• Sonuç bulunamadı

Ölümünün 50. yılında Abdülhak Hamit'ten anılar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün 50. yılında Abdülhak Hamit'ten anılar"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

1

tiç kuşağın hüyük şairi /ve bir edebiyat âbidesi olarak tanımlanan

ABBULHAK HAMÎD*i,ilk defa,5Ç~ yıl önc^ tiki arkadaşla ziyaret etmiştik.Önü­

müze düşen-uzun

8

üre Adana Bölgesi(Maarif Eninliği) görevindeyken "bu

makamın ilgasi üzerine,Galatasaray lisesi Edebiyat hocalığına getirilmiş

olan-lSMAÎL liABÎP(SEVÜK)Beydi.îSMAÎL HABÎP,ünlü bir Edebiyat Tarihçisi ve

ABDULHAK H A M Î P ’in en büyüle hayran l a r m d a n d ı .

0 günlerde ABDTJEHAK HAMÎD'in,kendinden ayrılmayan^,bir kaç sıfatı

vardı.Basinimiz,onun adının önünde (ÇAÎR-Î AZAM)Büyük şair»yahut(

1

AHÎ-Î

AZAM)büyük dâhî anlamına gelen kelimeleri kullanmayı âdet edinmişti!

Bu eski övgülü deyimler,şair ABDULHAK H A M Î P ’in âdetâ lakabı,o günle­

rin koşullarına göre,onun adından ayrılmayan sıfatları gibiydi!Bu tür söz­

ler ,o yıllarda,başka şairler için kullanılmazdı.

1 9

.asır sonlarına doğru

ABDULHAK H A M Î B ’e verilen bu sıfatlar,üç kuşak boyunca sürüp gitmişti.Türk

Edebiyatında HAMÎB adı,bir zirveydi.Çıkılması güç,ulaşılması zor bir teye

peydi.Bağlar içerisinde Everes gibi bir şeydiÎjŞ

ABPüJLHAK H A M Î D ’in evine gittiğimiz ilk günün heyecanını,çok net ola­

rak anımsıyorum.O yıllarda ,İstanbulun büyüle apartımanlarından olan MAÇKA-

P A B A S ’a girerken kendimize çekidüzen vermiştik.HAMÎP’in oturduğu dairenin

ziline dokunurken,bizler,önümüze düşen hocamızın

fırkasına gizlenir gibi^

heyecan içerisindeydik!

Kapıyı,ABBULHAK HAMÎD' in ,uzun süre sevgilisi ve/ iki kez nikâhlı karı­

s ı olan LÜSYEH H anım açtı.

Daha önoe , gazeteler ve dergilerde,şair Abdulhak ilamitle

haç

başa fotoğraflarına sık sık rastladığımız Ltisyen , o gün , bana

___

daha, uzun o

oy]

u bir kadın ğLbUnUmünii verdi .

O önde^biz arkasında, Abdul

hale Hamidb’

in

Misafirlerinin

İsmail Habib , Llisyeple Ilâmict'in ellerini

bulunduğu I

,

salona girdik

öpil^

y

nikafirlerinin ellerini sık$3Ûj*fc. . Biz de öyle yaptık .

* iatİ1 ve süslü bir konuşma i l e ~ b e n i , raltij-lo i t a a t e İken yayınladığı dergilerle Şaşılar yazan bir öğren­ cini olarak , A M u l b a J^Mml*.e tanıttı . .Bu «ir meclislere ve ünlü kişiler- le karşılaşmaya alışık olmadığından , mutlulukla ürkekliğin karışımı bir hav, içeriğinde , yüzümün kızardığını, !?eyecam(nın arttığından anlıyordum .

(2)

-2-Daha önce , gazeteler ve dergilerde şair Abdulhak Hâmitle

başbaşa fotoğraflarına sık sık rastladığımız Lüeyen , o gün , bana

daha uzun boylu bir kadın gibUnümünü verdi .

0 önde biz arkasında, Abdulhak Hamii'in , iki misafirinin

bulunduğu , salona girdik . İsmail Habib , Lüsyenle Hamicfc'in ellerini

öpmüş , misafirlerinin ellerini sıkmıştı . Biz de öyle yaptık ,

İsmail Ilabib Sey , tatlı ve süslü bir konuşma ile f beni ,

vaktiyle Adanada iken yayınladığı dergilerde yazılar yazan bir öğren­

cisi olarak , Abdulhak Ilâmict'e tanıttı « Bu tür meclislere ve ünlü kişiler­

le karşılaşmaya alışık olmadığımdan , mutlulukla ürkekliğin karışımı bir

hava içerisinde , yüzümün kızardığını heyecanımın arttığından anlıyordum .

Abdulhak Hâmli'in bizden evvel ziyaretçisi olan kişilerden

biri , edebiyatı-cedidenin şiir ve düz yazı alanındı en ünlü temsilcilerin­

den Cenap Sahabettin Neydi . (l)Diğeri , Abdulhak ilam id'in sohbetlerinden

eksik olmayan , bir garip şair,pilorinalı Hazım beydi 1 (

2

)

Cenap Şehabettin , Paris'ten yeni dönmüş , orada gördüğü teda­

viden bahsediyordu . Hâmit , tatlı bir sükût içerisinde dinliyordu . Cen a py

aslında gençlik yıllarını Pariate tıp tahsili yaparak geçirmişti . Belki

bu özelliği neden^Le jtonu,bir aralık,, doktor edebiyatçılara dönüşüverdi .

Abdulhak Hamit , İkinci Sultan Mahmutun hekimbaşısı olan ve saray eczahanesi

nin kapısına :

(Ne ararsan bulunur , derde devadan gayrı )

mısraını yazdıran , dedesi Abdulhak Molla* n m yaşamından ve şiirlerinden

bahsetti . 12

(1) Cenap Şahabettin (1870-1974)

(

2

) Wlorinalı Nazım Kıral özgünay (1883-1939)

(3)

-3-Abdulhak Molla'nm Saray hekimliği Birasında ,

imza yerine kul­

landığı^

avuç içi büyüklüğündeki mühründeki beyti okudu

i

Çaresiz ola.' Hekim-i-mutlak ,

Bula her derde deva , Abdulhak •

x x

X

Abdulhak Hân i t bey genellikle , toplantılarında , dedesinden

sıkça bahsederdi , Daha sonra katıldığımız sohbet toplantılarında bu izlemi

edinmiş bulunuyorum . Ilâmid'in çokça bahsettiği konulardan biri de Aşk ve

Kadın ilişkileriydi 1 Şair , bu konuyu pek severdi . Bu tür konuşmalarda

adeta canlanır , koltuğunda dikleşir ve tazelenirdi i Şair, sevgilisi olmayan

kişilerdi 'iç varlıklarındaki eksikliğe değinerek , dedesine ait bir anı ile şu beyti tekrarlardı :

Aşıkı olmayan güzel bir dil ber,

Hastası olmayan tabip gibidir

l-x x

x

Ilâmid'in son yıllarda , yaş günleri büyük edebi topluluklarla kut-"

lanır , bunun için -Galatasaray ve Feyzi-Âtî gibi- büyük okulların salonları

seçilirdi , 82« yaş günü için , sonradan adı Boğaziçi Lisesine dönüştürülen „

(Feyzi-Âtî.) salonunda yapılan törene , şık bir delikanlı gibi gelen Ilâroid'e , şair Faruk Hafiz (Çamlıbel) :

- Üstad , demişti . Bütün kadınlar , bu yaşınızda bile halâ

sizden , âşıkane bir surette bahsediyorlar I Bunun sırrı nedir ? Büyük şair ,

gülerek şu karşılığı vermişti :

1 ■ti (g_

- İnanma l Beni bu vaziyete sokanlar , hep onlar değil mi ?

x x

(4)

-A-âbdulhak Hâmick'in kadınlarla ilgili maceraları ve onlara dair

pek çok esprileri vardır . Londrada hariciye memuru olarak bulunduğu sıralarda,

genç > güzel ve nüktedan bir kadınla tanışan Hamit , aşkını bir türlü açmaya imkân

bulamamış , Sonunda bu f ı r s a t ı ^ i r ziyafet sırasında yakalamış y Karşılıklı espri­

ler ve şakalar arasında :

- Matmazel , demiş . Bilir misiniz ki , dün gece sizi rüyamda gördüm 1

Kadın hayretle Hâmli'in yüzüne bakarak ilgiledince, o rüyasını açık­ lamaya devam etmiş .

