2 NİSAN 1986
W. U m u n ... .. f/arrf Rock Cafe’de yapılan açık arttırmada 400 bin dolar gelir el de edildi. Açık arttırmada ayrı ca Bob Dylan'ın yaptığı bir re sim ve Mick Jagger ile Tina Tur- ner'ın geçen yıl Philadelphia'da- ki Afrika'ya yardım konserinde çekilmiş fotoğrafları da aha bul du.
Akademi Kitabevi
ödülleri
Akademi Kitabevi'nin her yıl beş dalda verdiği edebiyat ödülleri ne katılma süresi 31 mayısta so na eriyor. Şiir, roman, öykü, ço cuk yazım, deneme, inceleme, eleştiri, gezi dallarında genç ya zarların kitap halinde basılmış ya da basılmamış ilk yapıtlarıy la katılabilecekleri ödüller için, Akadem i Kitabevi/Nişantaşı ad resine başvurmak yeterli.
Atillâ Dorsay’m
2 sinema kitabı
Atillâ Dorsay'ın geçen yıl çıkıp tü ken en “Sinem ayı Sanat Yapanlar " kitabının ikinci bas kısı önümüzdeki günlerde çıkı yor. Dorsay’ın fantastik sinema üstüne yazılarından oluşan yeni kitabı, “Beyazperdede Kırmızı Filmler” ise önümüzdeki hafta larda çıkacak.
Çevre Soranları re
İnsan Yarışması
Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) ile ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü, “Çevre Sorunları ve İnsan” ko nulu bir fotoğraf yarışması dü zenledi. Son katılım tarihi 26 mayıs olan yarışmanın fotoğraf ları çeşitli yerlerde sergilenecek.
Bamı Söz nar
resitali
Piyanist Bamı Sözüar yarın 16.00'da ODTÜ mimarlık an f i sinde bir resital verecek. Sözüar resitalinde Brahms, Ulvi Cemal Erkin, Rachmaninov ve Liszt 'in yapıtlarını seslendirecek. İstan bul Belediye Konservatuvarı'nı, Özen Veziroğlu 'nun piyano, Ra- şit A bet'in armoni sınıflarında bitiren Sözüar, daha sonra öğre nimini Viyana 'da tamamladı. Bu arada katıldığı uluslararası piya no kurslarında A. Brende/, Paul - Badura Skoda ve J. Demus ile çalıştı. Türkiye’den başka Avus turya, Çekoslovakya, Kıbrıs, Yu nanistan, F. Almanya, Belçika, Sovyetler Birliği, Mısır, Kenya ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde konserler veren Sözüar, 1980'de İstanbul Festivali'nin açılış kon serini verdi.
Suluboya Resim
Yarışması
Sinaide Ghi adlı İtalyan vakfı bir suluboya resim yarışması düzen ledi. Son katılma tarihi 30 Ha ziran 1986 olarak belirlenen ya rışmada birinciye 2 milyon, İkin ciye 1 milyon, üçüncüye de 500 bin İtalyan lireti verilecek. 35 ya şından küçük sanatçıların katı labileceği yarışmaya bugüne ka dar hiç sergilenmemiş suluboya yapıtlar gönderilebilecek. Türk sanatçılar yapıtlarını A nkara 'da- k i İtalyan Kültür Merkezi aracı lığıyla iletebilecekler, (a.a.)
Saddaın Hüseyin
portresi
Resim çalışmalarım çakıl taşları ve kumlarla gerçekleştiren sanat çı Fehim İbrahim Hakkıoğlu, İrak Devlet Başkam Saddam Hüseyin'in isteği üzerine yaptığı portreyi götürmek üzere önü müzdeki günlerde İrak 'a gidecek. Yapıtlarında Anadolu insan manzaralarına yer veren, bugü ne dek birçok devlet başkanının da tablosunu yapan sanatçı, kumları ayrı ayrı boyayarak bir birine karıştırdığını ve böylece değişik renkler elde ettiğini be lirtiyor. Çakıl taşlarını ise hiçbir işlem yapmadan doğal renkleriy le tuvale yapıştırdığını söyleyen Hakkıoğlu, yurt içinde açtığı ki şisel sergilerin yanı sıra Belçika' da da bir karma resim sergisine katıldı.
Bayrı Arştır sergisi
Mimar Sinan Üniversitesi Hey kel Bölümü son sınıf öğrencile rinden Erim Bayrı ve Ali Osman Avşar'ın ilk kişisel sergileri Be- voğlu Devlet Güze! Sanatlar Ga- 'visi'nde açıldı. Heykellerinde ış, ahşap, demir gibi malzeme l i çağdaş bir yorumla kullanan inatçıların sergisi 14 nisan tari-
ne kadar izlenebilecek.
T 7
-KÜLTÜR YAŞAM
C U M H U R İ Y E T /5
Sertel, ölümünün 38. yılında
Sabahattin Ali’yi anlatıyor
Zekeriya Sertel, 1 Mayıs 1977 günü Sabahattin
A li’yle ilgili anılarını Filiz A li’ye ve Atilla özkı-
rımlı’ya anlattı. Hiçbir yerde yayımlanmayan bu
anıları, ölümünün 38. yıldönümünde yayımlıyoruz.
A T İL L A Ö Z K IR IM L IZekeriya Sertel, yurt dışına çı kışından 25 yıl sonra uzun uğraş lar sonucu, Danıştay’da açtığı davayı k a z a n a rak 3 M art 1977’de Türkiye’ye dönebilmiş- ti. Halet Çambel’in Arnavut- köy’deki evinde kalıyordu geçi ci olarak. Tanışma fırsatım ol mamıştı kendisiyle. Ama Filiz Ali’yi tanıyordu çocukluğundan. Türkiye’de bulunduğu bu ilk günlerde geçmişteki kimi olayla ra ilişkin görüşlerini anlatmak is temiyordu pek. Yine de Filiz’in konuşma isteğini geri çevireme di. Alınan randevu uyarınca 1 Mayıs 1977 pazar günü Filiz’le birlikte Halet Çambel’in evine gittik. Zekeriya Sertel yalnızdı ve bizi bekliyordu. Konuşmamızın konusu Sabahattin Ali’ydi. Aşa ğıda, yaklaşık bir saat süren ve bugüne dek yayımlamadığım bu konuşmanın bir bölümünü, Ze keriya Sertel’in anlatımına, söz cüklerine dokunmadan olduğu gibi y ayım larken, 2 nisan 1948’de yurt dışına çıkmak ister ken hunharca öldürülen Saba hattin Ali’yi saygıyla anıyorum. A.Ö. — Sayın Zekeriya Ser tel, Sabahattin Ali’yi nerede, na sıl tanıdınız? Bize önce bunu an latır mısınız?
A.O. — Sonra Konya’ya gidi yor öğretmen olarak.
Z.S. — Bizimle pek teması ol madı bu zaman içerisinde. Yal nız işitiyoruz ki orada bazı öğ retmenler tarafından pek iyi kar şılanmıyor, serbest fikirlerinden dolayı, ilerici fikirlerinden dola yı. Orda onu jurnal edenler de olmuş olacak ki mahkemeye düştü, hatta hapishaneye düştü. Ama ben o kısmını iyi bil miyorum.
A.Ö. — Sonra ne zaman kar şılaştınız?
Z.S. — Tekrar İstanbul’a gel diği zaman, tabii tekrar bizimle münasebet kurdu.
A.Ö. — “ Marko Paşa” döne mini yakından biliyorsunuz öy leyse...
Z.S. — O daha sonra. “ Mar ko Paşa” yı Aziz Nesin’le bera ber çıkardılar. Her yazısını ya zışta gelir bize okurdu. Ama “ Marko Paşa” da uzun müddet oturmazdı. Bilmiyorum ne için. Yazısını yazar, çıkardı ordan. Ahbaplarıyla dolaşır, kendisi için malzeme toplardı, arı gibi.
