• Sonuç bulunamadı

İşgören kişilik özelliklerinin iş stresi üzerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İşgören kişilik özelliklerinin iş stresi üzerine etkisi"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DOKUZ EYLÜL ÜN VERS TES SOSYAL B MLER ENST TÜSÜ

LETME ANAB M DALI

YÖNET M VE ORGAN ZASYON PROGRAMI YÜKSEK L SANS TEZ

GÖREN K

K ÖZELL KLER

N

STRES

ÜZER NE ETK

Gülçin KARABACAK

Dan man

Prof. Dr. Gönül BUDAK

(2)

Yemin Metni

Yüksek Lisans Tezi olarak sundu um gören Ki ilik Özelliklerinin Stresi Üzerine Etkisi” adl çal man n, taraf mdan, bilimsel ahlak ve geleneklere ayk dü ecek bir yard ma ba vurmaks n yaz ld ve yararland m eserlerin kaynakçada gösterilenlerden olu tu unu, bunlara at f yap larak yararlan lm oldu unu belirtir ve bunu onurumla do rular m.

Tarih

..../..../...

Gülçin KARABACAK

(3)
(4)

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

gören Ki ilik Özelliklerinin Stresi Üzerine Etkisi Gülçin Karabacak

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

letme Anabilim Dal

Yönetim ve Organizasyon Program

Ki ilik, bireyin iç ve d çevresiyle kurdu u, di er bireylerden ay rt edici,

tutarl ve yap la bir ili ki biçimidir. Bireyin ki ili i, iç ve d çevreyle

kurdu u ili kinin biçimini belirlemektedir. “ li ki biçimi” eklinde tan mlanan

ki ilik soyut bir kuram olmaktan ç p, bireyin her günkü davran nda

gözlenebilen somut bir kavram olmaktad r. Ki ilik ile stres aras nda yak n bir ili ki vard r. Günlük hayatta kar la lan stresler genellikle ya an lan olaylara ba lan r. Halbuki stresler, daha çok olay ya ayan insan n ki ilik özelliklerine

ve de erlendirme ekline ba olarak ortaya ç kar.

Stres günlük hayat n her a amas n bir parças durumuna gelmi ve

vazgeçilmez bir ö esi olmu tur. Her geçen gün h zl de imin ya and ve

yeniliklerin eskisinden daha fazla insan n hayat na girdi i bir dönemden

geçilmektedir. Stres çal malar na bak ld zaman çok eski tarihlere kadar

gitti i görülmektedir. Bu alandaki çal malar n büyük ço unlu unun son 30-40

lda yap ld dikkatleri çekmektedir. Stres organizman n bedensel ve ruhsal

rlar n tehdit edilmesi ve zorlanmas ile ortaya ç kan bir durumdur.

hayat nda stres daha çok çal anlar n verimlili i üzerine yo unla maktad r. Ki i için önemli olan optimum stres düzeyini yakalamak ve bundan olumlu yönde yararlanmakt r.

Bu ara rman n amac çal anlar n ki ilik özellikleri ile stres düzeyleri

(5)

alg lar na ve anlamland rma tarz na ba olarak tepki verir. Dolay yla, ki ilerin stres düzeyi ile ki ilikleri aras ndaki ili kiye dikkat çekmek gerekmektedir. Bu tezde; ki ilik, stres kavramlar ve i görenlerin ki ilik özelliklerinin ya ad klar i stresi üzerindeki etkisi kapsaml bir literatür taramas yla incelenmektedir.

Anahtar Kelimeler: 1) Ki ilik, 2) Ki ilik Kuramlar , 3) Stres, 4) Örgütsel Stres, 5) Stres Yönetimi.

(6)

ABSTRACT

The Thesis of Master’s Thesis Program

The Impact Of Employees’s Personality Characteristics To Job Stress Gülçin KARABACAK

Dokuz Eylül University Institute of Social Sciences

Department of Management and Organization Program

Personality, established with the individual's internal and external environment, distinguishing from other individuals,consistent and unified structure is a form of relationship. Individual's personality determine the form of relationship which established with internal and external environment. Personality which defined as a “relationships format", moved from being an abstract theory and become a concrete concept observable in the behavior of individuals in each day. There is a close relationship between personality and stress. Stress encountered in daily life is often linked to events that are experienced. Whereas, the stress revealed depending on the personality characteristics of people who live event and the evaluation form of this event.

The stres has became a part in everyday life and an indispensable element of. We are passing through a period which experiencing faster changes with each passing day and innovations are rapidly entering our lives. Studies about stress is based on very old dates. The majority of the studies in this area have been done in the last 30-40 years. Stress is emerging with a situation which is threatened the organism's physical and mental limits. The studies about stress in work life mostly focus on the productivity of the employees. What is essential for an individual is to establish an optimum level of stress and benefit from it.

The purpose of this study to investigate the relationship between employees' personality characteristics and the levels of stres. When a person is faced with a stressor, react depanding on own perceptions and sense of style.

(7)

Therefore, it is necessary to attract attention relationship between personality and stress level. In this thesis, a comprehensive literature research is conducted for the concept of personality, stress and the impact of employees’s personality characteristics to job stres.

Key Words: 1) Personality, 2) Personality Theories, 3) Stress, 4) Organizational Stress, 5) Stress Management.

(8)

GÖREN K ÖZELL KLER N STRES ÜZER NE ETK

YEM N METN ...i

TEZ ONAY SAYFASI ...ii

ÖZET ... iii

ABSTRACT... v

NDEK LER... vii

EK LLER L STES ... xi ... 1 NC BÖLÜM K 1.1. K KAVRAMI VE DO U ... 3 1.2. K K LE LG KAVRAMLAR ...9 1.2.1. Karakter ... 9 1.2.2. Mizaç ... 11 1.2.3. Yetenek ... 13 1.2.4. Benlik ... 14 1.2.5. Kimlik ... 17

1.3. K N KATMANLARI VE ÖZELL KLER ... 18

1.4. K OLU TURAN FAKTÖRLER ... 21

1.4.1. Kal m ve Bedensel Yap Faktörleri ... 21

1.4.2. Aile Faktörü ... 24

1.4.3. Kültürel Faktörler ... 25

1.4.4. Sosyal Yap ve S f Faktörleri ... 31

1.4.5. Co rafi ve Fiziki Faktörler ... 31

1.4.6. Di er Faktörler ... 33

1.5. K KURAMLARI ... 34

1.5.1. Psikanalitik Ki ilik Kuram ... 35

(9)

1.5.1.3. Alfred Adler’ in Ki ilik Kuram ...43

1.5.1.4. Eric Berne’nin Ki ilik Kuram ...44

1.5.2. Neo Analitik Kuramlar ... 45

1.5.2.1. Otto Rank’ n Ki ilik Kuram ... 46

1.5.2.2. Karen Horney’ in Ki ilik Kuram ... 47

1.5.2.3. Harry Stack Sullivan’ n Ki ilik Kuram ...48

1.5.2.4. Erich Fromm’ un Ki ilik Kuram ...49

1.5.3. Özellik Yakla ... 50

1.5.3.1. Allport’un Özellik Kuram ... 50

1.5.3.2. Cattel’ in Özellik Teorisi ... 51

1.5.3.3. Eysenck Ki ilik Teorisi ... 52

1.5.3.4. Kretschmer’ n Ki ilik Tipolojisi ... 54

1.5.3.5. Sheldon’ n Üç Temel nsan Tipi... 54

1.5.3.6. Freidman ve Rosenman’ n A Tipi ve B Tipi Ki ilikleri ... 55

1.5.4. Davran Psikolojisi Kuramlar ... 57

1.5.4.1. Skinner’ n Ki ilik Yorumu ...58

1.5.4.2. Bandura’ n n Ki ilik Görü ü ...59

1.5.4.3. Julian Rotter’ n Yakla ...60

1.5.5. Benlik Kuramlar ... 62

1.5.5.1. Rogers’ n Benlik Kuram ... 63

1.5.5.2. Maslow’un Benlik Kuram ... 64

NC BÖLÜM STRES 2.1.STRES KAVRAMININ TANIMI VE KAPSAMI ...64

2.2. STRES A AMALARI ...71

2.3.STRES KAYNAKLARI ...75

2.3.1. Örgütsel Stres Kaynaklar ... 76

2.3.1.1. le lgili Stres Kaynaklar ...80

2.3.1.1.1. Göreve Ba Roller ...80

(10)

2.3.1.1.3. Görevin Sa lad Ba ms zl k ...83

2.3.1.1.4. yeri Organizasyonunun Bozuklu u...84

2.3.1.1.5. Ücret Yetersizli i ...84

2.3.1.1.6. Fazla Mesai ve Vardiyal Çal ma Sistemi ...85

2.3.1.1.7. Ba ar m De erlendirme ve Kariyer Sorunlar ...85

2.3.1.2. Örgüt Yap na li kin Stres Kaynaklar ...86

2.3.1.2.1. Örgüt Boyutu ...86

2.3.1.2.2. Hiyerar ik Yap ...87

2.3.1.2.3. Liderlik Stili ...87

2.3.1.2.4. Kararlara Kat lma ...88

2.3.1.2.5. Örgütsel leti im Sisteminin Olmamas ...88

2.3.1.2.6. Yetki ve Sorumluluk ...88

2.3.1.3. Ortam ndan Kaynaklanan Faktörler ...89

2.3.1.3.1. Bireyler Aras li kiler ...89

2.3.1.3.2. Bireyler Aras Rekabet ...90

2.3.1.3.3. yerinin Fiziksel Özellikleri ...90

2.3.1.3.4. Örgütün Kültürel Yap ...91

2.3.1.3.5. Cinsel Taciz ...91

2.3.1.3.6. Mobbing ...93

2.3.2. Genel Çevre le lgili Stres Faktörleri ... 96

2.3.3. Bireysel Stres Kaynaklar ... 98

2.3.3.1. Ki ilik...99

2.3.3.2. Ya ve Cinsiyet ... 102

2.3.3.3. Aile Hayat ve Ya am Tarz ...103

2.3.3.4. Di er Faktörler ...105

2.4. GÖREN K K ÖZELL KLER N STRES ÜZER NE ETK .106 2.4.1. Birey Üzerindeki Etkileri ... 113

2.4.2. Örgüt Üzerindeki Etkileri ... 115

2.4.2.1. Verimsizlik ...115

2.4.2.2. Personel Devri ...116

2.4.2.3. e Devams zl k ...116

(11)

2.4.2.5. kazalar ...118

2.4.2.6. Yabanc la ma ...119

2.4.2.7. Tükenmi lik ...120

SONUÇ ...121

(12)

EK LLER L STES

ekil 1.1. Eysenck’ in Ki ilik Boyutlar ... 53 ekil 2.1. Genel Uyum Sendromunun Üç Dönemi...73 ekil 2.2. Örgütsel Stres ve Mobbing li kisi...95

(13)

Bilgi ça olarak adland lan bu yüzy l, insanlara geçmi y llara göre ölçülemeyecek oranda bir hareketlilik ve h z kazand rm bu ise; insanlar n sürekli bir yar ve de im içerisinde ya amlar sürdürmeleri sonucunu do urmu tur. Günümüzün h zl de im, geli im, çat ma ve rekabetlerle dolu dünyas nda, insan n sa ve verimlili ini etkileyen bir kavram olarak kar za stres ç kmaktad r. Ya ad z yüzy lda insanlar, hangi i i yaparlarsa yaps nlar, ya amlar n büyük bir bölümünü, kendi yeteneklerini ve s rlar zorlayarak sürdürmektedirler. Birey, ister kamu ya da özel kesim örgütünde çal arak ya am kazans n, isterse bir örgüte do rudan do ruya ba ml olmaks n hizmet sunsun, stres kavram ile tan mas kaç lmazd r.

Günlük hayatta kar la lan stresler genellikle ya an lan olaylara ba lan r. Halbuki stresler, daha çok olay ya ayan insan n ki ilik özelliklerine ve de erlendirme ekline ba olarak ortaya ç kar. Ki i bir stres uyaran ile kar la nda, kendi alg lar na ve anlamland rma tarz na ba olarak tepki verir. Bu nedenle, insanlar n stres düzeyi ile ki ilikleri aras ndaki ili kiye dikkat çekmek gerekmektedir. Stresin de erlendirilmesinde ki ili in nas l bir rolü oldu u aç klanabilirse, bu de kenin etkisi göz önüne al narak stres seviyesinin azalt lmas nda yol gösterici önerilerin getirilebilmesi mümkün olabilecektir.

Çal anlar aras nda daha sa kl ili kilerin kurulmas , hizmet kalitesinin yükseltilmesi daha etkili ve verimli çal ma ko ullar n yarat lmas , karma k örgüt yap lar nda stresin bireysel ve örgütsel nedenlerinin tan nmas na, anla lmas na ba r. verenler çal anlar n stresi de erlendirmelerinin ki ilik yap lar na ve bireysel alg lar na ba oldu unun fark nda olmal rlar. Bu takdirde, endi e uyand rabilecek belirsizliklerden ve ku ku uyand rabilecek davran lardan kaç nabilirler. Stresi yönetebilmek için, öncelikle sorun tan mlanmal ve durumu çal anlar n nas l alg lad aç kl a kavu turulmal r.

(14)

Bu çal man n amac , hem bireylerin özel ya am nda, hem de i ya am nda çok önemli etkileri bulunan stres konusunun, bireyin ki ilik yap yla ili kisine dikkat çekilerek bu iki olgunun etkile imi ve sonuçlar irdelemektir.

Bu amaçla çal man n birinci bölümünde, ki ilik konusuna yer verilmi , ki ilik kavram ve tarihsel geli imi, benzer kavramlarla ili kisi anlat lm , ki ili in katmanlar ve özellikleri irdelenmi , ki ili i olu turan faktörler ve ki ilik kuramlar üzerinde durulmu tur.

kinci bölümde, öncelikle stres ve örgütsel stres kavram incelenmi , stres kar nda bireyin ortaya koydu u bedensel psikolojik düzeydeki tepkiler, stresin amalar ve strese neden olan faktörler ele al nm r. Devam nda ise, i gören ki ilik özelliklerinin stres üzerindeki etkisi, birey ve örgüt düzeyinde ikiye ayr larak incelenmi tir.

Sonuç bölümünde ise, örgütlerde stresi en aza indirmek için ba vurulabilecek bireysel ve örgütsel yöntemler ortaya konmu ve i gören ki ilik özelliklerinin stres üzerindeki etkisi üzerinde durularak, çal man n tümü hakk nda genel bir de erlendirme yap lm r.

(15)

GÖREN K K ÖZELL KLER N STRES ÜZER NE ETK

1. BÖLÜM: K K

1.1.Ki ilik Kavram ve Do u

nsan için en ilginç konulardan birisi ku kusuz insan n kendisidir. nsan n kendini tan ma iste i ve amac , insanl k tarihi boyuca onun say z çabalar nda görülmü tür. Örne in güzel sanatlar, resim, edebiyat, din, felsefe, t p bilimleri ve 19. yüzy lda önem kazanan bilimsel çal malar yoluyla insan içinde ya ad çevresini, bu çevrede yer olan olgu ve olaylar anlamaya ve yorumlamaya çal r. Shakespeare, Dostoyevski gibi yazarlar n insan özelliklerini derinlemesine betimlemeleri; Camus, Kierkegard ve Sartre gibi yazar ve filozoflar n yap tlar ; kültürlerin ayr ayr ya da bir kültürün kendi içinde nesilden nesile aktard gözlem ve genellemelerin hepsi, insan davran lar ve insan do as hakk nda bilgi birikimine neden olmu tur. Tüm bu do al süreçler ve bilinçli çabalar, ki ili in yani insan n, kendini anlama, ba kalar da anlama, inceleme çal malar na temel say lacak fikir, görü ve denenceleri sa lam r. (Özkalp, 2004: 241).

nsanlar biyolojik olarak birbirlerine benzemelerine kar n, her insan n bir di erinden farkl oldu u bir gerçektir. Çükü insanlar n dü ünü biçimleri, çevreyi alg lay ekilleri ve çevresel etmenlere kar verdikleri tepkiler birbirinden farkl k gösterir. Bireysel farkl klar olarak adland lan bu farkl klar, ki ilik kavram do urabilmektedir (Budak, 1999: 28).

Ki ilik kavram n kökeni Latincedeki ki i “persona” kavram ndan gelmektedir. Persona sözcü ünün as l anlam , Latin dilinde, tiyatro oyuncular n kulland maskedir. Klasik Roma tiyatrosunda oyuncular temsil ettikleri özelli i yans tacak ekilde yüzlerine maskeler tak p oyunu bu maskeler ile gerçekle tiriyorlard ve bu maskelere “persona” deniyordu. Böylece “persona” kavram ile ki iler aras ndaki farkl klar daha do rusu bireyin karakteristik özellikleri anlat lmak isteniyordu (Bkz. Ero lu, 2007: 183; Hergenhahn ve Olson,

(16)

2003: 1; Luthans, 1992: 85; Yanbast , 1996: 9). Allport’ a göre ki ilik (personality) kavram ilk olarak Çiçero’ nun eserlerinde görülmeye ba lanm r (Erdo an, 1983: 235). Çiçero (Yak. M.Ö. 60) persona sözcü ünü dört uyarlan biçimi ile kullanm r (Yanbast , 1996: 9) :

1. Ki inin belirli bir biçimde görünmesi ancak öyle olmamas , 2. Ki inin ya am nda oynad rol,

3. Ki inin ya am nda oynad rol için gerekli tüm özellikler, 4. Görünü ve asalet.

Bunlar n d nda, ki ili in bir özelli i olan bireysellikten, mükemmel bireysellik olarak ncil’ de Tanr üçleminde söz edilmektedir. Yunus Emre ki ili e u yayg n kullan olan; “Ya göründü ün gibi ol, ya da oldu un gibi görün” sözü ile i aret etmektedir. Goethe de ki ilik terimine Bat -Do u Divan adl yap nda yer vermi tir. Goethe bu yap nda “Dünya çocuklar n en büyük anslar ki ilik

ta malar r” demi tir. Bireyin kanun önünde “person” yani ki i olarak kabulüne

ise; ilk kez Justiyan kanunlar nda rastl yoruz (Yanbast , 1996: 10).

Ki ilik kavram yüzy llar boyunca ilgi görmesine ra men bilimsel geli imine 1930’ lu y llarda ki ilik psikolojisinin di er sosyal bilim alanlar ndan ayr bir bilimsel disiplin olarak ortaya ç kmas yla ba lam r (McAdams, 1997: 4). Psikoloji alan na bakt z zaman ki ili in, psikolojinin en temel konular ndan birini olu turdu unu ve psikolojinin bütün alt disiplinleri taraf ndan incelendi ini görürüz. Örne in, fizyolojik psikoloji, vücudun olu umu ve yarad , genetik psikoloji benli in geli imi, genel psikoloji karakterler, ayr msal psikoloji ki iler aras ndaki farkl klar, felsefi psikoloji bilincin ve varl k duygusunun deney ötesi ve a n artlar bak ndan ki ilik konusunu inceler (Aktaran: Güney, 2008: 184). Ki ili in davran bilimlerindeki yeri ise; ki ili in sahip oldu u iki yöne ba olarak belirlenmi tir. Bu yönlerden birincisi ki ili in bireysel farkl klara dayanan yönü, ikincisi ise; ki ili in genelleyici bir özelli inin olmas r. Bu iki özelli e ba olarak ki ilik konusu, insan davran lar n genel psikolojisi ve farkl k psikolojisi ile ilgili çal malarda önemli ölçüde görülür (Erdo an, 1983: 236).

(17)

Ki ilik dedi imiz zaman hemen hemen herkes ne demek istedi imizi anlar ama, formel bir tan m yapmak zordur. Psikologlar n üzerinde ayn fikirde oldu u bir tek ki ilik tan yoktur (Cücelo lu, 2003: 404). Zaten ki ili in bir cümleyle tan yapabilmek de oldukça güçtür. Bu nedenle; literatürdeki kabul görmü baz tan mlar aktarmakta fayda vard r.

Ki ilik insan kendi k lan, onu biricik, tek yapan özelliklerinin tümüdür. Ki ilik, insan n özgün psikolojik imzas r. nsan ki ilik özellikleriyle di erlerinden ayr r “ben” olur. Çünkü ki ilik insan n bütün davran lar na ve ki inin zaman içindeki de imine yans r (Gönüllü, 2003: 31).

Allport’ a göre ki ilik, “bireyin içinde yer alan ve çevreye uyumu s ras nda ki iye özgü karakteristik duygu, dü ünce ve davran örüntülerini yaratan psikofiziksel sistemlerin dinamik bir organizasyonudur” (Robbins, 1986: 53). Allport ki ilik konusunu incelerken ki ili in elliden fazla tan na de inmi tir ve bu tan mlar biososyal ve biofiziksel olmak üzere iki ayr boyutta incelemi tir. Biososyal tan mlarda bireyi sosyal uyaran olarak ele alm r ve bireyin di er insanlar üzerinde yaratt veya olu turdu u reaksiyonlar n ki ili i tan mlad savunmu tur. Buna göre, insan n ki ili i, di er insanlar n ona olan tepkileridir. Allport daha sonra biososyal tan mlar n yetersizli ini vurgulay p biofiziksel tan mlar n daha do ru oldu unu söylemi tir. Biofiziksel tan mlara göre insan n, kendi do as ndan gelen fiziksel ve organik özellikleri vard r ve bunlar ki ili inin bir parças r, ölçülebilir ve objektif olarak tan mlanabilir. Ki ilik bunlarla birlikte çevreyle olan ili kilerin bir bütünüdür (Yanbast , 1996: 11).