- Evet , rüyamda bir prens oluyorum , 3onra zengin oluyorum . Üstelik size aşık oluyorum 1

Zarif kadın kıvrak bir kahkaha atarak :

- Halbuki , uyanınca bunların hiçbirinin gerçek olmadığını hayretle

gördünüz tabii ? deyince,Hamit şu karşıhğı v e r :

- Evet matmazel , uyanınca yalnız prenslikle zenginliğimi bulamadım i

x x

X

Abdulhak Ilamid'in evine gittiğimiz bayramdan sonraki bayramlarda

ve üstadın cuma günleri açık olan sohbet^i»eiΫMiu devam eder olduk. Onun vekarlı

kibarlığı , nâzik ihtiyarlığı bizi duygulandırmaktaydı , Bir keresinde , Hali t

Ziya Uşaklıgil , İsmail Hami Danişment , Mithat Cemal Kuntay , Ahmet Reşit ,

Namık Kemalin oğlu Ali Ekrem Bolayır , koruk Nafiz Çamlıbel , Yusuf Ziya Ortaç,

Yusuf Razi ye şimdi adlarını hatırlayamadığım tanınmış kişiler oradaydılar 2

Ara sıra bu toplantılara.o. zamanın tabiriyle , şair-i-âzâroın

kabul gününe , tanınmış kadınlar da katılırlardı , Bir keresinde devrin '

ünlü ^ai, ve bestekarı olein Leyla Hanım, oğlu Yusuf Razi beyle gelmişti ,

Jirv.aç keı e de Abdulhak Lamii'in hemşiresi, Şair Mihrinîisa hanımın bu top—

1 •ın a y a satıldığını hatırlıyorum , Ralımetli ve o devrin güzel görünümlü

kadın şairlerinden Şiikâfe Nihal Hanım da Ilami d'in sohbetlerine katılanlar arasındaydı ,

Abdulhak IlamiA'in evindeki toplantılarda , herkesin belirli bir

yeri , bir köyesi , bir iskemlesi olurdu . Mesela Hali t Ziya ve CertajL. Şulıabettiniı

kendisine en yakın koltuklarda oturmanı, bu evin geleneklerinden sayılırdı . üs­

tadın evine sonradan gelmeye alışan kişiler yo gençler, salonun kapıya yakın

uzak köşesindeki iskemlelere otururlardı , Şayet misafirler arasında İbnlilerain

Mahmut Kemal Bey bulunursa , onun koltuğu , Abdulhak Ham i dİ'in en yakınında , rfnhnlnrlr Vor>m M n n dn/fru konul muş fil undu

(5)

-A k i m d a , -Abdulhak Hami-A'in cuma günlerine mahsus sohbetlerinin en canlaşı

kahlcahalısı , esprilisi Ibnülemin1 in (l) bulunduğu anlara rastlardı ,

Abdulhak Hamit ile eşi Lüsyen , genellikle İbnülemin Mahmut Kemal beyi

tahrik edecek konulara değinirler , onu âdeta nükteler denizinde birbiri

ardından gelen dalgalar gibi , coştururlardı ,

Bir gün, hükümetin tutumundan , fiatların alabildiğine yüksel­

diğinden , piyasada murakabenin yapılmadığından konuşuluyordu . îbnülemin

Mahmut Kemal bey hiddetle bu durumu eleştirdi ve :

- En ucuz sebze olan beğenmediğimiz baklanın kilosu 10 kuruştan

15 kuruşa çıktı ^ deyince. Hami t bey taonolclunun altındaki gözünü misafirlerine doğru kırparak :

- Beyefendi , nihayet baklayı ağzından çıkardı [

landı . Mahmut Kemal Bey , çehresindeki tarifi güç mimikleri

kul-ile esprisini hemen oturttu ;

- Aslında , şimdiye kadar millet baklayı ağzından çıkaramadığı

için herşeyin fiatı alabildiğine yükseliyor \ dedi .

İbnülemin Mahmut Kemal Beyin Abdulhak Hamit ile ilgili nükteleri pek çoktur .

(Soyadı Kanunu) nun kabulü üzerine,herkes bir soyadı ararken,

ünlü gazeteci kardeşler Asım Beyle Hakkı Tarık Bey kendilerine (üs) soyadını

aldılar ve şerefli bir geçmişi olan (Vakit) gazetesinin adını, güya türkçeleş-

tirip, (Kurun) a çevirdiler ! Bu gazetede her gün özttirkçe alınabilecek soyad- -

a n listesi yayınlanıyor,en önemlisi Atatürk'ün , o günlerde yakınlarına ve

sevdiklerine seçtiği soyadları bu gazete ile kamu oyuna açıklayınordu , Nite—

) im o devrin devlet adamlarının çoğunun soyadları , Atatürkün yadigarıdır .

IlâmiA'in evinde bu yeni soyadları konuşulurken , Lüsyen Hanım,bir muziplik

olsun diye , fakat biraz da tebessümle, Mahmut Kemal Beye şu ricada bulundu :

-Beyefendi , Atatürk yakın dostlarına ad koyuyor . Biz de bana koy­ sanız I

(6)

o

-Hazır cevap İbnülemin , lüsyenin herkesi güldürmek için yapmak is­

tediği muzipliğin cezasını şu sözlerle verdi , Abdulhak HantUb'i parmağı ile göo

-tererek :

- Benim haddim değil , size ancak beyefendi kor l dedi .

Abdulhak Hami t Bey^Mahmut Kemal Beyin zehir gibi hicivlerini ,

esprilerini büyük bir^zevkle dinler ve misafirlerine.onu daha çok konuşturmak

suretiyle-hdeta ikramda bulunurdu 1 Gerçekten oradakilerin , eğer varsa ,

bütün yorgunluklarını, üzgünlüklerini Mahmut Kemul>li*^frmükteleri siler süpürür ,

sanki oradakiler bir kahkaha dalgası önünde sürüklenir giderlerdi .

Bir gün , onun çok formunda bulunduğu ve tamamen salona hakim olduğu

heyecanlı sohbet esnasında , zil çalındı . Bu zil sesi , üstadın tatlı hikayesini

tam kıvamında kesip attı . Bu geç gelen ziyaretçi , o günlerin mizah yazarlar-ından

(Nurettin İrtam) dı , (Toplu iğne) imzası ile tanınan Nurettin Artam , Türk gra­

merine ve Türk edebiyatına derinliğine vukufu olan güçlü bir kalem sahibiydi .

Simsiyah gözlerinin ak tarafı fazlaca göze batardı i Iîengi çok esmerdi . Oturur

oturmaz biraz uzunca söze başlaması , konuşulan diğer konularda nükteler yapmaya

özenerek,sık sık mütalea beyan etmesi , bu alanda bir otorite sayılan İbnülemin

Mahmut Kemal'i sinirlendirmişti Tam bu sırada,günün konusu olan.Îtalya-Habeşistar

savaşı konuşuluyordu . Fazla esmer rengini yukarda belirttiğimiz Nurettin Artam ,

yine söze karışınca , Mahmut Kemal bey dayanamayıp , güya Habeşistan muhabebesinder

söz ediyormuş gibi, Abdulhak Ilamid'e dönerek , fakat Nurettin Artamı^fıedef tutmak suretiyle :

- Beyefendi , tam rahat edeceğimiz bir sırada başımıza bir de habeş çıktı I dedi .

X < *

İbnülemin Mahmut Kemal &ey, Abdulhak Hamid'in cenaze törenine katı­

lan! ar a r a a n d a bulunduğu sırada bile, bu tür nüktelerine devam etmişti . Mezarlık­

tan dönerken,herkes Ilâmit'ten konuşuyordu .Adını bu gün hatırlayamadığım yaşlı bir beyefendi , duygularını açıklarken f>

erhum,hayatta çok çekti \ dedi . Mahmut Kemal Bey bu zatın sözlerime

*

3

anki açıklık getirmişcesine şunları söylemişti :

(7)

-7-- ilâm i t 8eyy hayatta yalnız Uç şey çekti ; dedi , Buldukça mey ,

.sineye güzel dilber , hariciye memurluğu sırasında hâzineden bol para ,.

x x

X

Abdulhak Hami<4'in kadınlardan çok çektiği,veya kadınların ondan

çok çektiği her zaman söylenirdi! Bunlar daha çok HâmiA'in evinde toplananların,

dağılışından sonra,merdivenden inerken veya tramvaya binip c& konu­

şulan konulardandı

Denilebilir ki Abdulhak Ilâmict'in aşırı kadın tutkusu,yaşamı boyunca

hem saadetinin , hem felaketinin nedeni olmuştur . katma Hanımın ölümü üzerine

yazctğı (l.'akber) ki tabı ^Hamlet' i yücelten bir eserdir . Kalpleri dağlayan bu eseri,

bir kadın ilham etmiştir , Nevar ki , sefaletine de yine kadınlar neden olmuştur

1900 meşrutiyet inkilabından sonra Brüksel Elçiliğine gönderilen

Hamit bir gece klubünde,masasına davet ettiği bir kadın yüzünden,hakarete uğ­

ramış , üzerinde lürk elçisi yazılı kartviziti yırtılarak suratına fırlatılmıştı

<v ^

Kişisel Zcüfı yüzünden uğradığı bu hakaret , -Hâbıall tarafından- Hamio'in görevin

den azli ile sonuçlanmıştır . Büyük şairin bu tutumuna , akibetine,çok üzülen

Tevfik Fikret'jn bu üzüntülü durumu şu cümle ile açığa vurduğu söylenir :

- Hükümet , Ilamid'i Brüksel'e sefaret yapsın diye gönderdi , rezalet

yapsın diye değil I

x x — •

X

Ama Abdulhak Ham i t , Brülcselde kadın yüzünden uğradığı felaketi ,

yine aynı cinsten bir kadınla saadete dönüştürmek istemiş«,. o sıralarda 61

yaşındayken y kendisinden 42 yaş küçük olan 19 yaşındaki cıvıl cıvıl bir kız­

la evlenmiştir \ Hamit , değişik görünümdeki bu kızı,adetleri sayılaınıyacak

kadar çok olan delikanlıların ellerinden kaplamasını becermiş , temelleri

aşka dayanan bir ruh yapısı ile^bu tutumunu âdeta bir zafer saymıştı*,

(8)

-8-Bu kadın ( m e y a n ) di • Hamit tunun adını daha srnra (îlasip) hanıma çevirmiş ve Müslüman yaptığını sanmıştır .

lüsyen hanım zeki bir kadındı • Onun H amit’e bağlılığı ünlü bir kişi ile beraber yaşamak tutkusundan ileri geliyordu • Onun meclisinden, soh­ betlerinden , çevresinden ona gösterilen saygıdan büyük mutluluk duyan lüsyen , bu suretle yaşamının gıdasını sağlamış oiuyordü ■ Hamit de ona gerçekten aşık­ tı •

Aralarında 42 yaş gibi büyük fark olmasına rağmen , neşeli halleri, aşklarının ve sevgilerinin gücü , bu yaş f a r k ı m silip atmış gibiydi . Bu kanı­ mız , yaşamlarının son yıllarındaki i alenimi erimi zdendlr •

Ancak Hamitle I-üayen ilişkisinin garipsenecek hatta ayıplanacak devrelerine de burada değinmek gerek •

Kemit'in evine devam ettiğinde sırada işittiğimize göre , büyük şair , Lüsyenle iki defa nikahlanmış , iki nikah arasında uzunca bir müddet de yaşamını sürdürmüştür . Hamit'in lüsyen'le olan iki evlilik ara­ sındaki yaşamı adeta sefalet içerisinde geçmiş ve bir çök dedikodulara neden olmuştur *

Hamit Lüsyenle birlikte İstanbulda yaşarken evindeki sohbetlere dadanmış olan yakışıklı bir İtalyan kontu vardır . Bunun zamanlı zamansız Hamit'in evine girmesi ve LUşyen'le ilişki kurması İstanbul sosyetesinde

büyük söylentilere ve akandallora sebep olmuştur • Lüsyenin kalben ve şeklen Hamit'e bağlılığı kalmak suretiyle bir İtalyan kontu ile ilişki kurması Hami t ' i adeta şaşırtmamıştır • Hatta Hamit kendine göre bu duruma bir formül bile bulmuştur t

Lüayeni İtalyan aşıkı zengin kont Horanza ile evlendirmek ve »minia olan gizli ilişkilerini resmiyete dökmek . Ama kendisi de onlarla birlikte bir çatı altında yaşamak arzusunu yenememiştir i Yani her üçü bir­ likte yaşayacaklar , Lüsyen başkadan rolünü oynayacak, kocası Abdulhak Hamit bu kere eski karısının aşıkı olacak 1 Usyenin aşıkı kont Horanza iee onun kocası rolünü oynayacak 1 Bir evde sadece yatak odaları değişecek !

(9)

-9-Ünlü edibimiz Yakup Kadri Karaosoanoglu , (edebiyat anıları) nda Hamit'in hayatın­ daki garipsenecek tutumu ve yıllar süren dedikodu konusunu çok güzel yansıtmıştır .

x x

X

Daha sonraki yıllarda y yani Lüoyenle İtalyan kontu Iloranzo* nun evlenmesinden sonra Bünyen kocası ile İtalyaya gitmiş Napolide ve genellikle Venedikte oturmuştur . 0 sıralarda Hamit'in Lüsyene dayanamıyarak bir ara İtalyaya gittiği ve onların evinde misafir kaldığı , Hamit*in dostları ara­

sında konuşulurken evine devam eden bizlere de tu güldürüçü vodvil yansıtıl­ mıştır •

Şair ruhunun bu derece değişi.kliği , tabiat kurallarına , toplum ya­ şamındaki geleneklere elbette aykırıdır . »a tutum , dahi şair dediğimiz Hamit’in çok zayıf bir yönünü gösterir . He gariptir ki , çevre bunu ayıplasa bile , Hamit normal bulan bir iç yaşayışa sahiptir .

Abdulhak Hami t'in bu buhranlı yaşamı sırasında Viyanaya gittiği, hatta parasız haline açındığından bir müddet oradaki elçilik binamızda barın­ dığı bilinmektedir . Fakat o günlerdeki Ilamlt , daha doğrusu LUsyensiz Hamit , şair Hamit değildir . Belki insan lîamittir fakat kendisine saygı gösterenlerin şair Hamit'i değildir . Kalbinin her ş p m u i » ona inleyeni hatırlatır . Hani t'e göre Lüsyen zengin kontla evli kalsın fakat kendisinin gözü önünde bulunsun l Y U k a n d a k i kanıyı Abdulhak Hami tin İsmet Paşa'ya yazdığı bir mektupla kanıtlamış

oluyoruz .

Kurtuluş savaşı zaferle sonuçlanınca , İsmet Faşa Türkiye Büyük ¡'il­ let Mecli-lnin Hariciye Vekili olur ve Bozana gönderilir . ismet P a ş a ' n m , Bozan konferansı sırasında ne derece yüklü ve önemli konuların ağırlığı içerisinde

bulunduğu malumdur . Türk milletinin ölüm dirim kavgası sonunda Lozan konferansının kulislerindeki çetin temaslar yoğunluğunu arttırmıştır . İsmet Paşa , batılıların kurt politikacıları ile sulh masasında adeta bir meydan muharebesi vermek zorun- lugu içerisindedir . Bütün bunları hesaplayamayan bizim aşık büyük şairimiz Abdulhak Hanit Viyanadan İsmet Paşaya garip bir mektup gönderir . Bu mektupta eski karısı -İtalyan kontu Koranzo ile evlendiği için kontes olan - LU yenin kocasına İtalyan hükümeti tarafından verilecek bir görevle İstanbula gelmesi

(10)

—ıo—

ihtimali belirtilmektedir » Abdulhak Hami t bu mektubunda İsmet Paşadan şu ricada bulundu s Lcanrı konferansı sırasında herhalde İtalya devletinin o sırada Hariciye Hazırı olarak Tozanda bulunan kont Sforza ile temasları olacaktı . Bu •temas sa­ rasında , Lüsyenin kocası Boranzodan bahsedilerek kendisine iltimas edilmesini ve böyle bir tayine yardımcı olmasını rica edebilirse Lüsyen hanım bu suretle İstanbul sosyetesine tekrar girecek ve Hamit de sevgilisimi İstanbulda hergün görecektir i

Milletçe bir ölüm dirim kavgasından sonra şerefli bir barışa ve istiklale kavuşulması konusunda büyük milletlerle çetin bir diplomasi savaşı verilirken , İsmet Paşanın , Abdulhak Hami t» in sevgilisine kavuşması için , hiç de yakışık almayacak bir konuyu Kont Sforza ila görüşmesi zaten beklenemez . Fakat Abdulhak Hasıl t bu .. Kafasının ön raflarına ulusun meselelerini değil

aşk ve hayal alemini yerleştirmiş .. Abdulhak Hani t'in bu mektubunu okuyan o zamanki İsmet Paşanın müşavirleri

,

kapsamından kı saca ve gülümseyerek bahsederler • ismet Paşa böyle bir mektubu okumak bile istemez • Kaşları ça­ tılır ve cevap vermez j fıO

(x) Çok sonra işittiğimize göre , Lüsyen'in İtalyan kontu Horanzo ile evlenmesini sağlamak amaciyle Abdulhak Hamit Lüayen'i boşamış hatta onların evlenmelerinde şahitlik yapmış i Daha sonra İtalyan kontun , lüsyeni İtalyaya götürdüğü fakat babasının bu tür izdivacı uygun görmediği için oğlu ile ilgisini kestiği rivayet edilmiştir , Ancak lüsyen , bir kontla evlendiği için (kontes) sıfatını almış Abdulhak Hamit'te bu asalet ümranından son derece memnun kalmıştır . Gelgelelim Lüsyenin imaretine dayanamayan Hamit onunla uzun yıllar mektuplaşmış tır , lüsyen de Hamit'e olan eski aşkını bir türlü unutamomış ve Hamit'e yazdığı Fransızca mek­ tupları bir kitap halinde yayınlatmıştır . Zamanla kontun babasından hiç ilgi gör­ meyen lüsyen Hamit'in delice aşkına dayanamayarak Horanzo'dan ayrılıp İstanbula dönmüş ve büyük şairin son yıllarını mutluluklarla doldurmuştur • Lüsyenle binlikte geçen uzun yıllardan sonra Abdulhak Ilamit Tarlanın milletvekili seçilmesi kararlaş­ tırıldığı sırada , bu işe teşebbüs edenlerin telkini üzerine , Abdulhak Ilamit , lüsyeni ikinci kez nikahlamak zorunluğunda kalmıştır .

(11)

ABBULHAK HAMÎD'i hem

y a r a l a y a n

j,.hemfmutlu eden kadın:

L Ü S Y E N Hanım

ABHUIilIAK HAMÎB,Lahey Elçiliğinden sonra Bürüksel Elçiliğine atandı.

İki dönem sevgilisi, iki dönem nikâhlı karısı olan LÜSYEN'i burada tanı­

dı. 18 yaşındaki güzel bir lcıza,

6

o yaşındaki ihtiyarlığa yaklaşmış olan,

kalbini kaptırdı»Belçikalı bu kız ,o sıralarda bir gençle nişanlı imiş.

Ama,Osmanlı Elçiliğinde Kâtip I

.1

AH

MU

T SABİT Beyle dolaşırmış. .Söylenti­

lere göre,Lüsyen 9 gençle flört edermiş.Mahmut Sabit Lüsyen'e,Sefir

ABDULHAK BAMÎD'den bahsetmiş ve tanışmalarını sağlamış.Tanıştığı günden

itibaren , Şairimizin kalbine bir iksir gibi girmiş .ABBULNAK ILftKÎI>,bir

konuşması sırasında, tüm mutluluğu onda bulduğunu söylemiş ti. İhtiyar ftşı

âşık,onun için yazdığı şiirlerde de bu duygusunu sergilemiş

y q

kendisi

ile röportaj yapan gazetecilere de aynı duguları ve ®ms]o:xsşiaaccxxxxx

LÜSYEH'e olan sonsuz aşkını dile getirmiştixx.

p.ünyen Hanım, zelci bir kadındı . Onun Ilamidb'e bağlılığı, ünlü bir

kişi ile beraber yaşamak tutkusundan ileri geliyordu . Onun meclisinden, soh­

betlerinden , çevresinden ona gösteri! en saygıdan ,büyük mutluluk duyan Lüsyen ,

bu suretle yaşamının gıdasını sağlfctmış oluyordü . Ilamit de ona gerçekten âşık­

tı .

Aralarında 42 yaş gibi büyük fark olmasına rağmen , neşeli halleri,

aşklarının ve sevgilerinin gücü , bu yaş farkını bilip atmış gibiydi . Bu kani­

msi , yaşamlarının son yıllarındaki izlenimlerimisdendir .

Ancak ^iâmitle Liisyen ilişkisinin garipsenecek hatta^ ayıplanacak

devrelerine de burada değinmek gerek . I

Hamli’in evine devar. ettiğimiz sıradfı işittiğimize göre , büyük

şair , Lüsyen! e iki defa nikahlanmış , i1'! nikah arasında uzunca bir müddet'

de onunla yaşamını sürdürmüştür . Hamidüin Lüsyen'le olan iki evlilik ara- ,

sandaki yaşama adeta sefalet içerisinde geçmiş ve' bir çok dedikodulara neden

o! muş tur .

Lüsyenle birlik te İntanbulda yaşarken, evindeki sohbetlere

dadanmış olan yakışıklı bir İtalyan kontu vardır . Bunun zamanlı zamansız

Ilâmj/t'in evine girmesi ve Liisyen’le ilişil Icurması İstanbul sosyetesinde

büyük söylentilere ve okandallara sebep olmuştur . Lüsyenin,kalben ve şellen

îlnrii'e bağlılığı kalmak suretiyletbir İtalyan kontu ile ilişki kurması

Ilar/id.' i «de** şaşırtmamıştır Ilatta Hami t, cendine göre ,bu duruma bir formül

(12)

-12-1937 Nisanının serince bir gününde onun tabutu (Zincirlikuyu

mezarlığı) nın ilk ziyaretçisi oldu.Denilebilir İd. Zincirlikuyu mezarlığı,

böyle ünlü bir kişinin ölümü ile hizmete açıldı . Mezarın projesi Yüksek

Mimar Arif Hikmet bey tarafından yapıldı , 3 yıl sonra mezar taşı üzerine

-batı geleneklerinden esinlenerek- heykeltraş Sabiha Bengütaş tarafından

yapılan büstü de konuldu . Ilasan Ali Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığı sı­

rasında,mezarı başında bir tören yapıldı .

x x

X

Abdulhak Hami di'in yaşamında bir kış güneşi olan Bünyen hanım ,

şairin ölümünden sonra,alıştığı masraflı yaşamını sürdüremediği için,sıkın­

tı içerisinde kaldı . Bir müddet -hükümetin ilgisi ile- Bursada Çelik Palas

Otelinin müdür yardımcılığında görevlendirildi . Bu hizmeti başarılı olamadı.

Sonunda,Sıraselvilerde oturduğu bir apartmanda, 18 Temmuz 1966 günü 79 yaşın­

dayken öldü . Abdulhak Ilamit Tarhan, ölümünden sonra Bünyenin de kendi meza­

rına konulmasını vasiyet etmiş olmasına rağmen , Ilâraidl'in mezarındaki görkem­

li mermerlerin kırılması mahzurlu görüldüğünden,bu arzuya uyulamadı . Bünyen,

(13)

\ t

Lünyeııi, İtalyan aşıkı zengin kont Ço^ansO ile evlendirmek ve

onunla olan gizli ilişkilerini resmiyete dökmek

j

Ama, kendisi de onlarla birlikte bir çatı altında yaşamak arzusunu yenememiştir I Yani her tiçü bir­

likte yaşayacaklar , Lüsyen b a ş k a d m rolünü oynayacak, kocası Abdulhak lifimi t

bu kere eski korasının âşıkı olacak Lite yenin aşıkİ kont Soranzd ise onun ! i ,!

kocası rolüril oynayacak i kir evde ,sadece yatak odaları değişecek 1

Ünlü edibimi'/, kokup Kadri Keraosmnnoğlu , (Edebiyat Anıları) nda^lâffliA’in hayatın­

da! i garipseneçel: tutumu ve yıllar süren dedikodu konusunu çok güzel yansıtmıştır .

-.esini Kont I-Iişel S011AKZ0 il

e

yevlendiren lJH-)ÎJ),Ku evli­

liğin şahitliğini yapmış,Süs gerdek gecesi de,onların odasının biti­

şiğindeki odada yatmıştır!

,. .

.

.

,

_

İ

4

> ver ki, ihtiyar fi

sık , bir türlü Lüsyen den kendisini kop?

ıramamış

tır*

locası Kont M ş e l i i c , i t a l y a n m en büyük Vapuru SHSfiîRAIviîS ile Venedı-

;'-e

gitmek üzere Galata rıhtımından ayrılırken»HİMİD in mendil salla­

narak uğrlaması,çevresinde ,çok g a ripsemiştir!

itİBYEST'in hasretine dayanamayan şairimiz,sonraki yıllarda denediğe

giderek,yanlarında misafirlik yampış,onların da 1924 yılında İstan­

bul

a gelmelerini sağlayarak konuk etmiştir!

ş a ir ruhunun bu derece d e ğ iş ik liğ i , ta b ia t k u ra lla rın a , toplum ya- sairindeki c elen ek lere e lb e tte „ t a r i i ı r . Bu tutum , dâhî ^ ««a lg im iz Bam ii'in M j- jj b ir yönünü g o n to rlr . He Ba r ip t l r k i , çevre bunu a y ıp ls sa b ile , b n t normal bulun b ir i ç y oçn yıça s a h ip tir . ___

--- .IMulbak A i d ' i „ bu b u h fin îT T S İS İİ binasında Viyanaya Î . M . ' , batta Parasız hâline acmdıEından.bir müddet oradaki elçilik binamızaa b a ^ n -

(Ut3 h'İl m e k t e d i r . fakat o Günlerdeki Hâmli , daha doErusu Lüıyensız ammıt ,

ç a M Hami t d e » l d i r . Belki insan işittir, fakat kendisine saygı gösterenler n

vair 1 W * U deSildir . Kalbinin her çarpması,ona,Msyenı hatırlat,' . ı -

i r e Tıüsven zen£in kontla evli kalsın fakat,kendisinin cüzü önünde b u l u n s u n .

Yukarıdaki Mnıyı, Abdulhak l i W i « n , i s m e t Peça'ya yazdığı bir mektupla kanıtlamıç

oluyoruz .

savaşl zaferiTSSSÎUİnnoaT İsmet l'aça

Türkiye F y ü k

H l

-let l-ecll sinin Hariciye Vekili olur ve Bozana «önderilir . ismet Baça’nın. Bozan

önemli konuların ağırlığı i çeri o l

-: c

,

:

:

> - » —

, n

-5

r,ı ers nd^'i t i n temaslar yoğunluğunu arttırmıştır . ismet ?a,a , batılıl.

-kulislerinde *- bir meydan muharebeni vermek

zorun-, „+ „ „ n « İrkçıları ile sulh manasında adeta Dır meyıc.

X a «

8

» içerisindedir . Bütün bunları

Abdulhak Iiânılt Viyanadon ismet Paçaya earl, hır mektup Eo. •

. „ „ S , -İtalyan kontu Soranzo i le evlendiği için kontes olan T ,u .,» in . kocasına ita!yan h t ^ e t i tarafından verilecek b ^ e v l e Istanbul_a_celmesi

ihtimali belirtilmektedir . Abdulhak I S a i A bu «ak-tu tiimekteaır . ju'uuiimn -- bunda ismet Paçadan 5u ricada bulunaa., B o a m konferansı «ırasında,herhalde İtjlya devletinin-*,O0AH *dSil '.-e ■telisİ l c i Îii- -i ... — ile t f m a s l a n olacakta. Bu temas

rasında ,

Büsyenin

kocası

Soranzoden bahsedilerek ,kendisine iltimas edilmesini ve böyle bir tayine yardımcı olmasını rica edebilirse Bnsyen H,J ım bU_ “ .'

J

u .

1

.« » v rü ;! i s in e

kavuşacaktır.

(14)

\ y

ÎTilletçe bir Ölüm dirim kavgasından sonra, şerefli bir barışa, ve

istiklale kavuşulması konusunda .büyük milletlerle çetin bir diplomasi savaşı

verilirken , İsmet Paşanın , Abdulhak Hâmili'in sevgilisine kavuşması için |

hiç de yakışık almayacak bir konuyu tolMîMEtömKBÛâK görüşmesi zaten beklenemez .

Fakat Abdulhak Hamit bu ., kafasının ön rafların^,ulusun meselelerini değil^

aşk ve hayal; âlemini yerleştirmiş , Abdulhak Hamiiİ'in bu mektubunu okuyan,

o zamanki İsmet Paşanın müşavirleri , kapsamından kı saca ve gülümseyerek !

bahsederler . İsmet Paşa böyle bir mektubu okumak bile istemez . Kaşları

ça-*

j

tılır ve cevap vermez .

îtalyah Kontu S O R A N Z O ' m m İtalya hükümetince İstanbula daimi bir gö­

revle tayini suya düşer.Hâmid,hir çok planlar çizerek mutlaka L Ü S Y E N 'i

ne kavuşmak ister.Sonunda da Lüsyeni kocasından boşattırıp îstanbula

gelmesini sağlar!

Lüsyenie Kont SORANZO’nun evliliği altıbuçuk yıl sürmüştür.LÜSYENTVene'

dikte ,kayınpederinin sarayında yüz bulamaz.Kayın peder,oğlunun bu tür

evlenişinden hoşnut olmamıştır.Sarayında,gelinine ikinci sınıf bir kişi

muamelesi yapar.

Ne var ki,LÜSYEH de ABDULHAK H A M Î D ’i unutamamıştır.Gittiği günden iti­

baren ona mektuplar yazar.Fransızca olan bu mektuplar,daha sonra^HAMÎD-

in bir jesti olarak yayınlanmıştır.Aslında hiç bir edebi kıymeti ve

özelliği olmayan mektuplardır.

A

A

L Ü S Y E N ’ine kavuşan HJUvilD, onunla eski aşıkane bayatına kavuşur.

Vakta ki

HAliÎD’in Milletvekili seçilmesi söz konusu olur,iki sevgili, tekrar

nikâhlarını tazelerler.'

Atatürk ve Liisyen

Tıiisyen Hanım konusunu fazla uzatmadan , bir de rahmetli Hamdullah

Suphi Tannöverflnn Hinin Hiğicıi r

,,

konuya temas etme],: yerinde olur .

Ankarada

( Türk. Ocağı) binasındaki bir toplantıya gelen Atatttrl^öGjHsn***«? Abdulhak Hamit'le LUsyen’e v ^ â s t l a r 1 . Hamdullah Suphi , Türk Ocağının

Genel Başkanı sıfatıyla Atatürk'ün yanında yer alır . Törenden sonra ,

özel sohbet başlar . Atatürk , Türk kadınlarının kültürünün yükseltilmesini ,

onlara erkeklerle eşitlik hakkı tanınmasını ve bu konuda çalışılmasını

öğütlerken1Abdulhak Iiamit,Atatürke^yanındaki Lüsyeni göstererek :

I

!

- Efendimiz , Liisyen cariyeniz , bu bakımdan Türk kadınlığının

mükemmel bir örneğidir

î

der . Hatta bu konularda kendisinden çok faydalanıla­ cağını sözlerine ekler . Atatürk bil- î b a l y a n l a mâcffral'i* Tüsyen Hanımı ,

Abdulhak Iiami 4*e göstererek şöyle

ceVap:

v e r i r :

*'...-- Beyefendi;bu mu Türk kadınlığının timsali olan İcadın 7. Bu

Hanım , Türk kadınlığına asla örnek olamaz I..

Büyük şair, bu sert ve anlamı ağır

ve bitik bir durumda koltuğuna yığılıverir .

Hamidt' in koluna girerek ayağa kaldırır , Lüoye

olan sözlerden üzülür , ezik

Iamdullah Suphi, hemen Abdulhak

ıi, Atatürke,Türk kadınlığının

timsali şeklinde tanımlamasından duyduğu pişmanlıkla kendinden geçmiş olan

(15)

Büyük şairi BAHT yapanlar

İ'

ABRUİHAF liAMİB*e(ŞAÎR-î AZAM)sıfatını veren SÜLEYMAN NAZİF'tir.Şairi­

mize (DAHİ),hatta (BAHÎ-Î AZAM)diyen ilk kişi FİLORÎNAİI KAZIM Beydi.Bu

sıfat basında ve Edebiyat mensupları arasında çok. tutunmuştu.FÎLORÎNALI

KAZIM Bey,garip bir şairdi.Her yıl T

EVRİK FİK R E T ’in kabri başında,tören­

ler düzenler,kızı Aliye Meliha'ya şiirler okuturdu.Kendisi saatlerce ko­

nuşan bir kişi olduğundan,karikatürcülerimiz o'nun karikatürünü yaparken

bir ustura eklerlerdi!ABBULHAK HAMÎT'ten sonra Türkiyenin en büyük şairi­

nin kendisi olduğunu inanırdı¿Şiirlerini kabul etmeyen gazetelere,onları

ilan törifesi üzerinden-para ödeyerek-yayınlatırdı!Alay olsun diye PEYAMÎ

SAPA,bir fıkrasında ona(TÜRK ŞİİR KIRALI)adını takmıştı.HAZIM Bey bunu

benimsedi! ve bâzı şiirlerinin altına TÜRK ŞİİR KIRALI olarak imzasını

a t t ı .ABBULHAK IiAMÎB'den hiç ayrılmaz, o *nun gölgesi gibi arkasından yürür­

dü.

HAMÎ

D'in h e r _toplantısında »zamanla zamansız bulunur,saatlerce konu-

şurdu.Kibar HAMÎB,bu aşırı hayranını kırmak istemezdi.Bir aralık Nazım Bey

imzasının üstüne sıfat olarak(HA!EULHALEF)yâni "ondan sonra yerine gelen"

anlamına gelen bu sıfatı»ABBULHAK HAMÎB'in yerine geçeceğini sanardı!.

ABBULHAK HAMÎB de, v a k t i y l e , bâzı edebiyatçılara »münasip sıfatlar ver­

diğini ve bu unvanların tutunduğunu söylerdi.RECAÍ ZABE MAHMUT EKREM Beye

ilk defa(ÜZTAT)adını o vermiş.Bu ünvan olumlu karşılanmış ve Recaí Zade

Edebiyat Tarihinize(ÜSTAB-ı ÂZAM)olarak girmiştir.

ABBULHAK. RAMÎT,ünlü halk romancımız HÜSEYİN RAHMÎ'yi d e (TÜRKLERİN

EMİL ZOLA'SI)olarak tanımlamıştır.

Çaylar ve Pastalar

Gerek sohbet günlerinde,gerek Bayram ziyaretlerinde,LÜSYEN Hanımın.er-

kek bir yardımcısı bulunurdu.Lüsyen Hanım,genellik]e»kendi eliyle kek y a ­

par ve bizzat kendisi ikram ederdi.Yardımcısı da çayları getirirdi.Herkese

i.

1.1

çay verilmesi adetti.İLHİJLEMÎN iîsıf gelmişse,o*na üçüncü çav da veri —

-AMtİB ^ f Î^ ^ r ^ t nn İ,ye--,P

0

T eİ en Çay fincanıy la kahve ik?am edilirdi,

o

Al

II lAçA /iABL oEZAl Leye önce kahve, arkasından çay verilirdi. CEZAÎ Bey.

kahvesini de çayını da mutlaka LÜSYEN Hanımın elinden içerdi.Erkek elinden

bırşey almazdı. |

i

0

^

'İ®-feEE SEZAÎ-LÜSYEÎ

1

üçlüsü,gıpta edilecek bir dostluğun senbolîvdiler

o.,7,Al Bey,gelesinde ve gidişinde H A M Î B ’le Icucaklaşırlardı.Bazan da anla­

şırlardı •.oLZAI B e y ’in ayrılışında,LUSYEN Hanımın,kuluna girerek,apartıman

apışına kadar geçirmesi bir gelenek gibiydi.LÜSYEN Hanım,bu saygılı iti­

barı başka konuklara yapmazdı.Bir keresinde,ÎBNÜLEMÎN’in ayrılışında,onun

oa koluna girip apartıman lcapmsına kadar uğurlamak isteyen LÜSYEN’in Irar

tutumunu »MAHMUT KEMAL Bey,sert biçimde eleştirmişti!

Evlilikte

rekor kıran dede!

ABBULHAK HAMÎB B e y , adını aldığı dedesi Hekimbaşı ABBULHAK M O L L A ’n m bütün

du^EKÎKBA^'T? )eie J

1

^

1

v^i :C1

0İ?betleri sırasında,bunlardan bir iki beyt,okur­

du.

HEkIMEAçI_nın mesleğindeki uzmanlığı yanında,kadınlarla ilişkileri konu­

sunda, tebessümler saçarak bâzı fıkralar anlatırdı.HEKİMBAŞI,eavısıbilinme-

yecek kadar çok kadınla evlenmiş! Ne var ki»uyumsuzluğu,belki de huysuzluğu

^ M s Ş ^ ı m , k

I ^ I

kir kere

o

inde söz,annelerden,anne şei'tatinden acılınca ABTlUTlIAK Hantn

kor uzun uzun kendi annesini anlattı.Annesi MliHTHIA Han

™ , 5

yasindartJn

,Beleny ir

5

*rkes kısılış.Tınınmış bir aile^iA yanSSa ah?et-

7i11 oldugundan,

özenle eğitilmiş.

7

anret

,

¿j»: V r i B ■ .

(16)

Aile çevresi

u

Üçü kız,ikisi erkek olan ABDULHAK HAMİDİer 5 kardeştiler.En büyükleri

ABDULHAK HASUHÎ B e y ,parlamenterlik ve valilik y

ap

t ı .

X±3o^:xxkxxxxxkx?cxBaba-

l a n ölünca ailenin yükünü o omuzladı.HAMİD*in bile ilk eşi ve çocukları

kısa müddet o n u n i y a n m d a kaldılar.EAMÎT'ten 2ı yaş büyüle olan NASUHİ Eey

1912 yılında 82 yaşında öldü.O'nun da bâşı şiirler yazdığı olmuştur.HAMIDin

HAYllÜlfHİSA ve MJMJENÎSA adındaki kız kardeşleri küçük yaşta ve evlenmeden

öldüler.Kız kardeşlerinin en küçüğü olan ABDULHAK MÎHRINNÎSA Hanım,ağabeyi­

ni taklit eden bir şairdi.keçeci Fuat Paşanın torunu Hikmet Fuat Beyle ev­

lenmiş ,

üç yıl sonra'boşanmıştı.Küçük yaşta ölen bir kızıyla Ahmet Nâzım

adında bir oğlu oldu.HAMÎDin hemşiresi MÎHRİNNÎSA Hanım,ağabeyinden 6 yıl

sonra 80 yaşlarındayken öldü.

4

kez evlilik

ABDULHAK HAMİD 4 defa eviendi.Üzerinden 5 nikâh geçti.Son eşi LÜSYEN

Hanımla iki kez evlendiği için,üzerinden;5 nikâh geçti dememizin nedeni

budur.

Şairimizin ilk eşi,Türk Edebiyatına M A K B E R adlı eserin kazanılmasına

neden olan,FATMA Hanımdı.Veremden B e y r u t ’ta öldü.ABDULHAK H A M İ D ’in çocuk

-

ları bu hanımdandır.Diğer eşlerinden çocuğu yoktur.

H A M Î D ’in diğer eşlerinden biri Türk,biri İngiliz,sonuncusu Belçikalı­

dır.

IIAMÎT İngiliz eşi NESLY Hanımla on iki yıl, yaşadı.Nesli Hanım Londrada

öldü.CEMİLE Hanımla evliliği kısa sürdü..

HAMI

D ’in boşadığı bu Hanım Edirnede

öldü.Dördüncü eşi LÜSYEN Hanımdır ki,mâceralı bir hayatın kahramanı olarak

tanınır.(

f

)

Abdulhak Hâmid'in çocukları

ve torunları

1

Dört kadınla evlenen HAMİ

D' in, yalınız ilk eşi FATMA Hanımdan çoculcları

oldu

o

Bunlar, ABDULHAK HÜSEYİN Bey ile HAMİDE NASİP Hanımdır.

ABDULHAK HÜSEYİN Bey,Londrada görevliyken,VÎYOLET adındaki kızla evlen­

di.Bundan HİNDİYE ile SİNDÎYE adlı iki kızı oldu.Bu kızların adlarını A B ­

DULHAK HAMİD koydu.Şairimiz,torunlarına bu tür isimler koyarken,her halde

BOMBAY'daki şehbenderlik dönemindeki anılarının esentilerinden ilham al­

mıştır. Bu doğu adlarını beğenmeyen İngiliz ana,kızlarının adlarını YVOME

v

e-.

CYNTHÎA olarak d e ğ i ş t i r d i . R İ Ü U D ’in oğlu HÜSEYİN BEY(I874-I9I8)

VAŞİNGT03T Sefaretimizde Kâtip iken, orada öldü.

ABDULHAK HAMİ

D Bey, geliniy­

le torunlarını kısa müddet Viyana'ya aldırdıysa da,uyum sağlayamadıkların

dan İngiltereye döndüler.İngiliz gelin koyu bir tutucu olduğundan,kızla­

rını Tiirkiyeye göndermedi.Tü kızlar tek kelime Türkçe de öğrenmediler.

H A M İ D ’in tek kızı HAMİDE NASİP Hanım,Hâriciyemizin tanınmış simalarıdan

EMİN Bey ile evlendi.İkisi kız,üçü erkek beş çocuğu oldu.Abdulhak H A M Î D ’i

üç erkek torunundan ikisi diplohat,biri Profesördü.

( I )

Y e r i g e l m i ş k e n - a r a d a s ı r a d a - T e l e v i z y o n d a 7 y a p ı l a n h a t a l a r d a n h ı r ı - n e d e l i n m e k i s t i y o r u m . I / I / I 9 8 5

gecesi,

T e l e v i z y o n d a , k ü l t ü r a ğ ı r l ı k l ı b i r y a r ı ş m a p r o ğ r a m ı s e r g i l e n d i . S o r u l a r d a n b i r ı a ş a ğ ı y u k a r ı -— L ü s y e n H a n ı m , Ş a i r A b d u l h a k H â m i d ' i n k a ç ı n c ı e ş i d i r ? Y a n ı t a l a m a y a n p r o g r a m ı n y ö n e t i c i s i

l O

&

i m

: - D o ğ r u s u n u b e n s ö y l e y e y i m , 2 . e ş i d i r ! d e y i v e r d i .

(

D o ğ r u s u * o l a r a k m i l y o n l a r c a s e y i r c i ö n ü n d e s ö y l e n e n , a s l ı n d a y a n l ı ş ­ tı. Z i r a , l ü s y e n * H a n ı m , A b d u l h a k H â m i d ' i n

4

.e ş i d i r . A d ı " K ü l t ü S T a g i r l ı k l ı7 o I â n - p r ö g T â n i l a r d a , b u t ü r d e n h a t a l ı s u a l l e r d ü z e n l e n m e m e l i d i r . D ü z e n l e y e n l e r d e , E d e b i y a t T a r i h i

ve

b i l g i l e r i a r a n m a l ı d ı r . Y a d a p r o g r a m ı n a d ı n d a y e r a l a n K U B M k e l i - inesi k u l l a n ı l m a m a l ı d ı r . Z i r a b u t ü r d e n b i l g i l e r i k ü l t ü r a g n l m k l ı

olarak nitelemek güçtür.

Abdulhak Hâmid'in birinci eşi »Beyrut'ta veremden ölen. FATMA Hanım**

dîtCIÎcincı~'eşİ»Londrada ölen-îngiliz kökenli-NELBY Hanımdır.Üçüncü

eşi CEMİLE Hanımdır ki,boşamıştır.ltföYEN .Hanım,şairimizin dördüncü

(17)

IlftKİT. VİCTOR IUGO İLE OÖRÜaPÜ MÜ ?

Abâulbak Hâini

t’İn sohbetinde bulunanlar , bütün konuşulanları,

hele onun ağsından çıkan har kelleyi can kulağı ile dinlerlerdi . Bu konuşma­

ların çoğunda , ünlü kişilerin anılan , biyografileil , bir bakıma musiki

ve edebiyat tarihi dile getirilirdi •

Bir keresinde , şair Ziya Paşanın Paristeki yaşantını sırasında

ünlü Fransız yasarlarından Buna ile görüşmesi konusuna değinildi . Hgmit ,

Pariote ,delikanlılığı sırasında , ünlü Fransız şairleri ile ediplerinin

kendisini erinde yapaakta olduğu gibi toplantılar düzenlendiğinden ve Paris­

lilerin böyle sohbetlere büyük önem verdiklerinden uzun uzun bahsettikten sonra,

"ben de birkaç defa , Yiotor Hugo'nun evindeki toplantılarda bulundum" demişti •

Büyük şairimizin bu sözü , kulağımda ve hafızamda etkin şekilde

yeretmiş olacak ki , Pariste bulunduğum yıllarda müzelerle arşivlerde İnceleme­

ler yaparken , ünlü kişilerin kütüphaneye dönüştürülün evlerinde do bazı tet­

kiklerde bulunmuştum • Bu arada Yiotor Hugo'nun , evindeki toplantılarla ilgili

olarak kaleme aldığı bir yığın notlan görmüştüm • Çoğunluğu tasnif edilmiş olan

bu defterlerin , ancak Hami

t’İn Paris

te bulunduğu yıllara rastlayanları İnceleye­

bildim • H&nl

t'İn adına rastlayamadım . Yalnız bir dip notunda Hugo'nun evine ge­

lenlerin adları sıralanırken "Türk sefarethanesinden Ahmet" in adını gördüm •

Acaba Yiotor Rugo (HAait) 1 (Ahmet) le mi karıştırdı ? diye kafamı çok yordumsa

da , bunu izleyen toplantılara katılmayan kişinin , o zamanki elçiliğimizde bir

memur olarak çalıştığı izlenimini aldım •

Burada bir parantez açmalıyım . Yiotor Hugo'nun , bu tarihlerden

çok önoeldL yıllara ve (Balzao) ın ölümünden birkaç hafta öncesine rastlayan günlük

notlan arasında özetle t "...Balzao haber gönderdi . Hastalığı ağırlaşmış •

Adeta bir vedaa gider gibi gittim • Odasına girerken , çıkmakta olan , gayet nazik

bir genç bana , saygı ile yol verdi • Ben odaya girlnoe Balzao , uşağı ile , bu

giden genci çağırttı ve bana işte , ğenç dostum Türk Rıza , diye tanıttı • Balzao

oma benim gelmem dolayıalyle , biraz daha oturmasını rica etti , fakat o nazik

genç elçilikte birikmiş önemli işlerim var , zaten geç kaldım , yoksa -beni

göstererek- böyle ünlü bir Ustadla birkaç dakika geçirmek beni gururlandırır,

dedi . Bu Türk elçiliği memuru gittikten sonra Balzao , ona dair hayli takdiridir

sözler söyledi •"

Açtığım bu parantezi kapatırken , bu Rıza beyin kim olduğum daha

sonraki görevleri ve yetenekleri hakkında yaptığım incelemeleri , ayrıca kaloma

almayı düşünüyorum .

(18)

Zevkine doyulmayan sohbetleri

U'İaajJLC

ABEULHAK RfiMÎD’in evine, Bayramlardh,bâzen Onuıa sohbetleri­

ne devam eder olduk.Şairimizin vekarlığ kibarlığı»nâzik ihti -

yarlığı bizi duygulandırmaktaydı.

I

Hamit konuşmalarında , her biri ayrı değerde olan, anıları işlerdi . Sanki '

şiir olurmuşcasına konuşurdu . Çok süslü , tantanalı cümleler yapar , olay­

ları büyük bir us tiıklo^ gözler önüne sererdi i Mi safiri er# orıuy edebî bir zevk

içerisinde, hayranlıklarla dinlerlerdir sohbetlerin ağırlığı eski edebiyat

anıları, Hem id;' in dış ülkelerdeld hayatı ile maceraları , klasik türk musikisi,

tarihî konular ve bâzan ö a içinde bulunduğumuz günlük hayatın olaylarını t a ş M İ 6«de**® , Hami t çok konuşmazdı , konuştururdu » bünyen muziplik yapar -saf dil

bir kişi imişcesine- daha cok tebessüm yaratacak konuları ortava atardı .

Abdulhalc Ilamil'in evindeki toplantılarda , herkesin belirli bir

yori , bir ^ö^esi , bir iskemlesi olurdu . Mesela Hali t Ziya ve Ce«a£t Şahabettinin

kendisine en yalcın koltuklarda oturması, bu evin geleneklerinden sayılırdı . Üs­

tadın evine sonradan gelmeye alışan kişiler ye gençler, salonun kapıya yalcın

köşesindeki iskemlelere otururlardı . Şayet misafirler arasında İbniilemin

Mahmut Kemal bey bulunursa , onun koltuğu , Abdulhak Iîânidt'in en yakınında ,

ckdıalçd; Jcırşısima doğru konulmuş olurdu . ____ Bir keresinde , Hali t

Ziya Uçaklıgil , İsmail Ilani Danişment , Mithat Cemal Kuntay , Ahmet Reşit ,

Hamile Kemalin oğlu Ali Ekrem Hol ayır , Faruk Nafiz Çamlıbel , Yusuf Ziya Ortaç,

Yusuf Razi ye şimdi adlarını hatırlayamadığım tanınmış kişiler oradaydılar •

ganüs’

tü bir saygi gBı-Urlerdifnİİ i k i s i n i n ^ e gcnSr]1Sr S'lâiklerinde ola-

beplerle yurddışında geçmiş h a n S A M Î ^ Î ?

a 7

»Ş?

8e-ilk medenî nikâh m e m r ^ l l O T r a n M l i f e n î i d t v v ? ?

Ü « » « y e h i n

kıjeri

ve

yakınlığı

,

kardeşliiiin steeindevdî

’J1Jnlnrla

iliş-ki-ha-tırımda kaldığına göre-fjBEYDuxiAH p h n b A ı

JU.İUni

ukları vardı

y a n m a gümtilmesihiTSEZAİ Beyide H S W n V d ™ ^ n h a m ' “1'

1' ABITO’

HAE H M Ö D - i n

onk yazının MUHİP'in kaleminden S i m a s ı n ? v n n Ü l î ‘İ M •m ? 2aL ta?lna y a“ la-

de arzuları yerine g e t i r i l d i . A B l h İ l M Ü u m î D ' d O T Îveî“ ö ? İ n ^

7

Î t V 1C^Bl” tn

^

^

Ebrisr

i)ndakl —

■* *>«” * • * * «

4

5

t

#M

S

kaleminden

o l u ? lze?kİe?dMiydtgiîSiİar911lkİ1 kolm?malarını dinlemek,her kula nasip

P a r i r t e K g e ç e A Z " o T 4 î , A ™ r , ° i n o î i k î f î İ 1 1 ® 1? 1 ,Uf tallfcla > ™ l l a r a ]c a y a ı r ı r £ ” a. M M o l a r a k t a t f U & S E V S K " - « • » « * ’> ?

sajlar

İ'

:ı™

’a hiçi olarak tayininden ve onunla b i r l i k t i

t

1 hı

^ e n d i ' n i n

c

yolculuktan sonra vardıklarından v n n *-Jıllk^f .

halkının,üç aylık

İlar aktarır ve manzaralar ç i z e r d i k * ¡ çek‘

fcilcleri zahmetlerden p a - ,

pa-

f

i

1

e rin e g itm e le ri yasakmış Ilı imtiv** İ t i yî ' b i r l i k t e h ır ıs t iy a n ü lk e - ç ile r e

a

i-tmi ş i A m il s ? n f v l ' e s ' i S k ö k e n li h a r ic iy e - , r ın azgın b ir döneminde vapurla y a la çıkan d a lga la ~ nzerıne bin m ü şk ila tla î s t L b u l a ^ L c b i l m Î s ^ T n

^ 1^

/

6^ 1

)nin donmaaı s it a bulamamış. İstanbul k a r la r a l t ı S d a İ m ^ ^ İ ^ ^ r ı h Î lın?nda h iç b ir

va-yonnuş.HAMÎh,yalvar yakar bir h ™ “ b ^ î i î î c ififeru;L? e,nİ9 bir k l ?

y ^ m - '\-

olarak,gece yarısı evine kavuşabilmiş.

'

i ş • Eşyalarını ona vermiş.¡Yaya

;: £?r-•il § p f s m i i l : •İSİ* r •$r.

m

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

n;

■ d;: ü:i‘

Referanslar

Benzer Belgeler

The data analysis was done by analyzing the percent of maximal and mean blood flow velocity (BFV) increase during 20s stimulation phase in the left and right middle cerebral

A New Attestation of the Cult of Zeus Trossou in a Public Inscription from the Upper Maeander River Valley (Çal

「臉書結合急診」~醫科院研究文章榮登英國臨床醫學專業期刊《Lancet》(刺 胳針)

臉痛、牙痛 當心三叉神經作祟 返回 醫療衛教 發表醫師 林家瑋 發佈日期 2010/03/03 55 歲的陳先生在

何謂腎臟移植:

“Özel okul tercihinizde, yabancı dil öğretimi sizin için ne derecede önemlidir?” sorusuna verilen yanıtlar şöyledir:.. – 18 ana-babanın hepsi de

Meşrutiyet’e Kamu Binaları adlı tez çalışmasında; İzmir Saat Kulesi, İzmir Eski Belediye Binası, İzmir Ticaret Borsası Binası, İzmir Gümrük Depoları,

Ayr›ca hayvan›n çok geç efleysel ol- gunlu¤a eriflmesi (13 yafl›nda), yavafl büyümesi, çok az miktarda yavru mey- dana getirmesi, uzun süren hamilelik dönemi gibi