PATOLOJİK PSİKOLOJİ DERSİ
Dr.Ayhan Çakıcı Eş
Psk. Danışman
POSTTRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU
Olağandışı durumların, travmaların hasta tarafından sürekli yaşandığı ve bu süre içinde korku, çaresizlik, dehşet duygularının hakim olduğu bozukluktur. Yaşanan travmalar, deprem, yangın, sel gibi doğal afetler, kazalar, tecavüz, saldırı, işkence olabilir.
Belirtiler ve Bulgular
• Kişi, bir travma yaşamış, şahit olmuş ya da bir
travmaya karşı gelmiştir. Kişinin tepkisi, aşırı
korku, çaresizlik ve dehşet içermiştir.
• Bu olay aşağıdaki şekillerde sürekli tekrardan yaşanmaktadır:
-Olaya ait görünteleri, düşünceleri ya da algıları sürekli görmek.
-Olayla ilgili sürekli kabus görmek.
-Flasback'ler görerek, olayın tekrarlandığını hissetmek.
-Olayı sembolize eden ipuçlarıyla
karşılaştığında psikolojik stres yaşamak.
• Travmayla ilgili uyarılardan kaçınma ve genel uyarılara cevapta azalma
• Travmayla ilgili duygu, düşünce ya da konuşmalardan kaçınma
• Travmayla ilgili görüntüler, algıları hatırlatacak aktivitelerden, kişilerden, mekanlardan
kaçınma
• Travmanın önemli bir tarafını hatırlayamama
• Belirli aktivitelere katılımda ilgide azalma
• Affektte kısıtlılık
• Gelecekle ilgili planlarında azalma
• Travmatik bir olay tecrübe eden kişilerin bir çoğunda, şok, öfke, gerginlik, korku ve hatta suçluluk tepki olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu tepkiler olağandır ve bir çok kişiye göre zamanla kaybolmaktadır.
• Bozukluğa sahip olan kişilerde bu belirtiler bir aydan fazla sürmektedir ve kişi olaydan önceki işlevselliğine geri dönememektedir.
• Post travmatik stres bozukluğu belirtileri olaydan
sonraki üç ay içinde gözlenmeye başlanır. Ancak
bazı vakalarda olayın yıllar sonrasına kadar
belirtiler ortaya çıkabilmektedir.
• Belirtilerin yoğunluğu ve şiddeti değişiklik gösterebilmektedir. Kimi kişiler altı ay içerisinde normal hayatına dönebilirken;
kimileri bu rahatsızlığı daha uzun süre yaşamaya devam etmektedirler.
Post travmatik stres bozukluğunun belirtileri genellikle üç katagoride incelenmektedir:
1)Tekrar tekrar o anı yaşamak :Yaşadığı
travmatik olayı, halüsinasyonlar, kabuslar ve
flasbacklar ile tekrar tekrar yaşama
durumudur. Bu anılar kişide yoğun bir üzüntü
ve strese neden olmaktadır.
2)Kaçınma : Kişi kendisine travmatik yaşantıyı .
hatırlatan kişilerden, yerlerden, düşüncelerden ya da durumlardan uzak durur. Bu durum aile ve arkadaşlardan kopma ve izolasyon hallerini beraberinde getirerek, kişiyi travma öncesinde haz duyduğu aktivitelerden de uzaklaştırmaktadır.
3)Yüksek uyarılmışlık hali : İnsan ilişkilerinde problem yaşanması, uykuyu dalmada yada uyumada zorluk; gerginlik; öfke patlamaları;
konsantrasyon güçlüğü ve kolayca korkma
yada yerinde duramama.
Tedavisi
• Posttravmatik stres bozukluğu da kişinin işlevselliğini önemli ölçüde bozar Bununla beraber depresyon gibi durumlar da sıklıkla eşlik eder.Zaman geçirilmeden tedavi edilmelidir.Genelde tedavi ilaç tedavisi şeklindedir.Aynı zamanda psikoterapi desteği gerekir.
• Travma sonrası stres bozukluğu kişi için gerçekten zor bir durumdur.Eşlik eden belirtiler ile birlikte biran önce tedavi edilmesi gerekir. Aksi durumda kişide psikososyal problemlerin oluşması ve yerleşmesi durumu olabilir.Kişinin okul,aile ve mesleki başarısı ve işlevsellik durumu önemli ölçüde bozulabilir.
• İlaç tedavisinin amacı;
-Kendine zarar verici belirtileri azaltmak.
-Kaçınma belirtilerini düzeltmek.
-Aşırı uyarılmayı azalatmak.
-Depresyonu ve zevk almamayı gidermek.
-Dissosiyatif ve psikotik belirtileri kontrol altına
almak.
YEME BOZUKLUKLARI
• Yeme bozuklukları, yeme davranışında şiddetli
bozukluklarla belirlidir. Bu bölüm Anoreksiya
Nevroza ve Bulimia Nevrozayı İçerir. Vücut
biçimi ve ağırlığını algılamada bozukluk her iki
bozukluğunda başlıca özelliğidir. Başka Türlü
Adlandırılamayan Yeme Bozukluğu sınıfıda
özgül bir yeme bozukluğunun ölçütlerini
karşılayamayan bozuklukları kodlamak için
düzenlenmiştir. Yeme bozuklukları ergenlerde
özellikle kızlarda yaygın kronik
hastalıklardandır.
• Bozukluk tanısı koyarken, bireye özgü yeme stilinden ayırt etmede güçlükler olur.
İnsanların yeme stilleri genetik ve çevresel faktörlerden etkilenir. Yeme stilinin problem oluşunun karar verilmesi için klinik yargıya ihtiyaç vardır.
• Yeme bozuklukları özellikle kızlarda, gelişimsel güçlüklerin ifadesi için yaygın bir yoldur (özellikle geçiş evrelerinde).
• Genellikle yiyecekler ve kendi vücut imajı
hakkında çarpık düşüncelere sahiptirler
• Yeme bozukluklarına en sık 12-19 yaş grubu arasında rastlanır, ancak daha ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir. Rahatsızlık duyanların yüzde 90’ını kadınlar oluşturmaktadır, ancak yeme bozukluğu erkeklerde de görülür.
• Hastalığa her çevrede rastlanmakla birlikte, estetik ve kilonun önemli olduğu spor, bale ve moda çevrelerinde daha fazla görülmektedir.
Yeme bozukluğu, psikolojik bir rahatsızlıktır.
İyileşmek için kişinin yardıma ihtiyacı vardır. Bu
hastalık yaş ilerledikçe kendiliğinden ortadan
kaybolan bir şey değildir.
• Yeme bozukluğu, kişinin iç dünyasında yaşadığı duygusal dengesizliğin dışa vurumudur. Yeme bozukluğu olan kişide yemek yeme dürtüsünü, kişinin aç ya da tok olması değil, psikolojik ve biyolojik faktörlerin karmaşık etkileşimi kontrol eder.
• Yeme bozukluğunun bileşik özelliğinden dolayı,
bu rahatsızlığın tek bir nedeni olduğunu
söyleyemeyiz. Hastalığın gelişiminde hem
biyolojik, hem psikolojik, hem de kültürel
faktörlerin rol oynadığı sanılmaktadır.
Anoreksiya Nevroza
• Başlıca özelliği, bireyin olağan sayılan en az vücut ağırlığına sahip olmayı reddetmesi, kilo almaktan aşırı korkması ve vücut biçimini ya da boyutunu algılamada belirgin bozukluk sergilemesidir.
• Birey , yaş ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az vücut ağırlığı düzeyinin altında vücut ağırlığına sahiptir.
• Anoreksiya nevroza olan bireylerin kilo
kaybından yakınması nadirdir.
• Genellikle sorunlarına yönelik içgörüye sahip değildirler. Belirgin bir biçimde yadsıma gösterirler ve bununla ilgili öykü uydurabilirler.
• Bu durum hem fiziksel hem de zihinsel bir rahatsızlıktır.
• Hormon değişiklikleri, az kilo ve az vücut yağının sonucu olarak ortaya çıkar. Kadınlarda genellikle adet kanaması olmaz.
• Anoreksiya nervosanın kesin bir sebebi yoktur.
Hastalığın bir nedeni genellikle, ince olmanın
güzel olmak anlamına geldiğini düşünmektir.
• Kişilerin düşünce süreçleri sürekli olarak yemek ile ilişkilidir. Yememeye yönelik çabalar gizlidir bu nedenle toplum içinde yemek yeme konusunda çekingen ve isteksiz davranabilirler.
• Gün içerisinde yineleyen tartıya çıkma davranışları görülür. Her tartılmada alınan gramlar bile onlar için endişe vericidir ve kilo aldığını / şişmanladığını düşündürür.
• İlgi çekme ve beğenilme başlangıçta
belirgindir. Bunun için zamanla besin alımını
sınırlamaya başlarlar .
• Kilo almayı engelleyici aktiviteler için gün içerisinde büyük zaman ve çaba harcarlar.
• Anoreksiya nevroza çok ciddi bir hastalığa dönüşebilir. Açlıktan ya da intihar nedeniyle ölüme sebep olabilir.
• Toplumsal ilişkilerde bir azalma gözlenir.
Zayıflama gerçekleşse hatta sağlık için tehlikeli
bir boyuta gelse bile kişi hala kilolu olduğu
düşüncesi içerisindedir. Kendine güvensizlik,
sürekli kendini eleştirme, kendini beğenmeme
ve mutsuzluk hakimdir. Bu mutsuzluk ile
ilişkilerini ve günlük yaşamlarını devam
ettirmede güçlük çekebilirler.
• Anoreksiya ile birlikte görülebilen diğer psikiyatrik bozukluklar : obsesif- kompulsif bozukluk , depresyon, anksiyete, cinsel sorunlardır .
• Somatik yakınmalar belirgindir.
• Mükemmeliyetçi kişilik özelliklerine sahiptirler.
• Başkalarının desteği , düşünceleri onlar için önemlidir.
• Eğer kişi öncelikle hastalığını kabul ederse,
kendisine güven duygusu fazla ise ve hastalık erken yaşta ortaya çıkıyorsa hastalığın seyri
daha olumlu ilerler.
• Hastalığa bağı olarak vücutta bir takım değişiklikler gözlemlenir: Vücut su-tuz dengesi bozulmaya başlar, kansızlık görülür, kolestrol ve üre düzeyleri artışı, karaciğer enzimlerinin yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen dediğimiz kadınlık hormonu ,erkeklerde testesteron denen erkeklik hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp atımında azalma ve düzensizlikler oluşabilmektedir.
•
• Tedavi: Bilişsel Davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi uygulanmaktadır. Kişinin duygularını rahatlıkla ifade edebilmesi sağlanmalıdır, yeme ile ilgili düşünce tarzı değiştirilmeli ve kendine
güven çalışmaları
yapılmalıdır.
• Aşağıdakilerin varlığı halinde bu rahatsızlıktan bahsedilmektedir.
• 1-Bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun
bulmayıp, kabul etmeme.
• 2-Yas ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma.
• 3-Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır. Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin ,olağandan çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama.
4-Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3
adet döneminin olmaması
• Semptomları Nelerdir?
-Sıkı diyet uygulanması sonucu oluşan kilo kaybı, ciddi bir problemdir
-Binge eating (Kısa sürelerde çok fazla yemek yemek) ve purging (laksatifler, diüretikler kullanmanız, ya da kusmanız)
-Güçsüzlük ve baş dönmesi -Kırılgan tırnaklar
-Vücutta artan kıllanma -Sürekli üşüme
-Depresif ve endişeli olma -Uyuma problemi