• Sonuç bulunamadı

İki 'Leyla' Hanım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İki 'Leyla' Hanım"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r **,'

t e t k i k , T a h lil v e T e n k id ...

İ K İ ’’ L E Y L Â , , H A N I M

Rifat Necdet EVRİMER Yaşadıklar/ müddetçe iyi iz ve tesirler bırak­

tıktan sonra hiç doğmıyanların yanına göçenler­ den zaman zaman bahsetmek, onların hâtıralarım tazelemek yaşıyanlara düşen vazifedir. İnsan öl­ mekten ziyade unutulmaktan korkar. Çünkü unu­ tulmak, iki defa ölmektir!

Ölüm korku değildir, korku ölümdür bize!, dediğimiz zaman daha çok unutulmak korkusunun içimizi burguladığım söylemek istemiştik.

«Lucretius» un dediği veçhile insan hayat sofrasından karnı doymuş bir dâvetli gibi kalkıp gidemiyor! Gene kim kalkar da «Vergilius» un şu sözünü tekrarlıyabilir: Yaşadım, taliin bana yürüt­ tüğü yol bitti!... Yılların akıp giderken bizden ko­ parıp götürdüğüne derin üzüntülerle bakmamızın sebebi, dönüşsüz bir yolculuğun yaklaştığını duy- mamızdır. Buna rağmen hâlâ mermer yontturup evler yaptırıyoruz! Zira yapmak ve yaratmak, bi­ ze biraz olsun fâniliğimizi unutturuyor, karadan ziyade beyazı düşündürüyor. Kendimizi saran çenberin içinde döndüğümüz müddetçe bu böyle olacak ve böyle gidecek!...

Bu satırları yazarken bir kadın şairimizin do­ ğumunun yüzüncü yıl dönümünü hatırladık. Bu yazımızda ondan ve aynı adı taşıyan diğer bir ka­ dın şairimizden bahsetmeyi düşündük. Bizde şa­ irlerin, daha geniş bir ifade ile, san’atkârların tek mazhariyeti, öldükten sonra hatırlanması oluyor! Ne yazık ki bu da her zaman ve hepsi için değil!..

Bizim «Leylâ» adında iki kadın şairimiz var. Biri Moralızade Leylâ Hanım.. Doğum tarihi belli değil. Bundan 102 yıl önce ölmüş. Mezarı Galata Mevlevihânesi bahçesindedir. Ufak kıtada mü- rettep ve matbu divan sahibidir. Diğer kadın şa­ irimiz, bundan 100 yıl önce doğan ve 14 yıl önce ölen «Leylâ Saz» hanımdır.

Leylâ Saz Hanım, şiirle musikiyi beraber yü­ rüten lirik bir şairdir.

Moralızade Leylâ Hanım, Morevî Hâmid efen­ dinin kızıdır. İkinci Mahmud ve Abdülmecid de­ virlerini idrâk etmiştir. Devrinin verebildiği tah­ silden üstün bir tahsil görmüştür. Divan edebiya­ tı sahasında bu edebiyatın büyük temsilcilerinin şiirlerini tanzir edecek derecede beslenen ve kuv­ vetlenen Leylâ Hanım’m Mesnevi’yi okuyup an- lıyacak kadar da farsça bildiğini farsça nihaile­ rinden öğreniyoruz. «Bahâr-ı Efkâr», «Hazân-ı Âsâr» adlı biri gençliğine, diğeri ihtiyarlığına ait şiirleri ihtiva eden iki divan ile «Mihnetkeşân» «Gülşen-i Aşk» mesnevilerinin sahibi meşhur şa­ ir Keçecizade İzzet Molla, Leylâ Hanım’ın hem dayısı, hem de hocasıdır. Kadın şairimiz, şiirleri­ nin çoğunu dayısının nazar-ı tashihine arzetmeyi

talebelik vazifesi bilir, ona minnet borcu taşırdı. Ruslarla yapılacak harbe itiraz ettiği için kendini çekemiyenlerin iğva ve tezviriyle ikinci defa Si­ vas’a sürülen ve orada katledilen İzzet Molla için yazdığı mersiyede Leylâ Hanım şöyle der :

İzzet Efendi’dir sebeb-i iz-zü rif’atım Çok gördü âher ânı da çerh-i denî banâ! Leylâ Hanım, dayısının affedilmesi için saray nezdinde türlü teşebbüslerde bulunmuş, muvaffak olamamıştır.

