• Sonuç bulunamadı

Köşemden:Bir ders

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Köşemden:Bir ders"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

cum ıroıcrrk

_ .

I

Í

K

Ö

S E M D E N {

BİR DERS

I

Kendinden sonra gelen Türk ya­ zarlarının -ister kabul etsinler, is­ ter etmesinler- hepsine hoca ol­ muş, hepsine ya doğrudan doğru­ ya, yahud dolayısile tesir etmiş bir Türk düşünürü olan merhum Ah- med Mithat Efendi, bundan kırk yıl önce parasız öğretmenlik ettiği

Darüşşafakada, vazifesi başında

hayata gözlerini kapamıştı. Sözile, hareketlerde, yazılarile tam halkçı bir insan olan «Hâce-i Evvel» in bu öksüzler yurdunda ömrünü bi­ tirmesi ne kadar manalıdır. Tanrı gani gani rahmet eylesin.

Ahmed Mithat Efendi, Tan'zima-

tm memlekette açtığı garblılaşma

hareketi içinde Cevdet Paşa gibi yerli ve millî kalmayı bilen, Türk­ lüğü duyan bir adamdı. Türklüğü duymak, türkçenin şuuruna var­

makla mümkündür. Ana dilinde

millî -anlayışa varmadan herhangi bir cemiyet içinde milliyetçi olu- namıyacağım en iyi görüp göste­ renlerden biri, bizde Mithat Efen­ didir. Hayatı ve eserleri hakkında henüz etraflı bir inceleme yapıl­ mamış, hattâ eserleri tamam ola­ rak bir külliyat halinde yayınlan­

mamış olan Mithat Efendiyi bu­

günün Türk gençliği her cephesile tanıyor sayılamaz. Bu eksiği özel teşebbüslerle tamamlamak güç ol­ duğuna göre Millî Eğitim Bakan­ lığım durumdan haberdar etmek­ te fayda vardır.

Bu yazımda onun Türk dili hak- kındaki fikirlerini anlatmak istiyo­ rum. 1844 te doğduğuna göre da­ ha yirmi altı, yirmi yedi yaşların­ da bir gene iken Dağarcıkta Ah­ med Mithat Efendi şu fikirleri a- çıklamıştır. Gençlerimizin kolay an

lamaları için ufak tefek kelime

değişmelerde sözlerini buraya nak­ lediyorum:

«Şinasi merhum, mensûr ibare­ lerdeki seci ve kafiyeleri kaldırıp onlardan beklenen hizmeti bir sı­ fıra (noktaya) gördürmüş ve bu suretle sözleri parçalamış olduğu gibi cümleleri dahi bend bend (pa- ragraphe) ayırıp bu suretle dili-, mizi, bayağı umumîleştirmiş ve o- nun bu himmeti sayesinde bugün

gençlerimizden bir çoklatımn eli

kalem tutabilmeğe başlamıştır. An cak biz dava ediyoruz ki, Şinasi merhumun sadeleştirdiği dereceden bir kaç derece daha sadeleşmeğe ve daha ziyade umumîleşmeye dilimi­ zin istidadı vardır. Biz diyoruz ki, arabca sarf ve nahvinden izafet­ lerle sıfatlar ve müzekkerler ve jnü enneüer ve müfredier ve cemiler

anlı sarf ve nahvine sok:

Siiij a demek istiyoruz

S

Í

t

Yazan;

HAŞAN ■ ALI YÜCEL

A *

i

manii dilince bunlara ihtiyaç gös­ terilmese dilimiz, Şinasi merhumun sadeleştire sadeleştire vardırmış ol­ duğu derecenin yukarısına mutla- kavarır. Bununla beraber bir ke­ limenin türkçesi ve fakat maruf olan türkçesi varsa onun yerine a- rabca ve farsça bir söz kullanıl­ masa dilimizin sadeliği bir kat «da­ ha artar.»

Mithat Efendi bu ana fikri açık­ ladıktan sonra misaller veriyor: Amâl-i hayriye diyeceğimize bu terkbi çözüp hayırlı amal desek on yerde aranan mutabakat kaide­ sinden kurtuluruz. Amal kelime­ sini de çözerek müfredini alsak a- meller desek iş, büsbütün kolay­ laşır, diyor. Zümre-i üdebâ diye­ ceğimize edibler zümresi dememizi teklif ediyor. Hattâ türkçe örüm­ cek, güvercin gibi güzel kelimeler varken ankebût ve kebûter gibi arabca, farsça kelimeler söyleme­ yi şidetle tenkid ediyor.

Dilimizin hemen yüz elli seneden beri kendiliğinden tekâmül etmek­

te olduğunu söyliyerek bir nevi

züğürd tesellisi arıyanlar biliyorlar mı ki, Mithat Efendinin 1870 lerde söylediği bu doğru fikirler, esaslı bir dil hareketine konu olabilmek için gene kalemleri, tam kırk sene

bekledi. Şüphesiz ki bu kırk yıl

içinde dilde değişmeler olmamış değildi. Fakat bu değişmeler içe­ risinde dil bakımından meselâ Ser­ veti Fünun hareketinde Mithat E -

fendinin anlayışına nisbetle göze

çarpacak gerilemeler de olmuştur.

Çok Avrupah bir yazarımız olan

Cenab Şahabeddin gerek klâsik e- debiyat, gerek millî dil anlayışın­ da babası yerindeki Ahmed Mithat Efendiden ne kadar geridedir? Şiir­ lerini topladığı mecmuaya Saçma­

lar diyememiş, Tamâd demiş; Har-b ve sulh yazılan diyememiş, Nesri harb, nesri sulh demekten kendini alamamıştır. O devirde Tamâdın ne olduğunu kaç kişi bilerdi, hele bu­ gün kaç kişi bilir?...

Mithat Efendi ve Cenab Şaha­ beddin... Topladığı yazılar dergi­ sine biri Dağarcık açını koyuyor, öbürü Tâmâd. Birinin' söylediği ve yukarıya aldığım fikirlere sahab ve taraftar çıkanlara karjı 1912 lerde Cenab, şiddetle karşı duruyor ve yabancı terkibler diliıiıizden çıka­ rılırsa edebiyatımızın mahvolaca­ ğım iddia ediyor. Tekijnül bu mu­ dur? Cenab, Ahmed Mithat Efen­ di Türk dili hakkın fişin kanaatle­

rini kesin olarak söylediği sene

doğmuştur. İnanılacak şey mi? İn­ san, dildeki düşüncelerine baktığı zaman Cenab Şahabeddini Mithat Efendiden önceki neslin adamı zan neder. Bugün de Cenabın fikirle­

rine yakın düşünenleri gördükçe

onları Ahmed Mithat Efendinin to­ runları değil, büyiik babaları ara­ sında görüyor gibi olmuyor mu­ yuz?

Bunları yazarkeıi radyodan şu ter

kib, satırlarımın üstüne düştü:

Erkânıharbiye Reisi... Bunun daha ağdalısı ve aslı, Erkân-ı Harbi- ye-i Umumiye Residir. 1870, 1953. Bu da bir tekâmül sayılacak mı?

Ahmed Mithat Efendinin Türkçe ve Türk kültürü hakkındaki ka­ naatleri Çağatay frameri hakkında özbekler Şeyhi kehmed Sadık E - fendinin kitabımr başına yazdığı önsözde pek açıt görülmektedir.

Bahsedildiğine şi adiye kadar bir

yerde tesadüf etnediğim bu mühim yazıdan şu parçaarı gene bugünkü dile çevirerek n.-kledeceğim:

«Bir kavmin ayafeti değişebilir.

Yaşama usulleri de değişir. Hattâ bir peygamberin davetine icabetle eski bâtıl dini yerine hak dini ka­ bul eder. Tarihte bunların hepsi için büyük büyük misaller görül­ müştür. B ir halkın en az değişen ve hattâ hiç bile değişmiyen bir şeyi varsa o da dilidir... Dilde ma demki ilerleme vardır, değişme da­ hi vardır. Fakat düşünelim baka­ lım, dilce ilerleme neden ibaret­ tir?»

«Pek derin düşünmeğe hacet

kalmaksızın bedihî olarak görülüp anlaşılacağı veçhile bu ilerleme o dilin diğer dillerle kurduğu mağ­ lûbiyet bağını koparmasile âdeta kendi istiklâlini kazanması ve as­ lına dönmesidir. Bu da işin aslına ircaı hükmünü alır. Demek oluyor ki dilce ilerleme bir değişme ol­ mayıp evvelce vukua gelmiş olan değişmeyi kaldırmaktan ibarettir.»

«Dilimizin aslı çağataycadır de­ niliyor. Öyle değil a!.. Çağatay bey den bin, iki bin, üç bin sene ev­

vel, korkmıyalım, daha çıkalım,

dört bin, beş bin sene evvel deme­ ğe ne mâni var? Hasılı ondan bin­ lerce sene mukaddem Türk dili dün yanın bütün şark kısmının dili idi. Bir dilin aslım aramak ve bizce türkçenin kaynağım incelemek için ne yolda davranmak lâzım- geliyor? Defaatle dedik a, bir daha tekrar edelim: Bizden başkaları nasıl ha­ reket etmişlerse bizim için dahi öy­ le hareket etmek, yani eski dili­ mizle yazıldıkları halde el’ân ge­ rek tam, gerek eksik mevcud olan eserleri öğrenmek yolile maksada ermek mümkündür.»

Ahmed Mithat Efendi bu müta-

lealan, 1895 de söylüyor. Yarım

asırdan fazla bir zaman önce or­ taya konmuş olan bu dil görüşü bugün de doğru değil midir? Bir insan topluluğunun konuştuğu dil­ de, değişmez olduğunu ileri sür­ düğü bir taraf elbette vardır. Av­

rupa millî dillerinin teşekkülünü

anlatan Mithat Efendi, bu noktayı onlardan misal alarak pek güzel izah ediyor. Yunanca ve lâtince ile bizdeki arabca ve farsçayı karşı­ laştırıyor. Arabca ve farseamn an­ cak Türk dilinin istiklâli içinde bir . — ; rtlat-'Uor.pfjînî anlatıvor.

içinde dilimiz üstünde yapunuş a -

meliyelerin tarihine gözlerimizi çe­

virelim. Birbirine nasıl tam ters

tesirlerle bir ileri, bir geri gidilmiş, açıkça görülmelidir. Hiç değilse bu hazin tecrübelerden ibret alarak lü­ zumsuz münakaşalarla vakit geçir - meyip doğru yolu tutmalıyız. Bun­ da hükümetimize düşen vazifeler de vardır. Artık bir dil ve edebiyat akademisi kurmanın zamanı gel­ miştir. Hiç bir politik düşünceye yüz vermeden kurulacak böyle bir müesseseye, salâhiyetle Türk dili­ nin anıtı olacak bir lügat hazırla- tılmalıdır. Dilimizin kadrosu ve ke lime unsurları belli olmalıdır, ma­ nalar tahdid edilmelidir. Dünyanın hiç bir medenî memleketinde dil, başıboş bırakılmış değildir. Yetkili merciler, vazifeli heyetler olmadan disiplinli bir türkçe kurulamıyaca- ğma inanmalıyız.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

·.ıııecinin eğitim, bireyin fikirsel değişimi ve evlilik gibi sosyal yaşam .ıl:rnlarında belirginleştiği görülür. Eserin merkezine Ceylan yerleştirilerek,

Şölen iradesiyle yıkım iradesini yan yana getirebilme kudretini yöneticiler eline aldığında yan yana gelmeyecek sözcükler için bir mantık silsilesi aramanın da lüzumu

«Halkla ilişkiler anlayışında Ivy Lee’nin altını çizdiği bilgilendirme yaklaşımı, yani bir başka deyişle halkla ilişkiler alanında mslek ahlakı ilkelerinin atası olarak

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

ars typological and technical similarities to the ~araga Höyük Kili-~~ 1.3° At Tell es Sweyhat, only the walls of the horseshoe-shaped combustion chambers were preserved,

512 bitlik sayılar kullanıldığında Hızlı Mod Alma algoritması kullanıldığında şifreleme süresinin Standart RSA algoritmasına göre yaklaşık olarak 2,4 kat daha

[r]

Sabah okula gitmek için anneme ve babama hoşçakalın dedikten sonra evden çıkar- ken, babam elimi kavrayıp beni teşvik edercesine “İstediği bir şeye inanan kişinin yolunda