• Sonuç bulunamadı

Ç NDEK LER. Mehmed Âkif Ersoy Hayat ve Eserleri M. Ertu rul Düzda 4. Mehmet Akif i Yetifltiren Çevre Mustafa Özçelik 16

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ç NDEK LER. Mehmed Âkif Ersoy Hayat ve Eserleri M. Ertu rul Düzda 4. Mehmet Akif i Yetifltiren Çevre Mustafa Özçelik 16"

Copied!
64
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MEHMET AK‹F ERSOY

(2)

Mehmed Âkif Ersoy Hayat› ve Eserleri M. Ertu¤rul Düzda¤ 4

Mehmet Akif’i Yetifltiren Çevre Mustafa Özçelik 16

Bir Aile Reisi Olarak Mehmet Akif Okan Koç 21

Bir E¤itimci Olarak Mehmet Akif fieref Y›lmaz 30

‹stiklal Marfl› Mehmet Akif Ersoy 34

Çanakkale fiehitleri’ne Mehmet Akif Ersoy 35

Mehmet Akif’in Çok Bilinmeyen Bir Röportaj› Tahsin Y›ld›r›m-fiaban Özdemir 36 Çanakkale Ruhuyla Yaflayan Muzdarip fiair: Akif Nemci Aytan 42

Seyfi Baba Mehmet Akif Ersoy 46

71 Y›l Olmufl, Akif, Bozmuyor Sessizli¤ini Yusuf Ça¤lar 50 Akif’in Bilinmeyen ‹ki K›tas› Zaman/Beflir Ayvazo¤lu 54 Akif’in Yay›mlanmam›fl Bir Mektubu Yusuf Ça¤lar Arflivi’nden 55

Akif Hasan Ça¤layan 56

Akif’in Dünyas› Ali fianverdi 58

Mithat Cemal Kuntay’›n “Mehmet Akif” Kitab›ndan Mithat Cemal Kuntay 60

‹Ç‹NDEK‹LER

(3)

illî flairimiz Mehmet Akif, aram›zdan ayr›- lal› yetmifl bir y›l olmufl. Akif hem flairli¤i hem kiflili¤i hem de Millî Mücadele’ye verdi¤i destekle bu gün; aram›zda dola- flan, yazd›klar›yla bizimle konuflan, yaflad›¤› s›k›nt›l› hayata ra¤men ümidini kaybetmeyen nev-i flahs›na münhas›r duru- fluyla bize örnek olan, bizi seven, bizim de kendisini sevdi¤i- miz mümtaz bir flahsiyettir.

Akif’in flairli¤i ile atbafl› giden belki flairli¤inden de önde giden ve insanlara: “Bu kadar harika bir insan olamaz.” de- dirten erdemli, hakflinas ve beyefendi bir kiflili¤i vard›r.

Akif, söz verdikten sonra her ne pahas›na olursa olsun verdi¤i sözü yerine getiren bir insand›r. Bir arkadafl›yla kim önce dünyas›n› de¤iflirse; öteki, di¤erinin çocuklar›na baka- cak diye sözleflirler. Bu konuflmadan bir süre sonra arkadafl›

vefat eden Akif, arkadafl›n›n çocuklar›n› da evine al›r, onlar›

kendi çocuklar›ndan ay›rmadan büyütür hatta kimi zaman, ihtiyaçlar›n› karfl›lama konusunda, onlar›; kendi çocuklar›na tercih eder.

‹stanbul’da f›rt›nadan vapurlar›n çal›flmad›¤› bir günde

“gelece¤im” diye söz verdi¤i arkadafl›na yalanc› ç›kmamak için ya¤mur çamur demeden arkadafl›n›n evine ulaflt›¤›nda arkadafl›n›n “Neden bu eziyete katland›n?” demesi üzerine:

“Ancak ölürsem gelmezdim.” demifltir.

Milletine, para karfl›l›¤›nda marfl yazmay› kabul etmedi¤i için aç›lan yar›flmaya girmeyen Akif, s›rt›nda emanet palto- larla nice k›fl geçirmifltir. Para ödülünü kabul etmemek flart›

ile yar›flmaya kat›lm›fl ve dünyada bir efli daha olmayan o mükemmel marfl› yazm›flt›r. Marfl bittikten sonra belki o marfltan da k›ymetli olan flu duay› etmifltir: “Allah, bu mille- te bir daha ‹stiklal Marfl› yazd›rtmas›n.”

Akif’in günümüz nesline söyleyece¤i, günümüz neslinin de onun hayat›ndan ve eserlerinden ö¤renece¤i o kadar çok fley var ki…

MEHMET AK‹F ERSOY Copyright © Sütun Yay›nlar›, 2007

Bu eserdeki metin ve resimlerin, tamam›n›n ya da bir k›sm›n›n, kitab› yay›mlayan flirketin önceden yaz›l› izni olmaks›z›n elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kay›t sistemi

ile ço¤alt›lmas›, yay›mlanmas› ve depolanmas› yasakt›r.

Editör Kalender YILDIZ

Görsel Yönetmen Engin Ç‹FTÇ‹

Grafik-Tasar›m

‹hsan DEM‹RHAN

Kapak Yusuf ÇA⁄LAR Arflivi

Reklam Erdal YALÇINKAYA

ISBN 978-975-9089-48-1

Yay›n Numaras›

45

Bas›m Yeri ve Y›l›

Ça¤layan Matbaas› Sarn›ç Yolu Üzeri No:7 Gaziemir / ‹ZM‹R Tel: (0232) 252 20 96

Aral›k 2007

Genel Da¤›t›m Gökkufla¤› Pazarlama ve Da¤›t›m Merkez Mah. So¤uksu Cad. No: 31 Tek-Er ‹fl Merkezi

Mahmutbey/‹STANBUL

Tel: (0212) 410 50 00 Faks: (0212) 444 85 96

Sütun Yay›nlar›

Emniyet Mahallesi Huzur Sokak No: 5 34676 Üsküdar/‹STANBUL Tel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20

www.sutunyayinlari.com sutun@sutunyayinlari.com

M

E d i t ö r d e n

(4)

H Haayyaatt››

Mehmed Âkif Ersoy, yak›n tarihimizin en büyük millî flâiri, fikir adam› ve en dik- kate de¤er bir flahsiyetidir. 1873 y›l›n›n Aral›k ay›nda, ‹stanbul’un Fatih ilçesinin Sar›güzel semtinde do¤mufl ve 27 Aral›k 1936 Pazar günü, saat 19.45’te Beyo¤- lu’ndaki M›s›r Apartman›’nda vefat et- mifltir.

Mehmed Âkif’in babas› Mehmed Tâ- hir Efendi (1826-1888) ve annesi Emine

fierife Han›m’d›r (1836-1926). Mehmed Tâhir Efendi çocuk yaflta Arnavutluk’tan

‹stanbul’a gelerek tahsil etmifl ve Fatih Medresesi müderrisli¤ine kadar yükselmifl âlim ve ârif bir zatt›r. Annesi ise aslen Bu- haral› olan Tokatl› bir aileye mensuptur.

Ailenin Âkif’ten sonra Nuriye ad›nda bir de k›zlar› olmufltur.

T

Taahhssiill hhaayyaatt››

Mehmed Âkif, dört yafl›nda iken Fa- tih’te Emir Buhârî mahalle mektebine

Mehmet Akif Ersoy

Hayat› ve Eserleri

M. Ertu¤rul Düzda¤

(5)

(yuva) gönderildi ve tahsil hayat›na baflla- d›. Burada iki sene ve sonra s›ras›yla üç se- ne ibtidâî (ilkokul), üç sene rüfldiye (orta okul) ve üç sene mülkiye idâdîsine (lise), sonra da iki senesi (gündüzcü olarak) Ah›rkap›’da ve iki senesi (yat›l› olarak) Halkal›’da olmak üzere, dört sene de Baytar Mektebi’ne (Veterinerlik Fakülte- si) devam etti. 1893’te mektebin ilk me- zunu ve birincisi olarak diploma ald›.

Mehmed Âkif, resmî tahsilin d›fl›nda, çok bilgili ve fluurlu bir zat olan babas›

baflta olmak üzere bir çok âlimden de- vaml› olarak ders okumufl ve kendisini ye- tifltirmifltir. Lisana karfl› bilhassa kabiliyeti bulundu¤undan, devaml› çal›flarak, Arap- ça, Farsça ve Frans›zcay›, edebiyatlar›n›

takip edecek ve tercümeler yapacak kadar iyi ö¤renmifltir. Çocukken bafllad›¤› hâ- f›zl›k çal›flmalar›n›, bir müddet ara verdik- ten sonra, yirmi yafl›nda iken kendi kendi- ne tamamlam›fl ve Kur’an-› Kerîm’i ez- berlemifltir. M›s›r’daki son seneleri de Kur’an meâli ile meflgul olarak geçmifltir.

SSppoorrccuulluu¤¤uu

Tahsil hayat› boyunca daima derslerin- de birinci olan Mehmed Âkif, ayn› za- manda çeflitli sporlarla meflgul oluyor, bunlar› da derslerine mâni olmadan, en iyi flekilde yap›yordu. On dört yafl›nda iken -Osmanl› toplumunda as›rlard›r en sevilen ve yayg›n spor olan- ya¤l› gürefle bafllam›flt›. 16-18 yafllar›nda, köy dü¤ün- lerindeki gürefllere kat›ld›¤› olmufltur.

Uzun mesafeleri yorulmadan yürüyor;

hafta sonlar› okula giderken, Fatih’ten Halkal›’ya ve bazen güreflmek için Halka- l›’dan Çatalca’n›n köylerine yürüyerek gitti¤i oluyordu. Ayr›ca gülle atar, ata bi- ner ve çok iyi yüzerdi. ‹stanbul Bo¤az›’n›

da yüzerek geçmifltir.

B

Buulluunndduu¤¤uu vvaazziiffeelleerr

Tahsilini tamamlad›ktan sonra, Ziraat Vekâleti Baytarl›k flubesinde vazifeye bafl- lam›flt›. ‹lk dört sene Rumeli, Anadolu ve Arap bölgelerinde dolaflarak baytarl›k yapt›. Yirmi y›ll›k bir memuriyetten sonra -bir baflkas›na yap›lan haks›zl›k üzerine- istifa etti¤inde, ayn› flubenin müdür mua- vinli¤i vazifesinde bulunuyordu.

Ö¤retmenlik hayat›na 1906’da Halka- l› Baytar Mektebi’ne “kitâbet-i resmiye”

(resmî yaz›flma usûlu) dersi muallimli¤i ile bafllad›. 1908’den sonra ise Edebiyat Fakültesi ile Dârülhilâfe Medresesi’nde

“Osmanl› Edebiyat›” müderrisli¤inde bu- lundu. Mütareke devrinde, “‹slâmiyet’i do¤ru olarak halka ö¤retmek, yanl›fl bilgi- leri gidermek ve ‹slâm ahlâk›n› korumak”

için fieyhülislaml›k’a ba¤l› olarak kurul-

M E H M E T A K F E R S O Y

Arapça, Farsça ve Frans›zcay›,

edebiyatlar›n› takip edecek ve ter-

cümeler yapacak kadar iyi ö¤ren-

mifltir. Çocukken bafllad›¤› hâf›zl›k

çal›flmalar›n›, bir müddet ara ver-

dikten sonra, yirmi yafl›nda iken

kendi kendine tamamlam›fl ve

Kur’an-› Kerîm’i ezberlemifltir.

(6)

mufl bir “‹slâm Dan›flma, Tebli¤ ve ‹rflad

‹lim Heyeti” olan “Darülhikmet-il ‹slâ- miyye”de üye ve baflkâtip (genel sekreter) olarak çal›flt› (A¤ustos 1918-Nisan 1920) ve bu kuruluflun yay›n organ› olan “Cerî- de-i ‹lmiyye”yi idare etti. ‹stiklâl Savafl›’n›

yapan Birinci Millet Meclisi’nde milletve- kili olarak vazife gördü. M›s›r’da 1929 y›- l›ndan 1936’ya kadar, Kahire Üniversite- si’nde Türkçe hocal›¤› yapt›. Bütün öm- rünü okuyarak ve okutarak geçirdi.

SSeeyyaahhaattlleerrii

Okulunu bitirdikten sonra baytarl›k yaparken Arnavutluk’a (‹pek) giderek, amcalar›n› ziyaret etmifl; Edirne merkez olarak Rumeli’yi, Adana merkez olarak Anadolu’yu, fiam ve civar›n› dolaflm›fl;

1914 y›l› bafl›nda, davetli olarak, iki ay devam eden “Beyrut – Kahire – el’Uksur – Medine – fiam” seyahatine ç›km›fl; ayn›

y›l›n sonunda vatanî bir vazifeyle üç ayl›-

¤›na Berlin’de ve yine ayn› flekilde 1915 May›s’›ndan sonra befl ayl›¤›na “Necid (Riyad) – Medine – fiam – Beyrut”ta bu- lunmufl; 1918 y›l› Temmuz ay›nda bir ay davetli olarak Beyrut’a gitmifl; ‹stiklâl Sa- vafl› s›ras›nda, halk› teflvik için Anadolu’yu ve cepheleri dolaflm›fl ve hayat›n›n son y›l- lar›n› Kahire’de geçirmifltir.

fifiiiiirr hhaayyaatt››

Lise y›llar›nda fliirle meflgul olmaya bafllam›flt›. Baytar Mektebi’nin son sene- lerinde bu kabiliyetini ilerletti. Türkçeye ve aruz veznine hâkim olmufltu. Arkadafl- lar›na uzun manzum mektuplar yaz›yor- du. Önceleri, Ziya Pafla, Muallim Naci ve

Nam›k Kemal gibi eski üstadlar tarz›nda fliirler nazm ederken, daha sonra kendi üslûbunu bularak onlar›n tesirinden uzaklaflm›flt›r.

fiâirli¤inin ilk devresinde yazd›¤›, ya- y›nlanmam›fl binlerce m›sral›k eski fliirleri- ni yok etmifltir. Bunlardan elde sadece, baz› dostlar›n›n defterlerinde bulunan ve- ya çeflitli dergilerde daha önce ç›km›fl olan, üç bin m›sra kadar› kalm›flt›r. Bu es- ki fliirlerini “Safahat” (Safhalar, Hayattan Manzaralar) ad›n› verdi¤i fliir kitab›na da almam›flt›r.

YYaazz›› vvee kkiittaappllaarr››

fiiirlerini, 1908’de ç›kmaya bafllayan ve kendisinin baflyazarl›¤›n› yapt›¤› “S›rât›- müstakim” dergisinde yay›nlad›. Bunlar, o zamana kadar rastlanmam›fl derecede ak›c›, sâde, halk›n hayat›n› anlatan ve duygular›n› dile getiren, millî fliirlerdi. Bir zaman sonra “Sebîlürreflad” ad›n› alan dergide yay›nlanan bu fliirler, tamamlan- d›kça, “Safahat” genel bafll›¤› alt›nda, kü-

M E H M E T A K F E R S O Y

Türkçeye ve aruz veznine hâkim

olmufltu. Arkadafllar›na uzun man-

zum mektuplar yaz›yordu. Öncele-

ri, Ziya Pafla, Muallim Naci ve Na-

m›k Kemal gibi eski üstadlar tarz›n-

da fliirler nazm ederken, daha son-

ra kendi üslûbunu bularak onlar›n

tesirinden uzaklaflm›flt›r.

(7)

çük kitaplar halinde neflr ediliyorlard›.

1911-1924 y›llar› aras›nda ilk alt› kitap ç›km›fl, yedincisi ise 1933’te Kahire’de yay›nlanm›flt›r.

Mehmed Âkif Bey, fliirlerinden baflka, Sebîlürreflad’›n hemen her say›s›na tefsir yaz›lar›, makaleler ve tercümeler de ver- mekteydi. Bunlar›n da bir k›sm› kitap ola- rak yay›nlanm›flt›r.

SSeebbîîllüürrrreeflflaadd ddeerrggiissii

Mehmed Âkif, fliirlerinin büyük ço-

¤unlu¤unu “baflmuharrir”i bulundu¤u dergide, ilk say›s›ndan bafllayarak yay›nla- m›flt›r. 1908’de “S›rât›müstakîm” ad›yla (Prof.) Ebululâ Mardin (1881-1957) ve Eflref Edib (Fergan) (1883-1971) taraf›n- dan ç›kar›lan, 1912’den sonra ise “Sebî- lürreflad” ad›n› alarak yaln›z Eflref Edib

taraf›ndan devam ettirilen bu dergi, 1925 y›l› bafl›na kadar ç›kmaya devam etmifl ve 641 say› yay›nlanm›flt›. Fikir hayat›m›zda ve yak›n tarihimizde çok önemli bir yeri olan bu derginin, 362 say› yay›nland›¤›

ikinci bir dönemi (1948-1966) daha var- d›r.

B

Büüyyüükk flflaaiirr

Mehmed Âkif, daha önce Muallim Naci ile bafllam›fl olan, Türkçenin sade ve ak›c› bir flekilde aruza tatbikinin ilk büyük temsilcisidir. Mizahi f›kralardan en heye- canl› fliirlere kadar, en güzel Türkçe ile milletine flaheserler vermifltir. fiiirleri, her bak›mdan, edebiyat tarihimizde eflsiz gü- zellikte muhteflem parçalard›r. Basit bir hayat sahnesini anlatan m›sralar›nda bile, hem en keskin bir zekân›n flimflekleri, hem de titreyen bir gönlün gözyafllar› se- zilir…

Ça¤dafl› olan bütün büyük flair ve edibler, Mehmed Âkif’in yüksekli¤ini ka- bul edip, bunu itiraf ve takdir eden be- yanlarda bulunmufllard›r. Âkif Bey, fliirle-

M E H M E T A K F E R S O Y

Hakimiyeti Milliye ile ayn› gün Sebilürreflad’da...

SEB‹LÜRREfiAD: ‹darehane, Ankara’da Hürriyet Oteli karfl›s›nda Baflmuharriri Mehmet Akif, sahip ve müdür-i mesul: Eflref Edib.

Adet 468,9 Cemaziyelahir 1339 perflembe, 17 fiubat 1337, 18. cilt, Nüshas› 5 kurufl, seneli¤i, 52 nüshad›r.

fiiirleri, her bak›mdan, edebiyat

tarihimizde eflsiz güzellikte muhte-

flem parçalard›r. Basit bir hayat

sahnesini anlatan m›sralar›nda bi-

le, hem en keskin bir zekân›n flim-

flekleri, hem de titreyen bir gönlün

gözyafllar› sezilir…

(8)

rinde ve makalelerinde, “sadelik, millîlik, din ve ahlâka ba¤l›l›k” fleklinde özetlene- bilecek olan edebiyat görüflünü aç›klam›fl- t›r. Kendisi, en fazla önem verdi¤i iki de-

¤erin, “dil ve din” oldu¤unu söylemekte- dir.

fiiirlerinden baz›lar› bestelenmifl ve önemli bir k›sm› Arapçaya çevrilmifltir.

M

Miilllleettiiyyllee bbiirrlliikkttee aa¤¤llaayyaann flflaaiirr

Balkan Harbi’nin -Rumeli Müslüman- lar›n›n çoluk çocuk katledildi¤i, nehirle- rin cesetlerle doldu¤u- felâketli günlerin- de, 1913 y›l›n›n fiubat ay› içinde, ‹stan- bul’da Beyaz›d Camii’nde bir ikindi son- ras›, Fatih ve Süleymaniye camilerinde ise Cuma namazlar›ndan sonra kalabal›k ce- maatlere va’az kürsülerinden hitap ede- rek, halk› birli¤e, cihada ve orduya yard›- ma ça¤›rm›flt›r.

Mehmed Âkif bu konuflmalar›n›, o s›- rada orduya destek vermek için kurulmufl olan “Milli Müdafaa Cemiyeti”nin ‹rflad Heyeti üyesi olarak yapm›flt›. Bu konufl- malar›n ilânlar› günlük gazetelerde ve metni Sebîlürreflad’da yay›nlanm›flt›r.

Bu savaflta, vahflice öldürülen mazlum- lar›n, aln›na b›çakla haç çizilen ve sar›kla- r›ndan as›lan din adamlar›n›n, sürüklenip götürülen masum genç k›zlar›n ac› ve ›z- d›raplar›, onun feryat eden fliirleriyle millî vicdana ve tarihe yaz›lm›flt›r.

Kendisinin ve derginin bütün neflriya- t›, daima din, vatan ve millet duygular› ile yap›lm›fl ve bu yay›nlar, birkaç sene sonra milletçe kalk›fl›lacak olan Millî Mücâde- le’nin de tohumlar›n› atm›flt›r. Nitekim

Mehmed Âkif, 1920 fiubat ay›nda, ilk kurflunun at›ld›¤› Bal›kesir cephesine ko- flarak, Za¤nos Pafla Camii kürsüsünden halk› cihada ça¤›racakt›r.

T

Taakkiipp vvee bbaasskk›› aalltt››nnddaa

Bu s›rada kendisi, Dârülhikme’de ça- l›flmakta, halk› direnmeye ça¤›ran haftal›k dergisini ç›kartmakta ve bunlar›, düflman iflgali alt›ndaki ‹stanbul’da yapmakta idi.

Üstelik Bal›kesir konuflmas›ndan sonra yine ‹stanbul’a döndü¤ü gibi, çok heye- canl› ve düflman aleyhtar› olan bu konufl- mas›n›n metnini dergisinde de yay›nla- m›flt›. Bundan sonra Sebîlürreflad, iflgal kuvvetleri taraf›ndan devaml› sansür edil- mifl ve kendisi de takip alt›na al›nm›flt›r.

SSaavvaaflfl››nn iiççiinnddee

‹stanbul’da hizmet imkân› kalmad›¤›- n› gören Âkif Bey, itibarl› ve yüksek ma- afll› iflini ve ailesini b›rakarak, 10 Nisan 1920 tarihinde Milli Mücadele’ye kat›l- mak üzere, gizlice Ankara’ya do¤ru yola ç›km›fl; Büyük Millet Meclisi’nin aç›l›fl›- n›n ertesi günü, 24 Nisan 1920’de Anka- ra’ya varm›fl, gider gitmez faaliyete geçe- rek, 28 Nisan tarihli “Hâkimiyet-i Milli- ye” gazetesinde de haber verildi¤i gibi, 30 Nisan Cuma günü Hac› Bayram Ca- mii’nde kürsüye ç›karak halka hitap etme- ye bafllam›fl ve ‹stiklâl Savafl›’na Burdur mebusu olarak kat›lm›flt›r.

Mehmed Âkif o günler için çok büyük bir hizmet olarak, Ankara’da da Sebîlür- reflad’› ç›karmaya devam etmifl; Eskiflehir, Konya, Kastamonu, Burdur, Sand›kl›, Di-

M E H M E T A K F E R S O Y

(9)

nar, Afyon, Antalya ve çevrelerini dolafla- rak, büyük gayesi, yani dini, vatan› ve mil- leti u¤runda canla baflla çal›flm›flt›r. Savafl s›ras›nda, defalarca cephelere giderek ga- zilerle konuflmufl, onlar› cihada teflvik ederek, yüreklendirmifltir.

M

Miillllîî M Müüccââddeellee kkoonnuuflflm maallaarr››

Mehmed Âkif’in, bu hizmetleri aras›n- da, Kastamonu’da yapt›¤› faaliyetlerin ay- r› bir yeri vard›r. ‹stanbul’dan ve Bat›

Anadolu’dan Ankara’ya geçifllerin ve ya- p›lan silah vesair hayatî yard›mlar›n yolu üzerindeki en önemli bir liman ve merkez olan Gelibolu ve Kastamonu ile civar›nda, Ekim-Aral›k 1920 aylar›nda dolaflarak ve Nasrullah Camii’nde toplanan halka defa- larca hitap ederek, onlar›n fluurlanmas›n›

ve mücadeleye kat›lmalar›n› sa¤lam›flt›r.

Bu s›rada Sebîlürreflad’›n üç say›s› da Kastamonu’da yay›mlanm›fl ve kendisinin çok önemli olan konuflmalar›n›n bulun- du¤u bu dergi say›lar›, binlerce nüsha bast›r›larak Anadolu’ya ve cephelere da¤›- t›lm›fl; camilerde, derneklerde ve askerî birliklerde okutulmufltur.

Mehmed Âkif’in bu konuflmalar›, hâ- len, ‹stiklal Savafl›’m›z›n ne için, nas›l ve hangi gayelerle yap›ld›¤›n›, ilk defa ve içinde yaflayarak anlatan en önemli ve çok k›ymetli, tarihî belgelerdir.

M

Maanneevvîî öönnddeerr

Bir ‹slâm büyü¤ü olarak halk taraf›n- dan çok iyi tan›nan ve sevilen Mehmed Âkif’in Ankara’ya giderek “Kuvâ-y› Milli- ye”ye kat›lm›fl olmas›, bütün millet üze- rinde çok müsbet bir tesir uyand›rm›flt›r.

Mehmed Âkif’in, sa¤lam iman›, itidali ve akl-› selimi ile o a¤›r flartlarda mümkün olan en meflru, mâkul ve do¤ru olan kara- r› verece¤ine güvenildi¤i için, onun bu harekete kat›larak, onaylam›fl olmas›, Mil- lî Mücadele’nin, Birinci Dünya Harbi’ne kat›l›fl›m›z gibi, “‹ttihatç›lar›n, sonu kötü bitecek bir maceras›” olaca¤›ndan korkan veya “devlete karfl› bir isyan” oldu¤unu düflünerek samimiyetinden flüphe eden birçok kimseyi tatmin etmifl ve onlar›n da maddî manevî güçleriyle mücadeleye ka- t›lmalar›n› sa¤lam›flt›r.

Onun, sessiz, mütevâz›, hiç kimsenin bafl›na kakmadan, övünmeden, makam ve maafl beklemeden ve insanlar›n kendisin- den böyle bir fley beklemedi¤i bir s›rada,

M E H M E T A K F E R S O Y

Onun, sessiz, mütevâz›, hiç

kimsenin bafl›na kakmadan, övün-

meden, makam ve maafl bekleme-

den ve insanlar›n kendisinden

böyle bir fley beklemedi¤i bir s›ra-

da, her fleyini tehlikeye atarak

yapt›¤› bu büyük fedâkârl›k, kah-

ramanl›k ve k›sacas› “Büyük Va-

tanseverlik”in de¤erini bilen tarih

ve fikir adamlar›, hiç tereddüt et-

meden Mehmed Âkif’e, “‹stiklâl

Savafl›m›z›n Manevi Önderi” s›fa-

t›n› vermifllerdir.

(10)

her fleyini tehlikeye atarak yapt›¤› bu bü- yük fedâkârl›k, kahramanl›k ve k›sacas›

“Büyük Vatanseverlik”in de¤erini bilen tarih ve fikir adamlar›, hiç tereddüt etme- den Mehmed Âkif’e, “‹stiklâl Savafl›m›z›n Manevi Önderi” s›fat›n› vermifllerdir.

Mehmed Âkif, bu flekilde, bütün mev- cudiyeti ile kat›ld›¤› ‹stiklal Savafl›’n›, ön- ce, bütün Müslümanlar›n bafl› olan Tür- kiye’yi, sonra da ‹slâm âlemini hatta bü- tün Do¤u halklar›n› maddî manevî esaret- ten kurtaracak bir mücadelenin bafllang›- c› olarak görüyordu.

‹‹ssttiikkllââll M Maarrflfl››

Yazd›¤› fliir, 12 Mart 1921’de, Meclis karar› ile “‹stiklâl Marfl›” olarak kabul olunmufltu. ‹stiklâl Marfl›’m›z›n yaz›lma hadisesi de hem milletimize hem de Âkif

merhuma tam olarak yak›flan bir özellik ve güzellik göstermektedir:

Genel Kurmay’›n Milli E¤itim Bakan- l›¤›’na müracaat ederek, “Bu savafl›m›z›n mânâs›n› anlatacak, halka ve askere heye- can verecek ve di¤er milletlerde bulunan milli marfllara denk olacak bir marfl” iste- mesi üzerine, Milli E¤itim Bakanl›¤› bü- tün kurulufllar›na bir genelge ile bildirdi-

¤i gibi gazetelere de ilân vererek ve “Bi- rinci seçilenin sözlerine 500 ve bestesine 500 lira olmak üzere mükâfat” koyarak, bir müsabaka açm›flt›.

Müsabakaya 700’den fazla fliir geldi.

Âkif Bey, iflin içinde para oldu¤u için, herkes kendisinden istemesine ra¤men, bir fley yazmad›. Hâlbuki o s›rada bir pal- tosu yoktu ve çok so¤uklarda arkadafl›n›n (Baytar Prof. fiefik Kolayl›) paltosunu ödünç al›yordu… Sonunda Âkif Bey’i, kendisine “para vermeyeceklerini” söyle- yerek raz› ettiler ve iflte bu ihlâs, samimi- yet ve Allah lillâh aflk› ile muhteflem “‹s- tiklâl Marfl›”m›z kaleme al›nd›… Âkif Bey, mükâfat olarak ayr›lan paray›, Dârül- mesâî (‹flevi) adl›, Hilâl-i Ahmer’e (K›z›- lay) ba¤l› bir derne¤e verdirmifltir.

M E H M E T A K F E R S O Y

Sonunda Âkif Bey’i, kendisine

“para vermeyeceklerini” söyleye- rek raz› ettiler ve iflte bu ihlâs, sa- mimiyet ve Allah lillâh aflk› ile muhteflem “‹stiklâl Marfl›”m›z kale- me al›nd›…

Mehmet Akif Bey, (solda); marfl›n ilk bestekar› Ali R›fat Bey (sa¤da)

(11)

‹‹ssttiikkllââll M Maarrflfl››’’nn››nn m mâânnââss››

Bu marfl -insan› heyecanlara gark eden müthifl bir duygu ça¤layan› oldu¤u gibi- ayn› zamanda, aziz milletimizin, Müslü- man olup öz ve has benli¤ini bulduktan sonra kazand›¤› bütün de¤erleri, yücelik- leri ve güzellikleri de tesbit edip dile geti- ren; hepimizin yaflama gayesini tesbit ve ilan eden, muazzam bir bildiri ve bir mil- lî yemindir…

Bunun böyle oldu¤u, on k›t’al›k ‹stik- lâl Marfl› fliirinin, Büyük Millet Mecli- si’nde ilk defa okundu¤u 1 Mart ve res- men kabul olunup iki defa üst üste oku- tuldu¤u 12 Mart 1921 tarihli celselerin- de, ayakta ve her k›t’as› uzun uzun alk›flla- narak dinlenilmifl olmas›ndan da bellidir.

Hepsi, o günlerin, dinî ve millî kültü- rü iyi bilen seçkin kimselerinden olan ve o s›rada savafl›n heyecan› içinde bulunan Bi- rinci Meclis toplulu¤unun bu takdir ve al- k›fl› çok önemlidir.

Mustafa KKemal PPafla’n›n ssevdi¤i mm›sralar Meclis’in 1 Mart celsesine Mustafa Kemal Pafla, 12 Mart celsesine flair ve ya- zar Hamdullah Suphi Tanr›över baflkanl›k etmifllerdir. 12 Mart toplant›s›nda ön s›- rada oturan Mustafa Kemal Pafla’n›n bü- yük bir heyecan içinde ve ayakta alk›fllaya- rak fliiri dinledi¤i tarihlerde kay›tl›d›r.

Sonraki günlerde beste çal›flmalar› yap›l- d›¤› s›rada, Mustafa Kemal Pafla, “Marfl’›n en be¤endi¤i yerinin: ‘Hakk›d›r hür yafla- m›fl bayra¤›m›n hürriyyet; Hakk›d›r Hakk’a tapan milletimin istiklâl’ m›sralar›

oldu¤unu” söylemifltir.

‹stiklâl Savafl› kazan›ld›ktan sonra ‹s- tanbul’a dönen Mehmed Âkif, 1923 ve 1924 y›llar›n›n k›fl aylar›n› yak›n dostu Abbas Halim Pafla’n›n davetlisi olarak Ka- hire’de geçirdikten sonra, Türkiye’deki Bat›c› ideolojik siyasi geliflmeler yüzün- den, 1925 y›l› sonundan itibaren temelli olarak M›s›r’a gitmeye mecbur olmufl ve a¤›r flekilde hastalanarak sevgili yurduna dönece¤i 17 Haziran 1936 tarihine ka- dar, on buçuk sene orada kalm›flt›r.

