• Sonuç bulunamadı

Borderline Personality Disorder and Its Relation With Crime And Violence: A Review

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Borderline Personality Disorder and Its Relation With Crime And Violence: A Review"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DERLEME

Sýnýr Kiþilik Bozukluðunun Suç ve Þiddet Ýle

Ýliþkisi: Bir Gözden Geçirme

Borderline Personality Disorder and Its Relation With Crime And Violence:

A Review

Bengisu Nehir Aydýn1

1Klin. Psk., Güngören Kaymakamlýðý, Proje Koordinasyon Merkezi

SUMMARY

Borderline personality disorder is a pattern beginning in early adulthood, appearing in various context such as instability in interpersonal relationships, self-image, affect and marked impulsivity. It is estimated that the prevalence of borderline personality disorder in main population is between 1.6 - 5.9 %. Borderline personali-ty traits take place in the risk factors of crime and vio-lence in addition to being young man and substance abuse in many studies which were carried out with crim-inals. It is reported that 25-50 % of prisoners have bor-derline personality traits. High risk occurs in terms of vio-lence environment when low capacity in managing anger responses, impulsive behaviors are combined with unstable affect, impulsivity and fear of abandonment. Borderline personality disorder is also important in terms of the victim who is effected from the crime. Victimization is common in both childhood and adult-hood of borderline patients. Because of the difficulty in interpersonal relationships, they often find themselves in relationships which include violence and abuse. Violence is a base for a victim turning him/her to a criminal. Social politics and treatment approaches have importance to decrease violence and crime rates and brake the vicious cycle between being victim and perpetrator. Protecting the criminals, who have been the victim at one point in their life, from stigmatization is also important. In this article, borderline personality traits and its connection with impulsivity, victimization, gender differences and comorbidity with other psychopathological conditions in terms of crime, will be stated.

Key Words: Borderline personality disorder, crime, vio-lence, personality disorder

ÖZET

Sýnýr kiþilik bozukluðu; genç yetiþkinlikte baþlayan, kiþi lerarasý iliþkilerde, benlik imgesinde ve duygulanýmda dengesizlik ve belirgin dürtüsellik þeklinde birçok baðlamda kendini gösteren bir örüntü olarak tanýmlan-maktadýr. Sýnýr kiþilik bozukluðunun ortalama popülasyonda yaygýnlýðýnýn %1,6 ile %5,9 arasýnda olduðu tahmin edilmektedir. Suçlularla yapýlan birçok araþtýrmada þiddet ve suç davranýþý için belirlenen risk faktörleri arasýnda madde kötüye kullanýmý ve genç erkek olmak ile birlikte sýnýr kiþilik özellikleri de yer almaktadýr. Mahkumlarýn %25-%50'sinin sýnýr kiþilik özellikleri gös-terdiði bildirilmektedir. Öfkeyi, dürtüsel davranýþlarý yönetmede, riskleri deðerlendirmede düþük kapasite; dengesiz duygulaným, dürtüsellik ve reddedilme korkusu ile birleþtiði zaman, þiddet ortamý açýsýndan yüksek risk oluþmaktadýr. Sýnýr kiþilik bozukluðu sadece suç iþleyen açýsýndan deðil suçtan etkilenen maðdur açýsýndan da önem taþýmaktadýr. Sýnýr kiþilik bozukluðu olan bireylerin hem çocukluk dönemlerinde hem de klinik gözlemler sonucunda görüldüðü üzere yetiþkin yaþamlarýnda, mað-duriyetin yaygýn olduðu belirtilmektedir. Kiþilerarasý iliþ kilerde güçlük yaþamalarýndan dolayý, sýklýkla kendilerini istismar ya da þiddet içeren iliþkilerin içinde bulmaktadýr-lar. Bu yazýda, sýnýr kiþilik bozukluðu ve suç ile ilgili lite ratür incelenerek, sýnýr kiþilik özellikleri ile suç ve þiddet arasýndaki iliþki dürtüsellik, maðduriyet, cinsiyet farklýlýk-larý, diðer psikopatolojilerle baðlantýsý açýsýndan ele alýn-mýþtýr.

Anahtar Sözcükler: Sýnýr kiþilik bozukluðu, suç, þiddet, kiþilik bozukluðu

(Klinik Psikiyatri 2016;19:37-44) DOI ID:10.5505/kpd.2016.83703

(2)

GÝRÝÞ

DSM V'e göre ''sýnýr kiþilik bozukluðunun tipik özellikleri, benlik imgesinde, kiþisel hedeflerde, kiþilerarasý iliþkilerde -empati güçlüðü, güvensizlik, idealleþtirme, deðersizleþtirme- ve duygularda, dürtüsellik, risk alma ve/veya düþmanlýðýn eþlik ettiði dengesizlik'' olarak belirtilmektedir. Bunlara eþlik eden olumsuz duygulanýmýn bileþenleri olarak duygusal deðiþkenlik, kaygý, terk edilme korkusu, depresif duygudurum sýralanmaktadýr (DSM V 2013). ICD-10'a göre ise, ''duygusal olarak dengesiz kiþilik bozukluðu'', dürtüsel kiþilik ve sýnýr kiþilik olarak iki alt kategoriye ayrýlmýþtýr. Sýnýr kiþilik alt kategorisinde, benlik saygýsý, hedefler ve içsel ter-cihlerle ilgili belirsizlik, duygusal krizlere götüren yoðun ve dengesiz iliþkilere girme eðilimi, terk edilmekten kaçýnmak için yoðun çabalar sarf etme, tekrarlayan kendine zarar verme giriþimleri ya da bununla ilgili tehditler, kronik boþluk hisleri gibi kriterler bulunmaktadýr (Whewell ve ark. 2000). Sýnýr kiþilik bozukluðunun yaygýnlýðýnýn ortalama popülasyonda %1.6-5.9 arasý, birinci basamak saðlýk hizmeti verilen kurumlarda %6, ayaktan tedavi yapýlan akýl saðlýðý hastanelerinde %10, yatarak tedavi olan psikiyatri hastalarý arasýnda %20 olduðu tahmin edilmektedir (DSM V 2013). Sýnýr kiþilik özellikleri bulunan bireylerde bütün-lüklü ve kararlý bir kendilik tasarýmý görülmez. Bazen kendisine çok güvenir ve deðerli hissede-bilir; bazen de tam aksine iþe yaramaz olduðunu düþünebilir ve deðersiz hissedebilir. Benzer þekilde nesne tasarýmlarý da daðýnýktýr ve yakýnýndaki önemli kiþilere dair algýlamalarý, tanýmlamalarý yüzeyseldir. Bunlarýn yanýnda, kimlik bütün-lüðünün olmamasý nedeniyle, kronik boþluk, can sýkýntýsý, yalnýzlýða ve terk edilmeye tahammülsü-zlük görülür. Duygusal, düþünsel ve davranýþsal açý-dan tutarlý bir kiþilik sergileyememe, þiddetli duy-gusal dalgalanmalara, uç noktalarda yargýlara ve dramatik, hatta saldýrgan davranýþlara yol açabilir (Þahin 2009). Tüm bu sýnýr kiþilik yapýlanmasý çevresel koþullarla da birleþtiðinde, kiþi suç iþleye-bilir ya da þiddet içeren davranýþlarda bulunaiþleye-bilir. Suç, topluluk yaþamýnýn gerektirdiði, devlet siste-minde bulunan yasama organýnýn oluþturduðu

yazýlý yasal kurallara uymayan ve yasadýþý davranýþlar nedeniyle hapis ve/veya mali yaptýrým-larla cezalandýrýlabilen eylemlerdir. Þiddet ise, bir kiþi ya da grubun baþkalarýna zarar vermesi, þek-linde tanýmlanabilir. Yaralama ve yok etme amacý taþýmasý, patlayýcý olmasý sebebiyle saldýrganlýðýn uç noktasýdýr (Abay ve Tuðlu 2000). Norm dýþý davranýþlar genellikle antisosyal kiþilik bozukluðu ile iliþkilendirilse de, bu davranýþ özellikleri para-noid, pasif-agresif, narsisistik ve histriyonik bozuk-luklarla beraber sýnýr kiþilik bozukluðunda da kiþi-lik ve suç açýsýndan önemli bir rol oynamaktadýr (Blackburn ve Coid 1998).

Örnekleme ve deðerlendirme yöntemine göre deðiþmekle birlikte, mahkumlarla yapýlan çalýþ-malarda, %25-%50'sinin sýnýr kiþilik özellikleri gös-terdiði bildirilmektedir (Sansone ve ark. 2012). Sansone ve ark. (2012)'ýn bulgularýna göre, sýnýr kiþilik özelliklerinin özellikle genç erkekler arasýn-da, yasadýþý davranýþlarýn çeþitli türleri ile baðlantýlý olduðu belirtilmektedir. Bu suçlarýn arasýnda basit ve nitelikli saldýrý, ahlaka aykýrý uygunsuz davranýþlar, madde kötüye kullanýmý ile beraber yapýlan ihlaller, halka açýk yerde sarhoþluk sayýl-maktadýr. Bunlarýn muhtemelen alkol/madde kötüye kullanýmý ile doðrudan ya da dolaylý olarak baðlantýlý olabileceði ifade edilmiþtir (Sansone ve ark. 2012). Boylamsal bir çalýþmada, sýnýr kiþilik bozukluðu olanlarýn %58'inin 'bazen' ya da 'sýk sýk' fiziksel kavgalara dahil olduklarý, %25'inin diðer-lerine karþý silah kullandýklarý ortaya konmuþtur (Soloff ve ark. 2003).

Sýnýr kiþilik psikopatolojisi sadece suçun türünü ve olasýlýðýný deðil, ayný zamanda þiddetini de etkile-mektedir (Látalová, Praško 2010). Sýnýr kiþilik özel-likleri olan katýlýmcýlarýn, katiller, þiddet gösteren ve þiddet göstermeyen suçlular olarak gruplandýðý bir çalýþmada (Raine 1993), katil grubunun þiddet göstermeyen suçlulardan daha yüksek sýnýr kiþilik özelliði puanlarýna sahip olduðu görülmüþtür. Ek olarak, þiddetin derecesi arttýkça sýnýr kiþilik özel-liklerinin de arttýðý sonuçlara yansýmýþtýr (Raine 1993).

Güvenlikli hapishane ve yüksek güvenlikli hastane örnekleminde yapýlan bir çalýþmada (Logan ve Blackburn 2009), ciddi þiddet suçlarýndan sabýkalý

(3)

Sýnýr Kiþilik Bozukluðunun Suç Ve Þiddet Ýle Ýliþkisi: Bir Gözden Geçirme

olan kadýnlarýn, daha hafif þiddet suçlarýndan sabýkalý olan kadýnlardan dört kat daha fazla oran-da sýnýr kiþilik bozukluðu tanýsýný karþýladýklarý ortaya çýkmýþtýr. Buna ek olarak, incelenen tüm kadýnlarýn yarýsýndan fazlasýnda tek tek ya da bir-likte, antisosyal ve sýnýr kiþilik özelliklerine rastlan-mýþtýr (Logan ve Blackburn 2009).

Sýnýr kiþilik özelliklerinde önemli bir yeri olan dürtüsellik, aþýrý otonomik uyarýlma ile baðlantýlý olup, hýzla duygusal deðiþkenliðe yol açarak þiddet davranýþýna zemin hazýrlamaktadýr (Edwards ve ark. 2003). Dürtüsellik, aniden geliþen, aþýrý riskli, iyice planlanmamýþ, bulunulan ortama uygun olmayan ve istenmeyen sonuçlara yol açabilecek davranýþlarý içerir (Yazýcý 2010).

Öfkeyi, dürtüsel davranýþlarý yönetmede, riskleri deðerlendirmede düþük kapasite; dengesiz duygu-laným, dürtüsellik ve reddedilme korkusu ile bir-leþtiði zaman, þiddet ortamý açýsýndan yüksek risk oluþmaktadýr (Sinnamon 2014). Bu tür kiþilik özel-liklerine sahip olan bir kiþi, kendisine yönelik bir tehdit algýladýðý ve kendisine yapýlacaðýný düþündüðü þeyi dürtüselliðin etkisiyle önce kendisi yaptýðý zaman, bir suçluya dönüþmektedir (Sinnamon 2014).

Sýnýr kiþilik bozukluðu olup suça teþebbüs eden kiþiler, amaç yönelimli öfke ile hareket eden anti-sosyal kiþiliklerin aksine, patlayýcý-dürtüsel bir saldýrganlýk ile eylemde bulunmaktadýr (Barros ve Serafim 2008). Dürtüsel saldýrganlýðýn tetiklediði kendini yaralama, aile içi þiddet, intihara teþebbüs, mala zarar verme gibi sonuçlarýn baþka tür kiþilik bozukluklarýyla birlikte, sýnýr kiþilik bozukluðunda da ortaya çýktýðý belirtilmiþtir (Goodman ve New 2000).

Dürtüsellik ve dürüsel saldýrganlýk nörobiyolojik açýdan da ele alýnmaktadýr. Prefrontal ve orbitofrontal korteks, davranýþýn baskýlanmasýnýn kontrolü, karar verme ve yanýt seçme süreçlerinden sorumludur. Frontal lob hasarý olan kiþilerde dürtüsellik sýk gözlenir. Temporal lobda bulunan amigdala ve hipokampus limbik yapýlarý da saldýr-ganlýk ile baðlantýlý olup, baskýn hemisfer frontal ve temporal lob anormalliklerinin dürtüsel saldýrgan-lýk ile alakalý olduðu bildirilmektedir. Serotonin,

dopamin, noradrenalin, glutamat ve GABA ise dürtüsellikte rol alan baþlýca nörotransmitterlerdir. Özellikle serotonin düzeyindeki azalma, davranýþýn baskýlanmasýný azaltmaktadýr (Yazýcý 2010; Abay ve Tuðlu 2000).

Psikanalitik teoriye göre ise, sýnýr kiþilikte iyi ve kötü içe atýmlar, özdeþleþmeler senteze ulaþtýrýla-maz ve birincil saldýrganlýk ya da engellenmeye baðlý ikincil saldýrganlýk aþýrý düzeydedir. Bölünmüþ ''tamamýyla iyi'' ve ''tamamýyla kötü'' içe atýmlarýn sonuçlarýndan bazýlarý, libidinal ve saldýr-gan dürtülerin iç içe girmesi, öfke benzeri ilkel duygulanýmlarýn aniden taþmasý gibi kronik eðilim-lerdir (Kernberg 2006).

Dürtüsellik ve öfkeyi kontrol etmede güçlükle beraber, sýnýr kiþilik özelliklerine sahip bireylerin, yakýnlarýndaki insanlara zarar verdikleri de görülmektedir. Tüm psikopatolojik durumlar arasýnda özellikle sýnýr kiþilik özelliklerinin, þiddet uygulayan eþler ya da erkek partnerler arasýnda, daha az þiddet gösteren kontrol gruplarýna göre daha yaygýn olduðu görülmektedir (Ali ve Naylor 2013). Ayrýca, hapishane örnekleminde yakýn part-nere þiddet uygulayan erkeklerin mala zarar verme suçundan hükümlü olan erkeklere göre daha yük-sek düzeyde sýnýr kiþilik bozukluðu gösterdikleri ve bunun yanýnda kontrol, kýskançlýk, iliþkiden daha az memnuniyet, kadýn maðduru daha çok suçlama gibi özelliklerin de daha fazla olduðu belirtilmekte-dir (Ruiz-Hernández 2015).

Bu durumu tersinden destekleyen Hellmuth ve McNulty (2008)'nin çalýþmasýnda ise, sýnýr kiþilik özelliklerinden olan öfke, düþmanlýk, kaygý içeren olumsuz duygulaným ve nörotisizm seviyeleri yük-sek olan bireylerin, bu özelliklerin daha az görüldüðü bireylere göre yakýn partnerlerine karþý daha fazla þiddet gösterdikleri bildirilmiþtir. Yakýn partnere karþý þiddete maðdur olan taraf yönünden bakýldýðýnda, çalýþmalar sonucunda, erkeklerdeki psikopatoloji ile kadýnlardaki mað-duriyet arasýnda baðlantý olabileceði belirtilmekte-dir. Þiddet maðduru kadýnlarda sýnýr kiþilik özellik-lerine rastlanmaktadýr (Sansone ve ark. 2006; Sansone ve ark. 2007). Sýnýr kiþilik bozukluðu olan bireylerin hem çocukluk dönemlerinde hem de

(4)

klinik gözlemler sonucunda görüldüðü üzere yetiþkin yaþamlarýnda, maðduriyetin yaygýn olduðu bildirilmektedir (Zanarini ve ark. 1999). Kiþilerarasý iliþkilerde güçlük yaþamalarýndan dolayý, sýklýkla kendilerini istismar ya da þiddet içeren iliþkilerin içinde bulmakta, kendilerini koru-mada zorluk yaþamaktadýrlar (Gunderson ve Links 2007). Çocukluðunda cinsel istismar maðduru olan sýnýr kiþilik bozukluðuna sahip bireyler, yetiþkin olduklarýnda baþkalarýna tehlike uyarýsý yapan sosyal iþaretleri hafife alma ya da görmezden gelme eðiliminde olurlar. Bu da kiþinin tekrar tekrar yaralanabilir durumlarla karþýlaþmasýna, yeniden maðduriyete ve tekrarlayan travma yaþantýlarýna neden olur. Erken dönemde istismar esnasýnda yaþanan disosiyatif belirtiler, olumsuz duygulardan kaçma düzeneði olarak iþlevsel olabilir; ancak ilerleyen dönemlerde kiþiyi kötüye kullanýma yatkýn hale getirebilir, tehlikeli olabilecek durum-larda disosiyasyon mekanizmasýný kullanmasý, ken-dini korumasý için gerekli önlemleri almasýný engelleyebilir. Çözülmeci savunma tarzý, yani transa geçme, tehlikeyi doðru deðerlendirememeye neden olur. Yabancýlaþma hali ve sýnýrlanmýþ duygulaným, uyanýklýðý ortadan kaldýrýr. Bir baþka önemli nokta da, tehlike durumunu yeniden yaþa-ma ve bu kez sonunun iyi olyaþa-masý arzusunun, istismarý yeniden sahnelemeye götürebileceðidir. Kontrolün elinde olduðunu göstermek için benzer travmatik deneyimler içerisine girebilir. Ayrýca, beslenme ve korunma için duyulan umutsuz özlem, güven saðlamada ve baþkalarýyla sýnýrlarý oluþtur-mada zorluk çýkarýr. Baþkalarýnýn isteðine çoðu kez bilinçdýþý itaat alýþkanlýðý, güçlü ve otorite sahibi birine karþý kiþiyi yaralanabilir kýlar (Herman 2007; Arslan ve ark. 1997).

Hem saldýrgan hem de maðdur açýsýndan, sýnýr kiþi-lik özelkiþi-liklerinin oluþumunda fiziksel ve cinsel istismar, ihmal, düþmanca çatýþmalar, erken ebeveyn kaybý gibi yaþantýlarýn etkili olabileceði bi linmektedir (DSM V 2013). Araþtýrmalarda çocuk-luk döneminde bedensel, cinsel ve duygusal kötü muamele öyküsü bulunduðu bildirilmektedir (Johnson ve ark. 2005). Herman (2007)'ýn incelemelerine göre de, sýnýr kiþilik bozukluðu vakalarýnýn %81'inde þiddetli çocukluk travmasý hikayesi belgelenmiþtir. Ýstismar genelde hayatýn baþlarýnda baþlamýþ, þiddetli ve uzun sürmüþtür. Ýstismar ne kadar erken baþlar ve ne kadar þiddetli

olursa, maðdurun sýnýr kiþilik bozukluðu semptom-larý geliþtirmesi o kadar muhtemeldir (Herman 2007).

Bakým verenle güvenli baðlanma, çocuðun olumlu bir benlik hissi geliþtirmesini ve büyüdüðünde diðer insanlardan þefkatli ve sorumlu davranýþlar bek-lemesini saðlar. Bakým veren kiþi, kendisinin ve çocuðun ihtiyaçlarýný anlama becerisine sahiptir ve bu kapasiteyi çocuðun da geliþtirmesi için yardýmcý olur (Agrawal ve ark. 2004). Sýnýr kiþilik bozuk-luðunda ise baðlanma güvensizdir ve benlikle, diðerleriyle ilgili temsiller olumsuz ve istikrarsýzdýr. Davranýþý algýlama ve yorumlamaya yönelik beceri-lerin geliþmesinde oluþan hata, özellikle baðlanma sisteminin aktive olduðu iliþkisel durumlarda, kiþi lerarasý deneyimleri anlama ve yorumlamada güçlükler ortaya çýkarýr (Fonagy ve ark. 2003). Baðlanma teorisyenlerine (Bowlby 1973) göre, red-dedici ve/veya istismarcý ebeveynlerle yaþanan erken dönem travmatik deneyimler, travma ile iliþkili yoðun öfke ve hiddet, yakýn iliþkilerde süreðen terkedilme korkusunu aktive etmektedir. Romantik iliþkilerde yaþanan çatýþmalar sýrasýnda, bu korku dolu baðlanma stili devreye girer ve birey, terk edilmeyi önlemek ve partneri ile kendi denge-siz benlik duygusu üzerinde kontrol saðlamak için öfkenin yönettiði saldýrgan davranýþlarda bulunur (Dutton 2010). Bu örüntü ile birlikte, partneri suçlama ve iliþkide oluþabilecek potansiyel sorun-larla ilgili aþýrý uyarýlma, ruminasyon üretme eðili-mi saldýrganda ortaya çýkar (Birkley ve Eckhardt 2015).

Bu açýklamalarla baðlantýlý olarak; Critchfield ve ark. (2008), yaptýklarý bir araþtýrmada yüksek düzeyde baðlanma anksiyetesi ve kaçýnma ile sözel saldýrý, fiziksel saldýrý, kendine zarar verme gibi birçok saldýrgan davranýþ türü arasýnda iliþki bul-muþlardýr.

Nesne iliþkileri teorisine göre ise, ''ben'' ve ''diðeri''ne dair temsiller birincil bakým veren ve bebek arasýndaki erken dönem iliþkilerle þekillenir ve bu biliþsel temsiller kiþilik geliþiminde merkezi bir roldedir. Bu temsillere baðlý duygular ve bek-lentiler kiþilerarasý iliþkilerin iþlevselliðini belirleyen kritik öneme sahip unsurlardýr

(5)

(Jacobson 1964; akt. Kernberg 2006). Sýnýr kiþilik yapýlanmasýnda, kendilik imgelerinin nesne imgelerinden ayrýþtýrýlmasý süreci, erken içgüdüsel ihtiyaçlarýn aþýrý engellenmesi sonucu sekteye uðrayabilir. Bunun sebebi, aþýrý engellenmenin mutlak doyumu tekrar elde etme çabasýyla kurulan, kendilik ve nesne arasýnda erken dönemdeki kay-naþma fantezilerini pekiþtirmesidir. En önemli aksaklýk, olumlu ve olumsuz içe atýmlarý ve özdeþleþmeleri senteze ulaþtýrma yetersizliðinde yatmaktadýr. Böylece çeliþkili kendilik ve nesne imgelerinin sentezinin olmamasýnýn, bölme gibi patolojik sonuçlarý ortaya çýkar. Kendiliðin iç imgeleri iyi ve kötü uçlarý arasýnda bölünmüþtür. Bölme, ben zayýflýðýnýn temel nedenlerinden biridir ve zayýf bir ben bölme mekanizmasýný kolaylýkla kullanabilir; böylece ben zayýflýðýyla bölme birbir-lerini karþýlýklý olarak pekiþtirir ve bir kýsýr döngü baþlar (Kernberg 2006).

Sýnýr kiþilikte kullanýlan diðer bir savunma biçimi de yansýtmalý özdeþimdir. Kötü ve saldýrgan kendi-lik ve nesne imgelerini dýþsallaþtýrma amacý taþýyan yansýtmanýn sonucu, tehlikeli, misillemeci nes-nelerin ortaya çýkmasýdýr. Kiþi, bu nesnelere karþý kendini savunmak ister ancak saldýrganlýðýn bu þek-ilde yansýtýlmasý ben sýnýrlarýný zayýflatýr. Kendilik ile nesne arasýndaki ayrýþma yokluðu sebebiyle, kiþide saldýrganlýðýn yansýtýldýðý nesneyle özdeþleþe-bilecekleri hissi oluþur ve tehdit edici hale gelen nesneyle sürdürülen empati, yansýttýðý kendi saldýr-ganlýðýndan duyduðu korkuyu sürdürür ve arttýrýr. Bu nedenle, yansýtýlmýþ saldýrgan dürtülerin etkisi altýndaki nesnenin kendisine saldýrmasýný önlemek için, kiþinin nesneyi denetlemesi gerekir. Saldýrýlmadan ve yýkýma uðramadan önce kendisi nesneye saldýrmalý ve onu denetlemelidir. Öfke kontrolünü saðlamada ve saldýrganlýðý önlemede güçlüðün diðer önemli sebepleri, güçlü içgüdüsel dürtüleri saðlýklý bir yüceltme mekanizmasýyla nötralize edememe, gerilim boþaltýmýný erteleye-meme, davranýþlarý yönlendirmede vicdan öðesini kullanamama ve ilkel yüceltme, inkar, tümgüçlülük, deðersizleþtirme gibi ilkel savun-malarýn kullanýlmasýdýr (Kernberg 2006; Geçtan1997).

Dürtüsellik, yakýn partneri maðdur etme/maðdur olma, baðlanma problemi, ben zayýflýðý gibi belirgin özellikleri barýndýran sýnýr kiþilik özelliklerinin

cin-siyete göre görülme oraný ve suç ile iliþkisi de araþtýrýlan baþlýklar arasýndadýr.

Sýnýr kiþilik özelliklerinin cinsiyete göre oraný ve görünüþ biçimi konusunda net bir görüþ bulunma-maktadýr. Sýnýr kiþilik bozukluðu tanýsý alanlarýn 2/3'ünün kadýn olduðu, ancak bu tanýyý alan kadýn-lar ve erkekler arasýnda klinik görünüm ve iþlevsel-lik açýsýndan çok az farklýlýk görüldüðü, genel popülasyonda tipik olarak ortaya çýkan bazý cinsiyet farklýlýklarýnýn, sýnýr kiþilik bozukluðuna sahip kadýn ve erkeklerde görülmediði belirtilmektedir (Johnson ve Shea 2003).

Bunun aksini belirten çalýþmalar da bulunmaktadýr. Bu çalýþmalara göre, sýnýr kiþilik özellikleri kadýn-larda daha çok sosyal kaygý, korku ve daha güven-siz bir benlik hissi ile kendini gösterirken, erkek-lerde belirgin bir dürtüsel davranýþ ve egosantrism olarak karþýmýza çýkmaktadýr (Blackburn ve Coid 1998; Logan ve Blackburn 2009).

Cinsiyet farklýlýðýna suç açýsýndan bakýldýðýnda ise, erkeklerin kadýnlardan daha çok ve daha çeþitli tiplerde suç iþledikleri ve kadýnlara göre daha yük-sek oranda sýnýr kiþilik özellikleri gösterdikleri Sansone ve Wiederman (2012)'ýn çalýþmasýnda belirtilmektedir. Ancak, bu gruptaki erkeklerin hem antisosyal hem sýnýr kiþilik özelliklerine sahip olduklarý, kullanýlan deðerlendirme ölçeklerine baðlý olarak farklý çalýþmalarda farklý özelliklerin öne çýkmýþ olabileceði tartýþýlmýþtýr (Sansone ve Wiederman 2012). Kadýnlarda ise, suç iþleme dürtüsünün görece daha az olabileceði, ancak çalýþ-manýn yapýldýðý grupta sýnýr kiþilik bozukluðuna göre daha da hasarlý kiþilik yapýlarýna sahip kadýn-larýn bulunduðu belirtilmektedir (Sansone ve Wiederman 2012).

Daha eski kaynaklara göre (Paris 1997), suç söz konusu olduðunda ciddi kiþilik patolojileri kadýn-larda ve erkeklerde farklý tezahür etmektedir. Erkek suçlular daha çok þiddet davranýþý gös-terirken, kadýn suçlular daha histerik semptomlar göstermektedir. Buna ek olarak, dürtüsellik erkek-lerde daha çok diðerlerine patlama ile kendini gös-terirken, kadýnlarda kendine zarar verici davranýþlar ile ifade edilmektedir (Paris 1997). Sýnýr Kiþilik Bozukluðunun Suç Ve Þiddet Ýle Ýliþkisi: Bir Gözden Geçirme

(6)

Sýnýr kiþilik bozukluðu, genellikle kiþide ayrýþmýþ ve tek bir bozukluk þeklinde deðil, þiddet riskini art-týrdýðý bilinen diðer durumlarla birlikte görülmek-tedir. Bu durumlarýn bipolar bozukluk I ve II, madde kötüye kullanýmý ve antisosyal kiþilik bozuk-luðu olduðu Grant ve ark. (2008)'nýn çalýþmasýnda gösterilmiþtir. Kernberg'e göre de, birçok kiþilik bozukluðu türü birbirine geçiþmiþ olarak yaþanýr. Örneðin, narsisistik, antisosyal, þizoid, paranoid ve siklotimik kiþilik bozukluklarýnýn tümünün alt yapýsýný sýnýr kiþilik özellikleri oluþturur (Geçtan 2009).

Farklý kiþilik yapýlarýndaki saldýrganlarýn davranýþlarýna bakýldýðýnda, paranoid ve narsisistik saldýrganlarýn baþkalarýný kabahatli görüp misille-meye yöneldikleri, sýnýr kiþilik yapýsýndaki saldýr-ganlarýn ise kabahati kendilerinde bulduklarý ve yoðun bir kendinden tiksinme yaþadýklarý görülmektedir. Sýnýr kiþilikte misilleme ile diðerini incitme isteði, diðer kiþiyi kendisini bu þekilde kötü hissettirdiði için suçlamasýndan ileri gelmektedir (Sinnamon 2014).

Dürtüsellik, tedaviye yanýt, risk faktörleri, kiþilik özellikleri açýsýndan ortak noktalarýnýn bulunmasý sebebiyle antisosyal kiþilik ile sýnýr kiþiliðin ayný bozukluk olup olmadýðý geçmiþ yýllarda tartýþýlmýþ (Paris 1997), ancak son çalýþmalarda farklý bozuk-luklar olduðu sonucuna varýlmýþtýr (Paris ve ark. 2013). Suç açýsýndan ise, antisosyal kiþilik mala karþý suçlarla iliþkili görülürken, sýnýr kiþiliðin daha çok fiziksel þiddet ve saldýrganlýk ile baðlantýlý olduðu görülmüþtür (Barros ve Serafim 2008). Madde kötüye kullanýmý tedavi programýnda yer alan katýlýmcýlar arasýnda, hem tedavi öncesinde hem de yapýlan bir yýllýk takip çalýþmasýnda, sýnýr kiþilik bozukluðu tanýsýnýn þiddet içeren suçlar açýsýndan anlamlý bir yordayýcý olduðu belirtilmiþtir (Hernandez-Avila 2000).

Chapman ve Cellucci (2007)'nin kadýn mahkumlar-la yaptýkmahkumlar-larý bir çalýþmada ise, örneklemin yakmahkumlar-laþýk %70'inin madde baðýmlýlýðý kriterlerini karþýladýðý ve madde baðýmlýlýðýnýn sýnýr ve antisosyal kiþilik özellikleriyle bir arada görüldüðü aktarýlmaktadýr. Buradan hareketle sýnýr kiþilik özelliklerinin madde baðýmlýlýðýnda rolü olduðu -ya da tam tersi-

belir-tilmektedir (Chapman ve Cellucci 2007). Ayrýca, belirtilen örneklemde sýnýr kiþilik özelliklerinden olan duygularý düzenlemede güçlüðün üstesinden gelebilmek için madde kullanýmýnýn araç olarak kullanýlýyor olabileceði ileri sürülmektedir (Chapman ve Cellucci 2007).

SONUÇ

Literatüre bakýldýðýnda sýnýr kiþilik özelliklerinin kadýnlarda ve erkeklerde davranýþa yansýmasý konusunda farklý görüþler ileri sürülmektedir (Blackburn ve Coid 1998; Johnson ve Shea 2003; Logan ve Blackburn 2009). Sýnýr kiþiliðe sahip erkekler dýþarýya yönelik öfke patlamalarý gös-terirken, kadýnlar daha çok kendine zarar verici davranýþlarda bulunmaktadýr; bu nedenle, erkek-lerin suça daha meyilli olabileceði düþünülmekte-dir. Ancak, sýnýr kiþiliðe sahip kadýn ve erkelerin, normal popülasyonda görülen kadýn-erkek fark-lýlýklarýný göstermedikleri görüþü sebebiyle, suç ve þiddet açýsýndan sýnýr kiþilik özellikleri gösteren kadýn ve erkek davranýþlarý daha ayrýntýlý bir þek-ilde araþtýrýlabilir.

Sýnýr kiþilikte öfke dýþavurumunun patlayýcý tipte olmasý ile birlikte düþünüldüðünde, sýnýr kiþiliðe sahip suçlularýn amaç yönelimli olmaktan ziyade, daha çok erken dönem yaþanan travmalarýn ve terk edilme korkusunun tetiklenmesiyle, özellikle madde kullanýmý ile birlikte, duygu düzenlemesi saðlamak için kendilerini sakinleþtirmeye yönelik dürtüsel davranýþlar sonucunda suç iþlemeleri sýk rastlanan bir sonuçtur (Sinnamon 2014; Chapman ve Cellucci 2007). Genel olarak bakýldýðýnda, sýnýr kiþilik bozukluðu olan bireylerin þiddet içeren suçlardan yaralama, basit ve nitelikli saldýrý, þiddet içermeyen suçlardan ise madde elde etmek amacýy-la hýrsýzlýk, madde kulamacýy-lanýmý, halka açýk yerlerde sarhoþluk gibi suçlarý daha çok iþledikleri görülmektedir (Sansone ve ark. 2012). Sýnýr kiþilik bozukluðunda sýkça görülebilen kendine zarar verme/intihar þiddet kapsamýna girmese de, þiddet ve kendine yönelik saldýrganlýk arasýnda biyolojik açýdan önemli ortak noktalar bulunmaktadýr (Abay ve Tuðlu 2000). Bu nedenle kendine zarar verme eðilimi olan bireyler, þiddeti önleme kapsamýnda daha dikkatli bir þekilde deðerlendirilmeli, korun-malý ve takibi yapýlkorun-malýdýr.

(7)

Sýnýr kiþilik bozukluðunun ortaya çýkmasýna neden olan unsurlar deðerlendirildiðinde, karþýmýza erken dönem travmatik yaþantýlar, çocuk istismarý/ihmali, þiddete maruz kalma gibi faktörler karþýmýza çýk-maktadýr. Sýnýr kiþilik bozukluðu olan bireylerin iþledikleri suç tipleri ve motivleri göz önünde bulundurularak, bu kiþileri damgalanmaktan koru-mak önemli bir konudur. Bu özelliklere sahip bireylerin çocuklukta maðduriyet, yetiþkinlikte sýk-lýkla yeniden maðduriyet yaþamalarý temelinde, hem maðdur hem suçlu olmalarý hassas bir bakýþ açýsýyla deðerlendirilmelidir. Þiddet, maðduru suçluya dönüþtürerek þiddet uygulamasýna zemin hazýrlamaktadýr (Güleç ve ark. 2012). Sonuç olarak, bu kýsýr döngüyü kýracak, bireysel ve toplumsal þiddet ve suç düzeyini azaltacak sosyal politikalar ve tedavi yaklaþýmlarý önem kazanmak-tadýr.

Yazýþma adresi: Klin. Psk. Bengisu Nehir Aydýn. Güngören Kaymakamlýðý Proje Koordinasyon Merkezi, bnaydin@gmail.com

Sýnýr Kiþilik Bozukluðunun Suç Ve Þiddet Ýle Ýliþkisi: Bir Gözden Geçirme

KAYNAKLAR Abay E, Tuðlu C (2000). Þiddet ve Agresyonun Nörobiyolojisi.

Klinik Psikiyatri, 3:21-26.

Agrawal HR, Gunderson J, Holmes BM, Lyons-Ruth K. (2004). Attachment studies with borderline patients: A review. Harvard Review of Psychiatry, 12, 94-104.

Ali PA, Naylor PB (2013). Intimate partner violence: A narra-tive review of the biological and psychological explanations for its causation. Aggression and Violent Behavior, 18: 373-382. American Psychiatric Association (2013). Diagnostic and statis-tical manual of mental disorders, 5th ed. (DSM-V), American Psychiatric Publishing: London, England, 695-700.

Arslan SH, Karlýdað R, Alparslan ZN, Tamam L, Ünal M (1997). Borderline Kiþilik Bozukluðunda Örseleyici Çocukluk Yaþantýlarý ve Ruhsal Bulgular. Düþünen Adam, 10 (3): 33-39. Barros DM, Serafim AP (2008). Association between personal-ity disorder and violent behavior pattern. Forensic Sci Int, 179:19-22.

Birkley E, Eckhardt CI (2015). Anger, Hostility, Internalizing Negative Emotions, and Intimate Partner Violence Perpetration: A Meta-Analytic Review. Clin Psychol Rev, (accepted manuscript), doi: 10.1016/j.cpr.2015.01.002.

Blackburn R, Coid JW (1998). Psychopathy and the dimensions of personality disorder in violent offenders. Personality and Individual Differences, 25: 129-145.

Bowlby J (1973). Attachment and loss. Separation: Anxiety and anger. NY: Penguin, s. 211-237.

Chapman AL, Cellucci T (2007). The role of antisocial and bor-derline personality features in substance dependence among in carcerated females. Addict Behav, 32: 1131-1145.

Critchfield KL, Levy KN, Clarkin JF, Kernberg OF (2008). The relational context of aggression in borderline personality disor-der: Using adult attachment style to predict forms of hostility. J Clin Psychol, 64: 67-82.

Dutton DG (2010). The abusive personality, 2nd ed. New York: Guilford Press, s. 178-190.

Edwards DW, Scott CL, Yarvis RM, Paizis CL, Panizzon MS (2003). Impulsiveness, impulsive aggression, personality disor-der and spousal violence. Violence Vict, 18: 3-14.

Fonagy P, Target M, Gergley G, Allen JG, Bateman AW. (2003). The developmental roots of borderline personality disorder in early attachment relationships: A theory and some evidence. Psychoanalytic Inquiry, 23, 412-459.

Geçtan E (1997). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldýþý Davranýþlar. 13. Baský, Remzi Kitabevi: Ýstanbul, s. 266. Goodman M, New A (2000). Impulsive Agression in Borderline Personality Disorder. Curr Psychiatry Rep, 2: 56-61.

Grant BF, Chou SP, Goldstein RB (2008). Prevalence, corre-lates, disability, and comorbidity of DSM-IV borderline person-ality disorder: results from the wave 2 national epidemiologic survey on alcohol and related conditions. J Clin Psychiatry, 69: 533-545.

Gunderson JG, Links P (2007). Borderline personality disorder: a clinical guide. 2nd ed., Washington, DC: American Psychiatric

(8)

Press, s. 12-18.

Güleç H, Topaloðlu M, Ünsal D, Altýntaþ M (2012). Bir Kýsýr Döngü Olarak Þiddet. Psikiyatride Güncel Yaklaþýmlar, 4(1):112-137.

Hellmuth JC, McNulty JK (2008). Neuroticism, marital violence and the moderating role of stres and behavioral skills. J Pers Soc Psychol, 95: 166-180.

Herman J (2007). Travma ve Ýyileþme: Þiddetin Sonuçlarý, Ev Ýçi Ýstismardan Siyasi Teröre. 1. Baský, (Çev. T Tosun) Ýstanbul, Literatür Yayýncýlýk, s. 125-202.

Hernandez-Avila CA, Burleson JA, Poling J, Tennen H, Rounsaville BJ, Kranzler HR (2000). Personality and Substance Use Disorders as Predictors of Criminality. Compr Psychiatry, 41: 276-283.

Johnson DM, Shea MT, Yen S, Battle CL, Zlotnick C, Sanislow CA et al. (2003). Gender Differences in Borderline Personality Disorder: Findings From the Collaborative Longitudinal Personality Disorders Study. Compr Psychiatry, 44: 284-292. Johnson JG, Bromley E, McGeoch PG. (2005). Role of child-hood experience in the development of maladaptive and adap-tive personality traits. Textbook of Personality Disorders. Ed: JM. Oldham, AE. Skodol, DS. Bender. American Publishing Inc., Washington, England.

Kernberg OF (2006). Sýnýr Durumlar ve Patolojik Narsisizm. Ýstanbul: Metis Yayýnlarý.

Látalová K, Praško J (2010). Aggression in Borderline Personality Disorder. Psychiatr Q, 81: 239-251.

Logan C, Blackburn R (2009). Mental disorder in violent women in secure settings: Potential relevance to risk for future violence. Int J Law Psychiatry, 32: 31-38.

Paris J (1997). Antisocial and Borderline Personality Disorders: Two Separate Diagnoses or Two Aspects of the Same Psychopathology? Compr Psychiatry, 38/4: 237-242.

Paris J, Chenard-Poirier MP, Biskin R (2013). Antisocial and borderline personality disorders revisited. Compr Psychiatry, 54: 321-325.

Raine A (1993). Features of borderline personality and vio-lence. J of Clin Psychol, 49: 277-281.

Ruiz-Hernández JA, García-Jiménez JJ, Llor-Esteban B, Godoy-Fernández C (2015). Risk factors for intimate partner violence in prison inmates. Eur J Psychol Applied to Legal Context, 7: 39-47.

Sansone RA, Chu J, Wiederman MW (2006). Domestic violence and borderline personality symptomatology among women in an inpatient psychiatric setting. Traumatology, 314-319.

Sansone RA, Lam C, Wiederman MW (2012). The relationship between illegal behaviors and borderline personality symptoms among internal medicine outpatients. Compr Psychiatry, 53: 176-180.

Sansone RA, Reddington A, Sky K, Wiederman MW (2007). Borderline personality symptomatology and history of domestic violence among women in an internal medicine setting. Violence and Victims, 22: 120-126.

Sinnamon GCB (2014). Psychopathology and Criminal

Behavior (chapter 11). In: Petherick W, ed. Applied Crime Analysis: A Social Science Approach to Understanding Crime, Criminals and Victims. 1st ed, Academic Press, 242-244. Soloff PH, Meltzer CC, Becker C (2003). Impulsivity and pre-frontal hypometabolism in borderline personality disorder. Psychiatry Res. Neuroimaging Section, 123:153-163.

Þahin D (2009). Kiþilik Bozukluklarý. Klinik Geliþim, 22 (4): 45-55.

Whewell P, Ryman A, Bonanno D, Heather N (2000). Does the ICD 10 classification accurately describe subtypes of borderline personality disorder? British Journal of Medical Psychology, 73:483-494.

Yazýcý K, Yazýcý AE (2010).Dürtüselliðin nöroanatomik ve nörokimyasal temelleri. Psikiyatride Güncel Yaklaþýmlar, 2:254-280.

Zanarini MC, Frankenburg FR, Reich DB (1999). Violence in the lives of adult borderline patients. J Nerv Ment Dis, 187: 65-71.

Referanslar

Benzer Belgeler

F31.1 Bipolar affective disorder, current episode manic without psychotic symptoms F31.2 Bipolar affective disorder, current episode manic with psychotic symptoms

H ürriyet’in 22 şubat 1869 tarih­ li 35 inci sayısında ise «Karınca Kanatlandı» başlıklı yazısında K em al’in, Türk kız ve kadınları hakkında şu

Myıs ayında Jüpiter’in uyduları: Jüpiter’in “Galileo Uyduları” olarak adlandırılan dört büyük uydusu, bir dürbün yardımıyla bile gözlenebilmektedir. Yandaki çizim,

Her roket motoru 157.5 kg’lık it- ki sağlayınca ve pervane kanatları yeterince hızlı dönünce foton fırlat- ma rampasından bir helikopter gibi havalanacak Roket motorları

Bunun bir başka örneğini Kuzey Amerika ile Avrupa kıta plakaları arasında daha yakından görmek mümkün.. En iyi gözlem noktası ise İzlanda’nın başkenti

Sonuç: Yap›lan çal›flmada elde edilen bulgular R‹A uygulamas› için Aile Planlamas› Merkezine baflvuran kad›nlar›n R‹A ile ilgili yeterli bilgilerinin

Lateritlerden Ni-Co kazanımı için günümüzde yüksek basınçlı asit liçi sonrası nikel ve kobaltın karışık sülfür/hidroksit/karbonat bileşikleri halinde çöktürme

Bu çalışmada, tavan sarması ve tavan tabakasının farklı temas durumlarında yürüyen tahkimat ünitesinin taşıyıcı elemanlarında meydana gelen maksimum gerilmeler