Bulutlu ve nisbeten serin yaz gününün akşamına doğra Boğazın yukarı kısmında seyrana çıktım. Uzunca ömrüm boyu temiz, eski kaldırım taşlı ve dik yokuşlarına ancak bir kere tırmanmış bulun, duğum fakir ve ufak ^Kireçbur. * nu) nun iskelesiyle bir hizada ve asaflt üzerinde bir iki mamur bi. na ile üç kahvesi var' Bunların ga. zinoluk iddiasında bulunan bir ta. nesinde oturmak ilk defa nasip o. luyor. Burmadan çalan plâkları ol. masa insanın saatlerce kalabilece. ği bir yer: önünde denizin taşları, nı yan yarıya erittiği sediyle mi. ni mini liman ve ondan sonra Bo. gazın en azametli manzaraların, dan biri. Çünkü, uzakta, Kavakla, rın uzanan bunınlarından ötede, Karadenizin boşluğu ve sonsuzlu. ğu ancak bu köyden görünmektedir
Kalkıp asfalt yol üzerinde Kefeli. köye doğnı ağır ağır yürürken ise hiç bir zaman şenlenmesi, yani mes kûn olması mümkün bulunmıyan sarp yamaçlar kenarından ilerle niyor. Asırlar boyu insan oğlunu banndırmıyan bu sahil her zaman da bu halde kalacak. Fakat bu. na mukabil, bu sarp yamaçların üstündeki düzlükte İstanbulun ya. zm en serin ve ufku en geniş say. fiyesini kurmakta niçin gecikiyo ruz?
Hiç bir zaman bir iskeleye sahip olmamış bulunan küçük
(KefeHköy) e vanncıya kadar bu- nn düşündüm, ve otomobil sahibi İstanbullu sayısı arttıkça, bilhassa Rumeli kıyısının tepeleri üzerinde. yeni köyler kurulacağım, Marma ra kıyılan boyu mantıksız ve he sapsız gelişen Istanbulun istikbali buralar olduğunu ve dar sokakla rında kalabalığından boğulan Be. yoğlunun da buralara mutlaka ta. şacağını hesap ettim. Ayni za. mauda'da^ggliba meşrutiyetin ilk. zamanlarında Bağdad demiryolu direktörü Hügnen’in yapmış oldu ğu teklifi hatırladım. Bu pek zeki İş adamı Şişliden Yenimahalleye kadar uzanacak bir demiryolu va. sıtasiyle Boğazın tepe kısımlannı şenlendirmeği teklif ediyor ve bu raları şehre en kısa yoldan rap tetmek üzere vadileri köprülerle birbirlerine bağlamak istiyordu. Köprüler ve demiryolu şimdi bana sevimsiz geliyor amma, mükem mel otomobil yollan Boğazın üst kısımlarında pek mamur ve mo dern semtlerin kurulmasını temin edecek, pek uzaklarda bir takım parazit köylerin dalıa vücut bul. malarına mâni olacaktır.
Bunları düşüne düşüne Kefe, liköye vardım ve koyun nihayetin de Cezayirli Hasanpaşa camiiııin yanından içerlere, (Çayırbaşı) de nilen mahalleye girdim. Burası Büyükdere ile Trabyamn yalıla rından, otellerinden, cazlarından, zenginliklerinden öyle uzak ve öyle başka bir âlem ki, insan gözleri
bağlandıktan ve saatlerce öyle bı rakıldıktan sonra burada gözleri açılırsa semt değil şehir, memle ket değiştirdiğini pek kolayca sa nabilir. '¡ I , I „ ■ I p)
!
{ J - H --- — • ~ --- ~ ' ---* - ~ ...•---** .
J H
'
Jj ¿Lir -
°r'
derya Cezayirli Haşan paşanın I- i " isinde anılan ve onun taralından K' V tamir ettirilmiş çeşme ile küçük y camii de içine almış. Bu küçük
camiin yanında ve asfaltın kena. unda, toprakları her türlü yeşil likten mahrum, fakat resmi un vanlarına göre bahçeli kahveler N ve sayısız içki şişesile donanmış bakkal dükkânları var. Bu safa yerlerinih tam karşısında karakol pek münasip düşmüş!
Bahçeli kahvelerin arasında yer yer bataklıklar başlıyor ve al. ¿anmıyorsam (Bağçeköye), Or man fakültesine kadar giden as. falta müvazi olarak tepenin ete ğinde (Çayırbaşı) ilerliyor. He. men hemen Ur metre genişliğin de, kıvrım kıvrım, kaldırımsı« ve tabii lâğımsız sokaklar. Birbirine çamur yığınları, yaz ortasında çamur yığınları, sızan sular, top rak üstünde uyuyan bir kaç ço cuk ve ihtiyar. Hepsi tek katlı ve ufacık evlerin kapılarında es mer kadınlar, kimi çömelmiş ve kimi ayakta sohbet etmekteler. Çocuklar oynamakta. Yan çıplak,
denizin tâ yakınında aylarca yı kanmamış d Vecek derecede kir li esmer çocuklar. Bir meydanda yiik alacak veya nallanacak bey girler bekliyor. Sual sorduğum bir kadın (yüz haneyiz) dedi ve dönerek asfalta başka bir nokta, dan çıkarken malûmatına müra caat ettiğim başka biri, (Beş yüz ev kadar olacaklar!) cevabını ver di. Bu avuç kadar yere beş yüz ev Iıalkı nasıl sığabilir diyor ve bunn reddetmek istiyorum ama, bu tek katlı evler öyle ufak, öyle ufak ki, (belki) demekten de ken. i dimi alamadım.
İçlerinden bazısında şişman bir adamın sere serpe uzanıp ya- tamıyacağmı sanıyorum.
Ben dolaşırken çömelnıiş ka dınlardan biri: (— Burasını yı kacaklar da herif muayene ediyor, aklından ölçüp hesaplıyor!) diye söylendi ve güzelliği belki iki mevsim sürmeden yıpranıp geçe cek başka bir kadın: (— Efendi, müsaade etsinler de evimize mut fak yapalım. Her iş tek odada pek zahmetli oluyor!) diye şikâ yet etti. Bütün bu halk ne zaman, nereden ve neden buraya gelmiş, ne işler görüp geçiniyor ve üze rinde oturduğu değil, üzerine iliş tiği bu toprakta sahip bulunduğu hak nedir? Çetin dâva! Bu mahal leyi burada bırakmarsk \m n ı ol. duğu gibi bu insanları bu halde yaşatmamak da bir borç...
Büyükderenin İstanbul tara fından hududunu teşkil eden bu (Çayırbaşı) şimdiki halde garip bir semt.
Garip ve fecî.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi