• Sonuç bulunamadı

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK TANISI ALAN ÇOCUK ve ERGENLERDE AİLESEL ÖZELLİKLER*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK TANISI ALAN ÇOCUK ve ERGENLERDE AİLESEL ÖZELLİKLER*"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ERGENLERDE AİLESEL ÖZELLİKLER*

Pınar Vural**, Suna Taneli***, Yeşim Taneli**

ÖZET:

A m a ç : B u ç a lışm a n ın am acı ç o c u k lu k d ö n e m in d e b a şla ya n o b s e s if k o m p u ls i f b o z u k lu k ta (OKB) aile­

se l özellikler ile b irlikte eb e v e y n le rd e k i se m p to m la rla ç o c u k la rd a k i se m p to m la r ın b e n ze r olup olm adığını a ra ştırm a ktır. Y ö n te m : Ç o c u k p s ik iy a tr is i p o liklin iğ in e b a şvu ra n , OKB ta n ısı alan, 18 y a ş ve a ltın d a k i 14 e r k e k ve 2 6 k ı z ile b u n la rın a n n e, baba ve k a rd e ş le ri a ra ştırm a ya a lm m ıştır.G ru p la rm aldıkları p s ik iy a tr ik ta n ıla r D S M IV ta n ı ö lçü tlerin e göre k o n m u ş tu r . B ulgular: H a sta la rın birinci d erece a k ra b a la rın ın % 11'inde OKB sa p ta n m ıştır. E rk e k le rin y a ş ortalam aları 11.1± 3 .3, kızla rın y a ş ortalam aları 1 0 .7 ± 3 .5 y ıl ola ra k b u lu n m u ş tu r . C in siyetler a ç ısın d a n bakıldığında, k ı z ve e rk e k le r a ra sın d a a n n e, ba b a ve k a rd e ş le rin d e OKB varlığı a ç ısın d a n a n la m lı fa r k b u lu n m a m ış , h a sta la rın h a sta lık la rın ın b a şla m a y a ş ı ile a n n e, baba ve k a rd e ş le rin d e OKB o lu p o lm a m a sı a ra sın d a fa r k s a p ­ ta n m a m ıştır. A n c a k , a n n e d e k ir lilik -h a sta lık b u la şm a , baba d a sim e tr i-d ü z e n o b se s y o n la rm m b u lu n ­ m a s ın ın ç o c u k ta b u o b se sy o n la rm b u lu n m a s ıy la ilişkili o ld u ğ u g ö r ü lm ü ş tü r . T a rtışm a : OKB ta n ısı ala n olguların birin ci derece a kra b a la rın d a OKB g ö rü lm e sıklığı g e n e l p o p u la s y o n d a b e k le n e n d e n fazla b u lu n m u ş tu r . A yrıca ç o c u k la rd a k i se m p to m la r ın şekli, a n n e b a b a d a da b u se m p to m la r ın olup o lm a m a sın d a n etkilenebilir. B u b u lguların, OKB ta n ısı ala n ç o c u k ve ailelerinin iz le m in d e y a rd ım c ı olacağını d ü ş ü n m e k te y iz .

A n a h ta r K e lim e le r :OKB, aile, ç o c u k

SUMMARY: FAMILIAL ASPE C TS OF CHILDREN AND ADOLESCENTS WITH OBSESSIVE COM­

PULSIVE D ISORDER

O b je c tiv e : T h e aim o f th is s t u d y w as to in v e s tig a te th e fa m ilia l ch a ra cteristics o f ch ild ren w ith o b se s­

sive c o m p u lsiv e d iso rd er (OCD) a n d to c o m p a re th e s y m p to m s w ith th e ir p a r e n ts . M e th o d : F o u rteen m a le a n d 2 6 fe m a le p a tie n ts b elo w 18 y e a r s o f age a d m itte d to th e p e d ia tric p s y c h ia tr y clinic w ith th e dia g n o sis o f OCD, th e ir p a r e n ts a n d sib lin g s w ere in c lu d e d in to th e stu d y . P sych ia tric diagnoses w ere b a se d on D S M IV criteria.R e s u lts : OCD w as d ete c e d in 11% o f th e fir s t degree relatives. T he m e a n age o f b oys w as 1 1.1± 3.3, a n d th e m e a n age o f girls w as 1 0 .7 ± 3 .5 y e a rs . G en d er a n d th e o n s e t o f th e s y m p to m s sh o w e d n o s ta tistic a l d ifferen ce b etw een p a tie n ts w ho h a d fir s t degree rela tives w ith OCD a n d o thers. T h e p re s e n c e o f d ir t a n d c o n ta m in a tio n o b se s sio n s in m o th e r s a n d s y m m e tr y a n d ord erin g o b se s sio n s in fa th e rs w ere re la te d w ith th e e x is te n c e o f th e s e o b se s sio n s in th e child.

D is c u s s io n : OCD w as d e te c te d m o re fr e q u e n tly th a n e x p e c te d in th e fir s t degree ra la tives o f children w ith OCD. T h e ty p e s o f s y m p to m s w ere also re la te d w ith th e s y m p to m s o f th e p a r e n ts . T h e s e fin d ­ in g s m ig h t b e h e lp fu l in ev a lu a tin g th e ch ild ren w ith OCD a n d th e ir fam ilies.

K e y w o rd s: OCD, fam ily, ch ild

GIRIŞ

Obsesif kom pulsif bozukluk(OKB); sanıldığı kadar seyrek görülen bir bozukluk olmadığının saptanm ası, her yaşta ve çeşitli semptomlarla ortaya çıkabilmesi, çocuklukta başlayıp erişkin­

lik dönem inde sürm esi gibi özellikleri nedeniyle giderek d aha çok ilgi çeken bir d u ru m a gelmiştir. DSM IV'e göre OKB tanısı koym ak için etkilenen bireyde obsesyon v e/v ey a kompulsiy- on olmalıdır. Semptomlar sıkıntı vermeli, günde bir saatten fazla zam an almalı ve okul, sosyal aktivite ile ilişkileri olumsuz etkilemelidir (APA 1994). Çocukların tanı ölçütlerinde çok tartışıl­

* ll.U lu s a l Ç ocuk ve E rgen P sikiya tri K ongresinde (21­

2 4 N isa n 2002) p o s te r bildirisi ola ra k su n u lm u ştu r.

** Uzm. Dr., Uludağ Üniv. Tıp F ak. Ç ocuk P sikiya trisi A n a b ilim Dalı, B u rsa .

*** Prof. Dr., Uludağ Üniv. Tıp Fak. Ç ocuk P sikiya trisi A n a b ilim Dalı, B u rsa .

mış olan bir konu, sem ptom ların mantıksızlığını değerlendirm edeki içgörünün derecesidir. Bu nedenle özellikle küçük çocuklar, obsesyonel düşüncelerine inanm aya yatkın olduklarından, DSM IV erişkin ölçütleri, çocuklarda OKB tanısı koym ak için uygun olmakla birlikte, sem ptom la­

ra ait içgörünün derecesi ile ilgili esneklik gös­

term ektedir (Rapoport ve ark. 1994).

Yaklaşık 60 yıldan bu yana tanım lanan bir dizi aile çalışmasında OKB bulgularının, hastaların biyolojik akrabalarında tesadüfen olabileceğin çok üzerinde bir sıklıkla görüldüğü saptanmış, b u n u n da OKB'un ailesel özellik taşıdığının kanıtı olabileceği ileri sürülm üştür (Rasmussen ve Tsuang 1986, Riddle 1989). OKB'ta kalıtım düzeyinde bir geçiş söz konusu olabileceği gibi öğrenm e ve koşullanma yoluyla belirtilerin akta-

Ç ocuk ve G ençlik R u h Sağlığı Dergisi : 9(3) 2 0 0 2

(2)

rılması da söz konusu olabilir (Riddle ve ark.

1990, W aters ve Barrett 2000).

Bu çalışm anın amacı hem erken başlangıçlı OKB'ta ailesel geçişin varlığının, hem de ebe­

veynlerdeki sem ptom larla çocuklardaki sem p­

tom ların benzer olup olm adığının araştırılması­

dır.

YÖNTEM

U ludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Er­

gen Psikiyatrisi Polikliniğine Ocak 1995 ve Ocak 1999 tarihleri arasında başvuran ve DSM IV'e göre OKB tanı ölçütlerini karşılayan, 18 yaş ve altındaki 14 erkek ve 26 kız ile bunların anne, ba­

ba ve kardeşleri araştırm aya alınmıştır. Araştır­

m a grubundaki çocuk ve ergenlerin tüm üne OKB tanısı, çocuk ve ergen ru h sağlığı alanında çalışan bağımsız iki çocuk psikiyatristi tarafın­

d an konm uştur. Bu ölçütleri karşılayan çocuk ve ergenlerin kardeşleri çocuk ruh sağlığı alanında çalışan iki psikiyatrist, ebeveynleri ise ruh sağlı­

ğı alanında çalışan bir psikiyatrist tarafından de­

ğerlendirilmiştir. G rupların aldıkları psikiyatrik tanılar DSM IV tanı ölçütlerine göre konm uştur.

Verilerin istatistiksel analizi bilgisayarda SPSS 9;0 paket program ı kullanılarak yapılmıştır. Öl­

çümle belirtilen verilerin değerlendirilm esinde M ann-W hitney U kullanılırken, sayıyla belirtilen verilerin analizinde ki-kare testi kullanılmıştır.

Bütün istatistiksel testlerde en düşük anlamlılık

düzeyi .05 olarak alınmıştır.

BULGULAR

Araştırm aya alınan bireylerin 14'ü (%35) erkek olup, yaş ortalamaları 11.1 ± 3.3, 26'sı ise kız olup, yaş ortalam aları 10,7±3.5 yıl olarak bulun­

m uştur. Cinsiyetler açısından bakıldığında, kız ve erkekler arasında anne, baba ve kardeşlerinde OKB varlığı açısından anlamlı fark bulunm am ış- tır(p>.05). H astaların hastalıklarının başlama ya­

şı ile anne, baba ve kardeşlerinde OKB varlığı açısından da fark saptanmamıştır(p>.05).

Çalışmamızdaki hastaların tüm ü biyolojik anne babaları ile birlikte yaşadığı, yalnızca bir hasta­

nın babası ölmüş olup, sağ olan annesi ile birlik­

te o tu rd uğu anlaşılm ıştır. A ilelerden 4 'ü n ü n (%10) geniş aile olduğu görülm üştür. Hastaların ebeveynlerinin eğitim durum una bakıldığında annelerin en sık lise (%52.5) ikinci sıklıkla üni­

versite (%35) m ezunu,babaların eşit oranlarda li­

se ve üniversite m ezunu olduğu saptanm ıştır (%42.5). Ebeveynlerin meslek dağılımları annel­

er için en sık ev hanım ı (%45) ikinci sıklıkla em ekli m em ur (%20), babalar için en sık memur(%30) ikinci sıklıkla esnaf(%20) şeklinde belirlenmiştir.

Olguların anne, baba ve kardeşlerindeki psikiy­

atrik bozuklukların dağılımı Tablo 1'de gösteril­

miştir.

Tablo 1: Olguların Ebeveyn ve Kardeşlerindeki Psikiyatrik Bozuklukların Dağılımı

E B E Y E Y N L E R K A R D E Ş L E R

PSİKİYATRİK TANI A n n e (%) Baba (%) Kız (%) Erkek (%)

Obsesif Kompulsif Bozukluk 5 10 18 19

Yaygın Anksiyete Bozukluğu 12.5 10 0 0

Özgül fobi 2.5 0 0 0

Sosyal fobi 0 2.5 0 0

Panik Bozukluk (Agorofobi olmayan) 0 2.5 0 0

Majör Depresif Bozukluk 47.5 10 4.5 19

Sanrısal Bozukluk 2.5 0 0 0

Geçici Tik Bozukluğu 0 2.5 0 0

Alkol Kötüye Kullanımı 0 12.5 0 0

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozuk. 0 0 9 0

(3)

Bizim çalışmamızda altı ebeveyne OKB tanısı konm uştur. Çocuklarla ebeveynlerinin hastalan­

m a sıklıkları 3 b a b a /k ız , 2 a n n e /k ız , 1 b ab a/o ğ u l olarak saptanm ıştır. Anne ve erkek çocuğun eş hastalanm ası görülmemiştir.

Hastalardaki obsesif-kompulsif sem ptom lar ile anne-babada var olan sem ptom ların karşılaştırıl­

ması, hastada var olan sem ptom un anne ve ba­

banın her ikisinde de olması(A+B+), annede olup babada olmaması(A+B-), annede olmayıp babada olması(A-B+), annede ve babada olma- ması(A-B-) değişkenlerine göre yapılmıştır.

Kirlilik ve hastalık bulaşm a ile ilgili obsesyon- ların hem annede hem de babada olması d u ru ­ m unda çocukta gözlenme oranı %85.7'dir. Hem annede hem de babada olmaması duru m u nd a ise çocukta gözlenme oranı %25'tir ve bu iki oran istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermekte- dir(p<.05). Kirlilik ve hastalık bulaşm a ile ilgili obsesyonların annede olup babada olmaması d u ru m u n d a da aynı oranlara ve istatistiksel anlamlılığa ulaşılmıştır (p<.05) (Grafik 1).

Simetri-düzen obsesyonunun anne ve babanın her ikisinde de olması d u ru m u n d a çocukta

ortaya çıkma oranı %85.7'dir. Sim etri-düzen obsesyonunun annede olup babada olmaması d u ru m u n d a çocukta ortaya çıkma oranı ise

%27'dir. Bu iki oran istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermektedir(p<.05)(Grafik 1).

TARTIŞMA

Çalışmamızda 40 hastanın 117 birinci derece akrabası psikiyatrik bozukluklar açısından DSM IV tanı ölçütlerine göre değerlendirilm iştir.

Birinci derece akrabalarda OKB görülm e sıklığı

%11 oranında bulunm uştur. OKB'un toplum da yaşam boyu yaygınlığı %2-3'tür (Aslan ve Unal 1995). Ailelerdeki OKB görülm e sıklığı genel populasyonda beklenenden fazla bulunm uştur.

Yapılan birçok çalışmada da OKB tanısı alan çocuk ve ergenlerin birinci derece akrabalarında OKB görülm e sıklığının genel populasyonda beklenenden fazla o lduğu bildirilm ektedir (Nestadt ve ark. 2000, Pauls ve ark.1995). Bu bil­

gilerin yanı sıra iki tane dikkate değer istisna vardır. Black ve arkadaşları (1992) ile Bellodi ve arkadaşları (1991) son değerlendirm e yöntem ­ lerini kullandıkları çalışmalarında OKB'un aile-

G rafik 1: Anne Baba Değişkenine Göre H astalardaki Obsesyonların Dağılımı

hastada var olan sem ptom un ...

A(+) B(+) anne ve babanın her ikisinde de olması A(+) B(-) annede olup babada olmaması

A(-) B(+) annede olmayıp babada olması A(-) B(-) annede ve babada olmaması

(4)

sel olabileceğine ilişkin kanıtlar saptam am ışlar ve farklılıkların verilerin toplanm a şekline bağlı olabileceğini belirtmişlerdir. Bu çalışmada bil­

giler olanaklı tüm kaynaklardan, birinci derece akrabalarla birebir görüşm elerle çok yönlü aile hikayesi raporları kullanılarak alınmıştır.

Ayrıca Bellodi ve arkadaşları(1991) yaptığı çalışma ile bizim çalışmamız arasındaki önemli bir diğer fark da iki grup arasındaki olguların hastalıklarının başlama yaşlarının dağılım ındaki farklılıktır. Bizim çalışm am ızdaki hastaların hepsinin başlam a yaşı 18 yaşın altındadır ve hastaların yaş ortalam ası 10,8 ± 3,4'dir. Bellodi ve arkadaşlarının(1991) yaptığı çalışmada ise

%80 hastanın başlam a yaşı 14 ve üzerindedir.

Black ve arkadaşları(1992) ise kendi çalışmala­

rında OKB tanısı alan hastaların birinci derece akrabalarında OKB'u düşük oranda bulmalarını hastaların yetişkin gruptan seçilmesine bağlı ola­

bileceğini belirtmişlerdir. Bizim çalışmamızla bu iki çalışm a arasındaki çelişkiler bu yöntem farklılıklarına bağlı olabilir. Çocukluk çağında başlangıç gösteren hastaların OKB için sıklıkla bu artışa neden olan bir genetik y üklülük taşıdığı söylenebilir (Lenane ve ark. 1990, N estadt ve ark. 2000, Reddy ve ark. 2001). Ayrıca ailesel özelliği olan OKB'un erken başladığı düşünülebilir. Belirtilmesi gereken nokta erken ve geç başlangıçlı OKB tanısı alan hastaların yakınlarında saptanan farklı oranlar OKB'un heterojenik etyolojisine işaret edebileceğidir (Bellodi ve ark. 1991, Rosario-Campos ve ark.

2001).

Çalışmamızda birinci derece akrabaların sadece birinde tik bozu kluğ u g ö rü lm ü ştü r (%0.8).

Yapılan birçok çalışm ada benzer oranlar bildirilirken (Black ve ark. 1992, Lenane ve ark.1990, Reddy ve ark. 2000) bazı çalışmalarda daha yüksek oranlar bildirilm iştir (Leonard ve ark. 1992, Riddle ve ark.1990). Tik bozukluğun­

da yaşam boyu hastalanm a riski %2-10'dur (Yaz­

gan ve ark. 1997). Bizim çalışmamızda OKB tanı­

sı alan hastaların birinci derece akrabalarında tik bozukluğunun oranı genel populasyonda bekle­

nenden daha fazla bulunm am ıştır. Bu nedenle bazı çalışm alar Tourette bozu klu ğ u ve tik

bozukluk larının OKB sp ek tru m u içinde olduğunu iddia etseler de bizim elde ettiğimiz bulgular OKB'un bazı form larının, özellikle erken başlangıçlı OKB'un akrabalarında görülm e sıklığı artm ış Tourette bozukluğu ve tik bozuk luğ u ile ilişkili olabileceği yönündeki hipotezi desteklem emiştir (Black ve ark. 1992, Lenane ve ark.1990) Diğer yandan tik belirlenen tek akrabanın bir kız hastanın babası olması ve hastanın kendisinde de basit m otor tik varlığı ilginç b u lu n m u ştu r. Bu özellikler açısından bakıldığında bu bulgular Riddle ve arkadaşları (1990) ile Pauls ve arkadaşlarının (1995) OKB tanısı alan hastaların akrab aların da tik ve Tourette bozukluğunun geçiş özellikleri ile ilgili verdikleri bilgileri desteklemektedir.

Bizim hastalarım ızın annelerinde %47.5 oranın­

da depresif bozukluk, %15 oranında anksiyete bozukluğu, babalarında %10 oranında depresif bozukluk, %15 oranında anksiyete bozukluğu saptanm ıştır. Depresif bozuklukta yaşam boyu hastalanm a riski erkekler için %5-12 arasında kadınlar için %10'la %25 arasında değişm ektedir (Köroğlu 1997). OKB tanısı alan hastaların ebeveynlerinde depresif bozukluk ve anksiyete bozukluğu oranları kontrol grubu olmamasına rağm en genel populasyonda görülm e hızından yüksek bulunm uştur.

Ebeveynlerdeki depresif bozukluğun OKB ile ilişkisinin vurgulanm ası önem li olabilir. Bu oranın yüksekliğinin nedeni çevresel veya ailesel etkinin çocukta OKB gelişimine etki edip etme­

diği ya da OKB tanısı alan bir çocuğa sahip olm anın neden olduğu bir yanıt olup olmadığı tartışılabilir.

Ç alışm am ızda çocukların annelerinde ve babalarında bulaşm a ile ilgili obsesyonların varlığının çocuklarda bu obsesyonların ortaya çıkma riskini arttırdığı saptanm ıştır. Çocuklarda görülen semptom larla anne babalarda görülen sem ptom ların benzerlikleri açısından en çarpıcı bulgu çocuklarda bulaşm a ile ilgili obsesyon- ların ortaya çıkmasının bu obsesyonların annede olmasıyla ve sim etri-düzen ile ilgili obsesyon- ların ortaya çıkmasının da bu obsesyonların babada olmasıyla bağlantılı görülmesidir. Bu

(5)

konu ile ilgili çok az araştırm a yapılm ıştır.

Swedo ve arkadaşları (1989), obsesif kompulsif semptomları olan çocuk ve ergenlerin b u sem p­

tom larıyla aynı şekilde etkilenen anne babalarının sem ptom larının birbirleriyle benzer­

lik göstermediğini rapor etm işlerdir Bu bulgular Riddle ve arkadaşlarının (1990) çalışmasıyla tekrar ortaya konm uş ve ailesel geçişte taklit m ekanizm asının kullanılm adığının bir gösterge­

si olarak y o rum lanm ışlardır A raştırm acılar sem ptom profillerinin gelişim le birlikte değişebileceğini, klinik deneyim lerin obsesif kom pulsif sem ptom ların balm um u gibi esnek olduğunu, azalan artan şiddette olabileceğini, emosyonel ve sosyal streslere sıklıkla cevap ver­

diğini, birbiriyle kesişen yapılarının olduğunu belirtm işlerdir ve ileriye dönük yapılan çalışma­

larda obsesyon ve kom pulsiyonların doğal deği­

şiminin araştırılmasını önerm işlerdir (Riddle ve ark. 1990).

