Son iki senedir olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs’ın İstanbul’da Taksim Meydanı’nda kutlanması üzerine yaşanan tartışmalara odaklanmış durumdayız.
Ve bugün anlı şanlı 1 Mayıs; işçinin, emekçinin mücadele günü. Bu yazı belki de Taksim ısrarlarımıza dair
okuyacağınız son yazılardan biri olacak ve yarın Taksim Meydan Muharebesi’nin üçüncü yıl sonuçları ile gazetemizi açacağız.
Neredeyse tüm dayanakları çürütüldüğü halde devlet Taksim’in 1 Mayıs mitingi için uygun olmadığı yönündeki savına son vermedi. 1 Mayıs’ın sıradan bir kutlama günü olarak aksettirilmesi ile vücut bulan ideolojik söylem, Taksim Meydan’ının emekçilere kapatılması yolundaki açıklamaların da temelini oluşturuyor.
Örneğin, Tayyip Erdoğan’a göre Taksim Meydanı bir kuruma verildiğinde diğer kurumların da talep etme hakkı doğmaktadır. Ne yazık ki, bu cümle bizleri Başbakan Erdoğan’ın 1 Mayıs’ın anlamını tam olarak bilmediği yönünde kuşkuya sevk etmektedir. Taksim Meydanı bir kurum tarafından değil, emek örgütleri, yani üreten sınıfın temsilcileri, yani halk tarafından talep edilmektedir. Halk kendine ait olanı, kendi kurduğu ve anlamlandırdığı meydanda 1 Mayıs’ı kutlamayı istemektedir. Herhangi bir partinin miting alanı değildir 1 Mayıs alanı, halkların yıllardır sürdürdüğü
mücadelesinin mekânda somutlaşmasıdır. Şayet, meydanın bir kurum tarafından talep edilmesi söz konusu ise bu kurum Emniyet Müdürlüğü’dür ki; Polis Bayramı bu sene de yine Taksim Meydanı’nda kutlanmıştır. Ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’dir ki Lale Festivali’ne ev sahipliği yapan yerlerden biri yine Taksim Meydanı’dır.
TAKSİM, 1 MAYIS ALANIDIR!
Geçtiğimiz günlerde İMECE Toplumun Şehircilik Hareketi tarafından, Taksim Meydanı’nın miting için uygun olmadığı söylemlerinin aksini ispatlayan bir rapor yayımlandı (*). Bu raporun kanıtladığı üzere Taksim Meydanı (58.443 m2), Çağlayan (15.410 m2) ve Kadıköy (14.290 m2) meydanlarından daha büyüktür ve beş yolla beslenmektedir. Meydanın miting nedeniyle kapanması, çevresindeki ulaşım arterleri düşünüldüğünde diğer meydanların yaratabileceği söylenen olumsuzlukları yaratmayacaktır.
Öte yandan, meydanın kapanmasının yaratacağı sıkıntıları sıralayan devlet görevlileri aslında iki senedir talep edilen yerden çok daha fazlasını kapatmakta ve hatta tüm İstanbul’u 1 Mayıs alanı haline getirmektedir. 1 Mayıs’ı tatil yaparak da gösterdikleri üzere yaptıkları ile söyledikleri bir türlü uyuşmayan devletin Taksim Meydanı konusundaki gerekçeleri bir bir çökerken, İMECE’nin raporunda da belirtildiği üzere bu kamusal alanın kullandırılmamasının gerekçesi tamamen ideolojiktir; “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” diyen ideolojidir. En temelinde ise, herhangi bir gerekçeye bile neden duyulmadan şehri yaratanların, yani emekçilerin istedikleri yerde sözlerini söyleme hakkı vardır.
ÜRETENLER ŞEHRİN KALBİNE
Lale Festivali kapsamında düzenlenen bir etkinlikte konuşan Başmüzakereci Egemen Bağış, lalelerin İstanbul
ekonomisini canlı tuttuğunu söylemiş. Laleleri görenlerin sokağa çıkıp tüketme istediği ile dolup taştığını, ekonominin de böylece ayakta kaldığını söyleyerek çiçek-böcek üstünden bir kent ekonomisi yaklaşımı sergileyen Bağış’a kentin ekonomisini ayakta tutanların emekçiler, üretenler olduğunu söylemek isteriz. Ve emekçilerin yaşadıkları mahallelerde lalelerin olmadığını da… Bu ülkeyi ayakta tutacağız diye üç kuruşa çalışıp mahallelerinde yaşamı yeniden üreten emekçiler, bu kenti onların kurduğunu, meydanların asıl sahiplerinin tüketimden gözü dönmüşlerin değil üretenlerin olduğunu göstermek için Taksim’e gelecekler. Belki devletin “şiddetli” eli emekçilerin 1 Mayıs’ta Taksim’de bir araya gelmesine izin vermeyecek, onları gazlayıp bol biberli havayı teneffüs ettirecek ama bayramlarını devletin değil kendilerinin istediği yerde kutlamak için sokaklara dökülecek olan emekçiler, devletin otoriter yüzünü ve 1 Mayıs’ın emeğin mücadele günü olduğunu bir kez daha gösterecekler, 100 senedir gösterdikleri gibi.
Emek ve Mücadele Gününüz Kutlu Olsun!