• Sonuç bulunamadı

Liderlerin arkasındaki kadınlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Liderlerin arkasındaki kadınlar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

____

lj—

1

‘Kraliçe Papatya’kendini anlatıyor

“ Siyaset bana

göre değil”

(2)

13 EKİM 1987

LİDERLERİM

ARKASINDAKİ

Okula, kızak yaptığı çantasıyla

buz üstünde kayarak giden yaramaz

Semra, marifetlerini anlatıyor:

"Hırsız bile kovaladım!

STANBUL'da, Balmumcu Çiftliğl’nin ; içindeki evleri de küçük değildi. Ama

i aile, Vişnezade Parkı’nın hemen yanın-

i daki büyük konağa taşınmaya karar i vermişti. Semra’nın içi içine sığmıyor-

i du. Yine bahçeli, yine kocaman bir ev- ! de gönlünce oynayıp, zıplayacaktı.

Küçük Semra’nın babası, Balmum­ cu Çiftliği’nin sahibiydi. Nur yüzlü de­ de, sarayda “tablakâr başı” görevini yapıyor­ du. Ailede, saraydan gelme pek çok kişi vâr- dı aslında. Örneğin Semra'nın hem babası, hem de dedesi yine saraydandı. Annesinin dedesi ise, “mustantik” idi. Onun da babası “saray nâzırı”...

KIZAK ÇANTALI KIZ

Semra’nın ele, avuca sığmaz halinden do­ layı ailesi hiç de mutsuz değildi. Annesi onu çağırırken, hep havaya doğru seslenirdi:

“Semra, haydi içeri gel!” Çünkü minik Sem­ ra ya bir ağaç dalındaydı, ya da bir dam te­

pesinde.

İşte o küçük, şirin, tonton kız, giderek bü­ yüyecek, Nişantaşı Kız Lisesi’ni bitirecekti. Sonra da Ankara’daki dayısının yanına bir ay­ lık tatil için gittiğinde, kaderi değişecekti.

Beşiktaş semtinin o ele, avuca sığmaz kü­ çük Semra’sı günlerden bir gün Türkiye Cum- huriyeti’nin Başbakam'nın eşi olarak, Çanka­ ya’daki özel konutta yaşamını sürdürecekti.

Hem de yine aynı çocukluğundaki rahat­ lığı, alçakgönüllülüğü, umursamazlığıyla.

“Nişantaşı Kız Llsesi’ndeki öğrencilik günlerimi hiç unutamam. 1953 yılında mezun oldum. Gerçekten çok yaramaz bir çocuktum. Liseye giderken, Maçka’daki duraktan aşağı­ ya, çantamı kızak yapıp buz üstünde kayar­ dım. Konakta çocuktan bol şey yoktu. Her­ kes, karanlık bastıktan sonra bahçeye çık­ maktan korkardı. Bense, üstüme bir çarşaf geçirip, gece karanlığında bahçede dolaşır­ dım. Hatta birkaç defa hırsız bile kovaladım!”

TALİH KUŞU KONUYOR

Semra Hanım’la hem Ankara'daki Başba­

kanlık Konutu’nda, hem de İstanbul’da uzun uzun konuştuk. Geçmiş günlerini ve bugün­ kü görüşlerini tatlı tatlı anlattı. Bu sohbetle­ rimize zaman zaman, sevgili eşi Turgut Özal da katıldı. Hep el ele tutuştular. Yalnız fotoğ­ raf çektirmek için değil, gerçekten içlerinden öyle geliyordu.

Semra Hanım, Turgut Bey’ln gözlerine

şöyle bir baktıktan sonra, “Seninle nasıl ta­

nışıp evlendiğimizi anlatacağım, istersen sen de dinle” dedi. Turgut Bey, bastı kahkahayı: “Anlat hanım, anlat da rastlantılara Yener Bey de şaşırsın!”

“Ankara’daki dayıma, bir aylık yaz tatili için gitmiştim. Gezip dolaştıktan sonra yine İstanbul’a dönecektim. Yengem, Elektrik İş­ leri Etüd idaresi’nde çalışıyordu. Hamile ol­ duğu için izine ayrılacaktı, idarede personel sıkıntısı çekildiğini yana yakıla anlattı evde. Birden bana dönerek, ‘Yeni bir memur bulu­

nuncaya kadar, benim yerimde geçici olarak çalış, hem de birkaç kuruş kazanırsın' dedi.

Benim başımda kavak yelleri esiyor. Israr, kı­ yamet, derken idarenin sınavına zorla soktu­ lar. Kazanıp girdim. Görevim, istatistik cet­ vellerine bakmaktı. Yerime memur bulamadı­ lar, ben de işimi sevdim. Çatışmaya devam ettim.”

Rastlantıya bakın... İşte Semra Hanım’ın başına “talih kuşu” burada konacak Bal- mumcu’dan Çankaya’ya uzanan yolda yürü­ meye başlayacaktı.

TURGUT BEYİN İLAN I AŞKI

Semra Hanım, Turgut Bey’le ilk tanıştığı

günü anlatırken, gözleri parladı. Yanıbaşında duran “Davidoff” sigar paketinden bir tane alıp, yaktı.

“Turgut, aynı kuruluşun Plan-Proje Servisi şefiydi. Odalarımız aynı kattaydı. İşe başla­ dığımın ertesi günü, beni tebrik etmeye gel­ di. Tatlı, kibar bir kişi olarak ilk anda gözü­ me çarptı.”

ifk tanışma ve bakışmaların ardından Tur­

gut Bey’den teklif yağmuru.

"Bizim dairenin özel ye­

mekleri olurdu. Turgut,

birçok defa beni oraya

davet etti. Ama ben hiç­

birini kabul etmedim..

Nazdan değil, prensin-

tep. Kurallarım katıydı"

o m

v- mı

ü ü

m m

m

m

m

“Bizim dairenin sık sık özel yemekleri olurdu. Turgut birçok defa beni oraya davet

Günde S Sigar Semra Hanım, sağlığı

na dikkat etmediğini söyledi. Günde 15’i a ş ­ kın sade kahve içen Bayan Özal sigarcı... Markası “Davidoff”, “Günde S’ten fazla içme-

meye karar verdim ama olmuyor’’diye yakındı

Her zaman şık Bayan Özal “frapan giy­

silerden hoşlanmıyorum” dedi. Günlük takı­

larının hepsinin “taklit” olduğunu açıklayan özal “Yurt dışından hiç elbise almam. Gün­

delikçim 23 yıldır dikerşeklinde konuştu.

3 a yıllık m u tlu lu k .. Semra-Turgut özal

çifti, evliliklerinin 34. yılını kutluyorlar.

Semra Hanım “ Yıllar o kadar çabuk geçti ki, anlayamadım”

dedi. Eşinin her yerde yanında olan Bayan Özal “Ben

öteki Başbakan eşlerinden farklıyım.

Çağ değiştiren Türkiye’de yaşıyoruz"

diye ekledi. Yener

Süsoy’ia son olarak

Tarabya Otelinin Kral Dairesi’nde konuşan

Özai’iar "Bizimki gibi evlilik, herkesin başına” dediler. (Fotoğraf: Erol DİKSOY) a nne şefkatiyle

Semra Hanım, Tur­ gut Bey kalp ame­

liyatı geçirdikten sonra konutta ha­ mur işi ve tatlı ya­ pılmadığını anlattı. Bol sebze ve sala­ ta yediklerini belir­ ten Semra Hanım, eşini zaman zaman böyle besliyor.

etti. Ama ben hiçbirini kabul etmedim. Naz­ lanmaktan değil, prensipten. Katı kurallarım vardı...”

Turgut Bey, kafasına koymuş bir kere Semra Hanım’ı. İlle de dediği olacak. Ama, Semra Hanım da çetin ceviz...