Â

Âkkiiff’’iinn K Kuurr’’âânn m meeââllii

Mehmed Âkif Bey’in gurbet hayat›

boyunca üzerinde çal›fl›p bitirdi¤i

“Kur’ân-› Kerîm Meâli”nin hikâyesi de, flairimizin dertlerle dolu hayat›n›n, ac›kl›

sonla biten bir baflka safhas› olmufltur:

‹kinci devre Millet Meclisi’ndeki dindar mebuslar›n, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› ad›- na yap›lmas› için karar ç›kartt›klar›, Kur’ân’›n Türkçe meâl ve tefsirinin haz›r- lanmas› iflinde, Meâl’in yap›lmas› vazifesi, herkesin müflterek arzusu ile Âkif Bey’e verilmiflti. Tefsir’i ise Elmal›l› Hamdi Efendi yapacakt›.

Âkif Bey, çok mesuliyetli buldu¤u ve çekindi¤i bu ifli, âlim arkadafllar›n›n ›srar- lar› ile kabul edip tamamlad›. Ancak 1930’lu y›llarda bafllat›lan “Dinde Re- form” cereyan›, dinin esas›n› bozucu ya- y›nlar, Ezan’›n asl›n›n kanun zoruyla ya- saklanmas›, okuyanlar›n hapsedilmesi ve Kur’ân’›n namazlarda da zorla tercüme- sinin okutulaca¤› haberleri, Âkif Bey’i çok üzdü; bu kötülü¤e âlet edilece¤inden korktu ve Meâl’i Türkiye’ye göndermedi.

M E H M E T A K F E R S O Y

(12)

M

Meeââll nnee oolldduu??

Türkçe konuflan Müslümanlar için hem din, hem de lisan bak›m›ndan çok k›ymetli olan ve zaman›n en iyi Türkçe ve Arapça bilen, samimi bir Müslüman edibi taraf›ndan yap›lm›fl olan bu eser, ne yaz›k ki, kendisine emanet edilen zat›n yak›nla- r› taraf›ndan 1961 y›l›nda -Âkif Bey’in va- siyeti yerine getiriliyor zann› ile- yak›l›p yok edilmifltir.

Cenâb-› Hak, sanki ona, “Cân›, cânâ- n›, bütün var›m› als›n da Hudâ; Etmesin tek vatan›mdan beni dünyâda cüdâ.” de- dirtecek kadar çok sevdi¤i vatan›ndan ay- r› kalmas›n›n ›zd›rab›n› hafifletmek için, bu vazifeyi takdir etmifl, onu yüce kitab›

ile meflgul ve teselli k›lm›fl ve sonunda her ikisini de dünyadan çekip alm›flt›r.

Ç

Çookk ss››kk››nntt›› ççeekkttii

Mehmed Âkif’in hayat›, dinî, millî ve vatanî dertlere üzülmesinin yan›nda, maddî olarak da s›k›nt› içinde geçmiflti.

Daha on befl yafl›nda iken, çok sevdi¤i ba- bas›n›n vefat›, arkas›ndan iki kere evleri- nin yanmas› ve az bir gelirle yoksul kal- malar›, gençli¤inin mahrumiyet içinde geçmesine sebep olmufltur. Sonraki y›llar- da ise, hür düflünceli ve do¤rucu bir fikir adam› olmas› ve hiçbir hizip veya partiye yaklaflmamas›, onu her çeflitten iktidarlar için “sak›ncal›” hâle getirmifl ve daima büyük zorluklar içinde b›rakm›flt›r. Der- gisi, iktidardaki partiler taraf›ndan defa- larca, uzun sürelerle kapat›lm›flt›r. Üni- versitedeki hocal›¤›ndan ayr›lmas› da, dergisinde tenkit etti¤i politikac›lar›n bas- k›s› ile olmufltur.

Mehmed Âkif, Kahire’deki on buçuk y›ll›k ikâmeti s›ras›nda da, eflinin hiç geç- meyen nefes darl›¤›na ve asabî bir hastal›-

¤a tutulmufl olmas›, çocuklar›n›n bafl›bofl kalmas› ve maddî imkâns›zl›klar yüzün- den çok s›k›nt› çekmifltir.

Gerek milletvekilli¤i, gerek memuri- yetleri ve gerekse Millî Marfl flairi veya

“Safahat” gibi bir millî destan ve kültürü- müz için bir eser-i muazzam›n sahibi olu- flu sebebiyle defalarca hak etti¤i emekli maafl›n›n -ne yaz›k ki- kendisinden esir- genmesi de buna sebep olmufltur. (Maafl›

ölümünden üç ay önce dostlar›n›n gayre- tiyle ba¤lanabilmifl, ancak yine de biriken- lerden ve ikramiyesinden, kendisi de, yoksul ve kederli ailesi de mahrum ve mahzun b›rak›lm›flt›r.) Zaman›n politika- c›lar›n›n yanl›fl tutumlar› ve halk›m›z›n - hâlen devam eden- aymazl›¤› yüzünden, milletimizin bu büyük de¤eri, aç›kças›

terk edilmifl; en olgun ve en verimli ça-

¤›nda, âdeta çöllere gömülmüfl, yazmay›

düflündü¤ü birçok eserden millî edebiya- t›m›z ve fikir dünyam›z mahrum kalm›fl- t›r.

H

Haassttaall››¤¤››,, ööllüüm müü vvee m meezzaarr››

Âkif Bey, son üç y›l›nda Kahire Üni- versitesi’nde Türkçe ö¤retmenli¤i yap- m›flt›r. Ancak M›s›r’da uzun müddet ka- lan yabanc›lara bilhassa musallat olan “si- roz” hastal›¤›na tutulmufl ve durumu a¤›rlafl›nca, 17 Haziran 1936’da ‹stan- bul’a dönmüfltür.

‹stanbul’da yine Abbas ve Said Halim Pafla ailelerinin yard›m›yla tedavi olun-

M E H M E T A K F E R S O Y

(13)

muflsa da flifa bulamayarak 27 Aral›k 1936 tarihinde vefat etmifltir. Hastal›¤›n- da da resmî bir alâka görmeyen ‹stiklâl fiairi’nin cenazesi, birkaç kifli ve ç›plak bir tabutla Beyazid Camii’ne getirilmifl; an- cak vefat›n› duyan ve a¤layarak koflup ge- len üniversiteli gençler taraf›ndan bayra¤a ve Kâbe örtüsüne sar›larak, etraf›nda nö- bete durulmufltur.

Namazdan sonra mezarl›¤a kadar ta- butu omuzlarda götürülen bu büyük in- san ve büyük Müslüman›n na’fl›, kefenin üzerine bayrak sar›larak ve “‹stiklâl Mar- fl›” okunarak kabrine konulmufltur.

Kabri -bugün- Edirnekap›s›’ndaki

“fiehidlik”te “Mehmed Âkif Ersoy Mey- dan›”ndad›r.

SSeevviilleenn m miilllleett bbüüyyüü¤¤üü

Merhumun do¤du¤u evin yerinde (Sar›güzel, Bâlî Pafla caddesi, no. 63-3) bulunan Barc›n Apartman›’n›n ve vefat etti¤i yer olan M›s›r Apartman›’n›n cep- helerine, 1999 y›l›nda, M. Ü. ‹lâhiyat Fa- kültesi Vakf› “Mehmed Âkif Araflt›rmala- r› Merkezi”nin teflebbüsü ve mahallî bele- diyelerin iflbirli¤i ile, bu bilgileri tafl›yan birer levha çak›lm›flt›r.

Safahat, bugün -temel dinî kitaplar›- m›zdan sonra- Türkiye’de en çok ve hiç kesilmeden bas›lan, yay›lan ve okunan bir eser oldu¤u gibi, Âkif merhum da her se- ne artan bir sevgi ve sayg› ile milletçe be- nimsenmekte ve an›lmaktad›r. Hakk›nda birçok yaz›lar, kitaplar yaz›lmakta, araflt›r- malar yap›lmakta, onun ve iflaret etti¤i

‹lâhî “s›rât›müstakim”in hayat›m›zdaki

vazgeçilmez de¤eri, her gün daha kesin bir flekilde anlafl›lmaktad›r.

Ne mutlu o millete ki, içinden ç›kan ve onun için kendisini feda eden, iman kah- raman› büyük evlatlar›n›n k›ymetini bilir ve onlardan istifade ederek, hem dünyas›- n›, hem de âhiretini kurtar›r.

E

Esseerrlleerrii

Mehmed Âkif Ersoy’un eserlerini afla-

¤›daki flekilde tasnif ederek ele alabiliriz:

1. fiiirleri: 1. Safahat D›fl›nda Kalm›fl fiiirler; 2. Safahat.

2. Nesir yaz›lar›: 1. Tefsirler; 2. Va’az- lar; 3. Makaleler; 4. Tercümeler; 5. Mek- tuplar.

fifiiiiirrlleerrii

1. Safahat d›fl›nda kalm›fl fliirler Mehmed Âkif Bey, Halkal› Baytar Mektebi’nin son s›n›flar›nda bulundu¤u s›ralarda (1891-93), fliirlerini zaman›n dergilerine göndermeye bafllam›flt›. 1908 sonras›nda, yazd›klar›n› devaml› olarak yay›mlamaya bafllamadan önceki y›llarda da, önemli bir flair olarak tan›nm›fl ve ka- bul edilmiflti. Gerek dostlar›na gönderdi-

¤i manzum mektuplar ve gerek di¤er manzumeleri, fliir merakl›lar› taraf›ndan yaz›larak elden ele yay›l›yordu.

Mehmed Âkif, 1908’den önce yazd›¤›

fliirlerinden birkaç›n›, 1908’den sonra neflretmekle beraber, be¤enmediklerinin hepsini ortadan kald›rm›flt›r. Kendisinin, ikinci bir Safahat hacminde oldu¤unu söyledi¤i eski fliirlerinden, sadece, 1900’den önce yay›nlanm›fl olanlarla, ele

M E H M E T A K F E R S O Y

(14)

geçen mektuplar›nda bulunanlar ve me- rakl›lar›n defterlerinde kalanlar kurtul- mufllard›r.

22.. SSaaffaahhaatt

“Safahat”, Mehmed Âkif Ersoy’un fli- irlerini toplad›¤› yedi kitapl›k fliir külliyâ- t›n›n ad›d›r. ‹çinde 11.240 m›sra tutan 108 fliir bulunmaktad›r.

Birinci kitap, yaln›z “Safahat” ad›n› ta- fl›r. Bundan bafllayarak s›ra numaras› alm›fl bulunan öteki kitaplar›n ayr›ca isimleri vard›r. Müstakil ciltler halinde ve farkl›

zamanlarda birkaç bask› yapm›fl olan ki- taplar, latin harfli bask›lar›ndan önce bir arada, tek cilt içinde yay›mlanmam›flt›r.

Yedi kitab›n ilk alt›s›n›n bütün bask›lar›

‹stanbul’da, yedinci kitab›nki ise Kahi- re’de yap›lm›flt›r.

Safahat’› teflkil eden yedi kitab›n m›sra say›lar› ile eski harflerimizle yap›lm›fl bas- k›lar›n›n tarihleri flöyledir:

1. SSaaffaahhaatt:: 44 fliir, 3084 m›sra. Üç bask›:

1911, 1918, 1928.

2. SSüülleeyymmâânniiyyee KKüürrssüüssüünnddee:: Bir fliir, 1002 m›sra. Dört bask›: 1912, 1914, 1918, 1928.

3. HHaakkkk››nn SSeesslleerrii:: 10 fliir, 482 m›sra. Üç bask›: 1913, 1918, 1928.

4. FFââttiihh KKüürrssüüssüünnddee:: Bir fliir, 1692 m›sra.

Dört bask›: 1914 (iki bask›), 1918, 1924.

5. HHââtt››rraallaarr:: 10 fliir, 1314 m›sra. Üç bas- k›: 1917, 1918, 1928.

6. ÂÂss››mm:: Bir fliir, 2292 m›sra. ‹ki bask›:

1924, 1928.

7. GGööllggeelleerr:: 41 fliir, 1374 m›sra. Bir bas- k›: 1933.

Safahat, 1943 y›l›ndan itibaren yeni harflerle de bas›lmaya bafllanm›flt›r. fiim- diye kadar yüz defadan fazla ve befl yüz bin adet kadar bas›lm›fl olan “Safahat”, yurdumuzda en fazla al›nan ve okunan, bir fliir ve fikir kitab›d›r.

“Safahat”: “Safhalar, devreler, dö- nemler” ve “görünüfller, manzaralar” de- mektir. (“Kötülük, rezillik…” demek olan “sefahet” kelimesiyle kar›flt›r›lmama- l›d›r.) Safahat’› teflkil eden manzumelerin tamam› “aruz” vezni ile yaz›lm›flt›r. fiiir- lerin uzunlu¤u bir k›t’adan, 2292 m›sra’a kadar de¤iflmektedir. Mehmed Âkif, “‹s- tiklâl Marfl›”n› “milletin mal›d›r” diyerek Safahat’a almam›flt›r. “Çanakkale fiehidle- rine” ad›yla meflhur olan fliir ise “Âs›m”

kitab›nda bulunmaktad›r. Mehmed Âkif, fliirlerinin büyük ço¤unlu¤unu “baflmu- harrir”i bulundu¤u –yukar›da bahsi ge- çen- Sebilürreflad dergisinde, ilk say›s›n- dan bafllayarak yay›nlam›flt›r.

N

Neessiirr yyaazz››llaarr››

11.. TTeeffssiirrlleerr

Mehmed Âkif’in tefsir yaz›lar›n›n hep- si elli yedi tanedir. Bunlar›n on sekizi manzum olarak yaz›lm›fl olup, Safahat’a al›nm›fllard›r. Elli üç tanesi âyet ve dört tanesi hadis üzerine yaz›lm›flt›r. Ço¤unun uzunlu¤u bir sayfadan azd›r. Âkif Bey, memleketin ve halk›n o günkü meselele- rine hitap eden bir veya birkaç âyet veya hadîsi mevzu alarak, okuyuculara onlarla yol göstermeye çal›flm›flt›r. Dolay›s›yla bu yaz›lar, tefsir ilmi bak›m›ndan de¤il, za- man›n meselelerine bak›fl aç›s›ndan mü- himdirler.

M E H M E T A K F E R S O Y

(15)

22.. VVaa’’aazzllaarr

Mehmed Âkif Ersoy’un bir tanesi ki- tap içinde yay›nlanm›fl, di¤erleri konuflma s›ras›nda Eflref Edib taraf›ndan tesbit edil- mifl olan, dokuz konuflmas›, va’az›

(mev’izas›) vard›r. Bunlardan birincisi, bir kulüpte konuflma fleklinde yap›ld›ktan sonra, “Mevâiz-i Dîniye” kitab›nda ya- y›nlanm›flt›r. Kalan sekiz va’az›n üçü Bal- kan Harbi içinde ‹stanbul’un üç büyük camiinde (Beyaz›t, Fâtih, Süleymâniye);

birisi Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii’nde;

üçü ise Kastamonu’da Nasrullah Câmi- i’nde ve flehrin kazalar›nda verilen va’az- lard›r. Her bak›mdan çok önemli konufl- malard›r.

33.. MMaakkaalleelleerr

Çeflitli cemiyet, edebiyat ve fikir mese- leleri üzerine, makale, sohbet ve hat›ra fleklinde kaleme al›nm›fl elli yaz›dan iba- rettir. Bunlar›n on yedisi “Hasbihâl”, on biri “Edebiyat Bahisleri”, dördü “Eski Hât›ralar”, ikisi “Letâif-i Arabdan” genel bafll›klar› alt›nda –bazan ikinci bir bafll›k daha tafl›yarak– yay›nlanm›fllard›r. On be- flinin ise ayr› bafll›klar› vard›r. Mehmed Âkif’in düflünceleri, bilgisi, kültürü ve ir- fan›, çok samimî bir dille kaleme ald›¤› bu yaz›lar›nda görülmektedir.

44.. TTeerrccüümmeelleerr

Mehmed Âkif, 1908’den sonra, hepsi de dergisinde yay›nlanm›fl ve 268 tefrika devam etmifl olan 55 ayr› tercüme yap- m›flt›r. Bunlar›n birkaç›nda “Sa’di” takma ad›n› kullanm›flt›r. Tercümeler, befli Arap- ça ve biri Frans›zca yazm›fl olan alt› yazar-

dan yap›lm›flt›r. Kitap olarak bas›lm›fl ter- cümeleri:

1. “Müslüman Kad›n›” Ferid Vecdi, 2. “Hanoto’nun Hücumuna Karfl› fieyh Muhammed Abduh’un ‹slâm’› Müdâ- fa’as›”,

3. “‹slâmlaflmak”, Said Halim Pafla, 4. “Anglikan Kilisesine Cevap”, Abdüla- ziz Câvifl,

5. “‹çkinin Hayât-› Beflerde Açt›¤› Rah- neler”, Abdülaziz Câvifl.

55.. MMeekkttuuppllaarr

Hâlen elli kadar mektubu ve bâz› mek- tup parçalar› yay›nlanm›fl bulunan Meh- med Âkif’in, da¤›n›k halde, baz› kimsele- rin elinde birkaç yüz mektubunun bulun- du¤unu tahmin etmekteyiz. Bunlar›n toplanarak yay›nlanmas›, flâirimizin dü- flünceleri, hayat› ve yak›n tarihimiz bak›- m›ndan çok faydal› olacakt›r.*

M E H M E T A K F E R S O Y

Kaynaklar

* Âkif dostu aziz okuyucular›m›za, merhumun hayat› ve eser- leri hakk›nda otuz befl y›ld›r devam eden araflt›rmalar›m›z›n çok k›sa bir özetini sunmufl bulunuyorum. Burada verilen her bilginin delilleri ve izah›, afla¤›da isimlerini takdim etti-

¤imiz çal›flmalar›m›zda bulunmaktad›r:

1.Mehmed Âkif Ersoy, 5. bask›, ‹stanbul 2004, 318 sayfa, Kaynak Yay›nlar›.

2.Mehmed Âkif, M›s›r Hayat› ve Kur’an Meâli, 2. bask› ‹s- tanbul 2005, 360 sayfa, fiûle Yay›nevi.

3.Mehmed Âkif Hakk›nda Araflt›rmalar, 3. bask›, ‹stanbul 2006, üç cilt, 254+248+308 sayfa, M.Ü ‹lahiyat Fakültesi Vakf›, Mehmed Âkif Araflt›rmalar› Merkezi yay›n›.

4.Mehmed Âkif, yazan: Süleyman Nazif; haz›rlayan:

M.E.Düzda¤, eski harfli as›l metinle karfl›l›kl› sayfalar halin- de ve notlar ilavesiyle, ‹stanbul 1991, 7+102+140 sayfa, ‹z Yay›nc›l›k…2008’de tekrar bas›lacak.

5.S›rat›müstakim – Sebilürreflad dergisinin tamam›n›n (do- kuz bin sayfa) yeni harflerle aynen neflre haz›rlanmas› çal›fl- malar›m›z devam ediyor.

(16)

‹stiklal Marfl›’m›z›n flairi, Türk-‹slam kültürünün büyük ismi; M. Akif Ersoy, 71 y›l önce aram›zdan ayr›lm›fl. Kendisini bir kez daha rahmetle anarken onu yetifl- tiren aile, mahalle ve okul çevresi hakk›n- daki bilgilerin hat›rlanmas›nda fayda ol- du¤unu düflünüyorum zira insan, birçok yönü ile yaflad›¤› çevrenin ürünüdür. Mil-

let olarak istikbalimiz ad›na yeni Akifler yetifltirmek, evlerimizi ve çevremizi Akif’i yetifltiren muhit gibi yapmak durumun- day›z. Akif ve benzeri örnek insanlar›, bil- hassa yetifltikleri çevre itibariyle de tan›- mak, onlar› daha iyi anlamam›z konusun- da bize yard›mc› olacakt›r.

Mehmet Akif’i Yetifltiren Çevre

Mustafa Özçelik

Halkal› Baytar Mektebi

(17)

A

Aiillee ççeevvrreessii

Mehmet Akif’’in babas›, aslen Rumeli- li olan ‹pekli Mehmet Tahir Efendi’dir.

Fatih Medresesi’nin önemli hocalar›n- dand›r. Zaman›n padiflah›n›n huzurunda ramazan ay›nda huzur derslerinde tefsir yapan say›l› âlimlerdendir. ‹lmi kadar irfa- n› da vard›r. Nakflî fleyhi Feyzullah Efen- di’den manevi e¤itim alm›flt›r.

Bilgisi, irfan› ne kadar yüksekse bunla- ra ba¤l› olarak dinî yaflant›s› ve dindar flahsiyeti de ayn› flekildedir. Bir ahlâk abi- desidir. Dürüst, çal›flkan, erdemli, haysi- yetli, özü sözüne uygun, mert, yi¤it bir insand›r. Talebesi ‹bnülemin Mahmut Kemal’in ifadesiyle: “Salih, fâd›l, vefî, sa- hî, alicenap, mürüvvetkar, müstakim bir üstad-› kamildir.”

Temizli¤e çok dikkat edip önem ver- mektedir. Hatta bu yüzden ad› Temiz Tahir Efendi’ye ç›km›flt›r. fi›k giyinen, ça- l›flkan ve hayat disiplini olan bir insand›r.

O¤lunun e¤itimine daha küçük yafllar›n- dan itibaren çok önem vermifl, ona okula bafllamadan önce gerekli bütün bilgileri ö¤retmifl ve bu ö¤reticili¤i vefat›na kadar devam ettirmifltir. Bu yüzden Akif, baba- s›ndan bahsederken: “O, benim hem ba- bam hem hocamd›. Ne biliyorsam ken- dinden ö¤rendim.” demektedir.

Mehmet Tahir Efendi, o¤lunu zaman›

geldi¤inde önce mahalle mektebine ar- d›ndan ortaokul ve liseye göndererek tah- silini tamamlat›r. Bir yandan da belirli bir program dâhilinde ona dini dersleri verir ve Arapçay› ö¤retir.

Tahir Efendi, çocuklar›n›n sadece e¤i- timleriyle de¤il her fleyleriyle yak›ndan il- gilidir. (Ailenin Akif’ten sonra Nuriye ad›nda bir de k›z çocuklar› olmufltur.) Onlar› her sabah erkenden kald›r›p banyo yapt›r›p elbiselerini giydirip kahvalt›lar›n›

yapt›rarak okullar›na haz›rlayan müflfik bir babad›r. Onlara mükemmel bir terbi- yeci olarak davran›r. Terbiye meselesinde daya¤a, fliddete asla yer vermez. Ama daima disiplinli hareket eder.

A

Annnneessii E Em miinnee fifieerriiffee H Haann››m m

Mehmet Akif’in annesi aslen Buharal›

olup sonradan Tokat’a yerleflmifl bir aile- nin k›z› olan müstesna bir han›md›r. Da- mad› Ömer R›za Do¤rul’un ifadesiyle:

“Tam manas›yla, ‹slâm Türk kad›n› idi.

Sa¤lam seviyeli, anlay›fll›, tecrübeli ve ile- ri görüfllü bir kad›nd›. ‹tikad› bütün bir

M E H M E T A K F E R S O Y

“Tam manas›yla, ‹slâm Türk ka- d›n› idi. Sa¤lam seviyeli, anlay›fll›, tecrübeli ve ileri görüfllü bir kad›n- d›. ‹tikad› bütün bir Müslüman’d›.

Befl vakit namaz›n› ihmal etmez,

ibadetlerinden haz duyar, inançla-

r›n› yaflar, feragat ruhunu canlan-

d›r›r, iyilik etmekten bahtiyarl›k du-

yar, ince duygulu ve yüksek ruhlu

bir kad›nd›r.”

(18)

Müslüman’d›. Befl vakit namaz›n› ihmal etmez, ibadetlerinden haz duyar, inançla- r›n› yaflar, feragat ruhunu canland›r›r, iyi- lik etmekten bahtiyarl›k duyar, ince duy- gulu ve yüksek ruhlu bir kad›nd›r.”

Akif de annesini “ibadete düflkün, za- hide bir kad›n” olarak tarif etmektedir.

Bu inançlar›nda son derece samimi, ihlâs- l› kad›n›n yani annenin de Akif üzerinde- ki tesiri çok büyüktür. Çok dindar bir ka- d›n olan Emine fierife Han›m, çocu¤una kazand›rd›¤› hassasiyetlerle muhtemelen onun flairli¤i üzerinde de etkili olmufltur.

O da kocas› gibi çocuklar›n›n her fleyi ile yak›ndan ilgilenen bir insand›r. Üstelik sadece o¤lunun manevî, ahlâkî ve dünye- vî ihtiyaçlar›yla ilgilenmekle yetinmemifl, onun bedenî geliflmesine, hatta d›fl görü- nüflüne bile çok dikkat etmifltir.

E Evvlleerrii

Mehmet Akif, böyle güzide iki insan›n evlad› olarak 26 Aral›k 1873’te ‹stan- bul’da do¤du. Buras›, Mithat Cemal’in ifadesiyle: “Kur’anl› evdir. ‹çindekilerin befl vakit namazlar›n› kazaya b›rakmad›k- lar›, tavanlar› secdeyle kubbeleflen bir ev- dir.” Huzur ve sevgi doludur. Kar› koca aras›nda anlaflmazl›k ve tart›flma yoktur.

‹flte Akif’in en büyük bahtiyarl›¤› böyle bir evde böyle güzide iki insan›n evlad›

olarak sevgi dolu bir ortamda yetiflmesi- dir. Zira onun bedenen ve ruhen sa¤l›kl›

ve mutlu flekilde büyümesi bu evin sonu- cudur. Nitekim bunun fark›nda olan Akif, bu evde yaflad›¤› mutlu zamanlar› sonra- dan flöyle nazmedecektir: “Çocuklu¤um- da, evet bahtiyâr idim cidden/Harîm-i âi- lenin fark› yoktu cennetten”

SSaarr››ggüüzzeell M Maahhaalllleessii

Mehmet Akif’in do¤du¤u Sar›güzel Mahallesi, Fatih semtindendir. Buras› ‹s- tanbul’un fakir ama mutlu insanlar›n›n yaflad›¤› bir mahalledir. Dinî ve millî de-

¤erlere içtenlikle ba¤l› insanlardan oluflan bu mahallenin insan iliflkileri ve inan›lan de¤erleri benimseme ve yaflama noktas›n- da Akif üzerinde tesiri çok büyüktür.

Bu mahallenin Akif’e bir etkisi de sporda olmufltur. Yine Mithat Cemal’in

“pehlivanl› mahalle” diye vasfetti¤i bu yerde devrin ünlü pehlivan› K›y›c› Os- man, Akif’i gürefle al›flt›r›r. Akif, uzun sü- re gürefle yak›n bir ilgi duyar. Sonradan yüzme, tafl atma gibi di¤er spor dallar›yla da ilgilenir. Denilebilir ki Akif’in sa¤lam karakterinin oluflmas›nda bu durum da çok etkili olmufltur. Mahallenin de¤erleri onun ruhî hayat›n› flekillendirirken bura- da ilgilenmeye bafllad›¤› sporla da bedenî sa¤l›¤›n› ve iradesini güçlendirecek al›fl- kanl›klar kazanm›flt›r.

Bu mahalle, Akif’in e¤itimi üzerinde de etkili olmufl bir muhittir. Zira burada bulunan Fatih Camii, Akif’in okul d›fl›n-

M E H M E T A K F E R S O Y

Bu mahalle, Akif’in e¤itimi üzerin-

de de etkili olmufl bir muhittir. Zira

burada bulunan Fatih Camii, Akif’in

okul d›fl›ndaki zamanlarda ikinci

e¤itim yuvas› olmufltur. Akif, camiyi

çok erken yafllarda tan›m›flt›r.

(19)

daki zamanlarda ikinci e¤itim yuvas› ol- mufltur. Akif, camiyi çok erken yafllarda tan›m›flt›r. Babas› onu daha yedi sekiz yafllar›nda iken bu camiye zaman zaman getirmektedir. Zaten evleri de camiye çok yak›nd›r. Befl vakit ezan sesi çocukluk günlerinden bu yana ruhuna ifllemifltir.

‹flte bu cami ortam›nda ortaokul y›lla- r›nda bir taraftan babas›ndan Arapça dersleri al›rken bir taraftan da bu camide Farsça dersleri veren, Gülistan ve Mesne- vi okutan Esad Dede’den Farsça dersi, Hoca Halis Efendi’den Arapça dersi al- maktad›r. Yine namazlar›n› bu camide k›l- maktad›r, dolay›s›yla dinî flahsiyetinin oluflumunda bu mahallenin ve caminin etkisi büyüktür.

Akif’in yaflad›¤› çevredeki komflular›

da dinî ve ahlakî de¤erlere ba¤l› insanlar- d›r. Dolay›s›yla Akif’in arkadafl çevresi de

bu tür ailelerin çocuklar›ndan oluflmufl- tur. Yine evlerine gelip gidenler de baba- s›n›n konumuna uygun olarak o devrin kültürlü, bilgili insanlar›d›r. Bunlar genel- likle Fatih Camii’nde görevli hocalar ve medresede görevli müderrislerdir.

““R Raassaatthhaanneellii m meekktteepp””

Akif, önce gelene¤e uyularak 4 yafl›n- da, dinî e¤itim veren Fatih’teki Emir Bu- harî mahalle mektebine gönderilir. ‹ki y›l kadar burada okuduktan sonra, Fatih il- kokuluna geçer. Buradaki e¤itimine ilave olarak evde babas›ndan Arapça dersleri al›r.

Ard›ndan Fatih Ortaokulu’na gider.

‹lk edebî ilgileri burada bafllar. Devrine göre çok nitelikli hocalar›n bulundu¤u bir mekteptir buras›. Onun bu okuldaki hocalar›ndan Türkçe hocas› Hersekli Kadrî Efendi’nin Akif’e lisan sevgisi ve flahsiyet yönünden çok etkisi olmufltur.

Akif, hürriyetçi tutumunu büyük ölçüde bu hocaya borçludur. Çünkü bu zat Ab- dülhamid devrinin hürriyetperver flahsi- yetlerindendir. Akif, hemen her bak›m- dan bu hocay› kendisine örnek alm›flt›r.

Yine bu dönemde de babas› o¤lunun ö¤- renimine katk› yapmay› sürdürür ve ilko- kulda bafllad›klar› Arapça derslerine bu dönemde de devam ederler. Bu arada edebiyata da ilgisi artan Akif, bir taraftan Kur’an h›fz›na çal›fl›r, babas›n›n çevresin- deki hocalardan Arapça ve Farsça dersleri de al›rken bir yandan da Leyla ile Mec- nun, Haf›z divan›, Gülistan gibi flark›n klasik edebi eserlerini okumaya bafllar.

M E H M E T A K F E R S O Y

Halkal› Baytar Mektebi’nde Talebe iken

(20)

‹flte tam bu s›rada yani ortaokul tahsi- li bittikten sonra Akif’in hangi okula gi- dece¤i ailede ufak bir tart›flma konusu olur. Annesi o¤lunun bir din adam› ola- rak yetiflmesi için medreseye gitmesini is- temektedir. Babas› ise medreseye de¤il mektebe gitmesine taraftard›r. Neticede annesi, dinî bilgilerin medrese hocas› olan baba taraf›ndan yeterince verilece¤ine ka- nat ederek bu tercihe sayg› duyar. Akif böylece Mülkiye idadisine yani lise tahsi- line bafllar. Burada flunu da belirtmek la- z›md›r ki Tahir Efendi o¤lunu mektep ve meslek seçiminde özgür b›rak›r. Yani kendi tercihini o¤luna zorla kabul ettir- memifl, ikisinin de arzusu ayn› istikamette olmufltur.

Akif, çok iyi bir ö¤rencilik devresi ge- çirirken babas› ölür. Ailenin düfltü¤ü maddî s›k›nt› yüzünden o y›l yeni kurulan Baytar mektebine geçer. Bu okulda en çok tesirinde kald›¤› hoca ise o y›l Pa- ris’ten Türkiye’ye dönen Doktor R›fat Hüsameddin’dir. Akif’in fen ilimlerine daha fazla ilgi duymas› bu hocayla daha da ço¤alm›flt›r. Bu hocan›n Akif üzerin- deki tesiri o kadar büyüktür ki Mithat Ce- mal: “Bir mektep bazen bir hocad›r. ‹n- san bazen bir mektepten de¤il bir mual- limden ç›k›yor. Akif de bu Rifat Hüsa- meddin’den ç›kt›.” der.

Akif, Baytarl›k e¤itimi s›ras›nda çocuk- lu¤undan gelen lisan sevgisi sebebiyle Frans›zcas›n› ilerletmek için yine özel e¤i- timi sürdürür. Kamil isimli birisinden ge- celeri Frans›zca dersleri al›r. Bununla da yetinmez ayn› hassasiyeti küçük yafllar›n- da bafllad›¤› Arapça ve Kur’an e¤itiminde de gösterir ve Tabhane Medresesi’nde ‹s-

keçeli Haf›z ‹sa Efendi’den Kur’an’› h›fz etmeye ve Arapça ö¤renimini ilerletmeye devam eder. Akif, buradaki dört y›ll›k e¤i- timini baflar›yla tamamlay›p birincilikle mezun olur. Veteriner olarak hayata at›l›r.

Okul çevresi, Akif’i yetifltiren üçüncü önemli çevredir. Burada hem fen ilimleri- ni iyi bilen hem de dindar olan hocalar- dan ders alm›flt›r. Dolay›s›yla o din ve ilim çat›flmas›na asla düflmemifltir. Gündüz la- boratuarda gece ise yine Kur’an okunan, ilmî, fikrî ve edebî sohbetlerin yap›ld›¤› o mesut evindedir.

Ald›¤› e¤itim onu belli bir ilim dal›nda s›n›rlamaz. Bir taraftan ilmî, fennî bulufl- larla ilgilenirken öte yandan fliirler yazar.

Pasteur’la Fuzuli onun için ayn› derecede ilgi uyand›ran isimlerdir. Böylece Akif, bir taraftan devrin en ünlü veterineri olurken di¤er yandan da en büyük flairi olur. Yi- ne dinî ilimlerle ilgisini devam ettirir.

Baytar olup hayata at›ld›ktan sonra da hem dinî hem de edebî bilgilerini daha da derinlefltirecek çal›flmalar›n içine girer.

Yaz›m›z›n bafl›nda da belirtti¤imiz gibi Mehmet Akif’i, böyle bir güzide insan›, bu örnek flahsiyeti yine Mithat Cemal’in ifadesiyle iflte bu üç mekan yetifltirmifltir:

“Kur’anl› ev, pehlivanl› mahalle, müspet ilimli mektep.”

K

Kaayynnaakkllaarr

Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif Ersoy, Türkiye ‹fl Ban- kas› Yay›nlar›, Ankara 1990

Orhan Okay, Mehmet Akif, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 1989 Abdülvahit ‹mamo¤lu, Mehmet Akif, Ravza Yay›nlar›, ‹stan- bul (tarihsiz)

‹smail Hakk› fiengüler, Mehmet Akif Külliyat›, ‹stanbul, 1992

Sezai Karakoç, Mehmet Akif, Dirilifl Yay›nlar›, ‹stanbul 1979

M E H M E T A K F E R S O Y

(21)

Bir sanatç›n›n sanatkârl›¤›n›n yan›nda olaylar› alg›lay›fl flekli, hayat› yorumlay›fl›, duyarl›l›¤›, aile çevresi, kederi ve sevinci de bir noktada sanat› ve sanatç›l›¤› için önem arz etmektedir. Sanatç›n›n kiflili¤i ve yaflad›klar›, eseri anlamam›za kap› ara- layacak ipuçlar›n› da içinde bar›nd›r›r. Sa- natç›, eserini olufltururken biraz da kendi dünyas›n› flekillendirir onda. Sanat eseri- nin okura dönük yüzü yan›nda sanatç›ya

bakan taraflar› da vard›r. Zira sanatç› da sonuçta tüm insanlar gibi bir hayat sür- mektedir. Sanatç›n›n da flahsî bir dünyas›

ve bu dünyan›n flekillendirdi¤i edebî bir kiflili¤i vard›r. Bu noktada, san›lan›n aksi- ne tan›d›¤›m›z›, bildi¤imizi sand›¤›m›z nice flair ve yazar› tan›man›n çok uza¤›n- da durmaktay›z.

‹stiklal Marfl› flairimiz Mehmet Akif de hakk›nda çokça yaz›l›p konufluldu¤u için

Bir Aile Reisi Olarak Mehmet Akif

Okan Koç

Akif ve O¤ullar›: Emin (sa¤da); Tahir (solda)

(22)

herkesin tan›d›¤›n› bildi¤ini sand›¤› sa- natkârlar›m›zdand›r. Akif’e dair yaz›lan yaz›larda, onun sanatç› yönü ve flairli¤i yan›nda insanî özelliklerine de bolca gön- dermeler yap›lm›fl, Safahat, yaln›zca bir fli- ir kitab› olarak de¤il, flairin idealizmini or- taya koydu¤u bir metin olarak okunmufl ve de¤erlendirilmifltir. Akif’in flahsiyeti ve bu flahsiyetin çevreledi¤i Akif portreleri de zihnimizin derinliklerinde kendince bir yer edinmifltir. Üzerinde bolca yaz›l- mas›na ra¤men Akif’in baz› yönleri ger- çek anlam›yla tan›namam›flt›r. Zira yaz›- lanlar, ço¤unlukla ayn› fleyin tekrar› mahi- yetindedir. Böyle olunca da bilindi¤i san›- lan ama yeterince bilinmeyen bir Akif durmaktad›r karfl›m›zda.

Bilindi¤i gibi, Akif’in fliirleri konu iti- bariyle içtimaî ve dinîdir. O, genel itiba- riyle fliirlerinde Türk halk›n›n ve ‹slam âleminin meselelerini ele al›r. Kendi der- dini, flahsî duygular›n› fliirlerine konu et- mez. Bu ba¤lamda Akif’in kiflisel hayat›, iliflkileri ve özellikle ailesi eserlerine yans›- maz. Onun aileye bak›fl›n› ve kendi aile çevresinde ortaya koydu¤u tutum ve dav- ran›fllar›n› görebilmek, analiz edebilmek için ‘’Hay›r, hayâl ile yoktur benim al›fl veriflim./‹nan ki her ne demiflsem görüp de söylemiflim.’’ dedi¤i ‘‘Safahat’’1 kadar hatta belki de daha fazla, yak›n çevresinin onun hakk›ndaki hat›ralar›yla bizzat ken- disi taraf›ndan kaleme al›nan mektuplar›- na2bakmak gerekecektir.

Akif’e dair birtak›m özellikleri Safa- hat’ta görmek mümkündür. ‘‘Safahat’’, Akif’le, onun seciyesiyle bütünleflmifltir.

Akif’in bir idealizm ortaya koydu¤u Safa- hat’a dair yap›lan de¤erlendirmelerde, fla- irle bütünleflmifl bir Safahat’tan bahsedil- di¤i görülmektedir.3Akif, eseriyle bütün- leflmifl bir flahsiyettir. Bu yüzden Akif’in baz› özelliklerinin yak›ndan bilinmesinin daha bir anlam kazand›¤›n› düflünüyoruz.

Safahat’a bakt›¤›m›zda, onun aile kav- ram›ndan ve aile çevresinden bahsetti¤ini görmekteyiz. Akif, Safahat’ta aileyi, mut- lulu¤un tamamlay›c›s› olarak tasvir eder.

Hayat- aile isminde bir maîflet var ; Saâdet ancak odur… dense hangimiz anlar?

Hayât- âile dünyâda en safâl› hayât, Fakat o âlemi bizler tan›r m›y›z? Heyhât!’’

Sabahleyin dolafl›p bir kazanca hizmetle;

Evinde akflam otursan Kemâl- i izzetle;

Kar›n çocuklar›n annen baban kimin varsa, Dolaflsalar seni kat kat bu hâleler sarsa;

Sarây-› cenneti yurdunda görsen olmaz m›?

‹çinde his tafl›yan kalb için bu zevk az m›?4

Akif’in, Safahat’ta zaman zaman baflta ba- bas› olmak üzere aile fertlerinden bahset- ti¤i görülmektedir.

Sekiz yafl›nda kadard›m. Babam gelir: ‘Bu gece, Sizinle camie gitsek çocuklar erkence.

Giderseniz gelin amma namazda uslu durun;

Meram›n›z yaramazl›ksa iflte ev, oturun!’

Deyip al›rd› benimle kardeflimi5

fiair, “Selma” isimli manzumede, öl- mek üzere olan dört yafl›ndaki ye¤eni Sel- ma’n›n durumunu anlat›rken annesini de konuflturur.

Sar›ld› boynuma annem, girince ben içeri Diyordu a¤layarak: Görme Akif’im çocu¤u!

Senin de¤il yedi kat ellerin yanar ci¤eri, Ölüm döflekleri üzerinde görse yavrucu¤u…6

Akif’in yetiflmesinde, babas›n›n etkisi

M E H M E T A K F E R S O Y

(23)

çok büyüktür. Babas› Tahir Efendi’nin, o¤lu Akif baflta olmak üzere çocuklar›yla çok yak›ndan ilgilendi¤i bilinmektedir.

Akif, her f›rsatta babas›n› minnetle anm›fl- t›r. Babas› için bir fliire düfltü¤ü dipnotta:

‘‘Babam Fatih müderrislerinden ‹pekli Tahir Efendi merhumdur ki benim hem babam hem hocamd›r. Ne biliyorsam kendisinden ö¤rendim. fii’rin daha iyi an- lafl›lmas›na, merhumun da rahmetle an›l- mas›na vesile olur, diye flu hafliyeyi yaz- maya mecbur oldum.’’7 diyerek babas›n›

anmadan geçemez.

Yine Safahat’ta, Akif’in efline ve çocuk- lar›na dair izler bulmam›z da mümkün- dür. Birinci Safahat’ta ‘‘Bebek yahut hakk-› karar’’ manzumesinde: ‘‘Bizim Cemîle Ferîde’yle bir sabah gelerek, /‘Unutma beybaba, akflam birer hotozlu bebek,/getir, kuzum…’ dediler. Ben de k›zlar›n keyfi k›r›lmas›n diye reddetme- dim flu teklifi.’’ diye bahsedilen Cemile ve Feride, Akif’in k›zlar›ndan baflkas› de¤il- dir.

Akif’in, ailesinin sorumlulu¤unu yük- lenmesi, babas› Tahir Efendi’nin ölümü üzerine on befl yafl›nda iken bafllar. Tahir Efendi’nin ölümüyle her bak›mdan zor günler geçiren aile, ayn› y›l Fatih yang›- n›nda Sar›güzel’deki evlerinin de yanma- s›yla tamamen zorda kal›r. Annesi ve k›z kardefliyle çaresiz kalan Akif, erken yaflta ailenin tüm yükünü omuzlar›nda hisset- mifltir.

Bu sorumluluk duygusunun sonucu olarak Akif’, annesine ve k›z kardefline bakmak gayesiyle, mesle¤ine ve f›trat›na

hiç uygun olmasa da Mülkiye’nin yüksek k›sm›ndan kayd›n› sildirerek, Halkal› Bay- tar Mektebi’ne gitmeye karar verir.8Bura- dan birincilikle mezun olur.

1 Eylül 1898’te, yirmi befl yafl›nda iken ‹smet Han›m’la evlenen Akif’in evli- li¤inden alt› çocu¤u olur. Bu çocuklar›n üç tanesi k›z, üç tanesi erkektir. Bunlar s›- ras›yla: Cemile, Feride, Suad, ‹brahim Naim, Emin ve Tahir’dir. Dördüncü ço- cu¤u ‹brahim Naim, bir buçuk yafl›nda iken vefat etmifltir. Akif, Naim için ‘‘ba- kiyye-i selef ’’ dermifl ve ‘en çok kimi se- verdin?’ sorusuna ‘Naim’ diye karfl›l›k ve- rirmifl.

Akif, yaln›zca kendi çocuklar›yla ilgi- lenmemekte, birini yetifltirmifl olmaktan da son derece mutlu olmaktad›r. O, Mit- hat Cemal Kuntay’›n deyifliyle ‘‘Adam arayan adam’’d›r. Bildi¤ini her gence ö¤- retmek istiyor, bunu da büyük bir arzuy- la yap›yor. Safahat’ta da bolca bahsedilen As›m (As›m fiakir) isminde bir genci tan›r ve onun e¤itimiyle son derece yak›ndan ilgilenir. Onun Frans›zca ö¤renmesi için büyük çaba gösterir. M›s›r’da iken bile onunla meflgul olmaktan geri durmayan Akif, devaml› surette mektuplar vas›tas›y- la ona telkinlerde bulunur. ‘‘Aman Fran- s›zcay› b›rakma… Her mümkünü bildiri¤

et de flu lisan› lüzumu kadar ö¤ren…’’9

‘‘…Frans›zcadan bu mektubunda bahset- miyorsun, sak›n icazetname alm›fl olma- yas›n? Ben gelinceye kadar bari devam et ki alt taraf›n› birlikte ikmal edelim…’’10

As›m’› dil ö¤renmeye teflvik etmek ga- yesiyle kendi ö¤renme tarz›n› dahi kü-

M E H M E T A K F E R S O Y

(24)

çümsemifltir: ‘‘Ben meflhur olan Arap- çamla, Acemcemle, Frans›zcamla ne M›- s›r’ da ifl görebilirim, ne Tahran’da yahut Paris’te!’’11

Akif’in, kendi çocuklar›ndan baflka bü- yük bir fedakarl›k göstererek sorumlulu-

¤unu üstlendi¤i üç çocuk daha vard›r:

‘‘Mektep arkadafl›n›n çocuklar›.’’ Baytar Mektebi’ndeyken s›n›f arkadafl› Hasan Efendi’yle (Baytar müfettifli Hasan Tah- sin) birbirlerine söz verirler. fiayet, ileride çocuk sahibi olurlarsa ölenin çocuklar›na kalan bakacakt›r. Aradan y›llar geçtikten sonra Hasan Efendi ölür, geriye üç çocu-

¤u kal›r. Akif bu üç çocu¤a o günlerde ifl- siz olmas›na ra¤men tereddütsüz sahip ç›- kar. (Ziraat Nezareti’ndeki memuriyetin- den kendisiyle ilgisi bulunmayan bir hak- s›zl›¤a tepki göstererek istifa etmifltir.) Evinin hali de içler ac›s› bir durumdad›r.

Mithat Cemal diyor ki: ‘‘Bir cuma, Akif’in evinde sekiz çocuk buldum. Teker teker çok sevimli olan çocuklar bir araya gelince ne manzara al›rlar, malumdur.

Evde sekiz kiflilik bir k›yamet kopuyordu.

Akif’in befl çocu¤una kat›lan bu üç çocu-

¤un komfludan gelmifl ufak misafirler ol- du¤unu zannettim ve ertesi cuma bu ço- cuk gürültüsüyle art›k karfl›laflmam san- d›m.’’12

Mithat Cemal, her cuma evde bu ço- cuklar› görünce dayanamaz sorar ve Akif’ten: ‘‘Misafir çocuklar› de¤il, benim çocuklar›m.’’ cevab›n› al›r. Eflref Edib’in13 aktard›¤›na göre Akif, Hasan Tahsin’den kendisine emanet kalan bu üç çocu¤a (Cevdet, Süheyla, Bedia) büyük ilgi gös- termifltir. ‘‘Üstat bunlar› evine alm›fl, ba¤r›na basm›fl, evlatlar›ndan çok, onlar›n tahsil ve terbiyelerine itina etmifl. Onlar›

flefkatle, re’fetle, ihtimamla büyütmüfl, onlara öyle amcal›k etmifl ki bir dakika ol- sun öksüzlük, yetimlik ac›s›n› duyurma- m›fl…’’14

Yine Eflref Edib’in aktard›¤›na göre bu çocuklardan Cevdet’e büyük umutlar ba¤layan Akif, Cevdet’in Baytar Mekte- bi’nin ikinci s›n›f›nda iken vefat etmesi üzerine: ‘‘…O bize çok yaz›lar yazacakt›.

O çocuk, âlemi ‹slam’a çok hizmetlerde bulunacakt›. Babas› on sene evvel rahme- ti rahmana irtihal ederken o¤lunu bana emanet etmiflti. Onun için bu çocu¤un ne büyük bir sebat ile çal›flt›¤›n› gözümle görüyor, birkaç sene sonra nas›l yüksek bir ihataya malik olaca¤›n› da pek emin olarak tahmin ediyordum. Heyhat! Vakit- siz bir ölüm çocu¤un o kadar emeklerini, benim de o kadar ümitlerimi tarumar et- ti.’’15 Sözleriyle derin üzüntüsünü ortaya koymufltur. Süheyla ise darülfünunu bi- tirmifltir.

M E H M E T A K F E R S O Y

fiayet, ileride çocuk sahibi olurlarsa ölenin çocuklar›na kalan baka-

cakt›r. Aradan y›llar geçtikten sonra Hasan Efendi ölür, geriye üç ço-

cu¤u kal›r. Akif bu üç çocu¤a o günlerde iflsiz olmas›na ra¤men tered-

dütsüz sahip ç›kar.

(25)

Akif, k›zlar›yla da son derece yak›ndan ilgilidir, k›zlar›n›n iyi bir evlilik yapmalar›

için onlara bir bak›ma rehberlik etmifltir.

K›z› Cemile Han›m’› M›s›r seyahati s›ra- s›nda tan›d›¤› gazeteci Ömer R›za (Do¤- rul) ile evlendirir. fiair Eflref Edib’e yazd›-

¤› 25 Eylül 1930 tarihli mektupta k›zla- r›ndan ve onlar›n efllerinden bahsetmek- tedir.

‘‘Milas’taki üçüncü k›z›md›r. Zevci baytar yüzbafl›lar›ndan Ahmet Ali isminde bir gençtir. Kar› koca birbirlerinden çok memnunlar. Damad›m›n sîret ve sülûku da beni memnun ediyor. Erkek yap›l›, er- kek tabiatl› bir adam. Fatma Ferdâ ismin- de bir de k›zlar› var. Güzel güzel geçin- medeler. Hamdolsun o cihetten bahtiya- r›m. Büyük k›z›m›n kocas› kalemiyle geçi- nir. Ad› Ömer R›za’d›r. Belki bu isme afli- na ç›kars›n›z. ‹kinci damad›m ise Ford müessesesinde oldukça mühim bir vazife sahibidir. Allah’a flükür flimdiki halde k›z- lar›m›n üçü de mesutturlar.’’16

1925 y›l›nda M›s›r’a giden Akif’in, ar- kadafl› Fuat fiemsi ‹nan’a17çeflitli vesileler- le yazm›fl oldu¤u mektuplarda, çocukla- r›ndan uzakta kalmas›n›n s›k›nt›s›n› yafla- d›¤› görülmektedir. ‘‘‹ki gözüm Fuad, bi- zim Emin çok haylazl›k ediyormufl; mü- davim bulundu¤u Üsküdar Sultani- si’nden savuflup çarfl›larda, pazarlarda do- lafl›yormufl. Annesi: ‘Ben bafla ç›kam›yo- rum.’ diyor. Dünden beri kafam altüst ol- du. Art›k mektebe kadar giderek derece-i devam› hakk›nda tahkikat icra edersin;

sonra bizim eve de u¤rayarak validesiyle konuflursun…’’

Akif’in M›s›r’da bulundu¤u süre zar- f›nda özellikle o¤lu Emin’in gidiflat›ndan hiç memnun olmad›¤›, bu yüzden de mektuplar›nda s›k s›k bu konuya temas etmek durumunda oldu¤u görülüyor.

10 fiubat 1927 tarihli mektuptan Emin’in M›s›r’da babas›n›n yan›nda oldu-

¤u anlafl›lmaktad›r. Akif Emin’i yan›na al- d›ktan sonra biraz rahatlam›flt›r. Efli ‹smet Han›m’›n rahats›zl›¤› baflta olmak üzere çeflitli sebeplerden çocuklar üzerinde et- kili olamad›¤›n› hisseden flair, bu duru- mun fark›ndad›r. Fuat fiemsi’ye: ‘‘Tahir için validesine yazd›m. Hiç kar›flmayacak tamam›yla sana b›rakacak. Emin’i buraya getirdi¤imden o kadar memnunum. O kadar do¤ru ifl gördü¤üme kani’im ki sor- ma!’’ diye yazar.

Akif, M›s›r’da maddî olarak birtak›m s›k›nt›lar yaflamaktad›r. Buna ra¤men 25 fiubat 1927 tarihli mektubundan Akif’in ailesine bir miktar para gönderdi¤i ve bu paran›n efline verilmesini istedi¤i görül- mektedir.

Akif’in M›s›r’dan mektup yazd›¤› kifli- lerden biri de Mahir ‹z’dir.18Bu mektup- larda Akif, aile hayat›ndan çok bahsetme- mekle beraber, bir dertleflme ihtiyac›nda oldu¤u da görülmektedir.

Mahir ‹z’e yazm›fl oldu¤u 1 Eylül 1928 tarihli mektuptan flairin, eflini de M›s›r’a götürdü¤ü anlafl›lmaktad›r.

Akif, M›s›r’dan k›z› Suad’a ve damad›

Ahmed Bey’e de alt› adet mektup yazm›fl- t›r.19Bu mektuplarda, flairin samimi ve iç- ten oldu¤u görülüyor. Mektuplar›n baba-

M E H M E T A K F E R S O Y

Referanslar

Benzer Belgeler

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, lisans eğitimi veren 6 fakülte ve 6 yüksekokul, ön lisans eğitimi veren 10 meslek yüksekokulu, lisansüstü eğitim veren 4 enstitü,

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Burdur milletvekili olarak katılan Mehmet Akif, milletvekili olduktan sonra da Milli Mücadele içerisindeki hizmetlerine devam etmiştir..

İlk olarak 2003 yı- lındaki Irak savaşına karşı çıktı; sonra 2010 yı- lındaki Gazze Filosu uluslararası sularda, do- kuz Türk’ün öldürülmesiyle

Kayseri Üniversitesi “Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı ”İllüstrasyon yarışması, 2021 yılı İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif ERSOY’ u Anma Günü

§ MAKÜ İstiklal Yerleşkesi Eğitim Fakülteleri ile Dekanlık Binası ve Çevre Düzenlemesi Yapım İşi ihalesi 21.11.2013 tarihinde yapılmış ve sözleşmesi 22.01.2014

Ayşe Begüm Onbaşı da daha önce kazandığı Dünya Şampiyonluğu’nun yanına Avrupa altın madalya- sını da ekledi.. Ayşe Begüm, finalde mindere ilk

Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum kendine sen de yiğit er dedir

Seven hun­ dred and twenty-four poem s were submitted in the competition organised fo r this march, and the one by the poet, Mehmet A k if Ersoy was adopted unanimously by