim anneanne- tı. Anneannesine sımsıkı sarılarak şöyle söyledi:

(34)

Biri size karşı saygısız bir davra- nışta bulunduğunda ne hisseder, ne yaparsınız? Yazalım.

Saygılı insanların özellikleri neler- dir? Düşünüp yazalım.

Size göre en büyük saygısızlık ne- dir? Nedenleriyle yazalım.

1. Anneannesi, Baki’ye montunu do- laba asmasını söylediğinde Baki ne yaptı?

A) Montunu odasına attı.

B) Anneannesine montunu asma- sını söyledi.

C) Kızıp bağırmaya başladı.

2. Baki, anneannesinden öğlen ye- meği olarak ne yapmasını istedi?

A) Köfte ve patates B) Tost C) Sandviç

3. Anneannesi, neden torununun Baki değil de onun ikizi olduğunu dü- şündü?

A) Baki, her zamankinden farklı davrandığı için

B) Baki, anneannesinin her istedi- ğini yaptığı için

C) Baki, anneannesine teşekkür et- tiği için

4. Baki’nin anneannesine tuhaf dav- ranmasının asıl sebebi neydi?

A) Saygısızlığın sonuçlarını görmek B) Anneannesinin ne kadar sa-

bırlı olduğunu görmek

C) Anneannesinin onu ne kadar sevdiğini görmek

(35)

35

3. SINIF

Kumru, valizini hazırladı. Kardeşi Efe:

– Abla, çabuk ol, seni bekliyoruz, diye seslendi.

Kumru, valizini aldı;

aşağıya indi. Babası ara- baya valizi yerleştirdi.

Annesi de son kontrolle- rini yapıp onların yanına indi. Koca bir yaz tatili onları bekliyordu.

Kumru’nun annesi Konyalı, babası Antal- yalıydı. Her yaz önce Konya’ya sonra da An-

talya’ya giderlerdi. Yaz tatilleri onlar için çok eğlenceli geçerdi. Anne ve baba- ları ise ailelerini ziyaret ederlerdi.

Kumru’nun annesi ile babası üniversiteyi birlikte okumuşlardı. Üniversite- den sonra evlenmişlerdi. İkisi de öğretmendi. Bilecik’te yaşıyorlardı.

Konya’da dedelerinin çok güzel bir bahçesi vardı. Kumru ve ailesi tatilleri- nin bir ayını burada geçirirlerdi. Bahçedeki meyve ağaçları arasında oyunlar oynamaktan çok keyif alırlardı. Annesinin ailesi çok kalabalıktı. Beş teyzesi vardı. Her gün birlikte farklı etkinlikler yaparlardı. Bir ay çok çabuk geçerdi.

Antalya’daki dedesinin evi ise denize çok yakındı. Günler genellikle deniz kenarında geçerdi. Kumru’nun babası halasını çok severdi. Onu halası bü- yütmüştü. Tatilin sonunda mutlaka halanın köyüne gidilirdi. Halasının köyde birçok keçisi vardı. Onlarla uğraşmak çok güzeldi. Hele keçi sağmak... Halası onlara nefis kahvaltılar hazırlardı.

Tatil dönüşü ise herkes hüzünlü olurdu. Tatilin en güzel yanı unutulmaz anılar biriktirmekti.

Tatil dönüşleri anne ve babası için gurbete dönüş vaktiydi. Kumru ve Efe için ise eve dönmenin verdiği huzurdu.

Kumru bunları düşünürken araba Konya’ya yaklaşıyordu.

YOLCULUK VAKTİ Kumru, valizini hazırladı. Kardeşi

– Abla, çabuk ol, seni bekliyoruz, diye seslendi.

Kumru, valizini aldı;

aşağıya indi. Babası ara- baya valizi yerleştirdi.

Annesi de son kontrolle- rini yapıp onların yanına indi. Koca bir yaz tatili

Kumru’nun annesi Konyalı, babası Antal- yalıydı. Her yaz önce Konya’ya sonra da An-

talya’ya giderlerdi. Yaz tatilleri onlar için çok eğlenceli geçerdi. Anne ve baba- ları ise ailelerini ziyaret ederlerdi.

YOLCULUK VAKTİ

(36)

Tatil ya da başka bir sebeple evi- nizden uzakta olduğunuzda neler hissedersiniz? Yazalım.