Ki ilik, insan n dünyay yorumlamada, olaylar yarg lamada kulland bir süzgeçtir ve kendine özgü ve nispeten tutarl duygu, dü ünce ve davran kal plar gösterir (Bkz. Greenberg ve Baron, 2003: 81; Ba aran, 2000: 62).

nsan-ki i-birey zincirinin son halkas ki iliktir. Buna göre insan ile ki i ve birey kavramlar genelde her ne kadar e anlaml olarak kullan yorsa da, yinede ki ili e do ru bir geli me sürecini i aret etmektedirler. Böylece kendi öz varl

(18)

(benlik) kazanm ve kendisini tan mlama yetene ini ortaya koymu olan ki inin, art k toplumun yetkin bir üyesi olarak bireyle ti i kabul edilir ve ki iye birey özelli ini kazand ran etmenler topluca ki ilik ad al r (Usal ve Ku luvan,1998: 75).

Ki ilik bireyin kendi aç ndan, fizyolojik ve zihinsel özellikleri hakk ndaki bilgisidir. Ki ilik insan n kendisinde olup bitenleri de erlemesi ve kendisine tatmin ve ç kar sa layacak bir duruma geçmeyi istemesidir. nsan n ba kalar aç ndan ki ili i, onun toplum içinde belirli özelliklere ve rollere sahip olmas r (Eren, 2001: 83).

Ki ili i bir ya am biçimi olarak tan mlamak da mümkündür. Ancak bu ya am biçimi kavram içinde ki inin yetenekleri, arkada k ili kileri, ki isel özellikleri ve zihinsel yönü de yer alacakt r (Erdo an, 1983: 236). Çünkü ki ilik, bir insan n bütün ilgilerini, niteliklerini; yeteneklerini, konu ma tarz n, d görünümünün ve çevresine uyum tarz n özelliklerini özetleyen bir kavramd r. Ayr ca, her ki ilik kendisine özgü bir bütünlük olu turur (Usal ve Ku luvan,1998: 76).

Ki ilik toplum bilimleri sözlü ünde bireyin toplumsal ya am içinde edindi i al kanl klar n ve davran lar n tümü olarak tan mlanm r. Bu anlamda ki ilik bireylerin do tan getirdi i özellikler ile sonradan toplum içerisinde ya am n kazand rd özelliklerin toplam r. Do tan getirilen özellikler biyolojik temellidir ve de tirilmesi güçtür. Ancak çevreden kazan lan özellikler içinde ya an lan toplumun, grubun, i letmenin veya i in niteli ine göre farkl klar gösterecektir (Aktaran: Soysal, 2008: 6).

Cücelo lu’ na göre, ki ilik bireyin iç ve d çevresiyle kurdu u, di er bireylerden ay rt edici, tutarl ve yap la bir ili ki biçimidir. Bu tan mda yer alan terimler a daki gibi aç klanabilir (Cücelo lu, 2003: 405-406);

Ay rt Edici Olma: Burada ay rt edici terimi ile anlat lmak istenen, bireyi ba kalar ndan farkl k lan özelliklerdir. Genel olarak insanlar n aras nda

(19)

bireysel farkl klar 1-bedensel, 2-devinimsel, 3-bili sel, 4-cinsel, 5-duygusal, 6-toplumsal, 7-törel (karakter ve mizaç) geli im alanlar nda görülür. Bu yedi geli im alan bütünle erek insan n ki ili ini olu turur (Ba aran, 2000: 60). Tutarl Olma: Zaman boyutu içinde o ki inin benzer durumlarda davran n pek de medi idir. Bireyin tipik ve belirli durumlarda s k s k gösterdi i davran lar ki ili inin bir parças olu turur. Di er bir ifade ile iddiac olan bir kimse her yerde bu tavr belli eder. Mischel, bireylerin farkl durumlarda benzer biçimde davranmalar n bir tak m ko ullara ba oldu unu savunur. Buna göre e er; a) durumlar benzerlik gösterirse, b) birey geçmi teki benzer durumlarda yapt davran larda benzer sonuçlara ula sa veya bir tak m olumlu sonuçlara ula sa benzer davran lar tekrarlan r (Budak, 1999: 28).

Yap la Olma: Ki ili in çok say da birimlerden olu an bir sistem

oldu unu, sistemin her biriminin birbiriyle ba lant olarak örüntü geli tirdi ini anlar z.

li ki Kuru Biçimi: Birey iç ve d çevresiyle sürekli ili ki halindedir. Ba ka bir deyi le birey kendi içindeki duygu ve dü ünceleri oldu u kadar kendi d nda yer alan insan, olay ve nesneleri de alg lar. Bireyin ki ili i iç ve çevresiyle kurdu u ili kinin biçimini belirler. li ki biçimi eklinde tan mlanan ki ilik, soyut bir kuram olmaktan ç p, bireyin her günkü davran nda gözlenebilen somut bir kavram olur.

Getzel ki ilik ile ilgili yap lan tan mlar üç bölüme ay rmaktad r (Baymur, 2006: 273-274).

a. Ki ili in Davran sal Tan mlar : Önce ki ili in, insan n incelenebilir ve ölçülebilir davran lar ve al kanl klar dikkate al narak yap lan tan mlar akla gelir. Özellikle davran psikologlar, ki ili i, bir insan n kendine özgü ve az çok her zaman gözlemlenebilen davran ve al kanl klar n tümü olarak tan mlarlar.

b. Sosyal Uyar Olarak Ki ilik: Baz psikologlar ki ili i toplumsal yönden

ele al p incelerler. nsanlar ba kalar üzerinde ne gibi etkiler yapmakta ve ne tür izlenimler b rakmaktad r. Baz lar na göre ki ilik, insan n sosyal uyar

(20)

olma de eridir. Ki ilik bir bak ma, insan n toplumda oynad çe itli roller ve bu rollerin ba kalar üzerinde b rakt etkilerin tümüdür. Elbette ba kalar ki ilik niteliklerini de erlemede bazen yan labilirler ve ki inin gerçek benli ini iç aç dan göremezler. nsan d tan görür ve görünü ve davran lar n kendi üzerinde b rakt izlenimlere göre ki iyi de erlendirirler.

c. Derinlik Psikologlar na Göre Ki ilik: Derinlik psikologlar na göre, insan n gözlemlenebilir ve ölçülebilir bütün özellikleri bir tak m iç etmenlerden ileri gelmektedir. Bir insan n gerçek ki ili i iç hayat ndaki dinamik güçlerin kendine has özellikleri ile aç klanabilir. Allport’ un tan bu gruba girmektedir. Allport ki ili i, bireyin çevresine kendine özgü bir biçimde uymas sa layan psikofizik iç güçlerin dinamik bir örüntüsü olarak tan mlanmaktad r.

Yukar da sözü edilen tan mlarda da görüldü ü gibi ki ili in ortak ve genel bir tan na var lamam r. Bundan ç kan sonuç, ki ilik tan mlar n ilgili kuramla yak ndan ba lant oldu u ve kuram içinde ve do rultusunda yap lan ampirik gözlemlerle ili kili oldu udur. K saca ki ilik, üretildi i kurama ba de erler ve tan mlar kapsamaktad r (Yanbast , 1996: 11-12).

Ayr ca ki ilik tan mlar üzerinde dururken yukar daki bilgilerin nda ba ca iki noktaya dikkat edilmelidir (Arkonaç, 2005: 378):

Bir ki ilik tan genellikle ara rmac n üzerinde duraca davran türlerini ve yine bu ara rmac n bu davran incelemek için kullanaca yöntem tarzlar seçmesinde yard mc olmal r.

Özellikle u s ralar ki ili in i levinin temel cephelerine dair ortak olarak payla lan bir anla man n olmamas sebebiyle do ru ve yanl ki ilik tarifi yoktur.

(21)

1.2. Ki ilik le lgili Kavramlar

Ki ilik sözcü ü günlük konu malarda s k s k geçer. Birinden söz ederken genellikle ki ilik sahibi, güvenilir ki ili i var, ki ili i zay f, ki ili i silik, ki iliksiz gibi deyimler kullan r ve tan mlamalar yap r. Yine günlük konu malara bakt zda ki ilik sözcü ünün genellikle mizaç, huy, karakter, benlik gibi kelimelerle e anlamda kullan ld görürüz. Ki ilik konusunda önemli kavram kar kl klar mevcuttur (Köknel, 2005: 19). Ki ili i tam olarak kar lamayan ve ki ilik yerine kullan lan bu sözcüklerden baz lar ki ili in temel katmanlar olu turmaktad r. Ki ili in u üç temel katman mevcuttur (Güney, 2008: 192);

1) Karakter 2) Mizaç 3) Yetenek

Bu katmanlar, ki ilik ile ilgili kavramlar ele al rken a daki gibi irdelenebilir.

1.2.1. Karakter

Karakter kelimesi Frans zca “caractere” ve Almanca “charakter” kelimesinden dilimize çevrilmi tir. Karakter sözcü ünün kelime anlam , kat bir eyi çizmek ve oymak, mühür kazmak, bir ey üzerinde sabit izler b rakmak demektir (Taner, 1940: 225).

Burada ele al nan anlamda ise; karakter, insan n do tan yap nda var olan ve çevre ko ular na ba olarak ortaya ç kan e ilimlerin tümüdür. Bu durumda karakter, insan n biyolojik yap temel veri olarak kabul eden bir kavramd r. Ki inin do tan kazand organik yap (dola m, sindirim ve sinir sistemleri, salg bezlerinin olu umu ve çal mas ), zekas , do tan gelen psikolojik haz rl klar (huylar , dikkat, bellek ve dü gücü) onun ya am boyunca varl klar sürdüren ki iye özgü niteliklerdir. Böylece karakterin, ki ili in ayr lmaz ve sa lam bir yan olu turdu u söylenebilir (Usal ve Ku luvan,1998: 77).

(22)

Allport karakteri, insan n içinde ya ad çevrede geçerli olan de er yarg lar ve ahlak kurallar kullan biçimi olarak tan mlam r. Bruyer’ e göre ise karakter, insan n içinde ya ad çevrede geçerli olan ahlak kurallar kar nda ortaya ç kan ruhsal özelliklerin tümüdür (Güney, 2008: 193).

Ki ilik ve karakter aras ndaki en önemli fark, karakterin insan n içinde ya ad çevrenin toplumsal de erlerinden ve ahlak kurallar ndan olu mas ve de erlemenin de buna göre yap lmas r (Bkz. Köknel, 2005: 19; Baymur, 2006: 272). Di er bir fark ise; ki ili in ortaya ç kmas için insan n ergin ya a gelmesi, kendini tan mas , de erlemesi gerekirken, karakter çocu un dünyaya gelmesiyle kendini belli eder. Ki ilik de ebilir özellik ta mas na ra men karakter göreli olarak de mez ve süreklidir. Bu nedenle karakter ki ili in bir tür iskeleti olarak tan mlanabilir. Karakter ve ki ilik kavram n s k s k ve do al olarak kar lmas n nedeni budur (Bkz. Usal ve Ku luvan,1998: 77; Eren, 2001: 84).

Genel olarak toplumda karakterden iyi, güzel do ru, olumlu davran biçimi anla r. Bu anlamda karakter ve karakterli olmak iyiyi, güzeli, do ruyu yapmak, ba kalar sevmek, özveride bulunmak demektir. “ yi huylu”, “güzel ahlakl ”, “do ru sözlü” insan karakterlidir. “Kötü huylu”, “yalanc ”, “bencil insan” da karaktersiz. Oysa iyi-kötü, güzel-çirkin, do ru-hatal , olumlu-olumsuz kavramlar göreli oldu una göre, bu anlamda karakterli ya da karaktersiz olmak da göreli olup zaman içinde, gruptan gruba, toplumdan topluma, ülkeden ülkeye de ebilir (Köknel, 2005: 19-20).

Karakter kavram na birey düzeyinde yakla ld nda, karakterin bireysel ba ms z de ken, ki ili in de bireysel ba ml de ken oldu u söylenebilir. Örne in iyi ya da kötü huylu olmak, iyimserlikötümserlik, s cakkanl k-so ukkanl k, al nganl k-yüzsüzlük, giri kenlik-çekingenlik, yarat k-dura anl k gibi özellikler karakter taban olu tururken, ki ilik bu taban üzerinde geli en bir ba ml de kendir. Yani ki i, karakter özelliklerini ve e ilimlerini ki ilik ad verilen kendisine özgü bir yap lanma içinde çevreye uydurur. Di er bir ifade ile do tan gelen ve karakter ad alan verilerin, ki ilik ad verilen ve sonradan

(23)

kazan lan özelliklerle yeniden düzenlendi i ve insan kendisine özgü özellikler ta yan bir yap ya soktu u kabul edilmelidir (Usal ve Ku luvan, 1998: 77-78).

Sonuç olarak, her ki ili in kendine ait bir karakteri mevcuttur. Nispeten de mez olan karakter genlerimizde kodlanm olarak bulunur. Do tan getirdi imiz özelliklerimiz karakterimizi olu turur. Karakter ki ili in çekirde idir diyebiliriz. Ki ili imiz karakterin çevresinde biçimlenir ve zamandan zamana geli ir.

1.2.2. Mizaç

Mizaçta karakter gibi ki ili in bütünü de il ancak bir k sm olu turur. Ki ili i olu turan karakter, önemli derecede bireyin mizac na dayal r. Karakterin toplumsal ve ahlaki bir de er almas nda mizaç da önemli bir belirleyicidir (Güney, 2008: 196).

Mizaç ya da huy, günlük ya ant içinde ki iye özgü, oldukça s rl , belirli duygusal tepkilerin nitelik ve nicelik bak ndan de mesidir. Çabuk k zmak, lmak, öfkelenmek, ne elenmek, hareketli ya da hareketsiz olmak vb. bireylere göre de en mizaç özellikleri ya da huydur (Köknel, 2005: 19).

Mizaç, ki inin duygusall k yönünü temsil etti ine göre, bu konudaki özelliklerin bir k sm kal m yoluyla önceki nesillerden geçerken, bir k sm ise sonradan al ma ve ö renme yoluyla kazan lmaktad r. Asl nda ço u ara rmac mizac n kal msal oldu unu söylemektedir. Hatta mizaçtaki bireysel farkl klar genellikle ya am n birinci y nda gözlemlenece i ve ki inin ya am boyunca ayn

ekilde kalaca söylenmektedir. Bunun sonucunda burada mizac n al ma ve renilme yoluyla kazan lan k sm ile kastetti imiz, ki ilik özelliklerine dönü me süreci içinde pek çok etmen taraf ndan etkilenmesinin bir sonucudur (Burger, 2006: 352).

M.Ö. 4. yüzy lda Hipokrat, beden kimyas n mizaç üzerinde önemli etkilerinin oldu unu ileri sürmü tür. Hipokrat insan mizac bedende en çok

(24)

bulunan, egemen s ya göre dört k sma ay rm r. Ortaça dan kalan el basma kitaplarda bu dört tip mizaç a daki gibi aç klanmaktad r (Bkz. Baymur, 2006: 272-73, Zangwill, 1990: 136).

1) Hafif kanl (sanguine) tipte olanlar n bedeninde kan egemendir. Böyle bir insan e lence, müzik ve araptan ho lan r. Bunlar ne eli ve canl r. lgi duyduklar eyler kolayca de ebilir.

2) r kanl (phlegmatic) olan ki iler ise; dinlenmekten ve uyumaktan zevk al rlar. Güç duygulan rlar, yava hareket ederler. Bunlar n bedenlerinde balgam s a r basar.

3) Sevdal (melankolik) mizaçta olanlar, derin görü lü ve cesurdurlar. Duygusal ve romantik tabiatl olurlar. Bunlar n bedenlerinde kara safra oran yüksektir.

4) Asabi (choleric) mizaçta ki iler ise, ate li ve serttirler. Çabuk k zarlar. Böyle bir ki inin kan nda sar safra egemendir.

Böylece çe itli mizaçlar n, bu belli s lar n oran bak ndan bir ki ide fazla bulunmas ndan meydana geldi i dü ünülmü tür. Elbette bu görü ün bugün bilimsel bir de eri bulunmamaktad r. Ancak, iç salg bezlerinin salg lad hormonlar, mizac büyük ölçüde etkilemektedir. nsanlardaki bezlerin büyüklükleri ve etkinlikleri birbirinden farkl r. Bu bez salg lar na göre insanlar, farkl duygusal özellikler göstermektedirler. Ayr ca hormonlar n ruhsal çöküntü, huysuzluk, çabuk duygulanma, sevinç, üzüntü gibi durumlarda rol ald bilimsel olarak da saptanm r (Bkz. Baymur, 2006: 273; Güney, 2008: 197).

Ailenin de mizac n geli mesinde etkisi vard r. Anne baba davran lar çocu a göre ayarlar böylece zamanla çocu un davran lar de ikli e u rayarak ailesindeki herhangi bireyin davran lar na benzer. Örne in, huysuz bir çocu un ailesi ilgili ve ho görülüyse, çocuk daha uslu olmaya çal abilir. Sonuçta anne-baba ile çocuk aras nda kar kl bir ileti im kurulur ve çocu un mizac olu ur (Aktaran: Güney, 2008: 197).

(25)

Ara rmac lar gözlemledikleri farkl mizaç çe itlerini nas l belirleyecekleri ve s fland racaklar konusunda görü birli ine varamam lard r. Asl nda ara rmac lar temel mizaçlar n say üzerinde de farkl görü ler bildirirler. Hem çocuklara hem de yeti kinlere uygulanabilen, geni kabul görmü bir mizaç modeline göre; duygusall k, etkinlik ve sosyallik olmak üzere üç mizaç boyutu vard r. Bu modelde duygusall k, duygusal tepkilerin yo unlu unu anlat r. Çok s k a layan ve korkan, öfkelenen çocuklar n bu boyutu yüksektir. Morali çabuk bozulan ve sinirlenen yeti kinler de genel duygusall yüksek insanlard r. Etkinlik, ki inin genel enerji düzeyini aç klar. Bu huyu olan çocuklar hep hareket eder, hareketleri oyunlar tercih eder, bir süre oturmalar istendi inde k rdanmaya ve huysuzlanmaya ba larlar. Etkinlik huyu yüksek olan yeti kinler hep ayaktad r, bo zamanlar nda hareketli eylerle ilgilenirler, zamanlar n ço unda hep me guldürler. Sosyallik ki inin ba kalar yla yak nl k kurma ve etkile ime girme e ilimini anlat r. Cana yak n çocuklar birlikte oynayacak arkada ararlar. nsanlardan ho lan r ve onlara an nda yan t verir. Bu huylu yeti kinlerin de çok say da arkada vard r ve onlarla birlikte zaman geçirmekten ho lan rlar. Bu üç boyutla ilgili geli tirilen ölçek sayesinde ki ilerin bu üç mizaçtaki düzeyleri görülebilir (Burger, 2006: 352-353).

1.2.3. Yetenek

Ki ili in olu umunda üçüncü önemli olgu yetenektir. Yetenekler yaln z ki ili in parças de il, ayn zamanda onun ekillenmesinde önemli etkendirler. Örne in üstün zeka, bir yöneticinin, çat ma durumlar nda daha çabuk ve iyi uyum sa lamas na yard mc olur (Zel, 2006: 21).

Yetenek ki ilerin belirli ili kileri kavrayabilme, analiz edebilme, çözümleyebilme ve sonuca varabilme gibi zihinsel özellikleri ve baz olgular gerçekle tirebilmesi eklindeki bedensel özelliklerinin tümüdür. Bu durumda yetene i, bireylerin davran lar düzenleme ve gerçekle tirmede yararland klar zihinsel ve bedensel kapasiteleri olarak görmek mümkündür (Erdo an, 1983: 246). Yap lan tan mdan da anla laca gibi yetenek; bireyin sahip oldu u bedensel ve zihinsel yetenekler olmak üzere iki gruba ayr r. Yürüme, ayakta durma, ko ma,

(26)

görme, renk ay rma, derinli i ay rma, ses tonlar ay rma, ses ve koku hissetme el-kol-ayak gibi organlar belirli bir koordinasyon içerisinde kullanma gibi özellikler, bedensel yetene in en önemlilerindendir. Say sal ilgi, teknik kavrama ve teknik ilgi, haf za yetene i, soyut dü ünme, ili ki bulma, kar la rma yapabilme, renme ve kavrama gibi yetenekler ise; zihinsel yeteneklerin en önemlilerindendir (Zel, 2006: 21-22).

Bedensel yeteneklerin kazan lmas , ya a ve belirli tecrübelere ba iken, zihinsel yeteneklerin elde edilmesi kal msal ve ö renim yoluyla sa lanan birikime ba r. Ayr ca zihinsel yetenek ile zeka aras nda do rusal bir ili ki vard r ve bu durum bir çok ara rma ile ortaya ç kar lm r. Ayn zamanda zeka ile baz bedensel yeteneklerin kazan lmas ve kullan lmas aras nda küçümsenmeyecek ili kilerin mevcut oldu u bir çok ara rma ile saptanm r. Bu durumda ki ili in zihinsel yönü dendi inde, bireysel zekadan da belirli ölçüde söz edilmi olur. Ara rma bulgular , ki ilik ile zeka aras nda, özellikle bireyin yarat yönü ile zeka aras nda ili ki bulundu unu göstermektedir (Bkz. Erdo an, 1983: 246, Zel, 2006: 22).

Sonuç olarak ki ili in kavrad çok say da özelliklerin bir k sm n karakter, bir k sm n mizaç, bir k sm n da yetenek dilimleriyle ilgili oldu u anla lmaktad r. Belirli bir ki ilik bozuklu una maruz kalmam olan ortalama her bireyin ki ilik yap , bu üç dilimin farkl bile imlerde ortaya ç kan davran sal bir bütünlü ünden meydana gelmektedir. Her bir ki ilik, bu üç dilimden asgari ölçülerde unsurlar ta yarak, farkl düzeylerde ki ili in in as na katk da bulunmaktad r (Ero lu, 2007: 196).

1.2.4. Benlik

Son y llarda ki ili i etkileyen güçlü bir faktör olarak, benlik kavram , psikologlar taraf ndan büyük ilgi ile incelenmeye ba lam r. Bir insan n kendisini ve çevresini alg lay tarz n, onun genel tutumunu ve davran lar etkiledi i dikkati çekmi tir. Benlik kendi ki ili imize ili kin kan lar z ve kendi kendimizi

(27)

görü tarz zdan olu ur. Bu bak mdan benlik ki ili in öznel yan olarak tan mlanabilir (Baymur, 2006: 285).

Benlik ve ki ilik aras nda geli me ve yap bak ndan kesin s rlar çizmek zordur. Benlik ve ki ilik iç içe olmakla birlikte benlik ki ilikten farkl özellikler ta r. nsan, ki ili inin mizaç ve karakter gibi kimi özelliklerinin bir bölümünden ya da tamam ndan haberdar olmayabilir. Ba ka bir deyi le, bunlara ili kin bilgisi ya yoktur ya da az ve hatal r. Ki ili in d ar ya yans yan, ba kalar taraf ndan de erlendirilen yanlar bilmez. Benlik ise; ki inin kendi ki ili ine ili kin kan lar n toplam , insan n kendisini tan ma ve de erlendirme biçimidir (Köknel, 2005: 64).

Benlik, bireyin özellikleri, yetenekleri, de er yarg lar , emel ve ideallerine ili kin kan lar n dinamik bir örüntüsüdür. Benlik üzerinde beden özelliklerinin ve yap n (k sa-uzun, zay f- man, esmer-sar n gibi) etkisi olursa da, birinci derecede psi ik ve ikinci derecede tensel bir kavramd r. (Baymur, 2006: 286).

Benli in ortaya ç kar lmas için ki inin kendisine sormas gereken u sorular vard r (Bkz. Köknel, 2005: 64-65, Güney, 2008: 210-211, Baymur, 2006: 285).

Bunlardan ilki “Ben neyim?” sorusudur. Bu sorunun yan benli in ve ki ili in geli mesinde rol oynayan etkenlere göre ya “çirkinim, ak ls m,

ans m, beceriksizim, ba kalar taraf ndan sevilip aranmayan bir

insan m” biçiminde bütünüyle olumsuz; ya da “güzelim, ak ll m zekiyim,

yetenekliyim, becerikliyim, sevimliyim” gibi tümüyle olumlu olabilir. Önemli olan ki inin bu soruya cevap ararken kendisini olmak istedi i gibi de il, oldu u gibi gerçekçi bir ekilde de erlendirebilmesidir.

“Ne yapabilirim?” sorusuna verdi i yan tla insan kendi yeteneklerini tan r. “ yi ko ar m, güzel yüzerim, etkili konu urum, insanlar aras nda kolay

ili ki kurar m, çok çal m” biçiminde verilen yan tlarda insan kendi

yeteneklerini ne denli gerçekçi biçimde de erlendirmi se, o denli kendisine uygun amaçlar seçebilir.

“Amaç ve hedefim nedir?” sorusuna yan t arayan insan kendisi için dü ündü ü toplumsal yeri, rolü, sayg nl ortaya koymakta, ba ka bir

(28)

deyi le, benli inde kendisini nas l görmek istedi ini, kendisine ne de er biçti ini dile getirmektedir.

Son olarak “Do ru ve yanl olanlar nelerdir? De er yarg lar m nelerdir? Nelere inanmam nelere inanmamam gerekir?” sorular na verilen yan tlarla insan içinde ya ad çevreden kendisine göre edindi i de erler sistemini tan r. “ba kalar na yard m etmeli iyilik yapmal ”, “önce kendi ç kar dü ünmeli”, “Gelenek ve göreneklere uymal ”, “Kendi bildi ini yapmal ” gibi olumlu ya da olumsuz seçimler yapar bu seçimlerde insan n içinde geli ti i, büyüdü ü çevrenin etkisi kadar, içinde ya ad çevre ve ki ilik amaçlar da önemli rol oynar.

Yukar da birinci ve ikinci maddelerde “ben neyim?” ve “ne yapabilirim?” sorular n cevaplar gerçek benli i son iki maddedeki sorular n cevaplar ise, eri ilmek istenen moral düzeyi, gerçekle tirilmek istenen, özlem ve emelleri gösteren ideal benli i meydana getirir (Baymur, 2006: 286). Ki i bu sorulara cevap vererek benli ini tan maya çal r. Gerçektende insan n benli inin geli mesi ve olu mas bu sorulara bilerek ya da bilmeyerek cevap vermesi ile gerçekle ir. Toplumsal standartlara bireysel özellik ve kapasiteye uygun olarak cevaplar verildi i zaman, ki i istenen düzeyde bir benlik yap na ula abilir (Güney, 2008: 211).

Benlik, toplumsal ya ant lar sonucunda kazan lan bir olu umdur. Çünkü çocuklar kendi varl klar n tam olarak fark nda de illerdir. Ancak toplumsalla ma süreci sonucunda kendilerini tan maya ba larlar. Çocuk öncelikle çevresindekileri ay rt etmeye ba lar, zamanla akranlar ve onlar n dünyalar ke feder, daha sonra ras yla mahallesini, okulunu ve di er çevresini tan r ve ona göre davran lar sergiler (Güney, 2008: 211).

Buradan yola ç karak, insan benli inin ba kalar n bizi de erlendirmesi ile üstlendi imiz çe itli sosyal roller sayesinde ve di er insanlarla k yaslama yoluyla geli ebilece ini söyleyebiliriz. Ba kalar n bizi de erlendirmesi ayna benlik olarak adland r. Ayna benlik, bireyin, ba kalar n kendisine kar d a vurulmu tutumlar na dayal olarak olu turdu u, kendi kendisine ili kin yarg lar n toplam r.

(29)

Ba ka insanlar n davran lar z üzerindeki etkisi inkar edilemez. Çünkü insanlar etkile im nedeniyle de birçok davran sergilemektedir. Toplumsal ya amda insanlar n birden çok statüsü vard r. Örne in evde anne, koca-baba, evlat, çal ma ortam nda i veren, dernek veya spor klubünde ba kan, okulda ö renci vs. bu rollerimizi oynarken birçok insanla sosyal ili kiye gireriz ve burada en iyi özelliklerimiz göstermeye çal z. yi yönlerimizi gösterirken zamanla bu iyi yönler benli imizin birer parças haline dönü ür. Benli imizin olu mas ve geli mesinde ba ka insanlarla kendi durumuzu k yaslamam n da rolü vard r. K yaslama i i kendimizi de erlendirmemizde bize kolayl k sa lar. K yaslama hem amaç, hedef ve ba ar lar z hakk nda bize bilgi verir hem de bunlarda de meler yapmam sa layarak benlik bilincimizin olu mas ve geli mesine önemli katk larda bulunur (Güney, 2008: 212).

1.2.5. Kimlik

Kimlik, bireyin kendi kendisini, davran lar , ihtiyaçlar , motivasyonlar ve ilgileri belirli bir ölçüde tutarl k gösteren, kendi kendine sad k, di erlerinden ayr biri gibi alg lanmas içeren, bili sel ve duyu sal nitelikte bile ik bir zihinsel yap r. (Aktaran: Kocac k, 2003: 2).

Marcia ise, kimli i, benli in yap land lmas olarak kavramsalla rm r (Morsünbül ve Tümen; 2008: 25).

Kimlik kavram çe itli ekillerde kullan labilen bir kavramd r. Örne in; ego kimli i, öz kimli i, ki isel kimlik, grup kimli i, ulusal kimlik, kültürel kimlik vb. gibi (Kocac k, 2003: 1).

Benlik ve kimlik kavramlar birbirini ikame edebilir. Ba ka bir deyi le, benlik ve kimlik az çok birbiriyle benzer özellikler gösterir. Her ikisinde de bireyin kendini alg lamas söz konusudur. Ancak, benlik bilinci çok çe itlidir ve her an de ir. Kimlik ise, benlik bilincinin en istikrarl , bütünle mi , de mez ö elerini ifade eder.

(30)

Kimlik benli e k yasla daha bütünle mi bir kavram olarak nitelendirilir (Kocac k, 2003: 2).

Ki ilik teorilerine bakt z zaman kimli in, psikanalitik kuram içinde tan mlanm bir kavram olarak görünmemektedir, daha ziyade benlik psikolojisi kuramc lar taraf ndan tan mlanm ve ele al nm r. Erikson kimlik kavram na teorisinde önemli bir yer verir ve onun iki boyutunu tan mlar. Ona göre kimlik; hem psi e (birbirinden ayr fakat birbirleriyle etkile im halindeki sistemlerden olu an zihnimiz) içi bir boyuta sahiptir ki bu ekilde ki iye kal bir ayn k duygusu sa lar, hem de ruhsall klar aras boyutunda di er ki ilerle ve bir grupla birlikte payla r; bu ikisi aras nda ise kar kl bir ili ki vard r. Bu kavray n yan s ra, ba ka yazarlar taraf ndan kimli in genel olarak u iki boyutu vurgulan r. lk boyutunda ki inin kendi içindeki benzerliklere odaklan r, bu durumda kimlik duyumu ki iye tutarl k ve ayn k duygusunu verir; di erinde ise, kendi ve di erleri aras ndaki farkl öne kar r, bu da ki inin tekli ine at fta bulunur (http://www.elestirelpsikoloji.org/arsiv /02/yucel.pdf, 30.08.2009).

Sonuç olarak unu söyleyebiliriz. Ki ilik insan n tüm özelliklerini içeren geni kapsaml bir kavramd r. Karakter, mizaç (huy), benlik ve kimlik gibi kavramlar da ki ilikle ilgili olarak kullan lmaktad r. Karakter (seciye veya me rep) ki ili in ahlaki yönünü betimlemek için kullan r. Huy veya mizaç ki ili in duygusal yönünü aç klayan bir kavramd r. Benlik bireyin kendisi ile ilgili alg lamalar ndan ve de erlendirmelerinden olu ur. Kimlik ise; zaman zaman benlik ve ki ilik yerine de kullan lmaktad r ve birinin belirli bir kimse olmas sa layan artlar n bütünü olarak ifade edilebilir (Gönüllü, 2003: 31).

1.3. Ki ili in Katmanlar ve Özellikleri

Ki ilik, birbirlerini tamamlay biçimde i lev gören farkl katmanlardan olu mu bir bütündür. Bu katmanlar a dan yukar ya do ru öyle s ralanabilir (Köknel, 2005: 24).

(31)

En alt katmanda ki ili in bedensel nitelikleri bulunur. Bunlar aras nda kal mla geçen ve gebelik ya da do um s ras nda dölüt üzerinde etkili nedenlerin olu turdu u beden yap na ili kin özellikler, sakatl klar, özürler yer al r.

kinci katmanda bedensel ve ruhsal yap n olu mas nda, geli mesinde önemli rol oynayan, bedensel yap ya biçim ve renk veren iç salg bezlerinin

levi bulunur.

Üçüncü katmanda ki ili in olu up geli ece i ruhsal yap n temelini olu turan zeka vard r.

Dördüncü katmanda ya am gereksinimlerini kar lamaya yönelik içgüdü ve dürtülerden olu an güdüler vard r.

Be inci katmanda güdülerden kaynaklanan duygulan m ve co ku alan vard r. Bu katman n ki iye özgü özelliklerine mizaç denir. ç ve d uyar mlara ba olarak ki inin mizac nda ç kan k sa süreli de imler de duygu durumu (ruh hali) ad al r.

Alt nc katmanda ki ili in benli i bulunur. Benli in kendi iç ve d çevreyle kesintisiz sürüp giden ileti im ve etkile imi, ki ili e özgü özellikleri vard r. Yedinci katmanda ki ili in d ar ya yans yan, ba kalar taraf ndan alg lanan, de erlendirilen duygular , dü ünceleri davran lar vard r. Bir ba ka deyi le, bu katman önceki katmanlarda olu an öznel ki ilik yap n nesnel gözlenebilen, ölçülebilen yan r.

Sekizinci katmanda, ki ili in d ar ya yans yan özelliklerinin toplam de erleri, kurallar ve ahlak aç ndan de erlendirilmesi sonucu ortaya ç kan karakter vard r. Bu katman ki ili in benimsedi i de er yarg lar n ba kalar taraf ndan de erlendirilmesi sonucu olu ur.

Dokuzuncu katman, ki inin kendini oldu u ya da olmak istedi i biçimde kabullenmesi ya da kabul ettirmesi, ki ili inin gerçekli ini kan tlamas , kendini yoklamak için ba vurdu u yöntemler, yollar, bu amaç u runa harcad çaba ve ortaya ç kard ürünlerden meydana gelir.

Onuncu katmanda ki i, ki ili ini olu turan öteki katmanlar n bilincinde olarak ak p giden zaman içinde evrendeki yerini ve de erini saptar.

(32)

Ki ilik kavram , etmenleri ve ilintileri ile ilgili yapt z aç klamalar bu kavram n belli ba özelliklerinin belirlenmesini kolayla rmaktad r. Bu özellikleri daki gibi s ralayabiliriz (Bkz. Usal ve Ku luvan,1998: 78; Erdo an, 1983: 247; Eren, 2001: 84; Ba aran, 2008: 60).

a) Do tan kazan lan ve biyolojik yap ya oturan ayr cal kl bir sistemler örüntüsü, karakterin yap ta lar olarak her ki ili in temelinde yer almaktad r. Di er bir deyi le ki ilik karakterden kaynaklanmaktad r.

b) Ki ilik karakter unsurlar ile sonradan çevreden edinilen e ilimlerin bir bütünüdür. Ya an larak kazan lan ki ilik özellikleri (traits), insan kendine özgü k lar.

c) Ki ilik söz konusu temel unsurlar n ki inin bulundu u ortama göre biçimlendi i sosyo-psikolojik bir olgudur. Ki ilik, karakter ve e ilimlerin çevre ko ullar na uydurularak yo rulmas ile ortaya ç kar. Yani, ayn birey farkl çevresel ko ullar alt nda farkl tutum ve davran lar gösterebilir (sosyal uyum).

d) Ki ilik, temel ki ilik unsurlar n yeniden düzenlenmesi ile somutla r ve gözlemlenebilir. Bu nedenle bir “davran lar toplam ” biçiminde ifade edilir. e) Ki ilik belirli bir zaman dilimi içindeki davran lar bütünüdür. Ki ilik,

geçmi in, mevcut zaman n ve gelece in bir sonucudur. Birey geçmi deneyimleri ile belirli özellikler elde eder, mevcut zaman içerisinde davran lar nda düzenlemeler yapar ve gelecek için gelecek için kendisini planlamak ister.

f) Düzenleme, uyma-uyumla rma, yo urma ve biçimlendirme ki iden ki iye farkl r. Dolay yla ki ilik kavram özneldir.

Ki ili in son y llarda vurgulanmakta olan bir di er yan ise, sürekli bir de im süreci içinde olmas r. Ki ilik bitmi , duruk bir ürün de ildir; tersine do tan ya am n sonuna kadar bir olu um süreci içindedir (Baymur, 2006: 275). Bu anlamda ya ayan her insan n bir ki ili i vard r. Bu nedenle, hiç kimse için ki iliksiz ifadesi kullan lmamal r. Çünkü istenmeyen veya olumsuz olarak nitelendirilen özellikler de ki ili in bir boyutudur (Ero lu, 2007: 183).

(33)

1.4. Ki ili i Olu turan Faktörler

nsan davran lar na etki eden her faktör, ayn zamanda bir ki ilik faktörüdür. Bu bak mdan ki ilik, soyut davran motifleriyle somut insan davran lar aras nda bir araçt r. Her davran motifi, belirli bir insan ki ili i süzgecinden geçerek fiili davran haline gelir (Ero lu, 2007: 186).

Ki ili i olu turan faktörlerin neler oldu u ve nelerin ki ilik denilen olguyu ortaya ç kard soruldu unda, bu soruya tek bir cevap vermek mümkün de ildir. Çünkü ki ili i olu turan birçok de ken vard r ve ayn zamanda de ik kuramc lar göre de, bu de kenlerin say ve önemi de mektedir. Böyle olmas na ra men ki ilik kuramlar ile ilgilenen bilim adamlar n benimsedikleri baz ortak noktalar vard r (Erdo an, 1983: 239). Bu ortak noktalar ; kal m ve bedensel yap faktörleri, kültür, aile faktörü, sosyal yap ve sosyal s f faktörleri ve co rafi ve fiziki faktörler olmak üzere be temel grupta incelemek mümkündür. Sözü edilen faktörler a da incelenmektedir.

1.4.1. Kal m ve Bedensel Yap Faktörleri

Kal m ya da soyaçekim, çevre etkisiyle köklü olarak de meyen özelliklerin anne ve baban n kromozomlar yla bir ku aktan ötekisine geçmesi olup, insan n tüm ya am na biçim veren bir etkendir (Köknel, 2005: 27). Türe özgü temel altyap n insana aktar lmas annenin yumurtas ile baban n sperminin birle ti i anda ba lar. Bireyin anne ve babas ndan ald genlerin birle imi ki iden ki iye de im gösterir. Genlerin say çok fazla oldu undan, bunlar n sonsuz birle im olas oldu u söylenebilir. Bu nedenle yak n akrabalar d nda, birbirine benzemeyen milyonlarca insan vard r (Köknel, 2005: 27).

Yap lan ara rmalar, tüm psikolojik özelliklerin temelinde yer alan en önemli faktörün kal m oldu unu göstermi tir. Bu kapsamda kal msal faktörlerin ki ili in olu umunda önemli bir rolü oldu u söylenebilir. Birçok ara rmac , kal tsal özelliklerin bireylerde ne gibi yap sal özellikler do urdu unu, baz yetenek ve

(34)

özelliklerin bireylere kal m yoluyla geçti ini ortaya koyan ara rmalar yapm lard r. Ancak bireyin ta özelliklerden hangilerinin kal m yoluyla geçti ini kesin olarak ortaya koymak mümkün de ildir (Aktaran: Zel, 2006: 12).

Ki ili in, hem zihinsel ve bedensel hem de baz psikolojik yönlerinin kal mla geçti i bilinmektedir. Fakat bu gibi özelliklerin belirlenmesinde, sosyo-kültürel ve di er faktörlerin de etkili oldu u bilinmektedir. Bu bak mdan, insan n do tan getirdi i özelliklerin büyük bir k sm n kal msal oldu unu ilke olarak kabul etmekle birlikte, sonradan kazand özelliklerin önemli bir k sm n sosyo-kültürel etkenlerden etkilenme yoluyla kazan rken, bir k sm n da kal msal özelliklerin sonradan psiko-sosyal bir geli meye maruz kalmas yla elde edilmekte oldu u söylenebilir. Buna göre insan n bedensel yap yla ilgili iskelet, boy, a rl k, saç, göz, ten rengi, zeka durumu, heyecanl k, duygululuk, kar koyma, direnme ve dayan kl k gibi ço unlukla bedensel, k smen zihinsel ve duygusal özellikleri üzerinde kal n pay oldukça yüksektir. Buna kar k, bireylerin belirli bir sosyal yap ve fiziki çevre içerisinde ya amalar ndan dolay sonradan ö rendikleri örf ve adetler, inanç ve ahlak, fikir ve dü ünceler gibi davran kal plar nda kal n pay yok denecek kadar dü üktür (Ero lu, 2007: 188).

“ nsan davran lar üzerinde soya çekimin mi yoksa içinde ya an lan

çevrenin mi rolü daha önemlidir?” sorusu, imdiye kadar çok tart la gelmi bir

konudur. Belirli ki ilik özeliklerini tek ba na ne kal ma ne de çevre etkilerine ba layabiliriz. Davran lar n geli mesinde ve nitelik kazanmas nda her ikisinin de etkileri vard r (Özkalp, 2004: 243). Bu konuda Lewin’in de bir model olu turdu unu görüyoruz. Lewin’ e göre insan davran lar hem ki inin do tan getirdi i nitelikler hem de çevre faktörleri taraf ndan etkilenir ve bu faktörlerin etkile imi sonucu ortaya ç kar (Brooks, 2003: 15). Burada önemli olan ki ili in olu mas nda çevremi yoksa kal m m etkindir sorusuna yönelik tart ma yerine, biyolojik-kal tsal etkenlerle çevresel etkenlerin etkile imi sonucu ki ili in nas l geli ti inin incelenmesidir.

(35)

Buna ek olarak son zamanlarda bu konuda mevcut durum (ko ullar) üçüncü bir faktör olarak ele al nmaya ba lanm r. Böylece, bir yeti kinin ki ili inin hem kal m hem de çevre faktörlerinin etkisi ile olu tu u kabul edilmekle beraber mevcut ko ullar n bu iki faktör üzerindeki etkisi de dikkate al nmal r. Ki ilik genellikle tutarl ve sabit olmas na ra men farkl durumlarda farkl ki ilik yönleri yaratabilir. Ki ili e ortamdan soyutlanm bir yap olarak bakamay z (Robbins, 1986: 53-54).

Sosyobiyoloji alan da ki ilik özelliklerine ili kin çal malar nda kal n üzerinde önemle durmaktad rlar. Asl nda tüm ki ilik teorilerinin temelde kal tsal bir özellik üzerine kuruldu unu söyleyebiliriz. Bu kal tsal özellik Freud, Skinner, Dollard ve Miller ve Maslow’ da fizyolojik ihtiyaçlar içinde aç klan rken; Jung, Horney, Rogers ve Maslow’ da kendini gerçekle tirme e ilimi veya Adler’ de sosyal ilgi içinde ele al r. Sonuçta burada sorulmas gereken as l soru, genlerin ki ili i etkileyip etkilemedi i sorusu de il, ne derece ve hangi yolla etkiledi i sorusu olmal r (Hergenhahn ve Olson, 2003: 3).

Kal n ki ilik geli mesine ve yap lanmas ndaki en önemli yeri ve önemi zeka katman n olu mas nda ortaya ç kar. Zihinsel i levlerin ve becerilerin bütünü olarak tan mlanabilen zeka, di er ki ilik katmanlar n geli mesi için de gereklidir. Özellikle çocukluk ve gençlik ça lar nda ki ili in geli mesi, sa kl ili kiler kurulmas ve sürdürülmesi ki inin zeka düzeyiyle yak ndan ilgilidir (Köknel, 2005: 27).

Bireyin fiziksel yap n davran lar , dolay yla ki ili ini etkiledi ini söyleyebiliriz. Bedenindeki sakatl k, eksiklikten dolay mutsuz olan ve içine kapanan insanlara çevremizde s kça rastlar z. Örne in, bir delikanl n kuvvetli, yak kl ve sa kl görünümü nedeniyle arkada grubundaki kabulünün, prestijinin, ayn ya ta zay f, çelimsiz ve sa ks z bir delikanl nkinden farkl olmas kaç lmaz r. Bunun sonucu olarak, birinci delikanl n, ikinciye oranla kendine daha güvenli, sosyal, giri ken, at lgan ve ba ar olma gibi özellikler geli tirmesi beklenebilir (Özkalp, 2004: 243).

(36)

1.4.2. Aile Faktörü

nsan ki ili inin olu mas nda en önemli etkenlerden biri de ailedir. Aile normal artlarda insanlar n kar la ilk sosyal gruptur. Bu bak mdan, bireylerin sosyal de erleri ilk ö renmeye ba lad klar yer, aile ortam r. Bu durumda, ana-baba, toplumsalla man n ilk kayna ve ilk modelleridir. Çocuklar, hem sosyal de erleri ve tutumlar hem de özel baz davran biçimlerini anne-babay örnek alarak ö renirler. Ki ili in olu mas nda, insan n içinde do up büyüdü ü aile ve ev ortam n etkileri çok yönlüdür. Anne ve babalar, çocuklar yeti tirirken, kendileri farkl olsunlar ya da olmas nlar, çocuklar, ana-baban n birçok ki ilik özelliklerini, ahlaki ve kültürel standartlar taklit ederek ö renirler (Zel, 2006: 14).

Genellikle çocu un ilk ö retmeni anne-babas r. Anne-baban n tepkileri baz davran lar peki tirirken, di er baz lar için cesaret k özellik ta yarak çe itli al kanl klar n, amaç ve de erlerin belirlenmesinde yard mc olmaktad r. Çocuk k att ve morard zaman annesinin kendisini rahat b rakarak istedi ini yapmas na izin verdi ini fark edebilir. Ba ka bir ailenin çocu u ise; ba p ça rman n de il, hasta numaras yapman iste ini elde etmede geçerli oldu unu fark edebilir. Çocu un anne-baba ile ili kileri ayarlamada kulland teknikler, aile

ndaki ili kilerde de görünür (Morgan, 2000: 323).

Çocuklar, ailede cinsiyete göre rol benimsemeyi de ö renirler. Erkek çocuklar, sert ve sald rgan oyunlar oynad klar , duygusall k göstermedikleri ve daha çok mekanik konulara ilgi gösterdiklerinde anne-baba taraf ndan ödüllendirilirler. z çocuklar ise; söz dinledikleri tatl ve duygusal olduklar nda ödüllendirilirler; kendilerine mekanik bir tak m ilgiler edinmede cesaret verilmez. Anne-baba bu itimi bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapabilir. Ancak bu konu da belirli bir yönelim vard r. Bu, k z ve erkek çocuklar aras nda gözledi imiz ki ilik ayr klar n ortaya

kmas na neden olmaktad r (Morgan, 2000: 323).

Aile içi kar kl ili ki biçimi de ki ili in olu mas nda önemlidir. Anne-baba ili kilerinde kar kl sayg ve sevgi ön planda ise, çocuklar da sayg ve sevgiyle

(37)

hareket ederler. Anne ve babas otoriter davranan çocuklar n, insan ili kilerinde sert davrand klar yap lan ara rmalarla do rulanm r. Anne ve baban n çocu un her istedi ini yerine getirmesi ki ili in istenen düzeyde geli mesini engeller. Çünkü bu ekilde yeti en çocuklar engellemeler ve zorluklarla mücadele edemezler. Ayr ca kendilerine güvenleri de yetersizdir (Güney, 2008: 191).

Bunlar n yan nda anne-baban n çocuk üzerindeki etkisi sonucu, çocu un zihinsel yap n da ekillendi i saptanm r. Bu özellikler ile ki ilik aras nda önemli bir ili ki oldu una göre, aile yap da ki ili in olu mas nda önemli bir faktör olarak görülecektir. Ayr ca aile bireyleri deneyimlerini çocu a çe itli yollarla aktard klar na göre, ailenin yeti tirme eklindeki etkiyle de ki ili i belirleyici oldu u belirtilebilir (Erdo an, 1983: 243).

1.4.3. Kültürel Faktörler

Ki ilik psikolojisinin kendisi gibi ki ilik ve kültür konular da tarihte epey ilgi çeken konular olagelmi tir. 20. yüzy n ilk yar nda antropolojistlerden sosyologlara, psikologlardan psikiyatristlere kadar tüm sosyal bilimlerde en çok ara lan konulardan biri olmu lard r. Ancak, 1960’ lardan sonra ki ili in hem antropoloji hem de di er disiplinler üzerindeki etkisi azalm ve bu alanlar ilgisini gittikçe yitirmi tir. Son zamanlarda ise; kültür ve ki ilik tekrar popüler konular haline gelmi tir (Oishi, 2004: 69).

Ki ilik teorileri üzerine yap lan çal malara bak ld nda ise, kültür ve toplum gibi konular n geri plana at ld ve sadece ki ilik üzerine odaklan ld görülür. Bu durum ki ilik teorilerinin cinsiyet, rksal ve kültürel farkl klar konusunda yeterli aç klamalar getirmesini engellemi tir. Kültürel de imin önemi artt kça, ara rmac lar kültürün ki ilik üzerindeki etkisi ile daha fazla ilgilenmeye ba lam lard r (Cloninger, 2004: 6).

Kültür kavram , pek çok bilim ve meslek alan nda kullan r. Kültürün tan ve anlam kullan ld yere göre de ir. Bu nedenle kültür için her yerde

(38)

kullan labilecek bir tan mda ve anlamda birle mek zordur. Kültür sözcü ü, Latince ekin, tar m anlam na gelen “cultura” sözcü ünden geldi i için Türkçe' de de buna ekin diyenler vard r. Toplum sözcü ünün, toplumsal yap devlet yap ndan ay rmak için 16. ve 17. yüzy llarda kullan lmas na kar n, kültür sözcü ü, ayn amaçla 19. yüzy n sonlar na do ru kullan lmaya ba lanm r (Ba aran, 2008: 387).

Kültür günlük dilde, sanat, edebiyat ve felsefe gibi güzel ve yüksek sanatlar anlam na gelir ki, bu durum ki inin bireysel geli mesiyle e tutulur. Kültür kavram n sosyal bilimlerdeki anlam ise; çok daha geni kapsaml r. Kültür, bir toplumun ya ama, türünü sürdürme, örgütlerini düzenleme, ö renilmi davran biçimlerini, bilgi, inanç ve insanlarla olu an tüm etkinlikleri kar lamak ve gereksinimleri yerine getirmek için geli tirdi i ya ama biçimidir (Özkalp, 2004: 245).

Kültür, bir ulusun üyelerince üretilmi , maddi ve manevi (tinsel) de erlerinin tümüdür. Kültür, bir ulusun ya am biçimlendiren ve etkileyen de erler ve bunlar ölçümleyen düzgüler (norm) örüntüsüdür (Ba aran, 2008: 387). Bir toplumun üyelerinin ö renilmi ortak davran kültür olarak adland r. Kültür, insanlar n do tan getirdikleri yetenek ve özellikler olmay p, sonradan ö renme yoluyla kazan r (Usal ve Ku luvan,1998: 103).

Bir insan n ki ili i, büyüdü ü toplumun kültürel de er ve düzgüleri içinde yo rularak geli ir. Her insan kendi kültürünün insan r. nsan kültüründen edindi i de erler, ki ilik özelliklerinin özüdür. Bu de erler, insan n ki ili ine o denli yerle mi tir ki, sorgulay bir ya ant biçimi ba ndan geçmedikçe bunlar n de erinden ku kulanmaz (Ba aran, 2000: 295).

Kültür toplumsalla ma süreci ile ki ili in geli mesini etkiler. Çocu un içinde ya ad toplumun üyesi haline gelmesine toplumsalla ma süreci denir. Bu süreç bireyle çevresi aras ndaki ileti im ve etkile imin sonucudur. Ya am boyu sürer ve bireye yeni ya ant lar kazand r. nsan toplumsalla ma sürecinde bir yandan uyum içinde ya ama amac yla toplumsal kurallar benimseyerek öteki bireylerle

(39)

benze irken, di er yandan do tan getirdi i gizil güçler temeli üzerinde onu di er bireylerden ay ran ki ilik niteliklerini kazand r ve geli tirir (Özkalp, 2004: 69).

Toplumsalla ma bireyin toplumun kültürünü ö renme ve içselle tirme sürecini ifade eder. Bir ba ka deyi le, insan olma sürecidir. Anne-baba toplumsalla man n ilk kayna olu turur. Çocuklu un daha sonraki y llar nda, oyun arkada lar , okulda ö retmen ve televizyon gibi ba ka kaynaklar toplumsalla ma sürecine kat lmaktad r (Bkz. Morgan, 2000: 324; Bozkurt, 2007: 111).

Toplumsalla ma birey ve toplum bak ndan ele al nd nda nesnel bak mdan toplumsalla ma ve öznel bak mdan toplumsalla ma olarak iki ekilde ele al nabilir. Nesnel bak mdan toplumsalla ma da toplumun birey üzerindeki etkisi söz konusudur. Bu yolla toplum, kendi kültürünü bir ku aktan di erine aktar r. Toplum, ortakla a olarak benimsedi i beklenti ve isteklerini, de er sistemlerini, ideallerini bireye a lar ve bireye toplumsal rolünü ö retir. Öznel bak mdan toplumsalla ma da ise, bireyin toplum kar nda edilgen bir varl k olmad görüyoruz. Birey burada, kültürel de erleri, normlar benimseyip içselle tirir ve bunlara katk da bulunur (Usal ve Ku luvan,1998: 101-102).

Kültürün bireyden baz beklentileri vard r (Özkalp, 2004: 245). Baz teorisyenler ki ili i, bireyin toplum içinde sahip oldu u rollerin bir kombinasyonu olarak görmektedir. Elimize bir ka t, kalem al p kendimize ait özelliklerimizi belirtecek “ben” ile ba layan cümleler kurmam z istendi inde oldukça uzun bir liste yapabiliriz. Bu listeye yazd z her bir özellik sahip oldu umuz rollere ili kin olacakt r ve toplum taraf ndan onaylanm davran kal plar içinde kalacakt r. Çünkü bu kal plar n d na ç kt z zaman bir tür sosyal bask alt nda kal z. Sonuçta toplumda hangi davran lar n normal, hangi davran lar n anormal oldu u bellidir. Bizden toplumsal beklentilere uygun davranmam z beklenir (Hergenhahn ve Olson, 2003: 4).

Bireyler ya amlar boyunca, bilincine varm olsunlar veya olmas nlar, di er insanlar n kendileri için haz rlad belirli davran ekillerini takip etmek zorunda

(40)

kalmaktad rlar. Ki ili in olu umunda, sosyal çevreden etkilenme ve artlanma, gerçekte bir ö renme sürecidir. Kültürel yap ile ö renme aras nda önemli bir ili ki vard r. Ö renme, ki ili i do rudan etkileyen faktörler aras ndad r. Bu durumda birey bulundu u kültürel yap içinde ö rendikleri ile baz yeni özellikler elde edecek, ki ili ini ekillendirecektir. Esas nda ki ili in baz yönleri kültürel yap n bir fonksiyonu olarak ortaya ç kar. Baz davran sal özellikler ise; kültürel yap ile de ir ve geli ir. Yemek yeme, giyinme eklindeki de meler ve bunun ki ilik üzerindeki etkisi dü ünüldü ünde kültür-ki ilik ili kisini daha aç k bir ekilde görebiliriz (Bkz. Erdo an, 1983: 242; Güney, 2008: 190).

Ki ilik ile kültür üzerine yap lan ara rmalarda çe itli yakla mlar ileri sürülmü tür. Bu yakla mlar be grupta toplamak mümkündür (Aktaran: Zel, 2006: 55; Usal ve Ku luvan, 1998: 118):

“Ki ili i Kültür Belirler” Yakla : Daha çok toplum bilimciler ve antropologlarca savunulan bu yakla ma göre, bir kültür uzant olarak yaln zca çocuk yeti tirme bile ki ili i belirleyen güçlü bir etmendir. De ik ortamlardan elde edilen verilerle desteklenmi olan bu yakla ma göre a daki gibi bir neden sonuç ili kisi kurulabilir.

- Tropik iklimde ya ve ormanl k yörelerde yerle ik bir toplulukta, et üretimi ve et ürünleri ile beslenme s rl r.

- Bu durum çocuklarda protein yetersizli ine yol açar.

- Aç kapatmak için çok uzun süreli emzirme gere i ortaya ç kar.

- Uzun süreli emzirme, annenin çocuk ile birlikte yatmas zorlar.

- Baba, ba ka yerde yatmak zorunda kal r.

- Böylece, do umdan sonraki cinsel ili ki kopuklu u uzar.

- Bu durum çok e lilik olas artt r.

(41)

- Erkek çocu un ba ml ktan kurtulmas ve gerçek bir erkek rolünü benimseyebilmesi için özel cesaret, dayan kl k s navlar içeren törenlere

rl k verilir. Erkekler k z çocuklar ndan ayr larak kümelenirler.

- Bu durum ise, cinsellikle ilgili temelsiz, bo inançlar n ortaya ç kmas na yol açar.

Bu esemeli zincir abart bulunsa dahi, yaln zca çocuk yeti tirme tarz n bile kültürün bütünlü ü içindeki önemini ve rolünü gösterir. Bu yakla savunanlara göre, bir toplumun bireyleri ayn kanun, e itim, din, aile düzeni gibi ayn kurumlar n ve ayn ekonomik çevrenin etkisinde kald klar ndan, yani kurumsal, kültürel ve çevresel benzerliklerinden dolay , birbirlerine benzer karakter özellikleri gösterirler.

“Kültürü Ki ilik Belirler” Yakla : Bu yakla ma göre, bireysel psikolojik faktörler, sosyal davran n ba ms z nedenleridir. Bu yakla benimseyenler, özellikle Freud’cu psiko-analitik kuram esas alarak toplumsal geli meyi aç klarlar. Çünkü ki ili in kültürü etkiledi ini söylemek, ayn zamanda ki ili in yap ta lar na önem ve a rl k vermek demektir.

Burada psikolojik veriler ba ms z de ken, kültürde ba ml de ken olarak ele al r. Böylece kültürel verilerin ki ilik özellikleri ile aç klanabilece i öne sürülür. Örne in Mclelland, ba ar güdüsü ile ilgili ara rmalar nda, projektif bir ki ilik testi ile birey düzeyinde ba ar güdüsü kavram ölçmü tür. Daha sonra, birey düzeyinden toplum düzeyine genelleme yaparak bir toplumun nüfusunun ba ar güdüsü ortalamas ile o toplumun ekonomik ve kültürel ba ar aras nda bir ili ki oldu unu ileri sürmü tür. Yani ekonomik ve kültürel bir geli me gibi toplumsal olgular , psikolojik nedenlerle aç klam r.

“Ki ilik Kültürdür” Yakla : Bu yakla ma göre, ki ilik ve kültür de er kavramlard r. Öyleyse ki ilik ve geli imi, cinsellik anlay , çocuk yeti tirme ve psikolojik rahats zl klar gibi sosyo-psikolojik olgu ve süreçlerin kültürlerüstü, genel nitelikte oldu unu savunmak olanaks zd r. Bunlar kültürden kültüre de ir. Bu

(42)

mant a dayanarak ki ili in kültürün bir parças oldu u ileri sürülebilir. Kültürle ki ilik birbirinden farkl olgular de ildir, çünkü kültürle ki ilik, ayn kal p içinde olu ur.

Bu yakla savunanlar 'kültürel karakter' ve 'biçimlendirilmi ki ilik' kavramlar ndan söz ederek ki ilik ile kültürü özde le tirmeye çal maktad rlar. Oysa bu yakla ma göre 'kültüre uymayan ki ilik' söz konusu olamaz ki, bu da do ru de ildir.

“Ki ilik, Kültürel Yap lanma ile Kültürel Geli me Aras nda Bir

Ara De kendir” Yakla : Bu yakla ma göre ekolojik veriler, sosyo-ekonomik

yap ve çocuk yeti tirme tarz gibi temel unsurlar kültürel yap n da temel unsurlar olu turmaktad rlar. Ki ilik bu temel yap ele al r, i ler ve biçimlendirir. Böylece din, sanat ve benzeri di er kültürel unsurlar olu ur ve geli ir. Bu nedenle, söz konusu yakla savunanlar da kültür 'bütünle mesinde' ki ili in oynad önemli rol üzerinde durmaktad rlar. Bu yakla ma göre ki ilik, kültürün hem sonucu hem de nedenidir. Bu durumda ki ilik, yaln zca bir ara de ken olarak ele al r.

“Ki ilik ile Kültür Aras nda levsel Bir Denge Vard r”

Yakla : Bu yakla ma göre ise, ki ilik ile kültür iki ayr sistem olarak ele

al nmakta ve her iki sistemin sürekli etkile imi öngörülmektedir. Bu nedenle, birey davran lar hem öznel gereksinimlere ve hem de kültürel ortam n bu gereksinimleri kar layabilme düzeyine ba r. Di er bir deyi le, insan davran lar üzerinde hem ki ilik sisteminin ve hem de kültürel sistemin etkinli i vard r. Gerçekte davran , bu her iki unsur aras ndaki i levsel uyu man n bir ürünüdür. Uyu man n ölçüsü ya da uyu mama durumu bu yarg de tirmez.

Ki ilik ile kültür aras ndaki ili kiyi aç klayan bu yakla mlardan en ussal yakla n hangisi oldu u konusunda yazarlar aras nda bir görü birli i söz konusu de ildir. Bir k m yazarlar ki ili i kültürel yap lanma ile kültürel geli me aras nda bir ara de ken olarak ele alman n do ru olaca savunurken, di erleri ise; insan davran üzerinde hem ki ili in hem de kültürel sistemin etkisi oldu unu, bu konuda ki ilik ile kültür aras nda bir dengenin mevcut oldu unu savunmaktad r.

(43)

1.4.4. Sosyal Yap ve S f Faktörleri

Kültürel yap genel olarak, ki inin genellenebilir özelliklerini ortaya ç kar r. Ancak belirli bir kültürel yap içinde farkl alt kültürler oldu una, de ik sosyal gruplar bulundu una göre bu alt kültürel özelliklerin de ayr ayr ki ilik tipleri do uraca kabul edilmelidir. Bu durumda kültürel belirleyicilerin, sosyal grup dü üncesi olmadan genel davran kal plar hakk nda bilgi verdi ini, sosyal s f belirleyicilerinin ise, özel davran kal plar ortaya koydu unu, ki iyi daha özel bir ekilde etkiledi ini belirtebiliriz. Bireyin baz özellikleri, ba bulundu u sosyal grup bilinmeden de tahmin edilebilir, buna kar k baz özellikler, ancak ba bulundu u sosyal s n bilinmesi halinde anlaml gelir (Erdo an, 1983: 242).

nsanlar sosyal ya amlar boyunca birçok sosyal grubun içine girerler veya yer al rlar. Bunun en önemli belirleyicisi, sosyal s f faktörüdür. Çünkü insanlar ait olduklar sosyal s flar na göre, mahalle, oyun, okul, tak m ve çal ma arkada lar seçerler. Hatta e lerini ve mesleklerini de sosyal s f özelliklerine göre belirlerler. Bütün bunlar ki ili in olu mas nda ve de mesinde etkili unsurlard r (Güney, 2008: 192).

Üst s f içinde do an çocuk büyük olas kla geliri ya am tarz , sosyal statüsü oldukça yüksek bir meslek sahibi olacak ve bu konuma uygun davran lar içerisinde bulunacak; buna kar k bir alt s fa mensup bir ki i ise kendi s na uygun bir konum içerisinde hayat devam ettirecektir (Soysal, 2008: 8). Örne in dar gelirli bir ailenin çocu u çe itli imkans zl klar içerisinde bulunurken, varl kl bir ailede yeti en çocuk beslenme ve özel e itim imkanlar yla yeteneklerini daha fazla geli tirme f rsat bulabilir. Bu durum ise, bu imkanlar olmayanlara göre, ki iye farkl ki isel özellikler kazand r (Ero lu, 2007: 193).

1.4.5. Co rafi ve Fiziki Faktörler

Ki ili in olu mas nda, insan n içinde do up büyüdü ü co rafi çevrenin de etkisi oldu u inkar edilemez. Co rafi çevre içerisinde iklimin, tabiat ve ya anan

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

S.No Ders Dersin Adı Hs Yer Dersin Öğretmenleri..

2 SBYLJ SEÇMELİ BİYOLOJİ 4 MESUT DEMİR. 3 SFZK SEÇMELİ FİZİK 4

[r]

ÇANKAYA BAHÇELİEVLER 100YIL MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ..

15 TDED TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 5 ARZU TOPRAK. 16 YDL2 YABANCI DİL 2

SİNCAN YUNUS EMRE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ.. S.No Ders Dersin Adı Hs Yer

8 SMEK SEÇMELİ MEKANİZMALAR 2 MEHMET BODUR ERCAN ERTEN. 205 9 SİŞETD SEÇMELİ İŞ ETÜDÜ