Sahife 3
SOHBET:
T ' ' & , y v u / .Fuat Köprülü
Bugün İstanbul Üniversitesinde^
tedris hayatının yirmi beşinci yılı
tesid edilen Fuat Köprülü’nün ne yapmış olduğu hakkında serî bir fikir edinmek için, umumî harbden bira« önce Şehabettin Süleyman ile bera ber yazdığı Osmanlı edebiyatı tarihi ne bir göz gezdirmek kâfidir. O kita bın ne kadar kusurlu, ne kadar eksik
olduğu derhal dikkate çarpar; onu
kolaylıkla tenkid, tahrib edebilirsi niz; mukaddime, edebiyat tarihçili
ğinin tezkirecilik olmadığını uzun
uzun anlattığı halde kitap bir tezkire olmaktan pek kurtulamamıştır... Fa kat bizim bugün o kitabı eksik, ku surlu, iptidaî bulmamız Fuat Köprü
lü’nün sayesinde kabil olmuştur.
Fuat Köprülü gelmeden evvel, Türk edebiyatı tarihi hakkında bilinen, aşa
ğı yu kan o ldtaptakinden ibaretti:
Sonradan ne yapıldı ise, ne bulundu ise ya onun tarafından, veya doğru dan doğruya onun nezareti altında
çalışanlar tarafından yapılmış, bu
lunmuştur.
Büyük işler başarmak için insanın hiç öhniyecekmiş gibi hareket etmesi lâzım olduğu söylenir. Fuat Köprülü öyle çalışmaktadır. Hiç şüphesiz gaye, tam bir Türk edebiyatı, bir Türk me deniyeti tarihi vücude getirmektir; Fuat Köprülü’nün başarmasına im - . kân olmıyan bu eser, belki iki asır sonra yazılabilecektir. O, yol göster miştir, usulü kurmuştur, birçok su allerin cevabım bularak meydana da ha birçok sualler çıkarmıştır. Edebiyat tarihi, bir milletin asırlar arasından uzayıp giden irfan zincirinin, muh te lif halkalarını sırasile göstermek
istiyen ilimdir; Türk milletinin bu
irfan zincirinde ise, örtüler altında kalan halkaları henüz pek çoktur. Köprülü onları aramakla kalmayıp kendisile beraber ve kendisinden son ra onları anyacak insanları yetişti
ren adamdır. Başlangıcından sonu
na kadar bütün zinciri görmek kabil olduğu gün belki, muhtelif parçalar hakkında bugün beslenilen kanaatle rin tashihi lâzım gelecektir. O gün Türk edebiyatı tarihini yazacak olan
adam, Fuat Köprülü’nün eserinde
hatalar bulabilir; fakt dünkü Osman
lI edebiyatı tarihinde kusurlar bul
mamız nasıl Fuat Köprülü’nün eseri ise, yarınki adamın hatalar bulması da gene Fuat Köprülü’nün eseri ola caktır.
«Acaba bugünkü şairlerimizden,
muharrirlerimizden hangüeri kala
caktır? Torunlarımız bizim hakkı mızda nasıl bir kanaat besliyecektir?» diye düşündüğümüz günler olur. İs tikbalin hükümlerini keşfetmeğe im kân yoktur; fakat bizden sonra ge leceklerin de Fuat Köprülü’yü ancak hürmetle, anacak hayranlıkla ana caklarından emin olabilirz. O, sadece bir âlim, bir ilim adamı değil, bir ilmin banisidir. Türk edebiyatı tarihi ilmi ondan önce yoktu, onu Fuat Köprülü kurmuştur. Bundan şüphesi olanlar, Fuat Köprülünün mektebi haricinde edebiyat tarihimizle meş gul olanlara baksınlar; hiç biri b i r » tezkireci olmaktan, yalnız tafsilât ile uğraşmaktan kurtulamamışlardır ve hiç birinde bütünü görmek, bütünü kavramak hevesi yoktur.
Bir ilim banisi olan Fuat Köprü lü’nün eseri yanmda küçük ve soluk kalsa da onun ilk tenkid yazılarım,
i Devamı 13 üncü sahtfede)
Sohbet
(Baş tarafı 3 üncü sahifede)
şiirlerini de unutmamalıyız. Bugü
nün çocukları için de pek lâzım oldu ğu halde yeni harflerle niçin basılma* dığını bir türlü anlımadığım Nas rettin Hoca’yı açın, göreceksiniz kİ bizde çocuk şiirlerinin onlardan daha iyisi yazılmamıştır. Yalnız çocukların okuyacağı bir kitap mı? Hayır. Zaten yalnız çocukların zevk alıp da büyük* lerin sevemiyeceği hiç bir sanat eseri yoktur; o kadar ki büyüklerin de
beğenmediği kitapların çocukların
elinde bırakılmasında hiç bir fayda
olmıyacağı söylenebilir. Nasrettin
Hoca’nın bir çok parçalarım herkes lezzetle okuyabilir. Şu tavsire bakın:
Elde teşbih, başta sarık, İsmi Hacı, lâkin ayyar; Bütün şehrin canı yanık, Neler yapmış bu hilekâr! Dolap düzmüş, fitne kurmuş, Herkeşi kasmış kavurmuş. İşi bütün yalan düzen, Her gün gezer cami, tekke; Lâkin, bu, mürailikten... Görse çarpar boş bir takke. Dilinden düşmez «Salâvat» Bilmljfeh ile r: «Mübarek zat!'»'
Bu satırlarda Moliere’i hatırlatan bir hâl bulunduğunu iddia etmek hiç de mübalâğa olmaz. Nasrettin Hoca nın bizim La Fontaine hikâyelerimiz
olduğunu söyliyebilmek isterdim;
buna şüphesiz imkân yoktur: Köprü*
lü’nün nazmında, L a Fontaine’in
„ mısralarında sezilen ve ne olduğu b il türlü tahlil edilemiyen şiir eksiktir. Fakat buna rağmen diyebiliriz kİ türkçede çocuk şiirleri yazmış, masal- lan nazma koymuş şairler arasında büyük Fransız şairine en çok yakla şabilmiş olan Fuat Köprülüdür.
Bunu söylerken yalnız Nasrettin
Hoca’yı değil, «Deli Ozan», «Ortaç
yolcuları» gibi şiirlerini de düşünü yorum. Vaktile Yeni Mecmu’ da çıkan
m illî şiirleri okuyunca bugün hayli
gülümsüyoruz. Çoğu pek acemice,
pek çocukça şeylerdi. Fuat Köprii- lü’nünkileri, bu yazımı yazmak için tekrar okudum: O devrin manzume leri içinde en taze kalanları, şiiriyet-
lerini muhafaza edebilenleri ancak
onlardır. Fuat Köprülü, m illi şiirin
ancak destanla kabil olabileceğini
sezmiştir; şiirlerinde mütemadiyen o
ruhu aradığı, meselenin sadece bi»
çoban türküsü söylemekten ibaret olmadığını anlatmak istediği bellidir. Kendisinin bir destan için lâzım ge len büyük, geniş ilhamdan mahrum olduğunu bilir, destan yazmağa kalk maz, fakat onun hasretini çeker:
Şair dolu, ozan yok A
Altun destan yazan yok...
Fuat Köprülü o «dolu şairler» ara sında bîr şair olmak istemediği için,
ozanların Uhamrnı bulup şiirimi
zi ana kaynaklarından alacağı hızla tazelemek istediği için kendini edebi yat tarihine vakfetmiştir. Böylelikle kendi içindeki şairi öldürmüştür; fa kat bu da belki yann istediği gibi bir
şair, bir ozan yetişmesine hizmet
edecektb*. F
Nurullah ATAÇ Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği