• Sonuç bulunamadı

Fakat bütün kadınlar bi- lirler ki, müstakil ev çocukları olan bir aile için en ideal bir ikametgâh şeklidir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fakat bütün kadınlar bi- lirler ki, müstakil ev çocukları olan bir aile için en ideal bir ikametgâh şeklidir"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M Ü S T A K İ L E V V E Y A K O L L E K T İ F D A İ R E (Ev Kadınının Noktai Nazarına Göre)

Mimar C l a ı r e R u f e r - E c k m a n tarafından Tercüme eden : B ü l e n t Y ü n g ü l

Mesken buhranı içinde bulunduğumuz bu de- virde bir çatıya sahip olabilmek, muhakkak ki herkesin en büyük arzusudur. Bu buhranı önlemek ve ikametgâhlarımızın mükemmel bir şekilde ter- tibi için, birçok fikirler ileri sürülüyor. Bunların da ekserisi ailenin ihtiyaçlarından doğuyor. Bir mimar sıfatıyla soıı günlerde birçok ev hanımla- riyle bu problemi münakaşa etmek fırsatını bul- dum. Bilhassa nazarı dikkatimi celbeden şu oldu ki, şehircilik, iklimin plânlar üzerindeki tesiri, arazi meseleleri onları alâkadar etmiyor. Onlar şu noktaları göz önünde tutuyorlar:

1° — Ailenin büyüklük ve mahiyeti, 2° — Ev işlerinden mütevellit çalışmalar, 3r — Malî meseleler.

Ailenin büyüklüğü bakımından mütalâa edil- diği zaman tek başına yaşıyanlar nadiren müs- takil evi tercih ederler. Fakat bütün kadınlar bi- lirler ki, müstakil ev çocukları olan bir aile için en ideal bir ikametgâh şeklidir.

Müstakil ev ile apartıman dairesi arasındaki belli başlı farkları bana, şöyle izah ettiler: Müs- takil evin satıh olarak olduğu gibi yükseklik ola- rak da fazla sahası vardır. Sükûnet içinde kalmak için diğer bir kata çekilmek kabildir. Sonra kom- şuları rahatsız etmek endişesi olmaksızın çocuk- lar eğlenmeğe, hattâ gürültü etmeğe bırakılabilir.

Bahçesinde açık havada oturulmak suretiyle ço- cuklar temiz hava alarak ve doğrudan doğruya tabiatla temas ederek büyürler ki, bu bilhassa on- ların inkişafını kolaylaştırır. Esasen bu cihet, ço- cukların sıhhat ve eğitimleri için ihmal edilme- melidir.

Servis kısımlarının kullanılması bakımından da bir fark göze çarpmaktadır. A p a r t m a n l a r d a ça- maşır yıkama ve kurutma odaları tesbit edilmiş zamanlardan gayri kullanılamaz. Halbuki müsta- kil evlerde bunlar istenildiği zaman kullanılabilir.

Bir ev hanımı için bu fevkalâde avantajdır, bahu- sus kışın...

2° — Ev çalışmaları bakımından mütalâa edil- diği zaman bütün kadınlar şu noktada hemfikirdir- ler ki, tam tertibatlı müstakil bir evin işi, apartı- man dairesine nazaran daha çoktur. Ev hanımının bütün bu güçlükleri yenebilmesi için sıhhatinin ve vaziyetinin iyi o'ması lâzımdır. Müstakil evlerdeki bu fazla çalışma neden ileri gelmektedir? Şu se- beple ki. evlerin koridorları, merdivenleri, çama- şırhanesi velhasıl bütün müştemilâtının bakımı bir ailenin omuzlarına yüklenmektedir. Bilhassa bu müştemilât evden de ayrı olursa, bunların ba- kımı ve çocukların kontrolü büsbütün güçleşir.

Teshin bakımından da bir mukayese yapabiliriz.

Müstakil evlerde bu iş ev hanımı, bazan da hizmet- çi tarafından yapılmaktadır. Apartıman dairelerin- de ise teshinin merkezî olması bu bakımdan bir hayli kolaylık sağlar. Fakat teshin, katların ken- dilerine ait olursa, kömür zorlukla yukarı çıka- rılacağından durum daha çok güçleşir.

3° — Maliyet bakımından şüphesiz apartıman dairesi, müstakil evden daha ucuzdur. Zira, çatı, temel, merdiven, baca, tesisat işleri daha düşük kalmaktadır. Aynı zamanda bir apartıman dairesi aileye uygun bulunmadığı takdirde «dar veya lü- zumundan fazla geniş gelebilir» böyle hallerde derhal terkedip başka bir yer bulunabilir. Müsta- kil bir evde ise, bu cihet güç bir durum arzeder, bilhassa sahibi olursa... Netice itibariyle müşte- rek ikametgâh inşaatını en ideal «solution» olarak gorüyoruz: Bu halde mukimler sadece kiracı ol- mayıp aynı zamanda kooperatifin azası ve inşaat hakkında söz sahibidirler. Tabiatiyle hisselerini vermiş olmaları lazımdır. Bu halde kira bir hayli düşüktür. Burada dahi istenildiği takdirde ikamet- gâhı değiştirmek imkânı vardır.

Bütün bunlardan çıkardığımız neticeye göre çocukları olan bir aile için müstakil ev en ideal şekildir. Şehirde yaşıyan ailelerin çok azmin kendi evleri vardır. Bu ve yukarıda tahlilini yaptığımız

(Devamı sayfa 202 de)

(2)

G O Y A ' Y A D A İ R Y. Mimar S a m i m O k t a y

Goya'dan bahsetmeden evvel, bu sırada dün- yada olanlardan konuşalım.

XVIII inci yüzyıl ortalarından itibaren halk- ta Antique zevke karşı bir rağbet uyandı. Bu da 15 inci Lui'nin ihmalkâr ve hoşgören cemiyetin- den ilham alan Fetes-Galante sanatkârlarına kar- şı duyulan nefretten doğuyordu. Wateaux'nm eserleri burjuva tarafından tenkit edildi. Çünkü burjuva eski ahlâka ve 1755 de keşfedilen Hergü- lanon ve Pompei şehirlerinin bulunuşundan beri hatırladıkları zaferii Roma sitelerinin zevkine

dönmüşlerdi. Halkdaki bu Greco-Romain sanata karşı duyulan temayül sanatkârı da, yeni olan bu yola sürükledi. Artık sanatçı, halihazır sanatına karşı hiçbir alâkü duymaz.

XVIII inci asır bütün bunlara rağmen Neo - Classique ile nihayet bulmaz. Çünkü asrın son- larına doğru gelen ve zamanının politika ve iç-

timai hayatına karşı büyük bir alâka gösteren Goya'yı hatıra getirmek lâzımdır. O İngiliz mek- tebinden alevlenen romantik muhtevalara sırtını çevirmekle kalmaz, XIX uncu asrın ortalarında doğacak Realisme'in habercisi olur.

Fransada burjuva inkılâbı sıralarında Em- pire uslü'ou ve David'in akademizmi hüküm sür-

mekte idi .Koskoca inkılabı birkaç vakanüvis res- sam müstesna hiç kimse tuvaline geçirmez. Bun- lar da birkaç dekoratif sanatkârdır. Meselâ Hu- bert Robert bir aralık Bastille'in yıkılışını ve da- da buna benzer hareketlerin resimlerini yaparak satışa arzeder.

İspanya bu sıralarda büyük ressamlardan mahrumdur. İspanyol millî mektebi teessüs etme- mişti. XVIII inci yüzyılda İspanyada şöhret yap- mış bütün ressamlar, Burbon'lar tarafından davet edilmiş ecnebilerdi.

V inci Filip (XIV inci Lui'nin kardeşi) ilk ola- rak Fransız ressamlarını çağırdı. Ranc, Louis - Michel, Houas, Van Loo. II inci Şarl sarayına za- manının şöhret salmışlarından Mengs'i ve Vene- dikli Jean Baptis'ce Tiepolo'yu davet etti.

Bütün bu şartlar içinde doğru yolu taklitten kaçarak realite ve cemiyetin günlük hâdiselerinde arayan Goya'nm sanatını yaratması ancak dehası- nın ilcalarile mümkün olabilmiştir.

Gelen Fransii ressamları Verseille ve Paris Uolüpiarile, zevklerini taşıyorlardı. XVII inci asır İspanyasının derin renklerine cesur tarzına garip bir tezat teşkil eden sevimli, aydınlık bir resim tekniği getirdiler.

(3)

Mengs (1723 - 1774) Romada Winckelmann ile beraber Neo-classique'in temelini atmışdı. Mengs ve Winckelmann Antikiteye avdeti» idare ediyor- du. Aynı asırda hissin yükseltilmesi, şahsî yaratma sanatının ahlâkileşınesi ve iikrileşmesi mevzuu ba- histir. Ve onlar canlı olan yüzyılın meselelerinin aleyhinde bulunuyorlardı.

Mengs'in hiç bir nefis eser yaratamamasını onun Carrache'lar gibi eklektizme dökülüp, haki- kati bilvasıta görmüş olmasında aramalıdır.

Mengs'in akademik kompozisyonları, bereket versin ki Goya üzerinde fazla tesir yaratmaz. Goya harikülâde zekâsı sayesinde yabancı ustaların görmemezlik yüzünden ıska geçtikleri tarafları yakalayıp İsrarla üzerinde durur. Fakat herşeye rağmen' Mengs'in portreleri Aragonlu ressama mükemmel birer misal olmuştur.

1761 de Mengs İspanyaya davet edilmişti. Şu halde İspanya sanatı üzerinde rol oynaması icap eden bir adamdı. Diğer taraftan Fransada akade- mizmi kuvvetlendiren bir mektebin peygamberi sayılıyordu. Goya, ona olan bütün yakınlığına rağ- men kuvvetli karakterinden hiç kaybetmez, bazan onun tekniğini kullansa bile.

Fransisco Goya, Aragon'un köyü Fuende To- dos da 1746 tarihinde doğdu. Ailesi evlerini çevi- ren küçük bir toprak parçasının geliri ile geçini- yordu. Goya'nın ailesi bir müddet sonra Aragosse'a gider. Orada Bayeu'niin hocası olan Jose Huxan Martinez'in derslerini takip etti. Hoca İtalyada Ecole Napolitaine'in iyi bir talebesi idi. Goya'nın daha o zaman miıstakil bir karakteri vardı, atölye- den ziyade dışarda çalışıyordu. Sokak hâdiselerinin heyecanlı seyircisi geçen mücadelelerden, diğer hazır bulunanlara nazaran başka türlü bir hisse alıyordu. Başından geçen bir kavga hâdisesinden sonra, Mengs tarafından kendisine bazı mühim dekorasyonlar verilmiş olan dostu ve sanat arka- daşı Bayeu'nün çağırması üzerine Madride gitmeği doğru buluyor.

1763 de Madritte San Fernando akademisin- deki konkura girerek muvaffak olamıyor. Böy- lece bir üç sene geçiyor. O bu sırada tam bir halk çocuğudur. Bazan onda çok ileri giden halka ait realist iman onup. bizzat kendi hayatından gelme- dir. Uzun boylu, adaleli, birçok kavgalarda ve ka- dın parmağı olan işlerde onun kılıcı iş görür. Ri- vayetlere bakılırsa bir seferinde 3 kişiyi yere serer b'.r defasında bıçak yarası alır. Polisin elinden kur- tulmak için Toreros'larla boğa güreşlerine turna- larına çıkar. Bu esnalarda henüz şöhret sahibi de- ğildi. Yine bir hâdise üzerine veya Mengs'in İsrarı üzerine Romaya gitti. İtalyada o zamanlar kralın pansiyoneri olan Lui David ile dost oldu. Bu arka- daşlık Goya'nın sadece sanat inkişafında tesirini

gösterir, onun sanat anlayışı üzerinde katiyyen bir değişiklik yapmaz. Üstad orada büyük üstadlarm eserlerini kopya edeceği yerde, tablolar karşısın- da bazan saatlerce kalarak onlara nüfuz ediyordu;

kompozisyon ve üslup onun zihnini fazla işgal et- miyoı, herşeyden önce işçilik ve tekniği öğrenme- ye gayret ediyordu. Bu esnada resim yapmayı da ihmal etmiyordu.

Parme akademisinin bir mükâfatına nail olu- yor. Fakat mevzuu çok serbest kavradığından an- cak 2 inci mükâfatı alıyor. Koca sanatkâr İtalyada da macerasız kalmaz. Manastıra kapatılmış bir kı- zj kaçırarak polisleri peşine takar. 1772 de Sara- gosse'a avdet eden Ve artık Goyanın hakiki ka- riyeri açılır.

Aynı şehirdeki Piiiar klisesi ve Sobradiel sara- yının oratuvarı ;çm, civarda bulunan Ramolinos kiisesinin Au La Dei şartrözü için yaptığı ilk eser- lerine girişir. 1771) de Madritte bulunuyordu. Bu sıralarda kendisini Santa Barbara fabrikasına so- kan Bayeu'nün kız kardeşi Josefa ile evlendi.

1774 denberi Mengs, Santa Barbara meydanında yerleşmiş olan halı fabrikasını idare ediyordu.

Haht sahnelerinden alınma desenleri olan bir hah serisi yapmağa karar verilmişti. Bayeu, bu seri için müteaddit kartonlar çizdi. Bu kartonları Go- yanmkiler takip eder (1776-1791). Bayeu, bu kar- tonlarında safdilliğin alayını arar. 1776 da Goya ilk kartonu Merienda'ya girişir. Bayeu Goyanın omuzu gibidir; onu 1780 de Akademiye aldırır. Yi- ne onun için Pillar de Saragosse'a yapılmak üzere yeni fresk siparişleri almağa muvaffak oldu. Fakat Goya kayın biraderini iyi kontrol edemedi.

1781 de Madride tekrar avdet etti. V inci Fili- pin oğlu olan ve evlenmek için kardinalliği terk eden İnfant Don Lui sayesinde Madrit civarında Alameda'daki sayfiyt evini, Valans Katedralinin cenaze şapelini süsledi. Bu sırada Duc D'Osna, Duc ve Duschesse d'Albe gibi büyük kimseler onu hi- maye ediyordu. Yani resmî bir pozisyonu vardı.

IV üncü Şarl'm culusundan sonra Akademi- nin (Muavini) ve saray ressamı oldu. 1792 ye ka- dar her tarafta muvaffak oldu. Sonra hastalana- rak sağır oldu. Bu illet onu müthiş surette mer- dümgiriz yaptı. Onun hayatında en mühim v a k a - lardan biri de Düşeş d'Albeile olan münasebetidir.

1799 da San Antonio de la Florida kliseciğinin de- korasyonunu bitirmeden Saray baş ressamı ün- vanını kazandı. Bu ünvan sayesinde gözde Goda unutulmamak şartile kral ailesinin portrelerini yapmağı temin etti. 1808 den 1814 Napoleon'un mağlûbiyetine kadar geçen devre İspanyada bü- yük içtimaî sefaletler doğurmuştu. Bunlar artisti yakından ilgilendirdi.

Aranjuez ihtilâlinden sonra, 1808 martında

(4)

IV üncü Karlos tahtını oğluna terk ederek karısile Bayonne'a hareket etti, Fransızlar da Madride gir- diler, 1808 2 Mayıs da Madritte, önüne ancak zü- lümle geçilebilen bir isyan hüküm sürüyordu.

Fransız istilâsından sonra Goya müstevlilerle iyi geçiniyor, ve eskiden IV üncü Karlos'un, VII inci Ferdinand'ın baş ressamı olduğu gibi şimdi de Jozefin ressamı oluyor.

VII inci Ferdinand'ın avdetinden sonra liberal fikirleri olan Goya önüne geçilemiyecek olan kralcı reaksiyondan ızdırap çekmemek için Bor- deaux'va yerleşiyor. Buna bir diğer mesele daha sebep oluyor.

İspanyayı kurtaran İngiliz kumandanı Wel- lington ile tamamen şahsî bir münakaşa yaptı.

Wellington Goya'mn yaptığı portresini beğenme- miş halk hayatım yaşatan artistin fırçası Welling- ton'un yüzünde de tabasbustan uzak çalışması, bu kavganın çıkmasına sebep oluyor. Goya hiddetle silâha sarılıyor, ve şehri terke mecbur oluyor.

Bilâhare barışarak portreyi ikmal etti. IV ün- cü Ferdinand avdetinde ona «ölümü hak ettin ama büyük ressam olduğun için seni af ediyorum» di- ye yazdı. O hakikaten bu komplimanlara lâyıktı.

Goya bütün hüsnü niyetine rağmen kral rejimini çekemedi. 1824 ilkbaharında Fransaya gidebilmek müsaadesini aldı. Paris de kısa bir müddet ikamet- ten sonra Bordeaux'ya döndü .1826 da yalnız bir- kaç hafta için Madride döndü.

Goya son senelerini Fransada Bordeaux şeh- rinde geçirdi. 1828 de sağır ve gözleri az görür bir halde 82 yaşında ölür. Cenazesi ancak 1899 da İs- panyaya getirildi. 1919danberi Madritte sen An- tonio de la Tlorid kilisesinde istirahat etmektedir.

Goya'mn sanatı hakkında tekrar uzun uzadı- ya yazmaya ne hacet. Hayatı ve eserleri birbirine girift olan bu büyük ressam, her nev'i tecrübe etti.

Büyük freskleri, portreleri, peyzajları ve gravür- leri eşsizdir. Gerek eski dünyada, gerekse yeni dünyada Goya takdir edilmektedir.

Goya, bazan orta derecede bir ressam, bazan

da (Velaskez) ve (Mourillo) yu geride bırakan bir deha olur.

Boğa güreşlerinin amatörü, bu hayata ait bir çok gravürler ve bir kaç yağlı boya bırakmıştır.

Onları seyrede bilenler, ustanın bu husustaki beh- resini takdir ederler.

Los desostros de la guevas, harbin facialarını rabteder. 80 i mütecaviz gravür, karnı yarılmış ka- dınları, kurşuna dizilenleri katliam sahnelerini ha- vidir. Bu feci sahneleri hakikaten gözleriyle gö- ren artist kompozisyon idrakine dayanarak, ilha- mını bu trajedi etrafında işletmiştir. Goyanın en büyük hatası turfandalığıdır. Kırk yaşma kadar yolunu arar. (Laragosse) da bulunan ilk dinî eser- leri İtalyanların ve bilhassa (Mengs) in derslerini tekrarlar. 1799 da (Bayen) vasıtasiyle saraya giren artist de memleket dehası inkişaf eder. Tabloların- dan küçük estamplarına kadar eserlerinde cesur (Velaskez) in teakibinden alman tesir görülür.

Prado müzesinde duran hah kartonları onun kıv- raklığını bulmak için müşahedeci zekâsını uyan- dıran harikülâde tecrübesini isbat eder.

Saint-İzidore çayırı bu gün (Empresyonist) le- rin imrendikleri bir tazeliği vardır. Eser adetâ on- ların gelişini evvelden haber verir. Goya halkı faz- la sever. Saraya intisabında onlarla alâkasını kes- mez. Saraydan meyhaneye, katırcılarla, sakalarla hovardalığa, kâğıt oynamaya gider. Koca Aragon- lu hayatı yakından görüyor, ve çabucak resim ya- pıyordu. Goya görüşlerinde iyi bir hakemdir. Bü- tün bu olaylar, onda realizmi kamçılar. Muhteva- da yaptığı sık sık değişiklikler şüphesizki falsosuz olmaz. Bu yüzden bazı model ve desen hatalarını hoş görmek icap eder. .İnsan kendi havas ıiçinde ve bütün gariplikleriyle kavrar ve çabuk ifade eder. (Don Karlos ailesi) grubunda hiçbir tabas- busa kapılmadan aileyi hicveder.

Yakın zamar.a kadar ispanya resmi deyince Velaskez ve Mourillo hatıra gelirken, bu gün Go- ya ve Greco da estetikteki eşsiz mevkiini kazan- mıştır.

[

LÜKS MANTAR PARKELERİMİZ

GELMİŞTİR.

-S-

Kataloğ ve numunelerimizi isteyiniz:

N. Z A L O N İ S Telefon : 49331 Galata, Aslan H a n , 4 / 7

Tegraf: Zalonis

(5)

S a n a t G e z i l e r i : 1.

BEYŞEHRINDE EŞREFOGULLARINA AİT AGAÇ OYMA PENCERE KAPAKLARI HAKKINDA

Topkapı Sarayı Müzesi Asistanı M u z a f f e r B a t u r

Tarihî eserlerimizi mahallinde, inceleme ya- pan, gezi kafilemiz; otobüslerde büyük bir neş'ey- le Konya-Beyşehir Şosesini katederken, ben de 1935 senesi yazı bir arkadaşla beraber yapmış ol- duğumuz yaya gezi intibalarıni hafızamda can- landırmaya çalışıyordum. Bize iki güne mal olan bu doksan iki kilometrelik yol otobüsle bir, iki saat içinde bitivermişti.

Beyşehrindeyiz, güzel ve berrak bir göle, bir taç vazifesini gören baraj, yanındaki halkevi bahçesinde Beyşehirli hemşerilerimin sıcak ve işten karşılamaları ve ikramları, kafilede unu- tulmıyacak iyi bir intiba bıraktı.

Öğleyin, İçeri şehir denilen yığma tepe üze- rine kurulmuş mahalle tırmalıyoruz. Çok eski- den «Karalis» (GOL) veya «Karabia» (BEY- ŞEHRİ) (1) isimlerini alan bu kaza merkezine, Eşref oğlu Süleyman bey zamanında «Süleyman Şehrin de denildiğini sikkelerden ve bazı kayıt- lardan anlıyoruz. (2).

Bugün harap bir manzara arzeden, oldukça zengin ve güzel tarihî eserleri; bilhassa Eşrefo- ğuiları zamanında camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, imaretler, kale ve tür- beler gibi medenî tesisleri ile öğünülecek durum- da idi.

Eşrefoğullarınm birincisi Süleyman bey, Sel- çuk şehzadeleri arasındaki mücadelelerde önem- li roller oynuyor. Selçuk hükümdarı Keyhüsrev, Moğollar tarafından öldürülüyor, yerine amcası- nın oğlu Mes'ut geçiyor. Bunun üzerine Key- hüsrev in annesi torunlarının saltanata iştirakleri- ni temin için; Sahip Ata ve Eyalet ümerasından Eşrefoğlu Süleyman beyden yardım umuyor. Sü- leyman beyde 1285 yılında mühimce bir kuvvet- le Konyaya geliyor, ayni senede öldürülen bu to- runların (Şehzadelerin) akıbetinden sonra tekrar

Beyşehrine çekiliyor ve Mes'utla mücadelesine devam ediyor. 1288 de Muhalefetten vaz geçerek

ve Konyava gelerek hükümdara itaat ediyor .(3).

Ölümü katiyetle bilinmeyen Süleyman bey- den sonra, 1320 senesinde Mübarizüddin Mehmet Bey'i Eşrefoğlu hükümdarı görüyoruz. Bunun za- manında siyasî hudutlar genişliyor, Akşehir ve Bolvadin ele geçiriliyor. (2).

Fakat yerine geçen oğlu ikinci Süleyman bey:

o sıralarda Anadolu beyliklerini teker teker ele geçiren İlhamlerin valisi Timurtaş Paşa tarafın- dan öldürülerek Eşrefoğulları hükümetine son ve- riliyor. (3).

Beyşehri kasabası aynı adı taşıyan gölün doğu güney köşesinde ve ufak bir ırmağın iki ta- ralında kurulmuştur. Bu ırmağın kuzey sahilin- deki kısmına, «İçeri şehir» denir, ve Eşrefoğulla- rmın asarını bir araya toplamıştır.

Eşrefoğlu camiinin kapısı önündeyiz, cephe- de taşı oyarak sanat yapan Türk ruhu, iç kapı- nın cephesini mozayik çinilerle süslemiştir. Bu- rada, kemer üzerindeki çinili kitabeyi okuyalım.

Ammere hazihi mescidil cami-i mübarek el emir-il hayr Seyfüddevleti ve Eddin Süleyman bin Eşref— «fi sene seb, a ve tisîne ve sittemiete 697»).

Eşrefoğlu Süleyman tarafından, Hicrî 697, Milâdî 1296 yılında camiin yaptırıldığı anlaşılı- yor. (1).

Camiin tavanı vaktile düzmüş sonradan ta- mirle meyilli çatı yaptırılmış, kırk sekiz ağaç sü- tun üzerine bindirilmiştir, gerek sütun başlıkla- rındaki ahşap istilâktitler ve gerekse maksureler - deki parmaklıklar, ağaç işçiliğinin güzel parça- larındandır. Plânın gayri mütenazır olması, camie ayrı bir hususiyet verir.

Mahfilin alt tavan süsleri eşine nadir tesadüf edilir güzelliktedir.

Baştan başa sert abonoz ağacı oyularak ve geçme olarak işlenmiş Minberi: Konya Alâeddin camü ve Aksaraydaki Ulu camii minberlerine ben-

(6)

Beyşehirde Eşrefoğlu Camii Camiin yandan görünüşü

zemektedir. Minber kapısının üstünde Kûfî ile dört islâm ulusunun ve Selçuk Nesih yazısı ile Ayetülkürsü yazılıdır. (2).

Mihrabı, konyadaki çinili mihraplar gibi baş- tan başa mozayik çinilerle süslüdür. Gerek taş, gerek çini ve gerekse ahşap işçiliği ve tavan tezyi- natı başlı başına birer etüt konusu olabilecek du- rumdadır. Biz burada esas konumuz olan pencere kapaklarını görelim :

Kıble duvarında mihrabın solundaki ilk pen- cerenin iki kapağı ağaç işçiliğinin ve oymacılığının

şaiıaser parçalarındandır. Pencerenin sol kanadı üzerindeki kıvrımlı motiflerin bütün detaylarını sahih olarak alabilmek için ıstanpaj usulünü kul- lanarak kopyelerini aldık. Buradaki şekillerin gü- zelliğini ve kıymetini okuyucuların dikkatine bı- rakıyorum.

Kapaklar birbirine geçme ve çıtalarla takviye- li, sağlam ve sert bir ağaçtan yapılmıştır. Üstle- rinde arapça şu kitabeler yazılmıştır :

Sağ kanatta : El hasib-ül Malü Velkerem-ül takva el (4).

Kapılar üzerindeki ahşap oymalar

(7)

Eşrefoğlu Camiinin ahşap kapı oymalarından bir bordür

Sol kanatta : Hayru adeten vessemr-ül hace- ten.

Mânası: Mal ve kerem sahibi olmak, Tanrı korkusu çekmek itiyatların en hayırlısı ve ihti- yaçların yarattığı bir mevvadır.

Kitabenin altında bir dikey (Şek. 2) iki yü- zey (Şek. 3), Motiflerle kapak kompoze edilmiş- tir. En alttaki büyük dörtgen (Şek. 1) de gösteril- miştir. Şekil 2 den 5, Şek. 3 den 10 parça vardır.

Kapağın limisi çok zarif fakat oyuklar dolu olduğu içiıı kopyesi alınamadı.

(1) Kum Ahmed oğlu Naci Kum — Beyşehrinde t e t - kikler — Konya dergisi, sayfa 118, Sayı 27.

(2) Halil Ethem — Anadoluda İslâoıî kitabeler — Ta- rihî Osmanî Encümeni mecmuası, sene 5, sayfa 136.

(3) İ. Hakkı Uzunçarşılı — Anadolu Beylikleri — An- kara. 1937.

(4) Eflâtun Cem Güneyin tashihi ve tercümesi. Bir kapı kanadı

(8)

14 14317 16 17886

17 85698 19 71717

24 70707 28 71949 29 34749

olduğu tesbit edilmiştir.

(Baş tarafı sayfa 195 de)

sebeplerden dolayı halkın büyük bir kısmını ki- ralık dairelerde yaşadığını ve daha uzun zaman- lar yaşıyacağını anlamış oluyoruz.

Bir kadın ve bir mimar olarak kollektif evle- rin dairelerini müstakil evlerin kalitelerine yak- laştırabiJmek imkânlarını denemeyi vazifem oldu- ğunu nazarı itibara aldım. Bunun içindir ki, kira- lık evler çok katlı olmamak ve çocukların ser- bestçe neşvünema bulabilecekleri bir bahçe ile çevrelenmiş olmalıdır. Hattâ oturma ve yatak oda- ları dahi karanlık bir koridora açılmamalı, kol- lektif evlerde çocukların neşeli bir atmosfer için- de eğitimini sağhyabılecek aydınlık ve ferah dai-

(Baş tarafı 178 inci sayfada.)

onun kalbinde en lüks bir ev kadar yer alacaktır.

Mimarın estetik ile konforu birleştirmesi, cephe tertiplemesi ve odaları müşterisinin kullanışına göre hazırlaması gerekmektedir. Malsahibinin itiyatlarını tahmin etmek ve gündelik hayata en uygun hacimleri bulmak için, o tecrübeleriyle, ka- rakterlerin psikolojisini elde etmelidir.

Mimar aile vahdetinin bilvasıta yapıcısıdır. Ai- le ikametgâhını bazılarının meşguliyetleri, bazı- larının istirahat ve eğlencelerinin doğru bir deva- mı haline sokar. Ailenin gelişeceğini göz önünde tutarak, plânların arızî olarak genişleme imkânla- rını nazarı itibare alır. Çocukların rahat etmeleri, çalışmalarını mümkün kılacak atölye ve oyun sa- lonu gibi yerler için saha ayrılması üzerinde mal- sahibini teşvik eder, aynı zamanda bunların oyna- maları, koşmaları için düşünülmüş bir bahçe ile onlara, tahayyül edilen yeşil sahayı sağlar.

Mimarın birinci vasfı olan müstakim oluşu, müşterisinin bu işe tahsis edebileceği parayı iyi idare etmeğe zorlar, gelirine göre çok masrafı mu- cip inşaata girişmekten vazgeçirir, ilerdeki mas- raflara karşı müteyakkız olmasını, ikaz; çalışma-

Y. Mimar Fasih Metigil, Demirtaş Kamçıl, Rah- mi Bediz, Nihat Ziya Ülken.

Y. Mühendis Mimar Orhan Bozkurt, Y. Mimar Muhittin Binan, Y. Müh. M. Gazanfer Beken, Y. Müh. Mi. Orhan Bolak.

Sedat Eldem, Emin Onat, Asım Kendi.

Y. Mimar Muhlis Türkmen, Suha Toner, Fazıl Tuncalı, Affan Kırımlı, Muhteşem Giray.

Sedat Eldem, Emin Onat.

Y. Mühendis, Mi. Enver Tokay, Ali Kızıltan.

Y. Mimar H. Kemalî Söylemezoğlu, Y. Mühen- dis Mimar Mukbil Gökdoğan, Y. Mimar Hari- ka Söylemezoğlu.

reler teşkil etmeğe doğru gidilmelidir.

BELEDİYECİLİK KONGRESİ Bugünkü toplantıda görüşülecek meseleler

Ankara — Bugün şehrimizde vur d belediyele- rinin dörtte üçünü şümulüne alan Türk belediye- cilik derneğinin üçüncü kongresi toplanacaktır.

Yüz kadar belediye başkanı, belediyelerini bizzat temsil etmekte, bir o kadarı da Milletvekilleri ta- rafından temsil edilmektedir.

Kongrede başlıca 3 mevzu konuşulacaktır : 1 — Belediye gelirleri kanunundan alman netice- ler; 2 — Bina yapımını teşvik için tedbirler, 3 — Taşıt kazaları ve seyrüsefer meseleleri.

larm kusursuz icrası için nezaret, müdafaa ve tav- siyelerde bulunur. Zaten çok kerre en ağır vazife- si, müteahhit ile malsahibi menfaatlerinin çarpış- tığı yerlerde hakem olup onları uzlaştırmaktır.

Bu son senelerde, gayrı menkûl şirketleri, mi- marın yerine geçmektedir. Bu inşaat teşebbüsleri, sermayeye büyük ümidler vaad eden, seri halinde inşaatın sağladığı menfaatler sayesinde, mantar gibi türemede ve gene aynı şekilde kaybolmakta- dır. Bunlar kendi iflâslariyle beraber müşterileri- ni de sürüklemektedirler, netice olarak müracaat edilen gene mimar olmaktadır. Şantiyede yapılan herşeyden mimar mes'uldür, malzemeleri o kont- rol etmeli, binada malzemeyi en makûl yere tahsis etmeli ve herşeyi neticeye uygun olarak sevk et- melidir.

Eskiden zamana galebe çalmak üzere sağlam ikâmetgâhları inşa eden mimarın şantiyeye sık sık gelmesi sayesinde, binalar bugünde taş duvar ya- taklarından çatı mahyasına kadar bir inşaat müte- canisliğini muhafaza etmektedir.

(Bu makale, ? 945 senesinde Bruxelles'de Char- les Dessart yayınevi tarafından bastırılan, Robert SCHUİTEN'nin yazdığı «Concevoir sa maison» ad- lı eserin 49 ilâ 51 inci sayfalarından tercüme edil- miştir.)

Mansion

»

1)

>J

)) ))

Referanslar

Benzer Belgeler

Mengs (1723 - 1774) Romada Winckelmann ile beraber Neo-classique'in temelini atmışdı. Mengs ve Winckelmann Antikiteye avdeti» idare ediyor- du. Aynı asırda hissin

Dün- yanın her tonajından mimarlar proje yollamışlar- dır, fakat son projenin en büyük kısmı Şikagoda' ki '(mimar Walter B. Griffin tarafından yapılmıştır.

Nicel verilerle karşılaştırıldığında nitel veriler genellikle daha zengin, daha derin, daha canlı yaşam tarzının ya da insanların deneyimlerinin, tutumlarının

Her iki hibrit sitem bileşeninin aylık ve yıllık ürettiği elektrik enerjisi miktarı hesaplandıktan sonra etkinlik katsayısı (COP) değeri 3.5 olan ısı pompası

Bu iki odadan bahçeye nazır ve cephe duvarında gizli renkli elektirikle aydınlatılabilen geniş bir terasa çıkılıyor.. Yaz akşamlan yemek

Atatürk bütün çocukları çok severdi. Bu hafta bayramı coşkuyla kutlayacağız. Başarılı olmamız için çok çalışmamız gerekir. Ekmek fiyatlarına zam gelmiş..

ücretin o gün içerisinde harcanmasından dolayı aldıkları ücret ile ilgili ‘‘ek gelir olarak işime yarıyor’’, ‘‘elimde harçlığım oluyor’’ ifadeleri kadınların

Mengs (1723 - 1774) Romada Winckelmann ile beraber Neo-classique'in temelini atmışdı. Mengs ve Winckelmann Antikiteye avdeti» idare ediyor- du. Aynı asırda hissin