• Sonuç bulunamadı

Din motivasyonlu ekonomik organizasyonlarda yaşanan olumsuz tecrübelerin din algısı üzerindeki etkileri: İslâmi holding yatırımcıları üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Din motivasyonlu ekonomik organizasyonlarda yaşanan olumsuz tecrübelerin din algısı üzerindeki etkileri: İslâmi holding yatırımcıları üzerine bir araştırma"

Copied!
285
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI

DİN MOTİVASYONLU EKONOMİK

ORGANİZASYONLARDA YAŞANAN OLUMSUZ

TECRÜBELERİN DİN ALGISI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

(İslâmi Holding Yatırımcıları Üzerine Bir Araştırma)

Kübra KÜÇÜKŞEN

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mehmet AKGÜL

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Adı Soyadı Kübra KÜÇÜKŞEN

Numarası 034145041001

Ana Bilim / Bilim

Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Din Sosyolojisi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Ö ğ re n ci n in Tezin Adı

Din Motivasyonlu Ekonomik Organizasyonlarda Yaşanan Olumsuz Tecrübelerin Din Algısı Üzerindeki Etkileri (İslâmi Holding Yatırımcıları Üzerine Bir Araştırma)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı Kübra Küçükşen

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

DOKTORA TEZİ KABUL FORMU

Adı Soyadı Kübra KÜÇÜKŞEN

Numarası 034145041001

Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri / Din Sosyolojisi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Mehmet AKGÜL

Ö ğ re n ci n in Tezin Adı

Din Motivasyonlu Ekonomik Organizasyonlarda Yaşanan Olumsuz Tecrübelerin Din Algısı Üzerindeki Etkileri (İslâmi Holding Yatırımcıları Üzerine Bir Araştırma)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Din Motivasyonlu Ekonomik Organizasyonlarda Yaşanan Olumsuz Tecrübelerin Din Algısı Üzerindeki Etkileri (İslâmi Holding Yatırımcıları Üzerine Bir Araştırma)” başlıklı bu çalışma 15/07/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

ÖNSÖZ

Sosyolojinin temel problemlerinden olan sosyal düzen ve sosyal eylemin anlamlandırılmasında “dinin rolü”, sosyolojinin bir bilim olarak anılmaya başlandığı kurucu sosyologlardan beri tartışılan bir konudur. Modernleşme paradigmalarının endüstri toplumunda, gittikçe önemini yitireceği, dolayısıyla ortadan kalkacağı yönündeki öngörülerinin tersine, din; hayatın her alanında, varlığını ve etkisini sürdürmektedir.

Dinin, bireyin kutsalla olan ilişkisinin, toplumsal ilişkilerde, bireyin davranışına yansıyan tezahürünü anlamlandırabilmek ve analiz edebilmek için bilimsel verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da insanın doğrudan dini olan veya dini içerikli tüm sosyal davranışlarını inceleyen bir bilim olarak, Din Sosyolojisi çalışmalarının önemini artırmaktadır.

Din- ekonomi ilişkileri ekseninde yaşanan “holding tecrübesi”ni konu alan bu çalışma, şartları, oluşum süreci ve Türkiye’nin o dönemde içinde bulunduğu siyasal, ekonomik ve konjonktürel ortam dolayısıyla, çok önemli veriler sunmaktadır.

Başlangıçta, “ülke ekonomisine katkıda bulunma, Anadolu insanına yatırım yapma” gibi son derece “iyi niyet” lerle ortaya çıkan girişimcilerle, yine aynı “iyi niyet” lerle ortak olarak onlara para/sermaye sağlayan kişilerin birlikteliğiyle oluşan holdinglerde, zamanla her iki kesimi zor duruma düşüren ve yatırımcıları mağdur eden bir tecrübe yaşanmıştır. Yaşanan bu ekonomik olumsuz tecrübe, dindar insanların ekonomik alandaki güven sorununu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

Bu çalışmada; din-ekonomi ilişkisi ekseninde yaşanan bu olumsuzlukların, yatırımcıların, dini tutum ve davranışları ile, dindar insanlara olan bakış açılarında ne gibi değişiklikler meydana getirdiği araştırılmıştır. Araştırmacının sosyolojik formasyonu ve araştırmanın “Din Sosyolojisi” alanında yapılmış olması nedeniyle, çalışmanın tamamında sosyolojik perspektif hakimdir. Takdir edilmelidir ki İktisat disiplini içerisinde ve İktisat formasyonuna sahip bir kişinin bu meseleye bakış açısı, kuramsal ve ampirik yaklaşımı çok daha farklı olacaktır.

(5)

Bu çalışmanın gerçekleşmesinde, çok kişinin emeği ve katkısı vardır. Başta gerek kaynak konusundaki yardımları, gerekse, her zaman ve zeminde gösterdiği destek ve teşvikden dolayı Danışman Hocam Prof. Dr. Mehmet Akgül’e teşekkürlerimi sunarım.

Anket sorularının hazırlanmasından verilerin analizine kadar çalışmanın her aşamasında yoğun emeğini ve desteğini gördüğüm Doç. Dr. Bünyamin Solmaz’a, farklı perspektiften bakmamı sağlıyacak, ufuk açıcı yönlendirmelerinden dolayı Prof. Dr. Hüseyin T. Gökmenoğlu’na, İkinci Danışmanım Prof. Dr. Adem Esen’e, Doç Dr. Ertan Özensel’e ve istatistiksel analizde yol gösteren Prof Dr. Said Bodur’a teşekkür ederim.

Ayrıca, saha çalışması için gittiğim Berlin/Almanya’da, bir ay boyunca, tüm aile fertleriyle, beni sadece evlerinde değil, gönüllerinde ve yüreklerinde de misafir ederek, araştırmanın en sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için olağanüstü gayret gösteren Mustafa İnan ve değerli ailesine teşekkürü borç bilirim.

Kübra Küçükşen Konya-2011

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Kübra Küçükşen Numarası: 034145041001 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Felsefe ve Din Bilimleri Din Sosyolojisi Ö ğ re nc ini n

Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Akgül

Tezin Adı Din Motivasyonlu Ekonomik Organizasyonlarda Yaşanan Olumsuz Tecrübelerin Din Algısı Üzerindeki Etkileri ( Holding Yatırımcıları Üzerine Bir Araştırma)

ÖZET

Bu çalışma din-ekonomi ilişkileri çerçevesinde yaşanan ekonomik olumsuzlukların din algısı üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Bu bağlamda “İslâmi” holdinglere para/sermaye sağlayan insanların, holdinglerin zarar etmesiyle yaşadıkları ekonomik olumsuzluklardan sonra, dini tutum ve davranışlarında meydana gelen değişimi analiz etmeyi amaçlamaktadır. Betimleyici bir modelle alan araştırması olarak gerçekleşen çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tarihsel süreç içerisinde din ekonomi ilişkisi, İslâm toplumlarında ekonomik hayat ve din konularındaki teorik tartışmalara değinilmiş, holding sermayesinin oluşum ve gelişim süreci ele alınmıştır. İkinci bölümde ise uygulama kısmı tartışılmıştır. Araştırmanın uygulama bölümünde veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmış, anket formu evreni temsil ettiği düşünülen 490 kişiden oluşan bir örneklem üzerinde uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre; holding tecrübesinden sonra örneklemin dindar insanlara olan güven duygularında azalma olduğu, dini hayatın ibadet boyutunda, dini grup ve cemaatlere katılımda, dini değer, sembol ve kutsal mekanlarla ilgili tutum ve davranışlarında, iktisat ahlâkı ile ekonomik faaliyetlerdeki tutum ve davranışlarında olumsuz yönde etkilenmeler olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucuna göre; din ve dindarlığın, ekonomik alanda istismar aracı olarak kullanılması, dini kişilik, değer, sembol ve yapıların güvenirliğini tartışılır kılmakta, toplumsal dokuda kısa zamanda onarılması mümkün olmayan hasarlara neden olmaktadır.

Anahtar Kelimeler : Din-ekonomi ilişkisi, din algısı, holdingler, dini tutum ve davranışlar.

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Kübra Küçükşen Numarası: 034145041001 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Felsefe ve Din Bilimleri Din Sosyolojisi Ö ğ re nc ini n

Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Akgül

Tezin İngilizce Adı The Effect of Disappoıntıng Experiences In Religious-Economıc Organısatıons on the Investors’ Religiosity (An Investigation In Islamic Holding Company on The Investors )

SUMMARY

This study investigates the effect of negative experiences in economic organizations encouraged by religious associations on the investors’ perception of religion. In this context, it aims to analyze the changes in religious attitudes and behavior of capital providers for islamic holding companies, after their being out of pocket. The study, carried out as a field research with descriptive model, consist of two parts: In the first section, theoretical discussions about the relationship between economics and religion, the historical process in islamic societies and emerging and development of islamic holding companies were mentioned. In the second section the practice was discussed. Data was collected with a questionnaire from 490 people who thought to represent the universe. According to the findings, after disappointing experiences in islamic holding companies, it has been founded that, confidence in religious people, the worship of religious life, participation of religious groups and communitie, attitudes and behavior about religious values, symbols and holy places, economic ethics and activities were negatively influenced.The results of theresearch showed that, exploiting of the religion and religiosity in economic area makes the reliability of religious personality, values, symbols and structures questionable and causes irreparable damages to society.

Key words: religion/economy relationship, perception of religion, islamic holding company, religious attitudes and behavior

(8)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI...ii

TEZ KABUL FORMU ...iii

ÖNSÖZ ...iv ÖZET ...vi SUMMARY ...vii İÇİNDEKİLER...viii KISALTMALAR LİSTESİ...x TABLOLAR LİSTESİ...xii GİRİŞ ...1 1. Konu...4

2. Araştırmanın Amacı ve Önemi...8

3. Kapsam ve Sınırlılıklar ... 10

4. Araştırmada Kullanılan Temel Kavramlar ve Tanımlar ... 11

5. Araştırmanın Modeli………..15

6. Evren ve Örneklem ... 16

7. Veri Toplama Aracının Hazırlanması... 18

8. Uygulama ... 19

9. Hipotezler ... 20

10. Veri Toplama Aracının Güvenirliği... 21

11. Verilerin Yorumlanmasında Kullanılan İstatistiki Teknikler... 21

BİRİNCİ BÖLÜM DİN VE EKONOMİK HAYAT 1.1. Din-Ekonomi İlişkisi... 24

1.1.1. Klasik Dönem Din-Ekonomi İlişkisi ... 27

1.1.2. Kapitalizmin Oluşumunda Dinin Rolü ... 33

1.1.3. Dini Tutum ve Davranışların Ekonomik Ahlâk ve Davranışlarla İlişkisi .. 46

1.1.4. İslam Toplumlarında Ekonomik İlişkiler... 53

1.1.4.1. İslâm İnsanı (Homo-İslamicus) ... 62

1.1.4.2 Üretim ve Tüketim... 65

1.1.4.3. Mal-Mülk Edinme ... 68

(9)

1.1.4.5. İslam Toplumlarında Emek Sermaye Ortaklığı: Mudarabe... 82

1.2. Türkiye’de Sosyo-Ekonomik Değişim ve Sermayenin Dönüşümü... 88

1.2.1. 1980 Sonrası Türkiye’de Sosyo-Ekonomik Değişim ve Din... 94

1.2.2. Holding Sermayesinin Oluşum- Gelişim Süreci ve Dindarlık İlişkisi ... 103

1.2.3. 28 Şubat Süreci ve Holdinglere Etkisi... 124

İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN BULGULARI 2.1. Demografik, Sosyal ve Ekonomik Değişkenler ... 132

2.2. Dindarlık, Dini Tutum ve Davranışlarla İlgili Bulgular ... 140

2.3. Ekonomik Tutum ve Davranışlarla İlgili Bulgular... 152

2.4. Holding Tecrübesinden Sonra Örneklemin Dindarlık Algısı İle Dini Tutum ve Davranışlarında Meydana Gelen Değişimlerle İlgili Bulgular... 165

2.4.1. Holding Tecrübesinden Sonra Dindarlara Olan Güven Duygusunda ... Meydana Gelen Değişimlerle İlgili Bulgular... 165

2.4.2. Holding Tecrübesinden Sonra Dinin Pratik Anlatımı Olan İbadetlerdeki Değişimle İlgili Bulgular ... 172

2.4.3. Holding Tecrübesinin Dini Birlik veya Cemaatlere Katılımı Nasıl Etkilediği İle İlgili Bulgular ... 177

2.4.4. Holding Tecrübesinden Sonra Dini Değer, Sembol ve Yapılara Yönelik Tutum ve Davranışların Değişimi İle İlgili Bulgular ... 181

2.4.5. Holding Tecrübesinden Sonra Ekonomik Tutum ve Davranışların Değişimi İle İlgili Bulgular ... 189

SONUÇ... 206

BİBLİYOGRAFYA ... 212

EKLER Ek 1: Verilerin Analizinde kullanılan İstatistiksel Tablolar ... 241

Ek 2: Görüşme Formu ... 263

(10)
(11)

KISALTMALAR LİSTESİ

Akt. : Aktaran/Aktaranlar

ANAP : Anavatan Partisi

Bkz. : Bakınız

Çev. : Çeviren/çevirenler

Der. : Derleyen/derleyenler

DESİYAB : Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankacılığı

DGM : Devlet Güvenlik Mahkemesi

DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı

DİTİB : Diyanet İşleri Türk İslâm Birliği

DYP : Doğru Yol Partisi

Ed. : Editör/ Editörler

Er.Tar. : Erişim Tarihi

Haz. : Hazırlayan/Hazırlayanlar

IGMG : Islamische Gemeinschaft (İslâm Toplumu Milli

Görüş)

IMF :Uluslararası Para Fonu

İPA : İhlâs Pazarlama

İF. : İlahiyat Fakültesi

İŞHAD : İş Hayatı Dayanışma Derneği

(12)

KOBİ :Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler

Mec Ar. Kom. Rap. :Meclis Araştırma Komisyonu Raporları

MÜSİAD : Müstakil İşadamları Derneği

NATO : North Atlantic Treaty Organization ( Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü

OMÜ : Ondokuz Mayıs Üniversitesi

ÖFK : Özel Finans Kurumları

RP : Refah Partisi

SPK : Sermaye Piyasası Kurulu

STK : Sivil Toplum Kuruluşları

Sos.Bil Ens. : Sosyal Bilimler Enstitüsü

t.y. : Yayın tarihi yok

TBMM : Türkiye Büyük Millet meclisi

TCMB : Türkiye Cumhuriyeti Merkez BAnkası

TGRT : Türkiye Gazete Radyo Televizyonu

TTK : Türk Ticaret Kanunu

TÜSİAD : Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği

YİBİTAŞ : Yozgat İşçi Birliği Ticaret Anonim Şirketi

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Cinsiyet Dağılımı ... 132

Tablo 2. Yaş Gruplarına Göre Dağılım ... 133

Tablo 3. Medeni Duruma Göre Dağılım ... 134

Tablo 4. En Son Mezun Olunan Okul... 134

Tablo 5. Meslek veya İşe Göre Dağılım ... 135

Tablo 6. Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılım... 136

Tablo 7. Kaç Yıldır Yurt Dışında Oldukları ile İlgili Dağılım ... 138

Tablo 8. Türkiye’de İkamet Edilen Yer... 138

Tablo 9. Dini Yaşayış Biçimlerine Göre Dağılım... 142

Tablo 10. Örneklemin Gündelik Hayatında Bir İşi Yaparken, Helâl-Haram, Günah- Sevap Kavramlarına Dikkat Edip Etmediği İle İlgili Dağılım ... 143

Tablo 11. Ekonomik İlişkilerde Dürüst ve Güvenilir Olmayan Kimselerin Dindar Kabul Edilip Edilmeyeceği İle İlgili Dağılım... 145

Tablo 12. Dindar Görünen İnsanlarda Yalan, Hile, Aldatma, Riya Gibi Ahlâki Olumsuzlukların Olabileceğine Katılım İle İlgili Dağılım... 146

Tablo 13. Mal- Mülk ve Evladın İmtihan Vesilesi Olmasına Katılım İle İlgili Dağılım ... 147

Tablo 14. Örneklemin Dünya ve Ahiret Hayatı Hakkındaki Düşünceleri İle İlgili Dağılım. ... 148

Tablo 15. Örneklemin İslâm’da Fakirlik ve Zenginlik Hakkındaki Düşünceleri İle İlgili Dağılım. ... 149

Tablo 16. Örneklemin Dünya Nimetlerinden Yararlanma Hakkındaki Düşünceleri İle İlgili Dağılım ... 150

(14)

Tablo 17. Örneklemin Müslümanların Siyasette Ve Ekonomide Güçlü Olmaları Gerektiği Düşüncesine Katılımları İle İlgili Dağılım.. ... 151 Tablo 18. Holdinge Yatırılan Para Tasarruf mu Borç mu?... 152 Tablo 19. Holdinglerde Kaybedilen Paranın Miktarı ... 153 Tablo 20. Örneklemin Holdinge Para Yatırmadan Önce Kimlerle İstişare

Ettiğine Dair Dağılım ... 154 Tablo 21. Holdinge Para Yatırmadan Önce Tasarrufların Nasıl

Değerlen-Dirildiği İle İlgili Dağılım ... 155 Tablo 22. Tasarrufların Holdinglerde Değerlendirilme Nedeni ... 156 Tablo 23. Örneklemin Tasarruflarını Holdinglerde Değerlendirmesinde Holding Yöneticilerinin Ekonomik Kâr Vaadinin Dışında Dini söylemleri Kullanmalarının Etkili Olup Olmadığı İle İlgili Dağılım... 157 Tablo 24. Örneklemin Tasarruflarını Holdinglerde Değerlendirmesinde

Holdinglerin Bankaların Verdiği Faiz Oranından Çok Daha Fazla Kâr Payı Vermelerinin Etkili Olup Olmadığı İle İlgili Dağılım ... .159 Tablo 25. Örneklemin Faiz Hakkındaki Tutumları İle İlgili Dağılım ... 160 Tablo 26. Örneklemin Holdinge Para Yatırmadan Önce Zekâtla İlgili

Tutumu ... 161 Tablo 27. Örneklemin Holdinglerin Toplantı ve Kongrelerine Katılımı... 162 Tablo 28. Örneklemin Holdingler Hakkında Bilgi Sahibi Olmaları İle İlgili Dağılım... 163 Tablo 29. Holdinge Yatırılan Para Karşılığı Bir Belge Alınıp Alınmadığı İle

İlgili Dağılım ... 164

Tablo 30. Örneklemin Holdinglerin Ortaya Çıkış Nedeni İle İlgili Görüşlerinin Dağılımı... 165 Tablo 31. Örneklemin Holding Girişimcileri Hakkındaki Düşünceleri ... 167

(15)

Tablo 32. Örneklemin Dindar İnsanlarla İlgili Görüşlerindeki Değişimle İlgili Dağılım... 168 Tablo 33. Örneklemin Dindar İnsanlara Güven Duygularındaki Değişimle İlgili Dağılım... 169 Tablo 34. Örneklemin Holding Tecrübesinden Sonra Namaz, Oruç, Dua Gibi

İbadetlerle İlgili Durum Dağılımı ... 172

Tablo 35. Örneklemin Holding Tecrübesinden Sonra İbadetlerden Manevi Haz Alma Ve Huşu İle İlgili Dağılım... 173 Tablo 36. Örneklemin Holding Tecrübesinden Sonra Hac, Zekat, Umre, Sadaka Gibi Mal İle Yapılan İbadetlerle İlgili Durumu ... 174 Tablo 37. Örneklemin Holding Tecrübesinden Sonra Zekatla İlgili Durumu. ... 175 Tablo 38. Örneklemin Dini Grup ya da Cemaatlere Katılımı İle İlgili Dağılım.... 177

Tablo 39. Holding Tecrübesinden Sonra Örneklemin Cemaatle Yapılan

İbadetlere Katılımı İle İlgili Dağılım ... 178

Tablo 40. Örneklemin Holding Tecrübesinden Sonra Cemaatlerle İlgili Tutum ve Davranış Dağılımı ... 179 Tablo 41. Örneklemin Holding Tecrübesinden Sonra Kutsal Mekânlarla İlgili Tutum Dağılımı ... 181 Tablo 42. Dini Sembollere Karşı Tutum Dağılımı... 183

Tablo 43. Dini Sembollerin Ekonomik İlişkilerde Dürüst ve Güvenilir Olmak Anlamına Gelip- Gelmediği İle İlgili Tutum Dağılımı ... 184

Tablo 44. Dini Bilgin ve Otorite Olarak Görülen Kişilere Karşı Tutum Değişimi

İle İlgili Dağılım ... 185

Tablo 45. Örneklemin Cemaat-Tarikat Lideri, Teşkilat Başkanı, Cami İmamı, Vaiz, Hoca vb..Şahsiyetlere Karşı Duygularındaki Değişimle İlgili Dağılım... 186 Tablo 46. Holding Tecrübesinden Sonra Yatırım Davranışı ... 189

(16)

Tablo 47. Şu Anda Tasarrufların Nasıl Değerlendirildiği İle İlgili Dağılım... 190 Tablo 48. Şu Anda Borç Para- Kredi Alışverişinde En Çok Tercih Edilen Kurum İle İlgili Dağılım... 192 Tablo 49. Alış-Verişte Dindar İnsanı Tercih Etme Davranışı İle İlgili Dağılım...193 Tablo 50. Örneklemin Dini Değerlerin Ticari Hayata Yansıması İle İlgili Düşünceleri ... 194 Tablo 51. Örneklemin Karşılık Beklemeden Yardım Etme Davranışındaki Değişimle İlgili Dağılım ... 195 Tablo 52. Örneklemin Holdinglere Bugün de İhtiyaç Olup Olmadığı İle İlgili Düşünceleri ... 196 Tablo 53. Örneklemin Yeni Holding ya da Girişimcilere Yeniden Ortak

Olmayı Düşünüp Düşünmedikleri İle İlgili Dağılım ... 198 Tablo 54. Örneklemin Holdinglerin Zarar Etmesinde 28 Şubat Sürecinin

Etkisi Olup Olmadığına Dair Görüşleri İle İlgili Dağılım ... 199 Tablo 55. Örneklemin Holdinglerin Ülke Ekonomisine Katkısına Dair Görüşleri

İle İlgili Dağılım... 202

Tablo 56. Örneklemin Holding Zararlarına Karşı Devlet Teminatı Sağlanması

(17)

GİRİŞ

Son derece karmaşık toplumsal ilişkiler ağında, toplumda cereyan eden sosyal olay ve olguların, dini hayat, inançlar, düşünce, tutum ve davranışlar, gruplar ve cemaatler üzerindeki etkilerini sağlıklı analiz edebilmek için bilimsel verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Sosyal bilimler içerisinde bu ihtiyaca cevap verebilecek disiplinlerin başında, bilimsel, objektif ve deneysel veriler sunabilen Din Sosyolojisi gelmektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada Türkiye’de son yıllarda din-ekonomi ilişkileri çerçevesinde, çok boyutlu bir sosyal olgu olarak yaşanan “holding tecrübesi”nin, bu tecrübeyi yaşayan kişilerin dini tutum ve davranışları üzerindeki etkileri ve yansımaları araştırılmıştır.

1980’li yıllarda gelişen serbest piyasa ekonomisinin önemli neticelerinden biri, küçük ve orta ölçekli tasarrufların “holding” olarak örgütlenerek, halka açık çok ortaklı şirket yapılanmaları ile ekonomiye katılmalarının sağlanmasıdır. Gerek çok ortaklı şirketleri kuran girişimciler, gerekse bu şirketlere para/sermaye sağlayan kişilerin dindar-muhafazakâr kimlikle anılmaları ve Anadolu kökenli olmaları nedeniyle, “yeşil sermaye, İslâmi sermaye, Anadolu sermayesi” gibi adlandırmalarla anılan holdinglerin, son yirmi yılda Türkiye’de, toplumsal hayatın tüm alanlarında önemli etkileri ve tezahürleri olmuştur. Ancak sistemin işleyişiyle ilgili problemler nedeniyle mevduat sahiplerinin ekonomik açıdan zarara uğradıkları olumsuz gelişmeler de yaşanmıştır.

Holding tecrübesini, sadece dinden kaynaklanan veya dine bağlı gelişen bir ekonomik davranış olarak açıklamak eksik bir yaklaşım olacaktır. Hem girişimciler, hem de mevduat sahipleri açısından çok daha farklı saiklerin rol oynadığı bir gerçektir. İnsanın doğasında olan çok kazanma-kâr elde etme dürtüsü, başarılı olma, güçlü olma gibi değişik faktörlerin yanı sıra, siyasal güç ve sosyal prestij elde etme isteği de önemli birer etkendir. Ancak bu çalışmada, çok boyutlu olan bu sosyal olgunun, en derin etkisinin hissedildiği dini boyutunu araştırmak amaçlanmıştır.

Avrupa’da yaşayan Türk popülasyon örnekleminden hareketle, holdinglere para yatıran mevduat sahiplerinin, holdinglerde yaşadıkları olumsuz ekonomik

(18)

tecrübeden sonra, dini tutum ve davranışları ile dindar insanlara olan güven duygularında bir değişimin meydana gelip gelmediği araştırılmıştır.

Betimleyici bir modelle, alan araştırması olarak gerçekleşen bu çalışma giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde; konu, amaç ve önem, kapsam ve sınırlılıklar ile araştırmada kullanılan temel kavramların tanımlarına yer verilmiş, ayrıca araştırmanın modeli, evren-örneklem, hipotezler, verilerin hazırlanması ve uygulanması ile veri analizinde kullanılacak istatiksel teknikler ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

Çalışmanın teorik çerçevesini oluşturan birinci bölümde, konunun ana ekseni din-ekonomi ilişkisi olduğu için, geleneksel dönemden günümüze din-ekonomi ilişkisine değinilmiş, dini tutum ve davranışların ekonomik ahlâk ve davranışlar üzerindeki etkisi incelenmiştir. Daha sonra İslam toplumlarında ekonomik hayat ve din-ekonomi ilişkileri analiz edilmiştir.

Daha sonra, holdinglerin ortaya çıkmasına elverişli koşulları sağlayan 1980 öncesi ve sonrası Türkiye’de sosyo-ekonomik değişim ve dönüşümlerden bahsedilmiş, holdingler hakkında bilgi verilerek, holdingler ve dindarlık ilişkisine değinilmiştir. Ayrıca 28 Şubat sürecinin holdingler üzerindeki etkileri tartışılmıştır.

İkinci bölüm araştırmanın bulgularından oluşmaktadır. Avrupa’da yaşayan mevduat sahiplerinin holdinglere para yatırmadan önceki dini tutum ve davranışları ile, holdinglerde para kaybettikten sonraki dini tutum ve davranışlarında meydana gelen değişimle ilgili bulgular, örneklemin kendi subjektif tanımlamaları ve ifadeleriyle sınırlıdır.

Verilerin analizinde SPSS paket programı kullanılarak, önce bulgulardaki dağılıma bakılmış, hangi istatistiksel analiz yöntemlerinin kullanılacağına karar verilmiştir. Uygun görülen yerlerde, Man-Whitney, Kruskal Wallis, Ki-kare, Spearman Sıralı Korelasyon Katsayısı gibi teknikler kullanılmıştır. Hipotezlerin test edildiği Veri formuna Cronbach Alfa güvenirlik testi uygulanmış güvenirlik düzeyi oldukça yüksek (0,81) bulunmuştur.

(19)

Bulgular kısmı da dört alt bölüm olarak verilmiştir. Birinci bölümde örneklemin sosyo-demografik özellikleri ile ilgili bulgular, ikinci bölümde dindarlıkları ile ilgili bulgular, üçüncü bölümde ekonomik tutum ve davranışları ile ilgili bulgular yer almıştır. Hipotezlerin test edildiği dördüncü bölüm ise, beş alt başlık olarak verilmiştir.

Holding tecrübesinden sonra, dindar insanlara olan güven duygularında, dini tecrübenin pratik anlatımı olan ibadet boyutunda, dini grup ve cemaatlere karşı tutum ve davranışlarında dini sembol değer ve kutsal mekânlarla ilgili tutum ve davranışları ile ekonomik faaliyetlerdeki tutum ve davranışlarında bir değişim meydana gelip gelmediğini gösteren bulgular sunulmuştur.

Çalışmamız elde edilen bulguların değerlendirildiği ve tartışıldığı sonuç bölümüyle son bulmaktadır.

(20)

1. Konu

Ahlâki değer ve prensipler için temel teşkil eden din, insanın tutum ve davranışlarının belirlenmesinde, insanlar arası ilişkilerin düzenlenmesinde önemli işlevleri olan temel kurumlardan biridir. Din bir yandan insanın manevi dünyasını kuşatıp ona şekil ve yön verirken, bir yandan da insanın sosyal ilişkilerine olumlu bir işlerlik kazandırmaktadır.

Tüm sosyal alanları kuşatan ve etkileyen “din”in, ekonomik alanda, mülkiyet, üretim, tüketim vb. konulardaki buyrukları, insanın ekonomik ilişki ve faaliyetlerinde belirleyici olmaktadır. Çünkü bir dine mensup oluş, kişinin hayata bakış açısının yanı sıra, aile, iş, ekonomi, hatta boş zaman değerlendirme faaliyetlerinde dahi, inandığı dine göre bir takım ahlâki tutum ve tavır takınmasını gerektirmektedir. Din bu etkisini, ortaya koyduğu inanç ve eylem ilişkisi çerçevesinde gerçekleştirmektedir.

Dinin inanç ve ahlâk yapısı, toplumun ekonomik gelişmesini etkilediği gibi, ekonomik işleyiş de karşılıklı olarak dini tutum ve davranışlarla ahlâka tesir etmektedir (Kurt, 2004: 266). Geleneksel toplumlarda tüm kurumlar din eksenli bir yapı oluştururken, modern toplumun başat kurumu ekonomidir (Uysal, 2006: 12). Ancak başat kurum olmasına rağmen arz-talep gibi ekonominin en temel yasaları bile kaynağını dinden alan bir ahlaki bağlam içerisinde gerçekleşmektedir (Aydın, 1997:135). Örneğin dinde tüketimi yasaklanmış bir gıdanın, dindarlık düzeyi yüksek bir toplumda çok fazla “talep” edilemeyeceği, dolayısıyla “arz”ının da sınırlı olacağı açıktır. Yahudilikte yaratılış inancı gereği, dünyanın aktif kabulü ile ekonomik faaliyet meşru görülürken, İncil ve ilk Hıristiyanlık ekonomi karşısında tavır almıştır. Daha sonra, yenilenen kilise, insanların ekonomik faaliyetlerini düzenleme girişimlerinde bulunmuştur ( Mensching, 1994: 109). İslâm ise din ve dünya hayatını bir denge içerisinde kurmayı amaçlayan ilkelere sahip bir dindir.

Din-ekonomi ilişkisi çalışmaları, 18.yy’dan beri sosyal bilimlerin, özellikle sosyologların ilgi odağındadır. Bu çalışmalar, genellikle iki yaklaşımla yapılmaktadır. Din, bağımlı değişken olarak alındığı zaman, ekonomik gelişme ve diğer kurumların dinsel inanç ve yaşayışa nasıl etkide bulunduğu araştırılmakta, din

(21)

bağımsız değişken olarak alındığında ise, bireysel dindarlığın yansımaları olarak, iş ahlâkı, dürüstlük, tasarruf gibi olguların, ekonomik performans üzerindeki etkilerinin araştırılması amaçlanmaktadır (McCleary, Barro, 2006: 50-51).

Din-ekonomi ilişkileri konusunda en kapsamlı çalışma yapan düşünürler İbn-i Haldun, Karl Marx ve Max Weber’dir. İbn-i Haldun dinle ekonomiyi birbirinden ayırmaz. Çiftçilik ve diğer zenaatlerle ilgili bilgi ve hünerler Allah tarafından, peygamberler vasıtasıyla insanlara öğretilmiş ve böylece ekonomik faaliyetler kutsal bir nitelik kazanmıştır. Dini her bireyin kendi vicdanında yaşadığı özel bir mesele olarak gören Marx, ekonomik üretim tarzının dini yapıyı belirlediği kanaatindedir. Weber ise; Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde inançtan kaynaklanan ahlâk ile ekonomik faaliyetler arasındaki pozitif ilişkiyi ve bu ilişkinin daha sonra nasıl sekülerleşerek tarihi ve ahlâki bağlarından sıyrıldığını ele alır.

Bu çalışmada, din-ekonomi ilişkileri ekseninde yaşanan ve son yirmi yıldır Türkiye gündeminde olan, “holding tecrübesi”nin, bu tecrübeyi yaşayan bireylerin dini tutum ve davranışlarına yansıyan tezahürü ele alınmaktadır.

Ekonomik faaliyetler uzun bir dönem dinden bağımsız olarak, toplumsal hayatın başat unsuru olarak ele alınırken, 1980 den sonra Türkiye’de, dışa açılma ve sivil toplum politikaları önemli bir kırılma meydana getirmiştir. İslâmi holdingler veya Anadolu sermayesi gibi olgunun ortaya çıkması ve görünür hale gelmesinde bu kırılmanın önemli payı vardır (Demir,2005: 872). 1950’li yıllardan sonra, piyasa ve özel sektörün gelişmesine yönelik çalışmalar, siyasal aktörler tarafından başlatılmış, 1970’li yıllarda işçi şirketleri ya da “kooperatif” benzeri örgütlenmelerle ilk çok ortaklı girişimcilik modelinin temelleri atılmıştır. 1980 sonrasında ise, piyasa ekonomisi değerleri çoğunluk tarafından benimsenmiştir. Pragmatik değerlerin ağırlık kazanması, politik kültüre de yansımış, devletçi jakoben gelenekten “homo-economicus” profiline geçiş yaşanmıştır (Göle, 2000: 43-44).

Bu süreç, İslâmi ekonomik sektörün genişlemesine ve yeni Müslüman girişimcilerin ekonomi ve siyaset sahnesine çıkmasına yol açmıştır (Balı 2001:20-21). Bu dönemde “Müslüman her şeyin en iyisine lâyıktır” söylemiyle zengin olmak teşvik edilmiş, o zamana kadar “helâlinde hesap, haramında azap vardır” diyerek

(22)

temkinli yaklaşılan dünya malı ve zenginlik, sahip olunması gereken bir değer olarak görülmüştür. Ayrıca Türkiye’de, siyasal, sosyal değişim neticesinde, dindar insanların ülke yönetiminde söz sahibi olamadıkları, siyasal gücü elde edemedikleri, bu gücü elde etmek için ekonomik olarak güçlenmeleri gerektiği fikri de işlenmiştir. Anadolu Kaplanları olarak adlandırılan sermaye grubu ve İslâmi holdinglerle, muhafazakâr muhitlerde yetişen, dini değerlerine bağlı veya bu değerlerle ilişkili yeni müteşebbis tipi böylece ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerin merkezi noktasını, tarım ekonomisinden, ticaret ve sanayi ağırlıklı ekonomiye geçiş teşkil etmektedir.

Bu yeni muhafazakâr burjuva, devlete karşı mesafeli, dini ve milli değerlere bağlı, sermaye birikimini ağırlıklı olarak kendi imkânlarıyla temin eden, aile şirketi ortaklık veya kişisel borçlarla işletme kuran bir girişimci portresi çizmektedirler (Esen, Çonkar, 1999: 218).

Bu kesimin tarihsel arka planına bakıldığı zaman aslında 1950’lerden gelen bir süreçte, Erbakan’ın 1969’da TOBB Başkanı seçilmesi de dahil bir çok dinamiklerin bu süreci hazırladığı görülür. Fakat özellikle 1990’dan sonra bu kadar dikkat çekmesi, diğer sermayedarlardan çok da farklı olmayan, lüks tüketimde sınır tanımayan yaşam tarzlarının yanında, dindar kadınların başörtüleriyle kamusal alanda, “marka ve imaj”la yer almasıdır. Bu çerçevede, toplumsal eylemin ve ekonomik davranışın biçim ve içerik yönüyle bir farklılaşma içine girdiği bir gerçektir.

Kendilerini müslüman müteşebbis olarak niteleyen bu grup, yeterli sermaye birikimine sahip olmadıkları, diğer müteşebbisler gibi (dini hassasiyetleri nedeniyle) banka-kredi ilişkisine de girmek istemedikleri için, farklı bir modelle –çok ortaklı şirketler- modeliyle ekonomi sahasında yerlerini almışlardır. Bu model para-sermayeyi sağlayan kişi/kişiler ile, bu parayı fiilen iş amacıyla kullanan kişi/kişiler arasındaki kâr ortaklığına dayanmaktadır (Sıddıkî,1976:77).

Hem yastık altındaki paranın ekonomiye kazandırılması ve yatırımlara dönüşerek istihdam sağlaması, hem de inançları gereği faiz geliri istemeyen insanların tasarruflarını değerlendirmek amacıyla yola çıkan holdinglerin hedef kitlesi çoğunlukla yurt dışında çalışan Türk işçilerdir.

(23)

Misafir işçi statüsüyle Avrupa’ya giden Türk işçilerin, zaman içerisinde kazandıkları dövizler, Türkiye’nin gelişmekte olan ekonomisine önemli katkılar sağlamıştır. 1970’li yıllardan itibaren yoğunluğu artan işçi dövizleri, Türkiye’ye aile geçindirme, gayri menkul alımı, köy kooperatifleri, bedelli askerlik, turizm, yatırım ve çok ortaklı işçi şirketleri yoluyla gelmiştir. TC. Merkez Bankası verilerine göre yurtdışındaki vatandaşların gönderdiği dövizler 1964 yılında 9 milyon Dolar iken, 1976 yılında 1 Milyar Dolar’ın üzerine çıkmış, 1998 yılında 5 Milyar 356 milyon Dolar’a ulaşmıştır (Artukoğlu, 2005: 19-20). Holdinglerin hedef kitle olarak yurt dışında yaşayan Türk işçileri seçmesinin nedeni budur.

Onların dinî ve millî duygularını harekete geçirecek kanaat önderleri vasıtasıyla, sayıları yetmiş-seksen civarında olan holdingler, önemli miktarlarda paralar toplamışlardır. Başlangıçta gerçekten göz dolduran yatırımlar yapılmış, istihdam sağlanmış, ve yatırımcılara “kâr” adı altında yatırdıkları fona göre paralar da ödenmiştir. Özellikle İç Anadolu bölgesinde kurulan bu çok ortaklı şirketler, şirketi olduğundan büyük göstermek amacıyla ticaret unvanlarında “holding” ibaresini sıklıkla kullanmışlardır. Fonların toplanmasına ilişkin tanıtım faaliyetlerinde faiz geliri elde etmenin İslâmi esaslar çerçevesinde yasak olduğu hususuna değinilmiş ve sistemin ortaklık esasına dayandığı iddia edilmiştir. Ayrıca sermayedarların talep etmesi halinde, ortaklık belgelerinin geri alınacağı vaadinde bulunulmuştur.

Konumuz; bu gelinen süreçte, “Anadolu sermayesi”, “İslami sermaye” veya “Yeşil sermaye” olarak da adlandırılan “holding”lerde yaşanan ekonomik olumsuzluklardan sonra, bu holdinglere para/sermaye sağlayan yatırımcıların dini yaşayışı ve dini tutum ve davranışları ile, referansını dinden alan ekonomik tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim meydana gelip gelmediğini incelemektir. Bu bağlamda araştırmanın temel problemi, din-ekonomi ilişkisi çerçevesinde gelişen ekonomik davranışın dini arka planı ve “ekonomi alanında” meydana gelen bir olumsuzluğun dini alanda ne gibi değişimlere sebep olduğunun araştırılmasıdır.

(24)

1. Holding tecrübesinden sonra, örneklemin dindar insanlara olan güven duygularında herhangi bir değişim meydana gelmiş midir?

2. Holding tecrübesinden sonra, bu tecrübeyi yaşayan bireylerin ibadet hayatında herhangi bir değişim meydana gelmiş midir?

3. Holding tecrübesi, örneklemin cemaatle yapılan ibadetlerini ve dini grup ya da cemaatlere katılımını etkilemiş midir?

4. Örneklemin, holding tecrübesinden sonra, dini değer, kişilik, sembol, ve yapılara karşı tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim meydana gelmiş midir?

5. Örneklemin holding tecrübesinden sonra, iktisat ahlâkı ile ekonomik tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim meydana gelmiş midir?

2. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Din-ekonomi ilişkileri, din sosyolojisi disiplininin en önemli çalışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Sosyal bilimlerde tüm dünyada artan bir ilgiye muhatap olan din-ekonomi ilişkilerinin, ülkemizde son yıllarda yaşanan “İslâmi holdingler” bağlamında din sosyolojisi disiplini içerisinde çalışılması, bu dönemde hakim olan zihniyetin anlaşılmasına ışık tutmanın yanı sıra, ayrıca toplumsal değişim-dönüşüm sürecinin, sağlıklı analiz edilebilmesi için de önem arzetmektedir. İnsanların sosyal yaşamları, statüleri ve dini yaşam biçimlerine etki eden en önemli faktörün, ekonomi ve gelir düzeyleri olduğu bilinmektedir. Tüm ekonomik eylemler de, insanlar tarafından gerçekleştirildiği için, insanın dini tutum ve davranışları ekonomi faaliyetlerinde önemli rol oynamaktadır. Din karşılıklı olarak, hem oluşturduğu zihniyet ve tutum yoluyla (Erkal,1998:43-45), hem de doğrudan emir ve yasaklarla davranışları yönlendirmektedir.

Sosyal bilimlerde geçmişte yaşanan bir tecrübenin aydınlatılması, gelecekte aynı şeylerin tekrar yaşanabileceği veya ders çıkartılıp tekrar yaşanmayacağı anlamına gelmemekle beraber, dinden kaynaklandığı öne sürülen bir iktisadi davranış çerçevesinde yaşanan holding tecrübesi, sosyal bilimciler için önemli veriler sunmaktadır. Çok boyutlu bir sosyal tecrübe olarak yaşanan “İslâmi holdingler”

(25)

meselesini, sebep ve sonuçlarını, hem girişimciler, hem de mevduat sahipleri açısından, sadece “din”le açıklamak elbette mümkün değildir. Din, bu tecrübenin boyutlarından biri, fakat en önemli olanıdır. Bu tecrübenin, sosyal hayata yansımalarının, toplumsal düzeyde uyum, sosyal dayanışma, sosyal bütünleşme veya sosyal güven gibi alanlardaki tezahürünün bilimsel çalışmalarla analiz edilmesi gerekmektedir.

İslâm dini gündelik hayattan toplumsal hayata pek çok konuda kapsamlı ve ayrıntılı kurallar koymuştur. Bir Müslüman, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, ekonomi alanında, ekonomik davranışında ve başkalarıyla girdiği ekonomi ilişkilerinde de dinin kurallarını, helal- haram veya günah- sevap kavramlarını göz önünde bulundurarak tutum ve davranış geliştirmektedir. İslâm’ın faiz yasağını içselleştirerek holdinglere para/sermaye sağlayan kişilerin bireysel dindarlık algıları ve buna bağlı olarak diğer dindar insanlara karşı güven duygularındaki değişimin ortaya konması, hem ekonominin giderek dinden bağımsız hale gelişini inceleyen çalışmalar açısından hem de “ekonomide sermaye sorunu” işleyen çalışmalar açısından önemlidir. Çünkü güven duygusunun ekonomik gücü artırmaya yarayan bir sermaye işlevi gördüğü (Aslan, 2008: 165) bilinmektedir.

Bu araştırmanın amacı, kâr-zarar ortaklığına dayalı holdinglere para yatıran yatırımcıların, yaşadıkları olumsuz ekonomik tecrübeden sonra, dini tutum ve davranışlarında, dindarlara olan güven duygularında, din referanslı ekonomik tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim meydana gelip gelmediğini, bir değişim meydana gelmişse bu değişimin hangi yönde ve ne oranda gerçekleştiğini ortaya koymaktır. Bu bağlamda Avrupa’da çoğunluğu işçi olarak çalışan Türk popülasyonu örneklemi üzerinde gerçekleştirilen saha çalışması ile, katılımcıların kendi ifadeleri doğrultusunda problemin tesbit ve tahlili amaçlanmaktadır.

“Holding tecrübesi” nin, Din Sosyolojisi disiplini içerisinde çalışılmasının, sonuçları açısından önemini de üç başlık altında toplamak mümkündür.

Birincisi, sermaye sorunu yaşayan, bu modeli denemek isteyen girişimci/müteşebbisler açısından önemlidir. Holdinglerde yaşanan tecrübe, girişimcilerin de kendilerine nerede hata yaptıkları, varsa kendilerinden kaynaklanan

(26)

sorunların önüne geçmede neler yapabilecekleri konusunda öz eleştiri imkânı sağlayacak, prosedürle ilgili eksikliklerini görme fırsatı sunacaktır.

İkincisi, tasarruflarını değerlendirme konusunda yatırımcılar açısından önemlidir. Sadece dini ve milli duygularla veya çok kazanma güdüsüyle hareket etmek, ekonomi gibi kendine mahsus kuralları, kriterleri olan bir alanda çok geçerli olmayacağı, tasarruflarını değerlendirirken daha rasyonel ve ekonomi biliminin referansları göz önüne alınarak davranış geliştirmeleri gerektiği konusunda, önemli bir tecrübe sunmuş ve tarihe not düşmüş olacaktır.

Üçüncü olarak da, devlet kurumlarının, holding ve benzeri oluşumlarda, önleyici denetim ve kontrol mekanizmalarını geliştirmesi açısından önemlidir. Ayrıca “din” alanında, toplumun inandığı dinin değerleri konusunda, yeterince aydınlatılmaması, bu alanın boş bırakılmasının yaratacağı sorunların görülmesi ve önlem alınması açısından önemli olacaktır.

Konunun bu yönüyle araştırılması, bir ilk olması dolayısıyla, önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmektedir.

3. Kapsam ve Sınırlılıklar

Bu araştırma, evreni temsil ettiği varsayılan örneklemle sınırlıdır. Ön araştırmalar neticesinde holdinglerin hedef kitlesinin yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlar olduğu ve para toplama faaliyetlerini en fazla Türk nüfus barındıran ülke olan Almanya’da yoğunlaştırdıkları (SPK, 2005:21,22, Mec. Ar. Kom. Rap., 13,239) tespit edilmiştir. Avrupa’da yaşayan Türk nüfusun % 5’i Berlin’dedir ( Kaya 2008:154). Bu nedenle alan araştırması Berlin/Almanya’da yapılmıştır. Dolayısıyla yurt içindeki holdinglere para yatıran mevduat sahiplerini kapsamamaktadır.

Holdingler, girişimci/müteşebbis insanlarla, onlara para/sermaye sağlayan yatırımcıların kâr-zarar ortaklığı temelinde geliştirdikleri oluşumlardır. Bu çalışma sadece yatırımcıları, yani holdinge para yatırarak hisse senedi vb. ortaklık belgesi alan kişileri konu edinmektedir. Holdinglerde girişimci veya kurucu olarak bulunan, ya da holdinglerin yönetim kurullarında görev alan kişiler bu çalışmanın kapsamı dışındadır.

(27)

Ayrıca tasarruflarını holding dışında, daha farklı alanlarda (borsa vb.) değerlendirip para kaybeden yatırımcılar da bu çalışmanın sınırları dışındadır.

Araştırma belirli bir zaman diliminde gerçekleştirilmiştir.(01-31 Ekim 2010) Örneklemin konuyla ilgili tutum ve düşünceleri zamanla değişebileceği için araştırma uygulandığı zamanla sınırlıdır.

Araştırma, katılımcıların anket formunda yer alan ifadelere verdikleri cevapların değerlendirilmesi ve bunların temsil gücüyle sınırlıdır.

Holdinglerin işleyişinde yasal mevzuata uyup uymadıkları veya yatırımcıların mağduriyetindeki yasal boşluklar bu çalışmanın kapsamı dışındadır.

4. Araştırmada Kullanılan Temel Kavramlar ve Tanımlar

Tasarruf: Tüketim harcamaları çıktıktan sonra insanların kendi iradeleriyle

veya zorunlu olarak gelirlerinden ayırdıkları kısımdır (Erdoğdu,1992:39). İnsanlar gelecekteki gelirin veya harcamanın belirsizliği, beklenmedik harcamaları karşılayabilme, çocuklarına iyi bir gelecek sağlayabilme gibi düşüncelerle tasarrufta bulunmaktadırlar (Erdoğdu,1992:14).

Tasarruf, İslâmi iktisat literatüründe bir şeyi ihtiyaç anında kullanmak üzere saklamak olarak tarif edilmektedir ki, bu saklama yatırım amaçlı olduğu zaman ekonomik anlamda tasarruf olarak isimlendirilebilir (Habergetiren,2005:56). Bu anlamda tasarruf, yatırım, istihdam üretim ve gelişme açısından ekonominin itici gücü olmaktadır (Erdoğdu,1992:2). İktisadi açıdan tasarrufun önemi şu noktalarda özetlenmektedir.

Büyümenin dört kaynağından biri olan sermayeyi oluşturması, Mali sektörün fonlarını oluşturması, sosyal güvenlik üzerindeki yükü azaltması, işsizlerin istihdamına olanak sağlaması ve gelir dağılımının düzelmesine yol açması, yatırımları finanse ederek reel ücretin artmasını ve yoksulluğun tasfiyesini mümkün kılması, yatırımlar aracılığıyla teknolojik ilerlemeyi hızlandırması (Akalın

2002:245).

Tasarrufta tamamen sosyal ve ekonomik gerçekler rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde tüketimden tasarrufa ayrılabilecek kaynak genelde

(28)

sınırlıdır. Bireylerde tasarruf bilinci gelişmemişse gelirdeki birazcık artış tasarrufu değil tüketimi artırmaktadır (Erkal,2000:51).

İslâm’da salt biriktirmek için tasarruf etmek, bir anlamda parayı veya sermayeyi yastık altında tutmak hoş görülmemiş, tasarrufların bir şekilde meşru yollarda harcamaya kanalize edilerek sermayenin dolaşımı istenmiştir. Kur’an- ı Kerim’de: “Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, İşte onlara elem verici bir azabı müjdele! Bu paralar cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki) İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını ) tadın” (Tevbe 9/34-35).

Tasarrufların yastık altından çıkarak yatırıma dönüşmesi için bir dizi tedbirler alınması gerekmektedir. Çünkü tasarruflar sadece sahiplerine gelir sağlamakla kalmayıp kamu yararına da hizmet etmektedir. Bu nedenle tasarrufların yatırıma dönüşmesini sağlayacak mali piyasaların ve banka sisteminin hukuki alt yapıları da dahil, piyasa ekonomisi kuralları içerisinde işletilmesi gerekmektedir. Ayrıca mali sektöre intikalini sağlayacak mekanizmaların ve ödül sistemlerinin kurulması tasarrufçunun istismarının önlenmesi gerekmektedir (Akalın,2002:245-246).

Ancak araştırma konumuz olan holding yatırımcılarının çıkarlarını korumak için yeterince titiz davranılmadığı, bu işletmelerin yasal eksikliklerinin tamamlanmasının sağlanması yerine engellendiği, hatta bazılarının iflâsa zorlandıkları iddia edilmektedir. Bu durum tasarrufçular yani iştirakçiler kadar çalışanları, yöre halkını ve tüketicilerini de cezalandırmak olmuştur. Gerçek sayıları hakkında bilgi edinilemeyen bu kesimin mali kayıpları hakkında da tahmin dışında fikir yürütülememekle beraber, çok geniş bir kesim tasarruflarını büyük ölçüde yitirmişlerdir.

Yatırım: Sermaye teşekkülüne imkân sağlayan “yatırım” ekonominin üretim

araçları mevcuduna yapılmış ilâvelerdir (Erdoğdu,1992:39). İslâm iktisat literatüründe yatırım, malın ya da sermayenin meşru kazanç yollarını kullanarak geliştirilmesi ve çoğaltılmasıdır. Sermayenin tasarruflarla yatırım mallarına

(29)

dönüşmesi bugünkü tüketimi kısmak, ilerdeki üretimi artırmakla mümkündür (Mannan, t.y: 195).

Ekonomik aktivitenin devamı ve sermayenin etkin bir şekilde kullanımı için İslâm yatırımı teşvik etmiş, bu yolla servetin çoğalmasını gerekli görmüştür. Burada teşvik edilen, üretim techizatına ilâve yapmak veya yeni fabrikalar kurmak gibi reel yatırımlardır. Ev ya da arsa almak gibi bireysel mali yatırımlar değildir. İslâm alimleri ekonomik faaliyet ve üretimin çoğaltılması konusu üzerinde önemle durarak toplumun yararlanması, istihdam ihtiyaçların karşılanması gibi verimli neticeler le sonuçlanacak bir ekonomik aksiyonu zorunlu görmektedirler. Servet sahibi servetini atıl bırakıp, yatırıma sevketmemesi durumunda Allah ve topluma karşı suç işlemiş sayılmaktadır. İslâm bütün kaynakların yararlı olarak kullanımını, sağlanacak gelirlerden de daha verimli tasarruf ve yatırımların gerçekleştirilmesini teşvik eder (Erdoğdu,1992:41-42).

Holding adı altında örgütlenen girişimciler, tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi, yatırımların ülke ekonomisine, bölgesel kalkınmaya ve yöre halkının istihdamına katkıda bulunması gibi gerekçelerle pek çok alanda yatırımlar yapılacağı vaadiyle fon toplamışlardır. Bu yatırımların bir kısmı gerçekleşmiştir .

Holding: Holdingler; kâr sağlamak amacıyla, bir şirketin sermayesine ve

yönetimine katılarak, katıldıkları iştiraklerden sağladıkları kârlardan kendilerine bağlı diğer şirketlere de dağıtabilen “ana şirketler”dir (Görgülü 1998:237). Diğer bir adlandırmayla çok ortaklı şirketlerdir.

Ülkemizde holding işletmeler ile ilgili özel bir yasa bulunmamaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nda “holding”in tanımı yoktur. TTK’ da holdingler ayrı bir şirket türü olarak tanımlanmamış ve bunlar için farklı bir düzenleme getirilmemiştir. Sadece TTK’nın 466. Maddesinde “holding şirket” ibaresi yer almaktadır. Ülkemizde kurulan holdingler anonim şirket statüsünde kurulmaktadır. Dolayısıyla Türk Hukuk Sistemi’nde herhangi bir yasal düzenlemeye tabi olmadıklarından anonim şirket gibi görülmektedirler (Mec.Ar. Kom. Rap.,2005:54)

Türk Ticaret Kanununda holding şirketlerin hangi tür şirket olarak kurulacağına açıklık getirilmemekle birlikte, holdinglerden Anonim Şirketler

(30)

bölümünde bahsedilmiş olması, holdinglerin anonim şirket şeklinde kurulabileceği düşüncesini oluşturmaktadır. Ancak Anonim şirket dışında kalan şirketlerin holding şirket olamayacağı konusunda herhangi bir hüküm bulunmaması neticesinde oluşan serbesti ile diğer şirket çeşitleri cinsinde de kurulabilmektedirler. Holding şirketlerin temel ilkelerinden birisi, bunların bağlı şirketlere iştirak halinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu iştirakten amaç, kârlılık esasına dayanan bir yatırımda bulunmaktır. İştirakin diğer gayesi ise bağlı şirketlerin sermayelerinin çoğunluğuna sahip olarak, bu şirketleri tek elden, tek bir yönetim ve mali organizasyon altında yönetmektir (Kumkale,2003:35-36).

Holdingler hem ortak oldukları şirketleri, onların sermaye ve finans yapılarını artırdıkları için büyütürler, hem de ortak oldukları şirketten kâr payı aldıkları için kendileri de büyürler (Görgülü,1998:238).

Holdinglerin amacı; kurulmuş ve kurulacak olan şirketlere iştirak ederek yönetimde bulunmak, bunların yatırım sermaye finansman ve yönetim sorunlarını halletmek, bunun için de modern işletmecilik tekniklerinden yararlanmak, riski dağıtmak suretiyle azaltmak, piyasanın konjonktürel dalgalanmalarına karşı güven vermek ve önlem almak olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, orta büyüklükteki tasarrufları ekonomiye çekmek, küçük ve orta büyüklükteki tasarruflara kâr sağlamak da holdinglerin amaçları arasındadır (Görgülü 1998:243).

Konumuz olan “İslâmi holdingler”, özellikle İç Anadolu bölgesinde “çok ortaklı şirket” olarak kurulmuşlar; tasarruf sahiplerine şirketi olduğundan büyük göstermek amacıyla ticaret unvanlarında “Holding” ibaresini sıklıkla kullanmışlardır (SPK, 2005:5).

SPK’nın 4. Maddesi ile, ihraç veya halka arz olunacak sermaye piyasası araçlarının Kurul’a kaydettirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu çerçevede holdinglerin halktan fon toplayabilmesi için hisse senetlerinin kayda alınması, bunun için de SPK’ ya baş vurmaları gerekmektedir. Ancak konumuz olan holdingler Kurul kaydına başvurmaksızın yurt içi ve yurt dışında fon toplamışlar, hisse senedi ihraç etmişlerdir. Daha sonra bu 77 holdingden 7 tanesinin Kurula kaydı yapılmıştır (SPK Rap. 2005:58). Bu konuyla ilgili daha geniş bilgi, ilgili bölümde ayrıntılı olarak verilecektir.

(31)

5. Araştırmanın Modeli

Araştırmada model, konunun belirlenmesi ve hipotezlerin oluşturulmasından sonra, verilerin toplanıp değerlendirilmesi ve yorumlanmasına kadar geçen süreçte izlenen yoldur (Türkdoğan, 2000:190).

Bu araştırma, betimleme/durum saptama çalışmasıdır. Betimleyici araştırmalar olgular hakkında sistemli ve düzenli bilgi sahibi olunmasını sağlamaktadır (Çelebi, 1991:89). Bir sosyal araştırmada sosyal olay ve olguların olduğu gibi ortaya konması “betimleme metodu” ile yapılmaktadır. Betimleme metoduyla gerçekleştirilen araştırmalarda veriler toplanıp tasnif edildikten sonra, verilerin analizi ve açıklanması yoluyla, yorumlama ve değerlendirme yapılmaktadır (Aslantürk, 1999:101). Betimleme metodu ile değişkenler arasındaki korelasyonun varlığı ya da yokluğu saptanmakla birlikte, değişkenler arasındaki ilişkiler mantıksal çıkarımlarla kararlaştırılabilmektedir (Çelebi, 1991:89).

Bu çalışma kullanılan araştırma yöntemine göre de anket araştırması niteliği taşımaktadır. Anket tekniği, görece çok sayıda veriyi ekonomik olarak elde etme imkanı sunması, daha geniş kitleye ulaşma imkanı sağlaması, bireylerin; davranışsal, duygusal, inançsal, güdüsel ve algısal özelliklerine ilişkin bilgilerin daha kolay ifade edilebilmesine fırsat vermesi (Yazıcıoğlu, Erdem, 2004: 51) açısından tercih edilmiştir.

Bu çalışma teorik ve uygulamalı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Teorik kısımda kaynak tarama ve dökümantasyon modeli tercih edilmiştir. Bu yolla elde edilen bilgiler konunun bütünlüğü içerisinde ele alınarak sistematize edilmiştir.

Uygulama kısmında ise, problemle ilgili hipotezlerin test edilebilmesi ve bazı sorunlara cevap bulunabilmesi için anket formu hazırlanarak saha araştırması şeklinde yürütülmüştür. Anket tekniği sosyal bilimlerde özellikle de din sosyolojisinde yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Anket çalışmasının ağırlıklı kısmı bizzat araştırmacının kendisi tarafından gerçekleştirilmiştir.

Anketle elde edilen veriler, istatistiksel analiz tekniklerinin yardımıyla araştırmanın hipotezlerini test etmek için kullanılmıştır.

(32)

6. Evren ve Örneklem

Evren, araştırma kapsamı içinde yer alan ortak özelliklere sahip, birimler bütününün oluşturduğu, araştırma sonuçlarını genellemeye yarayan elemanlar bütünüdür. Genel evren ve çalışma evreni olarak ayrılmaktadır. (Ural ve Kılıç, 2005:297, Karasar, 2002:109). Evren, araştırma konusuna dahil olan herkesi kapsarken, örneklem, “bir çalışma için seçildikleri grubu temsil etme yeteneğine sahip grup içerisinden belli sayıda elemandan oluşan bir alt elemanlar grubudur” (Altunışık vd., 2004:121).

Bu çalışmanın evreni Anadolu sermayesi veya İslamcı sermaye olarak adlandırılan holdinglere para /sermaye sağlıyan yurt dışında yaşayan tüm mevduat sahipleridir.

Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının ağırlıklı olarak Almanya’da yerleşmiş olmaları, holdinglerin de en fazla bu ülkede faaliyet göstermelerine sebep olmuştur. Holdinglerin sermayesinin büyük kısmının yurt dışında çalışan işçiler tarafından finanse edildiği bilinmektedir (SPK, 2005:21).

1960’lı yıllarda, başta Almanya olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinin iş gücü ihtiyacını karşılamak üzere Avrupa’ya işçi göçü olmuştur. İlk resmi işçi göçü, Almanya ile 31 Ekim 1961’de “Türk İşçi Alımı Anlaşması”nın imzalanmasıyla başlamıştır. Daha sonra Fransa Hollanda, Danimarka, İsveç gibi ülkelerle anlaşmalar yapılarak Avrupa’ya işçi göndermenin yasal zemini oluşturulmuştur. En fazla Türk nüfus barındıran Ülkelerin başında Almanya gelmektedir Kentler bazında ise, Avrupa’daki toplam Türk nüfusunun % 5’ini barındıran Berlin Türklerin en yoğun yaşadığı kenttir ( Kaya, 2004: 154). Örneklem tespit edilirken bu gerçek göz önünde bulundurularak, çalışma evreni, Berlin/Almanya merkezli olarak belirlenmiş, kartopu tekniği ile, telefon ve maille iletişim kurularak diğer Avrupa ülkelerindeki katılımcılara da ulaşılmıştır.

Ön çalışmalar neticesinde, Berlin’ de evrene dahil olan bireylerle kurulan iletişim ve ilk temaslardan sonra “kolay örnekleme” ve “kartopu” tekniğiyle yeterli örneklem büyüklüğüne ulaşıncaya kadar çalışmalar sürdürülmüştür. Kolay

(33)

örnekleme, evrene dahil olan ve anketi cevaplayan herkesin örneğe dahil edildiği bir tekniktir.

Ana kütlenin bilinmediği, ana kütleyi oluşturan birimlerin kimliklerinin belirlenemediği durumlarda kartopu tekniğinden yararlanılmaktadır. Bu çalışmada ana kütlenin kaç kişiden oluştuğu kesin olarak bilinememekte, SPK raporları ve Meclis Araştırma Komisyonu raporlarından tahmini bir sayı tesbit edilebilmektedir (Yaklaşık 400.000 kişi). Ayrıca yer ve adres bilgilerine de tam olarak ulaşma imkanı yoktur. Bu nedenle kartopu tekniği tercih edilmiştir.

Kartopu tekniği, bir bilinen ögeler merkezinden başlamakta ve sonra orijinal örneklemin üyelerinden elde edilen yeni ögeler ilave edilerek artırılmaktadır. Bu şekilde adlandırılma nedeni, kar topunun bir yokuştan aşağı yuvarlanırken durmadan büyümesine yapılan bir analojidir (Marshall, 1999:391). Kartopu tekniğinde birinci aşamada istenilen özellikleri taşıyanlar saptanıp onlarla görüşmeler yapılmakta, sonra da bu insanlar örnekleme girecek diğer insanlara ulaşmada bilgi kaynağı olarak kullanılmaktadır (Balcı, 2009). Herhangi bir şekilde evrene dahil birisiyle kurulan temas neticesinde o kişinin yardımıyla bir başkasıyla, aynı yolla daha başkalarıyla temas kurularak istenilen örneklem büyüklüğü elde edilir.

Çalışmada her iki tekniğin birlikte kullanılması, örneklemin çeşitlenmesini ve zenginleşmesini sağlamıştır. Çünkü çalışma evreni olarak ilk etapta Almanya belirlenmesine rağmen (ki ağırlıklı oran Almanya’da gerçekleşmiştir), kartopu tekniği sayesinde Hollanda, Danimarka, Avusturya gibi ülkelerdeki yatırımcılarla iletişim kurarak, e-mail ve telefon yoluyla anket çalışması gerçekleştirilmiştir.

Örneklem büyüklüğünü hesaplarken göz yumulabilir yanılgı ve seçilen güven düzeyinden hareket ederek gerekli örneklem büyüklüğü saptamak mümkündür.

Ns = σ2z2 / T2 denklemine göre; Örneğin , %95 lik bir güven düzeyinde %5 lik bir yanılgıya göz yumulduğunda elde edilmesi gereken örneklem büyüklüğü asgari 384 olmaktadır . (Ns = (1.96)2 (1/2) . (1/2) / (0.05)2 (Sencer 1989:402, 609, Altunışık vd., 2004: 125).

(34)

Ns = gerekli örneklem büyüklüğü, σ= evrenin standart sapmasının ön kestirmesi, z=seçilen güven düzeyine karşılık olarak standart yanılgı birimlerinin sayısı, T= örnek ortalamasında göz yumulabilir yanılgı payıdır (Sencer, 1989:402)

Bu çalışmada, dağıtılan ve e-maille gönderilen anket formlarının bir kısmının geri dönmemesi (%15) , elimize ulaşan bazı anketlerin de eksik ve hatalı doldurulmaları (%3) nedeniyle işlem dışı kalması neticesinde, örneklem büyüklüğü 490 olarak gerçekleşmiştir.

7. Veri Toplama Aracının Hazırlanması

Bu araştırmada veri toplama tekniği olarak anket formu kullanılmıştır. Anket tekniği ile kişisel ve özel konularda çok sayıda veri almak mümkün olmakta, bilgilerin, görüşmeci ve görüşülenin kişisel ilişki kurarak sağlanması durumunda, görüşmecinin bilgi vereni etkileyebileceği, bazı konularda içtenlikten yoksun kaçamak cevaplar alınabileceği endişeleri anket tekniğinde giderilmiş olmaktadır (Sencer, 1989:124).

Anket formunun hazırlanmasından önce, bilimsel araştırma teknikleri ile ilgili literatür taranmış, din ve dindarlık, sosyal değişim, ekonomi ve ahlâkla ilgili çalışmalardan yararlanılmıştır. Sorular, Prof. Dr. Mehmet Akgül ve Doç. Dr. Bünyamin Solmaz’ın büyük katkılarıyla hazırlanmıştır. Ayrıca alanda uzman kişilerin görüşlerine başvurulmuş, araştırılmak istenen sorunun tam ve eksiksiz yansıtılabilmesi için katkıları sağlanmıştır.

Konunun, fertlerin ekonomik davranışları ve dindarlıklarıyla alâkalı olması, insanların en özel durumları söz konusu olduğu için, soruları hazırlarken ifadeleri çok dikkatli seçilmesini gerektirmiştir. Anket soruları mümkün olduğu kadar sade, anlaşılır açık ve kısa cümlelerle ifade etmeye çalışılmış, bu alanda daha önce uygulanmış ve yerleşmiş kalıpsal ifadeler de kullanılmıştır. Sosyoloji, din sosyolojisi, sosyal değişim, din psikolojisi gibi alanlarda daha önce uygulanmış sorulardan yararlanılmıştır. Aynı tutumu ölçmek için bazen birden fazla ifade kullanılmış fakat yönlendirmeye sebep olmaması için bu ifadeler rastgele dağıtılmıştır.

(35)

Maddeler belirlendikten sonra anket formu araştırma evreninden 30 kişiye uygulanmıştır. Ön araştırma veya pilot inceleme niteliğindeki bu işlem 69 soruyla yapılmıştır. Bu ön uygulamadan sonra 13 soru çıkartılmış ve bazı sorular da yeniden düzenlenerek forma yerleştirilmiştir. Bu işlem sonucunda son şeklini alan anket formumuz 56 soru ve ifadeden oluşmaktadır.

İlk sekiz soru olgusal özellikleri tespit etmeye yarayan, örneklemin kişisel bilgi formudur. Daha sonraki sorular, tasarruflarını holdingte değerlendirme davranışları, dindarlık, dini yaşayış ve ekonomik davranışlarıyla ilgilidir.

Buna göre örneklemin dindarlık algısı ve dini yaşayışları; 9., 26-30.,31.,32., 39. sorularla;

Ekonomik Davranışları; 10-14., 17.,23.,24.,25., 33.,37. sorularla;

Hipotezlerin test edildiği, holding tecrübesinden sonra dini tutum ve davranışlarda meydana gelen değişimi ölçmek için de, 15.,16-21.,22., sorularla, Likert’in Toplamalı Sıralama ölçeği kullanılarak hazırlanan 34-36.,38.,40-56. Soru ve ifadelerle ölçülmeye çalışılmıştır.

8. Uygulama

İki ay süren bir ön hazırlık ve pilot uygulamadan sonra Ekim 2010 da uygulama için Berlin/Almanya’ya gidilmiştir. Bu çalışmanın en zor ve en duygusal yoğunluğun yaşandığı bölümdür denilebilir. Başlangıçta, örneklem grubu bu konuyu unutmak istediklerini, bunun kendileri için bir yara olduğunu, araştırılıp tekrar bu yaralarının kanatılmasını istemediklerini söyleyip, anketleri cevaplamayı reddediyorlardı. Yoğun uğraşlarla, önce sohbet ortamı oluşturup güvenleri kazanılmış, daha sonra anket sorularını cevaplamaları sağlanmıştır.

İlk iletişim kurduğumuz çekirdek örneklemden sonra, Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde camiler, kahveler, internet cafeler, alış veriş merkezleri gibi her yerde, günlük yaklaşık on saat süren çalışmalar yapılmıştır. Bazı cami yöneticileri, kendilerinin bu konuda suçsuz oldukları halde çok yıpratıldıklarını söyleyerek “holding” ibaresinin camilerinin bahçesinde dahi kullanılmasını istemediklerini,

(36)

dolayısıyla kendi mekanlarında bu çalışmanın yapılmasına izin vermeyeceklerini söylediler. Halbuki daha sonra elde ettiğimiz veriler, bazı cami ileri gelenlerinin, insanların işyerlerine dört beş kere gidip, para yatırmaları konusunda ikna faaliyetinde bulunduklarını, o caminin sosyal mekanlarında holdinglere büro tahsis edildiğini gösteriyordu.

Birebir iletişim kurup görüştüğümüz kimi insanlar, “önce nüfus cüzdanının fotokopisini ver ki bu verdiğim cevaplardan dolayı başıma bir şey gelirse seni bulayım” diyerek yaşadıkları güven kaybına bizzat şahit olmamızı sağladılar. Bazısı da bütün içtenlikle soruları cevaplayıp, samimi bir şekilde bazı itiraflarda bulunduktan sonra “hadi şimdi sen de itiraf et, hangi holding yaptırıyor bu çalışmayı” demekten geri durmadılar. Ancak belirli bir zaman ayırıp kendileriyle içten bir iletişim kurduktan ve güven telkin ettikten sonra, hem kendileri samimi bir şekilde anket formunu doldurdular, hem de arkadaşları, akrabaları, komşuları kim varsa iletişim kurmamıza yardımcı olarak örneklemin istenilen büyüklüğe ulaşmasına katkı sağlamış oldular. Zaman ve maddi imkanlar el verse idi eminim çok daha verimli görüşmeler yapılabilecekti. Çünkü insanlar en özelini paylaşmak için önce tanımak ve güven duymak istiyorlardı.

Uygulamanın yaklaşık yarısı, araştırmacının kendisi tarafından, çoğu zaman yüzyüze, bazen de telefonla yapılmıştır.

9. Hipotezler

Ana Hipotez

1. Evrenimizi temsil eden Avrupa’da yaşayan Türk popülasyonunun, holdinglerde yaşadıkları olumsuz ekonomik tecrübeden sonra, dini tutum ve davranışları ile, ekonomik tutum ve davranışları farklılaşmıştır.

Alt Hipotezler

1.1) Örneklemin holding tecrübesinden sonra dindarlara olan güven duyguları zayıflamıştır.

(37)

1.2) Örneklemin holding tecrübesinden sonra, dinin pratik anlatımı olan ibadetleri olumsuz yönde etkilenmiştir.

1.3) Holding tecrübesinden sonra örneklemin dini tecrübenin sosyolojik anlatımı olan dini birlik veya cemaatlere katılımı olumsuz yönde etkilenmiştir.

1.4) Holding tecrübesinden sonra örneklemin dini değer, kişilik, sembol , cemaat ve yapılara karşı tutum ve davranışları olumsuz yönde etkilenmiştir.

1.5) Holding tecrübesinden sonra örneklemin iktisat ahlâkı ile ekonomik tutum ve davranışlarında değişim meydana gelmiştir.

10. Veri Toplama Aracının Güvenirliği

Güvenirlik, bir ölçme aracında (testte) bütün soruların birbirleriyle tutarlılığını, ele alınan oluşumu ölçmede homojenliğini ortaya koyan bir kavramdır (Özdamar, 1999: 512). Ölçme araçlarının güvenirliğini değerlendirmek amacıyla geliştirilmiş birçok yöntem vardır.

Bu çalışmada uygulamalarda sıklıkla kullanılan Cronbach Alfa Katsayısı yönteminden yararlanılmıştır. Cronbach Alfa Katsayısı, 0 ile 1 arasında değişim göstermektedir. Alfa katsayısının değerlendirilmesinde; alfa katsayısı 0.40’ın altında olması halinde ölçeğin güvenilir olmadığı, 0.40 ile 0.60 arasında olması halinde ölçeğin düşük güvenirlikte olduğu, 0.60 ile 0.80 arasında olması halinde ölçeğin güvenilir olduğu, 0.80 ile 1.00 arasında olması halinde ise ölçeğin yüksek derecede güvenilir olduğu kabul edilmektedir. (Özdamar, 1999: 522).

Bu çalışmada, yapılan analiz sonucunda, kullanılan ölçeğe ilişkin Cronbach

Alfa Katsayısı 0.801 olduğu görülmüştür. Bu değere bakarak kullanılan ölçeğin

güvenilirliğinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

11. Verilerin Yorumlanmasında Kullanılan İstatistiki Teknikler

Bu araştırma ekonomik olumsuzluk ile dindarlık algısı ve dini yaşayış arasındaki ilişkiyi inceleyen bir durum saptama çalışmasıdır. Araştırmanın birinci

Şekil

Tablo 1. Cinsiyet Dağılımı
Tablo 2.  Yaş Gruplarına Göre Dağılım
Tablo 3. Medeni Duruma Göre Dağılım  Sayı  %  Geçerli %  Evli  434  88,6  89,9  Bekâr/Dul/ayrı  49  10,  10,1  Cevapsız  7  1,4  Toplam  490  100,0  100,0
Tablo 5. Meslek veya İşe Göre Dağılım
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Katılımcıların babalarının dini yaĢantısına göre din hakkında yanlıĢ bilginin farklılık gösterip göstermediğine bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı

(Nicotiana tobacum, Strychnos nux vomica gibi) veya anorganik (bakır sülfat, kurşun arsenit, bakır arsenit gibi) maddeler pestisit aktif maddesi

dolayı yapıştırıcı tabakası üzerinde, x doğrultusunda hesaplanan en yüksek çekme ve basma gerilmelerinin değeri 41 ve -23 MPa olarak 110 o C uniform

Bu çalışmada başta Nermin Hanım, Ayşe, Ümmü gibi figürler olmak üzere dönemdeki değişim; geleneksel kadın modeli, kentli kadın modeli ve köy-kent gerçekliği

identification and memory and visual memory would improve with age and females would be dominant in olfactory memory and identification and visual memory over

Bu bağlamda; il sınırları içinde nüfus yoğunluğu fazla olan ilçe merkezlerinin ve kırsal yerleşmelerin büyük bölümü eğim değerlerinin düşük olduğu 0-500 m

Titreşim ölçümleri incelendiğinde sistemde dinamik dengesizlik problemi olduğu için spektrum grafiğinde devir sayısının (1×RPM) eş değeri olan frekansta

Yurtal-Dinç (1999) akılcı olmayan inançların cinsiyete göre değişmediğini, yalnızca erkek üniversite öğrencilerinin suçlama eğiliminin kızlarınkine göre daha