Keçecizade İzzet Molla gibi mevlevî olan Ley­ lâ Hanım’ın divanı 1844 de Mısır’da ve 1851 de İs­ tanbul’da Takvimhâne-i Âmire’de taşbasması ta- bedilmiştir. Leylâ Hanım, bir münâcatında kendi­ nin mücrim, âsi ve yüzü siyah bir kul olduğunu ve Tanrıdan afiv ile kendisine nazar kılınmasını istemektedir. Bu münacat ve ileride bahsedeceği­ miz bir gazeli dolayısiyle Leylâ Hanım’ın ahlâkî zaafları bulunduğu iddiası ortaya çıkarılmıştır. Muhterem üstad İbniilemin Mahmut Kemal'in «Son Asır Türk Şairleri» adlı eserinin beşinci fa- sikülünde merhum Hacı Zihni Efendi’nin «Meşa- hirünnisa» adlı eserinden aşağıda yazılı satırları alarak şairin ahlâkî zaafına işaret etmek istemiş­ tir: «Bazı ebyatı kadınlarca matlup olan sıfat-ı memduha-i muhadderiyete kıllet-i mübâlâtını mûlindir. Şu beyitleri lisan-ı hâli menzilesinde- dir :

Kıl meclisi âmâtle ne derlerse desünler İç dilber ile bâde ne derlerse desünler Âlemde nedir ... Sağ olsun ... »

Bu iddianın ne dereceye kadar doğru ve varit olduğunu vehleten tayin ve takdir etmek güç bir iştir. Zira Divan Edebiyatı’nda kadın şairlerimiz de erkeklerden farkedilmiyecek derecede mey, mahbub ve meclisten bahsetmiştir. Fitnat, Şeref hanımların, Mihri Hatun’un şiirlerinde dilber, bâ­ de, meclis vardır. O halde bu isnadı onlar için de yapmak mümkündür. Bu sebeple Zihni Efendi’nin Leylâ Hanım hakkmdaki hükmünü kayd-ı ihti­ yatla karşılamak mecburiyetindeyiz.

Leylâ Hanım’ın bahse mevzu gazeli şudur: Kıl meclisi amâde ne derlerse desünler İç dilber ile bâde ne derlerse desünler Anber gibi kâküllerini bir gice âşık Şemmeyledi rûyâda ne derlerse desünler Bend etti dili silsile-i zülfüne dildâr Hâlâ ben o sevdâda ne derlerse desünler Gam mı bugün eylerse ahibba beni tayip Bir bir çıkar ukbâda ne derlerse desünler Bu kare yüzüm ağ ola da ıû z-ı cezâda

(2)

Şimdi bana dünyâda ne derlerse desünler Farkı nedir âlemde bana medh ile zemmin Sâğ olsun ahibba da ne derlerse desünler Leylâ o peri-rûye biraz arz-ı hulûs et Düş pâyine tenhâda ne derlerse desünler. Merhum tarihçi ve büyük mütefekkir Cevdet Paşa’mn k m Fatma Aliye Hanım «Namdarân-ı Zenân-ı İslâmiye» adlı eserinde Leylâ Hanım’m evlenmesinden bahsederken şöyle diyor: «Düğün gecesi Leylâ gelin elbisesi ile, telli duvağı ile bu­ lunurken zevç efendi ilk gecesinden zevcesini hiz­ metine alıştırmak ve kendini saydırmak fikrine istinaden mi olacak, ne olacak: — Hanım gel şu­ nu değiştir diye nohut yakısı bulunan kolunu ge­ line uzatmış, Leylâ dışarı fırlamış ve artık içeriye gitmiyeceğini etrafındakilere söylemiş, akraba ve taallukatı telâşa düşüp kendini kandırmaya uğ­ raşmışlarsa da mümkün değil kızcağızı höcre-i zi­ fafa gönderememişler. Leylâ: — Ömrüm oldukça nohutlu yahni yemekten iğrendiren bu herifin yüzünü görmeye tahammül edemem» demiş.(i)

Leylâ Hanım babasının ölümünden sonra pa­ raca hayli sıkıntıya düşmüş, padişah Abdülmeci- de yazdığı «Ramazaniye» kasidesinde kendisine yardım edilmesini istemiştir. Esma Sultan’a, Mı­ sır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya yazdığı kasidelerde de halinden şikâyet etmiştir.

