• Sonuç bulunamadı

Kalıplaşmamış bir kafa:Zekeriya Sertel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kalıplaşmamış bir kafa:Zekeriya Sertel"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

- i '

KALIPLAŞMAMIŞ BİR KAFA: ZEKERİYA SERTEL

D o ğ ru

bildiğini

y a z m a k

u ğ ru n a

y a ln ız

d ü ş m a n l a r a

m e y d a n

o k u m a m ı ş ,

d a h a zor

o la n ın ı da

g ö z e

a l m ı ş ,

d o s t l a r ı y l a da

k a p ı ş m ı ş t ı .

Zekeriya Sertel

Sevgi SAN LI

Z

ekerlya Sertei'den aldığım 1 mart 1980 ta­ rihli mektup k a rşım d a duruyor. Paris'ten yol­ ladığı son mektuplardan biri, belki de so­ nuncusu.. Yüce gönüllülük etmiş, Sabahattin Ali İçin yazdığım bir yazıyı övmüş.. Herhangi bir ko

nuda eksiğim i gediğimi görmesin, bir güzel pay­ lardı beni.. Hem övgüleri hem yergileri için min­ net duyuyorum..

Y a şlılığ ı güzelleştiren üc kişiyi yakından ta­ nımak mutiuluğuno erdim: Muhsin Ertuğrul, Ni- nette de Valols. Zekerlya Sertel. Sağlam bir ira­ de. büyük bir disiplin ve kendilerine duydukları güven... Daha ağızlarını açm adan güçlü kişi­ liklerinin manyetik alanına girdiğinizi hisseder diniz..

Zekeriya Sertel nice ateşlerin, nice yıkıntıla rın arasından geçm iş ama dimdik yürümeği sürdü rebilmişti. İkinci Dünya Savaşında Alman ordu ları dışarda ülkeler, içerde gönüller fethederken, lu r k basınında Faşizm e karşı cesaretle sava­ şan tek önem li günlük gazete Tan gazetesi ol­ muştu. Zekeriya Sertel'in başında bulunduğu Tan gazetesi.. Başkaları solcu yazarlara selâm verme ğe çekinirken o İş verm işti, evinin kapılarını a ç ­ mıştı.. S e ssiz sedasız, lâfını bile etmeden. Doğ ru bildiğini yazmak uğruna yalnız düşmanlara meydan okumamış, daha zor olanını da göze almıştı: dostlarla kapışm ayı. Bin bir güçlükle döndüğü yurdunda el üstünde tutulurken bir

«kûşei uzlet»e terkedllmeği.

Bir konuya değişik acılardan bakabilen, ta­ ze görüşler getiren, kalıplaşm am ış b ir Kafası var dı.. Tiyatro yazarı olsa çeşitli düşünceleri çe­ şitli kişilere söyletir çıkardı İşin İçinden.. Kendi kendiyle çelişkiye düşmenin en onurlu yolu diya­

log yazmaktır» Ama bir gazeteciden «tutarlı» ol­ ması beklenir. Adam bir cümleye başlayınca na­ sıl bitireceğini kestireceksin.. Zekeriya Sertel’ leri Prokrustez’in yatağına yatıram azsınız.. At- tika'lı bir haydutmuş Prokrustez. Eline geçen a- dam ları bir demir yatağa yatırır, uzun gelenlerin şurasını burasını keser, kısa gelenleri gere gere uzatırmış.. Kişileri dilediğim iz ölçülere sokma ca bası bizde de var..

Zekeriya Bey, şa şıla ca k kadar kendi kendine yeten bir adamdı.. Başkalarıyla beraberken de

dostluğunu dolu dolu verm esini bilirdi.. Birlikte cok güzel günlerim iz oldu.. Tiyatrolara, gezmelere gittik.. «Sevgili Doktor» oyunundan sonra Devlet Tiyatrosu sanatçılarının elini öpmesi, Zeliha Berk soy'dan «Tarantu Babu’ya Mektuplar»! dinlemek, Muhsin Ertuğrul’la buluşup konuşmak onu çok duygulandırmıştı..

Son nefesine kadar, çalışkan, diri, cin gibi.. Son nefesine kadar kim selere ağ ırlık vermemiş... Doksanım a böyle varabllsem hem yaşam a hem ölüme minnet duyardım..

Z E K E R İ Y A

S E R T E L *

Cengiz Ç A N D A R ,

K

oca bir 90 yılı ardında bırakıp oto dünyaya göçen Zekeriya Sertel’le aram ızdaki yaş farkı 60 yıla yakındı. Ama gene de Zekeriya Sertel ile iki a r­ kadaştık. A rkad aşlığım ız çeyrek yüzyıllık bir özlem den sonra yurda döndüğü 1977 yılından bu yana sık buluşmalar, uzun

sohbetler ve m ektuplarla sürdü.

Ç ile li ve yüklü bir 90 yıllık ömrün bilgeliği ve alçakgönüllülüğü ile aram ız­ daki derin yaş uçurumunu kapatm ıştı. Zekeriya bey ya da Üstpd, bizlerle he­ yecanlanır, bizlerle eğlenir, ağzım ızdan dökülen her derme çatm a görüşü ciddi ye aılr, önem verir ve saatlerce ta rtışa ­ bilirdi. O, bizlerden biriydi ve işte bu­ nun için arkadaştık. Ve işte bunun için Zekeriya Sertel 90 yaşında bir gençti. H iç yaşlanm adı. Bu yüzden de aram ız­ dan vakitsiz ayrıldı.

Zekeriya Sertel'I tanım ak bir büyük imtiyaz, h iç tanıyam am ış olm ak ise ger­ çekten b ir daha ele geçm eyecek bir fır­ sat ve kayıptır.

Zekeriya Sertel’I tanım ak öylesine bir im tiyazdı kİ, onunla konuşm ak bir anlam da Türk toplumunun yaklaşık yüz y ıllık tarihiyle tanışm ak demekti. Kurtu­ luş S av a şı öncesinden bugünlere tanı­ madığı yazar, gazeteci, sanatçı ve siya ­ set adam ı neredeyse kalm am ıştı. S e rte l- le konuştukça, M eşrutiyet yıllarından 1980’lere Türkiye tarihinde gezintiye çıkardınız.

Öm rünün çeyrek yüzyılını dünyanın dört köşesinde zoraki sürgünde geçir­ mişti. O nunla birlikte, A vrupa’yı, Ame­ rika’yı, Sovyetier’I, Ç in ’i de dolaşabilir, eşsiz belleğinden, keskin gözlem lerinden yudum yudum içeb ilird in iz

Öm er Seyfettin'i, H alide Edip’ i, Na- zım ’ı tanıyabileceğiniz gibi ilya Ehren- burg’la, Neruda'yla, isim lerini hiç duy­ m adığınız Azerbaycan sa na tçıla rıyla da tanışabilirdiniz.

A slında, salt Zekerlya Sertel’I tanı­ m ış olm akla da yetlnebllirdiniz. Büyük ya da küçük, yaşlı ya da genç, kim olur­ sa olsun, İnsana değer vermek, doğru bildiği düşünce ve davranışlor söz ko­ nusu olduğunda uzlaşm a sözcüğünü söz­ lükten silm ek. Bütün bunları erdem s a ­ yıyorsanız Zekeriya Sertel’I tanım alıy­ dınız.

Bu «dikkafalılığı», bu «sözünü esir­ gemezliği» değil m idir Zekeriya Sertel'in başına onca çorap ördüren? Delicesine tutkun olduğu Türkiye’nin kapılarını o- nun yüzüne dile kolay 25 yıl bu yüzden kapam am ışlar m ıdır? İkinci Dünya Sa­ vaşının puslu ortam ında faşizm e karşı dem okrasi bayrağı gibi dalgalanan ga- zateslni başına bu yüzden yıkm am ışlar m ıdır?

B ir kez anlatm ıştı: Türkiye Cumhuri­ yeti ilk resm i basın kuruluşunu, Matbuat Umum Müdürlüğünü kuracaktır. G azi Mus tafa Kem al, Genel M üdürlük için ülkenin seçkin gazetecisi M. Zekeriya’yı düşünür. Zekeriya Sertel Ankara'ya çağrılır. İs­ met Paşa ile Köşk’e çıkarlar.. Yolda İs­ met Paşa Sertel'e devrin tek partisinin organı Hakim iyeti M illiye gazetesi hakkın da ne düşündüğünü sorar.. Zekeriya Ser tel’in kafasında parti organı olm ak iie ga­ zetecilik kavram larının buluşm asına yer yoktur.. Yanıtı kısa ve kesin olur: «Ben, o isim de bir gazete duymadım..» İsmet P a şa ’nın yüzü asılır, «Bunu sakın G azi' nin yanında söylemeyin» der. Zekeriya Sertel bu. Mümkün mü söylemesin.. Ay nı soru Köşk'te de sorulur. Aynı yanıı verilir.

«Kafa tutmak» ya da «dilini tutma- mak»ta uzm anlaşm ış Zekeriya Sertel. ka­ lemini tutam arrakta da öylesine rakipsiz d| ki. sağcısından solcusuna kim bilir, belki de düşmanı dostundan fazlaydı. .

G özlerinin dolduğuna ve boğazının düğümlendiğine iki kez tanık oldum.. Eş: Sabiha hanım dan ve en yakın arkadaşı Nâzım Hikmet'ten söz edilirken..

Bu yüzden, Nazım ’ın son yıllarıyla il­ gili anılarını yayınladıktan sonra, kendi­ sine yöneltilen ama saygı ve h aklılık s ı­ nırlarını aşan b ir takım eleştirilerden ra­ hatsızlık duymuş ve dostsuz olm adığını kanıtlam ak istercesine onu görmeye g it­ miştim..

Tüm yaşam ında ardı arkası kesil­ meyen b a skıla r ve sa ld ırılarla bunaltıl­ mış, çeyrek yüzyıldır yurdunun dışında tu tülmüş bu boyuneğmez özgürlük sa va şçı­ sına üzülm erreslnl söylem eyi am açlıyor­ dum..

«Aldırma» diye teselli etmişti ben!.. «Biz bu öm ürde neler gördük.. Şerbetli- yizdir. Üzme canını..»

Daha 90 yaşındayken dostlar m eclisi m İzi terkettln gittin. Şim di beni kim te­ selli edecek?...

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Plânın hemen her kısmının bahçe ile teması ve bilhassa salonun kuzey güney ha- valandırılması önemle göz önüne alınmış, ev sahiplerinin yazlık olarak daha ziyade

a) Giriş, rüzgârlık, vestiyer. Evin mahremiyetini temin edecek, gelen misafir elbisesini asabilecek rüzgârdan içerisini muha- faza edecek, kapıdan bir yabancı ile görüşmek

ma bayrakları vardır; o geceki oyunu bildi­ ren ağırbaşlı iki, ya da üç afiş asılıdır. Fakat daha güneş batarken ikinci balkon doluvermiş- tir. Birinci

Güzel sesli sanat­ kârı bu derecede dinliyebilecegimıiz gibi, gelecek yıl için hazırlanmakta olan Karmen’de de dinliyebileceği- miz haberi bütün sanat

Latin kaligrafisinde usta, hat sanatında ayrı bir yeri olan bir uzman, matbaayı ve fotoğrafı, değişik baskı yöntemlerini bilen, yazı ve imza konularında

Sa¤da tümörün bulundu¤u k›rm›z› bölge ›fl›nlama dozunun %90’n›n› kapsarken, solda fotonlarla ›fl›nlamada ayn› doz.. çok daha büyük bir bölgeye

Orta Asya’dan Küçük Asya’ya uzanan bu medeniyet, Anıtsal yapılarda mimarî düzen olarak; taşta ve ağaçta motif olarak, çeşitli medeniyetlerin beşiği

Şişirilmiş karakter tipler, durmadan bir takım fıkralar, içiçe uzun uzun öyküler anlatmak Kemal Tahir’in romanlarında sık sık rastlanan bir