• Sonuç bulunamadı

Mehmet Akif Ersoy-Ordunun Duası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Mehmet Akif Ersoy-Ordunun Duası"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mehmet Akif Ersoy-Ordunun Duası

Yılmam ölümden, yaradan, askerim;

Orduma, “Gâzî” dedi Peygamberim.

Bir dileğim var, ölürüm isterim:

Yurduma tek düşman ayak basmasın!

Âmin! desin hep birden yiğitler, “Allâhu ekber!” gökten şehidler.

Âmin! Âmin! Allâhu Ekber!

Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...

Müslümanız, Hakk’a tapan Müslüman.

Putları Allah tanıyanlar, aman, Mescidimin boynuna çan asmasın.

Âmin! desin hep birden yiğitler, “Allâhu ekber!” gökten şehidler.

Âmin! Âmin! Allâhu Ekber!

Millet için etti mi ordum sefer, Kükremiş aslan kesilir her nefer.

Döktüğü kandan göğe vursun zafer, Toprağa bir damlası boş akmasın.

Âmin! desin hep birden yiğitler, “Allâhu ekber!” gökten şehidler.

Âmin! Âmin! Allâhu Ekber!

Ey Ulu Peygamberimiz nerdesin?

Dinle minâremde öten gür sesin!

Gel, bana yâr ol ki cihan titresin, Kimse dönüp süngüme yan bakmasın.

Âmin! desin hep birden yiğitler, “Allâhu ekber!” gökten şehidler.

Âmin! Âmin! Allâhu Ekber!

(Millî Mücâdele Yılları, 1921-1922)

(2)

Mehmet Emin Yurdakul – Ya Gazi Ol Ya Şehit Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum Türk evladı odur ki yurdu olan toprağı Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan Hiçbir yere astırtmaz

Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum köyüne, nişanlına veda et Sabanını tarlanı her şeyini feda et O silaha sarıl ki böyle günde bir erkek Bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz Bunu tutan bir bilek köleliğin

Uğursuz zincirine uzanmaz

Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum kendine sen de yiğit er dedir Büyüdüğün gaziler ocağına can getir O cenkleri kazan ki senin büyük Türk adın Yedi iklim dört bucak içerisine ün salsın Beş yüz yıllık ecdadın kabirlerde titreyen Kemikleri öç alsın

Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum bugün de dertli ninen ağlasın Ayrılığın oduyla yüreğini dağlasın

O yaşları saçsın ki senin aslan göğsünde Benim kanlı gözyaşım düşman için kin olsun Kara yerin yüzünde ayağının bastığı

Dağlar beller leş olsun

(3)

Mehmet Emin Yurdakul- Cenge Giderken

Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur Sinem, özüm ateş ile doludur

İnsan olan vatanının kuludur Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

Bu topraklar ecdâdımın ocağı Evim köyüm hep bu yurdun bucağı İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!

Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

Yaradanın kitabını kaldırtmam Osmancığın bayrağını aldırtmam Düşmanımı vatanıma saldırtmam Tanrı evi viran olmaz giderim.

Tanrım şâhid duracağım sözümde Milletimin sevgileri özümde

Vatanımdan başka şey yok gözümde Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

Ak gömlekle gözyaşımı silerim Kara taşla bıçağımı bilerim Vatanımçün yücelikler dilerim Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

(4)

Ziya Gökalp- Asker Duası Elimde tüfenk, gönlümde iman, Dileğim iki: Din ile vatan...

Ocağım ordu, büyüğüm Sultan, Sultan'a imdâd eyle Yârabbi!

Ömrünü müzdâd eyle Yârabbi!

Yolumuz gaza, sonu şehâdet, Dinimiz ister sıdk ile hizmet, Anamız vatan, babamız millet, Vatanı ma'mur eyle Yârabbi!

Milleti mesrur eyle Yârabbi!

Sancağım tevhid, bayrağım hilâl, Birisi yeşil, ötekisi al,

İslâm'a acı, düşmandan öc al, İslâm'ı âbâd eyle Yârabbi!

Düşmanı berbâd eyle Yârabbi!

Kumandan, zabit, babalarımız.

Çavuş, onbaşı, ağalarımız.

Sıra ve saygı, yasalarımız.

Orduyu düzgün eyle Yârabbi!

Sancağı üstün eyle Yârabbi!

Cenk meydanında nice koç yiğid, Din ve yurd için oldular şehid, Ocağı tütsün, sönmesin ümid, Şehidi mahzun etme Yârabbi!

Soyunu zebun etme Yârabbi!

(5)

Orhan Şaik Gökyay- Bu Vatan Kimin

Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup kül olan ocaklarından, Şahlanıp köpüren ırmaklarından, Hudutlarda gaza bayraklarından Alnına ışıklar vuranlarındır.

Ardına bakmadan yollara düşen, Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan, Huduttan hududa yol bulup koşan, Cepheden cepheyi soranlarındır.

İleri atılıp sellercesine

Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine Şu kara toprağa girenlerindir.

Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı yakut olan bu vatan Can verme sırrına erenlerindir.

Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil, Bu sevgi bir kuru ifade değil, Sencileyin hasmı rüyada değil, Topun namlusundan görenlerindir.

(6)

Halit Fahri Ozansoy-Vatan Destanı

O kadar dolu ki toprağın şanla, Bir değil, sanki bin vatan gibisin.

Yüce dağlarına çöken dumanla Göklerde yazılı destan gibisin.

Hep böyle bulutlar içinde başın, Hilâli kucaklar her vatandaşın.

Geçse de asırlar, tazedir yaşın, O kadar leventsin, fidan gibisin.

Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan, Her dalın bir yay ki zümrüt okundan Müjdeler fısıldar Ergenekon'dan:

Bu sese gönülden hayran gibisin.

Ey bütün cihana bedel Türkeli, Açtığın cenklerin yoktur evveli.

Tarih bir nehir ki coşkundur seli.

Sen ona nisbetle, umman gibisin.

Bir yandan hep böyle taştın, köpürdün, Bir yandan cefalı bir ömür sürdün, Fakat ne derece ezildinse dün.

Şimdi gene tunçtan kalkan gibisin.

Bir insan nihayet kemikle ettir, Bu et, bu kemiğe can hürriyettir.

En büyük hürriyet Cumhuriyettir, Demek şimdi sen bir cihan gibisin.

Ey ana toprağı, ey Anadolu, Açıldı önünde terakki yolu.

Hamdolsun her yanın bereket dolu, Cennette bir yeşil meydan gibisin.

Yeni bir ay ördün al bayrağına, Girdin en sonunda irfan bağına, Medeni hayatın nur ırmağına Ezelden susamış ceylan gibisin.

(7)

Necip Fazıl KISAKÜREK- SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?

Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.

Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;

Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;

Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;

Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!

(8)

Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

(9)

Cahit Külebi- Yurdum

1917 senesinde

Topraklarında doğmuşum.

Anamdan emdiğim süt Çeşmenden tarlandan gelmiş.

Emmilerim hudutlarında Senin için döğüşürken ölmüşler.

Kalelerin burcunda Uçurtma uçurmuşum Çimmişim derelerinde.

Bir andız fidanı gibi büyümüşüm.

Topraklarının üstünde.

Koca koca kamyonlara binmişim.

Daha büyük şehirlerine Okumaya gitmişim.

Eşkiyalar yolumu kesmiş Alacak şey bulamamışlar.

Topraklarının üstünde

Top oynamış aşık olmuş düşünmüş Ahbap edinmişim.

Kederlendiğim günler olmuş Naçar dolaşmışım sokaklarında Sevinçli günlerim olmuş Başım havalarda gezmişim.

Bağrımı açıp ılgın ılgın Esen serin rüzgarlarına İlk defa kıyılarından Denizi seyretmişim.

Issız çorak ovalarında Günlerce yolculuk etmişim.

Ağladığım senin içindir Güldüğüm senin için Öpüp başıma koyduğum Ekmek gibisin

(10)

Hürriyet Kasidesi - Namık Kemal

(Besâlet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye) Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı Hükûmet'ten Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten Mûini zâlimin dünyâda erbâb-ı denâ'ettir

Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten Hemân bir feyz-i bâkî terkeder bir zevk-i fâniye Hayâtın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten Nedendir halkta tûl-i hayâta bunca rağbetler Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emânetten Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melâmetten Felekden intikâm almak demektir ehl-i idrake Edip tezyîd-i gayret müstefîd olmak nedâmetten Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millettde Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re'y-i ümmetten Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten Kazâ her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar Fütûr etme sakın milletdeki zâ'f u betâetten Değildir şîr-i der-zencîre töhmet acz-i akdâmı Felekte baht utansın bî-nâsib erbâb-ı himmetten Ziya dûr ise evc-i rif'âtinden ıztırârîdir

Hicâb etsün tabiat yerde kalmış kabiliyetten Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim Muhammerdir ser-â-pâ mâyemiz hûn-ı şehadetten

(11)

Biz ol âlî-himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim Cihân-girâne bir devlet çıkardık bir aşiretden Biz ol ulvî nihâdânız ki meydân-ı hamiyetde Bize hâk-i mezâr ehven gelir hâk-i mezelletten Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten Kemend-i can-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın Müreccahdır yine bin kerre zencîr-i esâretten Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler Ki ednâ zevki a'lâdır vezâretten sadâretden Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâze dönmüş kim Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten Müberrâyım recâ vü havfden, indimde âlîdir Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükûmetden Civân-merdân-ı milletle hazer gavgadan ey bidâd Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten Ne mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hürriyet Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sîr-i sikletden Ne efsûnkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme Cemâlin tâ ebed dür olmasın enzâr-ı ümmetden Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye's ü mihnetden Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden

(12)

Namık Kemal – Vatan Şarkısı Amalimiz afkarımız ikbal-i vatandır Ser-haddimize kal'e bizim hâk-i bedendir Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda Can kokusu geçmez ovamızda dağımızda Her gûşede bir şîr yatar toprağımızda Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz Osmanlı adı her duyana lerze-resândır Ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihandır Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın Cennet kapısı can veren ihvâna açılsın Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın Gavgaada şehadetle bütün kâm alırız biz Osmanlılarız can veririz nâm alırız biz

(13)

Abdurrahim Karakoç- Vatan ve Biz Uludağ, Erciyes, Ağrı, Süphan’a İnersen-çıkarsan, bu vatan senin.

Sivas’tan Hatay’a, Ağrı’dan Van’a Şefkatle bakarsan, bu vatan senin.

İmzan varsa tarihinde dününde Set oldunsa düşmanların önünde Milleti kahreden acı gününde Gözyaşı dökersen, bu vatan senin.

Sütü bozuklar zamanla el olur Her kavgada yiğitlere gel olur Yanan yüreklere ırmak sel olur Çağlayıp akarsan, bu vatan senin.

Şura ıssız şura sapa demenden Susuz kıraç dere tepe demeden Keşan Kangal Dinar Hopa demeden Hasretlik çekersen, bu vatan senin.

Korudunsa kursun dahi yiyerek Sevmişsindir düşünerek duyarak Çıplak yerler yeşillensin diyerek Bir fidan dikersen, bu vatan senin.

Öp kokla dağların her çiçeğini Ve sonra ıhlamur nar çiçeğini Madalya yerine kır çiçeğini

Göğsüne takarsan, bu vatan senin.

Slogana kanıp binme dolmuşa Ayırt eyle kim firavun, kim Musa Avrupa’ya bel bağlayan deyyusa Canını sıkarsan, bu vatan senin.

Dönme dolaplar ile ülfetin yoksa Çıkarcı putlara hürmetin yoksa Gam değil; makamın servetin yoksa Zilleti yıkarsan, bu vatan senin.

Yukarı katlara inanma sakın Nakışlı sözlere aldanma sakın Uyanma vaktidir kurtuluş yakın Nizama sokarsan, bu vatan senin.

Ne demek ikilik ne demek hizip Bazen itaatten; intikam cazip Karanlık zatları hizaya dizip İmiğin sökersen bu vatan senin.

(14)

Anadolu Türk’ün olduğu gibi Fatih’in Bizans’ı aldığı gibi Okların kalkanı deldiği gibi Bir ateş yakarsan, bu vatan senin.

Soylu bir akına çıkmak var yine Sarıl var gücünle din-i mübine İrfan tohumunu yurt zeminine Yılmadan ekersen, bu vatan senin.

(15)

Halide Nusret Zorlutuna-Bayrak Merasiminde

"Hazırol! " emri... Selam... Sonra yürekler çarpar;

Genç göğüsler kabarır, ruhları kaplar da bahar.

Şafak üstünde gülerken güzelim "nazlı hilal"

Yükselir bir heyecan dalgası... yüzler al al

"Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak, O benimdir, o benim milletimdir ancak! "

Her çocuk bir koca arslan "o benimdir! " derken, Ona can vermeğe hazır bir işaret etsen'

Her yürek aşkına tutkundur ezelden ebede:

Şu küçük yavru, bu genç kız, o beyaz saçlı dede.

Onun aşkıyla erir kalbleri örten kara yas;

Bu kızıl gül dedemizden, atamızdan miras.

Ona gül rengini vermiş dökülen kanlarımız:

Sönmesin, ey yüce Tanrım, budur ancak varımız!

Referanslar

Benzer Belgeler

Ardından Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç Başkanlığında, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Genel Müdürlerin katılımlarıyla "meteorolojinin tarım

Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç ve Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz Genel Müdürlüğümüzü ve Atatürk Odasını

Konuyu gazeteciler açısından ilginç ve farklı kılan noktalar; kavga eden bu kişilerin arasındaki yaş farkı, genç çocuğun babası yaşındaki birisine sataşması,

Oyunun amacı, Tabu kelimelerini - Kartın üstündeki anlatmaya çalıştığınız kelimenin altındaki kelimeleri kullanmadan ve kurallara uyarak takım arkadaşlarınıza soru

Her iki yüzüne birer sellüloz asetat safihası konmuş olan vesika iki nikelli çedikten levha ve dört kat kurutma kâğıdı arasında presin altına konuyor ve bu tazyik

Kendilerini yalnız hissetmemek için buluşma arzusu, bana göre çok talihsiz.. Herkesin çocukluktan itibaren kendi kendine vakit geçirebilmeyi öğrenmesi

YÖ NE RG E.. Aşağıda verilen örnekte yer alan kelime diziliminin aynısını bulup yuvarlak içine

İlk olarak 2003 yı- lındaki Irak savaşına karşı çıktı; sonra 2010 yı- lındaki Gazze Filosu uluslararası sularda, do- kuz Türk’ün öldürülmesiyle