Şair Şeref Hanım’dan daha üstün, daha kud­ retli şiir yazdığını söyliyen Leylâ Hanım’ın müs­ tezadı güzeldir :

Biz âşık-ı şûrideleriz, halka nihânız Ehliyne lyânız

Rindân iledir ülfetimiz, rind-i cihânız Biz âşık-ı cânız

Tanetse harâbâte nola cehl ile zühhâd Hiç olmamış abâd

Biz meygedede hâk-i reh-i pir-i muganız Peymâne - keşâmz

Sır-rı dil-i virâneme ancak ola vâkıf Erbab-ı maarif

Vâız bizi sen fehmedemezsin ki ne cânız Surette beyânız

Ey zâhid-i har her sözümüz sana verir gam Zannetme cehennem

Bczm-i zürafada gene mânend-i cenanız Bişek-kü gümânız

Eyyam-ı şebab etti güzer badeyi Leylâ Terketmefli hâlâ

Rindân iledir ülfetimiz rind-i cihanız Biz âşık-ı cânız.

Gene bir rivayete göre Leylâ Hanım bir bal- mumucu güzelini beğenmiş, ondan hoşlanmış, dük­ kânına sıkça gitmeye başlamış. Hâle vakıf olan zürafadan biri gence: «Şem’i ruhuma dikkat ile bakma yanarsın» mısraını belletmiş ve hanım bu­

raya gelince oku diye tenbih etmiş. Leylâ hanımın gene bir gün gelişinde genç mısraı okuyunca Ley­ lâ da derhal: «Hattın gelicek sen de beni mumla ararsın» demiş. (2)

Leylâ Hanım için «Sicil-li Osmani» de zarif ve edip idi denilmektedir. Muallim Naci «eşar-ı ceyyidesi pek azdır» der. Kanaatımıza göre Ley­ lâ Hanım, rind, zarif ve lirik, bir şairdir. Şeref Ha- nım’la yanşamazsa da ona yaklaşmaktadır.

ikinci kadın şairimiz de «Leylâ Saz Hanım­ dır. 1850 de İstanbul’da doğdu. Babası vüzeradan Hekimbaşı İsmail Paşadır. Leylâ Hanım çocuklu­ ğunu sarayda geçirdi. Abdülmecid’in kızı Münire Sultanla beraber bulundu. Babası 1860 da Girid’e gitti. Leylâ Hanım da beraberdi. İzmir’de 1869 da Vilâyet mektubî muavini Sırrı Efendi ile evlendi. Bu Sırrı Efendi İzmir ve Kastamonu valiliklerin­ de bulunan Sırrı Paşa’dır. Leylâ Hanım, ömrünün bakiyesini İstanbul’da geçirdi. Fransızca ve Rum­ ca bilirdi. Şark ve garp musikisini öğrendi. Meş­ hur bestekâr ve hânende Nikoğos Ağa’dan ve Me­ deni Aziz Efendi’den şarkılar geçti. İkiyüzden faz­ la beste yaptı. Bunların bir kısmı kendi güftele- rindendir. Şiirleri «Solmuş Çiçekler» adı altında 1928 de neşredildi.

Leylâ Saz Hanım, 6-Aralık.l936 da Kızıltop- rak’ta damadı Mehmed Ali Ayni’nin evinde 84 ya­ şında olduğu halde vefat etti. Mezarı Edirnekapı şehitliğindedir. Üstad İbnülemin Mahmud Kemal diyor ki: «Birkaç defa Hafız Âşır, Hafız Osman ve diğer hanende ve sazendelerle evine giderek fasıllar yapmıştık. Yirmi yaşındaki bir kız gibi neşveyab olmuştu. Bir gece okunup çalman bir bestede pek müşkül birkaç nağmenin hakkı veril- miyerek falsolar yüz göstermeye başladığından o kıymetli kadın armoniğin başına geçerek okudu ve çaldı, falsoları ıslâh etti, hepimizi hayrette bı­ raktı. Unutmıyalım ki o besteyi üç gün evvel de­ ğil, elli yıl evvel geçmişti. Her telden çalan ve kendini üstad-ı zaman zanneden genç ve ihtiyar bestekârlarımız, hânende ve sazendelerimiz bu hallerden ibret almalıdırlar. Ölümü ile nihayet bulan ve bir ay süren son hastalığında kımıldan­ maktan ve söz söylemekten âciz olduğu halde kuvve-i akliyesini muhafaza etmişti. Son demle­ rinde evvelleri ziyaretine gelen ve meşk eden K ımanî İhsan ve Hânende İbrahim gene gelirler, biraz saz çalalım mı, arzu buyrulur mu derler. Hanım, mahûr peşrevini ister, çalınır, bir aralık iki parmağı ile işaret eder, meğer peşrevin ikinci hanesinin bir kısmı atlanmış» (3)