Yaptığımız çalışma ile 1970'li yılların öncesinden bu yana tanım lanan aile çalışmalarında, OKB tanısı alan hastaların biyolojik akrabalarında rastlantısal olarak karşılaşılabileceğin çok üzerinde bir sıklıkla OKB görüldüğü yönündeki çalışm alarla benzerlikler ortaya konm uştur.

Bununla birlikte anne babalardaki sem ptom lar­

la, çocuklardaki sem ptom lar karşılaştırıldığında elde ettiğim iz sonuçlar, kirlilik-hastalık bulaşm a, sim etri-düzenle ilgili sem ptom ların diğerlerine göre anne baba değişkeninden daha çok etkilenebileceğini gösterm iştir. Tüm bu sonuçlara rağm en çalışm ada görüşm enin yapılandırılm ış olmaması, karşılaştırılan diğer çalışmalarla yöntemsel farklılıklar içermesi, veri sayısının az oluşu gibi sınırlılıklar m evcuttur.

Kanım ızca elde edilen verilerin arttırılm ası yanında, kültürel farklılıklara ait sonuçların ortaya konabilmesi için bu konuda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak bu çalışmada U ludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Polikliniğine başvurup OKB tanısı alan çocuk ve ergenlerin birinci derece ak rabalarında %11 oranında OKB saptanmıştır. OKB tanısı alan çocukların cinsiyet ve hastalığın başlangıç

yaşma göre akrabalarında OKB görülm e oranları arasında anlamlı bir fark bulunm am ıştır. OKB tanısı alan çocukların annelerinde kirlilik ve hastalık bulaşma, babalarında sim etri-düzen obsesyonlarının olm asının çocuklarda bu obsesyonların ortaya çıkma riskini arttırdığı sap­

tanm ıştır. OKB tanısı alan çocukların birinci derece akrabalarının OKB açısından risk g ru b u n u o luşturm aktadır. H astalanm ış ebeveynlerin ve kardeşlerin tanınması ve tedavi­

lerinin sağlanm asının OKB'lu çocuk ve ergen­

lerin izlemleri açısından da önemlidir. Çocukluk dönem inde tanı konan OKB'ta klinik yaklaşımımız hem akrabalar hem de hastalar göz önünde bulundurularak yeniden düzenlen­

melidir.

KAYNAKLAR

A m erica n P sychiatric A sso cia tio n (1994) D iagnostic a n d S ta tistica l M anual o f M ental D isorders, 4 th E dition (DSM IV). W ashington, DC., s:177-179.

A s la n H, Unal M (1995) O b s e s if k o m p u ls if b o zu k lu k (saplantı-zorlantı bozukluğu). A n k s iy e te M onograflan Serisi-3 içinde, E Köroğlu (ed) H ekim ler Y a y ın Birliği, A n k a ra , s:102-142.

B ellodi L, Scıuto G, D iaferia G ve ark. (1991) P sychiatric d iso rd ers in th e fa m ilie s o f p a tie n ts w ith ob sessive-co m ­ p u ls iv e disorder. P sych ia try R e s 42:111-120.

B la c k DW, N o yes R Jr, G oldstein R B ve ark. (1992) A fa m ily s tu d y o f o b sessive-co m p u lsive disorder. A rch G en P sych ia try 49:362-368.

Köroğlu E (1998) Majör d e p r e s if b o zu klu k. P sikiyatri T em el K itabı Cilt 1 içinde, C Güleç ve E Köroğlu (ed) H ekim ler Y a y ın Birliği, A n k a ra , s:389-421.

L e n a n e MC, S w e d o SE, L eonard H ve ark. (1990) P sychiatric d iso rd ers in fir s t deg ree relatives o f children a n d a d o le s c e n ts w ith o b sessive-co m p u lsive disorder. J A m A c a d C hild A d o le sc P sych ia try 29(3):407-412.

L eonard HL, L en a n e MC, S w e d o S E ve ark. (1992) Tics a n d T ourette's disorder: a 2-to-7 y e a r fo llo w up o f 54 o b s s e s s iv e -c o m p u ls iv e ch ild ren . A m J P sy c h ia tr y 149:1244-1251.

N e s ta d t G, S a m u e ls J , R id d le M ve ark. (2000) A fa m ily s t u d y o f o b s e s s iv e -c o m p u ls iv e d iso rd er. A rc h G en P sych ia try 57(4): 358-3 6 3 .

P auls DL, A lsobrook IIJ P , Phil M ve ark. (1995) A fa m i­

ly s t u d y o f o b s e s s iv e -c o m p u ls iv e d iso rd e r. A m J P sych ia try 152:76-84.

R apoport JL, S w e d o S, L eonard H (1994) O bsessive- C om pulsive D isorder Child a n d A d o le sc e n t içinde, M R utter, E Taylor, L H ersov (ed) B la ckw ell Science Ltd,

(6)

Oxford, s:441-451.

R a s m u s s e n SA, T su a n g M T (1986) D SM III o b sessive- com pulsive diso rd er clinical characteristics a n d fa m ily history. A m J P sych ia try 143:317-322.

R e d d y PS, R e d d y YC, S rin a th S ve ark. (2001) A fa m ily s tu d y o f ju v e n ile o b sessive-co m p u lsive disorder. C an J P sych ia try 46(4): 346-51.

R id d le MA, ScahiU L, King R ve ark. (1990) O b sessive- com pulsive diso rd er in children a n d a d o lescen ts, p h e ­ nom enology a n d fa m ily history. J A m A c a d Child A d o le sc P sych ia try 29:766-772.

R id d le MA (1998) O b sessive-co m p u lsive diso rd er in chil­

d re n a n d a d o lescen ts, B r J P sych ia try 173:91-96.

R osario-C am pos MC, L e ckm a n JF, M ercadante M T ve ark. (2001) A d u lts w ith ea rly-o n set o b sessive-co m p u l­

siv e disorder. A m J P sych ia try 158(11):1899-1903.

S w e d o SE, R apoport JL, L eonard H ve ark. (1989) O b sessive-co m p u lsive diso rd er in children a n d a d o le s­

c e n ts clinical p h e n o m en o lo g y o f 70 co n secu tive c a ses.

A rch G en P sych ia try 46:335-341.

W a ters TL, B a rrett PM (2000) T he role o f th e fa m ily in childhood o b sessive-co m p u lsive disorder. Clin Child F a m P sychol R ev 3(3):173-184.

Y a zg a n Y, A rm a n A R , L e ckm a n J F (1998) T ik b o z u k lu k ­ ları. P sikiya tri T em el K itabı Cilt 2 içinde, C Güleç ve E Köroğlu (ed) H ekim le Y a y ın Birliği, A n k a ra , s: 1 1 4 9 ­ 1155.

Referanslar

Benzer Belgeler

Herpanjina: Koksaki virüs A4 ile ortaya çıkar, ani yüksek ateş ve boğaz ağrısını takiben ağız içinde arka tarafta çok sayıda yaygın,. ağrılı

• Çocuk ve genç erişkinlerde Tip 1 veya insüline bağımlı diyabet, tip 2 diyabete oranla daha sık görülür Diyabetik yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da dişeti

• Damlacık yolu ve besinlerle bulaşmakta • Kuluçka süresi 1-7 gün (ort. 2-4 gün) • Yüksek ateş, boğaz ağrısı ve kusma. • Tedavi edilmeyenlerde akut romatizmal

Kepler takımının lideri William Borucki bu kadar kısa sürede bu kadar çok gezegen adayının keşfedilmesinin çok şaşırtıcı olduğuna dikkat çekerek ekliyor: “Bu gezegen

(Çocuk sesi verilerek diğer baş parmak sallanır.) Seni hasta etmeye geldim.. (Mikrobun

%10-50, lenfositik ve miyeloid lösemilerde ise %6-10 oranında ilk bulgu olarak karşımıza çıkabilmektedir.3 Lösemilerdeki deri bulguları primer ve sekonder

Bununla beraber, bu yöntemin anormal skar gelişimine daha eğilimli olan çocuklardaki etkisi ve güvenirliliği konusunda yeterince bilgi yoktur h Biz Ç ukurova Ü niversitesi

Takıntılı düşünceleri ve bu düşüncelerin yarattığı sıkıntıyı gidermek amacıyla tekrar eden davranışlar geliştirmiş olan birey, bir psikiyatrist ya da