“Sonunda ilk defa birlikte çıktık. Ama ni­ şan yüzüklerini almak için!”

Turgut Bey, o sırada ilk eşinden boşan­

mış bir “dul” erkek. Semra Hanım ise ilk ev­ liliğine hazırlanacak bu “tonton” şefle.

“Bizim daireden bir arkadaşın düğününe gitmiştik. Bir ara dans ederken kulağıma, Se­

ninle evlenmek istiyorum' dedi. Doğrusu böy­

le bir şeyi tahmin ediyordum. Ben

‘Düşüneyim’ dedim. Kaşlarını çatarak ‘Şim­ di kararını istiyorum’ demez mi? Ben ses çı­ karmayınca, ‘Demek kabul ediyorsun' diye güldü. Sabah daireye geldiğimde, bir de bak­ tım ki Turgut servisteki arkadaşlara çikolata­ lar, likörler ikram ediyor. Şaşırıp kaldım. Me­ ğer, benimle nişanlandığını anlatmış herke­ se.”

EVDEKİ DEMOKRASİ...

1953 yılının Eylül ayındaki tanışma, 1954 yılının 31 Mayıs’ında nikâhla noktalanır. Ama bir değil, üç düğün yapılır.

“31 Mayıs 1954 günü Ankara’da nikâhımız kıyıldı; evde, yakın dostlar arasında. Ama Tur­ gut’un ailesi Malatya’da, benimkiler İstanbul’­ da. İki gün sonra Malatya’da, ondan sonra da İstanbul’da ailelerimiz için birer tören daha yaptık. Yine evlerde, aile arasında!”

34 koca yıl...

“Çok kısa geliyor bize. Ne kadar da çabuk geçti! Bu kadar yıl içinde, inanın tek bir cid­ di münakaşamız olmamıştır!” dediler, her iki­ si de...

Turgut Bey tonton, sessiz gibi görünüyor ama, kaşları çattı mı, kaçacak delik ara kendine!

“Turgut anide parlar. Sinirlenir, bağırır, ça­ ğırır, söylenir. Birkaç dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi, her şey biter, işte o parlama anında ben susar, çekilirim. Cevap vermem.”

Öyle ama, Semra Hanım da “ağzı var dili yok” hanımlaran değil.

“Benim sesimi yükselttiğim çok enderdir. En büyük kavgamı, susmakla yaparım. Tabi­ atım ters galiba. Hiçbir şey söylemeden su­ sarım, hiç konuşmam. Turgut ve çocuklar, be­ ni konuşturuncaya kadar akla karayı seçer­ ler!”

Semra Hanım’ın suskunluk süresi belli değil. Hani, böyle günlerde Allah Turgut Bey’e sabır versin. Semra Hanım, ben bun­ ları söyleyince kendine özgü kahkahasını attı: “Vallahi, yalan değil! Bir keresinde tam üç gün konuşmadım. Ağzımı açtıramadılar. Ama öyle keskin günler geride kaldı. Yaşlan­ dıkça, bu gibi huylar da törpüleniyor. Son yıl­ larda, benim böyle suskun kalmamı gerekti­ recek hiçbir konu olmadı.”

"İSRAFA KARŞIYIM"

Semra Hanım, bir sigar daha yaktı. “Hır­ sımı bundan alıyorum. Ben Turgut gibi sağ­ lığıma önem vermem. O kendine iyi bakıyor” dedi ve anlatmaya devam etti:

“Bana göre, evlilikte önce saygı gerekli. Hatta sevgiden bile daha önemli. Biraz da fe­ dakâr olacaksınız. Bizim mutluluk reçetemiz bu!”

Semra Hanım gazete sayfalarında sergi­ lenen boy boy fotoğraflarına bakılırsa, lüks yaşamayı seviyor. Bol mücevherler, kürkler, günün modası giysiler... Ama anlattıkları baş­ ka:

"Sabah daireye geldim...