Leylâ Hanım’m «geçer» redifi! şu gazeli gü­ zeldir:

A ks-i hüsn-ü yâr eşk-i çeşm-i bilerden geçer, Fülk-i gevherdir o gûya Bahriahmerden geçer Yekten olmak isteyen ol gül bedende ey gönül

(1) Son Asır Türk Şairleri, fasikül 5, S. 875 (2) Son Asır Türk Şairleri.

(3) Son Asır Türk Şairleri.

(3)

İki “ Leylâ,, Hanım

(Başı Sa. i te)

Pırehenveş sinesin çâk eyleyüp serden geçer Bak bu lûbetgâh-ı dehrin ruz-u şeb mihr-ü mehî İki tıfl-ı nazenindir sanki çenberden geçer Kametin seyreyliyen tûbâya eyler mi nigâh Lâl-i canbahşın emen elbette kevserden geçer Sanma tesir eylemez Leylâ o sengîn tıynete Nâvck-i âh-ı derûn pulâd-u mermerden geçer.

Leylâ Sâz Hanım’m hicaz makamından beste­ lediği ve güftesi kendisinin olan şu şarkı da gü­ zeldir:

Geçen şimdi bu yerden bâd-ı ömr-ü bikarârımdır Demâdem çağlıyan eşk-i dü çeşm-i giryebârımdır Değildir lahn-i biilbiil bu enin-i kalb-i zârımdır Açıl ey gonce-i iimmid açıl ki sonbahârımdır Açıl da çeşm-i câne bari bir reng-i vefa göster Sen iysâl et meşâm-ı kalbe bir buy-i sefâperver Bugün güldür beni yoksa sabâh-ı haşri kim bekler Açıl ey gonce-i ümmid açıl ki sonbahârımdır.

Bugün iki «Leylâ» nın ikisi de toprakta... Öl­ mek yeniden hayata doğmaktır diyorlar. Ölenin

yeniden doğması, zaman zaman hatırlanmasından başka nedir? Doğmak, yaşamak, göçmek arasında­ ki mesafe başdöndürücü bir süratte ve o derece kısa!... insan uzun hayatı biraz da Leylâ diye arı­ yor! Yalnız filozoflar ve san’atkârlar ölümü istih­ za ile karşılar. Zira onlar ebedîleşmek sırrına eren hayat-ötesi bahtiyarlardır!

Referanslar

Benzer Belgeler

M illi şair Behçet Kem al Çağlar dün geçirdiği en­ farktüs sonunda, Cerrahpa­ şa T ip Fakültesi Haseki Kliniğine kaldırılm ış fakat bütün ihtimam ve

Origanum majorana (Labiatae) (MARE 14401, 14434) Kekik, Yağ kekiği Aerial parts - Spice Botanical name, Family and Voucher number Local name Plant part used Preparation Usage.. Tablo

Hikâye, roman, deneme, inceleme türlerinde 15 eser yayınlamış bulunan Burhan Arpad, çağdaş Alman dili edebiyatlarından yap­ tığı (Remarque, S. yazarlardan

Protokolü, daha sonra hemen bütün bürokratların inkar ettikleri anlaşılan tutanaklara göre, döne­ min Başbakanı Turgut Özal hayali ihra­ catla ilgili

İşte Pembe Konak, İttihad ve Terak­ ki’ye merkez kılındığı günden bu iktidarın tasfiyesine ve söz sahibi liderlerinin yurt dışma göçlerine kadar bütün

' y \ Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy’un da katılacağı törenlerde, Boğaz’ın son kömürlü gemileri olan. “Anadoluhisarı”

Gürsey ile, ödü­ lü kazandığı açıklandıktan sonra, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Teorik Fizik B ö lü m ü ’nde bilimsel araştırmaları ve kişiliğiyle

Bir masal kahramanı gibi içeri gir­ miş ve salondaki çocuklarla hemen iletişimini kur­ muştu. Bir 45 dakika boyunca Barış Manço’nun çocuklarla diyaloğunu büyük