RAKS»» i i'
RİNİ İL H A M " E T T İR E N I İS P A N Y O L |GİTAR!!, I
:| i D A N S Ö Z ğj D A N S Ö R ÜV'K'i
Hayli tuzlu biberli hatta hicve
varan
sözleriyle
@
birçok gerçek dostunu kırmış incit/nişti
Y
ahya Kemal’in sohbetleri, zengin tarih ve ede
biyat kültürü ile olayları çok canlı olarak an
latmasına dayanırdı. Fakat bu sohbetleri daha da
renklendirip tatlılaştıran Şair’in konuşmalarını sık
sık süslediği nükteleriydi...
Yahya Kemal’i tanımış ve onun konuşmaları-
"hı dinlemiş olanlar, mutlaka bu nüktelerden de bol
bol tatmışlardır. Hattâ bu konudaki sözleri bir ara
ya getirilirse koca bir kitabı rahat rahat doklurur.
Fakat daha Şair’in sağlığında, her büyük sanatçının başına geldiği gibi, onun da «gerçek» nüktelerine, pek çok da «yakış tırma» olanı karışmıştır. Bunlardan «hâlis» lerinin «sahte» le- rinden ayrılması, Yahya Kemali sevenlerce, bir an önce yapıl malıdır ki, diğerleri kalp paralar gibi ortalıkta artık dolaşma sın...
Biz burada, Şair’den.ve yakınlarından dinlediğimiz nükte li sözlerinden hiç olmazsa bir kısmını aşağıya sıralıyarak, bu konuda payımıza düşen görevi yerine getiriyoruz:
---0O0—
---Yahya Kemal, bir gün, hayatta çektiği sıkıntıları anlatır ken, birden aklına geliveren nükte ile yüzü aydınlanıp sözü şöy le bağlar:
__ Zaten talihli bir adam olsaydık, arahkta doğmazdık.
Aralık ayında doğan Şair, bu kelimenin öteki anlamını da ilki ile çok güzel bağdaştırmıştır...
/ •-- 0O0—
---İstanbul'un karasevdalısı olan Yahya Kemal, Milletvekilli ğine başlayınca, Ankara'yı bir türlü sevemez. Ve sık sık İstan bul'a gelir. Fakat ara sıra Atatürk, tam Yahya Kemal İstanbul’a hareket edeceği gün, kendisini Çankaya’ya çağırarak bu yolculu ğa engel olur. Yine böyle bir günde Gazi, her şehrin bir şeyini övdükten sonra. Yahya Kemal'e sorar:
— Ankara’nın nesi güzeldir sizce?
■ O sırada aklı fikri İstanbul’da olan Şair, hemen baklayı ağzından çrkarır:
_ İstanbul'a dönüşü Paşam !..
’Hava güzel ve sohbe: tatlıdır. Onun için de Ata, yalnızca gülmekle yetinir...
---0O0—
---Yahya Kemal'in İspanya Elçiliği kötü bir «son» la bittiği halde, sonradan yıldızı parlayıp da Meclis’e girince, bunu çc- kemiyen Ruşen Eşref: .
— O, bu memlekete kalemiyle hizmet ettiyse biz de beue-nimizle ettik, der. .
Bu sözü Yahya Kemal’e yetiştirenlere, Şair:
— Eh, der, zaten başka türlü yapamazdı ki!
Ruşen Eşrefin, en uzun boylu yazar olduğunu bilmeyen lere biz hatırlatmış olalım!...
---
_oOo---Yahya Kemal’in tarihe olan merakını herkes bilir. Kendi sine bunun sebebi ve bunca zamanım verdiği tarihten eline ne geçtiği sorulunca, Şair şu cevabı verir;
— Tarihin derinliklerine indikçe yaşan 300, 500, 800, 1000 oluyor... Bu az bir kazanç mıdır?
---
-oOo---Kendi mısraiarına herkesten çok hayran olan Yahya Ke mal, başkalarının şiirlerini beğenmekte çok «cimri» idi. Yalnız çağdaşı şairlerinden değil, hayranı olduğu Nedim den bile tek beğendiği şiiri yoktu.v En «cömert» zamanlarında Nedim Di vanından en çok 100- 150 mısra ve beyit seçerdi. «Şair-i azam» Hâmid’in sayısı hayli kabarık olan eserlerindense topu topu 10 - 15 beyit! . . . .
Bunun için de meclisinde, başka ünlü şairleri ovemıyecc- ğiniz gibi, varsa kendi şiirlerinizi de beğenerek okuyamadınız... Fakat bir gün Celâl Sâhir. bu kuralı çiğniyerek, derin bir hay- ranltkla kendi şiirlerini okumaya başlayıp da:
«Mon rev familya» sevgili bir şiiri Vcrlainein, Vardır benim de böyle mükemmel şiirlerim!
deyince, Yahya Kemal bir el hareketi ile bu «cesur» şairi sus turup şöyle sorar:
— Mâdeni öyle şiirlerin varsa onlan okusana iki saat ten beri niçin bunları dinletiyorsun?
---oOo---Yahya Kemal'in, hazan hu «cimriliği», «zâlimlik» derece
sine de varırdı:
Bir gün, Servct-i Fünû.ı edebiyatının en içli şairi olarak ka bul edilen ve bu. dönem edebiyatının başı olan Fikret’in, «Ben şair değilim, ası! şair cd u r.» dediği Hüseyin Siret, belki de bütün bu pohpohlamalardan cesaret alarak, Yahya Kemal’e:
Rehgüzânmda bir garip horoz Eyliyordu benimle istihza
diye biten, çok hoşlandığı bir şiirini okur ve hakkında ne dü şündüğünü Şaire sorar...
L Yahya Kemal, hiç «düşünme» den:
— Horozun hakkı var, der!
---oOo---Yeni yeni şiir yazmaya başlıyan «hevesli» 1er, Yahya Ke mal’e «inci» lerini okuyup fikrini almayı — ve hele kazara Şair olumlu bir söz söylemişse— ilerideki başarılarının «ga ranti» İcri sanırlardı. Onun için de Yahya Kemal'i yerli yer
siz rahatsız ederlerdi...
Yine bir gün, böyle bir genç, fırsatını bulup Yahya Ke mal’e. çok beğendiği birkaç şiirini okuduktan sonra sorar:
’ — Ustad, nasıl buldunuz? Üstelik ben bunları hiç kim
seden ders almadan yazdım. Yâni kendi kendimi yetiştirdim. Sabrı tükenen Şair, gencin daha fazla övünmesini şu cüm lesi ile keser:
— Yasa vah vah, büyük hata etmişsiniz!
--- —
--oOo—---Yine böyle gençlerden biri, Şaire, şiir defterinden iki üç şiirini gösterdikten sonra sorar:
— Nasıl buldunuz üstad? Ben ayrıca resim de yaparım. Acaba şiire mi, resme mi devam etsem; bir türlü karar vereme-' dim? r
Yahya Kemal, derin bir iç çekişten sonra, kesin bir tonla: — Resmi tercih edin, deyince, genç hayretle sorar: — Fakat üstadım, siz benim.daha resimlerimi görmediniz ki?
Yahya Kemal hemen cevabı yapıştırır:
— Resimlerinizi görmedim ama, şiirlerinizi gördüm!
---oOo—---Yahya Kemal, yalnız tez kızması, çabuk hüküm vermesiy le değil, bazan hayli tuzlu biberli olan ve hattâ hicve varan nük teleriyle de gerçek «dost» larını incitiyor, böylece de «largu» ve kuşçu»» dostlarının sayısı gittikçe artıyordu.
Mithat Cemal’i de aşağıda okuyacağınız böyie iki «nükte
si», yaralaniııştı: •
Mithat Cemal’i.ı bir romanı, bir gazetede 30 gün yayınla nınca, bir dostu Yahya Kemal’e:
— Artık okumaya tahammülümüz kalmadı, der. Yahya Kemal, içini çektikten sonra;
— Siz, der, nesrine 30 gün tahammül edemiyorsunuz. Ya ben onun şiirine 30 yddzr tahammül ediyorum... Van* anla yın artık neler çektiklerimi!
---oOo—————
Bir gün de Mithat Cemal, Yahya Kemil'in şiirlerini bir tür lü kitap halinde yayınlamadığım anlatmak içim
— Adı var ama eseri yok, der.
Yahya Kemal, şunları söyleyerek, gelenleri Mithat Cemal'e > geri yollar:
— işte onun en güzel eseri bu sözdür. Bu sözü saklasın, üst tarafını atsın.
---oOo---Yahya Kemal vaktiyle çok sevdiği, hattâ kendisi için bir
«gazel» bile söylediği Nurullah Ataç’la da bozuşunca, her fır
satta onu batırmaya çalışır. Bir gün de şöyle der:
— Dil CemJryetfnin (T.D.K.) haznesi sayesinde, Nnraflah Ataç dilimize bir kelime kazındırdı: «Oysa ki!»
Bu kelime bize yüzbin liraya malohnuştur, O v s » k i be? para etmez!
-oOo
---Yahya Kemal, şiirde ölçüyü, daha çok gençken, Paris'te, o devrin ünlü şairi Moreas’tan öğrenmişti. Onun için de «ölçü» nün dışına çıkan şairlere çok «takılır» dt...
Bir gün kendisine sorarlar:
—• Şair-i a'za-m Hâmid hakkmdaki fikrinizi lütfeder mi siniz (Istad?
Yahya Kemal cevap verir; . . . .
— Çok yüksek şair!
«Hayal Şehir» şairinden böyle «iltifatlar» duymaya alış
mamış olan karşısındaki hayretle sorar: — Gerçekten çok mu yüksek?
Yahya Kemal gülümseyerek şu karşılığı verir:
— Elbette!... Elinde bir merdiven var, birimci basamağı yıldızlara varıyor! Böyle bir şair nasıl çok yüksek olmaz?
YAHYA KEMAL VE MANZUM NÜKTELERİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi