• Sonuç bulunamadı

Piraye'ye mektuplar:Nazım Hikmet'in eşi Piraye'ye yazdığı mektupların tümü yayımlandı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Piraye'ye mektuplar:Nazım Hikmet'in eşi Piraye'ye yazdığı mektupların tümü yayımlandı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nazım H ikm et’in eşi Pir ay e ’ye yazdığı mektupların tümü yayımlandı.

Piraye'ye Mektuplar

' ' ' M U ıMilliliBHIIII" H ılı ll'll İli l İni ll'H ılı ll |llH llilll l i lli|llllıııll lı ı İli llılll İlil İlil İlil İlil lılılllllllılıilHllllı

Kapak konusunun devamı...

Dünya edebiyatında,

mektupları yapıtların

temeline oturtarak yazılan

romanlar vardır. Lacloc’un

“Tehlikeli İlişkiler”!

onlardandır, Balzac’ın “İki

Yeni Gelin’in Hâtıraları”

onlardandır, Monterlant’ın

dört ciltlik “Genç Kızlar”

romanı onlardandır. Bizde de

denenmiştir mektuplarla

roman yazma tarzı. Ben

bunlara Nâzım Hikmet’in

“Piraye’ye M ektuplarını

eklemek istiyorum. Çünkü

bu. Nâzım Hikmet’in -alt

yapısında mektuplarm soluk

aldığı- hapiste geçen çileli

yaşamınm, çevresindekilerin

ve ilişki kurduklarının

romanıdır.

MUZAFFER BUYRUKÇU

O

kuma yazma öğrenen kişilerin pek çoğu, birilerine, çeşitli ne- _ denlerle uzak düştükleri, annele­ rine, babalarına, arkadaşlarına, akraba­ larına ve sevgililerine mektup yazmış, is­ teklerini, dileklerini, içinden çıkılması zor durumlarını, çözüm bekleyen sorun­ larını iletmişlerdir. Ama bu mektupların en önemlileri, üzerinde en çok konuşu­ lanları aşk mektuplarıdır. Kadınla erke­ ği birbirine yaklaştıran, birleştiren ya da trajik bir sonla darmadağın eden bir ol­ gudur aşk. Evet, o mektuplarda yaşam- boyu süreceği varsayılan ilişkilerin te­ melleri atılır; benliklerde kopan kıya­ metler en acı, en vurucu, en gaddar söz­ cüklerle yansıtılır... Kavuşmaların gecik­ mesi, geciktirilmesi yüzünden bomba gi­ bi patlayan duyguların varlıklarda yarat­ tığı çöküntüler, tahribatlar, yüreklere ta­ şınan gerilimler dile getirilir. Aşk mek­ tupları, yaşamı birkaç koldan besleyen, anlamlandıran kaynaklardır.

Bunlar, sıradan insanların mektupları­ dır.

Bir de ünlü ünlü yazarların, düşünür­ lerin, ressamlann, müzisyenlerin yazdık­

ları vardır. Onların mektupları, zihinsel ve duygusal üretimin en'üst düzeydeki ürünleriyle donatılmıştır. Geçmişten bu­ güne ulaşan ve insanların alışkanlıkları­ na, kültürlerine karışan bazı birikimlerin etkileri, yararları, zararları sergilenmiştir. Sanat, edebivat alanlarında yapılan yeni­ liklerle yapılması gereken atılımlar, fel­ sefenin bireye kattığı; değişmeler, geliş­ meler, ilerlemeler ele alınmıştır. H er kı­ pırtının, her konumun ve her olanağın tanımı koşullar ve gerçekler gözlenerek ortaya konulmuştur. Bu kişilerin bir b ö ­ lüğü, yönetimlerle ters düştükleri için cezalandırılmış, hapsedilmişlerdir. Öz­ gürlüklerin kısıtlandığı, mahpusların her anı’nın denetlendiği, sıkıcı, boğucu, nef­ ret ve isyanların kışkırtıldığı bir mekân­ dır hapishane. Koşullara, yılların hırpa- layıcılığına dayanabilmek ereğiyle bura­ dan eşe, dosta, sevgiliye yazılan mektup­ lar; hüzünlüdür, açılıdır, gridir ama her sözcük kandan, candan, sabırdan sızdı­ rıldığı için dopdoludur, her sözcük bin­ lerce körpe düşüncenin özünü barındır­ maktadır. Yakarma, başkaldırma, eleş­ tirme, lanetleme, öfke içiçedir. Onların bu mektupları sayesinde dünya mektup edebiyatı, müthiş bir zenginlik kazan­ mıştır. Bu zenginliğe, ülkemiz sanatçıla­ rından bazıları özgün düşüncelerini, öz­ gün buluşlarını armağan etmişlerdir. Ve bunların başında da ömrünün en verim­ li, en parlak, en coşkulu, en değerli on yedi yılını vicdansızların, insanrtanıma- vanların hazırladığı komplolarla rutu­ betli taş- duvarların arasında çürüten Nâzım Hikmet bulunmaktadır. Bu eşsiz usta gene bir eşsiz usta olan Kemal Ta- hir’e, gazeteci Va-Nu’ya, Memet Fuat’a m ektuplar yazmıştır. Ama Piraye Ha- nım’a yazdığı mektuplar bambaşka bir özelliğe sahiptir. Nâzım Hikmet, bu upuzun, bu bitmez tükenmez on yedi yılda kısalı uzunlu 581 mektup yollamış­ tır Piraye Hanım ’a.

Son günlerde arka arkaya yayımladığı (Gölgede Kalan Yıllar / Sömürüşüz Bir Dünya / Çoğunluğun Gücü) adlı birbi­ rinden önemli, birbirinden değerli eğiti­ ci, öğretici ve yaratıcılığın, sanatın, este­ tiğin büyüleyiciliğiyle dokunmuş yapıt­ larıyla ilgi odağı olan büyük Memet Fu­ at, annesi Piraye Hanım ’ın ölümünden sonra bu 581 mektubu saklandığı çan­ tadan çıkararak düzene koymuş ve iki cilt halinde okura sunmuştur.

Piraye’ye Mektuplar kitaplarındaki ki­ mileri tarihli kimileri tarihsiz

metinlerde birkaç sorun tek­ rar tekrar işlenmektedir. Bu sorunlardan biri, Nâzım H ik­ met’in hapishanenin katı ko­ şullarına, yasalarına alışabil­ mek için vargücüyle çabala- masıdır. Mahkemesi bir an önce görülür, durumu açıklık kazanırsa bu “suçlu”ların dünyasına daha çabuk alışa­ caktır. Beynindeki en sivri nokta, kuşatıldığı mahkeme sorunuyla sızlamaktadır. Pi­ raye’ye, duruşmaya çıkarılır­ sa yargıçların verebilecekleri en az ve en çok cezanın ne olabileceğini iyimser yakla- ;ımlarla anlatır. Bir huzursuz - uğun ortasında debelenmek­ tedir, gerçi içerdeki hava he­ nüz karabasana dönüşmemiş­ tir ama o her ihtimale göre ha­ zırlıklı davranmalıdır. Bu ne­ denle dışardaki özgür, coşku­ lu, neşeli, dinamik, yapıcı adamı, aynen korumaya çalış­

maktadır. Biri, sadece kalbi- Nâzım Hikmet i,

(S

nin derinliklerinde değil, varlığının her zerresinde kanıyla, canıyla beslediği, bü- üttüğü; konuşmalarında, hayallerinde ile gücünden hiçbir şey yitirmeyen AŞK’tır. Aşk, bugün de aşk, yarın da aşk, öbür gün de aşk... ve o iliklerini, kemik­ lerini titreten aşkı bedenden bedene, bi­ rebir yaşayamamanın korkunç sıkıntısıy­ la bunalmaktadır. Tenini, ruhunu peri­ şan eden özlemle, özlemlerle kıvranmak­ tadır. Bir de hiç doyurulmayan, boyuna bastırılan, boyuna geleceğe bırakılan is­ teklerinin soluk aldırmayan çılgınlığı ve işkencesi var. Bunlar, bütün yönleriyle mektuplarda yer alırken aynı işlevi üst­ lenen benzer sözcükler yüzlerce kez tek­ rarlanmıştır, tekrarlanır ama sevgiden, aşktan, özlemden dem vurduğu için ba­ yıltmaz, ilgileri söndürmez. Ayrıca mek­ tupların bazılarında çok İnsanî, çok ev­ rensel sorunlara, sanatsal yaratımlara, edebiyattaki gelişmelere, şiirlere, şiirle­ rine ilişkin konulara değinilmiştir. Biri, Piraye’nin Bursa’dan kilometrelerce uzaklıktaki evinde ne yapıp ettiğidir. Pi­ raye’nin mali durumu iyi değildir ve ona elinden gelen yardımı esirgememekte- dir. Kazandığı paraları gönderir Pira­ ye’ye ve nerelere ne kadar harcaması ge­ rektiğini belirtir sık sık. Muhsin Ertuğ- rul’dan, İpekçi’lerden, yayınevlerinden alacaklarını en kısa sürede almalıdır Pi­ raye Hanım. Biri de, mektuplarda adla­ rını andığı, selamlarını, saygısını ilettiği kişilerdir. Memet’tir o kişiler, Samiye’dir, Vedat’tır, Şeyda’dır, Fifi’dir, Suzan’dır, Selma’dır, Halime teyzedir, sarı

Il­

han’dır. Ama hal hatır sorduktan sonra kapanışı mutlaka Piraye’yle, M emet’in adlarını yazarak yapar. Memet’i sevgiyle kucaklar, yanaklarından öper; onun b ü ­ yümesiyle, mavi gözlerindeki ışıltıyla, kı­ zıl saçlarıyla ilgilenir, bazen de doğru­ dan doğruya ona seslenir.

Ömür boyu aranan hazine

“Hatçem / Canımın içi karıcığım / Yavrucuğum / Yavrum / Sevgili / Nişan­ lım / Karıcığım / Canım nişanlım / Pira- yem / Yavrum benim / Piraye / Büyük anne / Biriciğim / Kızım...” dediği Pira­ ye Hanım başroldedir. O, her şeyin üs­ tündedir. Sevdalısıdır, aşkıdır, arkadaşı­ dır, eleştirmenidir, yol gösterenidir, ka­ rısıdır. Ve bu güvenilir kadına gönlünde - kileri içtenlikle döker; her mektubunda olmasa da bazı mektuplarında yakınır Piraye’den mektuplarını geciktirdiği, ya­ nıtlarında “Seni seviyorum” sözcükleri­ ni kullanmaktan kaçındığı için, istediği

ık gereksinim duyduğt

değerindeki sözcükleri söyletemez Pira-kadar vakarsın, istediği Pira-kadar baskı yap­ sın çok gereksinim duyduğu o cansuyu yeH anım ’a.

Hapishaneye girmeden önce son kez gördüğü yüzünün belleğine yansıyan ha- *

in 1940'ta çizdiği Piraye portresi

(2)

