• Sonuç bulunamadı

Şu, Temmuz sıcağında Ataç'la

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şu, Temmuz sıcağında Ataç'la"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

IİYET

29 TEMMUZ 1993 PERŞEMBE

} Va r ~I.

EVET-HAYIR

O ktay AKBAL

ŞU, TEMMUZ SICAĞINDA

ATAÇ’LA...

« | ■ ZUN sürdü, sert oldu bu yılın kışı da onun I-I I-I çin sıcaklardan yakınmıyayım diyorum. A-

ma olmuyor İşte. Kışın soğuktan, yazın da sıcaktan yakınmak bir tad vermiyor mu yaşamaya? Nevres’in beytini düşünüyorum: "B l-d erd im , ey felek! bana bir gam tedarük et - Bir başka zevk, başka bir â- iem tedarük et!.. Derdim olmadığı İçin değil, dertsiz a- dam var mı bu günlerde? Ama sıcağı da ayrıca dert e- dinmek hoşuna gidiyor insanın. Ne çıkar havaların sı­ cak olmasından? Evet, rahat gezilmiyor sokaklarda, gölgeden çıktınız mı beyninize bir yumruk yemiş gibi oluyorsunuz, bin güçlükle uyuyorsunuz geceleri, sa­ bahleyin uyanınca da ter içindesiniz, yorgunsunuz. Doğru bütün bunlar. Gene de ne çıkar? Biliyorsunuz ki geçicidir, güz gelecek, kış gelecek, üşüyeceksiniz de arayacaksınız bu yakıcı sıcağı...”

Sanki bugünlerde yazılmış, sanki ben yazmışım! Oysa 18 Temmuz 1954’te bir pazar günü Nurullah Ataç yazmış "G ü n c e ”sinde... Üç yıl daha yaşayabildi. Bir haziran 1957 günü çıkıp gitti dünyadan. Ne sıcak, ne soğuk, ne de bir ilk­ yaz havası...

Böyle esintiler vardır, sizi geçmişe götüren. Bir kitaptır, bir şarkıdır, bir anlık anılara dalıp gitmedir. Belki de sıcak­ tandır! Şu temmuz günlerinin sıcağı bir başka oluyor. Pen­ cereyi açsan, içeriye kavurucu bir hava girer. Perdeleri örf­ sen bir boğucu hava içinde kalırsın. Sokağa çıksan iki adım sonra halsiz düşersin. Kendini bir gölgelik yere, bir kıyıya atabilene dek Ataç gibi, yakınırsın...

Ataç’ın “ Günce’’ kitabını bilir misiniz? İki cilt. 1953-55 arası TDK basmış. Piyasada bulmak zor. Bir daha kim ba­ sacak ki? Resmi Dil Kurumu mu? Nerde, o kurum gerçek bir bilim kurumu değil, bir devlet dairesi! 83’ten 93’e tam on yıl. Ortaya çıkardığı olumlu bir tek şey yok! Eski kitapların bozulmuş yeni baskıları hepsi bu. İyi ki, Ataç bu günleri görmedi! Biz gördük. Umutsuz bir savaşım verdik. Atatürk kurumlarının bağımsızlık savaşında etkili olmaya çalıştık. Ülkemizin en ünlü Anayasacılarının bile sus pus olduğu bir yenilmişlik ortamında Atatürk'ün kurumlarını kurtarama­ dık...

Şu sıcak temmuz günlerinde açtım ” Günce”sini A- taç'ın. İşte 19 Temmuz Pazartesi, yıl 1954’te yazdıkları:

Çoğunluk olmadığı için bugün toplanamadı Dil Ku­ rultayı, yarına kaldı. İçimi üzdü bu benim. Böyle mİ o- iurdu eski kurultaylar? Gelirlerdi, koşarlardı her yan­ dan. Dört yüz üyenin İki yüz altısı gelmiyor şimdi? Gel­ meyenler arasında hasta olanlar, İşi olanlar var elbet­ te, ama çoğu kurultaya aldırmadıkları İçin boş’ verdik­ leri İçin germiyorlar. Niçin gelirlerdi, koşarlardı eskiler­ de de şimdi gelmiyorlar? Hükümet, Ikıtldar partisi dil devrimin! tutmuyor da onun için. Bunu belli etmekten, eski kurultaylara salt yaranmak kaygısıyla geldiklerini belli etmekten niçin çekinmiyorlar? Utanmıyorlar mı çevrelerlndekllerden, kendi kendilerinden utanmıyor­ lar mı?”

O 1954 kurultayının bir üyesiydim. Komisyonlarda ça­ lıştık. Güzel kararlar aldık. Ama iktidardaki DP'nin baskısı TDK’nın elini kolunu bağlıyordu. Bütçe yardımı bir liraya in­ dirilmişti. Kurum türlü güçlüklerle çarpışmak zorundaydı. Üstelik, DP’nin sözde aydın takımı TDK'yı ortadan kaldırıp yerine bir akademi kurulması için uğraşıp duruyorlardı. A- ma Türkçeye gönül bağlayanlar, özellikle genç yazarlar, şairler dil devriminin yaşatılması için uğraş veriyorlardı. Ni­ tekim bir iki yıl geçmeden üyelerin ilgisi, katılımı kat kat art­ mıştı. Hele 27 Mayıs’tan sonra TDK eski gücünü, etkinliği­ ni yeniden kazanmıştı. Ne zamana kadar? 12 Eylüldü ka­ fanın, 12 Eylül’cü anlayışsızlığın, Atatürk düşmanlığının yumruğunu yiyene kadar!..

Bak ın Ataç o günkü DP iktidarının -tıpkı 12 Eylül son­ rasındaki gibi- anlayışsız tutumu konusunda neler yazmış:

"Bugünkü İktidar, Demokrat Parti İleri gelenleri, tutmuyor dil devrlminl. Dil değişmesinin bir İhtiyaç ol­ madığını, bunu Cumhuriyet Halk Partisi’nln yoktan tü­ rettiğini söylüyorlar. Bilmiyorlar ne dediklerini de o- ______________________ nun için. Şinasl, Vefik Pa­

şa, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp dili değiştirmeye, öz Türkçeyi kurmaya baş­ lamış olanlar, CHP’nin a-

dam ları mıydı sanki? Bir

dili değiştirmek, bir devri­ mi çıkarmak hiçbir partinin haddi değildir. Ama dilin 'değişmesini, devrimi dur­ durmak da hiçbir partinin haddi değildir. Bir politika işi değildir devrim. Devrim, bütünü İle, bir politika İşi değildir. Daha doğrusu gündelik politika işlerinin, partilerin çok üstünde yüksek bir politika işidir.”

Atatürk’ün kurduğu, kalıt yazısında Türkiye İş Banka­ sındaki pay kâğıtlarının geli­ rini bıraktığı Türk Dil ve Tarih kurumlarını kapatmak da 12 Eylül’cülerin haddi değildi. A- ma onlar hadlerini aştılar. Hem tarihe, hem Atatürk'e karşı bağışlanmaz bir suç iş­ lediler. Bu büyük yanlışı hâlâ düzeltmemek de demokrasi demokrasi’ sözleriyle iktida­ ra gelenlerin suçudur.

"Dem okrat Parti uzun zaman kalırsa İktidarda, görürsünüz, dil değişme­ sinin, birtakım yabancı sözlerin atılmasının da bu toplum için bir ihtiyaç ol­ duğunu o da anlar, tutar o da Uydurma dil istemeyiz, yaşayan dil isteriz’. Hay­ van ölür, insan vefat eder' demenin ne kadar mana­ sız olduğunu o da anlar.”

Ama ne Demokratlar, ne Adalet'çiler, ne ANAP’çılar, ne de 12 Eylül yönetiminde- kiler, Türkçenin yabancı dil­ lerin boyunduruğundan kur­ tarılması gerçeğine inandı. İşte sonuç? OsmanlIca, İngi­ lizce, Fransızca, Almanca karışımı, günden güne yozla­ şan bir garip Türkçe!

Ta ha T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yazıda son haftalarda sosyal medya platformu olan “Youtube”da "Müslümanların Masumiyeti" adı altında yayınlanan görüntü, medyanın etkileri

Üst insan; şimdiye kadar değer olarak sunulan şeyleri değer olarak kabul etmez.. Bir yolcudur

Doğada yaygın olarak bulunan meyvelerin, sebzelerin, çiçeklerin, bazı hayvan ve fungusların sarı, portakal, ve kırmızı rengini veren pigmentlerdir..

Daha önceki doğumlara ilişkin problemler, operasyon geçirip geçirmediği, çiftleşme veya tohumlama tarihi, doğan veya atılan plasenta sayısı, doğumlar arasında geçen süre,

Dokuz Eylül Üniversitesi olarak; DEPARK, DETTO ve BAMBU Kuluçka Merkezlerimizde salgın ve sonrası için planlamalar yapmanın; girişimleri, projeleri ve firmaları.. desteklemenin

Baskı (Ankara: Gece Kitaplığı Yayınları, 2015), 10; Mustafa Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali -Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri-, 1. Besmele’nin Türkçe çevirisi hakkında geniş

Ahmed Ihsan bey ensuite présenta à l’anistance l’éménent écrivain Suleyman Nazif bey qui prononça un long et magnétique discours très vivement applodi et dont

Gerçi babam da beni ve aðabeyim Erhan’ý mümkün olan her koþulda yanýndan ayýrmadý. Yaptýðýmýz yan- lýþlar ve hatalar karþýsýnda hep; açýkla- yarak, örnekler