Bir de baktım Turgut, ar­

kadaşlara çikolata, likör

ikram ediyor! Meğer be­

nimle nişanlandığını an­

latmış herkese...”

“israfa karşıyım. Lüksü hiç sevmem. Ha­ nımların kumar oynamalarına da çok kızıyo­ rum. Gitsinler, hayır derneklerine, boş zaman­ larını değerlendirsinler!”

Burası, Başbakanlık Konutu'nun ikinci ka­ tı. Ankara’yı ayaklar altına seren büyük salo­ nun, küçük balkonunu camla kapattırmış Semra Hanım, içerde, çiçekler ve beyaz kol­ tuklar...

“Buranın adını ‘Beyaz Oda’ koydum. Tek başıma kaldığımda, oturup okuyorum, dinle­ niyorum. Çiçekleri çok severim. Hele menek­ şelere bayılırım. Bakımı, sulaması bana ait!”

ANADAN DOGMA DERNEKÇİ

Semra Özal, bütün zamanını sosyal der­ nek çalışmalarına ayırıyor. Hani deyim yerin­ deyse, “anadan doğma” dernekçi...

“Bu bende hastalık halinde. 15 yaşınday­ ken, İstanbul’da ‘Hemşehriler Derneği’ne ka­ tıldım. Sonra 1951’de İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün kurucuları arasına girdim. Yar- dımsevenler Derneği’nin son kermesinde Efe’ye hamileydim. Doğum yapacağım güne kadar koşuşturdum. Turgut Dünya Bankası’- nda çalışırken, hanımların kurduğu Türk- Amerikan Derneği’nin de 2.5 yıl murakıplığı­ nı yaptım. Tuttuğum defter, Amerikan Mali- yesi’ne iik sunuşta onaylandı. Sefire Emine Esenbel, bunu Türk Evi’nde vitrine koyup ser­ giledi. Sonra oradaki kadınlar grubuna da baş­ kanlık yapan ilk Türk kadını ben oldum. Der­ nekçilik, bende hastalık herhalde!”

Ya politika?..

“Siyaset, sevenler için güzel. Siyaset as­ la bana göre değil. Gönüllü çalışmalarla, si­ yaset arasında dağlar kadar fark var!”

Başbakan hanımı Semra Özal, eşinin si­ yaset adamı olmasından memnun mu? Her­ kes “Hanımefendi”nin önünde el pençe, di­ van...

YARIN:

"BEN EVİME KAPAN AMANI"

İstanbul Şehir Ü niversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Eserlerinde tasvir gerçekliği ağır basan Fausto Zonaro İstanbul’un tarihi semtlerini, camilerini, çeşmelerini, düğünlerini, bayramlarını seyyar satıcılarım,

Hadiscilerce mevzû kabul edilen bir haber 17 şâirlerimizi çok sayıda manzum ve mensur "kırk hadis tercümeleri" yazmaya sevketmiştir 18. Bunun gibi, yukarda

Metakarpal bölge veya parmaklarda kapalı yaralanması olan hastada kırık, çıkık ve instabilite tanılarını gözden kaçırmamak için fizik muayene ve direk grafide

Resmi tanıtım Basın duyuruları basın toplantıları basılı materyaller.. Etkinlik

• Temel ihtiyaclara harcanan zaman (yemek, uyku, kisisel bakim) + bos zaman (dinlenme +

 3- Siluryen 3- Siluryen devir, 435 milyon yıl önce başlayıp 23 milyon yıl boyunca devir, 435 milyon yıl önce başlayıp 23 milyon yıl boyunca devam etmiştir.. Bu devirde

Triyas boyunca timsah, kaplumbağa ve timsah benzeri sürüngenleri kapsayan yeni sürüngen grupları, mollusk (yumuşakça) yiyen zırhlı sürüngenleri kapsayan yeni

Yumuşak bedenli çok hücreli su hayvanları 1 milyar yıl önce suların altındaki çamurların su hayvanları 1 milyar yıl önce suların altındaki çamurların