<— Şimdi emekliye aynlan Hamidiye kruvazörü Akdenlzde düşmanla kovalamaca oynadığı günlerde.
Akdenizde düşman gemileriyle ko valamaca oynayarak zaferler ya ratabilir miydi ? Donanmamızın o yıllardaki hali malûm, otuz yıl Haliç’de hiç bir şey yapmadan bekleyen bir donanma. Mektebi bitiren denizciler Haliç’den başka deniz tanımıyorlar. Orada işe baş lıyor, orada emekliye ayrılıyorlar. Bu şartlar altında bir gemiyi yü rütmek bile bir kahramanlık sa yılıyor. Bu uzun duraklamadan sonra, o yılların teknik imkânla- riyle harbetmek ne demektir ? Bu şartlar içinde herşeyi başka bir
yapmış, haklı bir sempati uyan dırmıştır.
★
Gemilerde herhangi bir kaza da, teknede bir yaralanma oldu ğu zaman, panik çıkmaması için tertibat alınır, çenber yapılır, mü rettebatın dağılması, kaçışması önlenir. Hamidiyenin tarihinde böyle bir şey yqktur. Varnadan 15 mil uzaklığında vaki olan Bul gar çatışmasında Hamidiye’nin sancak baş omuzluğunda 14x7 metrelik, iskele bordasında da
E
M
E
K
L
İ
Y
E
KAHRAMAN
A
Y
R
I
L
A
N
HAMİDİYE
Yazan
G
eçenlerde Haliç’de emekliye ayrılan bir kruvazörümüz parçalandı. Haliç kıyıları günler ce bu eski teknede işleyen keser sesleriyle çınladı. Gazeteler «Ha- mıdiye tarihe karışıyor !» diye yazdılar. Hafızalarda yer eden Hamidiye menkibeleri yeniden canlandı- Aslında parçalanan kru vazör Mecidiye idi, ama gazeteler Hamidiye’den bahsetmek için bu fırsattan faydalanmışlardı her halde. Nitekim biz de bu fırsatı kaçırmadık. Çoktan emekliye ay. rılıp parçalanmak üzere Gölcükte bekleyen Hamidiye kruvazörüne ait menkibeleri, en yetkili ağızdan okuyucularımıza duyurmak için eski Hamidiye komutanını ziyaret ettik. Bu ziyaretten sonra Hami- diye’yi bırakıp Rauf Orbay’dan bahsetmek daha doğru olurdu bel ki. Hamidiye süvarisi, eski baş bakan, Londra büyük elçisi Rauf Orbay da başlı başına bir tarih çünkü. İnsan onu dinlerken içi nikbinlikle doluyor, günlük hâdi selerin içinden çıkıp bambaşka bir aydınlığa kavuşuyor, bütün olay ları hakkıyle değerlendirmesini bilen, doğruluk terazisi dirhem sekmeyen, memleket sevgisini her- şeyin üstünde gören, şahsî duy gularını, kırgınlıklarını bu sevgi nin süzgecinden geçirerek unutan bu büyük insan susmağı konuş maktan daha çok seviyor, ama bu susuşiyle karşısındakine insanca duyguların en güzelini, en büyük heyecanı duyuruyor.★
Japonya’da İslâm yaymlariy- le uğraşan seyyahı şehir Abdül- reşit İbrahim efendi’den İstanbul Asarı İlmiye kütüphanesi sahibi ne gelen bir mektupta şöyle der : «Bendehaneye dün akşam eski dostlarımdan amiral «Kâburaki» nam zât gelmişti. Aramızda uzun bir musahabe cereyan etti, siyaset kapılarım açtık kapadık. Söz sı rası Bahri Sefitten Hamidiye ile Rauf beye geldi. Müşarünileyh
M Ü Ş E R R E F
Rauf bey hakkında mühim sita yişlerde bulundu. Tabiidir ki her ikisi hususunda benim, malûma tım gayet basit, Amiral Rauf bey hakkında şu sözleri sarfetti : «Bahriye tarihinde naziri sepkat etmemiş bir korsanlık belki feda kârlık. Benim o hâdiseden sonra Bahri Sefide Bahri Rauf, Bahri Hamidiye diyeceğim geliyor. An
laşıldığına göre genç kahraman orta denizin her cihetini karış ka rış biliyormuş, gemisine de itima dı gayet büyüktü, maneviyatı fev kalâde kuvvetli, tam manasiyle gemici, fıtraten gemici, gemici likte büyük bir maharet ibraz et miştir...»
Ünlü Japon Amirali Kâbura- ki’nin sözlerindeki gerçekliği hiç kimse inkâr edemez. 1912 - 13 yıl larında Akdeniz, Hamidiye ve birinci sınıf yüzbaşı Rauf isim leri okadar birbirine karışmıştır ki Hamidiye ile Rauf bey menki beleri de birbirinden ayrılamaz. Ama Rauf Orbaya sorarsanız size kendisinden hiç bahsetmez, Hami diye’nin o günkü şartlar, imkân sızlıklar içinde gösterdiği başarı lardan, yararlıklardan da kendi ne hiç bir pay çıkarmaz. «Ne yaptıksa beraber yaptık. Çok kıy metli arkadaşlarım vardı, bütün mürettebat arasında bir anlaşma ve ahenk vardı, bu başarı bir ki şiye ait olamaz» diye herşeyin kendi dışında düşünülmesini is ter. Ama, Hamidiye’yi Rauf Or bay’dan ayrı düşünmeğe imkân var mı ?.. Rauf Orbayın sevk ve idaresi olmasaydı Hamidiye Bul. gar çatışmasını, Şira bombardıma nını, Adriyatik akınım yapabilir miydi ?
Otuz bir yaşındaki genç süva. rinin akıncı ruhu, cesareti, atıl ganlığı, çabuk kararları, ileri gö rüşlülüğü olmasaydı, Hamidiye
H E K İ M O Ö L U
gözle görmek gerekir. Bir gemi, nin yanlış hareketi normal bir şekilde tenkit edilemez. Kömür yokluğıyle maddî sıkıntılarla, mer kezden haber alamadan elde edi len başarılar da büsbütün değer lenir. İşte bu bakımdan Hamidi ye’nin yaşadığı yılların, harp si lâh ve tekniğinin kifayetsizliğiyle Akdenizde Adriyatik ve Yunan denizinde yaptığı hareketler yük sek cür’et, insiyatif ve kudretin doğurduğu eşsiz bir başarıdır. Coğrafî zorluklar, Adriyatik kıyı larındaki harp durumunun müp hem şekli, düşman deniz kuvvet lerinin mahiyet ve derecesi, ikmal ve irtibat noksanlariyle, kış mev siminin bütün hesapları, plânları alt üst eden büyük fırtınaları da düşünülürse bu başarının üstün lüğü daha iyi anlaşılır.
Hamidiyenin Şira bombardı- manınından sonra Portsait, Sü veyş, Cidde sularındaki ikmal iş leriyle, 10 Şubat 1913 de Gazze- ye dönünceye kadar geçen günler deki ikmal; irtibat ve muhabere, haber alma ve donanma ile işbir liği bakımlarından karşılaştığı güçlükler bilhasa kayda değer. Bu güçlükler içinde, kışın en zorlu, büyük fırtınalarında Akdenizin doğu bölgesini iki defa dolaşarak 3000 millik harp seyri yapmak ne demektir ? Bu seyirlerde Hamidi. ye’nin makinesi sakatlanmış, bat ma tehlikeleri geçirmiştir. Ama bütün bunlar mürettebata en kü çük bir yılgınlık vermemiş, hiç bitmeyen bir azimle, çalışmaktan bir an geri kalmamışlardır. Ha midiye’nin bu canlı, heyecanlı ha rekâtı, yabancı memleketlerde ve bahriyelerde de çok büyük akisler
60x88 cm. lik bir yara açılmıştı. İçeriye giren su baş tarafı hızla alçaltmıştı. Geminin durumu çok tehlikeliydi, istenen yardım geç kalmıştı, ama yine de sükûnet ve itidalle, bütün tedbirleri alarak yoluna devam etmiş, Azapkapı havuzuna kadar gelebilmişti. O zaman İstanbul’da mütehassıs olarak bulunan bir İngiliz Amira li, Rauf Orbay’a «Paniği önlemek için ne tedbir aldınız ?» diye me rakla sormuştu. Rauf Orbay da ona «Ne tedbiri ?» diye cevap ver mişti. Yalnız bu cevap bile Hami- diye’deki disiplin ve idareyi anlat mağa yeter.
Hamidiye’nin İngiltere Kıra lı V. George’un taç giyme töreni ne katılmak üzere İngiltere kıyı larına gidişi de bu disiplin ve ida reyi belirten bir olaydır. Bütün dünya memleketlerinden 300 ge minin katıldığı bu törende, Hami diye’nin İngiliz sularına girişi, sancak çekişi, selâm verişi başta îngilizler olmak üzere bütün dün ya bahriyelilerini hayran etmiş tir. O zaman İngiltere Vatan Filo sunun Warrior kruvazöründe staj gören bir Türk subayı, Tahsin Kalafatoğlu bu töreni şöyle an latır :
«Fransız zırhlısı bilmem ni çin selâmlık yapmadı ve bu ten kit edildi. Onun arkasından Rus gemisi göründü. Pek gösterişsiz ve yolsuzdu. Bu da galiba Fran- sızlara bakarak, selâmlığa lüzum görmeden gürültüsüzce yerini al dı. Rus gemisi henüz demir mev kiini bulmadan arkası sıra gelen geminin hüviyetini tahkik için dürbünler o yana döndü. Bu üç bacalı narin bir tekne idi. Yaklaş tıkça büyüyor, büyüdükçe güzelle şiyordu. Birden kalbim çarpmağa başladı. Şekil ve manzarası biraz daha meydana çıkınca bayrağının seçilmesini beklemeden hemen
Atatürk ve Rauf Orbay. Bu resim Hamidiye Çanakkale’den ayrılmadan beş gün önce çekilmiştir.
Hamidiye zaferini yaratanlar bir arada — ö n sıra soldan sağa mühendisler : Hüseyin Hakkı. Hilmi, Settar, Rüştü. Numan, Eşref, Süreyya, Ahmet Nuri, Ahmet Arif, Ahmet Zühtü.ikinci sıra, soldan sağa : ikinci Çarkçı Mustafa, im am Hüseyin, Çarkçıbaşı Mahmut, Süvari Rauf, ikinci kaptan Adil, Dr. Talat, Topçu kaptan Ziya. Üçüncü sıra : Ç. Yzb. Gafuri, Ç. Yzb. Lütfü, Ç. Yzb. Sadettin, Ç. Yzb. Asım, Eczacı Firengüi Gv. yzb. İsmail, Gv. Mlz Yahya, sivil Hüsnü kaptan, seyir subayı Mlz. Fahri, Topçu muavini Şemsettin, Ç. Mlz. Halim, Gv. Yzb. Haşan. Ç. Mlz. Ali, Ç. Mlz. Emin, Kâtip Yzb. İsmail, Dördüncü sıra soldan sağa : Ç. Mlz. Ali Rıza, Telsiz memuru Mlz. Kâzım, inşaat Yzb. İhsan, Cerrah Tahsin, Gv. Mlz. Fehmi, seyir subayı muavini Mlz. Yusuf, Ç. Mlz. Hayri, Ç. Mlz. Kemal, kâtip muavini Celâl, Gv. Mlz Tayyar, Ç.
Mlz. İsmail ve Gv. Mlz. Fehmi. Köprü üstündeki : işaret memuru Mlz. Haşan.
haber verdim : «Hamidiye, Hami diye, Türk kruvazörü !» Sancağı mızın rengi görününce beni tas dik ettiler. Şimdi bütün dürbün ler dikkatle onun hâl ve hareketini takibediyordu.. Onda uzak ve en gin denizleri aşarak, zahmetle do lu binlerce millik yol çiğneyerek gideceği yere ulaşan bir geminin manzarasındaki perişanlık ve yor gunluktan hiç bir eser görünmü yordu. Havuzdan yeni çıkmış ve Marmara’da küçük bir cevelân yaparak Haydarpaşa önüne dön. müş gibiydi. Okadar temiz o ka dar canlı, okadar derli toplu bir görünüşü vardı.
Selâmlık mesafesi içersine gi rer girmez Hamidiye, toplarını gümbürdetmeğe başladı, çok mun tazam ve mükemmel bir selâmlık yaptı. Küpeşteye selâm vaziyetin de dizilen subay ve erlerin temiz kıyafetleri lâyık olduğu takdiri buldu. Güvertede tabur halinde duran mızıka marş çalıyor, bütün gemilerden selâm topları buna mukabele ediyordu. Böyle bir in. tizam ve vekar içinde, serbest ha. reketler ve seri manevralarla iler
ledi ve demir mevkiini buldu. Bu gün Hamidiye, İngilizlerin gözün de Türklerden ve Türk denizcili, ğinden beklemedikleri bir hârika yarattı.»
Rauf Orbay’a göre bu törenin en güzel tarafı, Türk denizcileri nin Türk Mehmetçiğinin efendiliği ni bütün dünya denizcilerine tanıt ması olmuştur. Gemi Portsmouth limanında kaldığı kadar bütün mürettebat trenle Londra’ya git miş, gezmişti. Limanda türlü va kalar, hattâ cinayetler olduğu halde Türk denizciler hiç bir hâ dise çıkarmadan, Türk vekar ve şanına yakışır şekilde sükûnet içinde, dolaşmışlardır. İtibarımı zı düşürecek en küçük bir hareket yapmamışlardır. Evet, Hamidi- yenin başarıları birlikte kazanılan başarılarıdır ama bu birliği sağ. lamak kudreti Rauf Orbay’a aittir.
Rauf Oıbay için gazeteler de pek çok şeyler yazıldı, bunlar içinde lehinde olanlar da vardı, aleyhinde olanlar da. O bugüne kadar bunların hiç birine cevap vermedi. Bu yazıların sonu bugün de gelmiş değil, ama Sayın Orbay
hâlâ susuyor. Hamidiye konulun da birşey sorduğunuz zaman size yeşil kaplı kalın bir kitap uzatı yor. «Bunun içinde bu mevzuda istediğiniz bütün bilgiyi bulacak sınız» diyor. Bu kitap 1946 yılın da Genel Kurmay Başkanlığı IX. Şube tarafından yayınlanan «BALKAN HARBİ DENİZ CEP. HESİ» kitabıdır. İçinde Balkan Harbindeki deniz hareketleri an latılmış ve tahlil edilmiştir. Bu kitap 1941 yılında, Rauf Orbay’m o zaman Genel Kurmay Başkanı olan rahmetli Mareşal Fevzi Çak- mak’a yazdığı bir mektup üzerine hazırlanmıştır. 0 yıllarda, Son Telgraf gazetesinde yayınlanan
«BALKAN DENİZ HARBİNİ
NASIL KAYBETTİK» başlıklı yazı serisinde, muteber vesika ve delillere dayanmayan yazılar üze rine, Rauf Orbay, gelecek nesille rin faydalanabilmesi için, İlmî ve tarihî vesikalara dayanan bir eserin yazılmasını teklif etmiş ve bir çok komutan ve subayların be yanat ve vesikalarına dayanan bu kitap Deniz Albayı Mithat Işın tarafından yazılmıştır. De.
niz Harp Akademisi Öğretmen kurulunca da incelenen bu tarih kitabının en şerefli sahifeleri şüp. hesiz ki yine dilimizde «Kahraman Hamidiye» diye anılan Hamidiye zaferlerine aittir. Ama Rauf Or bay bu konuda, hiç bir zaman ki tabın dışında konuşmak isteme miştir. Aleyhinde yazanlara, onu tenkit edenlere ne cevap vereceği ni, niçin sustuğunu sorduğum za. man da; sesi heyecanla dolarak şunları söyledi :
—• Gidin Gölcük’ü gezin de di. Geçen yıl Reisicumhurumuz manevralara gittiği zaman beni de dâvet etti. Gölcüğü gezdim. Orada bir Türk komutanının otur duğu yerden telsiz ve muhaberatla Nato Deniz Kuvvetlerini idare ettiğini, subaylarımızın, erlerimi zin en iyi, en modern şartlar için de çalıştıklarını gördüm. Göğsüm iftiharla kabardı, kıskanmadım, gıpta ettim. Bugün madem ki do nanmamız bu haldedir, bunu gör mek zevki yanında aleyhimde ya. zılanlarm yeri olabilir mi ?»
Sayın Orbay’m konuşma öl çüsü bu işte!