H A F T A N İ N
K O N U S U
I
Salâh Birsel’in “yazılı" bir günü...
‘Aklımın
altınım
kâğıda döküyorum’
Evinin her köşesini, İfla h bulmaz bir biçimde” çalışma yeri durumuna
getiren Salâh Birsel, “Baharları ve sonbaharda balkonda çalışıyorum.
Kafama bir ferahlık vereyim diye
...”
diyor.
Salâh Birsel, gününün
çoğunu salondaki
berjerinin üzerinde
geçirmektedir. Koltuk ile
yanındaki küçük sehpa
onun yazılarının
mutfağını oluşturmakta.
Uykusu kaçtığında gece
yarısı, koltuğun
üzerindeki abajurun
solgun ışığında
denemelerine notlar
almakta. Dünya işleri, bir
zavallı sarı at, şiirin
ilkeleri böyle bir köşede
düşünülmüştür. Sigarayı
bırakmış, sakalını da
kestirmiştir; ama yine de
bir iz vardır yüzünde
yapıştırma bıyıktan,
temize çekilecek bir
günlükten. Günlüklerin
arasına sıkışmış
şiirlerden. Birazdan yeni
•
bir denemeye başlamak
için voltaya çıkmanın
zamanıdır.
R e fik Durbaş
S
alâh Birsel, 1919 yılında Bandırma’dadoğmuş. Kasım ayında. İçinde bulun duğumuz ay, onun 69. doğum yılı. İlk şiirinin de 1937 yılında “Gündüz” der gisinde çıktığım anım satırsak, demek ki sa nat yaşamında bu ay, 41. yılı oluyor. Bu 41 yıl içinde Birsel’le şiir üzerine olsun, deneme, eleştiri, günlük üzerine olsun birçok konuş ma yapıldı. Yeri geldiğinde kendisi, sanatı üzerine açıklam alarda bulundu. Bu kez Bir- sel’le özel yaşamı üzerine konuşmayı yeğle dik. Bir günü nasıl geçiriyordu? Akşam lan ne yapıyordu? Nasıl yazıyordu? örneğin gü ne nasıl başlıyordu?
□ Ben geceleri genellikle geç yatıyorum. Birde ikide. Bazen uykum kaçıyor, kalkıp dörtlere kadar oturuyorum. O yüzden sabah lan geç kalkıyorum. 9.30,10 olmadan yatak tan kalkmıyorum. D aha erken uyanırsam ya takta yine saatin 10 olmasını bekliyorum. Böylece gözlerimi dinlendirmiş oluyorum. Ya ni gözlerim kapalı bir şekilde yatıyorum.
“ Kahvemi kendim pişiririm. Çayımı demlerim.”
“ Portatif bir masam var. Makineyi bu masaya koyup öyle çalışıyorum.” "Akşam yemeğinden sonra evde volta atarım.”
•
Kalkar kalkmaz ne yapıyorsunuz?
□ Kalktığım zaman, aç karnına iki bardak su çekiyorum. Bunu hiç şaşmaz bir şekilde yapıyorum. Sonra bekliyorum, o su vücudu mun içinde gidip yerini bulsun. Bir yanm saat bekliyorum. A rdından kahvaltıya oturuyo rum. İşte bu yarım saatlik bekleme süresini de yazı yazarak geçiriyorum. Çünkü sabahın ilk saatlerinde, diyeceğim saat on olmakla bir likte, yani yataktan kalkınca mide boşken, ka fa çok iyi çalışıyor. Yani o yarım saatte çalı şırsam aklımın bütün altınını kâğıdın üzeri ne dökmüş oluyorum.
•
Sigara ya da çay-kahve...
□ Eskiden uyanır uyanmaz sigara içerdim. O devirler altın çağdı. Şimdi kahve içiyorum. Ama kahvaltıdan sonra. Aç karnına yalnız ca su çekiyorum.
•
Kahvaltıya dönelim...
□ işte o yarım saat var ya, ya yazı yaza rak ya gazete okuyarak geçiriyorum. Sonra
kahvaltıya oturuyorum . Eğer o gün Jale’nin işi var da erkenden gitmişse, genellikle benim kahvaltımı hazırlamıştır. Am a hazır değilse, mesela ekmeğimi kendim kızartıyorum. Bu nu Jale’nin olmadığı bir sırada söyleyecektim, tam da üstümüze geldi. (Bu sırada salona eşi Jale Hanım giriyor, gülüşüyoruz). Ben aslın da kahvaltıyı kendim yapmayı severim. Jale’ye pek bırakm ak istemem. Kahvemi kendim pi şiririm. Çayımı kendim demlerim. Kahvaltı nın da bir kısmını kendim hazırlarım. Mese la domates yiyeceğim; domatesi yıkar, doğ rarım. Biberin pullarını kendim temizlerim.
•
Uzun mu sürer kahvaltı?
□ Uzun sürmez. 10-15 dakikada biter. Kahvaltıdan sonra gelir burada, (Oturduğu muz köşeyi gösteriyor) salonda otururum. Bi raz yazı yazma havasına gireyim diye bekle rim. Burada havaya girmişsem, hemen çalış ma odasına geçerim. Ama burada da çalıştı ğım olur. Ben buraya yazıların mutfağı gö
züyle bakarım. Ç ünkü burada elimin altın da 3-5, h atta daha fazla kitap vardır. Onları okurum. Oradan aklıma bir şeyler gelir. Ya kalkıp günlüğe bir şeyler yazarım ya da de nemeye girişirim.
•
Hemen mi aklınıza gelir?
□ Tabii hemen aklıma gelmez. O anda ak lıma gelmez. Onu birkaç gündür, birkaç haf tadır, bazen birkaç aydır hazırlamışımdır. Me sela şimdi kediler üzerine bir deneme yazmak istiyorum. Kedilerle ilgili birtakım yazılar, bir takım kitaplar okuyorum.
•
Gün ilerleyince...
□ Gün ilerlemeye başlayınca biraz yorgun luk hissedersem çalışmaktan, bu kez jim nas tiğe kalkıyorum. Gerçi jim nastikte şimdi yo ga moga modası var, am a ben onları bilmi yorum. Biz gençliğimizde İsveç jimnastiği öğ renmiştik. Selim Sırrı Tarcan’ın İsveç’ten ge tirdiği jimnastiği. O kulda da bu jimnastiği
S
Fo toğraflar: A L İ H A SD EM İF )öğrenmiştik. Onu yapıyorum işte. Bana iyi ge liyor. Çok ağır hareketler değil. Bir de son za m anlarda bir Çin jimnastiği öğrendim.
•
O nasıl?
□ Çin jim nastiğinde vücudu istediğin gi bi serbest bir biçimde hareket ettiriyorsun. Sola, sağa, öne eğiliyorsun. A klına ne türlü hareket gelirse onu yapıyorsun. Bu da güzel bir şey. Ç ünkü böylece vücudun her noktası hareket etmiş oluyor.
•
Öğleye geldik sanırım...
□ Sonra öğle yemeği geliyor. Öğle yeme ğini de yedikten sonra yine biraz çahşıyorum. Akşam üzeri ise yürüyüşe çıkıyorum.
• •
Nereye?
□ Bostancı’ya kadar yürüyorum. Bazen bir kahvede oturuyorum . Gerçi şimdi kahve de kalmadı, hepsini yıktılar. Ya da Şaşkın’a doğru yürüyorum. Bu da uzun oluyor.
•
Akşam yemeğinden sonra neler ya
parsınız?
□ Yine yürüyüşle ilgili söyleyeyim. Akşam yemeğinden sonra evde volta atarım. 20 adım da buradan (yani çalışma m utfağından ) ya tak odasının kapısına kadar yürüyorum. ‘Elim sende’ deyip kapının tokmağına doku nuyorum. 20 adım da geri dönüyorum. Onu bir volta sayıyorum.
•
Jale Hanım voltanızı kesmiyor mu?
□ Yok, kesmiyor. Böylece 10 volta atıyo rum. Bazen de 20. Sonra gelip oturuyorum . Biraz sonra hızımı alamayıp tekrar voltaya çı kıyorum. Bu, 30, 40, 50, 60 voltaya kadar çı kıyor. Hesapladım, aşağı yukarı bir km. yü rümüş oluyorum.
•
Kitaplar da oldukça...
□ Kitaplar evin her tarafına yayılmıştır. Yatak odasında bile kitap var. En son balko na koydum kitapları. Yine iflah bulmuyor, ama durm adan kitap almak zorunda kalıyor sunuz. En son TÜYAP’tan Tarih Kurum u1 nun 3-4 kitabım aldım, M oğollar ve Bizans üzerine.
•
Peki, çalışma mekânlarınız?
□ Benim üç tane çalışma yerim var. Bir ta nesi, şu koridorun yanındaki oda. Yazı m a kinesi de oradadır. O rada genel olarak yazı yı temize çekmek istediğim zam an oturuyo rum. Ben müsvetteleri de makinede yarıyo rum. Onun yanında küçük bir oda daha var. Bazen burada çalışıyorum. P ortatif bir m a sam var. Makineyi bu masaya koyup öyle ça lışıyorum. Bunu son yıllarda çıkardım. Çün kü çok çalışırsam sırtım ağrıyor. Bir de bal kon var. Balkonda baharları ve sonbaharda çalışıyorum. Burada da bir portatif masa var. Bu kez makine buraya taşmıyor. Bu, biraz da eğlenmek için oluyor. Kafama bir ferahlık ve reyim diye. Yani evde Jale’ye pek yer bırak madım.
•
Gününüz her zaman böyle mi?
□ Yalnız cuma günleri arkadaşlarla bulu şuyorum. Dışarısı ile hemen hemen tek iliş kim bu. Bostancı’da bir yerde buluşuyoruz. Bir kahveydi, fakat kahveyi yıktılar. Barlas Özarıkça geliyor, Mehmet Saçlıoğlu, Müslim Çelik, Behzat Ay, Ahmet Koksal, arada bir birkaç kişi daha geliyor. Bazen de Sabahat tin Kudret Aksal. Fakat şimdi göçebe olduk, konacak yer bulamadık.
•
Son çalışmalar...
□ Şimdi Henry Miller okuyorum. Bir sü rü kitap karıştırmadan yazı yazmıyorum. Bu yüzden denemeler belgesel oluyor. Bazıları bunları yadırgıyor, am a benim de böyle kel leden atm ak, ahkâm kesmek, sav sözler et mek hoşum a gitmiyor. Elle tutulur, somut şeyler söylemek istiyorum. Salâh Bey tarih lerini bıraktım. Şimdi deneme yazıyorum. Onuncu deneme kitabım “ Disco Dans” ola cak. Bu son deneme kitabını da çıkarırsam kendimi tamamen günlüğe veririm. Deneme ler beni çok yoruyor. □