“Bülbülü altın kafese koymuşlar,

‘ah vatanım’ demiş.” atasözünden anladıklarımızı yazalım.

Tatilinizi nerede ve nasıl geçirmek istersiniz? Nedenleriyle yazalım.

1. Kumru ve ailesinin yaz tatilleriyle ilgili olarak hangisi söylenemez?

A) Aile ziyaretleri yapılırdı.

B) Önce Konya’ya, sonra Antal- ya’ya gidilirdi.

C) Tarihî ve turistik yerler gezi- lirdi.

2. Kumru’nun anne ve babasının mes- lekleri nedir?

A) Öğretmenlik B) Doktorluk C) Turist rehberliği

3. Hangisi Kumru ile ailesinin Kon- ya’da yaptıklarındandır?

A) Keçi sağmak

B) Bahçedeki meyve ağaçlarının arasında oynamak

C) Halalarını ziyaret etmek

4. Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşmaya sıla denir.

Buna göre tatil dönüşü kimin için sıladır?

A) Kumru’nun annesi için B) Kumru ve kardeşi için C) Kumru’nun babası için

(37)

37

3. SINIF

Fazilet Hanım, masasının üzerindeki eşyalarını topladı. Bir kutunun içerisine koydu. Otuz yılı bu yatılı okulda geçmişti. Binlerce çocuğun öğretmeni olmuş- tu. Odasından çıktı. Koridorda yürümeye başladı. Koridorda karşılaştılar Elif’le:

– Fazilet Hoca’m, gidiyor musunuz, diye sordu Elif.

Fazilet Hanım buğulu gözlerle ve titrek bir sesle cevap verdi:

– Evet...

Koridorda yürürken otuz yıl önceki yani yirmi beş yaşındaki hâli geldi ak- lına. Ne güzel günler geçirmişti bu okulda...

Bunları düşünürken okulun bahçesine açılan kapıda bir kalabalık gördü.

Bahçede yatılı okulun müdürü, elinde bir demet çiçekle onu bekliyordu. Yalnız değildi. Yüzlerce öğrenci onu uğurlamak için bahçede toplanmıştı.

– Fazilet Hoca’m, emeklilik yıllarınızda size mutluluklar dilerim. Gözünüz arkada kalmasın, dedi okulun müdürü.

Fazilet Hanım hüzünlüydü ama arkasında güzel anılar bıraktığı için de mutluydu. Öğrencileriyle vedalaştı. Yeni bir hayata doğru yürümeye başladı.

Fazilet Hanım’ın eşi de öğretmenlik mesleğinden emekli olmuştu. Birbirle- rini çok iyi anlıyorlardı.

Günler sonra bir mektup geldi Fazilet Hanım’a. “Sevgili Hocam” diye baş- layan mektup şöyle devam ediyordu: “Varlığınız bizler için çok değerliydi. Şimdi ise yokluğunuz güç veriyor bize. Günler geçtikçe size daha çok layık olmak için çalışıyoruz. Ben

ve arkadaşlarım sizi hiç unutmayacağız.

Emeklilik günlerini- zi sağlıkla ve bizleri hatırlayarak geçir- meniz dileğiyle... Öğ- renciniz Elif.”

Fazilet Hanım vefa dolu mektu- bu okudukça mutlu oldu. Öğretmenlik mesleğini seçtiği için bir kez daha kendi- siyle gurur duydu.

BİTMEYEN SEVGİ

(38)

Atatürk’ün “Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkala- rına ışık verir.” sözünden anladık- larımızı yazalım.

Sevgiyi sürdürme duygusuna “vefa”

denir. Buna göre vefalı olmak ne demektir? Düşünüp yazalım.

Birine olan vefanızı göstermek için neler yaparsınız? Bir örnekle an- latalım.

1. Fazilet Hanım’ın çalıştığı okuldan ayrılmasının sebebi neydi?

A) Emekli olması

B) Başka bir şehre taşınması C) Meslek değiştirmesi

2. Fazilet Hanım’ın okulun bahçesin- de gördüğü kalabalıkta elinde çi- çekle onu bekleyen kimdir?

A) Öğrencisi Elif

B) Öğretmen arkadaşı C) Okul müdürü

3. Hangisi Fazilet Hanım’ın okulda geçirdiği son günde hissettiklerin- den değildir?

A) Hüzün B) Mutluluk C) Korku

4. Öğrencisi Elif, Fazilet Hanım’a yazdığı mektupta hangisinden söz etmiştir?

