| S a y f a
A R A Ş T I R M A
K e n d is in in k e n d is in i
ta rifi d e k e n d i n c e y d i
“ Biiyiik olduğu kadar küçük,
küçük olduğu kadar büyük,,
o
■ Ressam
olarak
kendisini
böyle
tarif eden Fikret
Muallâ, kimseyle
birarada sergilen
meyi kabul etmi
yordu.
m
R
E İL L A N E ’da kısa zaman da adı «L e Monsieur qui vit seul» (Y a ln ız Yaşıyan Adam ) a çıktı. Yatağındaki beyaz çarşaflar, banyosunda de vamlı akan sıcak su ve bir da kika sönmeden yanan sobası onu sonsuz derecede mutlu kılm ıştı. K ırk yıldır böyle Dir konfor görmemişti. Mutlulu ğundan, Parise, Paristeki haya ta ve Paristekilere küfrediyor, dostlarına şöyle yazıyordu:«Burada ne sinema, ne dan sing, ne de Parisinizin rutubetli ve sisli havası var. Özellikle hastalığımın başlıca sebebi olan otellerinizin sefaleti de bu rada yok. Paris’in sevimsiz aşa ğılık mahlûklarından da uza ğım. Burada insanlar son de rece basit fakat ayni derecede ahlâklı. Bundan çok memnun oluyorum. Yaşasın Reillane.»
MEKTUPLAR
H er sabahki yarım saatlik resim faslmdan sonra mektup larına ve içkisine dönüyordu. Kim lere neler yazmıyordu ki:Yeğeni Ti.jen’e sıcaklık ve sa mimiyet dolu bir hava içinde «B izler mutlu olamadık, sîzle rin mutluluğu ile avunuyorum» diyor. Madam Angles’in hiz metçisine malûm fobisini tek rarlıyordu:
«Anlaşılıyor ki sen de, Elize civarındaki evlerde çalışan bü tün hizmetçileri ağma almış olan yeni (E lize Hayaleti) nin pençesine düşmüşsün. Ama merak etme, Enterpol peşle rindedir. Kendilerine ait olma yan vesikaları tehditle çalıyor lar.»
Bazan da eşsiz alaycılığıyla kendi hastalığını şöyle anlatı yordu:
Türk Van Gogh'u
Kendini «Ressam sıfatiyle büyük ol duğa kadar kü çük, küçük oldu, ğu kadar büyük» diye tarif eden Fikret M uallâ’yı. Madam Angles. Reillane kasaba, stada, bütün kon forunu sağladığı bir evde misafir ediyordu. Resimde Madam Angles kendi evinde Fik ret’in tabloların dan biri önünde
görülüyor.
Y azan : Orhan KOLOGLU
«Tansiyonum şimdi 18. Geçen defa 23 idi. Doktor Monteir, iki ishaliniz sayesinde düştü, diye izah etti. Aslında bunu Madam Lauthier’ye (hizm etçisi) sor malı. Bütün apartman ve çar şaflarım, Aşağı Alpler ilinin ka nalizasyonları patlasa ancak bu derece kirlenebilirdi. Fedakâr Madam Lauthîer beni bir kere daha tertemiz hâle getirdi. Bu sabah Allaha dua ettim: Bu is halleri ne olur benden eksik etmeyin, ama hiç olmazsa be lâya varmama yetecek birkaç saniyecik vakit de bırakın.»
HEP AĞLIYORDU
İnsanlardan uzaklaşmak on- daki polis korkusunu da hayli azaltmıştı. Nadiren Paris’ten veya Türkiye’den, sırf kendisi ni görmek için Reillane’a ka dar gelenler olursa, büyük bir arzuyla boyunlarına sarılıyor, ağlıyor, küfrederek içini boşal tıyordu. İlk işi rakı, pastırma, beyaz peynir, sucuk ısmarla maktı. Aslında yemekten çok. bunları kendi gözleri ve hâtı raları için istiyordu:«Eskiden param yoktu viye- mivordum: şimdi param var doktorlar yedirm iyor.»
Gerçekten şimdi paralanmış- tı, hattâ bankada bir hesabı vardı ama, bu para, Madam
Angles evdeki bütün konforu sağladıktan sonra hemen he men hiçbir şeye yaramıyordu. İstediğini yapamadıktan, iste diği yere gidemedikten sonra. . Bazan Saint Germain’i, sarhoş arkadaşlarını arıyor, bazan da «Y irm i beş sene illâllah çek tim Parisin envai mezelletini; aramıyorum musibet / şehri» diye yazıyordu.
Çok kere bakla tarlasını ha yâl ediyordu. Bazı dostlarına Türkiye’ye gitmeyi ve için de gelincikler açan bakla tar lasını görmek istediğini söylü yordu. Ümitlerini kırmak zo runda kalıyorlardı, zira bakla tarlasında ne yeşillik, ne de ge lincikler kalmıştı: parsellenmiş şekilsiz apartmanlarla dolmuş tu. Oradan da ümit kalmayın ca kadehlerine dönüyor, Azna- vour’u dinleyip ağlıyor, «Aşk maceralarım kabardı» deyip ağlıyor, «ÜC kadın sevdim » de yip ağlıyordu.
BÜYÜKLÜK
VE KÜÇÜKLÜK
Öte yandan, çalışması gayet muntazam devam ediyordu. Hiç şüphesiz resim tarihinde, F ik ret Muallâ kadar yaptığı eser lerle ilgenmeyen, peşinden koş mayan, bunlara bağlanmayan■ H K R 8
ressam zor bulunur. Büyüklü ğünün bir başka yönü de buy du. Paris’te bir sürü insan, sağda solda kalmış tablolarını topluyor, sergiler açıyor (10 yılda onuncu sergisi açılm ıştı) onu sanat âleminde bir yere oturtmağa çalışıyorlardı. Oysa kendisi bu çabaların hiçbiriyle ilgilenmiyor, yerinin neresi o l duğunu pekâlâ kestiriyor ve bunu zaman zaman mektupla rında da belirtiyordu.
Kendini «Ressam sıfatıyla bü yük olduğu kadar küçük ye küçük olduğu kadar büyük» diye tarif eden Fikret Muallâ kimseyle bir araya konmak, kimseye benzetilmek istemi yordu. Türk ressamları sergi sine katılması istendiği zaman, gerçekte tamamen maddi ba hanelerle, aslında başkalarıyla bir arada olmamak için, teklifi reddetmiş, hattâ Madam Ang- les’e, kendi adına böyle bir işe girişmemesini de yazmıştı.
TEK OLMA ARZUSU
Nitekim Madam Angles’in, Musée de l’Athenee’de düzen lenecek Fransa Peyzajları ser gisine, en meşhur ressamlarla birlikte katılma teklifini de —ama bu sefer başka bir ge rekçeyle— reddetmişti:«Vlaminck ve diğer büyüğüm ressamların ağırlığı altındaki
bir sergiye ve onlarla eşitmişim gibi katılmayı arzulamıyorum. Dolayısiyle b öyle bir sergide eserlerimin teşhirine teşne de ğilim. Eminim ki yalnız ben değil, başka ressamlar da yap mazlar. Büyük dostlarımız ve ahfadımızın önünde uygun dav- r a n m a l ı y ı z . Büyüklerimi zin önünde veya peşinde bizim gibi... (ağıza alınamayacak bir küfür) ancak bu şekilde takdir / toplayabilirler. Ben görmemiş lik yapmak istemiyorum. Buna hak kazanmadım. Bu bana şe ref kazandırmaz, kaybettirir. Ben çekiliyorum. Diğer yandan geri kafalılar tarafından da hü cuma uğramak istemiyorum. Bu da bana şerefsizlik verir. En iyisi bütün bunlardan çekilmek tir.»
Başkalarının koşa koşa katı- | lacağı böyle bir teklifi reddet mekle, aslında o kendi yerini J tesblt etmiş oluyordu. «Sen Almanyadayken Klee ve diğer leri meşhurdu. O zaman bir ta ne tablo almış olsaydın şimdi satar yaşardık» diyenlere Sin | K afi bastırıp «K im takardı yj K lee’yi. O zaman ben onun ka dar büyük ressamdım» deme miş miydi!
- - - Y A R I N : - - - j
VATANSIZ OLMAK
İSTEMİYORUM
«¡■m
m m
M.
saeM i*»****«^
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi