• Sonuç bulunamadı

Başlık: Müteferrika ve Osmanlı MatbaasıYazar(lar):YILDIZ, AytaçCilt: 2 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Iltaras_0000000005 Yayın Tarihi: 2004 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Müteferrika ve Osmanlı MatbaasıYazar(lar):YILDIZ, AytaçCilt: 2 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Iltaras_0000000005 Yayın Tarihi: 2004 PDF"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

119

Müteferrika

ve Osmanlı Matbaası

Aytaç Yıldız

18. Yüzyılda İstanbul'da Kitabiyat Franz Babinger

Osmanlı Matbaasının Kuruluşu ve Başlangıcı

İbrahim Müteferrika

Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2004,114. s.

Çev. Nedret Kuran-Burçoğlu. Avrupa'nın geçirmiş olduğu büyük toplumsal ve siyasal dönüşümün so-nuçlarım anlatmak için kullanılan

mo-demitenm altında yatan temel unsurlar-dan birisi bilginin yayılımı olgusudur. Bu olgu insanlara, hem kendileri hem de yaşadıkları toplum ve dünya hak-• kında geniş tasavvur geliştirebilme,

ye-ni düşünce yönelimleriye-ni keşfetme ve varolan her şeyi sorgulama imkanı ver-miştir. Sözü edilen süreçte bir teknik olarak matbaa tek başına önemli bir iş-levi yerine getirmiştir. Matbaanın icadı

ve kullanımının yaygınlaşması ile bir-likte kitap basımı hızla yükselişe geç-miş, böylelikle bilgiye ulaşım koşulları değişmiştir. Bugün Avrupa tarihi üzeri-ne yapılan öüzeri-nemli çalışmaların tümü, kitap basımındaki devasa büyümenin, modernite sürecinin önde gelen etmeni olduğu konusunda hem fikirdir.

Türk modernleşmesi şeklinde for-müle edilen süreç üzerine yapılan ince-leme ve araştırmalar, modernitenin bi-ricikliği düşüncesinin sonucu olarak, bilginin yayılımı konusuna eğilmek ve bunun Türkiye'deki tarihine bakmak durumunda kalmıştır. Doğal olarak va-rılan nokta matbaanın, kitap basımının ve dolayısıyla bilginin yaygınlaşması ve ona erişim olanakları üstüne çalış-mak olmuştur. Bu çalışmalardan birisi de ünlü şarkiyatçı ve Osmanlı tarihçisi Franz Babinger'e (1891-1967) aittir. 1919'da ilk baskısı yapılmış olmasına rağmen, "18. yy'da İstanbul'da

(2)

yat" adlı bu önemli eser henüz Türk-çe'ye kazandırıldı.

Münih Üniversitesi'ndeki Yakındo-ğu Tarih ve Kültürü ve Türkoloji Ensti-tüsü'nün de kurucusu olan Babinger, Türkiye'de daha çok Fatih dönemi üze-rine yazdığı çalışması ile tanınmaktadır. O'nun, burada ele alınan çalışması ise uzun süre sadece uzmanların erişebildi-ği bir tarihi belge olarak kalmıştı. Esere ulaşarak Türkçe'ye çeviren Nedret Ku-ran, 80'li yıllarda bir aile sohbetinde matbaacı bir aileden geldiğini öğrendiği Turgut Kut'un önerisi ve hatırlatması ile metni ele aldığını ancak çeviriyi 2000-2001 yıllarında konuk öğretim üyesi olarak geçirdiği Harvard Üniversi-tesinde tamamlayabildiğini belirtmek-tedir. Çalışmanın içeriğine geçmeden son olarak, Nedret Kuran'ın da ifade et-tiği gibi, bugünün bakış açısıyla Babin-ger'i okumak, Türk dünyasının onun gi-bi Batılı gi-bir gi-bilim adamı tarafından nasıl algılanıp tanıtıldığını anlamak açısın-dan önem taşımaktadır.

Müteferrika ve Osmanlı Matbaası iki bölümden oluşmaktadır. İlki Babin-ger'in 18. Yüzyılda İstanbul'da Kitabiyat adlı makalesi, öteki de Osmanlı

Matba-asının Kuruluşu ve Başlangıcı adını taşı-yan ve İbrahim Müteferrika'ya ait olan belgedir. Ayrıca kitabın sonuna birkaç bilgilendirici ek ilave edilmiştir.

Birinci bölümde Franz Babinger, Os-manlı'da matbaa tarihine ilişkin son derece önemli bilgiler vermektedir. 1919'da, konu üzerine hala derinlemesi-ne tek bir eser bile yazılmamıştır diyen Babinger, kendi çalışmasının önemini "...ilk defa, Türk kitap matbaacılığı ta-rihi içinde yayımlanmış bilgilere daya-nılarak, 18. yüzyıl İstanbul kitabiyatının bir özeti yapılmaya çalışılmıştır" (s. 6) sözleriyle dile getirmektedir.

Babinger'e göre Müteferrika devrine gelmeden çok önce, Osmanlı'da kitap basımı başlamıştı. 1503 yılında David Nahmias İstanbul'daki matbaasında

Dört Emir adlı bir eser basabilmiş; yine 1627'de patrik Lukaris, alet ve malze-melerini İngiltere'dan getirttiği bir mat-baa kurmuş ve ayrıca Akbar Tıbir adlı bir Ermeni 1567 yılında Venedik'ten ge-tirdiği hurufatı kullanarak Basit Ermeni

Alfabesi adlı kitabı yayımlamıştır. Bu noktada yazar, önemli bir soruyu açma-ya girişmekte ve matbaanın tam anla-mıyla kabul edilmesi sürecinde yaşanan

gecikmenin nedenleri üstünde durmak-tadır. Özellikle devletin esnaf tabakasını oluşturan loncaların, ekmeklerinden ol-ma korkusuyla, ol-matbaanın kendi ülke-lerine gelmesini önlemek için ellerinden geleni yaptıklarını Babinger, Evliya Çe-lebiye dayanarak aktarmaktadır. Bura-da aktarılan bir diğer tarihi kaynak Bura-da ünlü İtalyan şarkiyatçı G. Donado'ya

(3)

Yıldız • Müteferrika ve Osmanlı Matbaası • 121

aittir. Türk edebiyatı üstüne 1688'de ka-leme aldığı çalışmasında Donado, mat-baanın geç kabullenilmesi ile ilgili ola-rak şunları söyler: "Türk yazıcıları, bir daha yazı yazamama ve bu durumda geçimlerini meslekleri ile sağlayamama tehdidi ile karşılaştıkları için, ayrıca açıkça söylenmese de bir başka neden-den, Bir Hıristiyan icadı olması ve Türk-lerin matbaa makinesi ile basılmış kitap-ların bir küfür olmakitap-larına inanmaları nedeniyle..."(s. 9). Vurgulanan bir diğer nitelik, matbaanın Osmanlı'ya getiril-mesi için Avrupa'lıların yoğun ve özel çabaları olduğudur; Babinger, metninin ilk sayfalarında bu noktayla ilgili bir kaynak ve bilgi demeti sunmaktadır. Sonuç olarak yazarın da ifade ettiği gibi, Osmanlı'da Gutenberg'in icadına karşı çıkarılan engel, 18. yy'ın ikinci çeyreğin-de tamamen ortadan kalkmıştır; bunu başaran isim İbrahim Müteferrika'dır.

Padişahın şahsi hizmetinde olan, anla-mına gelen "müteferrika" sözcüğünden hareketle Babinger önce ayrıntılı olarak matbaanın kurucusunun hayatını, onun azimli ve deneyimli yardımcılarını ve 1728 yılında matbaanın resmi olarak na-sıl kurulup, faaliyete başladığını, konu-suna hakim bir tarihçi titizliği ve üslu-buyla sıralamaktadır. Ardından bu ilk matbaada basılan eserler aktarılmakta ve her eser deyim yerindeyse kılı kırk yararcasına kendi tarihsel macerası

için-de okuyucunun ilgisine sunulmaktadır. Gerçekten de Babinger'in, önsözde be-lirttiği amacını en iyi serimlediği, engin bilgisini, yoğun arşiv taramasını ve ge-rek birincil gege-rekse tali kaynakları tam bir akademik disiplin içinde kullandığı kısım burasıdır denebilir. Açık olarak söylemek gerekirse, yazarın çalışması-nın asıl başarısı ve özgünlüğü de bura-da yatmaktadır: Batı teknolojisinin bir ürünü olan matbaa (dolayısıyla bilginin yayılması olgusu), biraz gecikmeyle de olsa Osmanlı'da da işlev görmeye başla-mıştır ve açıktır ki ortada, bir teknik üzerinden farklı iki kültüre sirayet eden gerçeklik ve bu gerçekliğin tarihselliğini kazandıran bir tür etkileşim söz konu-sudur. Dolayısıyla Osmanlı'da matba-ayı/kitap basımını incelemek, yorumla-mak ve tartışyorumla-mak iddiası ile yola çıkan herhangi bir çalışma, sözünü ettiğimiz etkileşimi göz önünde tuttuğu ölçüde kalıcı ve etkileyici olabilecek demektir. Babinger'in başardığı da budur. Çünkü bütün metin boyunca, sözü edilen etki-leşim dinamiği elden geldiğince (çalış-manın 1919 gibi erken bir tarihte kaleme alındığı unutulmamalı) dikkate alınarak bir analiz yapılmış ve özellikle zengin gönderme ve dipnotlarla bu durum da-ha da pekiştirilmiştir.

Bu kısa ama yoğun çalışmanın içeri-ği ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka önemli nokta, aslında

(4)

Türki-ye'de de matbaa tarihi söz konusu ol-duğunda tartışmaların odağını oluştu-ran, matbaanın istikrarlı bir varlık gös-teremeden iki kez ciddi duraklama ya-şamış olmasıdır. İlkinde 1730 tarihli Patrona Halil Ayaklanmasından dolayı matbaaya ara verilmiş ve 1732 yılında yeniden faaliyete geçmiştir. İkincisinde ise Müteferrika'nın öldüğü yıl olan 1746'dan itibaren tedrici olarak matbaa silinmiş ve ancak 1784 yılında devrin padişahı I. Abdülhamit tarafından yeni-den faaliyete geçmesine izin verilmiş; ondan sonra kitap basımı sürekli arta-rak devam etmiş ve 19. yy'm ortalarıyla birlikte kitabın yanına yeni bir ürün olarak gazete de eklenmiştir. Babinger, konuyla ilgili farklı görüşleri sıraladık-tan sonra (s. 30-31) kendi yorumunu ak-tarır: ".. .en yaygın olan görüş, ekmekle-rinden olan mutsuz kopyacıların (hat-tatlar kastedilmektedir, A. Y. ) ayakla-nıp matbaayı basmış ve aletleri tahrip etmiş olduğu ve matbaanın erken sonu-nu hazırlamış olduğu doğrultudadır. En isabetli olan görüşün bu olduğu an-laşılmaktadır" (s. 32). Bir başka yerde de Babinger "...kitap kopya edenlerin, İbrahim yüzünden işlerinin kötüye git-mesi bahanesi ile devletten matbaanın kapatılmasını ricasında bulunduklarına ve bunun üzerine matbaanın faaliyeti için verilen iznin geri çekildiğine dair ortalığa bir rivayet yayılmıştır" (s. 31) dese de, bu rivayeti muhtemel

yorum-ların en sağlıklısı olarak kabul etmiş gö-rünmektedir.

Türkiye'de konuya değinen en etki-li çalışma Niyazi Berkes'e aittir.

Türki-ye'de Çağdaşlaşma adlı çalışmasında Ber-kes, matbaanın kuruluşunda basılması yasaklanan dini eserlerin çoğaltılması-nın hattatlara geçimlerini sağlayabile-cek geniş bir iş alanı bırakmış olduğunu belirtmektedir (s. 59-60). Berkes, hattat-ların hoşnutsuzluğuna yol açan gerçek nedenin ise, matbaacılığın başlaması ile yeni bir beratlı mesleğe müsaade edil-miş olmasından kaynaklanabileceğini söylemektedir. Bu sisteme göre matbaa açma izni yalnızca İbrahim ve Said efendilere verilmiş ve II. Mahmud dev-rine kadar devletçe verilen bir tekel ola-rak kalmıştır ve ancak gazeteciliğin baş-lamasından sonra özel bir girişim işi olabilmiştir. Dolayısıyla Babinger'in "geçim sıkıntısını öne süren hattat-lardan hareketle yaptığı değerlendir-meye ihtiyatla yaklaşmak gerekmekte-dir.

Kitabın ikinci bölümü, Hollandalı ta-rihçi Machiel Kiel'in bulup çevirdiği, ül-kesindeki devlet arşivinde korunan na-dide bir eseri içermektedir. Bu eser

Os-manlı Matbaasının Kuruluşu ve Başlangıcı

adlı bir el yazmasıdır, ancak asıl önemli-si 1733 yılına ait bu tarihi veönemli-sikanın biz-zat İbrahim Müteferrika'ya ait olma ihti-malidir. Doğrusunu belirtmek gerekirse,

(5)

Yıldız • Müteferrika ve Osmanlı Matbaası • 123

Müteferrika imzası taşımadığı için, bel-genin sahipliği biraz muğlak kalmış gö-rünmekle birlikte Kiel, konunun uzman-larından birisi olarak belgeyi uzun uza-dıya farklı yöntem ve karşılaştırmalarla dikkatle incelediğini belirtmekte ve niha-yet "...yazarı kendi ismini açıkça zikret-memiştir, ancak eğer insan satır aralanm okumak isterse, metinde konuşan kişinin İbrahim'in kendisi olduğunu hissede-cektir; çünkü yazar matbaa hakkında çok şey bilmektedir" (s. 67) demektedir. Bu vesileyle 11 sayfalık belgeye bir de önsöz yazan Kiel, matbaa ile ilgili bu orijinal belgenin neden Hollanda'da bulunduğu sorusuna cevaplar aramakta, buna temel gerekçe olarak da Avrupa'da (özellikle Hollanda'da) kitap basımına ilişkin 18. yy'da varolan canlı ilgiyi göstermekte-dir. Bir diğer gerekçe ise Osmanlı İmpa-ratorluğu'nun, Hollanda ile resmi ilişki-ler başlatan ilk büyük ülke olması biçi-minde dile getirilmektedir.

El yazması belgede, Osmanlı'da matbaaya geçiş süreci ve bu sürecin baş-langıç itibariyle nasıl devam ettiği belir-tilmektedir. Bundan sonra da burada basılan ilk 12 eser, sırasıyla ve ayrıntılı olarak tanıtılmaktadır.

Yeri gelmişken, Prof. Dr. Kiel'in bu belge için yazdığı önsözdeki bir noktaya da değinmek gerekmektedir. Matba-anın Doğu'da ve Batı'da gelişim tarihi üzerine değerlendirme yaptığı

satırlar-da Kiel, ilginç bir biçimde ve ısrarla bir konuyu vurgulamak istemektedir: Av-rupa'da matbaanın ürünleri hem sayıca fazla hem de çoğunlukla felsefi- bilimsel içeriklidir; Osmanlı'da ise böyle bir du-rum yoktur! Akla gelen her türden ese-rin basıldığı Avrupa ülkesi olarak Hol-landa'dan söz eden yazar, buraya ekle-diği dipnotta -iyice anlaşılsın diye- şöy-le devam etmektedir: "Hollanda'daki Elzevier Matbaası 132 yıllık geçmişinde (17. yy), çoğunluğu bilimsel olan 4200 eser basmıştır; kitapların müellifleri içe-risinde Bacon, Calvin, Descartes, Galilei ve Hobbes gibi ünlü isimler bulunmak-tadır. Buna karşın 1728 ile 1830 yılları arasında İstanbul'da faaliyet gösteren matbaada sadece 98 kitap basılmıştır" (s. 66). Yapılan bu karşılaştırmada matbaa tarihi açısından, şaşırtıcı ya da yeni olan hiçbir şey yoktur; çünkü anılan yüzyıla gelinceye kadar Avrupa'nın geçirdiği büyük dönüşümle bir neden-sonuç iliş-kisi içinde varolan matbaada basılacak çalışmaların, kaçınılmaz olarak döne-min kültürel ve toplumsal yansımaları-na/gelişmelerine koşut bir işlev yüklen-mesi daha doğal bir şey olamazdı. Ola-ya bir de aynı zaman diliminden Os-manlı açısından bakıldığında gerek si-yasi, kültürel ve toplumsal konum ge-rekse de matbaaya karşı varolan özgül tepkiler/algılayışlar, Kiel'in karşılaştır-masını anlamsız kılacak derecede nes-nel bir biçimde ortada durmaktadır.

(6)

Os-manii ve Avrupa tarihi alanında emek harcamış olan Kiel gibi bir tarihçinin -üstelik Babinger'in Osmanlı matbaası tarihine ilişin metni de apaçık olguları ortaya koyduğu halde- böylesi bir karşı-laştırmayı yapma hatasına düşmüş ol-ması dikkate değerdir.

Sonuç olarak, Franz Babinger'in ça-lışmasının, her şeyin ötesinde toplumsal ve kültürel tarihimize yapılmış önemli bir katkı olduğu ortadır. Şarkiyatçılık alanında yapılan kimi çalışmaların as-lında bizzat Şark'ın kendi tarihi hakkın-da kayhakkın-da değer bilgiler sunduğu yö-nündeki yaygın kanaat dikkate alındı-ğında, bir şarkiyatçı olarak Babinger'in de benzer bir işlevi yerine getirdiği söy-lenebilir. "Türkiye'de matbaanın ve bil-ginin toplumsal tarihi üstüne kaç çalış-ma yapılmıştır?" sorusuna verilecek muhtemel bir yanıtın cılızlığı, bu duru-mu daha da anlaşılır kılmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

The average risk premiums might be negative because the previous realized returns are used in the testing methodology whereas a negative risk premium should not be expected

129 Faculty of Mathematics and Physics, Charles University in Prague, Praha, Czech Republic 130 State Research Center Institute for High Energy Physics (Protvino), NRC KI,Russia,

First of all, the author in [1] uses some phrases/terms like “exact Geometric Optics (GO) waves”, “uniform and non-uniform fringe fields”, “asymptotic exact”, “uniform

Bu bağlamda herşeyden önce, yasama yetkisinin kullanımında yukanda da bahsetmiş olduğumuz referandum, halk girişimi, halk vetosu gibi yarı doğrudan doğruya

Fâtih’in yetiþmesinde çok büyük bir paya sahip olan, onun þahsiyetinin oluþmasýnda önemli etkisi bulunan babasý II.. Murad, ince ruhlu, hassas, güler yüzlü, çok

At the end of this report Ibn Kathir comments ‘This is a gharib report segmented by Ibn Abi Hatim but I have compiled it in one sequential form to make it more con- sistent

Kişinin profil görüntüsünden kulak yeri tespit ve tanımlama için antropometrik kanonlardan faydalanılmış, benzerlik araştırılması için ise istatistik bir

kullanılarak uygulanması sonucu elde edilen ortalama ROC sonuçları..39 Çizelge 4.6 Farklı benzerlik metriklerinin kesişim gen listesi kullanılarak LAST_DE parmak