Şirketi Hayriye hakkında geçen seferki yazımda, İstanbul halkı ara sında pek meşhur olan kaptanlar dan, bilhassa kendisini yakından ta nıdığım Şeref kaptandan uzun uzun bahsetmiştim.
Vak t ile Şirketi Hayriyede İstan bullular arasında 7 yaşındaki ço cukların bile tanıdığı bir «sakallı Macaroviç kaptan» varmış. Bu zat 1870 tarihinde şirkete girmiş ve ta mam 35 yıl bu hizmette kalmış.
Sakallı M'acaroviç kaptanın çene sine kadar uzanan gayet kalın ve son derecede kıllı favorileri varmış. Buna rağmen yüzünün çene tarafını her gün traş eden sakallı kaptanın çehresi hiç kimseye benzemezmiş. Sakallı Macaroviç halk arasında kendi kadar meşhur olan kocaman göbeğini bir dakika bile kaptan köprüsünden ayırmazmış. İskelelere yanaşırken sakalı ve göbeği ile onu görenler:
— İşte... İşte sakallı kaptan!., diye birbirine gösterirlermiş.
35 yıl İstanbulun e« maruf tipleri arasında Macaroviç kaptanı da gö rüyoruz. Kendisine ait bazı tuhaf
fıkralar da anlatırlar.
Boğaziçinde elli seneden fazla bir zamandan beri oturan, Şirketi Hayriye ve Boğaz 'hakkında hakika ten çok değerli bir eseri de bulunan A. Cabir Vada bu Macaroviç kap tan hakkında şu dikkate değer ma- jlûmatı veriyor:
«Daima yanında gezdirdiği seber
istanbulun meşhur
vapurları ffi kaptanları
Meşhur sakallı kaptan
—Vapurlara bedava bini
len gün
—Vapur şirketlerinde garip âdetler
—So
balı vapurlar
—Vapur içinde vapur
—Tulumbacılar vapuru
• • • •cinsi köpeğini kumanda mevkiinde
j bulundururdu. Ortodoksların haçı [ suya atma merasiminin icra edildiği ! günde ve bu merasimin Arnavutkö- j yü eski iskelesi yasımda yapılması I sırasında Macaroviç’in vapuru da ' iskeleye gelmiş bulunur. Kayık için
deki sırmalı ruhanî cübbeli papaz suya ataT atmaz, merasim icabı, j haçı
etraftaikli kayıklardan haçı kurtar mak için denize atılanları gören kö pek de — hilkati icabı — kendini denize atar. İnsandan fazla yüzmek hassasına da malik olduğundan din- ' dar palikaryalardan evvel haçı ağ zına alıp karaya çıkar ve kaptanın oturduğu Bebek semtine doğru koş mağa başlar. Arkasından koşuşan halkın velvelesinden korkan köpek, haçı bırakır ve kendi canını kurtar mak maksadile dağlara kaçar.
Merasimde bulunanların hakkiyle hiddetlerini çeken bu hâdisede Ma caroviç’in bir taksiri yoksa da, hal kın taarruzundan korktuğu için, her gece, Bebek koyundaki şamandıra ya bağladığı vapurundan evine git meğe cesaret «demez, haftalarca va purda yatıp kalkardı.»
Şirketin ilk müslüman kaptanı meşhur «Ömer kaptan» dı.
G
eçen yazımızda Şirketi Hayri- yenin kendisine mahsus bir ta kım garip fakat güzel ananeleri ol duğunu kaydetmiştim.Bunlardan biri şudur: Hemen her nakil vasıtası şirketlerinde çalışan lar ihtiyarlayıp tekaüde çıkarıldık ları zaman kendilerine şöyle bir im tiyaz verilir: Uzun seneler çalıştık ları şirketin vasıtalarına bedava bin mek!.. Şirketi Hayriyede de bu
vat-dır. Yalnız her ay bir gün de ölen şirket memurlarının karılan, çocuk ları istedikleri vapura bedava bine bilirler. Şirket memurlarının yetim lerinin bedava vapura bindikleri bugün «maaş günü» dür. Bu suretle her ay maaş günü ölen memurların karıları, çocuktan parasız vapurlar la gezebilirler. Hemen hemen yer yüzündeki bütün vapur kumpanyar larmın bu tarzda kendilerine mah sus bİT takım âdetleri ananeleri var dır.
Meselâ Hamburg’la Amerika arasında hemen hemen yüz seneden beri işliyen gemilerde sefer esna sında doğan çocuklara bir küçücük vapur maketi verilir. Bunlara bü yüdükleri zaman vapurlarda bazı tenzilât yapıldığını da işitmiştim.
Şirket hükümete geçerken, bu gi bi memurların lehinde konulmuş âdetler varsa, hepsinin bırakılması her halde güzel bir şey olacaktır.
Ş
irketin vapurları da kaptanları kadar enteresandır. Bunların leski halini bilenler veya bilenlerdendinliyenleT şunları anlatıyorlar: — Şirketin ilk vapurlan hakika ten bugünkü insanları hem şaşırta cak, hem de güldürecek bir tarzda idi. Tabiî bunlarda şimdiki asri va purlar gibi elektrik, kalorifer ve sa ire yoktu.
Akşam üstleri köprüde saparların tayfalarının kamaraların ve güver telerin ışıklarını birer birer yaktık larını görürdünüz. Kış mevsimlerin de ise vapurun umumî salonu ola rak kullanılan büyük kamaranın çok defa duman içkide kaldığına rast lardınız. Sobanın önüne eğilmiş bir tayfa onu yakmağa ve dumanı kes meğe çalışırdı.
Bu sobalı vapurların nasıl tutuş madıklarına hayret etmemek kabil değildir. İlk kaloriferli ve elektrikli vapur zannederim ki «Tarzı Nevin» dir. Zaten kendisine de bunun için bu iddialı isim verilmiştir.
Vapurlardan bi.. de «Boğaziçi itfaiyesi» vazifesini görürdü.
Bu vapur her gece Üsküdar iske lesinde nöbet beklerdi. Boğaziçinde bir yangın olunca hemen Beyoğlu cihetindeki tulumbacılar buna lo- larlardı. Başta «Lüleci hendek» san dığı, Galatasaray sandığı olmak üzere tulumbacılarla ağız ağıza dolu vapur kaldırılır, yangın olan yere götürülürdü. Yolda bahisler, müna kaşalar giTİa giderdi. Dönüş yine vapurla...
Bu yangın seferleri 4! ve 42 nu maralı vapurlar arasında nöbetleşe yapılırdı.
Vapurların içinde bazı garip tâ- lihlileri de vardır. Meselâ bunların çoğu yapılmış olarak Avrupa tez gâhtarından gelmiştir. Lâkin bazıla rının da, küçük olduktan için parça lar halinde Türkiyeye gönderilmesi düşünülmüştür.
Meselâ 55-56 numaralı vapurlar böyle parça parça bir ecnebî şile bine yükletilmiştir.
Ne yazık ki bu «vaprn içinde va pur» yolda batıvermiştir.
Bu suretle bir vapur değil, üç va pur birden batmıştır, 'A
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi