İstanbul’da bazı semtler vardır ki, adını ilk telâffuz etti ğinizde zihninizdeki ilk çağrışım tek bir imgede vücuda gelir. Bir semte ilişkin belleğin canlandırdığı şey zaman la ne denli değişirse değişsin, o ilk imge zihnin biricik sevgilisi olarak daima yerini korur. Şimdi hangi saikin sebep olduğunu hatırlamadığım bir biçimde Kandilli be nim için hep Kandilli Kız Lisesi ile başlar. Bir Kerime Nadir romanını hatırlatarak. Eski pembe bir hayal
gücü-T h e re are some districts of Istanbul which conjure up a sin
gle Image In your mind when they are mentioned. However many new memories and Images might be superimposed upon It in the course o f time, that first image remains the most treasured. For a reason which I can no longer remem ber, Kandilli for me always begins with an image of Kandllli Girls High School as portrayed in a novel by Kerime Nadir. This is a rosy coloured dream school, where lively young
savour the joys of romance for the first time. A steep hill leads up to th e real school, and at every bend th e v ie w becom es m ore spectacular. Your heartbeat steadily increases from the exertion of the upward haul until finally you reach the top, Here it is not the hill but th e v ista w hich is b reath takin g . T h e po et
C e m al S u re ya 's first
ro m an ce flo w e re d In
Boğaziçi'nin en çalkantılı burnu Kandilli’de yelkenliler, gezi teknele ri o mavide sere serpe dolaşırlar uzun sürm üş bir yaz boyunca. Sailing boats and launches make the most of the long lazy summer at Kandilli on the Bosphorus.
38
Kandilli'ye bu özel çehreyi kazandıran yalılarıdır kuşkusuz. Bu yalılardan biri de Abud Efendi Yalısı (üstte). Kandilli iskelesi daha çok bir Akdeniz limanı havası ta şır, bolca neşe, şen şakralık ve hafifçe bir telaş vardır iskelede (altta). / Abud Efendi Yalı is one of the waterfront houses that lends special charm to Kandilli (above). Kandilli Quay has a Mediterranean atmosphere, with its cheerful bustling mood (below).
nün yarattığı, İstanbul’un zarif ve masum aşklarının ha yali lisesidir o. Lisenin o kavisler yaparak, giderek dik leşen yemyeşil korusunun yolu ve nihayet tam tepeye ulaşıldığında nefes kesen manzara. Ve ilk gençlikleri ve ilk aşklarını yaşamakta olan birbirinden cıvıltılı genç kızlar. Gerçek bir yokuştur sizi bekleyen, Kandilli Kız Lisesi’ne doğru. Her bir yamaçta manzaraya biraz daha yaklaşırsınız ve her kıvrım kalbinizi biraz daha çarptırır.
Kandilli, and he wrote this poem to his beloved Seniha: ‘You are a woman as large as a hand / W hite and eyelashed till morning / Neighbour to some trees / Some flowers remind me of you.'
W ith its outstandingly beautiful scenery Kandilli has always enchanted writers and artists. The poet Ozdemir Asaf wrote, 'Houses trail into the sea for a dream / Houses look at us, look at the sea,' and just as he described, land and sea mingle
değil o manzaradır. Cemal Süreya’nın, “Sen el kadar bir kadınsındır / Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli / . Bazı ağaçlara kapı komşu / Bazı çiçeklerin andırdığı” dizelerini yazdığı ilk göz ağrısı Seniha ile aşkı da Kandilli’de çiçeklenmiştir.
Doğal güzelliği ve eşine nadir rastlanacak manzara sıyla Kandilli öteden beri sanatçıları büyüleyen bir İs tanbul semtidir.
Özdemir Asaf ın “Yalılar bir hayal için denize sarkıyor / Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor” deyişiyle tam bir bütündür Kandilli. Anadolu yakasında, Boğazi çi’nin en dar yerinde, tam Bebek Koyu’nun karşısında yer alan bu semtte Küçüksu ile Kandilli Burnu arasın da birbirinden ilginç yalılar vardır çünkü. Boğaziçi’nin en geniş cepheli yalılarından biri olan Kıbrıslı Yalısı
Yokuşlar arttıkça ahşap evleri, restore edilen manzaralı köşkleri ile Boğazi çi’nin eski İstanbul’u daha da belirginleşir (üstte). Kont Ostrorog Yalısı (solda). Balıkçı restoranlarının olduğu minik iskele meydanı zamanın her
vaktinde başka bir manzara sunar (altta). / Old wooden houses on the
steep streets of Kandilli recall Istanbul’s picturesque past (above). Count
Ostrorog Yah (left). Fish restaurants surround the tiny square facing Kandilli Quay (below).
of the Bosphorus on the Anatolian shore, facing Bebek Bay on the European shore. Between Küçüksu and Kandilli headland are many fine waterfront houses known as yah. Kıbrıslı Yalı, for example, with its broad facade, wooden columns, cupola and ceilings painted with murals is definitely worth a visit, The lives of its past occupants are proof that
fact is as interesting as fiction, T h e yalı was originally built by
Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa, from whom it was inherited by Tevfik Bey, who lost his life in the government coup of 1913. His brother Şevket was a close friend o f the poet Yahya Kemal, who often used to stay in the house, and was
42
Her sokakta yokuşlar daha çok dikleşirken, daha sürprizli evler çıkar karşınıza. Tipik bir İstanbul sokağında kimi zaman ahşap ile çiçeğin kucaklaşmasına tanık olursunuz. Bu iki yakın dost sanki birbirinin güzelliğini daha da vurgulamak için sımsıkı sarılırlar. / Kandilli s steep streets are full of sui prise views and encoun ters between attractive old houses and flower-filled gardens.
örneğin. Sütunları tahtadan ve tavanı kubbeli bu yalının resimlerle bezenmiş tavanları gerçekten de görülmeye değer. Yalının sakinlerinin hikâyeleri bile başlı başına bir roman konusu. Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa’nın yap tırdığı yalıya ikinci kuşak olarak ‘Kıbrıslılar’dan, ünlü Babıâli baskınında hayatını kaybeden
Tevfik Bey sahip olur. Kardeşi Şevket, Yahya Kemal’in de arkadaşıdır, bu yüz den şair de sık sık bu yalıda kalır ve yi ne yakındaki, ahşap Abud Efendi Yalı- sı’nda kalan güzel Belkıs Hanım’ı hay ranlıkla seyreder. Kimbilir belki de o hayranlıkla şu dizeleri yazmıştır Yahya Kemal: “Kandilli’den Çubuklu’ya çıktık gezintiye / Yalnız kürek sadası gelen bir kayıktayız / Bizler mi vakti hoşça geçirmekteyiz bugün? / Şüphem budur: Vakit mi geçirmektedir bizi?”. Şu anda Rahmi Koç’un sahibi olduğu Kont Ost- rorog Yalısı’ndan da söz etmek gereki yor Kandilli deyince. Muhteşem aşı bo yalı bu yalı Osmanlı uyruğuna geçmeye karar vermiş Polonyalı bir aristokrat
enamoured of the beautiful Belkıs Hanım who lived in the nearby wooden Abud Efendi Yah. It may be to her that Yahya Kemal wrote, ‘W e went for an excursion from Kandilli to Çubuklu / W e are in a caique whose only sound is the oars / Are we passing time pleasantly today? / 1 suspect that time is
Kandilli'ye kuşkusuz damgasını vuran bir bina da bugün yanmış olan Kandilli Kız Lisesi’dir. Bu köklü lisenin öğrencileri Kandilli sokaklarında geçmişten aldıkları gururla geleceğe umutla bakarak yürür, bu atmosferin resmini çizen muhteşem yalılar ve ahşap evlerin arasında. / Kandilli Girls High School burnt down a few years ago, but until then was one of the landmarks of this district, with its magnificent waterfront houses and old wooden houses on the hillside commanding spectacular views of the Bosphorus.
olan Kont Ostrorog’a aitmiş. Pierre Loti’nin de bu yalıda sık sık konuk olduğu söylenir.
Boğaziçi’nin kuzey-güney yönündeki akıntılarına topoğ- rafik bir engel oluşturan Kandilli’de sular hep akıntılı ve çalkantılıdır. Çırpıntılı denizi, akıntılı suları nedeniyle Akıntı Burnu adı verilen Kandilli Burnu’ndaki bu semte çok çeşitli adlar verilmiştir tarihte. Antik çağda Echia, Bizans döneminde ise dik yamaçları nedeniyle Prookh- toi. Tarih boyunca da çeşitli gezginler farklı adlarla an- mışlardır bölgeyi. Anton Dethier sert akıntılar yüzünden
passing us by.'
Another notable yalı in Kandilli is Kont Ostrorog Yalı, today home of Turkish industrialist Rahmi Koç. This splendid red ochre house originally belonged to Count Ostrorog, a Polish aristocrat who became an Ottoman citizen. French novelist Pierre Loti is said to have frequently stayed here.
Since Kandilli headland obstructs the main north-south cur rent of the Bosphorus, the water off Kandilli is always rough with fast currents and eddies. For this reason the headland is better known as Akıntı Burnu (Current Point) today, while in
Vurunca ay ışığı, denizin üzerinde hayata tanıklık eden bir yalı bütün kıyı şeridine damgasını vurur. Üstte, Edip Efendi Yalısı. / One of the loveliest old houses of Kandilli is Edip Efendi Yalı (above).
‘tehlikeli’ anlamında ‘Perirron’; tarihçi Pitton de Tourne- fort ‘Bosforus Nikopolis’; Pierre Gilles ise ‘Moltorino’ denildiğini yazar. Bir başka varsayım göre ise şöyledir Kandilli’nin bu adı alışı. Geceleri gemicilere işaret ver mek için sürekli yakılan işaret fenerleri nedeniyle bu semte Kandilli denmiştir. Kandilli’de 18. yüzyıla kadar padişahların ünlü Bağçe-i Kandil diye geçen Kandilli Bahçesi’nin dışında yerleşim olmadığı biliniyor. Evliya Çelebi şöyle yazmış o güzelim bahçe için “Kandilli Has- bahçesi Göksu’nun cenubu karşısında öyle bir bağ-ı iremdir ki Murad-ı Salis binasıdır”. Set set yükselen sümbül ve lale kokuları, kasırlar ve şadırvanlarla dolu bu bahçe belki artık yok, ama Kandilli baştan başa bir mavi bahçe, bir yaz bahçesi zaten. Kandilli’de iskele meydamndayım şimdi. Şirin vapurların yalılara el salla yarak geçtiği o meydan. Arnavut kaldırımlı meydanda I. Mahmud çeşmesi mihenk taşı. Meydanın iki yanını iki balıkçı lokantası paylaşmış. Kalamar, kalkan gırla gider ken çınarların bahşettiği hafif bir rüzgâr neşeli kalaba lıkların kahkahalarına eşlik ediyor. Kıyıdan ayrılmak zor ama yürüyorum. Sokaklarını hissediyorum Kandilli’nin. Sıraevler Sokağı’da birbirinden güzel bahçelerin çevre lediği, köşklerin, köşk kadar güzel yeni boyanmış, pırıl tılı cepheleriyle ahşap evlerin Kandilli’yi seyrettiği so kakta ilerliyorum. Çiçek cümbüşü içindeki bahçelerin de, tembel ama mutlu mutlu şezlonglarına uzanmış in sanlar gülümsüyor. Çocuklar keyifle koşuşamıyor. Gece oluyor yavaş yavaş, bütün ışıklar yanıyor karşıda. Selam Bebek sana. Ama ben buradayım ve burada ol
maktan mutluyum... •
* Ayçan Saroğlu, yazar.
antiquity it was called Echia, and in Byzantine times Prookhtoi, in reference to its steep hills. Travelers over the centuries have recorded various names for Kandilli itself. Anton Dethier says it was called Perriron, a word meaning dangerous, due to the fierce currents. The 16th century Pierre Gilles and 17th century Joseph Pitton de Tournefort recorded the names Moltorino and Bosforus Nikopolis respectively. The story told about the origin of the name Kandilli, which means 'Place of Lamps’, is that lanterns were lit here to warn ships at night. Until the 18th century there was no settlement but only a beautiful garden belonging to the sultans known as Kandilli Garden. O f this garden Evliya Çelebi wrote in the 17th centu ry, T h e Royal Garden of Kandilli south of the Göksu river is an earthly paradise established by Murad III.' The garden with its teraces, pavilions, fountains, and air filled with the scent of hyacinths and tulips, has long since disappeared, but Kandilli itself is like a garden against the backdrop of the gleaming blue Bosphorus.
Walking down to the little cobbled square at the quay, I thought of the old ferryboats whose captains used to wave to the Inhabitants o f the yalis as they passed. In the square Is the fountain of Mahmud I, and on either side tw o fish restaurants where cheerful customers enjoy squid and turbot in the gen tle breeze beneath the plane trees. From the square I wan dered along Sıraevler Street, lined by freshly painted wooden houses and flower filled gardens, where people were lounging on reclining chairs and children played.
As evening closed in, the lights on the opposite shore shone across the dark water. My greetings to Bebek, but I am quite
content in Kandilli. •
* Ayçan Saroglu is a freelance writer.
4 8