A) Kendisinin yokluğunda çok sı- kıntı çektiklerinden

B) Kendisine layık olmak için ça- lıştıklarından

C) Kendisinin yerine gelen öğret- menlerini sevmediklerinden

(39)

39

3. SINIF

Deniz kenarına insanlar toplanmıştı. İlayda ne olduğunu merak etti. Kala- balığa doğru koştu. Kalabalık arasından bir ses:

– Aman Allah’ım! Nasıl da çırpınıyorlar, diye bağırıyordu.

İlayda, bu sözleri duyunca merakı iyice arttı. İnsanlar neden bu kadar te- laşlıydı? Kalabalığın arasından zor da olsa deniz kenarına ulaştı. Gördüklerine inanamadı. Deniz kuşları, balıklar kıyıya vurmuştu.

Kalbinde bir sızı hissetti. Vicdanlı in- sanlar koşturuyorlardı. İçi su dolu kova- larda kuşları yıkıyorlardı. Balıkları balçığın içerisinden kurtarmaya çalışıyorlardı. Biri:

– Bir petrol tankeri kaza yapmış. Tan- kerin gövdesi delinmiş. Tankerdeki petrol denize akmış, dedi.

Deniz yüzeyi petrolle kaplanmıştı. Deniz canlıları, bir bir kıyıya vuruyordu.

İlayda’nın arkadaşı Derya:

– Bir şeyler yapmalıyız, dedi.

Herkes elinden geldiğince kıyıya vu- ran canlılar için çabalıyordu. Belediye ekipleri su tankerleriyle temiz su ge- tiriyordu. Denizde ise ekipler petrolün denize daha çok yayılmaması için elinden geleni yapıyordu.

İlayda, kuşların kanatlarını çaresizce çırptıklarını görünce gözyaşlarını tutamı- yordu. Kalabalıktan biri:

– Biz insanlar çok kötüyüz. Doğamızı hiç düşünmüyoruz, dedi.

Kadri amcanın hayatı bu sahillerde geçmişti. Denize doğru yürüdü. Dizlerinin üzerine çöktü. İlayda, kalabalık içindeki Kadri amcayı fark etti. Ona doğru yü- rümeye başladı. Yaklaştıkça hıçkıra hıçkıra ağladığını duydu. Kadri amca İlayda’nın geldiğini gördü. Ona:

– Elini vicdanına koy da söyle. Bu kirlilik bizim eserimiz değil de kimin eseri?

BİZİM ESERİMİZ

Referanslar

Benzer Belgeler

İnek sütü protein bazlı olan formulalar anne sütüne mümkün olduğunca benzetilmeye çalışılmakla birlikte henüz anne sütünün tüm özelliklerini içeren bir

 ÖSYM Başkanlığınca 20 Haziran 2020 tarihinde yapılacak olan 2020 YKS Temel Yeterlilik Testi ile 21 Haziran 2020 tarihinde yapılacak 2020 YKS Alan Yeterlilik Testi’ne

Uzunlu Belediye Başkanı Okan Yaşar Elbaşı, “Uzunlu belediyesi olarak kadınlarımıza yönelik istihdamı arttırmak için Kadın Girişimi Üretim ve İşletme

Aile içi şiddet aile üyelerinden birinin diğerini duygusal, fiziksel ve cinsel istismara maruz bırakması, sosyal olarak dışlaması ve maddi yoksun bırakması gibi davranışları

göre burası akış bakımından Uganda’da bulunan Victoria (Viktorya) Çağla- yanı’ndan (100 m) sonra ikinci sırada geliyormuş. Şelaleler, ziyaretçilerini serin

Modeled on Elizabethan sonnets, Bradstreet's love poems make it clear that she was deeply attached to her husband:. If ever two were one, then surely we If ever man were lov'd by

Anne sütü; zamanında doğan, fetal depoları dolu anneden yeterli miktarda alan her yeni doğan bebeğin normal büyüme ve gelişmesine yetecek tüm sıvı, enerji ve

– Korku kültürü İÇİNDE NE İNSAN NE ANNE NE KADIN olmak bir önem taşımaz...