Islâroî tasavvuf tarihinde mühim bir mevki işgal eden E b u İ s h a k i b r a h i m b. Ş e h r i y a r e l - K â z e r û n î muhte lif cebhelerden tetkike şayan bir şahsiyettir. Her şeyden evvel Kâzerûniyye tarikatinin mü-essisi olması itibariyle iştihar eden bu zat 352 H. — 963 M. de Şiraz tevabiinden Kâze-rûnda doğmuş ve 426 H. — 1034 M. de öl müştür (1). İslâm dünyasmda vücûda getiri len ilk menakıb kitablarından biri olan Fir-devs el-mürfidiyye fi esrar el-samedâniyye onun bir çok hususiyetlerle dolu olan hayatı hrickmda şayanı dikkat malûmat ihtiva et mektedir (2).
E b û î s h a k K â z e r û n î tranda is-lâmiyetin neşri hususunda büyük bir gayret sarfctndş ve hattâ bu gayesinin tahakkuku için ordu kelimcsile tavsif edilebilecek bir teşkilât vücude getirmiştir (3).
[1] Siramame, telif-i Ebul Abbas Ahmed, 1350 Tahran, s. 106 ve diğer menabi.
[2Î Mshmud b. Osman tarafından yazılıp pek yakmda Fıitz Meier tarafından neşredilen (Bibi. /«loTivico, XIV., 1941 İst. 511 sahife) ve Stretname-i seyh-i miirjW Ebu ishaq namiyle dahi maruf olan bu menSkıb kitabı Kâzerü-ntnin deri farsis! olmayan makalâtmı da muh tevidir. Türkçeye Şevqi tarafmdan terceme o-lunmuşdur fbfc. Abu Ithaq Kazerunî und die hhaqt'Denolache in AnatoUen von Köprülü-zade M. Fuad, Der hUm, XIX, 1/2, 1930 s. Nur-1 Osmaniye Kütüphanesinde Tarih kitah-lan meyanmda ismine tesadüf ederek maale sef kay4)oldugunu öğrendiğimiz 8 inci hicri nsra aid Türkçe Menakxb-ı Ebu I. Kâzerunî bunun diğer bir terccmesi mi yahud başka bir telif miydi?
[31 Gazvelerde bulunan ve gazi unvanı ile anılan müridlerln bayrak ve askerî muzikaları bile mevcut idi. Bibi. İsi. XIV, s 200 de Kâ-zerûn halkınm her sene şeyhin alem ve tabiini plarak gazaya gittiği mukayyeddir:
Bütün menbâlar onun gazalar tertip et mesi dolayısile Ş e y h - i G a z î unvanı al-dığmdan ve yirmi dört bin yahudi ve gebri müslüman yaptığmdan büyük bir sitayiş ile bahsederler (4).
Fakat kendisinin istâmî vakıf müasscsatı-nın inkişafında oynadığı rol bilhassa naran itibara alınmağa değer bir keyfiyettir. Şöyle ki Şeyh-i Gazî insanlar arasında hayat şartla rı bakımından mevcut olan farkları mümkün mertebe kaldırmak arzusunu izhar etmiş, zen gin ve fakirler arasında nisbî bir müsavatın teessüsü için çalışmıştır. Ona göre bir çok kimseler hayatlarını idameden âciz ve fakr-ü zaruret içinde bulunurken zenginlerin ve di ğer hâl ve vakti yerinde olan zevatın, sofilerin servetlerini saklamalarında hiç bir mâna yok tur; ayrıca zekât meselesinde hiç tekâsül gös termemek icap ettiği gibi Allahm daimi rez-zak olduğu düşünülerek muhtaçların doyurul ması hususunda fedakârlıktan çekinilmcmesi elzemdir.
Firdeı>s-€l Tnürfidiyye nın yirmi üçüncü babı onun tertib ettiği gazalardan bahsetmek tedir. Burada verilen malûmata göre ilk defa gazaya çıkan Ebu Abdullah Muhammeddir:
( 197 B.) [4] Meselâ F. AtUr, Todkhirat-nl-Au^Iiya, ed. Nicholson, 11, 296 ve Der Ulam, XIX, «. 21; Şirazname, S. 106 :
424 ADNAN ERZI Ebû İshak Kâzerûnî bizzat bu bususta
bir örnek olmak üzere altmış beş T t b a t ve h â n i k a h te'sis etmiş vc bunlarda sofralar kurdurmuştur (5).
Bu fikirlerin islâm dünyasmda Kâzerii-niyye tarikalinin sür'atle yayılmasmda ve en ehemmiyetli vakıf müessesatından biri olan imaretlerin teşekkülünde ne kadar büyük bir rol oynamış olduğu kolayca tahmin olunabi lir. Filhakika hemen hemen her islâm memle ketinde hattâ Hint'de vc Çin'de bile Kâzerûnî dervişleri bulunmuştur (6).
Pek tabiî olarak bu dervişler Anadoluya da gelerek Kâzerûnniyyc tarikatini neşretmiş-lerdir. Bazı hükümdarlar da bunlar için hâ-nikah vc zaviyeler tc'«8 etmişlerdir.
Bu meyanda bütün Osmanlı müverrihle ri Yıldırım Bayezid'in «£6M hhak alemdarla-nna mahsus bir zâviye-i o2î» te'sis ettiğinden bahsetmektedirler (7). Bu zaviyenin hâlen Bursada Demîrtaş istasyonuna giden yolun cenubunda harap bir halde bulunan bina ol duğu anlaşılmaktadır.
Aşağıya suretini dcrceltiğim kitabe her türlü şüpheyi bertaıaf edecek mahiyettedir: j J ^ f t V U ^ I j l U U l ^ ) l ' J ı *
[5] Firdevs el-murfiiiyye'den :
j c^s> -Sj u^->* y^^^)}
(s. 204); ^mtname'de 64 hanikahdan bahsolun-maktadır :
î > - 0 > > •^yj V T U I \ J . U V
(s. 106)
161 Ishaqi dervişlerinin yayıhjları ve Uzak Şark Uc temasları hakkmda F. Köprülünün yu karıda zikrolunan makalesinde : (a. 20 - 21) izahat vardır. Orada Şeyh-i Gazinin hayatı hakkında mufassal bjr bibliyografya mevcud-lur. P. Wittekin makaleye Zusafî mda (Der Ulam, XIX s. 25-26) ve W. Caskei'in notunda (Zu Der I»lom XIX s. 12-26; s. 284-285) da ishaqiyye Kâzeruniyye JıaJdunda mfcJûmat vardır. Erzurumda ona izafe olunan mezar hak kmda bk. A. Şerif Beygu, Erzurum, 1936 İst. s. 138 - 140; Kâzerundaki asıl meıar için de bk. P. Schwarz, Iran im Mittclalter mch d. arabi-»ehen Geographtn, 1929 Leipıig s. 152 n. 3:
173 Bu husustaki kayıdlar Drr Jslom, XIX s. 18 ilh. da zikredilmiştir.
J i V l ^ j l » - ^ j ^ \ ( 8 ) . M t ^ ^ V . j k ^ <İ^^JQ{A
işte burada mevzuubahs ettiğimiz vakfı-ye, kitabede Yıldırım Bayezid tarafından vak-fedildiği ve Sahan Fatih Mehmed'in emri ü-zerine Şeyhî Gazinin ashabından İbn iftihar Muin el-Mürşid el-Karşî'nin »â'yî ile tecdit o-lunduğu yazılan bu zaviyeye ait bulunmakta, dır. Üslûp itibarile oldukça bozuk olduğu an laşılan bu vakfiye Ş e h i r v e I n k i l â p v e s i k a l a r ı M ü z e v e K ü t ü p h a n c -sinde merhum Muallim Cevdet Beyin vesaiki meyanmda olup 310 X 25,8 cm. eb'admda-dır. Oldukça güzel »ülüse yakın bir yazı ile yazılmış altmış satırdan mürekkeptir (9). Y a -zı, kâğıdda 251,5 X 20 cm. eb'adında yer iş. gal etmektedir-' Sekiz yüz iki ramazanının evasitmda tertip olunmuştur.
Besmelenin altında Muhammed b. Ham-b. Muhammed yani Molla Fenarî'nin nk'a ile tasdiki mevcuttur. E n altta da esas vakfa yapılan ilaveyi bildiren yedi satırlık bir yazı vardır. Vakfiyenin sureti aynen şöyledir:
[81 Memduh Turgut, Bwr«a ve İznik Tc-rlHl, 1939 Bursa, s. 165, Buradaki suret B. Ha lim Baki Kunter'ln elindeki fotoğraf ile karşı laştırılarak düzeltilmiştir.
(91 Vakfiyenin kâğıdının harab olmamış bir vaziyette bulunması ve umumî durumu bir kopya olduğunu îma edecek mahiyettedir. Bu nunla beraber - tahrif edilmiş olsa bile - vakf şeraiti bizi alâkadar etmemektedir. Vakfiyenin asıl kıymeti, Urihî bir vâkıayı teyid etmesi dolayisiyledir.
- \
J U » c^' ^ b A İ V ^ ^ . <_-i^ i - ^ i ; <A-><İ* - A
jiijı Jr'^k
- r * * ^ ' <s^ ^ \sJ^3Jİ ^^.jSI _ \ f
j v i t l ' J f c Via^^K» İ O J İ ^ _ t . j ı J \ s-j«.U\ j \ c > l . _ rt426
ADNAN ERZI^.A* J»-l-j < ^
j j û ı s ^ j i ı ^lu^M j / y ^ İ İ I J L T ^ I _ n c*^' t-*-* - '"^ J i V <.UVb / b . î / ^ * j j j i ' j ( . j ^ yvilli / l - ^ j i ^ U 4 l j l ^ j j ol^-l). _ o r
- O l;j\5S> J^j <â)>
Vr. /yö* ^yi ^"5^^ •^"** \-^/^ •-'-^
^ 0 - 1 jj-^ ; ^ ^^ j , ^ U j
tir* JTİ^ ü^c> ^^ «>. 4
-fîof tarafta Molla Fenarînin tasdiki:
Besmele, hamdele, ve salveleden ve bazı mütalealardan sonra ejofc kısmın mealen ter-cemisi:
Murad Hân oğlu Bayezid Hân'ın [zama nın güzelliği onun likasilc artsm ve hal kın emniyeti ve hal û şanı onun bekasile dü zen bulsun ve hayratmın perdeleri âlimler ü-zerine yayılsın ve lûtf û ihsanmm bayrakları âlemler üzerine açıism.] gafletinin uykusun
dan uyanmış olan reyi, dünyadan - Allahın inayeti müsait olursa - kendisini koruyacak ve sefer tozunu giderecek bir azık tedarik etmek ve bu maksatla himmetini, muhtaç olanlar için hayrat ve hasenata sarfetmek istedi. Bu nun üzerine, riya ve sün'adan halî bir niyet le Bursada Kal'a altı [yahut Tahta Kal'a] de nilen yerin arkasmda, tarik-i.âmm önünde bir zâviye-i şerife kurdu. Bunu Şeyh Ebû tshak Kâzerûnî ashabma, âdet olduğu veçhile, ge lenlerin, misafirlerin, mukimlerin ilh. müm kün olduğu derecede izaz ve ikramlart, hid-metlerinin ifası içün vakfetti. Yine onun me-salihi içün [«sİ^nahiyesi tevabiinden ve cenu bu Toğan karyesinden gelen ye Ishak köyünü evvelâ Katerludan [ ^ J J ] sonra [ 1 -vi'n-den ayırarak Bursa şehrine gi-vi'n-den ve şark nu dudunda nihayet bulan tarik i âm ile, şarkı büyük yoldan ayrılıb Yalak Çayın ortadan fasleden ve Anahora giden yolu kesen ve ge niş vadide nihayet bulan küçük yol ile, şima li Temurtaş Geçüdü namîle ma'ruf köprüye kadar uzayan Büyük su ile ve garbı bu köprü den başlayıp kendisiyle [ ^ ] Kaman kar yesini ayırarak tepe üzerindeki [ 1 Ka
man mezarlığına varan ve Toğan karyesîle arasındaki tepeyi faslederek ccnubda nihayet bulan hudud ile tahdid olunan Pulad köyü vakfetti.
Ayrıca hududu meşhur ve vücûdu ma lûm olub Bursa medinesi sahilinde ve Kemlâ-yük [Gemlük!] karyesine yakın olan Tuzla karyesinin memlehasîle beraber nısfı şayi'ini [diğer nısfının, tevabii ile Büyük Zâviyeye vakfolunduğu gibi] bütün tevabiiyle vakfetti.
Bu akarala tebaan • mevkufat usulünün îttihfazt ve vech-i meşru' üzere idaresinden 28
428
ADNAN mi
sonra nwDtfii Ebû tshı^iyye Mviyesine
•«rfolunmak üsere bir çok hayvan, bu
me-yanda Vakf-ı Kebirinkiler ii« beraber otlayan
1000 koyun, 30 baf diji »anda, 100 bay inek
vakfetti.
Sonra, bu siviyenin )eyblî|ine tayın
o-lunan mütedeyyin, 2bid, naaih, tarikat usulü
ne vâkıf, tarikat ehlinin mesalihini idareye,
sabt-u rabta kabiliyetli, onlarla düşer kalkar
ejfak'i cemile ve a1>)âk-ı hamide sahibi
kimes-ne için on dirhem, imamete lâyık ve bej
vakit namac kıldıran, vasifesini bilen imam
için iki dirhem, vakitleri bilen ve sâviyede beş
vakit ezan ı^uyan möenin için bir'dirhem,
ferraş için bîr dirhem, bevvab için bir dirhem
ve aşçı için 1>ir dirhem tayin etti. Bunun hepsi
o şehirddcî rayiç dirhemler uıerindendir. Ge
ri kalanm, bu yastlı nisama riayet mümkün
ıldukça söylendiği şekilde sarfolunmasını,
{ Allah saklasın] eğer mümkün olmaz ise ev
velâ bu taifenin fukaıa ve mesakinîne sonra
diğer fukara ve mesakine sarfolunmasını ka
rarlaştırdı. Tevliyetin Vakf-ı Kebirde olduğu
gibi olmasını şart kıldı. Bu vakf şer*!,
mü-ebbed ve şartlarına riayet olunur, kuyudu
Uğyir olunmas, satıimas, hediye olunmas, re
hine verilmez, bir seneden fasla kiralanmas
bir vakf oldu.
Bunu işittikten sonra bütün bunları bir
kimse değiştirirse, hasıl olacak günah onu
de^ştirenlerin ütertnedii. Allah semi' ve
alimdir. Allah-t Taâlâ mal ve evlâdın nafi
olmadığı, her nefsin hayrından yaptığı şeyi
hasır bulduğu, yaptığı fenalıkla ken
di araamda usun mesafe olmasını istediği,
Allahın sisleri korkuttuğu, kuilarma ra'uf
olduğu günde her şeyin oesa ve mükâfatını
verir.
Sonra hâkimi muvakkı' bu vakfiyenin sıhhatma kimse arasındaki müşacere-i şer*iyyç kıldığı kimse arasındaki müşacere-i şerMyyc
ve da'vadan sonra hükmetti. B'inunla vakfm lüzumu roütlefikun aleyh oldu.
biUün bunlar 802 sene-i hicriyyç rama-zan-ı mübardiinin evasıtında vaki' oldu.
Vâkıf, meıkûr senenin şevvalinde bu ey. kafa Koca Dağ sahilindeki ^-tT^y, yi Filik. lin, Şîlî, »JO' tevabiîlc ve bütün hududu, mürafıkı, bahçeleri, ağaçlan, nehirleri, otlakları ve meskenleri ile, aslî vak fa mülhak olarak ayni şartlar dairesinde vak fetti. Şahitler de aşağıda yazılı şahitler, dir.
Molla Fenan nin tasdikinin tercemesı: Ben, sözü geçen beldede şu giinde hâkim bulunan Muhammed b. Hamza b. Muhammed-im. Bu şer'î yazıda olanların hepsi sahihtir ve riayet edilecek hüküm bunda gösterilmiştir. Benim şahitlerim vâkıfın ikrarına şehadet
e-den, altda yazılı bulunanlardır. Hükmüm lüzumunu müeyyittir. Cenab ı Hak, ona nusrat buyursun ve her gününü dününden ha yırlı kılsın!...
thtar: Bu yazının maksadı tariki bir ve sikayı miidekkikleTİn istifadesine arzetmekten ibaret olduğu için fahıs ve mevki isimleri hak
kında izahat vermekten sarf-ı nazar ettim. Vakfiyenin tercemesindeki kıymetli yardımın dan dolayı muhUrem hocam Necati Lugala, ayrıca fotoğrafın çekilmesine müsaade buyu
n . /2 ' î I f /6 I » i ) v « ».( V i f ' 10