F. ALİ — Bir de Cami (Bay- kurt) Beyle bir gazete çıkartma ya başlamışlardı, neydi o?
Z.S. — Cami Bey’i tanıyorsu nuz değil mi? Eski Roma elçisi.
İK İ ESKİ DOST — Zekeriya Sertel (solda), çok eski dostu olan Sa
bahattin A ti İçin, "İkiye ayırmazdı insanları, düşmanını dinler, düş manıyla da konuşurdu ” diyor.
Z.S. — Sabahattin Ali’yi biz ilk defa “Resimli Ay” dayken ta nıdık. Biz Nâzım Hikmet ve da ha bazı arkadaşlarla beraber “ Resimli Ay” ı çıkardığımız za man ilerici hareketin liderleri du rumundaydık. Sabahattin Ali de Almanya’dan gelmiş, hikâyele rini neşredecek yer arıyordu ken disine. Tabii, “ Resimli Ay” ı bulmuş olacak ki bize geldi doğ rudan doğruya. Biz tanımıyor duk onu. Bize geldi ve benden evvel Nâzım’ın çalıştığı odaya gitti, Nâzım’la tanıştı. Nâzım’- m yanında da eşim Sabiha var dı. Onlar getirdiler sonra bana Sabahattin’i, ilk defa böyle ta nıştık. Bize anlattı Almanya’dan yeni geldiğini, hikâye yazdığını. Nâzım da alakadar oldu onun la, görelim hikâyelerini, dedi. Hatırlamıyorum hangi hikâyeyi gösterdiğini o zaman. Nâzım pek beğendi onun hikâyesini, aman dedi, sen bize hikâye ge tir, dedi. Böyle kuruldu müna sebet. Sonra devam etti bize gel meye. Zannediyorum ki ilk hikâ yeleri onun “ Resimli Ay” da çık mıştır. Bu bizim için bir imtiyaz dı, Sabahattin A li’nin ilk hikâyelerini neşretmek, Nâzım - ın ilk şiirlerini olduğu gibi.
Atatürk zamanında İçişleri Ba kanı, çok namuslu, çok temiz, çok efendi, kibar bir adamdı. Cami Bey’i benim vasıtamla ta nıdı Sabahattin Ali. Cami Bey hayatının son senelerini benim le geçirdi daha çok. Matbaaya da, evime de mutlaka, hiç ol mazsa haftada bir gelirdi. Bu ge lip gitmeler sırasında Sabahat tin’le tanıştı ve Sabahattin’le fi kir ortaklığına vardılar, bir ga zete çıkarmaya karar verdiler ve “ La Turquie” isminde bir gazete çıkardılar.
A.Ö. — Bu gazete de “ Tan” olaylarında yıkılmıştı...
Z.S. — Tabii, onu da yıktılar. Onların idarehanesi Beyoğlu’n- da Tünel yanında bir yerdeydi.
F.A. — Bir de “Yeni Dünya” diye bir gazetenin afişleri basıl- dıydı, onu hatırlıyorum. O hiç çıkmadan mı yıküdı, yoksa bir nüsha mı çıktı, ne oldu?
Z.S. — Bir nüsha çıktı galiba o.
F.A. — O da Cami Bey'le be raberdi.
Z.S. — Kırılmasaydı o iş, Sa bahattin için de çok iyi olacak tı. Siyasi yolunu zaten bulmuş tu Sabahattin. Yalnız bir hikâ- yeci olarak değil, ileri düşünceli
bir adam olarak kendisini tanıt maya başlamıştı ve o (gazete) yı- kılmasaydı o alanda daha ileri hamleler yapabilecekti ve kendi sini daha iyi geliştirmiş olacaktı politik sahada. “ Marko Paşa’’- da vaziyeti kafi derecede belir liydi, ama günlük gazete de ta bii daha elverişli bu iş için. Onun yolu kesildi gazetenin yıkılma sıyla. Şanssızlık oldu onun için. Çırpınıyordu böyle bir şey yap mak için halbuki.
F.A. — Hapisteyken siz gidip görüşüyordunuz değil mi onun la? “ Marko Paşa”daki bir yazı dan ötürü hapse girmişti ya hani.
Z.S. — Hapisteydi. Seninle de gittik ziyaretine, hatırlar mısın?
F.A. — Bir keresini hatırlıyo rum. Müdürün odasına mı gir m iştik, oraya getirmişlerdi galiba.
Z.S. — Müdürün odasına ge tirmişlerdi ve baban sana âşıktı. Yani evlat sevgisinin üstünde bir sevgiyle severdi seni. Hapishane ye gittiğimiz zaman, bilmem ha tırlar mısın, seni oturttu kucağı na, kokladı sevdi, kokladı sev di, başka hiç kimseyle konuşma dı, seninle de konuşmadı, yalnız sevdi, sevdi, sevdi, çıkıncaya ka dar sevdi. Ben çok duygu landım.
A.Ö. — Hapishane nasıl etki lemişti onu?
H akkında 12 dava
vardı___________
Z.S. — Hapishane hayatı onu bıktırmıştı. Çünkü birinden çık, berikine gir, arkandan mütema diyen polisin kovaladığını dü şün. Hayat yaşanmaz, çekilmez bir hal alıyor. Ben kendi şahsım da da aynı şeyi tecrübe ettiğim için Sabahattin'in o duygusunu benden iyi anlayan olmaz. Ben den ve Nâzım’dan. Biz polisin kontrolü altında yaşadığımız için. O etkiyle, artık polisten kurtulayım etkisiyle gitti saklan dı hatta Sabahattin, Suphi Nuri tleri’nin evinde. Bu ruh haliyle zaten daha sonra kaçma teşeb büsünde bulundu. Müthiş te dirgindi.
A.Ö. — İçinde bulunduğu psikolojiyi haklı buluyorsunuz yani.
Z.S. — Saklandığı günlerde geceleri kendini sokağa atıyor. Bomba gibi adam, nasıl oturur evde? Niçin hapishaneden kor kuyor? Aynı yerde oturmaktan bıkıyor. Canlı adam, cıva gibi adam, bir yerde duramayan adam. Hapishaneye tahammül edemeyen adam, nasıl gider ken di kendini bir evde hapseder. Dayanamaz, kaçacak. (...) Hak kında çıkarılmış tevkif müzekke releri vardı. O sırada on iki da va var hakkında açılmış. O da valar münasebetiyle arıyorlar. Mahkûm etmek için dava açmış lar zaten, başka bir şey için de ğil. Bıkmıştı, gir çık, gir çık. Se ninle ziyaretine gittiğimizde de rahatsızdı. Halbuki biz hapisha nede rahatsız olmazdık. Eğlenir dik. O tabiatta insan değildik de onun için. Uydurmaya çalışırdık kendimizi. O uyduramazdı. Ha reketli bir adam çünkü. Bir yer de duramaz. Onun için hapiste yaşaması güç.
ikiye ayırmazdı
insanları___________
A.Ö. — Kimi anılarınız olma lı... Bir de kişiliğiyle ilgili kimi görüşleriniz...
Z.S. — “ Sırça Köşk” ü bizde okuduğu zaman Sabiha, “ Bu ‘Sırça Köşk’ yıkılır ama, ondan evvel onlar bizi yıkıyorlar” de di, “ Asıl onu bir hikâye yap” dedi, öyle bir şey söyledi. Son ra, mesela şey gibi, bizim o za manki solcu edip ve şairler gibi sekter değildi. Asıl güzel tarafı bence buydu. Herkesle dostluk edişinin sebebi de oydu. Düş mandır diye düşmanına kızmaz, düşmanını da dinler, düşmanıyla da konuşurdu. İkiye ayırmazdı insanları. Bizim o zamanki sol cular ikiye ayırırlardı insanları. Ya solcudur, ya düşmandır ve ya polistir. O ayırmazdı böyle. İnsanı insan olarak görürdü. O bakımdan olgun adamdı, çok ol gun.
A.Ö. — Zekeriya Bey, bildi ğime göre, o zamanki siyasal ör gütlerle pek ilişkisi olmamış.
Z.S. — Hayır, hayır. Hiç il gisi yoktu, partiyle alakası yok tu. Yani nasıl sağ dostlarıyla ko nuşursa sol dostlarıyla da konu şurdu. Sol dostlarını belki tercih ederdi. Çünkü fikir anlaşması vardı onlarla.
A.Ö. — Peki, yazarlığını na sıl değerlendiriyorsunuz?
Z.S. — O kabiliyet ve zekâsı na göre az yazdı. Nâzım her gün bir şiir yazardı en az, her gün mutlaka şiir yazardı. Şiirleri sa yılsa Nâzım'ın, hayatı boyunca çıkar. Sabahattin toplar toplar, biriktirir, sonra hikâye haline so kardı. Daha önce söyledim, arı gibi, her çiçeğe konar, topladı ğını arının bal yapması gibi hi kâye haline getirirdi.
A.Ö. — Sizi yorduk Zekeriya Bey. Verdiğiniz bilgiler için te şekkür ederiz.
HAYVANLAR
İSMAİL GÜLGEÇ
BU k i lAP
kbRKUNÇ. B.R 6fcY.
2^RAJ2tl, ZgUitSe;
Mü s t e h c e n, ¡D EoLoj.k
n’EVL-ERüE Docu DgCHAL YOK EDİLMELİ
o o o o fj.. ( 6 ÜRK) Kvh u m, vAtaua v e MİLLETE H¡zM£T ETMENİN REHAVETİYLE HU$Li İÇ-iNDE PAUAYACAK SiPi/iH
KİM KİME DUM DUMA
BEHİÇ A K
2>u halı. ikFipek olmak var, and
N O T £%P£NSİV£
¿Hlip^ ııııf’
3000Oolar.
Olur m Kardeşim? Bön Türküm.
&ana Tugisj muamelesi yapma TuKNTİK Tıah
get gerçeği
n" / ;
y
__ Pardon, m d pardon a bici m Hani boy vazıyetleri. Hatırına madem
PFua coc ı kİ
Üaa, Desene be abıcım.
Desene be abıcım. fçoo'e
bırakıyorum. Tul ama bak
hışır hı fır.
/ B iz i sn u H . ? u n u 6onder.pi > ç ONU CİPOt $f)L¡H H f t ! 0 Z H M R /v fC O (,ft Y N E Y E İ P İ6fí¿LHFtZ-Ulan, b u d e TUgıçş anlarlar diye gerçeklen IP£K şalmrdvk oz da ha. Herifler, TuRK, üstüne
üsflt/k ŞRLiH'm tanıdığı, ne anlarlar İPEK. Ten, dauadım.
LfVlNOHü. 1
PİKNİK
PİYALE MADRA
ÇİZGİLİK
KÂMİL M AS ARACI
AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR
k e m a lG
ö k h a nOYSA BİZ PAHA ÇoK
û e i ^ ü Z !
TARİHTE BUGÜN
m ü m t a z a r i k a n 2 NisanSADRAZAMIN YALANLAR/..
1589 'PA SUGÜN, SİNAN PAÇA İKİNCİ K EZ SAD RAZAM OLDU. İRAN SAVAŞ! (1S73) SIRASINDA S E R D A R VE SAD RA Z A M ODAN DALA M U STAFA PA Ç A 'Yİ BECERİKSİZ - L İK L E SuÇLCTARAK , PADİÇAH W . M U R A T 'I E T K İLE - M İÇ V E O N U N Y E R İN E S E Ç M E Y İ BAÇARM/ŞT7-. A N C A K İRAN SAVAŞINDAN HİÇ B İR V AR LIK GÖSTE R E M E D E N D Ö N M Ü Ş i PA D İŞ A H A P A B İR S Ü R Ü YALAN S Ö YLEM İŞ Tİ. B İR S Ü R E S O N R A G E R Ç E K A N LA Ş ILIN C A G Ö R E V İN D E N A Z LED İLM İŞ , S Ü R G Ü N E G Ö N D ERİLM İŞ Tİ. B Ü T Ü N B U N LA R A K A R Ş IN , S İN A N P A Ş A , 6 Y/L S O N R A İK İN C İ K E Z S A D A R E T M A K A M I İÇ İN Ç A Ğ IR IL M IŞ T I. H E M D E A Y N I P A D İŞ A H T A R A F IN D A N i. Solda, y a şlı lığ ı nedeniyle "K o ca'lakabıyla a n ıla n S in an Pasa'nm Avrupa'da yacıkm b ir p o rtre si- Sağda tSB.,padiçal>m huzurunda görulû^ r.50 Y IL ÖNCE Cumhuriyet
2 Nisan 1936 1936-1986Sen Jermen muahedesi
de yırtıldı
Viyana I (a.a.) - Mecburi askerlik kanunu diyet meclisine tevdi edilmiştir. Saint-Germain muahedesi mucibince, Avusturyada kura efradı toplamak memnudu. Diyet meclisi 18 den 22 yaşma kadar olan bütün Avusturya vatandaşlarının mecburi askerlik hizmetine tabi olduklarına dair kanunu, bu
sabah, alkışlar arasında kabul etmiştir.
Bu kanunun birinci maddesi, beden ve zihin kuvvetleri yerinde olan bütün yurddaşların muayyen bir müddet için askeri veya sivil mecburi hizmeti ifaya davet edebileceklerini amirdir. Hükümet, hizmet müddetini ve aidatı tesbit için ileride bir emirname neşredecektir.
Norveç kadınları
Oslo I (a.a.) - NorveçİMET
BİRLEŞİK BAHAR YAZ PROGRAMI
4 ayda 6 aylık Eğitim 2 aylık Yaz Tatili
ayrıntılı bilgi için
Telefon : 160 22 61 - 161 61 96 -1 6 0 37 79
KAYITLAR DEVAM EDİYOR.
MET Abacı Latif Sok 11 Valideçeşm e/M AÇKA
parlamentosunun saylavlar meclisi, Norveç kadınlarına davletin bütün idari memuriyetlerine tayin olunmak hakkım bağışlayan kanun taslağını 38 reye karşı 64 reyle tasdik etmiştir. Şimdiye kadar Norveç kadınları hükümet, hariciye, kilise ve ordu hizmetlerinden uzak tutulmaktaydılar. Müzakere esnasında birçok hatipler, şayet kadınlardan papaz tayin edilecek olursa, bunu halkın dini duygularını rencide edeceğini söylemiştir.
İLAN
SEFERİHİSAR T A PU L A M A
H Â K İM L İĞ İN D E N
Dosya No: 1980/129 Es. 1985/59 Ka.
Davacı Orman İşletme Müdürlüğü ve Hayriye Ünlü tarafından da valılar Arslan İri ve Hatice İri aleyhine Ulamış köyü 1324 nolu par selin tesbitine itiraz edilmiş olup mahkememizde yapılan yargılama sonunda: Nizalı Ulamış köyü 1324 nolu parselin davacı Hayriye Ünlü adına tapuya tesçiline karar verilmiş olup Arslan ve Hatice İri, mi rasçıları Mehmet Nevzat İri, Sebahat İri ve Necati Sünetçioğlu’ııa karar tebliğ edilemediğinden bu şahıslar adına tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 3.2.1986
(Basın: 15396)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi