CE L ÂL
Y a z a n : ] P . İS .Ruhunda solmaz çiçekler taşıyan, on ların rengini ve kokusunu birer şiir de meti halinde yurddaşlarına sunan Celâl Sahir, çoktanberi bu toprak üstünde bir gölge gibi sürünüyordu. Fen, bu mahzun gölgeyi yeniden canlandıramadı, ayağa kaldırmadı; ve ince duygulu şairi gölge- leştiren hastalık, sonunda büsbütün galip çıktı, onu gölge olarak ta aramızda bırak madı, alıp götürdü.
Celâl Sahir, anadan şair doğan bir san’atkârdı. Babası Hakkı Paşanın şiirle ilgisi yoktu,r fakat anası Fehime Nüzhet şairdi, güzelliğe candan bağlı bir kadındı. Celâl işte bu ananın sütünden güzelliğe * sevgi beslemeği ve kadını ilâh tanımayı f aldı. Daha pek küçük yaşta sevdi, bo- ^yuna sevdi ve sevgisini şiir halinde teren
nüm etmeğe başladı.
Henüz « Nümunei Terakki» okulunda okurken, ona « şair çocuk » diyorlardı. Yaşına hiç te uygun düşmiyen ince duy guları, temiz düşünceleri ve parlak söz leri Abdülhamid devrinde bile dikkat uyandırdı, kendine «liyakat madalyası» verildi. Nümunei Terakkiden Vefa idadi sine geçen Celâl Sahir, şimdi: «Nişanlı Şair» diye anılıyordu; ve bütün okul arka daşlarını imrendiriyordu.
Vefa idadisinde, içli şair İsmail Safa onun hocasıydı. Fakat kendisine hoca gibi değil, arkadaş gibi muamele ederdi.
Celâl Sahir, Servetifünun üstadlarile bir safta çalışmış olmakla beraber, Serve- tifünuncu değildi. Düşünce ve üslub ba kımından o üstadlarla münasebeti - olduk ça- zayıftı. Onlar, yazılarını pek ağdalı yazıyorlardı. Celâl Sahir sadelikten hoş lanıyordu. Sonra ötekilerde felsefe me rakı vardı. Celâl Sahir, yalnız «aşk» ve yalnız « kadın güzelliği» terennüm edi yordu.
Meşrutiyet ilân olununca Celâl, «Fec- riatî» mahfilini kuranların başında bulun du. Yeni bir ebedî çığır açılmasında ön ayak oldu. Bir yandan Servetifünunda ve başka mecmualarda basılan şiirlerini «Be yaz Gölgeler» adı altında topladı, bir
Î
andan da «Demet» mecmuasını kurarak ikretlerin, Cenahların yolundan ayrı bir yolda yazılar neşrine koyuldu.Fakat ince bir hastalık onu, yavaş yavaş pençesine alıyordu, için için kemir meğe başlıyordu. Yalnız güzellik ve yal nız kadın için inliyen dudaklarda şimdi, mikrobların hırpaladığı bir ciğerin iniltisi titriyordu, Celâl hergün biraz daha solu yor.. ve biraz daha sönüyordu.
llâçdan ziyade aşk, onu, hastalıkla yaptığı mücadelede korudu. Zayıf bir
bünye sahibi olduğu halde aşktan aldığı küvetle uzun yıllar vereme karşı da yandı, gölgeleşmekle beraber yıkılmadı. Türk dilinin özgürlüğü için açılan sefer-
8
S AHİ R
: • '. Ö L D Ü ! .
Celâl Sahlrin, saylavı bulun duğu Zongul- dakta, Kömür ma den lerir. de çekilmiş bir fo to ğ ra fı: Celâl Sahir (maden işçisi kılığında ) ; Karısı; ma den direktö rü Bay Esat; Belçikalı bir mühendis.berlikte çalışacak ve o seferberliğin za ferle sonlanmasma yardım edecek kadar kuvetli' kaldı.
Türk dilinin özgürlüğü onun en kutsal ülkülerinden biriydi. Bu
ülkünün gerçekleştiğini gördü, sevindi ve işte o sevinçle mezara girdi.
Zavallı Beyaz Göl
Aşağıya geçirdiğimiz bu şiiri ve yukarı daki resimleri, Celâl Sahir, bundan bir müddet önce bize göndermişti.
Bunları, onun ölümüne ağlarken mec muamıza koyacağımızı, kim düşünebilirdi?..
ıııtııııııınımımnmınn...mu...mu... m
ÖFKELİYLE BAŞ; BAŞA
ölez sen, geler şairi; bu topraklar üzerinde topu topu elli iki yıl mı yaşıyacaktın ? .. Bu vakit siz ölümüne, güzeller ve güzellikler ağlasın!..
* * *
(Yarım Ay)ı çıkarmağa başladığımız zaman Celâl Sahirden bir yazısını ve bir resmini istemiştik.
Bazı gönlün çırpınır sinirli bir acıyla, Yahut beynin şahlanır bir hırsın kırbacıyla; O zam an gözlerin sert, sözlerin ağır olur. F ak a t benim gözüm kör, kulağım sağır olur • Dik bakışını görm em , katı lâfını duym am . Kızsan da, darılsan da n afile... Sana uym am .
Eylül 1935
Celâl Sahir
ıııiHHnıınıııımııııııiHnıııınıımııiiimıııiHiıı
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi