Opera Sanatkârlarımızdan
Me n ü d e Ç a ğ l a j a n
K onuşan: P e r i h a n E V R E N S E V
J^onservatııvarın kapısından ¡belirli saatte içeri girip ide Mesuıde çağlayanla (karşıla şınca eski ve samimi bir dost yüzü görmüş gibi oldum. ¡Sarı dalgalı saçlı, mavi gözlü ve mü tenasip vücutlü sanatkârla içeri giriyoruz.
Bir kaç yıl evvel şimdi konservatuvar olan bu bina, Musiki Muallim M ektebi adını ta şırken Bayan Mesude, musiki sevgisini tatmin etmek ve bu sahada bilgiler edinmek isteyen küçük bir kızdı. Aile muhitinde musiki ile uğraşanlar olduğu için ondaki musiki sevgisi köklüdür. Simdi asistan ve müdür muavini olarak dolaştığı bu koridorlarda o zamanlar bir öğrenci olarak dolaşıyordu. 0 günlerden lıahsedeıken uzak bir rüyayı hatırlamak ister gibi «D ördüncü sınıfta iken, Konservatuvar açıldı. Öğretmen okulundan mezun olunca bir orta okulun müzik öğretmenliğini alarak kon- servatuvarın da şan şubesine devanı ettim» diyor.
1942 yılında Mesude Çağlayan Konserva- tuvardan ¡da mezun olmuştur. Bundan sonra meslek hayatının ilk basamaklarında yüksel mek fırsatını elde ediyor. Bu sıralarda Mada me Butterfly’ m ikinci perdesinin hazırlıkları tamamlanmıştır. .Milli Şefimizin takdirleri ile karşılaşan sanatkârlar Pucoini’ nin bu güzel operasını bütün olarak halka temsil etmeğe karar veriyorlar.
Genç sanatkârın bu roldeki ¡başarısı o ka dar büyüktür ki, Japonya'da ayni rolü yapan Nujura, kendisine bir minyatür Madame But- terfly yollamıştır.
İlk sahneye çıkışını Bayan Mesude «(Bir rüya idi» diye vasıflandırıyor.
«Meslek hayatınızın en tesirli hadisesi» sorusu ona bu geçmiş günleri yeniden hatır latıyor. Bayan Mesude her zaman heyecanlı dır. Memleketimizde yeni bir sanat şekli olan operanın halk tarafından güzel ¡karşılanışı has sas sanatkârı çok heyecanlandırmıştır. Hele ilk temsilden sonra M illi Eğitim Bakanımızın bizzat gelip kendisini tebrik etmesi unutamı-
yacağı hatıraları arasındadır. Mesude Çağlayan ’ ’Madame Butterfly” rolünde Halkın anlayışlı takdiri Bayan Çağlayanı her zaman mesut et
meğe yetecek bir sebeptir, çünkü kendisi daima onları düşünerek, sa natının inceliklerini onlara hissetirebilecelk gibi rollerini temsil eder.
Bayan Çağlayan geçen yaz İzmirdeki ¡Madame Butterfly temsil leri ile onaltıncı oyununu tamamlamış oluyor. Bundan sonra sıra ile Satılmış Nişanlı da «Maşenka», Figaronutı Düğününde «Kontes», ve
La Bohemde «M im i» rollerini al mıştır.
Genç sanatkâr, Puccini’yi ken disine çok yakın hissetmekte ve onun eserlerinde (ki rollerim büyük i>ir zevkle temsil etmektedir.
Bu mevsim opera holümü bize Verdinin Maskeli Balo operasını temsil edeceiktir. Güzel sesli sanat kârı bu derecede dinliyebilecegimıiz gibi, gelecek yıl için hazırlanmakta olan Karmen’de de dinliyebileceği- miz haberi bütün sanat sevenlerin hoşuna gidecektir zannediyorum.
(Bayan Mesude, yabancı sanat kârları yerlerinde görerek, tecrübe lerinden istifade etmenin çok fay dalı olacağı, her şeyde olduğu gibi çalışma ve öğrenmede de görgünün lâzım olduğunu söyledi. Artık sulha kavuşmuş sayılan dünyada, memle ketler arasında sanat gösterileri yapmanın sanatkârların geziye çık malarının zamanı gelmiştir. Böyle bir teşebbüs, her cihetten heıflces için faydalı olacaktır.
Sanat bahislerini bir tarafa b ı rakarak, birazda kendi özel haya tından bahsetmesini rica ediyorum. Müşfik bir annesi, iki ablası Çağlayan ailesinin fertleridir. Yal nız ablalar evli ve anne de sıhhati bakımından Ankara’ da oturmadığı için Bayan Meşude burada yanlız- dır. Onun buradaki yuvası okuldur. Orta okulda öğretmenlik yaptığı saatlerin dışında kendisini arıyan- lar, çalışkan anlarla dolu bir ko vana benzeyen, konservatuvarda b u labilirler. Okul muhitinin samimi çerçevesi içinde kâfi miktarda eğ lenen sanatkâr fazla kalabalıktan da hoşlanmamaktadır. Boş zaman larında radyonun alaturka program larını dinler, kitap okur, yürüyüş vapar ve eğer yaz mevsiminde sa hilde bulunuyorsa balık gibi yüzer. Vakit bulacak olursa balk türküle ri de söyler.
Bayan Mesude sinamayı da sever. Bilhassa Charles Boyer ve Ingrid Bergman’ ın filimlerini ka çırmadığını ilâve etti. Bunun üze rine müzikli filimler hakikındalkı fikrini sordum. «Bu filimler yaban cı san’ atkârların (tecrübelerini belir ten yegâne vasıtadır. Ancak opera sahneleri olan filimler pez az gel mekte ve artislerin seslerine tesir eden bir mikrofonun mevcudiyeti de onlar hakkında katı bir karar ver meğe mani oluyor» dedi. Deanna Durbin’ in sesinin daha geliştiğini, fakat trajedi filimlerini çevirmeme sinin daha iyi olacağını da ilâve etti.
Kısa bir zamanda bu tatlı konuşmalarla tesis ettiğimiz dost luktan son derece memnun kal dun. Değerli sanatkârı daha fazla işgal etmemek için müsaade istedim. Bu dost ve samimî eli sıkarken, Türk milletinin san’ at kıymetlerinin böy le bin bir güçlük içinde yetişerek, geleceğe güler yüzle bakmaları ve venileri veriştirmek yolunda büyük bir istekle çalışmaları kalbimi gü venle doldurdu.
Yarınm Türk sahnesi bugü nün değerli sanatkârlarını hıiç bir zaman unutmryaca'ktır: çünkü hep buradan atılan adım üzerinde yük seldiklerini takdir edeceklerdir.
Üstte: Bayan Çağlayan M a dam e Bııtterjly minyatürü ile başbaşa; Ortada: Mesude Çağlayan röportajcımız P. Evrensevle görüşüyor; Altta Mesude Çağlayan Çalışma
odasında
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi