• Sonuç bulunamadı

ORTAÖGRETİME DEVAM EDEN ÖGRENCİLERİN BEDEN KİTLE İNDEKSLERİ VE BESLENME ALISKANLIKLARI İLE İLGİLİ GÖRÜSLERİNİN BELİRLENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ORTAÖGRETİME DEVAM EDEN ÖGRENCİLERİN BEDEN KİTLE İNDEKSLERİ VE BESLENME ALISKANLIKLARI İLE İLGİLİ GÖRÜSLERİNİN BELİRLENMESİ"

Copied!
115
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME EĞİTİMİ

ANABİLİM DALI

ORTAÖĞRETİME DEVAM EDEN ÖĞRENCİLERİN

BEDEN KİTLE İNDEKSLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİN BELİRLENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Seyit Ali ÖZCAN

(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ AİLE EKONOMİSİ VE BESLENME EĞİTİMİ

ANABİLİM DALI

ORTAÖĞRETİME DEVAM EDEN ÖĞRENCİLERİN

BEDEN KİTLE İNDEKSLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİN BELİRLENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Seyit Ali ÖZCAN

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Yasemin ERSOY

(3)

i

Seyit Ali ÖZCAN’ın “Orta Öğretime Devam Eden Öğrencilerin Beden Kitle İndeksleri ve Beslenme Alışkanlıkları ile İlgili Görüşlerinin Belirlenmesi” başlıklı tezi 06/07/2010 tarihinde, jürimiz tarafından Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı): Yrd. Doç. Dr. Yasemin ERSOY ... Üye : Doç. Dr. Yücel GELİŞLİ ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Leyla ÖZGEN ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Nurcan YABANCI (Yedek Üye) ...

(4)

ii

Şişmanlık günümüzün en sık rastlanılan sağlık sorunlarından biri haline gelmiştir. Şişmanlık aynı zamanda pek çok hastalığa yol açması nedeniyle de toplum sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü şişmanlığı küresel bir salgın olarak niteleyerek şişmanlık ve şişmanlığa bağlı hastalıkların yol açabileceği sorunlara dikkat çekmektedir. Bu çalışma ile konuya dikkat çekmek ve gelecek yıllarda yapılacak çalışmalara destek olmak amaçlanmıştır.

“Orta Öğretime Devam Eden Öğrencilerin Beden Kitle İndeksleri ve Beslenme Alışkanlıkları ile İlgili Görüşlerinin Belirlenmesi” başlıklı çalışmamda bana yardımcı olan Siverek Kız Teknik ve Meslek Lisesi Yönetici, Öğretmen ve Öğrencilerine,

Tez çalışmamın başından beri her türlü desteği sağlayan arkadaşım Sayın Bil. Uzm. Fatih Onur’a ve eşi Gazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Araştırma Görevlisi Bil. Uzm. Neslihan ARIKAN ONUR’a,

Araştırma verilerinin istatistiksel değerlendirmesinde desteğini esirgemeyen Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Hüseyin GÜMÜŞ’ e,

Tezin bütün aşamalarında yol göstericiliğiyle bu çalışmanın ortaya çıkmasında büyük emeği olan Danışman Hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Yasemin ERSOY’a teşekkürü bir borç bilirim.

(5)

iii

ORTA ÖĞRETİME DEVAM EDEN ÖĞRENCİLERİN BEDEN KİTLE İNDEKSLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİN BELİRLENMESİ

ÖZCAN, Seyit Ali

Yüksek Lisans, Aile Ekonomisi Ve Beslenme Eğitimi Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Yasemin Ersoy,

Mayıs- 2010, 118 sayfa

Bu araştırmada, insan sağlığı açısından birincil derece de bir risk faktörü olan şişmanlık hakkında ortaöğrenimine devam eden 15-19 yaş arası kız öğrencilerin bilgi düzeylerini ve şişmanlık durumlarını tespit etmek amaçlanmıştır. Bu temel amacın yanında aşağıda belirtilen konularda da gelecek araştırma ve araştırmacılara kaynak teşkil edebilecek çeşitli konular hakkında da veri toplanması amaçlanmıştır.

Katılımcıların demografik özellikleri ile ilgili veriler incelendiğinde; katılımcıların % 38.8’ inin (n=155) 15 yaşında bireylerden oluştuğu görülmektedir. Daha sonra sırasıyla 16 yaş (%28,0), 14 yaş (%14,8), 17 yaş (%13,3) ve 18 yaş (%5,3) bireyler araştırmamıza katılmıştır. Araştırmaya katılan bireylerin boy dağılımları incelendiğinde katılımcıların büyük bir çoğunluğunun (%51,8- n= 207) 158-167 cm boy aralığında olduğu görülmektedir.

Katılımcıların BKİ dağılımları incelendiğinde “Normal Kilolu” bireylerin %57,8 (n= 231), “Zayıf” bireylerin %36,3 (n=145) ve “Hafif Şişman” bireylerin %6,0 (n=24) oranında olduğu görülmüştür.

Katılımcıların öğün tüketme sayıları genel olarak değerlendirildiğinde 3 öğün tüketenler %47,8 (n=191) ve 2 öğün tüketenler %42,5 (n=170) olarak bulunmuştur.

Katılımcıların öğün atlama durumları incelendiğinde; zayıf bireylerin sabah ve öğle yemeklerini bazen atladıkları sırasıyla %24,1 ve %24,1 olarak tespit edilmiştir. Normal kilolu bireylerde sabah ve öğle yemeklerini sırasıyla %25,1 ve %21,6 oranında bazen atladıklarını beyan etmişlerdir (p< .05). Hafif şişman bireyler; sabah kahvaltısını %33,3 ve öğle yemeğini % 20,8 oranında atladıklarını belirtmişlerdir.

Araştırmamızda öğün atlama durumuna evet cevabı veren bireylerin % 28,3’ü “vaktim yok” ve “hazırlamak zor geliyor” seçeneklerini belirtmiştir. %17,3 oranında “canım istemez” ve “zayıflamak istiyorum” seçenekleri en çok tekrarlanan cevap olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğün atlama durumuna “Bazen” cevabını veren bireylerin %34,6’ sı “canım istemez” ve “zayıflamak istiyorum” seçeneklerini

(6)

iv .05).

Ortaöğretime devam eden bireylerde yemek seçme durumunu tek başına değerlendirdiğimizde hafif şişman bireylerin % 62,5’i (n=15), zayıf bireylerin %62,1’i (n=90) ve normal kilolu bireylerin %56,3’ü (n=130) çeşitli nedenlerle yemek seçtiğini belirtmiştir. İstatistiksel açıdan bakıldığında normal kilolu bireylerin yemek seçme nedenleri anlamlı olarak karşımıza çıkmaktadır (p< .05).

Katılımcıların BKİ’leri göz önünde bulundurulmadan yapılan değerlendirmede ortaöğretime devam eden bireyler de en az tercih edilen besinlerin sırasıyla bakla %51,8 (n=208), kabak %51,3 (n=205) ve ıspanak % 34,8 (n=139) olarak belirlenmiştir.

Araştırmamıza göre diyet yaptığını belirten zayıf bireylerin %24,1’i, normal kilolu bireylerin %29,4’ü ve hafif şişman bireylerin %33,3’ü diyet programlarını kendi hazırladıklarını beyan etmişlerdir.

BKİ durumuna göre bakıldığında, zayıf bireylerin % 79,3’ü (n=115), normal kilolu bireylerin % 77;5’ i (n=179) ve hafif şişman bireylerin % 70,8’i şişmanlığı bir sağlık sorunu olarak tanımlamıştır.

Bireylerin BKİ’leri ile şişmanlıkla ilgili gördükleri sağlık problemlerini karşılaştırdığımızda zayıf bireylerin en yüksek oranda sırasıyla; şeker hastalığı %68,3 (n=99), kolesterol %62,1 (n=90) ve sindirim sistemi hastalıkları % 50,3 (n=73) olarak görülmektedir. Normal kilolu bireylerde en çok tekrarlanan cevaplar sırasıyla; kolesterol % 69,7 (n=161), şeker hastalığı %68,8 (n=159), kalp hastalıkları ve sindirim sistemi hastalıkları % 47,2 (n=109) olarak belirlenmiştir. Hafif şişman bireylerin beslenme ile ilişkili gördükleri hastalıklar; kolesterol %66,7 (n=16), şeker hastalığı % 62,5 (n=15), damar tıkanıklığı vb. hastalıklar ve sindirim sistemi hastalıkları % 41,7 (n=10) olarak tespit edilmiştir.

Yapılan bu araştırmada; ortaöğretime devam eden bireylere şişmanlık durumları ve şişmanlık ile ilgili bilgi açısından öneriler sunmaktadır.

(7)

v

ONGOİNG EDUCATİON OF THE STUDENTS İN THE HİGH SCHOOL OF BODY MASS INDEXES AND TO DETEMİNED THE VİEWS OF THE STUDENTS ABOUT FOOD HABITS

ÖZCAN, Seyit Ali

Graduate, Home Economics and Nutrition Education Thesis Advisor: Asistant Professor Yasemin Ersoy

May – 2010, 118 pages

In this research, primarily in terms of human health as a risk factor for obesity in High school about the ongoing level of knowledge of girls between the ages of 15-19 and obesity is intended to detect cases. The main purpose of this in the near future the following issues that could constitute sources of research and researchers to collect data about various topics aimed.

The data regarding participants 'demographic characteristics were examined, 38.8% of participants' (n = 155) individuals were seen in 15 years. 16 years later, respectively (28.0%), 14 years old (14.8%), 17 years old (13.3%) and 18 years (5.3%) individuals participated in our research. The length of the individuals involved in research examining the distribution of the majority of participants (51,8% - n = 207) was observed in the range of 158-167 cm.

Participants' RDA distribution was examined "normal overweight" individuals % 57,8 (n = 231), "weak" individuals 36.3% (n = 145) and "Light the fat" of individuals 6.0% (n = 24) ratio was found to be.

The number of meals consumed by participants were generally regarded as those who eat three meals a 47,8% (n = 191) and those who consumed two meals, 42,5% (n = 170) were found.

Status of participants skipping meals was examined, weak individuals in the morning and skip lunch and sometimes they are 24.1% and 24.1% respectively were found. Normal weight individuals and 25.1% respectively in the morning and lunch, sometimes at a rate of 21.6% declared that they were jumping (p< .05). Overweight individuals, 33,3% of breakfast and lunch at a rate of 20.8% stated that they had jumped.

(8)

vi

my life" and "want to undermine" the most options in response, we have encountered repeated. Skipping meals to the state, "Sometimes" answer 34,6% of the individuals who blame "does not like honey" and "want to undermine" options were. Statistical evaluations, "I see the unnecessary" and "economic reasons" option was found to be statistically significant (p< .05).

Secondary schools continued to individuals who eat in selecting the state alone we have evaluated overweight individuals 62,5% (n = 15), weak individuals% 62,1 'i (n = 90) and normal weight individuals% 56,3' ü (n = 130) stated that for various reasons, choose your meal. From a statistical point of food selection in normal weight individuals as a result, we have encountered significant (p <.05).

Participants' RDA considered done to evaluate secondary education continued to individuals who are at least preferred foods, respectively pod 51.8% (n = 208), zucchini 51.3% (n = 205) and spinach, 34.8% (n = 139) was identified as.

According to our research indicate that a diet low 24.1% of individuals' i,% of normal weight individuals 29.4 and 33.3% of overweight individuals of daily diet program that they have declared themselves prepared.

RDA according to the state considering the weak individuals% 79.3 (n = 115), normal weight individuals 77%, 5 'i (n = 179) and overweight individuals% 70.8' i overweight a health problem, as described.

Individuals' BMI and obesity with the perceived health problems compared vulnerable individuals at the highest rate, respectively diabetes % 68,3 (n = 99), cholesterol,% 62,1 (n = 90) and digestive system diseases,% 50,3 (n = 73) is seen as. Normal weight individuals most repeated answers were: cholesterol,% 69.7 (n = 161), diabetes% 68.8 (n = 159), heart disease, and digestive system diseases, 47.2% (n = 109) were found to be. They see associated with overweight individuals eating disorders, cholesterol 66.7% (n = 16), diabetes 62.5% (n = 15), vascular congestion, etc.. diseases and digestive system diseases 41.7% (n = 10) were identified.

This study made secondary education for individuals who continue to obesity and obesity-related conditions and provides recommendations for information.

Key words: Overweight, Obesity, Nutrition Information, High School Education

(9)

vii

Sayfa No

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI……….i

ÖNSÖZ………..……….…………..ii ÖZET………..………….………….iii ABSTRACT……….………….…………...v TABLOLAR LİSTESİ………..……….………….ix ŞEKİLLER LİSTESİ………..xi 1. GİRİŞ……….………..……….……….………….1 1.1. Problem……….3 1.2. Araştırmanın Amacı………..3 1.3. Araştırmanın Önemi………..4 1.4. Varsayımlar………...5 1.5. Sınırlılıklar………5 1.6. Tanımlar………6 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE………..7

2.1. Şişmanlığın Tanımı ve Önemi………..7

2.2. Şişmanlığı Saptama Yöntemleri………...8

2.2.1. Beden Kitle İndeksi (BKİ) ………9

2.2.2. Bel Çevresi………10

2.2.3. Bel-Kalça Oranı………11

2.2.4. Deri Kıvrım Kalınlığının Ölçülmesi……….11

2.2.5. Broca İndeksi………12

2.2.6. Hamvai Formulü………...12

2.2.7. Vücut Ağırlığı………...13

2.3. Şişmanlık Oluşumunu Etkileyen Etmenler………..13

2.3.1. Yaş……….13 2.3.2. Cinsiyet……….14 2.3.3. Medeni Durum………..14 2.3.4. Doğum Sayısı………15 2.3.5. Etnik Köken………..15 2.3.6. Genetik………..15 2.3.7. Endokrin Hastalıklar……….16 2.3.8. Davranışsal Faktörler………16 2.3.9. Çevresel Faktörler……….17 2.3.10. Fiziksel Aktivite………..17 2.3.11. Psikolojik Faktörler……….19

2.4. Şişmanlığın Neden Olduğu Hastalıklar………..19

2.5. Şişmanlığın Prevalansı………21

2.6. Ergenlerde Şişmanlık………..22

2.7. Ergenlerde Şişmanlık Riskini Etkileyen Faktörler……….23

2.8. Ergenlerde Şişmanlığın Önemi………...24

3. KONU İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR………..27

(10)

viii 4.2. Araştırmanın Yöntemi………35 4.3. Evren ve Örneklem……….35 4.4. Verilerin Toplanması………..36 4.5. Verilerin Analizi……….36 5. BULGULAR VE YORUM……….38 5.1. Kişisel Bilgiler………38

5.2. Bireylerin Şişmanlık Durumlarının Değerlendirilmesi………..44

5.3. Bireylerin Besin Tüketim Sıklığı Dağılımları………68

6. SONUÇ VE ÖNERİLER………85

6.1. Sonuçlar……….85

6.2. Öneriler………..89 KAYNAKÇA

(11)

ix

Sayfa

Tablo 1. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Demografik Dağılımları………..38 Tablo 2. Bireylerin Kendi Şişmanlık Durumlarını Değerlendirmelerinin Ölçülen BKİ Değerleri İle Karşılaştırılması……….44 Tablo 3. Bireylerin Kendi Kiloları ile İlgili Beklentileri ile ölçülen BKİ’lerinin

Karşılaştırılması………..45 Tablo 4. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerinin Günde Tükettikleri Öğün Sayısı ile

Karşılaştırılması………..46 Tablo 5. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerine Göre Öğün Atlama Durumları………..47 Tablo 6. Bireylerin Öğün Atlama Durumlarının Öğün Atlama Nedenleriyle

Karşılaştırılması………..49 Tablo 7. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerine Göre Yemek Seçme Durumları ve Yemek Seçme Nedenlerinin Karşılaştırılması………51 Tablo 8. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerine Göre Çeşitli Besinli Tüketme Durumları…..53 Tablo 9. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerine Göre Diyet Yapma Durumları ve Diyet Yapma Sıklığının Dağılımları………56 Tablo 10. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerine Göre Diyet Programlarının Hazırlanış

Şekillerinin Dağılımları………58 Tablo 11. Bireylerin Ölçülen BKİ’lerine Göre Diyet Ürünü Kullanma Dağılımları..60 Tablo 12. Bireylerin Ailelerinde Şişman Kişi Bulunma Durumu………...61 Tablo 13. Araştırmaya Katılan Bireylerin BKİ Durumlarına Göre Yediklerinin

Kalorilerine Dikkat Etme Durumlarının Dağılımları………...62 Tablo 14. Araştırmaya Katılan Bireylerin BKİ Durumlarına Göre Şişmanlığı

Sağlık Sorunu Olarak Görme Durumlarının Dağılımları……….63 Tablo 15. Araştırmaya Katılan Bireylerin BKİ Durumlarına Göre Şişmanlığın

Günümüzde Artış Göstermesi Durumunun Dağılımları………...63 Tablo 16. Araştırmaya Katılan Bireylerin BKİ Durumlarına Göre Teknolojik

Gelişmeler ile Şişmanlığın Artması Arasında İlişki Durumunun

Dağılımları………64 Tablo 17. Araştırmaya Katılan Bireylerin BKİ Durumlarına Göre Beslenmenin

Önemli Olma Durumunun Dağılımları……….65 Tablo 18. Araştırmaya Katılan Bireylerin BKİ Durumlarına Göre Beslenmenin Çeşitli Hastalıklarla İlişki Durumlarına Göre Dağılımları………...66 Tablo 19. Bireylerin Süt ve Türevleri Grubundan Besinleri Tüketim Dağılımları…..68

(12)

x

Tablo 21. Öğrencilerin Sebze-Meyve Grubu Besinleri Tüketim Dağılımları………74 Tablo 22. Bireylerin Tahıl ve Türevleri Grubu Besinleri Tüketim Sıklığı

Dağılımları ……….78 Tablo 23. Öğrencilerin Yağlar ve Şekerler Grubu Besinleri Tüketim Dağılımları…81

(13)

xi

Sayfa Şekil 1. Dünya Sağlık Örgütü Tarafından Belirlenmiş BKİ Değerleri………10 Şekil 2. Bel Çevresi Uzunluğuna Göre Yapılan Sınıflandırma………11 Şekil 3. Çeşitli Fiziksel Aktivitelerin Enerji Maliyetleri………..18 Şekil 4. DSÖ Tarafından Çeşitli Yıllarda Yapılan Şişmanlık Prevalansı

(14)

1. GİRİŞ

Beslenme, büyüme ve gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve verimli olarak uzun süre yaşamak için, vücudun gereksinim duyduğu besin öğelerinin vücuda alınması ve kullanılmasıdır. Beslenme, insanın var olması ile başlayıp günümüzde de üzerinde önemle durulan konuların başında gelmektedir. Bu gün dünyada pek çok insan açlık ve yetersiz beslenmenin yol açtığı ölüm ve hastalıklarla savaşmaktadır. Buna karşın gelişmiş ülkelerin birçoğunda yaygın olarak görülen dengesiz beslenme de ülkemizde özellikle gençler ve yetişkinler arasında sağlığı bozan en önemli beslenme sorunlarının başında gelmektedir (Bulduk, 2005).

Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan ülkelerde teknolojik kolaylıklara bağlı fiziksel aktivite azlığı, hazır veya yarı-hazır gıdaların kolay sağlanması, öğün araları atıştırılan enerji ve sodyum değeri yüksek gıdaların fazlalığı vb. nedenlerle yaşam stiline bağlı olarak şişmanlık, kalp hastalıkları, kanser, hipertansiyon vb. hastalıklar oldukça yaygındır. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük gelişmekte olan ülkelerde ise beslenme yetersizliğine bağlı olarak zihinsel gelişme ve bedensel büyüme geriliği, enfeksiyonlara kolay yakalanma, hastalıklara dirençsizlik, ölüm oranı yüksekliği gibi sağlık sorunlarına oldukça sık rastlanmaktadır (Küçükkömürler, 2002).

Yukarıda bahsedilen sağlık sorunlarından özellikle şişmanlık günümüzde giderek risk faktörlerini arttırmaktadır.

Şişmanlık; bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boya göre ağırlığın arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır ( Merdol, 1999).

Günümüzde şişmanlık tüm yaş gruplarında hızla artmış, gelişmiş ülkeler kadar gelişmekte olan ülkelerin de önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2005 raporunda çocukluk çağında şişmanlığın endişe verici değerlere ulaştığı bildirilmiştir.

Erişkinlerin büyük çoğunluğunda şişmanlık başlangıcının çocukluk çağlarına uzandığı bilinmektedir. Özellikle 4-11 yaşlarında başlayan şişmanlığın, erişkin dönemde de devam etmesi ve hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet gibi sorunlarla birlikteliği önemlidir. Bu nedenle çocukluk ve ergenlik döneminde şişmanlıktan korunma ve şişmanlığın tedavisi giderek önem kazanmaktadır (Trowbridge,2002).

(15)

Çocukluk çağında şişmanlık sıklığının giderek artması, özellikle beden algısının önem kazandığı ergenlik çağındaki kızlarda yeme davranışında normalden sapmalara yol açabilmektedir (Demirel vd.,2005).

Şişmanlığın Akdeniz ülkeleri çocuklarındaki hızlı artışı dikkat çekicidir. Çocukluk ve ergen çağda görülen şişmanlık, ateroskletorik kalp hastalıkları, hiperlipidemi, tip 2 diyabet gibi kronik hastalıkların yanı sıra birçok psikolojik ve sosyal sorunlara neden olmaktadır. Şişmanlık sıklığı gelişmiş ülkelerde, düşük sosyo-ekonomik düzey ile gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyo-sosyo-ekonomik düzey ile ilişkilendirilmiştir. Şişmanlık gelişiminde birçok çevresel, psikolojik ve genetik faktör rol oynar. Son dönem şişmanlık prevelansındaki hızlı artıştan genetik faktörlerden çok kültürel yapı içinde yeme alışkanlıkları ve azalan fiziksel aktivite sorumlu tutulmaktadır (Dişçigil, 2007).

Teknolojik gelişmeler doğrultusunda insan gücüyle yapılan pek çok işin makinelerle yapılması bireylerin enerji harcamasını büyük ölçüde azaltmıştır. Besinlerle alınan enerji harcanmadığından yağ olarak depolanmaktadır.

Günümüzde şeker, yağ, makarna, beyaz un, beyaz ekmek, pirinç, margarin gibi saflaştırılmış besinlerin ve hızlı-hazır yiyeceklerin tüketiminin yaygınlaşması da şişmanlığı sık rastlanan bir sorun haline getirmiştir (Sürücüoğlu, 1999).

Ergenlerde şişmanlık, enerji gereksiniminden ve harcanmasından daha fazla besin alınması sonucunda oluşmaktadır. Genetiğin etkisi olduğu bilinmektedir. Genellikle şişmanlık ergenlik döneminden önce, hatta süt çocuğu döneminde başlamaktadır. Şişman ergenler fiziksel olarak inaktiftirler. Fiziksel aktivite düzeyindeki azalma toplam enerji tüketiminde de azalmaya neden olmaktadır. Sonuç olarak fiziksel aktivite azlığı şişmanlık oluşumunda etkili olmaktadır. Şişman ergenlerin boyları yaşıtlarına göre daha uzundur ve ruhsal bakımdan kendilerini değersiz hissederler. Sosyal hayattan uzaklaşırlar, kendilerini diğer çocuklardan farklı hissederler, özgüvenlerinde azalma olur. Tüm bunların sonucunda da iştahları artar ve sık sık bol yemek yemeye başlarlar. Diyet girişimleri de çoğu kez başarısızdır. Tedavisinin oldukça güç olması nedeniyle erken yaşlarda diyet ve egzersiz sorumluluğu geliştirilmelidir. Ayrıca şişman gençlerin %80’ i erişkinlikte de şişman olmaktadır (Erefe, 1998).

(16)

1.1. Problem

Lise öğrenimine devam eden 15–19 yaş arası kız ergenlerde Beden Kitle İndeksi ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili görüşleri nedir?

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmada, ortaöğrenimine devam eden 15-19 yaş arası kız öğrencilerin Beden Kitle İndeksleri ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili görüşlerini tespit etmek amaçlanmıştır. Bu temel amacın yanında aşağıda belirtilen konularda da gelecek araştırma ve araştırmacılara kaynak teşkil edebilecek çeşitli konular hakkında da veri toplanması amaçlanmıştır.

Bu konular;

• Beden Kitle İndekslerini belirlemek, • Beslenme alışkanlıklarını belirlemek, • Besin tüketimlerini belirlemek,

• Kendi şişmanlık durumlarını nasıl değerlendirdiklerini belirlemek,

• Demografik özellikler ile Beden Kitle İndeksi arasındaki ilişkiyi incelemek,

1.3. Araştırmanın Önemi

Araştırmalara bakıldığında çocukluk çağı ve ergenlerde şişmanlık prevalansı 30 yıldır artmakta ve şişman çocukların %30’ unun erişkinlik dönemlerinde de şişman oldukları bilinmektedir. Bebeklik döneminde ağırlığı 90. persentilin üzerinde olanların %60’ ı çocukluk döneminde, %36’ sı erişkinlik döneminde şişman

(17)

olmaktadır. Hatta erişkin şişmanlığının sorumlusunun 2 yaş üzeri ve ergenlik dönemi şişmanlığı olduğu vurgulanmaktadır.

Şişmanlık ergenlerde birçok yan etkiye neden olması, tedavisinin zor olması ve en önemlisi erişkinliklerinde de şişman olma riskinin yüksek olması nedeniyle önemli ve önlenmesi gereken bir hastalıktır (Bağrıaçık vd. 2003).

Ülkemizde şişmanlık sıklığını saptamaya yönelik çalışmaların sayısı ulusal düzeyde fazla değildir. Boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının değerlendirildiği Türkiye 1974 Beslenme, Sağlık ve Gıda Tüketimi Araştırması verilerine göre, ülkemizde şişmanlık hızı erkeklerde % 7,6, kadınlarda % 25 iken; 1984 verilerine göre bu hızlar sırasıyla % 12,9 ve % 33,3 olarak tespit edilmiştir.

Beden kitle indeksi > 30 kg/boy² baz alınarak yapılan çalışmada Türkiye’ de şişmanlık oranı % 22, 3 bulunmuştur.

Türkiye’ de son yıllarda yapılan TEKHARF (Türkiye’ de Erişkinlerde Kalp Hastalıkları Risk Etmenleri) çalışmasının kapsamında ülkemizde 25–34 yaş grubu yetişkin bireylerde şişmanlık sıklığının giderek arttığı bildirilmiştir (Akbulut vd. 2007).

Toplumumuzdaki şişmanlık oranının istatistiksel olarak artmakta olduğu bir gerçektir. Bu çalışma ile Şanlıurfa ili Siverek ilçesinde lise öğrenimine devam eden kız ergenlerde Beden Kitle İndeksi durumları ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili görüşlerini belirlemek amaçlanmıştır. Bu bölgede daha önce yerel anlamda benzer bir çalışmanın yapılmamış olması, bölgenin genel itibariyle sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerin yoğunlukla yaşadığı bir yer olması ve gerek sosyal yönden gerekse kültürel yönden kız ergenlerin bilgiye ulaşma ve bilgiyi kullanma açısından çeşitli sorunlar yaşamaları bu araştırmanın önemini ortaya çıkaran en önemli etkenlerdir. Bu araştırma ile bölgede şişmanlık ile ilgili bilgi düzeyini arttırıcı faaliyetlere yol gösterici olmak amaçlanmıştır.

1.4. Sınırlılıklar

• Katılımcılar, hazırlanacak anket formuna çeşitli sebeplerle doğruları değil, kendilerince iyi cevaplar verebilirler.

(18)

• Araştırma, sadece orta öğrenimine devam eden ergenleri kapsamaktadır. Herhangi bir eğitim kurumuna devam etmeyen ergenleri kapsamamaktadır. • Katılımcıların vereceği bilgiler hazırlanan anket formuyla sınırlı olacaktır. • Araştırma sadece Şanlıurfa ili Siverek ilçesiyle sınırlıdır.

• Katılımcıların pek çoğunun daha önce herhangi bir bilimsel araştırmaya katılmamış olması nedeniyle, anket formunun doldurulması esnasında yardım almaları gerekecektir.

• Katılımcılar, sadece kız ergenler arasından seçilmişlerdir.

1.5. Tanımlar

Şişmanlık; “bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boya göre ağırlığın arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır” ( Merdol, 1999).

Beslenme; “büyüme ve gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve verimli olarak uzun süre yaşamak için, vücudun gereksinim duyduğu besin öğelerinin vücuda alınması ve kullanılmasıdır” (Baysal, 2002).

Beden Kitle İndeksi (BKİ); “yetişkinlerde ağırlık-boy ilişkisine göre şişmanlık durumunu en iyi gösteren ve kolay uygulanabilen bir indekstir. Ağırlığın, boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile bulunur (BKİ: Ağırlık (kg)/ Boy² (m))” (Merdol, 1999).

Ergenlik Dönemi: “Ergenlik çocuktan erişkinliğe geçiş sürece olarak tanımlanır. Bu geçiş dönemi cinsel özelliklerin gelişimini, büyüme atılımını ve çocuk doğurma kabiliyetinin kazanılmasını kapsar. Bu dönem ortalama olarak kızlarda 11 ve erkeklerde 12 yaşında beyin tarafından salgılanan dolaşımdaki hormonlarda değişim ile başlar “(Vera ve Butler, 2006).

(19)

1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Şişmanlığın Tanımı ve Önemi

Vücut yağ oranında artışı ifade eden ve şişmanlık olarak da bilinen şişmanlık günümüz dünyasının giderek artan bir sağlık sorunudur. Bireyleri ilgilendiren kozmetik bir sorun olmaktan çıkmış olup, beraberinde getirdiği insülin direnci sendromu, diabetes mellitus (DM), hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, hiperlipidemi, nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı, bazı kanser türleri, obstrüktif uyku apne sendromu ve osteoartrit gibi hastalıklarla birlikte şişmanlık bir toplum sorunu haline gelmiştir (Dunitz, 2001).

Vücut yağ miktarı, vücudun en değişken kısmıdır; aynı boy uzunluğundaki ve vücut ağırlığındaki bireylerde değişiklik göstermektedir. Yapısal olarak şişmanlıktan söz edilirken, vücudun diğer kısımlarına göre, yağ kitlesindeki artış olarak tanımlanmaktadır. Aynı yaş grubundaki kadınlar ve erkekler vücut bileşimi açısından değerlendirildiğinde, genellikle kadınlarda vücuttaki yağ miktarının, erkeklerden daha fazla olduğu belirlenmiştir. Kadınlarda, toplam vücut ağırlığının %26,9’u, erkeklerde %14,7’si yağ kitlesidir (Değirmenci, 2000).

Şişmanlık bir sağlık sorunudur; pek çok hastalığın oluşumuna da zemin hazırlar (Şanlıer ve Ersoy, 2004). Şişmanlığın insan yaşamındaki başlıca olumsuz etkileri şunlardır;

1. Ağır bir vücudun taşınması güçtür. Özellikle orta ve ileri yaşlarda ağır vücudun taşınması, eklem ağrılarına yol açabilir.

2. Günümüz estetik anlayışı ile uyuşmadığından özellikle gençler psikolojik yönden olumsuz etkilenebilmektedir.

3. Kas hareketlerinin verimi azalır, fiziksel ve zihinsel hareketsizliğe yol açabilir. 4. Kalp-damar, karaciğer, böbrek ve pankreas gibi organlarda fonksiyonel bozukluklara yol açabilir.

5. Hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, diyabet gibi bazı kronik hastalıkların oluşum riski artar ve yaşam süresinin kısalmasına neden olur (Çopur, 2000)

(20)

2.2. Şişmanlığı Saptama Yöntemleri

Şişmanlık varlığı, başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere yukarıda da belirtilen birçok hastalığın oluşumu için bir risk faktörüdür. Belirtilen bu risk şişmanlığın riski arttıkça artmaktadır. Bu nedenle şişmanlık düzeyini yansıtan ölçümlere ihtiyaç vardır. Bugün için kullanılan şişmanlık ölçüm yöntemleri; “dansitometri, hidrometri, dual enerji x-ray absorbsiyometri (DEXA), kimyasal yöntemlerle vücut bölümlerinin belirlenmesi, biyoelektriksel empedans ve görüntüleme yöntemleri” gibi vücut yağını doğrudan ölçen yöntemler ile “beden kitle indeksi (BKİ), vücut çevresi ölçümleri ve deri altı yağ dokusu ölçümleri” gibi vücut yağ oranını dolaylı olarak ölçen yöntemlerdir (George vd., 1998).

Şişmanlığa bağlı ko-morbiditelerin oluşumunda, vücut yağı miktarı kadar, yağ dağılımı da sorumludur. Yağ dağılımının; karında daha belirgin olmak üzere vücudun üst yarısındaki fazlalığını ifade eden santral şişmanlık (viseral şişmanlık), insülin direnci ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle BKİ yanında, metabolik riskler için uyarıcı olan ve santral şişmanlığı yansıtan antropometrik ölçümlere de başvurulmalıdır. Bu ölçümler; bel çevresi ölçümü, bel ve kalça çevresi oranı ile çeşitli bölgelerin deri kıvrımlarının ölçümüdür (George vd., 1998).

Antropometrik analizler hasta değerlendirmesi için uygun bir yöntemdir, ancak özellikle bileşimdeki değişikliklerin ölçümü açısından klinik değerleri henüz belirsizdir. Vücut bileşimi ölçümleri şişmanlık araştırmalarının hem laboratuarda hem de klinikte önemli bir parçasını oluşturmaktadır (George vd., 1998).

Şişmanlık fazla kilo değil, hastalığın komorbiditesine katkıda bulunan vücut yağı fazlalığıdır. Yağ birikiminin yerleşimi bu açıdan önemli olabilir, ancak karmaşık etkileşimin bütünüyle anlaşılabilmesi için yağ dağılımının doğrudan ölçümlerinin toplam vücut yağının kesin ölçümleri ile kombine edildiği ve sigara, alkol tüketimi, inaktivite gibi diğer faktörleri de göz önüne alan daha fazla veriye gereksinim vardır. Böylece risk grubundaki hastaların kesin olarak değerlendirilmesine ve sınırlı tedavi kaynaklarının daha etkili olarak kullanılmasına olanak sağlayacaktır (George vd., 1998).

Antropometrik ölçümler beslenme durumunun saptanmasında protein ve yağ deposunun göstergesi olması nedeniyle önem taşır. Büyüme ve vücut bileşiminin (vücut yağı ve yağsız vücut dokusunun) saptanması antropometrik ölçümlerle olabilmektedir. Antropometrik ölçümler ucuz ve ölçülmesi kolay, geçerli,

(21)

yorumlanması basit ve taşınabilir araç-gereçlerle uygulanabilmektedir. Antropometrik ölçümler değerlendirmede rutin olarak uygulanmalıdır. Antropometrik ölçümler nütrisyonel tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde de kullanılabilmektedir. Antropometrik ölçümler sürekli ve düzenli olarak kullanıldıklarında bireyin beslenme durumu sağlıklı olarak değerlendirilebilir (Soyak ve Koca, 2000).

2.2.1. Beden Kitle İndeksi (BKİ)

Şişmanlık, vücut yağı fazlalığını ifade eder. Şişmanlığın tanımlanması, derecelendirilmesi ve tedavi ilkelerinin belirlenmesinde çoğunlukla beden kitle indeksi kullanılır. Beden kitle indeksi; vücut ağırlığının, boyun karesine oranı (kg/m²) ile hesaplanmaktadır(Aranceta, 2001).

Erişkin bireyde boy sabit kalacağından, vücut ağırlığındaki artış istisnalar dışında yağ artışını gösterir. Beden kitle indeksi 24,9’un altında iken belirgin risk oluşturmazken, özellikle 29,9’un üzerinde kardiyovasküler mortalitede dört kat artış mevcuttur ve cinsiyetten bağımsız olarak bütün risklerde büyük artışlar gösterir (Rosmond, 1996).

BKİ uzmanlar tarafından vücut ağırlığının değerlendirilmesinde tercih edilmektedir. Çünkü epidemiyolojik geçerlilik, doğruluk, yeterlilik, güvenirlik, fiyat değerlendirilen açısından kabul ve elde edilebilirlik kriterlerine sahiptir. Beden yapısının tayini için kullanılan BKİ epidemiyolojik geçerliliği olan güvenli bir yöntem olarak sorunların gelişme şansını açıklamaktadır. BKİ boy ile ağırlık arasındaki ilişkiyi belirleyen bir ölçüttür ve şişmanlığın değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (Baysal ve ark. 1999).

BKİ düzeyini sigara, yaş, genetik, fiziksel aktivite, diyet, evlilik, eğitim, öğretim, gelir sağlık durumu etkileyen önemli faktörlerdir (Yücecan, 1993).

Şekil 1’ de Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen uluslar arası BKİ standartları verilmiştir.

(22)

Şekil 1. Dünya Sağlık Örgütü Tarafından Belirlenmiş BKİ Değerleri Ölçülen BKİ Değerlendirme 0-18,49 Zayıf 18,50-24,99 Normal 25,00-29,99 Hafif Şişman 30,00-34,99 1. Derece Şişman 35,00-39,99 2. Derece Şişman

40,00 + 3. Derece Şişman (Morbid) (Aslan ve Atilla, 2002).

2.2.2. Bel Çevresi

Esnemeyen mezür ile ölçüm yapılır. En alt kaburga kemiği ile kristailiyak kemik arası orta noktadan ölçülür (Metin, 2000).

Vücuttaki toplam yağ miktarı önemli olmakla beraber, yağın nerede biriktiğini bilmek daha önemlidir. Karın çevresinde yağ birikimi, kalça ve vücudun diğer bölgelerinde yağ birikiminden daha fazla sağlık risklerine neden olur. Bu risk için basit fakat doğru bir yöntem bel çevresi ölçümüdür. Bununla birlikte, bel çevresi ile ilişkili hastalık riskinin, farklı toplumlarda değişkenlik gösterdiği unutulmamalıdır (Yıldıray, 1999).

Şekil 2’de bel çevresi uzunluğuna göre bireylerin şişmanlık değerlendirilmesi gösterilmiştir.

Şekil 2. Bel Çevresi Uzunluğuna Göre Yapılan Sınıflandırma Cinsiyet Normal Bel

Çevresi (cm)

Artmış Risk Bel Çevresi (cm)

Yüksek Risk Bel Çevresi (cm)

Erkek <94 94-101 > 102

Kadın <80 80-87 > 88

(23)

2.2.3. Bel-Kalça Oranı

Yağın vücuttaki dağılımını belirlemede önemli bir ölçüt de bel / kalça oranını hesaplamaktır. Yağın, bedenin alt bölümlerde toplanması ‘jenosid’, üst bölümlerde toplanması ‘androit ’şişmanlık olarak tanımlanmaktadır. Bel / kalça oranı kadında 0.8’i, erkek de 1.0’i aşarsa şişman olarak değerlendirilmektedir (Dunitz, 2001).

Hipertansiyonun gelişimini en iyi öngören antropometrik ölçüm bel çevresinin kalça çevresine oranıdır. Son epidemiyolojik bulgulara göre vücut yağının göreceli dağılımı hipertansiyon ve şişmanlık arasındaki ilişkide önemli bir rol oynamaktadır. Vücudun üst bölümünde, özellikle karında birikimi tek başına hipertansiyon ve kardiyovasküler risk artışına eşlik eder. Erkekte bel- kalça oranının 0.85 veya daha yüksek ve kadında 0.75 veya daha yüksek olmasının hem vücut ağırlığından hem de BKI ‘nin 30 olmasından daha anlamlı bir kardiyovasküler risk olduğu düşünülmektedir (Kochar, 1993).

2.2.4.Deri Kıvrım Kalınlığının Ölçülmesi

Şişmanlık değerlendirilmesinde sık kullanılan yöntemlerden birisi de vücudun çeşitli bölgelerindeki (triseps, biseps, göğüs, midaksiller subskapular, suprailliak, abdominal, bacak) deri kıvrım kalınlıklarının ölçümüdür (Ergür ve Marakoğlu,2002). Şişmanlıkta yağın bir kısmı deri altında toplanır. Deri altı yağ dokusunu belirlemek için deri kıvrım kalınlığı ölçümü yapılır. Ölçüm kaliper adı verilen aletle yapılmaktadır (Alikaşifoğlu ve Yordam, 2000). Tek bölgeden deri kıvrım kalınlığının ölçülmesinde triseps veya subskapular deri kıvrım kalınlıklarının ölçümü kullanılmaktadır (Pekcan, 1993). Triseps deri kıvrım kalınlığının erkeklerde 23 mm kadınlarda 30 mm’nin üstünde olması şişmanlık göstergesi olarak belirtilmiştir (Baysal, 1999).

Ancak ağırlık ve boya dayanan diğer şişmanlık ölçütlerinin aksine deri kıvrımı standartları ülkelere göre farklılıklar gösterebilir. Örneğin Türkiye’de çocukların triseps deri kıvrımı kalınlıkları Avrupalı ve Amerikalı çocuklarınkinden

(24)

daha düşük, buna karşılık suprailiak deri kıvrımı kalınlıkları daha yüksektir (Ergür ve Marakoğlu, 2002).

2.2.5.Broca İndeks

Broca indeksi en basit ifadeyle santimetre cinsinden boydan 100 çıkartılmasıyla bulunur. Bu hesaplama yöntemine göre bulunan değerin %20 üzeri şişmanlık olarak tanımlanır. Bu BKI ‘ne göre 20-25’e denktir (Pekcan, 1993).

2.2.6.Hamwai Formülü

Orta yapı için;

Kadın: 150 cm için 45 kg, ek olarak her 5 cm için 4.5 kg, Erkek: 150 cm için 47.7 kg, ek olarak her 2.5 cm için 5.5 kg,

Kadın ve erkekte küçük yapı için %10 çıkarılır, iri yapı için % 10 eklenir (Pekcan, 1993).

2.2.7. Vücut Ağırlığı

İdeal vücut ağırlığı ( optimal body weight OBW) ise, boy ve cinsiyete uygun standart vücut ağırlığıdır. Beslenme durumunu yansıtmada birçok sınırlayıcı özelliğe sahip olmasına karşın kolay uygulanması nedeniyle en yaygın olarak kullanılan antropometrik ölçümdür. Vücut ağırlığı, vücuttaki yağ, protein, su ve kemik mineralinin toplamını gösterir. Ödem ve asit vücutta sıvı birikimini arttırır. Böylece yağ ve doku kaybı olsa bile ağırlık kaybı saklanamaz ve gizli kalabilir (George vd., 1998).

(25)

2.3. Şişmanlık Oluşumunu Etkileyen Faktörler

Çevresel ve kalıtımsal faktörler önemlidir. Enerji alımının fazlalığı ve enerji harcamasının azlığı şişmanlığa yol açabilir. Enerji alımının fazlalığı aşırı yeme, daha çok yağ ve şeker içeren besinleri yeme, öğün atlama, hızlı yeme gibi yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle olurken, enerji harcamasının azlığı ise hareketsiz yaşam nedeniyle olmaktadır. Ayrıca, vücut ağırlığının düzenlenmesinde rol alan hormonal ve sinirsel faktörler, kalıtımsal faktörler olup şişmanlığa neden olabilirler. Tiroid, hipofiz, böbrek üstü, pankreas ve cinsiyet hormonlarının yapımında ve fonksiyonlarındaki bozukluklar sonucunda kişinin iştahı artabilir, bazal metabolizma hızı yavaşlayabilir ve enerji dengesi bozularak şişmanlık oluşabilir. (Mercanlıgil, 2008)

2.3.1. Yaş

Doğumdan bir yaşa kadar yağ hücrelerinin büyüklükleri yaklaşık 2 kat artar. Ancak ileriki dönemlerde şişmanlık gelişip gelişmeyeceğine karar vermede bu dönemdeki şişmanlık iyi bir gösterge değildir. Çocukluk yaş grubunun ikinci dönemi 4-11 yaşlar arasıdır. Bu dönemdeki şişmanlık daha sonraki dönemde de devam etme bakımından önemlidir. Şişman bebeklerin 5 yaşında şişman olma olasılığı normal bebeklere göre 5 kat fazla bulunmuştur, ancak bebeklik döneminde başlayan şişmanlığın yaşla birlikte kendiliğinden düzelmesi mümkün olmasına karşın çocukluk ve ergenlik döneminde başlayan şişmanlığın erişkin dönemde devam etme riski yüksektir (Öztora, 2005).

Yaşın artmasına bağlı olarak, şişmanlık prevalansında artış görülür. Her iki cinsiyette en yüksek kilo artısı 24-35 yaş arasında olmaktadır (Waine ve Bosanquet, 2002).

(26)

2.3.2. Cinsiyet

Kadınlar erkeklere oranla daha fazla yağ depoladıkları için, kadınlarda şişmanlık prevalansı erkeklere oranla daha yüksektir (Wadden ve Stunkart, 2002). Şişmanlık her iki cinste de görülmekle birlikte kadınlarda oran daha yüksektir. Ergen kızlarda şişmanlığın başlama ve devam etme riski erkeklere göre daha fazladır. Şişmanlık kızlarda erken puberte ve erken menarş ile beraber görülmektedir (Öztora, 2005). Ancak ergenlik döneminde kızların beden imajına önem vermesi ve zayıf olmak istemesi sebebiyle, bu dönemde erkeklerde şişmanlık sıklığı kızlara göre daha fazla olabilmektedir (Unusan, 2004). Kadınlarda şişmanlık sıklığı farkını yaratan etmenler arasında gebelik, menopoz gibi dönemlerde oluşan hormonsal değişiklikler de söz konusudur (Öztora, 2005).

2.3.3. Medeni Durum

Evlilik, hayatın daha düzenli hale gelmesine ve alınan enerjinin farklı olmasına neden olduğundan şişmanlık prevalansında artışa neden olabilir (Björntorp, 2001).

2.3.4.Doğum Sayısı

Gebelikte alınan kalori artar ve doğum sayısı artıkça kilo almaya eğilim artmaktadır (Arslan vd., 1999). Yapılan araştırmalarda kadınların her doğumdan sonra aldıkları kilolardan ortalama 1,5-2,5 kilogram kadarının kaldığı belirlenmiştir (Sencer ve Orhan, 2005).

(27)

2.3.5.Etnik Köken

Kilo hakkındaki inançlar, algılar ve tutumlar birçok etnik grupta farklılık göstermektedir. Bu da o toplumda yaşayan bireylerin şişmanlığa olumlu bakış açısı geliştirmelerine neden olmaktadır (Fletcher vd., 1999).

2.3.6. Genetik

Genetik faktörlerin önemi en güzel bir şekilde evlat edinilenlerde gösterilmiştir. Evlat edinilenlerin vücut ağırlığı kendilerini evlat edinen ebeveynlerinin değil biyolojik ebeveynlerinin ağırlıkları ile uyum göstermektedir. Tek yumurta ikizlerinin vücut ağırlıkları çok önemli bir ilişki göstermektedir. Ayrı ayrı ortamlarda yetiştirilen tek yumurta ikizlerinin de vücut ağırlığı bakımından benzerlik gösterdikleri saptanmıştır. Anne-babanın ikisinin de şişman olduğu durumlarda şişman çocuğa sahip olma olasılıkları %73; ebeveynlerin biri şişman biri normal kilolu olduklarında ise %42; ikisi de normal kilolu ebeveynlerin çocuklarının şişman olasılığı ise % 9 olarak hesaplanmaktadır (Sencer ve Orhan, 2005).

2.3.7. Endokrin Hastalıklar

Bazı endokrin bozukluklara bağlı olarak şişmanlık görülebilir. Bütün şişmanlıkların yaklaşık %1-2’si endokrin bozukluklarına bağlı hastalıklardır. Bunlar; Cushing Sendromu, Hipotroidizm, Polikistik Over Hastalıgı’dır (Sencer ve Orhan, 2005).

Bazı hormonlar bazal metabolizma hızını etkiler. Hormonal nedenlerle bazal metabolizma hızının yavaş oluşu, enerji harcamasını azaltarak alınan besinlerin bir bölümünün yağ şeklinde depolanmasına neden olmaktadır (Baysal, 2002).

(28)

Şişmanlarda enerji harcamasının diğer bir bileşeni olan besinlerin termik etkisindeki bozukluğun da etkisi olduğu ileri sürülmektedir. Şişmanlarda termik etki normal ağırlıkta olanlardan daha düşük bulunmuştur (Baysal vd., 1999).

2.3.8. Davranışsal Faktörler

Gereğinden fazla yemek yemek, tembellik, aşırı stres, üzüntüye bağlı, sıkıntı atmak amacı ile yemek yemek, çerez yemek, mutfakta yemek pişirirken yemek, acele çiğneyip yutmak, büyük lokma yutarak yemek yemek, şişmanlığı oluşturan etmenlerdendir (Williams, 1985).

Bazı geleneksel yiyeceklerin yerini yüksek yağlı, enerji içeriği yüksek, iştahı uyarıcı, süslü bir şekilde paketlenmiş, işlenmiş, tüketime hazır, rahatça ve ucuz olarak bulunan yiyecekler almaktadır. Artık beslenme ihtiyacı endüstriyel yemek kuruluşlarında veya restoran-lokanta tarzı ev dışı yerlerde karşılanmaktadır. Dışarıda tüketilen her öğünle daha fazla yağ tüketimi olmaktadır. Dışarıda tüketilen yiyecekler ideal kilonun korunması için gerekli besin porsiyon büyüklüğünün üstünde olabilmektedir (Gracey, 2005).

Ayrıca TV izleme alışkanlığının artması ile TV karşısında hızlı hazır tarzı yiyecek tüketimi artmaktadır. Avustralya’da yapılan bir çalışmada TV izlerken çıkan reklamların daha çok yüksek enerjili, ev dışında yenecek tarzda ve hazır yiyecek olduğu tespit edilmiştir (Gracey, 2005). Okul çağı çocuklarının en önemli beslenme sorunlarından biri de öğün atlama durumudur. Öğün atlama; okula gidip gelme saatlerinin uygun olmaması, okulda kalma süresinin uzun olması ve okul çocuğunun daha önce düzenli bir beslenme alışkanlığı kazanmamış olması nedenleriyle okul çağı çocuklarının beslenmesinde sorunlar olabilmektedir. Özellikle okul çağı çocuklarının kahvaltı yapmaları gerekirken çeşitli nedenlerle ya hiç yapılmamakta ya da dengesiz bir kahvaltıyla çocuklar okula gitmektedirler. Kahvaltının bilişsel işleve etkisini inceleyen çalışmalarda; kahvaltı yapmadan okula giden öğrencilerin bilişsel işlevinin olumsuz etkilendiği gösterilmiştir (Aksoy vd., 2005).

(29)

2.3.9. Çevresel Faktörler

Çevresel faktörler; Gıda bolluğu, yağ ve şeker gibi enerji içeriği yüksek besinlerin tüketilmesi, günümüz hayat tarzının insanları daha az harekete yöneltmesi sonucu ortaya çıkan şişmanlıkla karşı karşıya kalmamıza neden olmaktadır.

Gelişmiş toplumlarında gıda bulmak kolaylaşırken orta tabakadan insanlar için yemeklerin hazırlanışı, lezzeti, sunuluşu gittikçe daha çekici hale gelmektedir. Günlük yağ tüketimi 20. yüzyıl boyunca artmıştır (Sencer ve Orhan, 2005).

Endüstrileşme ile bazı işlerin makineleşmesi, araba kullanmak gibi sosyal yaşantıdaki değişiklikler de şişmanlığa yol açar (Williams, 1985).

ABD’de yapılan bir araştırmada şehirde yaşayan çocuklarda şişmanlık görülme sıklığının kırsal kesimde yaşayanlara göre daha fazla olduğu saptanmıştır (Pi-Sunyer, 1993).

2.3.10 Fiziksel Aktivite

İnsanların zamanlarını daha çok oturarak ve televizyon, bilgisayar karsısında geçirmeleri, endüstri devrimi ile mesleki aktivitenin azalması, ulaşımda yürümek yerine arabaların kullanılması gibi sedanter hayatın ortaya koyduğu rahatlık ve hareketsizlik ile fiziksel aktivitenin azalması enerji kaybını önleyerek şişmanlık oluşumunda etkili olmaktadır (Kopelman ve Stock, 1998) Merdiven çıkmak yerine asansöre binmek yaygınlaşmıştır. Ev kadınları için, ev işlerini kolaylaştıran ve emeği azaltan cihazların varlığı şişmanlığı olumsuz olarak arttıran örneklerdendir (Sencer ve Orhan, 2005).

Ayrıca meslek, kırsal-kentsel yerleşim alanları, aile üyeleri sayısı ve aylık gelir deki dağılım şişmanlık oluşumunda etkili olabilmektedir (Björntorp, 2001).

(30)

Şekil 3. Çeşitli Fiziksel Aktivitelerin Enerji Maliyetleri

Fiziksel Aktivite Enerji Maliyeti (kal) Fiziksel Aktivite Enerji Maliyeti (kal)

Dinlenme-uyuma 1.0 Yer kazma 6.8

Yatarak dinlenme 1.2 Marangozluk 3.5

Kitap okuma 1.4 Pasta yapma 2.5

Yazı yazma 1.5 Yük taşıma 5.2

Bulaşık yıkama 1.7 Boya yapma 2.8

Yemek pişirme 1.8 Araba kullanma 2.1

Yavaş yürüme 2.8 Balık tutma 2.1

10 kg yükle yürüme 3.5 Tenis oynama 4.6

Yokuş çıkma (yavaş tempo)

4.7 Yüzme 6.0

Yokuş inme (yavaş tempo)

2.8 Futbol oynama 6.6

(Baysal, 2002).

2.3.11. Psikolojik Faktörler

Şişmanlık ve psikolojik etmenler arasında anlamlı bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Annenin kızının şişmanlık riski altında olduğu endişesiyle davranması, annenin çocuklarına yemek konusunda sözel olarak aşırı baskı yapması ve annenin gizlice çocuğunu takip etmesi çocukların beslenme konusunda kendi özgüvenlerini kazanamamasına sebep olabilir. Anne-baba-çocuk arasındaki olumsuz ilişkiler, okulda başarısızlık, arkadaş edinememe çocuğun ruhsal yapısını etkileyip aşırı yemeye neden olabilmektedir. Bazı kimseler üzüntü, sıkıntı ve güvensizliklerini örtmek için fazla yemeye meyilli olabilirler. Bunun tersi durumlar da olabilir. Psikolojik bozukluklar, bazen fazla yemeye, bazen de az yemeye neden olabilir. Bazı şişman çocukların öyküsünde belirli bir psikolojik travma saptanabilir. Nadir olarak şişmanlık psikiyatrik bir hastalığa eşlik edebilir. Zekâ geriliği olan çocuklarda da şişmanlık sıklığı yüksektir (Lobstein vd., 2004).

(31)

Uzun bir tarihsel süreci olan ve pek çok etmenden etkilenen beden algısı kavramı, çok erken yaşlarda oluşmaya başlamaktadır. Bu kavramın oluşmasında kültürün önemli bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Yaşam boyu değişmesine karşın, özellikle ergenlik dönemi, beden algısı ve beslenme sorunlarının yaşandığı en önemli dönem olarak kabul edilmektedir. Ergenlik döneminin, bedensel değişimlerin ve düzenlemelerin yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Ergenler bu dönemde kendilerini başkalarıyla karşılaştırır ve başkalarının görüşlerine değer verirler. TV, gazete gibi toplumun alışkanlıklarını çok yakından etkileyen basın-yayın organlarında sağlık açısından doğru olmayan pek çok diyet, zayıflama reçeteleri vb. yeme bozukluklarının sıklığının artışına sebep olabilmektedir. Özellikle ergenlerde fiziksel görünüme gereğinden fazla önem verilmesi sebebiyle bu yeme bozukluklarına daha fazla maruz kalmaktadır (Aslan,2004).

2.4. Şişmanlığın Neden Olduğu Hastalıklar

Şişmanlık, insan vücudundaki sistemlerin hemen hemen tamamını doğrudan veya dolaylı olarak olumsuz yönde etkilemektedir. Şişmanlıktan en çok etkilenen sistemler; endokrin sistem, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi, gastrointestinal sistem, genitoüriner sistem ve deridir (Arslan ve ark. 2003).

Kalp damar hastalıkları şişman bireylerde ölümlerin en önemli nedenlerindendir. Özellikle yirmi beş yaşından sonraki ağırlık artışı kalp damar hastalıkları riski üzerinde en büyük etkiyi göstermektedir. Genellikle, şişman bireylerin kanlarında trigliseritler, toplam kolesterol ve düşük yoğunluktaki lipoprotein (ldl) yüksek olarak, yüksek yoğunluktaki lipoprotein (hdl) ise düşük olarak bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, beden kütle indeksinin artması ile birlikte inme ve kardiyak yetersizlik riski de artmaktadır (Dursun ve Kahramanoğlu, 2003)

Hipertansiyon ile şişmanlık arasında bir ilişki bulunmaktadır. Şişmanlık yüksek kan basıncı için bağımsız ve güçlü bir risk faktörüdür. Şişman bireylerde hipertansiyon görülme oranı zayıf bireylerde görülme oranından oldukça yüksektir. Özellikle santral şişmanlığa sahip (vücudun üst bölgelerinde yağ toplanan) bireylerde bel/kalça oranı daha çok artmakta, insülin direnci ve buna bağlı olarak glikoz intoleransı (bozulmuş kan şekeri düzeyleri) görülmek. Ayrıca şişman bireylerin

(32)

kanlarında ürik asit miktarları artmakta ve buna bağlı olarak gut hastalığına bir yatkınlık oluşmaktadır (Thomas, 1994).

Aşırı kilo, meme, endometriyum, mide ve kolonu içeren çeşitli tipte kanser gelişimi ile ilişkilidir. Şişmanlığın çoğunlukla hormonlar üzerinde yaptığı etkiyle kanser riskini artırdığı düşünülmektedir.

Safra taşları oldukça ağrılı bir durumdur ve en çok şişman bireylerde zayıf bireylere göre daha sık görülmektedir. Özellikle kilo değişimleri, sık aralıklarla kilo alıp vermeler safra taşı oluşumunda en önemli etkendir.

Yağlı karaciğer, yağlı hepatit ve yağlı siroz gibi karaciğer hastalıkları ile şişmanlık arasında ilişki bulunmaktadır. Fazla kilonun derecesine göre karaciğer hastalığının şiddeti değişmektedir.

Kalça, diz ve omurga osteoartritin en sık görüldüğü yerlerdir. Aşırı kilolu bireylerde zayıf bireylere kıyasla kalçada osteoartrit olma olasılığı iki kat daha fazla bulunmaktadır. Aşırı kilo eklemler üzerine ek bir yük bindirerek harabiyete neden olmaktadır.

Bunların dışında; fiziksel hareket zorlukları ve çeşitli kazalar, solunum ile ilgili sorunlar, çalışma veriminin düşmesi gibi yaşam kalitesini etkileyen bir çok sorun da şişmanlık ile birlikte ortaya çıkmaktadır (Mahan ve Arlin, 1992).

2.5. Şişmanlığın Prevalansı

Yaş, cins, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları, iklim, çevre koşulları ve yaşanılan yer şişmanlığın sıklığında etkili faktörlerdir (Altunkaynak ve Özbek, 2005). Toplumda şişmanlık yaygın bir sağlık sorunudur. Endüstrileşmiş ülkelerde daha yaygın olmakla birlikte daha çok gelir seviyesi düşük kesimlerde görülür. Gelişmekte olan ülkelerde ise orta ve yüksek gelir düzeyli kesimlerde daha sık görülür. Şehirlerde köylere göre daha yaygındır. Bunun nedeni ucuz, enerjiden yüksek gıdaların yenmesi, hareket azlığı ve gıdalara ulaşmanın daha kolay olmasıdır. Şişmanlık kısa ve orta boylularda daha sıktır. Doğumlar ve gebelik süresince alınan kilolar nedeniyle kadınlarda erkeklere göre daha sıktır (Özata, 2005).

Erişkin yaş grubunda şişmanlığın meydana gelmesine en fazla hareketsiz yaşam tarzı neden olmaktadır. 60 yaşına kadar kilo artışına rastlanması olağan bir olay iken, bu yaştan sonra kilo artışının olması beklenen bir olay olarak kabul

(33)

edilmemektedir. 20-74 yaşları arasındaki erişkinlerde kilo fazlalığı oluş oranı (insidans) % 24,2 olduğu bulunmuştur. Kilo fazlalığının sıklığı hem erkeklerde hem de kadınlarda yaş ile artmaktadır. Yaş ve beden kitle indeksi arttıkça Bel/Kalça (B/K) oranı da artar. Erkeklerde kilo fazlalığı 45-54 yasları arasında zirve yaparak % 31.0 değerine, kadınlarda ise 65-74 yaşları arasında zirve yaparak % 38.5 değerine ulaşır.

Şişmanlığın başlama yaşı hasta için risk faktörü teşkil eder. Bu konuda 40 yaş sınırı kritik olarak kabul edilir. 25 yaşının üzerinde olan insanlarda Beden kitle indeksinin artması ile sağlığını tehdit eden hastalıkların görülme riski de artmaktadır (Bray, 1989).

BKİ >30 kg/m² temel alınarak yapılan çalışmada, Türkiye'de şişmanlık sıklığı % 22,3 bulunmuştur. Sıklık, kadınlarda erkeklerden (kadın: % 29,9, erkek: % 12,9), kentsel alanlarda yaşayanlarda kırsaldaki gruptan (kentsel %23.8, kırsal % 19.6) daha fazla olarak tespit edilmiştir. Bölgesel dağılımlar göz önüne alındığında; şişmanlık sıklığı Doğu Anadolu'da en düşük (% 17.2) ve İç Anadolu'da en yüksek (% 25.0) olmak üzere, Güney de % 24, Kuzey de % 23.5 ve Batı da % 21.6 bulunmuştur. Tüm yerleşim birimleri ve coğrafi bölgelerde kadınlarda şişmanlık görülme sıklığının erkeklerden yüksek olduğu saptanmıştır. Genel olarak yaşlanma ile şişmanlık sıklığının arttığı gözlenmiş, 55-59 yaş grubunda en yüksek olmak üzere, orta (40-55) yaş gruplarında çalışma kapsamındaki bireylerin %30'unun şişman olduğu görülmüştür. Aktif meslek gruplarında şişmanlık daha seyrek iken emekli ve ev hanımlarında sıklık artmıştır (sırası ile % 17,3 ve % 30,7). Türkiye’de son yıllarda yapılan TEKHARF (Türkiye’de Erişkinlerde Kalp Hastalığı Risk Etmenleri) çalışmasının kapsamında da ülkemizde 25-34 yas grubu yetişkin bireylerde şişmanlık sıklığının giderek arttığı bildirilmektedir (Akbulut vd., 2007).

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre şişmanlık prevalansı Batı Samoa ve Pasifik adalarında yüksek, Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde ise orta seviyededir. Daha az gelişmiş bölgelerde (Çin, Brezilya, Asya ülkelerinde) ise şişmanlık prevalansı daha düşüktür. Dünya genelinde yaklaşık 250 milyon kişinin şişman olduğu bilinmektedir. DSÖ 2025 yılında bu sayının 300 milyona ulaşacağı belirtilmektedir. Şişmanlık yalnızca gelişmiş ülkelerin sorunu olarak kabul edilmemekte; küreselleşmenin olumsuz etkisi ile gelişmekte olan ülkelerde de bir sorun olarak dikkat çekmektedir (Süzek vd., 2005).

(34)

2.6. Ergenlerde Şişmanlık

İnsan, yaşamı süresince bebeklik, çocukluk, erişkinlik ve sonuçta yaşlılık gibi birçok farklı dönemden geçer. Biyolojik olarak birbirinden farklı birçok değişimin gözlendiği bu dönemlerde, insan vücudu sürekli bir hareketlilik içerisindedir. Genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi altında süregelen bu hareketlilik, insan vücudunun farklı zaman dilimlerinde farklı fiziksel yapı ve görünüm sergilemesine neden olmaktadır (Sağır vd.,2005). İnsan yaşamının en önemli dönemlerinden biri de ergenliktir. Bu dönem, boy ve nöro-endokrin sistemle birlikte vücut kompozisyonunda da önemli değişikliklerin meydana geldiği insan yaşamının en dinamik periyotlarından biridir (Biro vd. 2001).

Vücut kompozisyonu, besinler aracılığı ile alınan kalori miktarı ve fiziksel aktiviteyle harcanan kalori miktarı arasındaki denge ile ilgilidir. Bu açıdan vücut kompozisyonu bireyin hayat standardını yansıtması açısından da önemlidir.Vücut kompozisyonu, insanın doğumundan ölümüne kadar sabit değildir ve sürekli bir değişim göstermektedir (Gültekin vd., 2004).

Büyüme ve yaşlanma ile birlikte, sağlık, beslenme ve fiziksel aktivite seviyesine bağlı olarak vücut kompozisyonu değişmektedir. Vücut kompozisyonunda meydana gelen bu değişikliklerin büyüklüğü fiziksel aktivitenin süresi ve yoğunluğuna bağlı olarak farklılık göstermektedir.

Son zamanlarda vücut kompozisyonuyla ilgili çalışmaların oldukça arttığı görülmektedir. Bunun nedeni ise vücut kompozisyonu ile bazı hastalıkla arasında bir ilişkinin kurulması ve vücut kompozisyonunun bu hastalıkların tanısında kullanılmaya başlanmış olmasıdır.

Bu nedenle çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca vücut yağını takip etmek çok önemlidir. Çünkü her ne kadar çoğu hastalık yetişkinlikte semptomatik olsa da, şişmanlık ile ilişkili hastalıkların risk faktörlerinin çocuklarda mevcut olduğu ileri sürülmektedir (Docherty, 1996).

(35)

2.7. Ergenlerde Şişmanlık Riskini Etkileyen Faktörler

Şişmanlık, sadece erişkinlerde değil çocuklarda da giderek artmaktadır. Ergenlik döneminde şişmanlığın yaş, cinsiyet, ekonomi gibi demografik özelliklerle ilişkili olduğunu bildiren çalışmalar vardır. Ancak, bu ilişki toplumdan topluma değişiklik gösterebilir (Massa, 2002).

Şişmanlığın, giderek epidemi halini almasının altında kolay yaşam şekli nedeniyle aktivite azalması, fazla kalori alımı ve fast-food türü yeme alışkanlıklarının artması önemli rol oynar. Yapılan çalışmalarda çocuklarda şişmanlık durumunda, yetersiz fiziksel aktivite sorunundan çok, boş zamanları hareketsiz geçirmenin daha etkili olduğu bildirilmektedir. Çocuklarda şişmanlık sıklığının artması, boş zamanlarda yapılan sedanter aktiviteler (bilgisayar-video oyunları, televizyon izleme v.b.) ile ilişkilidir. Gelişmiş ülkelerde çoğu çocuk ve ergenin sedanter olmasının, dolayısıyla şişmanlık prevalansının artmasının en önemli nedeni, uzun süreli televizyon izlemedir. Diğer taraftan televizyon izlerken enerji içeriği yüksek olan besinler de sıklıkla tüketilmektedir. Televizyon izleme ile yeni şişmanlık vakaları arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Şişman çocuklara verilen diyet tedavisinin yanında televizyon izleme saatleri de azaltıldığında önemli ağırlık kayıpları gözlenmiştir. Çocuklar okula gitme zamanlarını iyi ayarlayamadıkları için -özellikle sabah okula gidenler- geç kalma korku ve heyecanı ile veya ihmal yüzünden genelde sabah kahvaltısı yapmamaktadırlar. Kahvaltı yapmak güç ve dayanıklılığı yükseltmekte, okulda öğrencilerin daha verimli eğitim almalarını sağlamaktadır. Genelde düzenli olarak kahvaltı yapan bireylerde daha yüksek düzeyde mikro besin öğesi alınmakta, alınan enerjinin yağdan gelen yüzdesi düşük, alınan posa miktarı ise daha yüksek olmaktadır (Arı ve Süzek, 2008).

2.8. Ergenlerde Şişmanlığın Önemi

Ergenlerde şişmanlık, enerji gereksiniminden ve harcanmasından daha fazla besin alınması sonucunda oluşmaktadır. Genetiğin etkisi olduğu bilinmektedir. Genellikle şişmanlık ergenlik döneminden önce, hatta süt çocuğu döneminde

(36)

başlamaktadır. Şişman ergenler fiziksel olarak inaktiftirler. Fiziksel aktivite düzeyindeki azalma toplam enerji tüketiminde de azalmaya neden olmaktadır. Sonuç olarak fiziksel aktivite azlığı şişmanlık oluşumunda etkili olmaktadır. Şişman ergenlerin boyları yaşıtlarına göre daha uzundur ve ruhsal bakımdan kendilerini değersiz hissederler. Sosyal hayattan uzak dururlar, kendilerini diğer çocuklardan farklı hissederler, özgüvenlerinde azalma olur. Tüm bunların sonucunda da iştahları artar ve sık sık bol yemek yemeye başlarlar. Diyet girişimleri de çoğu kez başarısızdır. Tedavisinin oldukça güç olması nedeniyle erken yaşlarda diyet ve egzersiz sorumluluğu geliştirilmelidir. (Erefe, 1998).

BKİ üzerinde; genetik %5, kültürel aktarım %30, aktarılmayan alışkanlıklar %65 etkilidir (Kopelman, 1998).

Şişmanlığın en sık rastlandığı yaş grubu (15 – 18) ergenlik dönemidir. Uzun dönemlerde yapılan araştırmalar, ergen kızların erkeklere oranla daha yüksek oranda şişman olduklarını göstermiştir. Dietz bir çalışmasında; şişman kadınların %30,0’unun ergen dönemlerinde de şişman olduklarını, erkeklerin ise %10,0’unun gençlik dönemlerinde şişman olduklarını bildirmiştir. Garn ve Cole ise bir çalışmalarında; şişman erkeklerin %70,0’ inin 10 yıllık bir izlem sonucunda normal kilolarına döndüğünü kadınlarda ise bu oranın %20,0 olduğunu bildirmişlerdir (Garn ve Clark, 1975).

Ergenlik döneminde görülen şişmanlık incelendiğinde; bu dönemin şişmanlık gelişmesi açısından en belirgin dönem olduğu dikkat çekmektedir. Başlangıç olarak kız çocukların erkeklere oranla daha riskli oldukları öne sürülmektedir. Araştırmacılar organizmanın yağ depolamaya bu yaşlarda başladığını öne sürmektedirler. Kız ve erkek çocuklar büyüdükçe vücutlarında yaygın olan yağ dokusunu belli bölgelere toplamaktadırlar (Mueller, 1982).

Aşırı iştah ve fazla yemek yeme gibi yeme bozuklukları, hareketsizlik ve aşırı yerleşik yaşam tarzları gelişmiş ülkelerde daha sık görülen durumlardır. Aşırı zayıflık veya şişmanlıkla sonuçlanan yeme davranışındaki bozukluklar; öz saygıda azalma, yetersiz hissetme, anksiyete, sosyal disfonksiyon, depresyon, huzursuzluk gibi ruhsal durumlarla ilişkili bulunmuştur (Aarnio vd., 2002).

Şişmanlık; kardiyovasküler risk oranını arttırmaktadır, koroner arter hastalığının %60-70’i diyetle ilişkilidir. Yine şişmanlık ile diyabet arasında ilişki vardır. BKI (Beden kitle indeksi) > 25 olanlarda bu risk 8 kat, BKI > 30 olanlarda ise 40 kat artmaktadır. Şişmanlık; kanser ile de ilgilidir. Tüm kanserden ölenlerin

(37)

%35’inde beslenme sorunu tespit edilmiştir. Bunların %70-80’inde şişmanlık söz konusudur. Şişmanlık; ağır solunum sistemi sorunlarına yol açarak, yaşam süresini kısaltmakta ve yaşam kalitesini bozmaktadır. Şişmanlık; gastrointestinal, vasküler, endokrin ve hormonsal birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Bir enerji dengesi sorunu olan şişmanlık, bu nedenle en önemli sağlık sorunlarından biri olarak ele alınmaya ve tartışılmaya başlanmıştır (Lıssau vd., 2004).

Kilo-ölüm oranı arasındaki paralel ilişki yaşlı kişilere kıyasla 50 yaş altındaki grup için çok daha önem taşımaktadır. Özellikle gençlerde şişmanlık sorununun ciddi biçimde ele alınması ve bir hastalık olarak tedavi edilmesi gerekmektedir. 6-17 yaş grubundaki her beş çocuktan bir tanesinin kilolu olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Son otuz yıl içerisinde şişman çocuk miktarı iki misline çıkmıştır. Şişmanlık denilen bu kronik hastalık çocuk hastalıkları içerisinde en hızlı artışı göstermiştir. Batı stili yaşam tarzı çocukların giderek hareketsizleşmesine, oyundan uzaklaşmasına, televizyon karşısında, video-bilgisayar oyunları oynayarak, kalorisi yüksek, yağ oranı fazla “abur cubur” besinlerle beslenmelerine zemin hazırlamaktadır. Bu zeminde şişmanlık ve bağlantılı hastalıkların gelişmesi kolaylaşmaktadır. Şişmanlığın, özellikle santral şişmanlığın kalp hatalıklarını ciddi oranda arttıran ve tip II diyabet oluşumuna zemin hazırlayan “Metabolik Sendrom” adı verilen bir hastalıkla ilişkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu hastalığı oluşturan bozukluklar; Tip II Diyabet, Hipertansiyon, Hiperlipidemi (kan yağlarının yüksek olması) ve Hiperkollesterolemi'dir. Metabolik sendrom gelişen kişide sistemik bir enflamasyon (bağışıklık hücrelerinin cevabı) gelişir ve kaçınılmaz olarak kalp ve beyin damarlarında uzun dönemde tıkanmalara yol açarak kalp krizi ve inme nedeniyle ölüm gerçekleşir (Kara vd., 2008).

(38)

3. KONU İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde konu ile ilgili yapılan bazı araştırmaların özetlerine yer verilecektir.

Aktaş’ ın Konya il merkezinde farklı sosyo-ekonomik düzeyde 11-15 yaş öğrenciler arasında şişmanlık prevalansı ve etkileyen etmenlerini belirtmeye çalıştığı araştırmasında; ülkemizde şişmanlık prevalansının kız ve erkek öğrencilerde yüksek sosyo-ekonomik aile gruplarında daha yüksek oranda olduğunu bulmuştur (%6.1 erkeklerde, % 7.3 kızlarda) (Aktaş, 2001).

Aktener ve arkadaşları “Yarı Kırsal Bir Bölgede 20-64 Yaş Arası Kadınlarda Şişmanlık Sıklığı” konulu araştırmalarında şu sonuçlara ulaşmışlardır. Tüm kadınların %25.9’u, 50 yaş ve üzeri kadınların %41.1’i, 20-49 yaş kadınların %22.2’si Şişman olarak bulunmuştur. Tüm kadınlar›n %6.3’unun BKİ’si 35.0-39.9 arasında, %1’inin BKİ 40.0’ın üzerindeydi. Elli ve üzeri yaş kadınlarda şişmanlık, 20-49 yaş grubu kadınlara göre anlamlı olarak daha fazladır. Araştırmaya katılan ve üc ve üzeri doğum yapan kadınların %31.8’i, bir-iki doğum yapan kadınların %19.6’sı şişman olarak tespit edilmiştir (Aktener vd., 2006).

Arı ve arkadaşlarının Muğla ili merkez köylerinde bir grup ilköğretim öğrencisi üzerinde yaptığı şişmanlık taramasında; tüm öğrencilerin %6.5’inin zayıf. %69.3’ünün normal, %11,2’sinin fazla kilolu ve %13’ ünün şişman olduğu belirlenmiştir. Kız öğrenciler baz alındığında; %6.3 zayıf, %69.6 normal, %13.4 fazla kilolu ve %10.7 de şişman olarak bulunmuştur (Arı ve Süzek, 2008).

Obezite Araştırma Derneği ve TEKHARF ’ ın (Türk Erişkinlerde Kalp Sağlığı Risk Profili ve Kalp Hastalığı) 1997-98 yılı çalışmalarında toplumumuzda fazla kilolu oranını erkeklerde %18-25, kadınlarda %27-34 olarak, şişman olanların oranları ise erkeklerde %24,kadınlarda %32 gibi yüksek bir oran olarak tespit edilmiştir. Çocukluk yaşı şişmanlığı son yıllarda artış göstermiş %8-12 gibi bir rakama ulaştığı bulunmuştur. Obezite Araştırma Derneği ve Cerrahpaşa Endokrin ve Beslenme Bilim Dalı ile 1998-2001 yıllarında yürütülen ve toplam 32925 kişi üzerinde yapılan taramada erkeklerde %24, kadınlar da %30-32 oranında şişman bulunmuştur (Bağrıaçık vd., 2003).

Şekil

Şekil 1. Dünya Sağlık Örgütü Tarafından Belirlenmiş BKİ Değerleri  Ölçülen BKİ  Değerlendirme  0-18,49  Zayıf  18,50-24,99  Normal  25,00-29,99  Hafif Şişman  30,00-34,99  1
Şekil 3. Çeşitli Fiziksel Aktivitelerin Enerji Maliyetleri
Şekil  4.  DSÖ  Tarafından  Çeşitli  Yıllarda  Yapılan  Şişmanlık  Prevalansı  Araştırmaları   ÜLKE  ARAŞATIRMA  YILI  YAŞ  ARALIĞI  ERKEKLER  KIZLAR  CEZAYİR  2003  7-17  6.0  5.6  ETİYOPYA  1987-1995  5-17  0.1  0.4  MALİ  1993   5-17   0,2   0,5   SENEG
Tablo 1. Araştırmaya Katılan Öğrencilerin Demografik Bilgilerinin Dağılımları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

¹TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, ²Ereğli Demir Çelik Fabrikaları, 3 İstanbul Teknik

Sarısu bölgesi lületaĢı yataklarından alınan S2B nolu dolomit (d=2.858°A )içeren sepiyolit örneğinin X-ıĢınları difraktogramı... Sarısu bölgesi lületaĢı

1. We walk/ walked in the forest last Saturday. The weather is sunny today/ yesterday. I didn't learn /learned skiing last year. My sister is 5 years old now/ last year. Last summer,

Modern Mimarlık Mirası Olarak Kervansaray Mokampları ve Kızkalesi Mokamp Koruma Yaklaşımı.. Kervansaray Mocamps as Modern

(16) çalışma- sında, Tıp Fakültesi ve Sağlık Yüksekokulu öğrencileri- nin geldikleri yer (il merkezi ya da ilçe-köy) ile BDÖ puanları arasında fark

Öğrencilerin televizyon karşısında geçirdikleri zaman ile obezite arasında anlamlı bir ilişki vardı (p&lt;0.05). Parlak ve Çetinkaya da televizyon seyretmek ile obezite

Apart from the fact that in rare cases the tumor is too small to be detected, prenatal ultrasonographic diagnosis of SCTs is essential to detect various prenatal

Hastanesi lipit polikliniğinde 2003-2006 yıllarında takip edilen 37 hipotiroidi hastasının dosyası retrospektif olarak incelendi ve hastalar, başvuru sırasındaki vücut kitle