entellektüel bakış Tr ~
-
Şahin ALPAY - Nilüfer KUYAŞ Fax: (212) 505 62 55
Mine G. KIRIKKANAT
S
doğdunuz ve nasıl yerleştiniz ayın Tosunyan, nerede Paris'e?1907 yılında İstanbul’da doğdum. Bak, nüfus kağıdımda Constantinople, yazıyor. O zaman öyle deniyordu. Ailece elmas yontucusuyuzdur biz. Meslekte daha ilerlemek ve jemoloji öğrenimi görmek üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarına verdiği ilk pasaportlardan birini alarak 1925 yılında Paris’e geldim. Hayalim, Afrika’ya gidip elmas madeni aramaktı.
1945’te aramaya başladım ve 1948’de buldum! Fildişi Sahilinde, Seguela bölgesindeki Sassandra gölünün yakınında dünyanın en büyük elmas madenlerinden biriydi. Yanında da petrol çıkıyordu. Fransızlar, o sıralar kendi toprakları olan burada maden bulununca, sevinçten deliye döndüler. Bana en büyük devlet nişanı Legion d’Honneur verdiler. Hemen bir şirket kurup, elmas çıkarmaya başladım. Günde üç bin kıratlık taş üretimi yapıyorduk ve elmas parçalarının ortalama boyutu 25 kırat, ekstra kalite dediklerinden “D” rengiydi.
Bir yerde elmas ya da petrol
bulununca, hemen mafya çıkar ortaya. Benim karşıma da İngiliz mafyası çıktı. Madenin tapusundan vaz geçersem, bana İngiltere’de şato falan vermeyi önerdiler önce. Ben elmas traşçısıyım niye vereyim madeni, dedim. Fakat yavaş yavaş, madende çalışan mühendisleri satm aldılar. Sabotajlar yaptılar. Öldürmeye kalktılar
beni. Nasıl sağ çıktım bilmiyorum. Bütün Fransız ortaklarım korkup havlu attı. 1958 yılında fiilen aldılar madeni elimden. Ancak tapu hakkımdan hala
vazgeçmedim. Fakat yaş 90. Nasıl ve kiminle mücadele edeceksin ki?
Şubat ayı başında, Fransa Savunma Bakanlı ğ ın ın davetlisi olarak Paris’e giden Savunma Bakanı İsmet Sezgin, Fransa’da yaşayan 90 yaşındaki Jan Vahe Tosunyan’a T.C . Milli Sa vunma Bakanlığı’nın Şeref Madalyası’nı verdi. Fransız Legion d’Honneur ve İngiliz Kraliyet ma- dalyalan da alan Tosunyan toplam 13 devletten şeref madalyası sahibi, aynca A .B.D. baş kanı Eisenhovver’den gelen bir teşek kür mektubu da var. İkinci Dünya Savaşı nda Fransız direnişçi lerine katılmış. 63 yıldır a- deta Türk büyükelçisi gibi çalışmış. Türkiye’ye bağ lılığı nedeniyle çeşitli Er meni kuruluşları tarafın dan suçlanmış, hatta tehdit edilmiş. İstan bul doğumlu Jan Vahe Tosunyan’a on dör düncü madalyasını veren Türkiye Cum huriyeti, böylece İsmet Sezgin’in elinden, geç de olsa, gerçek bir Türkiye dostunu sonun da onurlandırı
yordu. Bir za
manların dünya el mas kralı, Süley man Dem/re/’den İs met Sezgin’e, Paris’e giden tüm Türklerin “To sun Am ca”sı Jan Vahe To sunyan ile arkadaşımız Mine Kırıkkanat konuştu.
Bir zamanların elmas kralı Tosunyan madalyasıyla...
Türk - Ermeni dostluğuna hizmetleri için
şeref madalyası alan
Jan Vahe Tosunyan
Paris Türk Kulübü
■ 1925’ten 1945'e kadar ne
yaptınız?