r - -

---* “ linin hiç bozulmamasını, hep öyle canlı, renkli, etkiler dağıtan bir çekim merke­ zi gibi kalmasını sağlamak, her baktığın­ da geçmişle, geçmişleriyle özdeşleşmiş olayları görmek, başka durumlara karı­ şan ya da sisler arasında yiten pek çok şe­ yi anımsamak ereğiyle fotoğraf yollama­ sını ister Piraye Hanım ’dan. Kendisi de yollar ilişkilerini diri tutmak, dengeleri omuzlarında taşıyan öğelerde bir zayıf­ lama olmasını önlemek için. H er mek­ tupta yalın, yumuşak sözcüklerle portre­ sini, karakterinin yapısını çizmeye koyu­ lur. Piraye Hanım, namuslu, onurlu, ağırbaşlı, soylu, güvenilir, erkeğine bağ­ lı, özverili, sevecen bir kadındır... Ö m ür boyu aranan bir hazinedir. Belki de böy­ le bir kale gibi sağlam oluşu ve bağışla- yıcılığı, koca şaire zaman zaman çocuk­ laşmak, şımarmak cesaretini verir.

"Acı b ir tat"

Kendisini cezalandırmaktan başka bir şey düşünmeyen çatık kaşlıların tutumu­ na göre oluşturur mektuplarında içeriği­ ni ve duygularını, tepkilerini iletir Pira­ ye Hanım ’a. 16 no.fu m ektubunun bir

E

erinde şöyle der: “Ayrılışımızın garip ir tadı kaldı damağımda, acı bir tat... Yarım kalmış bir öpüşmeye benzer bir şey!.. Seninle gırtlağıma kadar dolu­ yum!.. Ben bir toprak çanak gibiyim ve sen beni dolduran, baygın, acı kokulu kırmızı bir içkisin... Yaşım otuz suların­ da, fakat seni 14 yaşında bir mekteplinin ve 60 yaşında bir felsefe adamının ikiz aş­ kıyla seviyorum...” Cezasının kesinleş­ mediği dönemin m ektubudur bu ve bunları öteki mektuplar izler. 19 no.lu mektubun sonu şöyle: “Bir taraftan sana kalbimin içindekileri yazmak istiyorum, bir taraftan kafamın içindekiler kalemin ucuna geliyor. Bereket versin ki sen hem kafamın, hem de kalbimin içindekilerle berabersin, birsin, sen bensin...” 89 no.lu mektupta sorular yanıtlanır, duraksama­ lar sona erer: “Kancığım, nihayet iş bit­ ti. Temyiz tasdik etti. On beş seneye mahkûmuz. Aldırma. Ben gayet kuvvet­ liyim. Mesele herhangi bir mahkûmiyet değil, Nâzım Plikmet’in imhasıdır. Bu bir çeşit Dreyfus davası. Şimdi ne yapıp yapıp Imralı’ya gitmeye çalışacağım.” Artık hapishane içi yaşamda, orda kaldı­ ğı sürece rahat edeceği bir yer açma sa- vaşımındadır. 93 no.lu mektuptan: “An­ kara cezaevine nakledildik. Bakalım ne olacak. Aftan istifade imkânlan var. Bu kadar boş ve haksız yere on beş sene ye­ dikten sonra böyle bir ‘adli hatava’ kur­ ban gittikten sonra eğer aftan da istifa­ de edemezsem çok tuhaf olur. Aftan is­ tifade edersem, beş on güne kadar senin yanındayım. Karanlıktan aydınlığa, se­ nin ışığına kavuşacağım ve harap kemik­ lerimi ısıtacağım.” 94 no.lu mektuptan: “... İstanbul’a gelir gelmez sana telgraf çekmeye çalışacağım. Hiç olmazsa de­ mirlerin arkasından olsun birbirimizi görmüş oluruz. Seviniyorum. Seni öyle göresim geldi ki, tatlı ve hazin bir ışık gi­ bi gözlerimde, nefis bir koku gibi b u r­ numda tütüyorsun.” Nâzım H ikm et’i Erkin gemisine naklediyorlar. 97 no.lu mektuptan: “Burda bir başıma, bir gemi lombozundan aynı deniz parçasını sey­ retmek ve uykuya kavuşup seni rüyam­ da görmek için gecelerin çabuk gelme­ sini beklemekle günlerim geçiyor. Ümi­ dim, bir gün sana bir daha ayrılmamak üzere kavuşmak ümidimi yegâne kıymet­ li şeyim olarak içimin en gizli yerinde saklamaktayım. Bu ümit de olmasa çıl­ dırmak işten değil. Çok yalvarırım, karı­ cığım, ilk fırsatta annemle gel. Seni gö­ reyim. Yüzüne bakayım, sesini duyayım. Kabilse bana iki lira gönder. Fazlasını bulmak için uğraşma, iki lira yeter. N a­ sıl olsa karavana çıkıyor. Cigara ve gaze­ te parası. Bir de çorabım yok, gelirken çorap getir.” Mektuplar, mektuplar, mektuplar ve her birinde, içerden dışar­ dan sistemli bir biçimde kemirilen bir ruhun, kemirilen bir yaşamın öyküsünü C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 4 3 1

anlatan 581 mektup. Umutların, um ut­ suzlukların, karamsarlıkların, yükselip alçaldığı, yoğunlaştığı anları işleyen yüz­ lerce mektup.

O n yedi yıla mahkûm edilerek yetene­ ğinin, dal budak salması, harikalar yarat­ ması (gene de harikalar yaratmıştır) mut­ lu olması engellenmiş ve mutsuzluğun en dibine itilmiş ve yok edilmeye karar verilmiş tepeden tırnağa duyarlıklı bir sanatçı, bu tutuma ya boyun eğecek ya da baş kaldırıp mutsuzluğun kendisini daha fazla hırpalamasına olanak tanıma­ yacaktır; bu eylemi de ancak şiir, piyes, mektup yazarak, romanlar çevirerek ger­ çekleştirecektir. Nâzım Hikmet de böy­ le yapmış, kalemiyle yaşamını savunmuş­ tur, kalemiyle ayakta kalmasını sağlamış­ tır. Bu da bir savaşım, bir karşı koyma, bir yenilgiye uğramama, ufalanıp tozlaş­ mama biçimidir.

Ve Piraye’ye Mektuplar Nâzım Hik- met’in olağanüstü direnişinin iki ciltlik destanıdır.

Dünya edebiyatında mektupları yapıt­ ların temeline oturtarak yazılan roman­ lar vardır. Lacloc’un “Tehlikeli îlişkiler”i onlardandır, Balzac’ın “iki Yeni Gelin’in Hatıraları” onlardandır, M onterlant’ın dört ciltlik “Genç Kızlar” romanı onlar- dandır. Bizde de denenmiştir mektuplar­ la roman yazma tarzı. Ben bunlara Nâ­ zım Hikmet’in “Piraye’ye M ektuplarını eklemek istiyorum.

Çünkü bu, Nâzım H ikm et’in -alt yapısında mektupların soluk aldığı- bapiste geçen çileli yaşamının, çevresin­ dekilerin ve ilişki kurduklarının ro­ manıdır. ■

Piraye’ye M ektuplar / Nâzım Hikmet / Adam Yayınevi / II cilt, s.367-371

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çevirir camları birden peri kâşânesine, Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka. Mestolup içtiği altın

Bu çalışmanın sonuçlarına göre; ekonomik büyüme, Granger anlamında kamu harcamalarını pozitif yönde etkilerken, kamu harcamalarının ekonomik büyüme üzerinde

Claudie Alberio ile Kerem Topuz’un da katkılarıyla, Paris’­ te uzun yıllardan beri ilk kez dü­ zenlenen Fikret Muallâ sergisin­ deki yapıtların fiyat yelpazesi ise,

Suprin ve arkadafllar› (16)’n›n benzer bir yo¤un bak›m ünitesinde infeksiyonu bulunan (sep- sis, ciddi sepsis ve septik flok) hastalarla infeksiyonu bulunma- y›p sadece

Morfolojik özellikler olarak bitki formu , taç yüksekliği ve taç genişliği; pomolojik özellikler olarak meyve ağırlığı, meyvenin boyutsal özellikleri, çekirdek

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet