• Sonuç bulunamadı

ÇOCUK GELİŞİMİ EĞİTİMİ İLE OKULÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MESLEKİ OLGUNLUK VE KENDİNİ KABUL DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇOCUK GELİŞİMİ EĞİTİMİ İLE OKULÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MESLEKİ OLGUNLUK VE KENDİNİ KABUL DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ"

Copied!
115
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ BÖLÜMÜ ANABİLİM DALI

ÇOCUK GELİŞİMİ EĞİTİMİ İLE OKULÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MESLEKİ OLGUNLUK VE KENDİNİ KABUL

DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Yasemin KUTLUĞ

(2)
(3)

ii ÖNSÖZ

Bu araştırmayı yaparken; beni yönlendiren, anlayış ve sabır gösteren danışmanım Doç. Dr. Ayşe B.Aksoy’a sonsuz teşekkür ederim.

Araştırmamı gerçekleştirdiğim üniversitelerdeki başta Arş.gör. Eda Kargı olmak üzere bana yardımcı olan tüm Öğretim üyesi ve Araştırma görevlilerine çok teşekkür ederim.

Araştırmanın analizinde yardımlarını sunan İstatistikçi Berna Çiğdem Baz’a , desteklerini esirgemeyen I. Sibel Küçükünal, Meral Poyraz ve Filiz Akın’ a teşekkür ederim.

Hayatın her anında yanımda olan aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Ankara, 2007 Yasemin KUTLUĞ

(4)

iii ÇOCUK GELİŞİMİ EĞİTİMİ İLE OKULÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MESLEKİ OLGUNLUK VE KENDİNİ

KABUL DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ ÖZET

Bu araştırma Çocuk gelişimi eğitimi ile okulöncesi öğretmenliği son sınıf öğrencilerinin mesleki olgunluk ve kendini kabul düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.

Araştırmanın örneklemini, Ankara ili sınırları içerisinde 5 üniversitede (Ankara, Hacettepe, Başkent, Gazi, Ortadoğu teknik üniversiteleri) öğrenim görmekte olan çocuk gelişimi eğitimi ve okulöncesi öğretmenliği son sınıf öğrencilerinden toplam 222 kişi oluşturmaktadır.

Çalışmada, öğrencilerin kendini kabullerini ölçmek amacıyla, Kılıçcı’nın (1981) Kendini Kabul Envanteri, mesleki olgunluklarını ölçmek amacı ile Crites’in (1973) Mesleki Olgunluk Envanteri kullanılmıştır.Bu araçlara ek olarak, öğrencilerin kişisel bilgilerini öğrenmek amacıyla geliştirilen kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin kendini kabullerinin mesleki olgunlukla ilişkisi incelenmiştir.Öğrencilerin bölümleri, üniversiteye girişteki puan türleri, not ortalaması, tercih sırası, lise türü, yaşı, kardeş sayısı, yaşam yeri, anne babanın öğrenim düzeyi gibi değişkenlerin kendini kabul ve mesleki olgunlukla ilişkisi incelenmiştir.

Sonuçlara genel olarak bakıldığında öğrencilerin bölümleri, puan türü, not ortalaması, tercih sırası, lise türü , yaşı, kardeş sayısı, yaşam yeri, anne babanın öğrenim düzeyi gibi değişkenlerin mesleki olgunluk ve kendini kabulde anlamlı bir farklılık yaratmadığı ancak kendini kabul düzeyi ile mesleki olgunluk arasında olumlu yönde bir ilişki bulunduğu görülmektedir.Bu ilişki kendini kabul düzeyi yükseldikçe mesleki olgunluk düzeylerinin de yükseldiğini göstermektedir.

(5)

iv INVESTIGATION ABOUT RELATIONS BETWEEN VOCATIONAL

MATURITY AND SELF ACCEPTANCE LEVEL BY CHILD DEVELOPMENT EDUCATION AND PRESCHOOL TEACHER LAST

CLASS STUDENTS ABSTRACT

This research is made for the investigation about relations between vocational maturity and self acceptance level by Child Development Education and Preschool Teacher students.

The sample of the research is made by 222 last class students of Universitis in Ankara(Ankara, Hacettepe, Başkent, Gazi, Ortadoğu teknik üniversitis) whom receiving education about Child Development Education and Preschool Teacher.

In this study, the aim of the measure for; self acceptance by Kılıçcı(1981) “Inventory of self acceptance”, and vocational maturity by Crites (1973) development of Uzer (1987) “Inventory of Vocational Maturity” is used.The relation between self acceptance and vocational maturity of the students has been observed. The students department, the point type of university, the average mark, the order of choice, kind of the high school, age, the number of sister or brother, settlement places, the education of father and mother etc. investigated between self acceptance and vocational maturity.

When looking the results department, the point type of University, the average mark, the order of choice, kind of the high school , age, the number of sister or brother, settlement places , the education of father and mother showed that the relation between vocational maturity and self acceptance have no important difference but also the level of self acceptance and vocational maturity have positive relation between each other. This relation has showed that when the self acceptance level increases also the vocational maturity increases.

(6)

v İÇİNDEKİLER

Sayfa No

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ... i

ÖNSÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT... iv İÇİNDEKİLER ... v TABLOLAR DİZİNİ ... viii 1.GİRİŞ ... 1 1.1. Kişilik... 2 1.1.1. Benlik ve Gelişimi ... 2 1.1.2.Kendini Kabul ... 6

1.1.2.1.Kendini Kabulü Etkileyen Etmenler ... 6

1.2. Meslek... 9

1.2.1. Meslek Gelişimi ... 9

1.2.1.1.Meslek Seçimini etkileyen etmenler ... 12

1.2.2.Meslek olgunluğu... 15

1.3. Okul Öncesi Öğretmenliği ... 15

(7)

vi

1.4. Konu ile İlgili Araştırmalar... 20

1.4.1. Kendini Kabul İle İlgili Yapılan Araştırmalar ... 20

1.4.2. Mesleki Olgunlukla İlgili Yapılan Araştırmalar ... 27

2. AMAÇ VE ÖNEM... 35 2.1. Amaç ... 35 2.2.Temel Problem... 35 2.2.1.Alt problemler ... 36 2.2.2. Önem... 37 2.2.3. Sayıltılar ... 38 2.2.4. Sınırlılıklar ... 38 Kısaltmalar ... 38

3. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ VE ARAÇLARI ... 39

3.1.Evren ... 39

3.2.Örneklem... 39

3.3. Veri Toplama Araçları ... 42

3.3.1. Kişisel Bilgi Formu ... 42

3.3.2. Kendini Kabul Envanteri... 42

3.3.3. Mesleki Olgunluk Envanteri ... 46

3.4.Verilerin Toplanması ... 48

(8)

vii 3.6. Süre ve Olanaklar... 49 4. BULGULAR VE YORUMLAR... 50 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 85 KAYNAKÇA EKLER

EK-1: KİŞİSEL BİLGİ FORMU

EK-2: ÜNİVERSİTELERDEN ALINAN İZİN BELGELERİ ÖRNEKLERİ

(9)

viii TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa No

Tablo-1 Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Üniversitelere Göre Dağılımı ... 41

Tablo-2 Öğrencilerin Puan Türüne Göre Dağılımı ... 48

Tablo-3 Öğrencilerin Tercih sırasına Göre Dağılımı ... 49

Tablo-4 Öğrencilerin Lise Türüne Göre Dağılımı ... 50

Tablo-5 Öğrencilerin Yaşlarına Göre Dağılımı ... 54

Tablo-6 Öğrencilerin Kardeş Sayısına Göre Dağılımı... 55

Tablo-7 Öğrencilerin Yaşamlarının Çoğunun Geçtiği Yere Göre Dağılımı ... 56

Tablo-8 Öğrencilerin Annelerinin Öğrenim Düzeyine Göre Dağılımı ... 57

Tablo-9 Öğrencilerin Babalarının Öğrenim Düzeyine Göre Dağılımı ... 58

Tablo-10 Öğrencilerin Kendini Kabul Puanlarına Ait Betimsel İstatistikleri... 59

Tablo-11 Öğrencilerin Kendini Kabul Puanlarına Göre Dağılımı... 59

Tablo-12 Öğrencilerin Mesleki Olgunluk Puanlarına Ait Betimsel İstatistikleri ... 60

Tablo-13 Öğrencilerin Mesleki Olgunluk Puanlarına Göre Dağılımı... 61

Tablo-14 Öğrencilerin Mesleki Olgunluk Puanları ile Kendini Kabul Puanları Arasındaki İlişki ile İlgili Korelasyon Katsayısı Sonuçları ... 62

Tablo-15 Öğrencilerin Bölümlerine Göre Kendini Kabul Puanları ile İlgili t-testi Sonuçları ... 63

Tablo-16 Öğrencilerin Bölümlerine Göre Mesleki Olgunluk Puanları ile İlgili t-testi Sonuçları... 65

Tablo-17 Öğrencilerin Puan Türüne Göre Kendini Kabul Puanları İle İlgili t-testi Sonuçları... 66

Tablo-18 Öğrencilerin Puan Türüne Göre Mesleki Olgunluk Puanları ile İlgili t- testi Sonuçları... 67

Tablo-19 Öğrencilerin Tercih Sırasına Göre Kendini Kabul Puanları Ait Anova Tablosu... 68

Tablo-20 Öğrencilerin Tercih Sırasına Göre Mesleki Olgunluk Puanları Ait Anova Tablosu ... 69

Tablo-21 Öğrencilerin Not Ortalamasına Göre Kendini Kabul Puanları İle İlgili t-testi Sonuçları ... 70

(10)

ix Tablo-22 Öğrencilerin Not Ortalamasına Göre Mesleki Olgunluk Puanları İle

İlgili t-testi Sonuçları ... 71 Tablo-23 Öğrencilerin Lise Türüne Göre Kendini Kabul Puanlarına Ait Anova

Tablosu... 72 Tablo-24 Öğrencilerin Lise Türüne Göre Mesleki Olgunluk Puanlarına Ait

Anova Tablosu ... 73 Tablo-25 Öğrencilerin Yaşlarına Göre Kendini Kabul Puanlarına Ait Anova

Tablosu... 74 Tablo-26 Öğrencilerin Yaşlarına Göre Mesleki Olgunluk Puanlarına Ait Anova

Tablosu... 75 Tablo-27 Öğrencilerin Kardeş Sayısına Göre Kendini Kabul Puanları ile İlgili

t-testi Sonuçları ... 76 Tablo-28 Öğrencilerin Kardeş Sayısına Göre Mesleki Olgunluk Puanları İle

İlgili t-testi Sonuçları ... 77 Tablo-29 Öğrencilerin Yaşamlarının Çoğunun Geçtiği Yere Göre Kendini Kabul

Puanlarına Ait Anova Tablosu... 78 Tablo-30 Öğrencilerin Yaşamlarının Çoğunun Geçtiği Yere Göre Mesleki

Olgunluk Puanlarına Ait Anova Tablosu... 79 Tablo-31 Öğrencilerin Anne Öğrenim Düzeyine Göre Kendini Kabul Puanlarına

Ait Anova Tablosu ... 80 Tablo-32 Öğrencilerin Anne Öğrenim Düzeyine Göre Mesleki Olgunluk

Puanlarına Ait Anova Tablosu... 81 Tablo-33 Öğrencilerin Baba Öğrenim Düzeyine Göre Kendini Kabul Puanlarına

Ait Anova Tablosu ... 83 Tablo-34 Öğrencilerin Baba Öğrenim Düzeyine Göre Mesleki Olgunluk

(11)

Kendini kabul ruh sağlığı açısından önemli bir kavramdır.Kendini kabul eden kişi tüm olumlu ve olumsuz özelliklerini olduğu gibi kabul etmekte ve bundan bir suçluluk duymamaktadır.

Mesleki olgunluk ise kişinin seçtiği meslekte iyi olması için gerekli bir koşuldur.Mesleki olgunluğa sahip birey meslek gelişimi süreçlerini geçirmiş, belli bir meslekte karar kılmış ve o mesleğin gerektirdiklerini doğru bir şekilde yapmaktadır.

Kişinin kendine uygun mesleği seçmesi kendinin olumlu ve olumsuz yanlarını bilip bunları kabul etmesiyle bağlantılıdır.Kendini kabul eden ruh sağlığı yerinde insan ne istediğini ve nelere sahip olduğunu bilmektedir ve ona göre bir meslek seçmektedir.

Kendini kabul ve mesleki olgunluk yaşam içinde gelişen süreçlerdir.Bu süreç bireyin içinde bulunduğu ortamdan etkilenir.

Kendini kabul kavramı çocuk doğduğu andan itibaren oluşmaya başlar.Çocuğun kendini kabul etmesi çevresindeki insanların davranışlarıyla onu kabul etmeleriyle ilintilidir.Çocuğun doğumdan yedi yaşına kadar geçen sürecin çok önemli olduğu bilinmektedir.Bu dönemde çocuğun yanında bulunan insanların ki bunların başında anne, baba , kardeşler ve öğretmenler gelmektedir.Öğretmen özellikle Okulöncesi öğretmeni anne babasından sonra çocuğa en yakın kişidir.Bu nedenle okulöncesi öğretmeni olacak olan öğrencilerin bu mesleği isteyerek seçmeli ve kendini kabulleri yüksek olmalı diye düşünülmektedir.

Çocuk Gelişimi Eğitimi ve Okulöncesi öğretmenliği öğrencilerinin üniversiteye giriş sınavında genel yeteneklerinin yanı sıra psikolojik testler yapılarak bölümlere kabul edilmesi gelecek nesillerin daha sağlıklı olması ve eğitim kalitesinin artması açısından önemlidir.

(12)

1.1 Kişilik

Psikolojide kişilik kapsamı en geniş olan bir kavramdır.Kişilik bir insanın bütün ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir.Bununla beraber, dikkate değer bir husus, kişiliğin kendine özgü ve ahenkli bir bütün olmasıdır.Öyle ki, bir insana ilişkin her nitelik, o insanı anlamada bize ipucu verir.Onun belleği; dış görünüşü, direnme süreci, sesi ve konuşma tarzı, tepki hızı; insanlara, tabiata ya da makinelere karşı ilgi duyması, sporculuğu v.b. özellikleri, hepsi o insanın kişiliğini betimlemede önemlidir(Baymur1995: 253).

Kişilik, bir kişinin çevreye uyumunu belirleyen karakteristik davranış örüntüleri ve düşünme tarzlarıdır.Kişilik, başkaları tarafından gözlenebilen toplumsal kişilik ya da nadiren ortaya koyulan, düşünce ve yaşantılardan oluşan özel kişilik olabilir.Bazı kişilik özellikleri (genel duygu durum ve enerji düzeyi gibi) kalıtımla edinilen biyolojik faktörlerden etkilenir.Kültüre ve alt kültürel gruplara ortak olan yaşantılar(cinsiyet rolleri gibi) ve kişiye özel yaşantılar, doğuştan gelen ön yatkınlıklarla etkileşimde bulunarak kişiliği şekillendirirler.(Atkinson , Hilgard 1995:566)

Kişilik bitmiş duruk bir ürün değildir; doğuştan yaşamın sonuna kadar bir oluşum süreci içindedir.(Baymur,1995:255). Kişiyi o kişi yapan , başkalarından ayıran duygu, tutum ve davranışların tümünün örgütlenmiş bütünlüğünü benlik anlatır.Benlik kavramı ise, insanın kendi benliğini algılayış ve kavrayış biçimi olarak tanımlanır(Yörükoğlu,1996:101).

(13)

1.1.1. Benlik ve Gelişimi

Benlik bireyin ne olduğu, ne olmak istediği ve çevresince nasıl tanındığı konularındaki bilinçliliğidir(Enç,1990:25).Benlik bireyin kendisi, fizik ve sosyal çevresiyle olan etkileşimleri sonucu sahip olduğu kendine ait bir takım duygu, değer ve kavramlar sistemidir.(Kılıçcı,1992:30).

Rogers’ın kişilik teorisindeki en önemli kavram benliktir.Benlik, “ben” i karakterize eden düşüncelerin, algıların ve değerlerin tümüdür; benlik, kişinin hem dünyayı hem kendi davranışını algılamasını etkiler.Güçlü, olumlu bir benlik kavramı olan kişi, dünyayı zayıf bir benlik kavramı olan kişiden oldukça farklı görür.Benlik kavramının gerçekliği yansıtması gerekmez; bir kişi çok başarılı ve saygın olabilir, ancak kendini tamamıyla başarısız görebilir. Rogers’a göre birey her yaşantıyı benlik kavramıyla ilişki içinde değerlendirir. İnsanlar, benlik imgeleriyle tutarlı şekilde davranmak isterler; tutarlı olmayan yaşantı ve hisler tehdit edicidir ve bilince kabul edilmeyebilir.Bu, temel olarak Freud un bastırma kavramıdır, ancak Rogers bu bastırmanın ne gerekli ne de kalıcı olduğuna inanmaktadır. Rogers kuramındaki diğer benlik ideal benliktir.Her bireyin nasıl insan olmak istediği yolunda düşünceleri vardır.Gerçek benlik ideal benliğe ne kadar yakınsa, birey o kadar gerçekleşmiş ve mutlu olur.İdeal ve gerçek benlikler arasında büyük fark olması mutsuz, tatminsiz bir insan yaratır.(Akt.Atkinson ,Hilgard, 1995:543-544). Ben neyim ve ne yapabilirim sorularının cevapları gerçek benliği; benim için neler değerlidir ve hayatta ne istiyorum sorularının cevapları ise erişilmek istenen moral düzeyi, gerçekleştirilmek istenen istek özlem ve emelleri gösteren ideal benliği meydana getirir.(Baymur1994:265)

Rogers ‘a göre herkes daha olumlu benlik geliştirme çabasındadır.Bu benlik, çocuğun kendi yaşantıları ve aynı zamanda onun hayatında önemli etkileri olan ebeveynlerinin ve diğer önemli kişilerin çocuğun ‘ben’ ine olan tepkileri ile yaratılır.Kişiliğin gelişim sürecinde benlik, pasif bir atıf çerçevesi olmanın yanı sıra

(14)

aktif olarak kontrol edici ve tamamlayıcı bir güç olarak da önemlidir. Kişinin benliğine dair kanaatleri iyi, kötü veya ortada olabilir.Yetenekli iken kendini yeteneksiz veya hiçbir yeteneği yokken kendini yetenekli görebilir, bu da onun çevresine uyumunu bozar. Kişi yaşantılarından edindiği yeni tecrübeleri her zaman kişiliğini geliştirmek için kullanmalıdır demektedir(Akt.Arkonaç, 2005:393-394).

Benlik , bireyin özellikleri, yetenekleri, değer yargıları, emel ve ideallerine ilişkin kanılarının dinamik bir görünüşüdür.Benlik üzerinde beden özelliklerinin ve yapısının, (kısa-uzun,şişman-zayıf, esmer-sarışın, düz saçlı-kıvırcık saçlı gibi) etkisi olursa da, benlik birinci derecede psişik ve ikinci derecede tensel bir kavramdır(Baymur,1994:265).

Benlik kavramının beğenilip benimsenmesi benlik saygısını oluşturur; benlik saygısı, kişinin kendini değerlendirmesi sonunda ulaştığı benlik kavramını onaylamasından doğan beğeni durumudur(Akt. Temel, Aksoy 2001:22).Benlik saygısı kendini olumlu beğenilmeye ve sevilmeye değer bulmaktır.Kendini olduğu gibi gördüğü gibi kabullenmeyi, özüne güvenmeyi sağlayan olumlu bir ruh halidir(Yörükoğlu, 1996:5).

Benlik Gelişimi:

Kendini olduğu gibi görme sevilmeye değer bulma doğar doğmaz oluşan birşey değildir. Çoçuğun yaşamıyla gelişir. Benlik; çocuk doğduğu andan itibaren, başından geçen sayısız olaylarla, çevresindeki kişilerin etkisiyle yavaş yavaş oluşur. Çocuk, çevresi ile olan etkileşiminde önce bedeninin sınırlarını öğrenmeye başlar.İlk aylarda parmağı ağzından çıktığı zaman ağlayan çocuk, bir süre deney ve çeşitli yaşantılardan sonra parmağını istediği zaman ağzından çıkarabileceğini keşfeder.Birinci yılın sonunda ve ikinci yılın başlangıcında çocuğun ilgileri genişler ve o kendisine duyuşları, fikirleri ve istekleri olan farklı bir kişi olarak çevresindekilerden ayırt etmeye başlar. Psikososyal benliği böylece gelişme yoluna giren çocuk, önce ailesi üyeleri ile sosyal bağlar kurar, sonra mahalle, daha sonra

(15)

okul ve başka çevrelerle ilişkiler kurarak, bireyin benliği gittikçe genişleyen halkalar halinde gelişmeye devam eder.Benliğin gelişmesinde kişiler arası ilişkilerin büyük bir önemi vardır. Çevremizdeki insanların (küçükken ana-baba ve kardeşlerin, daha sonra öğretmenlerin ve arkadaşların) bize karşı tepkileri benliğin içeriğini etkiler. Bizim için önemli kişilerin bizi beğenip beğenmemeleri, bizimle övünmeleri yada bizden utanmaları, bu kişilerin hakkımızda söyledikleri şeyler benliğin alacağı şekli etkiler. Sürekli olarak kendisine çirkin ,aptal ve tembel denen çocuk, gerçekten bu nitelikleri benimseyebilir. Buna karşılık kendisini güzel becerikli, çalışkan ve iyi bulan yakınları arasında çocuk gerçekten kendini böyle değerli bir kişi olarak görmeye ve buna uygun davranış örüntüleri geliştirmeğe başlar.Böylece benlik, acı ve tatlı birçok yaşantılar sonunda öğrenilen ve her an gelişmeye devam eden bir kavramdır. Her yaşantı, her baştan geçen olay benliğe bir şeyler katar.(Baymur, 1994:265-266)

Rogers’ a göre çocuğun davranışı sürekli olarak anne-baba ve başkaları tarafından değerlendirildiği için (bazen olumlu bazen olumsuz olarak), çocuk kısa sürede değerli bulunan ve değerli bulunmayan düşünceleri ve hareketleri ayırt etmeyi öğrenir. Değersiz yaşantılar, geçerli ve doğal yaşantılar olsalar bile, benlik kavramının dışında bırakılır.Örneğin, çocuk kendi başına ve doğru yerde çiş ve kaka yapmadıkça, anne-babanın olumlu bakışını elde tutmak için kendi yaşantısını-çiş yada kaka yapmanın tatmin verdiğini- inkar etmek zorundadır.(Akt.Atkinson, 1995:544)

Benlik kavramı kişilik kuramında önemle artan bir rol oynamaktadır. Rogers 1951 de ‘kendini kabulü’ benlik kavramının bir yönü olarak vurgulamıştır.

(16)

1.1.2.Kendini Kabul

Kendini kabul kavramı, kendine saygı ve kendine güven gibi diğer iki kavramla birlikte kişinin kendi benliğine karşı geliştirdiği olumlu bir tutumu ifade etmektedir. Kendini kabul diğer ikisine kıyasla daha kapsamlıdır(Kılıçcı, 1985:3).

Kendini kabul, kişinin suçluluk, yetersizlik, beğenme yada övünme duygularına kapılmadan kendini bütün olumlu ve olumsuz yönleriyle kabul etmesidir(Enç, 1990:118).

Benlik değeri ve kabullenme; uyum sağlamış kişiler kendi değerlerini takdir eder ve etrafındakiler tarafından kabul edildiklerini hissederler. Diğer insanlarla rahattırlar ve sosyal durumlarda doğal tepki gösterebilirler.Aynı zamanda, düşüncelerini grubundakilere uydurmak zorunluluğu duymazlar. Anormal tanısı koyulan bireyler arasında değersizlik, yabancılık ve kabul edilmeme hisleri yaygındır(Akt.Atkinson, 1995:610).

1.1.2.1.Kendini Kabulü Etkileyen Etmenler

Erikson’ un klinik verilerinde de desteklendiği gibi bebeğin açlık, susuzluk, acıdan kaçma, korunma ve sevilme gibi ihtiyaçları karşılanıp makul bir doyum düzeyine ulaştığında, kendine bu doyumu sağlayan kişiye güvenme ve bağlanma gelişmekte, sonra bunlar “Temel Güven” duygusu olarak başkalarına genellenmektedir.Bu genelleme sadece diğer insanlar için olmamakta, böyle çevreyle olumlu etkileşim kişiye kendinin önemli bir varlık olduğunu telkin ederken, olumsuz benliğe hiçlik ve önemsizlik telkin etmektedir.Böylece benliğe ve başkalarına karşı geliştirilen tutumun temeli, daha bebeklik ve çocukluk yıllarında atılmaktadır (Akt.Kılıçcı, 1992:33).

Benliğe karşı geliştirilen bir diğer tutum da benliği kabuldür(self acceptance). Kişinin bütün yeterli ve yetersiz yanlarını gerçeğe uygun bir biçimde algılaması, yeterli ve güçlü yanlarıyla yaşam sorunlarını kendine özgü, bir biçimde çözerken

(17)

yetersiz ve sınırlı yanlarını da kişiliğinin bir parçası sayabilme yönündeki sağlıklı tutumudur. Benliğini kabul eden kimse yetersizliklerinin, çelişkilerinin bilincindedir ve bundan dolayı ne iç dünyası itibariyle çaresiz, ne de dış görünüş itibariyle insanlara düşmandır(Akt.Kılıçcı, 1992:32-33).

Kişiliğin ortaya çıktığı zamanlarda, çocuklar Rogers’ ın olumlu saygı dediği şeye gelişimlerinde ihtiyaç duyarlar.Bu ihtiyaç muhtemelen öğrenilmiş olsa da yine de Rogers kaynağın önemli olmadığını söyler.Olumlu saygıya ihtiyaç evrenseldir ve kabul, sevgi, başkaları tarafından onaylanma yı içerir.Çünkü olumlu saygı insan gelişimde çok önemlidir ve çocuk davranışında etkilenme ve sevgi içeriğidir.Eğer anne olumlu saygı sunmazsa, çocuğun içgüdüsel eğilimdeki varoluş ve gelişim kendini engelleyecektir. Küçük çocuklar yeterli kabulü, sevgiyi ve onaylanmayı alırlar. Bu durum, koşulsuz olumlu saygı olarak adlandırılır, annenin çocuğa sevgisi çocuğun davranışları üzerinde koşullu değildir ama serbest ve dolu bir onaydır.

Olumlu saygıya ihtiyacı tatmin etmenin önemli nedeni, özellikle çocuklukta, diğer insanların tutum ve davranışlarına duyarlı hale gelinmekte olmasıdır. Örneğin, anneleri tarafından şefkat , onaylanma ve sevgi gören çocuklar ödüllendirilmiştir ve neşeli olduklarında olumlu kendine saygı oluşur, böylece kendilerini ödüllendirmeyi öğrenirler.

Olumlu kendine saygı, olumlu saygı gibi doğada karşılıklıdır. Örneğin insanlar olumlu saygı aldıklarında ve olumlu kendine saygıyı geliştirdiklerinde başkalarına da olumlu saygı sağlayabilirler(Schultz,Schultz, 1998:314-315).

Olumlu kendine saygı, Freud’un super ego’sunun, Rogers yorumudur ve koşullu olumlu saygıdan türemiştir. Koşulsuz olumlu saygı, çocuğun koşullar dışında sevgi ve kabulünü içerir, çocuğun davranışının bağımsızlığıdır. Koşullu olumlu saygı bunun tam tersidir.

Aileler genellikle çocuklarının olumlu saygıyla yaptığı her davranışa tepki vermektedir. Bazı davranışları ailelerini kızdırır, korkutur veya sıkar ve bu

(18)

hareketleri aileler her zaman onaylamaz. Küçük çocuklar aileleri tarafından bazen ödüllendirilip bazen ödüllendirilmeyeceklerini anlarlar(Schultz,Schultz, 1998:316).

Psikolojik açıdan sağlıklı insanlar kendilerini anlamaya yeterli, tüm tecrübeleri kullanacak yetiye sahiptirler. Kendini kabulü öğrenen insan hataları olmakla birlikte belirli davranışlar ve karakteristik özellikler gösterir.

• Belirli değerleri ve kesin prensipleri vardır.Bunları her ortamda savunur. Hata yaptığında yada yeni deneyimler yaşadığında bunları değiştirir.

• Diğerleri onaylamadığında kendini suçlu hissetmeden kendi kendini yargılama ve hatalarını görme özelliğine sahiptir.

• Dün, bugün ve yarın hakkında endişe ederek boşuna vakit harcamaz. • Karşılaştığı ve karşılaşacağı problemlerle baş etmek için kendine

güveni vardır.

• Herkesin farklılıklarına, özel yeteneklerine, geçmişine ve ailevi durumuna bakmadan eşit davranır, ve insanlara değer verir.

• Suçluluk duymadan iltifatları ve eleştirileri kabul eder. • Kişilerin onu yönetme eğiliminin karşısındadır.

• Birçok farklı düşünce ve duygu arasında çeşitli fikirleri özümseme yeteneğine sahiptir.

• İş, oyun, yaratıcılık ve çeşitli aktivitelerde bulunmaktan hoşlanır. • Diğerlerinin ihtiyaçları karşısında duyarlıdır. Diğerlerinin çıkarlarına

ters düşecek kendine yarar sağlayacak şeylerden hoşlanmaz(Matthews, 1993:8).

(19)

1.2. Meslek

Türkçe’de meslek terimi oldukça kapsamlı bir kavramı ifade etmek için kullanılmaktadır. Oysa batı dillerinde meslekler , görülen eğitimin düzeyi ve yapılan görevlerin niteliğine göre, uzman meslekler, beceriye dayalı meslekler olarak farklı terimlerle adlandırılmaktadır(Kuzgun, 2000:1).

Meslek insanlara yararlı mal ve hizmet üretmek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, belli bir eğitimle kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, kuralları toplumca belirlenmiş etkinlikler bütünü olarak tanımlanabilir(Kuzgun, 2000:3).

1.2.1. Meslek Gelişimi

Bir kavram olarak ‘mesleki gelişim’ bireyin yaşamında geniş zaman içinde oluşan bir süreçtir.Mesleki gelişim bireyin genel gelişiminin bir parçasıdır.Bu süreçte, her şeyden önce bireyin kişilik özellikleri ve benlik tasarımı önemli bir yer tutar.Kişilik özelliklerinin yanı sıra , bireyin geçirdiği yaşantılar , bulunduğu çevrenin özellik ve olanakları bireyin çevre ile etkileşimi önemli etmenlerdir(Özgüven, 1998).

Bordin’ e göre, meslek kişiliğin bir yansımasıdır. Meslek seçimi, bireyin çalışma yoluyla bireysel kimlik oluşturma çabasıdır. Bu kimlik oluşurken, çalışma hayatı ile oyunun birleştirilmesi ve ailenin özellikleri ile bireyin kendine has özelliklerinin uygulamaya konulması söz konusudur. Hayatın ilk altı yılı, kişiliğin oluştuğu bir dönem olup, bu dönemde çevreye uyum mekanizmaları geliştirilir ve bu mekanizmalar daha karmaşık davranışların gelişimi için gerekli temeli oluşturur(Akt.Erdoğmuş, 2003:49).

Roe`ya göre; meslekler, psikolojik ihtiyaçları karşılamak üzere seçilirler. Bireyin çocukluk döneminde, evde ihtiyaçlarını karşılama derecesi ve yöntemleri onun ilerde meslek seçiminde belirleyici rol oynayan iç uyarıcıları oluşturur. Roe’nın

(20)

kuramına göre Maslow’ un ihtiyaçlar piramidinde görüldüğü gibi temel ihtiyaçlar sıralandığında, şöyle bir liste oluşmaktadır (Akt.Yeşilyaprak, 2000:215);

• Fizyolojik ihtiyaçlar (su, yiyecek, hava, v.b.) • Güvenlik ihtiyacı (korunma, güven içinde olma) • Ait olma ve bağlılık (sevgi) ihtiyacı

• Öz saygı, kendine değer verme , önemli olma , bağımsızlık • Bilme, bilgi sahibi olma ihtiyacı

• Estetik ihtiyacı

• Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (Akt.Atkinson, 1995 : 466)

Meslek seçiminin yalnızca belirli bir anda gerçekleşen bir olay değil, çocukluktan ergenliğe, oradan da erken yetişkinliğe kadar uzanan dönemi kapsayan bir gelişim süreci olduğunu ileri süren ilk kuramcılar Ginzberg , Ginsburg, Axelrad ve Herma (1951) dır. Bu kuram 3 temel unsuru vurgular;

-Meslek seçimi bir süreçtir .

-Bu süreç, büyük ölçüde geri dönülmezdir. -Seçim süreci daima bir ‘uzlaşmayı’ içerir.

Ginzberg (1951) , mesleki karar verme sürecini ‘fantezi’, ‘geçici seçim’, ‘gerçekçi’ olmak üzere 3 dönem olarak analiz edilebileceğini belirtir.

Fantezi dönemimdeki seçimlerde , çocuk bir yetişkin olduğu zaman isteyeceği bir mesleği düşünür, keyfi hayali seçimlerde bulunur ve bunu gerçekleri hesaba katmadan yapar. Çünkü henüz kendi gerçeklerini ve çevre gerçeklerini değerlendirecek gelişim düzeyinde değildir.

(21)

Geçici seçim dönemi ilgi, yetenek, değer ve geçiş aşamalarına ayrılmaktadır. Buluğ çağındaki kızlar ve erkekler o dönemde hoşlandıkları şeyler ve ilgileri bakımından mesleki seçimler yaparlar.

Gerçekçi dönem ise keşfetme, ‘billurlaşma’ ve ‘belirleme’ aşamalarına ayrılmaktadır. ‘Keşfetme’ aşamasında, üniversitenin ilk yılında genç meslek seçimi yapmasına yardımcı olacak bilgi ve yaşantılar edinmeye çalışır. Eğitim ve eğitim sonrası iş olanaklarını öğrenmek için bilgi alır, araştırır. ‘Billurlaşma’ , daha önceki yaşanan süreçlerin birikimsel toplamıdır.Genç bu aşamada, çok kesin olmamakla birlikte bir mesleki amaca bağlanır. ‘Belirleme’ , aşaması kararının kesinleşmesi ve özel planlamayı kapsar. Bazı ayrıntılar açıklığa kavuşur. Örneğin billurlaşma aşamasındaki genç ‘fizik mühendisi’ veya ‘fizik öğretmeni’ olarak endüstride ya da hükümete bağlı olarak çalışmaya karar verecektir.

Super’e göre meslek seçimi, belli bir gelişim süreci içinde birey ile çevrenin etkileşimi sonucu oluşan benlik tasarımının bir mesleğe yansıması ve ifadesidir. Bu ‘Rol kuramı’ olarak ta tanımlanabilen kavramsal bir modeldir. İnsanlar, bebeklikten itibaren kendilerine ilişkin bir benlik kavramı oluşturmaya başlar ve bu süreç yaşam boyu sürer. Birey meslek tercihini ifade ederken ‘ben şu ya da bu biçimde bir insanım’ demektedir. Super, benlik kavramının oluşması ve bir meslek tercihine dönüşmesinin gelişim süreci boyunca gerçekleştiğini belirtmekte ve mesleki gelişim sürecini beş evreye ayırmaktadır.

• Büyüme evresi{doğumdan ondördüncü yaşa kadar}: özdeşleşme

• Araştırma(keşfetme) evresi (14-24 yaş) : Bu evre kendini tanıma, rol denemeleri, meslek incelemeleri ve sınama gibi etkinliklerin sürdürüldüğü bir dönemdir

a)Deneme basamağı (14-17 yaş) b)Geçiş basamağı (18-21 yaş) c)Sınama ve izleme (22-24 yaş)

(22)

• Koruma evresi (45-64 yaş)

• Çöküş evresi (65 yaş ve sonrası) (Akt.Yeşilyaprak, 2000:211-212)

İnsanların çalışmasının temel nedeni çok yönlü psiko-sosyal ihtiyaçlarını karşılamaktır.Meslek seçimi ‘Bir kimsenin kendisine açık olan meslekleri çeşitli yönleri ile değerlendirip kendi ihtiyaçları ve beklentileri açısından istenilen yönleri çok, istenilmeyen yönleri az olan birine yönelmeye karar vermesidir’. Bu yönelme kararının doğru ve yerinde olması kişinin ne istediğini ve neler yapabileceğini çok iyi bilmesine bağlıdır(Çoban, 2004..).

Meslek seçimi çocukluktan itibaren kendisi ve meslekler hakkında geliştirdiği algısal çerçeve ile koşulların etkileşimi içinde ortaya çıkan bir sonuçtur.Başka bir deyişle, mesleki karar mesleki gelişim sürecinin sonunda yapılan bir seçimdir.

Bu durumda önemli olan bu sürecin nasıl yaşandığıdır(Yeşilyaprak, Güngör, Kurç,1998:83)

Meslek gelişim sürecinin sonunda mesleki karar verilir bu kararı bir çok etken etkilemektedir.

1.2.1.1.Meslek Seçimini etkileyen etmenler

Bireysel etmenler: Meslek seçme sürecinde önemli bir çok bireysel özellikler etkili olmaktadır. Bunlar;

Zihinsel Kapasite: Zihinsel yetenek mesleki seçim ile bağlantılı olan en önemli kişisel yeterliliklerden birisidir.Bazı meslekler diğerlerinden daha fazla zihinsel yetenek gerektirir (örneğin mühendislik için ortalama 133, öğretmenlik için 126, kalifiye işçilik 115, kişisel hizmet 106, zeka puanı gerekmektedir). Kuşkusuz güdüleme gibi diğer bazı faktörlerde mesleki başarı için önemlidir.Ancak diğer özelliklerin eşit olduğu durumda yüksek düzeyde zihinsel yetenek, birçok farklı meslekte başarı için önemli bir özelliktir(Akt.Temel ve Aksoy , 2001:132-133).Zeka ile mesleki olgunluk arasında yüksek ilişki bulunması doğaldır.Bu kimselerin, çoklu

(23)

potansiyele sahip olduklarından, ilgi ve yetenekleri ile meslek emellerini uzlaştırmakta güçlük çekmeyeceklerdir(Kuzgun,2000:180).

Sosyo-ekonomik Düzey: Yapılan çalışmalar sosyo-ekonomik düzeyin meslek edinimi ile ilişkisi olduğunu ortaya koymaktadır.Örneğin alt sosyo ekonomik düzeyden bir ergen doktor olmak istediğinde bu ebeveynler akranlar ve diğer aile üyeleri tarafından fazla yüksek bir amaç olarak değerlendirilmektedir.Ayrıca bu ergen doktor olmayı imkansız olarak görebilir, çünkü okula devam etmek için para bulamayacaktır(Akt.Temel ve Aksoy , 2001:133).

Cinsiyet :Yapılan çalışmalarda cinsiyet rollerinin meslek seçiminde önemli olduğu görülmektedir.Kadınların geleneksel kadın rollerine yönelmeye istekli oldukları görülmektedir(Akt.Temel ve Aksoy , 2001:134). Kızların yeteneklerine ve olanaklarına uygun tercihler yaptıkları için mesleki bakımdan daha olgun görünmektedirler.Bu durum kızların meslek hedeflerine ulaşmalarını engelleyen gerçeklere daha duyarlı olmalarından ve yüksek düzeyde meslek hedeflerinde ısrar etmeyip emellerinden vazgeçmelerinden ileri gelmektedir(Kuzgun,2000:181).

İlgiler:Birçok araştırmacı seçilen meslek, ilgi ve yeteneklere uygun olduğunda, meslekteki doyum ve başarının yüksek olduğunu ifade etmektedirler.Ancak bu çok ilgili olan bireyin belirli bir meslekte başarılı olacağını doğrudan göstermez . (Akt.Temel ve Aksoy , 2001:134).

Sosyal Etmenler:

Ebeveynler: Herşeyden önce ebeveynler model olarak çocuklarının meslek seçimini etkilemektedirler.Yapılan çalışmalar ebeveynin yalnızca meslek seçiminde değil işteki yeterlilik , başarı ve doyum konusunda da çocuğuna rol modeli oluşturduğunu göstermektedir. (Akt.Temel ve Aksoy , 2001:135).

Akranlar: Yapılan bir çalışmada 9.sınıf öğrencilerinin meslek seçiminde etken olan kişileri değerlendirirken akranları düşük sıraya yerleştirmişlerdir. Ancak , 25

(24)

yaş dolaylarında meslek seçiminde akranları babadan sonra ikinci sıraya yerleştirmişlerdir.Bu durumda akranlar meslek seçiminde önemli bir etken olarak düşünülmektedirler. (Akt.Temel ve Aksoy , 2001:136).

Kardeşler: Kardeşler ve cinsiyetleri ergenin meslek tercihini etkileyen önemli bir faktördür.Erkek kardeşi olan erkek çocuklar, erkeksi meslek ilgilerini, kız kardeşi olan kız çocuklar ise kadınsı meslek ilgilerine sahiptirler.Bir araştırmada büyük erkek kardeşi olan kızların erkeksi meslek ilgilerine sahip oldukları saptanmıştır.Bu bakımdan büyük erkek kardeşin mesleki gelişimde önemli bir model olduğu ortaya çıkmaktadır. (Akt.Temel ve Aksoy , 2001:136).

Okul:Okulda ergenlerin meslek seçimini etkileyen bireyler öğretmenleri ve rehber öğretmenleridir.Öğretmenler kişilikleri, bilgileri, öğrenciye yatkınlıkları ve verdikleri öneriler ile öğrencilerin mesleki karar verme sürecinde önemli ve etkili bireylerdir(Akt.Temel ve Aksoy , 2001:137).

İnsanların seçtikleri mesleklerde başarılı olabilmeleri ve ‘bu meslek tam benim ilgi ve yeteneklerime uygun, ben bu mesleği yapmaktan büyük haz duyuyorum’ diyebilmeleri için seçilen meslek ile bireyde bulunan değerler arasında bir ilişkinin kurulması gerekmektedir.Mesleki değer yargıları iki açıdan önemlidir. Bunlar birey ve toplum açısındandır. Zira birey seçtiği ve karar kıldığı meslek ile ilgili olarak toplumdan bir onay görmek zorundadır. Birey seçtiği meslekten bir şeyler beklemektedir(Kesici, 1998:583).

Eğer kişi kendine uygun mesleği seçerse mesleki olgunluğa ulaşması daha kolay olacaktır.Meslek olgunluğu gelişim derecesinin bir göstergesidir.

(25)

1.2.2.Mesleki Olgunluk

Super’e göre meslek olgunluğu gelişim derecesinin bir göstergesi olup, araştırma döneminden çöküş dönemine kadar meslek gelişimi doğrusunda erişilen noktayı gösterir. Super ve Jordaan’ a göre(1963) bireyin mesleki olgunluğunu ölçmenin iki yolu vardır.Birincisi gelişim çizgisinde kişinin bulunduğu yer ile onun yaşında bir kimsenin bulunması gereken mesleki gelişim basamağının karşılaştırılması, ikincisi ise kişinin olgunluk düzeyinin, onunla aynı gelişim basamağında olduğu kabul edilen bireyler arasında gelişim görevlerinin yerine getirilebilme derecesi bakımından ne düzeyde olduğuna bakmaktır. Böylece eğer bir kimse 30 yaşında hala bir meslek seçememişse, yada 20 yaşında iken hala ilgilerinden, yeteneklerinden haberli değilse, bu kimsenin meslek gelişimde geri kaldığına, meslek olgunluğuna erişemediğine karar verilir. Buna karşılık bir kimse 13 yaşında yetenek ve ilgilerine uygun mesleği seçmiş ise bu kimsenin meslek gelişimi bakımından yaşıtlarından daha olgun olduğunu söylenebilir(Akt.Kuzgun, 2000:178) .

Seligman(1980)’a göre ; meslek gelişimi hayat boyu süren fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimi de içine alan bir süreç olarak değerlendirilmektedir . Super (1957) meslek gelişimini evrelere ayırmış ve her evre için gelişim görevleri tanımlamıştır. Bu mesleki gelişim görevlerini başarı ile tamamlayan birey mesleki olgunluk kazanmış sayılır, doğru ve akılcı meslek seçimi yapabilmeye hazırdır. Kuzgun’a (2003) göre, meslek gelişimi sistemli,birbiri ile bağlantılı ve belli aşamalardan oluşan bir süreçtir. Bundan dolayı, bireyin nasıl bir olgunlaşma süreci izlediğini ve mesleki olgunluğunun hangi basamağında bulunduğunu saptanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında mesleki gelişim sürecinde önemli bir kavram olan mesleki olgunluk düzeyi saptanabilir ve geliştirilebilir bir özellik taşımaktadır. Mesleki olgunluk, King (1989) tarafından bireyin kendisine uygun ve gerçekçi meslek seçebilme yeteneği olarak tanımlanmıştır. Diğer bir tanım ise, mesleki olgunluk, bireyin akılcı ve gerçekçi meslek seçimi için gerekli bilgi ve beceriyi kazanmasıdır . Savickas(1984) ise mesleki olgunluğu bireyin yaşına uygun karar vermeye ve mesleki gelişim görevleri ile baş etmeye hazır olması olarak tanımlamaktadır. Yapılan bu tanımlar

(26)

ve beklentilerine uygun mesleğe karar verebilmesidir. Meslek seçimi, bireyin ilgi, yetenek, değer, beklenti ve kişilik özelliklerine uygun olarak seçildiğinde kişinin ruh sağlığını mesleki ve özel hayatını olumlu yönde etkilemekte ve bireyin hayat kalitesi ve standardına olumlu yönde katkı sağlamaktadır (Akt.Çoban, 2005:40-41).

Super (1955) meslek olgunluğunu 5 ana bileşenle açıklar.

• .Meslek seçimi ve mesleki bilgiyle oluşan mesleki seçime uyum

• Kişinin girmek istediği meslekle ilgili özel bilgiler yani seçilen görevle ilgili plan ve bilgiler

• Mesleki seçim tutarlılığı yalnızca görevin durumlarıyla ilgili değil alanları ve seviyeleri

• İş çalışmasının katmanlarını da içeren değerlerin billurlaşması

• Mesleki seçimin akıllılığı seçenekler, kabiliyetler, aktiviteler ve ilgiler arasındaki uygunluk

Super ve arkadaşları ergenlerle yaptığı araştırmalarda ergenlerin plan veya gelecekteki mesleği için doğru kararları almada hazır olduğunu ortaya koymuştur (Akt.Sharf, 2006:180).

Mesleki olgunluk kişinin doğru seçimler yapmasını ve işini sevmesini gerektirir ki bu da kişide kendini kabulün olmasıyla gerçekleşir. Mesleki olgunluğun bulunması gereken önemli mesleklerden biride okulöncesi öğretmenliğidir.Çünkü okulöncesi öğretmeni olan kişi geleceğin insanlarını yetiştirecektir. Okul öncesi öğretmeni olacak kişilerde birçok niteliğin olması gerekmektedir.Örneğin; sabırlılık , yaratıcılık, hoşgörü, empati bu özellikleri daha da çoğaltabiliriz .Ancak öğretmenin işini severek yapması ve işinden doyum alması için mesleki olgunluğunun olmasının şart olduğu düşünülmektedir.

(27)

1.3.Okul Öncesi Öğretmenliği

Öğretmenler, öğrencilerin kendi yaşamlarını idealize ettikleri model kişilerdir.Çocuklar model aldıkları öğretmenlerin davranışlarını benimseyerek bunları günlük yaşamlarında da uygulamaya koyarlar. Çocuk için öğretmen; eğiten, öğreten, seven, dostluk gösteren, kısacası günün büyük bir bölümünde kendisinin ve arkadaşlarının ihtiyaçlarını yerine getirmek için çalışan insandır. Çocukların öğretmeni en çok model aldıkları dönem ise okulöncesi eğitim dönemidir(Erdönmez, 2004).

Kişilik gelişimi başta olmak üzere gelişimin bütün yüzleri, okul öncesi yaşlarda belirlenmektedir. Uygun çevre koşullarında yetişen çocuğun zihinsel, biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimi, kalıtımsal potansiyeli doğrultusunda, en üst düzeyde ortaya çıkabilmektedir. Hızlı bir gelişme, değişme potansiyeline sahip olan çocuğun kendi kendini yöneten, özgüveni gelişmiş, benlik saygısı yüksek, ruh sağlığı yerinde, mutlu ve başarılı bir birey olarak gelişmesi büyük ölçüde ona sağlanan fırsatlara ve ana baba tutumlarına bağlıdır. Bu nedenle anne, baba, öğretmenlerin çocuk gelişimi eğitimi konusunda yeterli bilgiye sahip olmaları gerekmektedir. Böylece, çocuğu daha iyi tanıyarak gelişimine uygun davranışlar göstermeli ve çocuğa ilişkin beklentiler de bilgisel temelde gerçekleşmelidir(Cirhinlioğlu, 2001 ).

Okulöncesi çocuğunun bütün gelişimsel alanlarını desteklemek okulöncesi eğitim kurumunda yapılabilir. Okulöncesi kurumlarının çocuğun eğitimi konusundaki rolünü yerine getirmedeki en büyük etken öğretmendir. Öğretmenin birey üzerindeki etkisi her öğretim basamağı için söz konusudur. Ancak bu etki okulöncesi dönemde daha da önem kazanmaktadır. Okulöncesi çocuğunun yaşamında en önemli unsur çevresindeki kişilerdir. Bu nedenle öğretmen, anne-baba dan sonra çocuk için önemli kişidir. Okulöncesi eğitim kurumunda günün büyük bir bölümünü öğretmenle birlikte geçiren çocuk öğretmenini örnek alıp onu taklit eder, onun kişiliğini hemen hemen benimser. Okulöncesi eğitim hizmetlerinin

(28)

gerçekleştirilmesinde fiziki ortam, araç-gereç ve program ne kadar yeterli olursa olsun okulöncesi eğitim hizmetlerinden beklenen yararın sağlanması, bu programı uygulayacak öğretmenlerin nicelik ve nitelik yönünden yeterli araç-gereç ve iyi düzenlenmiş bir eğitim programı, ancak hem istenen davranış özelliklerini hem de istenir davranışları çocuklara kazandırabilecek niteliklere sahip okulöncesi öğretmeni ile anlam kazanır ve amacına ulaşır(Oktay, 1991:56).

Okul öncesi eğitimde çocuğun gelişimine uygun bir eğitim ortamı hazırlamak, bu gelişimin okulda, ailede ve çevrede en iyi şekilde sürmesi için gerekli katkıları yapmak öğretmenin temel işlevidir. Oyun çocuğundan okul çocuğu olmaya bir geçiş, bir başlangıç sayılan bu dönemde çocuğun kazanacağı temel anlayış ve tutumlar tüm eğitim sürecini önemli ölçüde etkiler.

Özellikle çocukların kişiliklerinin oluşmasında en etkin yönlendirici olan öğretmenin büyük sorumluluk ve fedakarlık isteyen bu mesleği severek ve isteyerek seçmesi son derece önemlidir. Ancak bugünün Türkiye gerçeğinde meslek tercihlerinde mesleğe uygunluk, mesleği sevme o alanda eğitim görebilmek için yeterli olmayan özelliklerdir. Mesleğin prestij, para kazandırma, iş bulma olanakları gençlerin meslek tercihlerinde önemli rol oynamaktadır. Çağdaş bir eğitimi gerçekleştirmek için nitelikli bir öğretmen ordusuna ihtiyaç vardır. Bu nedenle öğretmenlik mesleğinin toplum içerisinde yeniden saygın bir meslek haline getirilebilmesi için bütün koşulların zorlanması gerekmektedir. Mevcut eğitim sisteminde okul öncesi öğretmeni yetiştiren programlara adaylar merkezi sınav sistemi ile yerleştirilmektedir. Mevcut sınav sistemi yalnızca zihinsel yetenekleri ölçmeye yöneliktir. Oysa mesleğin bir gereği olan bu boyutun ölçülmesinin yanı sıra tutum, ilgi ve istek gibi duyuşsal boyutların ölçülmesi de çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle okul öncesi öğretmeni yetiştirme programlarına aday seçiminde kullanılabilecek ölçütle yeniden geliştirilmeli ve bu ölçütlere duyuşsal ve psiko-motor niteliklerle ilgili boyutlarda ivedilikle katılmalıdır (Oktay, 1992:55).

Her tür eğitimde kilit noktası, öğretmenlerin kişilik yapılarıdır. Elbette konforlu bir okul, geniş ve aydınlık sınıflar, iyi bir eğitim planı, gerekli bütün araçlar amaçlanan ve istenen öğelerdir, ancak bunlar yeterli değildir. Öğretmenlerin başarı

(29)

grafiklerini pek çok faktör belirler. Bunların başında öğretmenin yetiştiği sosyo-ekonomik çevre, aldığı kültür ve eğitim ile deneyimleri gelir. Bunun yanında dikkate alınmayan en önemli unsur öğretmenin kişiliği ve kişisel görüşleridir(Ataç, 2001:53). Kişiliğin önemli bir unsuru olan kendini kabul kavramı ise öğretmenin ruh sağlığı açısından önemlidir.Öğretmen çocuğun kendini kabulünde önemli bir yer teşkil etmektedir. Öğretmen olacak olan öğrenci kendini kabul eder ve kendine uygun mesleği seçebilirse daha başarılı olur ve ilerde öğretmen olduğunda çocuklarında kendini kabulüne yardımcı olacaktır. Böylece kendini kabul eden öğrenciler yetiştirecek ve bu öğrencilerde ilerde istedikleri ve yapabilecekleri meslekleri seçeceklerdir. Böylelikle mesleklerdeki elemanlar da kalite artacağı düşünülmektedir. Kendini kabul kavramı ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır.Bu araştırmalardan bazıları aşağıda anlatılmıştır.

(30)

1.4.Konu İle İlgili Yapılan Araştırmalar

1.4.1.Kendini Kabul ile İlgili Yapılan Araştırmalar

Bu bölümde kendini kabulle ilgili yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

Güneysu(1986), “ Üniversite Gençlerinin Kendini Kabul Düzeyine Ana baba Tutumlarının Etkisi” adlı araştırmasında kendini kabul düzeyini ölçmek için Kılıçcı’nın geliştirdiği Kendini Kabul envanteri ve gençlerin ana babalarının onlara karşı tutumlarını saptamak için ise Kuzgun’un geliştirdiği Ana baba tutum envanterini kullanmıştır.Hacettepe Üniversitesi merkez kampus ündeki 772 1.sınıf üniversite öğrencilerine uygulamıştır.Sonuçta; cinsiyet, kardeş sayısı,kardeş sırası,aile yapısı,ana babanın öğrenim düzeyi ve gencin içinde yetiştiği çevrenin kendini kabul düzeyine etkisi olduğu saptanmıştır.Ana babanın öğrenim düzeyi yükseldikçe kendinin kabul düzeyi yükselir,kardeş sayısı azaldıkça kendini kabul düzeyi yükselir, geniş aileden gelenlerde kendini kabul düzeyi yüksektir, köyden kente gidildikçe kendini kabul düzeyi yükselir,annenin demokratiklik eğilimi arttıkça kendini kabul düzeyinin yükseldiğini saptamıştır.

Temuge(1987), “Kendini Kabul Envanterinin Lise Öğrencilerine Uygulanması” adlı araştırmasında üniversite öğrencileri için Kılıçcı’nın geliştirilmiş olduğu kendini kabul envanterini lise öğrencileri için uyarlamasını yapmıştır.Ankara Çankaya lisesinde 448 öğrenciye uygulanmıştır.Sonuçta; uyarlanan envanterin lise düzeyinde kendini kabul düzeyini ölçmede güvenilir olduğu saptanmıştır. Ayrıca; cinsiyete bağlı kendini kabul düzeyinde fark bulunmazken, lise 1.sınıflarla 3. sınıfların arasında kendini kabul bakımından önemli fark bulunmuştur.

Kandemir(1991), “Farklı Sosyo-ekonomik Düzeydeki On yedi Yaş Grubu Gençlerin Kendini Kabul Düzeyini etkileyen Bazı Faktörler Üzerinde Bir Araştırma” adlı araştırmasını Ankara ilinin alt orta ve üst sosyoekonomik semtlerini temsil eden Mamak, Yeşilöz, İncirli, Aydınlıkevler, Çankaya, Ayrancı liselerinin 3. sınıfına devam eden on yedi yaş grubu gençler üzerinde uygulamıştır. Araştırma 60 kız 60 erkek 120 öğrenciye uygulanmıştır. Araştırmada Temuge’ nin kendini kabul

(31)

envanteri lise formu kullanılmıştır. Sonuçta sosyoekonomik düzey ile gencin kendini kabul düzeyi arasındaki fark önemli çıkmıştır. Sosyo-ekonomik düzey yükseldikçe, kendini kabul düzeyi de artmaktadır. Kendini kabul düzeyinde cinsiyetler arasında bir fark görülmezken, kardeş sayısı, doğum sırası, aile yapısı ile annenin babanın öğrenim düzeyinin gencin kendini kabulü üzerinde önemli bir etki yaratmadığı saptanmıştır.

Aşık(1992), “Üniversite Öğrencilerinin Kendini Açma Davranışlarını Etkileyen Bazı Etmenler” adlı araştırmasını Hacettepe Üniversitesi Edebiyat, Eğitim, Güzel sanatlar, İktisadi ve İdari Bilimler, Fen ve Mühendislik Fakültelerinden şans yoluyla seçilen 290 öğrenci üzerinde yapmıştır. Araştırmada Selçuk(1988) tarafından geliştirilen “Kendini Açma Envanteri” ve Kılıçcı(1981)nın “Kendini kabul envanterini” kullanmıştır. Araştırma sonucunda; yaşın, cinsiyetin, sosyo-ekonomik düzeyin ve yaşamın çoğunu geçirdiği yerin kendini açma düzeyinde etkili olmadığı bulunmuştur. Kendini kabul düzeyinin ise kendini açma düzeyi üzerinde, kendini kabul düzeyi yüksek öğrenciler lehine etkili olduğu bulunmuştur.

Gökçakan(1992), “Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Kendini Kabul Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi” adlı araştırmasında Kılıçcı’nın kendini kabul envanterini fen bilimleri, sosyal bilimler, Türk dili ve edebiyatı ve eğitim bilimleri bölümlerinden seçilen 250 öğrenci üzerinde uygulamıştır.Araştırma sonucunda; kız öğrencilerinin kendini kabul düzeyi erkek öğrencilerden yüksek bulunmuştur. Başarıları çok yüksek olanların kendini kabulünün yüksek olduğu ancak başarılı ve başarısız öğrenciler arasında fark olmadığı görülmüştür. Okunulan bölüm ve anabilim dallarına göre eğitim bilimleri öğrencilerinin en yüksek düzeyde kendini kabule sahip oldukları görülmüştür. Okunulan sınıf düzeyinin kendini kabul üzerinde etkili olmadığı bulunmuştur.

Güripek(1993), “Yetiştirme Yurtları ve Sosyo-ekonomik Düzeyi Düşük Aile Yanında Kalan Onyedi Yaş Grubu Gençlerin Kendini Kabul Düzeylerinin Saptanması” adlı araştırmasında Ankara ilindeki sosyo-ekonomik düzeyi düşük ve yetiştirme yurdunda kalan 75 er öğrenci üzerinde uygulamıştır. Gencin kendini

(32)

kabulünde sosyo-ekonomik düzey düşük bile olsa ailenin önemli olduğu görülmüştür. Aileleri olan gençlerin kendini kabul düzeylerinin yükseldiği görülmüştür.Bu araştırmada Kendini kabul envanteri lise formu ve kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Kurumda kalış süresi, kuruma alınış nedeni, kardeş durumu, anne baba durumu, ziyaretçi durumu, kardeş sırası ve aile yapısının gencin kendini kabulü üzerinde istatistiksel olarak önemli bir etki yaratmadığı, kendini kabul düzeyine kardeş sayısının önemli etkide bulunduğu gözlenmiştir.

Süleymanoğlu(1994),“Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Eğitiminin Kendini Kabul Düzeyine Etkisi” adlı araştırmasını Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, Fen ve Sosyal Bilimlerde öğrenim gören 1. ve 4. sınıf öğrencilerine uygulamıştır.Araştırmasında Kılıçcı’nın kendini kabul envanterini kullanmıştır. Sonuçta; Psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğrencilerinin kendini kabul düzeylerinin Fen ve Sosyal Bilimler öğrencilerinden kendini kabul düzeyi ortalamasından daha yüksek olduğu istatistiksel olarak desteklenmemiştir. Psikolojik danışma ve rehberlik bölümünde okuyan öğrencilerin 1. sınıfta kendini kabul düzeyleri arasında kızlar lehine olan fark 4. sınıfta lehine değildir.

Ören(1995), “Sosyo-ekonomik Düzey ile Kendini Gerçekleştirmenin Bazı Boyutları Arasındaki İlişkiler(zamanı iyi kullanma, desteği içten alma, kendini kabul edebilme ve başkalarıyla yakınlık kurabilme)” adlı araştırmasını Atatürk üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi 2.sınıfında okuyan öğrenciler üzerinde uygulamıştır. Araştırmada Kişisel yönelim envanterinin bazı boyutları kullanılmıştır. Sonuçta; desteği içten alma zamanı iyi kullanma ve kendini kabul edebilme düzeyleri kızlarda daha yüksek bulunmuştur. Ama başkaları ile yakınlık kurabilme düzeyi bakımından anlamlı bir ilişki olmadığı bulunmuştur.

Yazar(1996), “ Kendini Kabul Düzeyi Düşük ve Yüksek olan Üniversite Öğrencilerinin Denetim Odağı Algılamaları İle Kendini Ayarlama Becerileri Arasındaki İlişki” adlı araştırmasında Kılıçcı’ nın kendini kabul envanteri ve Aşkın’ın (1981) denetim odağı ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda; kendini kabul ile sınıf düzeyi, öğrenim türü ve bölümler arasında anlamlı ilişki yokken cinsiyet ile anlamlı ilişki bulunmuştur.

(33)

Karahan(1996), “Lise ve Dengi Okul Öğrencilerinin Kendini Kabul Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Bakımından İncelenmesi” adlı araştırmasını Samsun ilinde devlet liselerine devam eden 1.2.3. sınıf 386 erkek 397 kız öğrenciye uygulamıştır. Araştırmada Temuge tarafından uyarlanan kendini kabul envanteri lise formu kullanılmıştır.Araştırmanın sonucunda; okul türüne göre kendini kabul düzeyleri arasında anlamlı fark bulunmuştur; Anadolu lisesi öğrencilerinin kendini kabul düzeyi diğer liselere gidenlerin düzeyinden yüksektir.Kız meslek lisesi öğrencilerinin kendini kabul düzeyi en düşük düzeydir. Kız ve erkek öğrenciler arasında 1.2. ve 3. sınıf öğrenciler arasında önemli fark olmadığı görülmüştür. Sınıf düzeyine göre lise 1, 2. ve 3 sınıf öğrencileri arasında fark bulunmamıştır.Ailenin aylık geliri yükseldikçe öğrencinin de kendini kabul düzeyinin yükseldiği düştükçe düştüğü saptanmıştır.Anneleri ve babaları demokratik tutumlu olan öğrencilerin kendini kabul düzeyinin anneleri koruyucu-otoriter ve ilgisiz tutumlu olan öğrencilerden daha yüksek olduğu saptanmıştır. Anne baba mesleğine göre kendini kabul düzeyinde farklılıklar bulunmuştur.Sosyal kültürel faaliyetlere katılan öğrencilerin kendini kabul düzeyi katılmayanlardan daha yüksek bulunmuştur.Başarı düzeyini çok iyi ve iyi olarak algılayan öğrencilerin kendini kabul düzeyi orta ve zayıf olarak algılayanlardan daha yüksek bulunmuştur.

Karaduman(1997) “Ankara Fen Lisesi Öğrencilerinin Kendini Kabul Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi” adlı araştırmasını Ankara fen lisesi öğrencilerinin tümü olan 212 öğrenci üzerinde uygulamıştır. Araştırmada kendini kabul envanteri ve sosyo- ekonomik düzey ölçeğini kullanmıştır. Sonuçta; Ankara Fen lisesi öğrencilerinin çoğunluğunun kendini kabul düzeyinin ortanın üstü ve yüksek düzeyde olduğu görülmüştür. Sınıf düzeyi, ana-babaların eğitim düzeyi, cinsiyet ve sosyo-ekonomik düzeyin öğrencilerin kendini kabul düzeyinde bir farklılık oluşturmadığı görülmüştür. Ancak kız ve erkek öğrencilerin kendini kabul düzeylerinin sınıf düzeylerine göre farklılaştığı saptanmıştır.

(34)

Çivitci(1998) “Lise Öğrencilerinin Çocukluk Dönemlerine İlişkin Algıladıkları Anne Baba Davranışları ile Kendini Kabul Düzeyleri Arasındaki İlişki” adlı araştırmasını Ankara ili merkez ilçesindeki resmi genel liselerde öğrenim gören lise 2. sınıf öğrencilerine (194 kız 207 erkek öğrenci) uygulamıştır.Araştırmada kendini kabul envanteri lise formu ve algılanan anne baba davranışları envanteri kullanılmıştır. Sonuçta lisede öğrenim gören kız ergenlerin kendini kabul düzeylerinin, çocukluk dönemlerine ilişkin olarak hem annelerinin hem de babalarının davranışlarıyla ilişkili olduğu; erkek ergenlerin kendini kabul düzeylerinin ise daha çok babalarının davranışlarıyla ilişkili olduğu görülmüştür.

Akkoca(1999) “Üniversite Öğrencilerinin Kendini Kabul Düzeylerinin Çatışma Eğilimleri Üzerindeki Etkisi” adlı araştırmasını Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesinden tesadüfi yolla seçilen 3. sınıf öğrencileri üzerinde uygulamıştır. Araştırmada Dökmen’in Çatışma eğilimi ölçeği ve Kılıçcı’nın kendini kabul envanterini uygulamıştır.Araştırmanın sonucunda; çatışma eğilimi arttıkça kendini kabul puanlarının düştüğü kendini kabul yükseldikçe çatışma eğilimi puanlarının düştüğü görülmüştür. Kendini kabul üzerinde bölüm, yaş, öys puanı ve barınma biçiminin etkisi olduğu, çatışma eğilimi üzerinde ise bölüm , öys puanı ve barınma biçiminin etkisi olduğu görülmüştür.

Bayhan(1999) “Özel Yetenek Sınavı Sonuçlarına Göre Üniversiteyi Kazanan Öğrencilerle Öğrenci Yerleştirme Sınavı Sonuçlarına Göre Üniversiteyi Kazanan Öğrencilerin Kendini Kabul Düzeylerinin Karşılaştırılması” adlı araştırmasını Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim gören farklı bölümlerdeki 191 erkek 163 kız öğrenciye uygulamıştır. Araştırmasında Kılıçcı’nın kendini kabul envanterini kullanmıştır Araştırmanın sonucunda; erkeklerin kendini kabul düzeyi kızların kendini kabul düzeyinden yüksek çıkmıştır. Annenin eğitim düzeyi bakımımdan annesi üniversite mezunu olan öğrencilerin kendini kabul düzeyi annesi okur yazar olan, ilkokul-ortaokul mezunu olan ve lise mezunu olan öğrencilerin kendini kabul düzeyinden düşük çıkmıştır. Baba eğitim düzeyinde de benzer sonuçlar

(35)

çıkmıştır.

Tahran(2000) “Kişiler arası İlişkiler Eğitiminin Öğretmenlerin İletişim Becerileri ve Öz farkındalıkları Üzerindeki Etkisi” adlı araştırmasının sonucunda; eğitime katılanların öğretmenlerle ilgili kurduğu varsayımlar değişmiştir. Kendilerini ve başkalarını kabul etme anlamlı olarak değişmemiştir.Öğretmenlik öğretmenlikle ilgili inançlar da değişmemiştir.

Altunok(2003) “Sınıf Öğretmenlerinin Kendini Kabul düzeyleri İle Mesleki Doyum Kaynakları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” adlı araştırmasını Erzurum valiliği eğitim müdürlüğüne bağlı ilköğretimde görev yapan sınıf öğretmenlerine uygulamıştır.Kuzgun’un uyarladığı(1976) mesleki doyum envanteri ve Kılıçcı tarafından geliştirilen Kendini Kabul Envanterini kullanmış ve şu sonuçlara ulaşılmıştır; içsel ve dışsal doyum kaynakları kendini kabul bakımından karşılaştırıldığında içsel doyum kaynakları lehine bir sonuç çıkmıştır. Bu sonuç; öğretmenlik mesleğinin toplumsal etkiler sonucu dışsal içerikli doyum kaynaklarından çok içsel olanları doyurduğu şeklinde yorumlanabilir demiştir.

Gücüyeter(2003) “Lise Öğrencilerinin Kullandıkları Başa Çıkma Stratejileri ile Kendini Kabul Düzeyi arasındaki İlişki” adlı araştırmasını İzmir Buca ilçesindeki 7 lisede farklı sosyo-ekonomik düzeylere sahip 160 kız ve 150 erkek üzerinde gerçekleştirmiştir. Sonuçta lise öğrencilerinin stresle başa çıkma stratejileri ile kendini kabul düzeyi arasındaki ilişki anlamlı bulunmuştur. Kız öğrencilerin kendini kabul düzeyi erkeklerinkinden yüksek, 16 yaşındaki öğrencilerin kendini kabul düzeyi 15 ve 17 yaştan yüksek, babası yaşayan öğrencilerin kendini kabul düzeyi yüksek, anne babası boşanmış öğrencilerin kendini kabul düzeyi anne babası birlikte yada ayrı yaşayanlara göre yüksek, öğrencilerin akademik başarısı yükseldikçe kendini kabulün yükseldiği görülmüştür. Anne babanın öğrenim düzeyinin kendini kabul düzeyini etkilemediği, ekonomik durumun, kardeş sayısının, babanın öz veya üvey olmasının kendini kabul düzeyini etkilemediği görülmüştür..

Akın(2004) “Resmi ve Özel Lise Öğrencilerinin Kendini Kabul Düzeylerinin İncelenmesi” adlı araştırmasında Temuge(1987) tarafından uyarlanan kendini kabul envanteri lise formunu, öğrencilerin algıladıkları sosyal destek düzeyini ölçmek için

(36)

ise Yıldırım(1995) tarafından geliştirilen Sosyal destek ölçeği’ni kullanmıştır. Araştırmasını Eskişehir’de bulunan Cumhuriyet , Atatürk, Ahmet kanatlı liseleri ile Atayurt, Özel mat-fkb gelişim lisesinden 973 öğrenciye uygulamıştır. Araştırma sonucunda; özel genel lise öğrencilerinin kendini kabul düzeyleri resmi genel lise öğrencilerinkinden yüksek çıkmıştır. Kızların erkeklere, 10.sınıf öğrencilerinin 11. sınıf öğrencilerine, akademik başarı ortalaması 4.00-5.00 olanların 2.00-3.99 olanlara, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olanlar ile orta olanların ve düşük olanlara, sosyal kültürel etkinliklere aktif olarak katılanların katılmayanlara, öğrenim görmekte olduğu okulda bulunmaktan hoşnut olanların olmayanlara, fiziksel görünüşünden memnun olanların olmayanlara, fiziksel görünüşünden memnun olanların olmayanlara, anne babasının tutumunu otoriter ve demokratik algılayanların ilgisiz algılayanlara, anne babası birlikte olanların boşanmış olanlara göre kendini kabul düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.Annenin eğitim düzeyi ve algılanan sosyo-ekonomik düzey yükseldikçe kendini kabul düzeyi yükselmektedir. Öğrencilerin ailesinden, arkadaşlarından ve öğretmenlerinden yüksek düzeyde sosyal destek algılayanların kendini kabul düzeyi de daha yüksek bulunmuştur.

Başer(2006) “Aileden Algılanan Sosyal Destek İle Kendini Kabul Düzeyi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” adlı araştırmasını Erzurum ilinde öğrenim gören 418 üniversite öğrencisi üzerinde uygulamıştır. Araştırma sonucunda algılanan sosyal destek ile kendini kabul arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bireyin aldığı eğitim ile cinsiyetin sosyal desteği etkilediği ortaya çıkmıştır. Bireyin aldığı eğitim, cinsiyet ile kendini kabul arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

(37)

1.4.2.Mesleki Olgunluk ile ilgili Yapılan Araştırmalar

Walsh ve Hanle(1974) “Tutarlı Meslek Tercihleri, Meslek Olgunluğu ve Akademik Başarı” adlı araştırmasında; meslek seçiminde kararsızlık, uygun olan ve uygun olmayan meslek tercihi yapma ile mesleki olgunluk düzeyleri arasındaki farklılığa mesleki olgunluk ölçeği, Amerikan üniversite bataryası ve kendini değerlendirme anketi kullanarak incelemişlerdir. Sonuçta; mesleki olgunluk düzeyinin, uygun meslek tercihi yapan grupta, uygun olmayan meslek tercihi ve meslek seçiminde kararsız olanlardan daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır.

Lawrance ve Brown(1975) “Mesleki Olgunluğu Etkileyen Zeka, Benlik Kavramı, Sosyoekonomik düzey, Irk ve Cinsiyetin Soruşturulması” adlı araştırmasında cinsiyet, sosyoekonomik düzey, ırk, zeka ve benlik değişkenlerinin mesleki olgunlukla ilişkisini ABD de 12. sınıfta okuyan beyaz ve siyah ırktan öğrenciler üzerinde incelemişlerdir. Sonuçta; ırkın, cinsiyetin mesleki olgunluk düzeyinde etkili olduğu , sosyoekonomik düzeyin ve benliğin daha az ilişkili olduğu, zekanın ise mesleki olgunlukla yüksek düzeyde ilişkili olduğunu saptamışlardır.

Schenk (1978) “Kolej Öğrencilerinin Mesleki Olgunluğunda Mesleki Grup Yaşantısının Etkisi” adlı araştırmasını üniversite öğrencilerine uygulamış ve Super’ in mesleki olgunluk ölçeğini kullanmıştır. Öğrencilere mesleki grup yaşantısı yapılmış ve mesleki grup yaşantısı geçiren öğrencilerin mesleki olgunluk düzeyleri anlamlı şekilde artmıştır.

Khan ve Alvi(1982) “Eğitimin, Sosyal ve Psikolojinin Mesleki olgunlukla Bağıntıları” adlı araştırmasını Ontario lisesinde okuyan 272 öğrenciye uygulamış ve sonuçta; mesleki olgunluk ölçeği puanları ile deneklerin eğitsel ve mesleki umu düzeyleri, genel yetenekleri ve okuldaki başarı düzeyleri yönünden kendilerini değerlendirme yetileri, anne-babaların eğitim düzeyi ve anne babaların çocuklar hakkındaki mesleki ve eğitsel umu düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu saptamışlardır. Ayrıca, mesleki olgunluk ölçeği puanları, yüksek düzeyde kendine

(38)

saygı, denetim odağının içte oluşu, daha içsel meslek değerleri benimseme gibi değişkenlerle de ilişkili bulunmuştur.

Savickas, Silling ve Schwartz (1983) “Mesleki Olgunluk ve Kariyer Kararı vermede Zaman Perspektifi” adlı araştırmalarını zaman perspektifinin mesleki olgunluğun bir öğesi olup olmadığını ortaya koymak amacıyla yapmışlardır. Mesleki olgunluğun tutum boyutu ile ilgili 7 değişken , zaman perspektifi ile ilgili ise 2 değişken belirlemişlerdir. Bu değişkenler arasında korelasyon alınarak 3 faktör saptamışlardır. Bu faktörlere , tutumsal mesleki olgunluk, bilişsel mesleki olgunluk ve mesleki karar verme demişlerdir. Sonuçta;zaman perspektifinin planlama ile ilgili olduğu görülmüştür.Zaman perspektifinin kararsızlık derecesiyle de bağlantılı olduğu görülmüştür. Zaman perspektifinin tutumsal mesleki olgunluğun ve mesleki karar verme davranışının bir öğesi olduğunu da saptamışlardır.

Super ve Nevil(1983) “Lise Öğrencilerinin Mesleki Olgunluğunda Değişken Olarak Belirgin İş Rolü” adlı araştırmasını lise 2. ve 3. sınıf öğrencisi olan 204 kız ve erkek öğrenciye uygulamıştır. Sosyoekonomik düzey ile cinsiyetin mesleki olgunlukla olan ilişkisini araştırmışlardır. Sonuçta; mesleki olgunlukla sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyet arasında bir ilişki bulamamışlardır.

Blustein(1987) “Karar Verme Stilleri ve Mesleki Olgunluk:Alternatif Perspektif” adlı araştırmasını 177 üniversite öğrencisi üzerinde uygulamıştır .Araştırmada mesleki olgunluk ile karar verme tarzları arasında ilişki olup olmadığını incelemiştir. Sonuçta; mesleki olgunluk ile mantıklı karar verme arasında anlamlı bir ilişki olduğu ancak sezgisel ve bağımlı karar verme ile mesleki olgunluk arasında anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmıştır.

Rodriguez ve Blocher(1987) “Puerto Rica lı Kolej Kadınlarının Meslek Olgunluk Değerlerinin İki Yaklaşımla Karşılaştırılması” adlı araştırmalarını iki farklı mesleki müdahale programının mesleki olgunluğa etkisini araştırmak amacıyla alt sosyo-ekonomik düzeyde olan Puerto Rica’ lı kız öğrenciler üzerinde uygulamışlardır.Bu araştırmayı uygulamak için 3 farklı grup oluşturmuşlardır.Birinci deney grubu adkins meslek seçimi moduler programının uygulandığı 19 öğrenciden oluşturulmuş, ikinci

(39)

oluşturulmuş üçüncü deney grubu ise hiçbir meslek eğitim programının uygulanmadığı kontrol grubudur. Sonuçta; deney grupları arasında anlamlı bir fark çıkmazken, deney grupları ile kontrol grupları arasında deney grupları lehine anlamlı fark çıkmıştır.

Uzer(1987) “Lise Öğrencilerinin Yükseköğretim Programlarını Tercihleri İle Kendi Yetenek, İlgi ve Mesleki Olgunluk Düzeyleri Arasındaki İlişkiler” adlı araştırmasını Ankara ili içindeki 6 lisede uygulamıştır. Araştırmada Kuder ilgi alanları tercihi envanteri ve Crites’in Mesleki olgunluk envanterinin mesleki tutum ölçeği ve kendini tanıma alt testini uygulamıştır. Araştırma sonucuna göre; örneklem gruplarındaki erkek öğrencilerin kız öğrencilere kıyasla yetenek alanına uygun tercih yaptıklarını; kız öğrencilerin ise yetenek düzeyine ve ilgi alanına erkeklere göre daha uygun tercihler yaptıkları saptanmıştır. Ayrıca kız öğrencilerin mesleki tutum ve kendini tanıma yönünden erkeklerden daha fazla mesleki olgunluğa eriştikleri ortaya çıkmıştır.

Fouad(1988) İsrail ve Amerika Birleşik devletlerinde ki 9. ve 12. sınıf öğrencilerinin mesleki olgunluk düzeylerini karşılaştırmıştır .Bu araştırmayı 537 İsrail ve 885 Amerikalı öğrenciye uygulamıştır. Sonuçta; cinsiyet açısından farklılık bulunmamıştır.Amerikalı öğrencilerin mesleki olgunluk düzeyi İsrailli öğrencilerden daha yüksek çıkmıştır. Sınıf düzeyi yükseldikçe İsrailli öğrencilerde mesleki olgunluk düzeyinin yükseldiği görülmüştür. Ancak Amerikalı öğrencilerde 9. sınıfla 12. sınıf arasında bir anlamlı bir farklılık görülmemiştir.

Bacanlı(1995) “ Mesleki Grup Rehberliğinin Lise Öğrencilerinin Mesleki Olgunluk Düzeylerine Etkisi” adlı araştırmasını Ankara da ki lise 1. sınıf öğrencilerine uygulamıştır. Fatih Sultan Mehmet lisesinden 21 öğrenci deney grubunu, Kanuni lisesinden 21 öğrencide kontrol grubunu oluşturmuştur. Ön test ve son test yapılmıştır. Mesleki olgunluk Bacanlı’ nın geliştirdiği Mesleki Olgunluk ölçeğiyle ölçülmüştür. Sonuçta ; mesleki grup rehberliğinin lise öğrencilerinin mesleki olgunluk düzeyini artırmada etkili olduğu bulunmuştur.

Naidoo ve Arkadaşları(1996) “Siyah Amerikalıların Nüfus Yapısı, Nedensellik, İşin Önemi ve Mesleki Olgunluk” adlı araştırmalarında nüfus yapısı, nedensellik, işin

Şekil

Tablo -1 Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Üniversitelere Göre Dağılımları
Tablo -2 Öğrencilerin Puan Türüne Göre Dağılımı
Tablo -17 Öğrencilerin Puan Türüne  Göre Kendini Kabul Puanları ile  İlgili t-testi Sonuçları

Referanslar

Benzer Belgeler

Koppers: Urtürkentum ( Belleten, Ankara, Nr. ^ Manche haben, obvvohl sie, ebenso vvie andere, gr>ındsatzlich der Aufstellung der «Randvolkerkulturen» zugestimmt haben,

İbn Sinâ, ikinci görüşü yani Allah’ın her şeyi cüz’î değil, küllî olarak bildiği, ilminin zaman altında yer almadığı ve cüz’îlerin bilgisinin

Makalede, Özbek destanlarından Erali ve Şirali Destanı’nda geçen toplam doksan dokuz (99) farklı deyim tespit edilmiş ve bu deyimlerin geçtikleri yerlerin sayfa/satır

Kendi kendine : "Periler bana kuyruk vermediler daha" diye düşündü ,K İki ayağımı bağlayayım, her halde olur l".. Yere oturup cebinden mendilini

[r]

[r]

1) Yoğun bakım hastalarında hastane enfeksiyonu geliĢmesi, yoğun bakımda ve hastanede toplam yatıĢ süresini uzatmaktadır. a) Hastane enfeksiyonları yoğun

雙和醫院口腔顎面外科黃金聲醫師,呼籲民眾定期接受口腔黏膜篩檢