taşıdığını öğrendiklerinde çok şaşırmışlar-dı. Gershon “Bu bilgi biraz tatsız bir bilgi” diyor.
İkinci beynimiz, ruh halimizi bilmedi-ğimiz başka yollardan da bilgilendiriyor. Mayer “Duygularımızın büyük bir kıs-mı büyük ihtimalle midemizdeki sinir-lerden etkileniyor” diyor. Gershon’a gö-re ise, midemizdeki kazınma hissinin se-bebi strese verdiğimiz fizyolojik tepkinin bir parçası aslında. Sindirim sistemiyle il-gili (gastrointestinal) karmaşalar ruh hali-mizi “ekşitebilir”, günlük duygu durumla-rımızı değiştirebilir. Hatta mutluluk, ikin-ci beyinden yukarıdakine ulaşan mesajlar-la sandığımızdan çok daha fazmesajlar-la ilgili omesajlar-la- ola-bilir. Gershon’a göre örneğin vagus siniri-nin elektriksel uyarımı, depresyon tedavi-sinde faydalı olabilir.
İki beynin taşıdığı benzerlikler yüzün-den, aslında zihni hedef alan depresyon te-davileri bir yandan midemizi de etkiliyor. Enterik sinir sistemi tıpkı beyin gibi 30’dan fazla nörotransmitter kullanırken, vücut-taki serotoninin % 95’i bağırsaklarda bulu-nuyor. Antidepresanlar serotonin seviyesi-ni artırdığı için, bu ilaçların zihinde kim-yasal değişikliklere yol açıp yan etki olarak sıkça gastrointestinal çıkışı etkilemesi bi-raz şaşırtıcı. 2 milyondan fazla ABD’linin muzdarip olduğu “aşırı duyarlı bağırsak sendromu” ise, aslında bağırsaklarda olu-şan fazla serotoninden kaynaklanıyor ve bir anlamda ikinci beynin zihinsel rahat-sızlığı sayılıyor.
Bilimciler, enterik sinir sisteminde-ki serotoninin çeşitli hastalıklarda şaşırtı-cı bir rolü olduğunu daha yeni keşfetti. Na-ture Medicine’da yayımlanan bir çalışma-ya göre, midede serotonin salımını engel-leyen bir ilaç kemik erimesinin de önüne geçebiliyor. “Midenin kemikleri etkilediği-ni ve kemik erimesietkilediği-ni tedavi edebildiğietkilediği-ni görmek hiç beklenmedik bir durum” diyor Colombia Üniversitesi Tıp Merkezi Gene-tik ve Gelişim Bölümü’nün yöneticisi Ge-rard Karsenty.
İkinci beyindeki serotonin salımının erken çocuklukta fark edilebilen otizmde de rol oynadığı düşünülüyor. Gershon, si-nir hücreleri arasında sinaps oluşumunda yer alan genlerin, aynı zamanda beslenme-ye ait sinapsların oluşumunda da beslenme-yer aldı-ğını keşfetti. Gershon, “Eğer genler otizm-de etkiliyse, bu bir çok otizm hastasının neden gastrointestinal motor bozukluğu olduğunu da açıklayabilir” diye ekliyor.
Bana Bakterini
Söyle, Sana Eşini
Söyleyeyim!
Yunus Can Esmeroğlu
Y
eni bir çalışma, meyvesinekleri(drosop-hila melanogaster) üzerinde yaşayan ba-zı bakterilerin, ev sahiplerinin feromonla-rında (diğer bireyleri koku yoluyla etkileyen hormonlar) değişikliğe yol açarak eş seçi-minde etkili oldukları fikrini doğurdu. Eş se-çiminde değişikliğe yol açmak aynı zamanda o türün evrimsel sürecini de etkilemek anla-mına geldiğine göre, bakterilerin yeni türler oluşmasında katkısı olduğunu söyleyebiliriz.
İsrail’deki Tel-Aviv Üniversitesi’nden mikrobiyolog Gil Sharon ve ekibi, labora-tuvarda yetiştirdikleri meyve sineklerin-den bir grubu nişasta, diğer grubu ise pek-mez ile besledi. Daha önceki çalışmaların-dan edindikleri tecrübeyle aynı besin ile beslenen sineklerin eş seçiminin aynı doğ-rultuda olacağını biliyorlardı. Öyle de ol-du. Ancak bu seçimin besin türü ile ilgisini henüz bilmiyorlardı.
Ekipten bir başka mikrobiyolog Eugene Rosenberg, besin türünün sinek üzerinde-ki etüzerinde-kisinden çok, sinek üzerinde simbiyotik olarak yaşayan bakteriler üzerinde yapacağı değişiklikler üzerinde çalıştı. Ona göre bu ça-lışma “bakterilerin hayvan ve bitkilerin evri-mi üzerinde etkisi olduğu” düşüncesini des-tekleyecekti.
Çalışmanın bulguları Ulusal Akademik Bilimlerde Gelişmeler dergisinde yayımlandı. Bulgular 2 yıl önce yine Eugene Rosenberg
ve evrimsel biyolog olan eşi tarafından orta-ya atılan “hologenom” kuramını doğrular ni-telikte. Kurama göre, evrimsel süreçlerin en önemli yönlendiricisi olan doğal seçilim me-kanizması, simbiyotik bir partnere ev sahip-liği yapan canlıya, partneriyle beraber tek bir birimmiş gibi etki ediyor.
Deney sonucunda, sineklere yeni bir diyet uygulandıktan hemen sonraki nes-lin yeni bir eş seçimi yöntemi belirlediği ve bu tercih yönteminin 37 nesil boyun-ca devam ettiği görülmüş. “Bu çok hızlı ve uzun süreli bir etki” diyor, İngiltere’deki St. Andrews Üniversitesi’nden evrimsel biyo-log Mike Ritchie. Kendisi de meyvesinek-leri üzerinde çalışan Ritchie, bu durumun türleşmeye neden olabileceğini belirtiyor.
Araştırmacılar bu seçimde bakterile-rin rol oynadığından emin olabilmek için meyvesineklerine daha sonra bakterile-re karşı antibiyotik tedavisi uygulamışlar. Antibiyotik nedeniyle bakterilerinden arı-nan sinekler daha önceden belirledikleri eş seçim yöntemini bırakarak rastgele eş se-çimine dönmüş. Bu sonuç eş seçimini et-kileyen unsurun bakteriler olduğunu doğ-ruluyor.
Yapılan genetik incelemeler sonucu, bu durumu belirleyen bakterinin Lactobacil-lus plantarum olduğu gösterildi. Bu ri nişasta ile beslenen sineklerdeki bakte-rilerin % 26’sını oluştururken, pekmez ile beslenen sineklerdeki bakterilerin sadece % 3’ünü oluşturuyor. Sorumlu bakterinin L. planatarum olduğundan emin olabil-mek için araştırmacılar antibiyotikle bak-terilerinden arındırılmış sinekleri yeniden L. planatarum ile enfekte etmişler. Sonuçta sinekler antibiyotikten önceki eş seçim bi-çimine geri dönmüş.
Bilim ve Teknik Şubat 2011