Paris’te bir kuyumcu dükkanı açmıştım. Derken ikinci Dünya Savaşı patladı. Fransa madem bana yurttaşlık verdi, bari bir yararım olsun dçdim ve kardeşim Kevork’la birlikte askere yazıldık. Ama biz askere gidemeden, Almanlar işgal ettiler Fransa’yı. Bunun üzerine yurttaşlığımıza layık olmak için Fransız direnişçilerine
katıldık. Amerikan ve Ingiliz pilotları bizim eve geliyorlardı, pilotları bir süre saklıyor, sivil elbiseler giydirip görev yerlerine gönderiyorduk. De Gaulle’cü polisler de bizim evde alternatif bir karakol kurmuşlardı. Savaştan sonra Ingiltere ve Fransa bana pek çok kahramanlık madalyası verdi. Daha sonra A.B.D. başkam olan General Eisenhower’den de bir teşekkür mektubu aldım.
■ Türkiye’ye dönük etkinlikleriniz ne
zaman başladı ve Fransız yurttaşlığına geçmenize rağmen Türk sevginiz niye bitmedi?
Ben Türkiye’nin malıyım. Orada doğmuşum. Memleketi sevmemek olur mu? Ama beni Hristiyan yapmışlar, papaz dua okumuş başımda, sizin de imam. Kabahat bizim mi? Aynı dinden olmak şart mı? O memleket hepimizin değil mi? Din başka, millet başka. Dinle milleti birbirine karıştırmamak gerekir. Savaştan sonra Paris’e gelen çok büyük adamlarla tanıştım. En başta turizm bürosuyla başladı etkinliklerim. Mukadder Sezginde çok iyi dost olduk. Süleyman Demirel geldiğinde beni mutlaka görür, “Benim buradaki sefirim sensin!” derdi bana. Fransa’ya gelen her Türk işçisine, her Türk’e yardım etmeye çalıştım hep. Pek çok Türk işçisinin çalıştığı Simca otomobil fabrikalarına bir cami yaptırdım. 1962 yılında tüm giderlerini kendi cebimden karşıladığım “Club Turc de Paris” adlı bir Türk Kulübü kurdum. Bu kulüpte, Türk işçilerine Fransızca, Türkçe öğrenmek isteyen Fransızlara Türkçe dersleri
Din ile milleti
karıştırmayın
BEN
Türkiye’nin malıyım. Orada
doğmuşum. Memleketi sevme
mek olur mu? Aynı dinden olmak
şart mı? 0 memleket hepimizin
değil mi? Din başka, millet başka.
verilirdi. Türk filmleri oynatılır, resim ve fotoğraf sergileri açılırdı. Hatta Paris’teki Türk Turizm bürosunun ilk broşürünü de ben bastırdım. Mukadder Sezgin sayesinde, Türk hükümeti Türk
Kulübüne sübvansiyon vermeye başladı. Ancak Paris’e elçi olarak Haşan Esat Işık gelince, bitti herşey. Kulübün sübvansiyonunu kesti. Buna rağmen Türk Kulübünü 15 yıl devam ettirdim.
TÜRKİYE,
Ter Petrosyan’a destek
vermemekle çok büyük hata etti.
Daşnakları saf dışı bırakmıştı. Yar
dım edilseydi her iki ülke için de
daha iyi olurdu.
Sekreterin aylıklarını kendi cebimden, kirayı kendi cebimden ödedim.
Hangi birini anlatayım ki? Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkiye’nin Paris’teki Concorde meydanında bir arsası olduğunu ortaya çıkardım. Fransızlar bunu izinsiz olarak A.B.D. büyükelçiliğine satmışlar. Hemen koştum bizim büyükelçiliğe, böyle böyle, dedim. Türkiye harekete geçti ve
Cumhurbaşkanı Demirel’in Paris’e her gidişinde “Benim buradaki sefirim sensin” dediği Tosunyan Ankara’lı eşi Hortans Hanımla birlikte.
büyükelçi, bu arsanın hem de altın olarak yatan parası kurtarılırsa benim projem olan bir Türk Evi’ni kurmaya söz verdi. Böyle bir Türk Evi hayal
ediyordum. Beş kuruş istemedim kendime. Champs Efysees’de çok uygun bir yer de bulmuştum. Ancak büyükelçi gitti, başkası geldi, derken parayı kurtardılar ve şimdiki T.C.
büyükelçiliğinin idari binasını yaptılar. Bizim Türk Evi projesi yatü.
ASALA terörü ortaya çıktığında, Sadi Koçaş’la birlikte Ermeni davası
kitabını hazırladık. Sadi Koçaş, kitabın temsilciliğini bana Verdi ve
Fransa’da bana takdim ettirdi.
Hepimiz Türk’üz
■ Peki bunca Türk
dostluğundan ötürü
Ermeniler kızmıyor muydu size?
Beni öldürmek istediler ama, gördüğünüz gibi
hayattayım. Bütün bu etkinlikleri yaparken bir pazar günü kiliseye gitmiştim. Papaz, verdiği vaazda benim için: “Artık bu Türk oldu!” dedi. Ayağa kalkıp, “Benim adım
Tosunyan. Tosun Türk değil mi? Senin adm Demirciyaıı, Demirci Türk değil mi? Hepimiz Türk değil miyiz?” dedim. Ertesi gün Ermeni gazetelerinde şahsıma çok hakaret oldu. Hepsine dava açtım ve kazandım. Derken, Ermenistan politikasını değiştirmeye başladı. Levon Ter Petrosyan’la burada buluştuk. Ona görüşlerimi anlattım. Benimle aynı fikirdeydi. O günden beri rahat bıraktılar.
■ Levon Ter Petrosyan’m iktidardan
düşüşü iki toplumun ilişkilerini olumsuz etkileyecek mi?
Çok olumsuz etkileyecek. Türkiye, Levon Ter Petrosyan’a destek
vermemekle çok büyük hata etti. Oysa o, Türkiye’ye yalanlaşabilmek için Daşnakları saf dışı bırakmıştı. Şimdi Daşnaklara konulan yasaklan
kaldırdılar, hepsini hapisten çıkardılar. Hrair Munakyan rakip olacak Levon Ter Petrosyan’a. Türkiye biraz yardım etseydi Petrosyan’a her iki ülke için de iyi olurdu. Erbakan yüzünden etmedi. Erbakan sofu filan değil, kurnaz. Doğrulan da söylemiyor. Ama Çiller daha da kötü çıktı.
En büyük dert yolsuzluk
■ Türkiye’ye çok sık gelip gittiniz mi? Tabii. De Gaulle Türkiye’ye resmi ziyaret yaptığında beni de götürdü yanında. Sonra, bizim kızın miras davası için gittim. Kızıma iki ev miras kalmıştı. Üstüne konmuş birileri. Pek çok avukat tuttum, hepsi dolandırdı, aldılar evleri elimizden. En son avukat da Ümit Utku. Ingiltere’de aldığı evin parasını bana ödetti. Sonra da davayı kaybettik deyip, çıktı işin içinden. Şimdi adı, yine yolsuzluk ve hırsızlıklara kanşmış, yazılıp çiziliyor baksana. Türkiye’nin birinci sorunu, hırsızlık. Beni de pek çok kişi dolandırdı. Ama ben genelleme yapmıyorum ve ülkemi sevmeye devam ediyorum.
■ Dostlarmız kimler?
En başta Mukadder Sezgin ve kardeşleri. İsmet Sezgin, kızı Seynan Paris’e tahsile geldiğinde, “Sana teslim ediyorum, senin kızın,” dedi. Gerçekten de kızım gibi kolladım onu. Bana Tosun amca der hep. Madalya töreninde, baktım Seynan’ın kızı Hazel, benim Seynan’ı tanıdığım yaşa gelmiş. Çok duygulandım ismet Sezgin’in bana Milli Savunma Bakanlığı madalyasını vermesine. Çok ağladım. Hemen bütün politikacıları tanırım. Ama bir Ecevit’i sevmem. Çünkü son mahkeme denemesinde, bizim kızın miras davasını tam kazanıyorduk, af çıkardı. Yargıç: bu adamın suçu affa giriyor, mahkum edemem, dedi çıktı işin içinden. Hiç bir şey anlamadım. Gitti bizim evler.
Bir de Gökşin Sipahioğlu’nu çok severim. Benim oğlum sayılır o da. Çok Türk’ü sıkıntıdan kurtardım, çok kişiye borç verdim. Ama borcuna en sadık olan dostum Fahrettin Aslan’dı.
Söylesene, Türkiye’deki yolsuzluklar hep devam ediyor mu?
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi