Eikosanoidler:
• Büyük oranda araşidonik asitten
-eikosatetraenoik asit; 20:4(Δ
5, 8, 11, 14)-
sentezlenirler. İsimlerini de orijin aldıkları bu 20 karbonlu yağ asidinden alırlar.
• Gerçekte hormon olmamalarına rağmen
(belirli bir bezden salınıp, kan yoluyla uzaktaki hedef organ ve dokulara taşınmazlar) doku
hormonları olarak da adlandırılırlar.
• Vücutta hemen hemen bütün dokularda
sentezlenirler. Çok küçük miktarlarda salınırlar ve çok hızlı elimine edilirler.
• Etkilerini lokal olarak gösterirler.
• Prostaglandinler, tromboksanlar ve
lökotrienler olmak üzere 3 gruptan oluşurlar.
• Prostaglandinlerin (PG) yapısında 5 karbonlu bir (siklopentan) halka bulunur.
• PGE, PGF, PGI gibi prostaglandin tipleri vardır ve bunların da alt karakterlerle yazılan çeşitli alt tipleri (PGE
1, PGI
2vs.) bulunur.
• Eikosanoidlerin kısaltma ile gösterilen
isimlerinde alt karakterle yazılan rakamlar
yapılarındaki çift bağ sayısını belirtir.
• Tromboksanların (TX) yapısında üyelerinden biri oksijen olan 6 üyeli bir halka bulunur.
• Lökotrienlerin (LT) yapısında ise 3 tane konjuge (peşpeşe birer atlayarak sıralanmış) çift bağ
bulunur .
Triaçilgliseroller (Trigliseridler):
• Yağlar veya nötral yağlar olarak da adlandırılırlar.
• Non-polar ve hidrofobiktirler, dolayısıyla suda çözünmezler.
• Gliserol’ün yapısında bulunan 3 tane hidroksil (–OH) grubu ile 3 tane yağ asidinin karboksil (–
COOH) gruplarının reaksiyonu sonucunda, 3
yağ asidinin gliserole ester bağıyla bağlanması
ile oluşurlar.
• Gliserol ile tek bir yağ asidinin esterleşmesiyle monoaçilgliseroller, iki yağ asidinin
esterleşmesiyle ise diaçilgliseroller oluşur.
• Gliserole bağlanan 3 yağ asidi birbirinin aynısı
olabilir (basit), ancak genelde 2 ya da 3 farklı
yağ asidi (karma) gliserole bağlanır.
• Örnek olarak, gliserole 3 tane palmitik asit bağlanmışsa tripalmitin, 3 tane stearik asit bağlanmışsa tristearin şeklinde isimlendirilir.
• Genelde, gliserolün 1 nolu karbonuna doymuş, 2 nolu karbonuna doymamış yağ asitleri
bağlanırken, 3 nolu karbonuna her iki tipten
yağ asitleri bağlanabilir.
• Gliserolün 1 ve 3 numaralı karbonları 3-
boyutlu yerleşimleri açısından birbirlerinden farklıdırlar.
• Nitekim, enzimler bunu ayırd
edebilmektedirler ve genelde bu karbonlardan
biri için özgündürler.
• Vücutta adiposit ya da yağ hücresi adı verilen özel hücrelerde yağ damlacıkları şeklinde depolanırlar ve ihtiyaç olduğunda enerji kaynağı olarak
kullanılırlar.
• Lipidlerin depo yakıtı olarak karbonhidratlara göre önemli üstünlükleri vardır.
• Triaçilgliserol ve glikojeni karşılaştıracak olursak;
aynı ağırlıktaki triaçilgliserol glikojene göre 2
katından fazla enerji içerir, üstelik depolanırken glikojen gibi suyla birlikte depolanması gerekmez.
• Triaçilgliseroller, bitkisel ve hayvansal yağlar, süt ürünleri gibi pek çok gıdada basit ya da karma tiplerinin karışımları şeklinde bulunur.
• Bunların içerdikleri yağ asitlerinin zincir
uzunlukları ve doymamış bağ içerikleri farklıdır.
• Ayçiçek yağı, zeytinyağı gibi bitkisel yağlar yapılarında doymamış bağ bulunduran yağ asitlerinden zengin triaçilgliserollerden
oluşurlar, dolayısıyla oda sıcaklığında sıvı
haldedirler.
• Hayvansal yağlar ise daha çok doymuş yağ asitlerinden zengin
triaçilgliserollerden oluşurlar ve oda sıcaklığında katı haldedirler.
• Bitkisel yağlardan, yapılarındaki çift
bağların hidrojenasyonla doyurulması
yoluyla, endüstriyel olarak katı yağlar
(margarin) elde edilir.
• Triaçilgliserolleri NaOH, KOH gibi bazlarla ısıtarak hidroliz ettiğimizde, gliserol ve yağ asitlerinin Na ve K tuzları meydana gelir.
• Meydana gelen bu bileşiklere sabun adı verilir.
Sabunlar suda çözünmeyen maddeleri miçeller oluşturarak çözünür hale getirirler ve bu
özellikleri nedeniyle temizlik maddesi olarak
kullanılırlar.
Parafinler (mumlar):
• Yağ asitlerinin (gliserole göre) daha yüksek
molekül ağırlıklı monohidrik alkollerle yaptığı
esterlerdir.
FOSFOLİPİDLER
• Hücre membranlarında ağırlıklı olarak bulunan lipidlerdir.
• Hidrofilik bir baş kısmı ve uzun hidrofobik bir kuyruk kısmı bulunan amfipatik yapıda moleküllerdir.
• Yapısal görevlerinin dışında; hücre içinde ikinci
haberci, akciğerlerde surfaktan bileşeni olmak gibi görevler de üstlenirler.
• Molekülün omurgasını oluşturan alkolün cinsine
göre gliserofosfolipidler ve sfingofosfolipidler olarak iki başlık altında incelenebilirler.
Gliserofosfolipidler:
• Yapılarında gliserol bulunduran fosfolipidlerdir.
• Gliserolün birinci ve ikinci karbonlarında
triaçilgliserollerde olduğu gibi ester bağlarıyla bağlanmış yağ asitleri bulunur, ancak üçüncü
karbona triaçilgliserollerden farklı olarak yağ asidi yerine fosfodiester bağıyla bir polar ya da yüklü grup bağlanmıştır.
• Genellikle birinci karbona bağlı olan yağ asidi
doymuş, ikinci karbona bağlı olan ise doymamıştır .
• Fosfatidik asit en basit gliserofosfolipid’dir, gliserolün 3 nolu karbonuna sadece fosfat bağlanmıştır.
• Bu bileşik hem diğer gliserofosfolipidlerin sentezlendiği öncü bileşik, hem de
triaçilgliserollerin sentezinde bir ara üründür,
ancak dokularda büyük miktarlarda bulunmaz.
• Fosfatidilkolin (lesitin)de fosfatidik asite fosfat üzerinden ester bağıyla bağlanmış grup kolin’dir.
• Hücre membranlarında en çok bulunan fosfolipiddir.
• Vücudun kolin ihtiyacı için bir depo olarak da işlev görür.
• Dipalmitoyl lesitin, akciğerlerde bulunan sürfaktanın temel bileşenidir.
• Prematüre bebeklerde eksikliği nedeniyle
‘respiratuar distres sendromu’ görülür.
• Fosfatidiletanolamin (sefalin), fosfatidilserin, fosfatidilinozitol ve fosfatidilgliserol’de fosfat üzerinden moleküle bağlı olan gruplar
sırasıyla; etanolamin, serin aminoasidi, inozitol ve gliserol’dür.
• Fosfatidiletanolamin de hücre membranında
çok bulunan fosfolipidlerdendir.
• Fosfatidilinozitol, hücre zarına gelen çeşitli
uyarıları takiben ikinci haberci olarak da görev yapabilmektedir.
• Bunun için, gelen uyarıyla aktive olan fosfolipaz C enzimi molekülü ‘inozitoltrifosfat’ ve
‘diaçilgliserol’e parçalar.
• Açığa çıkan ürünlerin her ikisi de hücre içi sinyal iletiminde ikinci haberci olarak fonksiyon
görürler.
• Fosfatidilgliserol mitokondri membranlarında bulunur ve kardiyolipin sentezinde kullanılır.
• Kardiyolipin, iki molekül fosfatidik asitin fosfat grupları üzerinden bir gliserolle ester bağları yapmasıyla oluşur.
• Temel olarak mitokondri iç zarında bulunur.
• Lizofosfolipidler, yapılarında tek bir yağ asidi bulunduran gliserofosfolipidlerdir.
• Önemli gliserofosfolipid ara ürünleridirler.
Eter Lipidleri:
• Diğer gliserofosfolipidlerden farklı olarak,
gliserolün birinci karbonuna eter bağıyla bağlı bir alkil grubu vardır.
• Vertebralıların kalp dokusu eter lipidlerinden
zengindir.
• Plazmalojenler’de, gliserolün 1 nolu
karbonuna bağlı alkil grubunda 1 ve 2nci karbonlar arasında çift bağ bulunur.
• Fosfat üzerinden bağlı olan grup ise kolin (özellikle kalp kasında) veya etanolamin (özellikle sinir dokusunda) olabilir.
• Sinir ve kaslardaki fosfolipidlerin yaklaşık
%10’u, kalp dokusundakilerin ise yaklaşık yarısı
plazmalojenlerden oluşur.
• Trombosit aktive edici faktör’de
plazmalojenlerden farklı olarak, eter bağıyla bağlı alkil grubunda çift bağ bulunmaz.
• Ayrıca gliserolün ikinci karbonuna, bir yağ asidi yerine bir asetil grubu ester bağıyla
bağlanmıştır.
• Bazofil lökositlerden salınır, trombosit
agregasyonunu ve trombositlerden serotonin
salınımını uyarır.
Sfingofosfolipidler:
• Bu başlık altında yer alan fosfolipidler sfingomyelinlerdir.
• Sfingomyelinlerin yapısında, molekülün omurgasını oluşturan alkol olarak
gliserofosfolipidlerdeki gliserolün yerine, bir amino alkol olan sfingozin vardır.
• Sfingozinin 1, 2 ve 3 numaralı karbonları yapısal olarak gliserole benzer, ancak 2 numaralı karbona bağlı olarak gliseroldeki –OH grubu yerine –NH2 grubu bulunur.
• Sfingomyelinlerde, sfingozinin 2 numaralı
karbonuna amid bağıyla bağlanmış bir yağ asidi yer alır.
• Sfingozin + yağ asidinden oluşan bu yapıya
‘seramid’ adı verilir.
• Seramid, glikolipidlerin yapısında da bulunur.
Seramide, sfingozinin 1 numaralı karbonu üzerinden ester bağıyla fosfokolin’in
bağlanmasıyla sfingomyelinler oluşur.
• Sfingomyelinler özellikle sinir hücrelerinin myelin kılıflarının yapısında bulunurlar.
Glikolipidler:
• Adından da anlaşılacağı gibi yapılarında
karbonhidrat ve lipid kısımlar bulundururlar.
• Fosfolipidler gibi bütün hücrelerin membranlarında bulunurlar, ancak yoğun olarak bulundukları
hücreler sinir hücreleridir (periferik ve merkezi).
• Hücre membranının dış yüzünde yer alırlar ve dışarı uzanan karbonhidrat kısımlar hücrenin çevreyle karşılıklı etkileşiminde rol üstlenirler, antijenik yapısını oluştururlar.
• Buna ilginç bir örnek; kan grubu antijenleridir.
• Sfingomiyelinlerde olduğu gibi glikolipidlerin yapısında da seramid vardır, ancak fosfat
bulunmaz.
• Seramide (sfingozinin 1 numaralı
karbonundaki –OH grubu üzerinden) doğrudan bağlanmış bir monosakkarid veya
oligosakkarid grup bulunur.
• Glikolipidler yapılarında sfingozinin
bulunmasından dolayı ‘glikosfingolipidler’
olarak da adlandırılırlar.
• Serebrosidlerde seramide bağlı olarak tek bir monosakkarid ünitesi bulunur (galaktoz veya glukoz).
• Galaktoz bulunan serebrosidler tipik olarak
sinir hücrelerinin membranlarında, glukoz
bulunanlar ise sinir hücrelerinin dışındaki
hücrelerin membranlarında bulunurlar.
• Globosidlerde seramide bağlı olarak 2 ya da daha fazla monosakkarid ünitesi bulunur
(galaktoz, glukoz ve N-asetilgalaktozamin’in kombinasyonları).
• Serebrosid ve globosidlere pH 7’de nötr
oldukları için ‘nötral glikolipidler’ de denir.
• Gangliosidlerde seramide bağlı olarak bir oligosakkarid grubu bulunur, ancak
globosidlerden farklı olarak yapısında, bir sialik asit olan ‘N-asetil nöraminik asit’in (NANA) de bulunması gerekir.
• En karmaşık glikolipidler bunlardır.
• Değişik gangliozidlerde sayıca 1’den 5’e kadar
sialik asit bulunabilmektedir. Sinir dokusunda
yaygın olarak bulunurlar.
• GM3 en basit gangliosiddir, yapısında seramide bağlı olarak; bir glukoz, bir galaktoz ve bir de N- asetil nöraminik asit bulunur.
• Kısaltma ile yazılışlarında G; gangliozidi, alt
karakter olarak yazılan M; tek (Mono) sialik asit molekülü bulunduğunu, alt karakterle yazılan rakam ise; karbonhidrat kısımdaki
monosakkaridlerin dizilişini sembolize eder.
• Sialik asit molekülü sayısına göre M (mono) yerine D (di), T(tri), Q (quattro) harfleri de kullanılabilir.