• Sonuç bulunamadı

EDİTÖRDEN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EDİTÖRDEN"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

Nisan-Mayıs-Haziran 2013

Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi’nin bir önceki sayısında iktidar olabilme/sürdürebilme planlarının “inşaat sektörü” üzerinden nasıl yapıldığını; ucuz işçilik ve emek sömürüsü, ekonomik hedefler ve yeniden yapılanma ile birlikte vurgunlar ve kamusal alan yağmasını tartışmıştık. Böylesine emek yoğun çalışmada tartışılmayan işçi sağlığı ve güvenliği ve bu kurgunun gereği ortaya çıkan iş cinayetleri ile tükenen insan bedenlerine dikkat çekmiştik.

Dünyada inşaat sektöründe ölümler ve yaralanmalar, yüksek kâr hırsı mantığı çerçevesinde inşaat üretiminin doğal gereğiymiş gibi kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Ancak Türkiye’de durum işçi cinayetlerini de aşıp işçi katliamlarına dönüşmüştür.

İnşaat sektöründe işveren, hızlı ve çok kazanma adına daha kısa zamanda çok iş yaptırarak (işçinin haklarını da hiçe sayarak) işi bitirmek istemektedir. İşin kontrolsüz hızlandırılması (bazen 24 saat çalışmaya kadar), işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yeterince alınmaması ile birleştiğinde iş kazaları kaçınılmaz hale gelmektedir.

İnşaat sektöründe istihdam artarken güvencesiz emek rejiminin yapısı da yeni bir değişime girmiştir ve çalışma ilişkileri taşeronlaşma üzerinden daha baskıcı olarak şekillenmektedir. Ayrıca, küçük işletmelerde günübirlik ya da kısa süreli kayıtdışı istihdam da yaygındır. Örgütlenmesi engellenen inşaat işçileri toplu iş sözleşmesi yapamamakta, temel hakları ve sosyal güvenceleri kısıtlanmaktadır. Taşeronlaşan sektörde sendikal örgütlenmeye gidemeyen inşaat işçileri baskıcı rejime direnmek adına dernek vb farklı örgütlenme denemeleri yapmaktadırlar. Fiili mücadele sonucu kısa erimli hakların alınmasıyla örgütlenme gerçeği ile tanışan işçilerde değişimler gözlenmekte, dayanışma ve kolektif hareket etme becerisi gelişmektedir.

İnşaat sektörü getirim paylaşımında en büyük payı alan ana işveren, sözleşmeleri yaparken işçi sağlığı ve güvenliği açısından riskleri ve sorumlulukları da alt işverene devretmektedir. İşverenin siyasi iktidar ilişkisinin gelişmişlik düzeyine göre “riskler ve sorumluluklar” açısından ana işveren ile birlikte alt işveren de “denetimsizlik” şemsiyesi altında korunmaktadır. Kendini denetletmeyen işletmeler işçi sağlığı ve güvenliği harcamalarını en aza indirerek haksız kazançlarını kâr hanesine kaydetmektedirler. Bu ilişki zincirinde alt/üst her türlü işveren “riskler ve sorumluluklar” konusunda geniş hacimli yazılı metinlerin altına imza atarken; işçiye de haklarını değil sadece sorumluluklarını hatırlatan belgeler sunulmaktadır: İşçinin “Her türlü kişisel koruyucu donanım ile işçi sağlığı ve güvenliği eğitimlerini aldım” ifadesi altına attığı imza sonrasında sorumluluk doğrudan kendisine yüklenmektedir. Hak arayışı mücadelesinin önünü kesen “istifamın kabulünü arz ederim” yazılı tarihsiz evrak işçiye işe girişte imzalatıldığında işçi sağlığı ve güvenliği önlem, korunma ve eğitim süreci işveren gözünde bitirilmektedir. Bu kurgunun başarıya ulaşması işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını da ‘hukuken’ koruma altına alacağından; her an “kaza” olabilir düşüncesiyle profesyoneller bu süreci işçinin işe girdiği birinci günde tamamlamaktadırlar.

“Riskler ve sorumluluklar” nasıl işçiye yıkılır? ya da “İşveren nasıl kalkınır?” sorularına yanıt olarak pürüzsüz zemin hazırlama adına yapılan düzenlemelerle “risk analizi” yapma/yaptırma zorunluluğu getirildi. Mevzuata göre iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri önce “eğitim” sonra “talimatlar” vererek işçiyi tehlikeye özel hazırlayacak ve görevlerini tanımlayarak sorumluluğu ona yükleyecek. Kanun, “sorunu arama, çalışanı koruma” değil “sorumluyu bulma” amacıyla cezai düzenlemeler getiriyor. Bir başka ifade ile olası bir kaza durumunda işvereni haklı çıkartacak mahkeme delilleri önceden hazırlanıyor. Hukuksal düzenlemelerde “işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli” sorgulanıyor, yani işverenin olası ekonomik zararları koruma altına alınıyor. İşçi, işyerindeki üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak konusunda maddi/manevi yükümlülük altına giriyor.

Özetle, inşaat işverenleri “işsizlik” gerçeği üzerinden işçiler arasında haksız rekabet ortamı oluşturmakta, işçi ücretleri aşağı doğru çekilirken “riskler ve sorumluluklar” ise işçi tarafından çaresizce kabul edilmektedir. İşçi, durumun hayati önemini fark ettiği halde, rekabet koşullarında işçi sağlığı ve güvenliği sorununu ötelemektedir.

EDÝTÖRDEN

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

m e s l e k i s a ð l ý k v e g ü v e n l i k d e r g i s i

İ

çindekiler için t

ı

klay

ı

n

ı

z...

(2)

2

Nisan-Mayıs-Haziran 2013

Dergimizde yer verdiğimiz araştırmalarda da gözleneceği (Gürcanlı) gibi kaza analizlerinde işçinin düşmesi, işçinin üzerine malzeme düşmesi, elektrik çarpması, doku kayıplı organ yaralanmaları ilk sıralarda yer alıyor. Bu kazalar işçiyi çalışma ortamından uzaklaştırırken her durumda ‘öldürüyor’; yaşamını sonlandırıyor ya da tek sermayesi olan beden bütünlüğünü kaybettiriyor. İşçi, iş güvencesizliği, işsizlik korkusu, ekonomik açmazlar ve despotik çalışma ilişkileri vb faktörlerin etkisiyle –işveren deyimiyle “çalışırken dikkatsiz davranması” sonucu-kazalara maruz kalıyor.

İnsan neden düşer ya da insan neden dikkatsizdir? Sorusunun tıp biliminde bilinen yanıtları vardır. Dikkatsizliği tıbbi açıdan inşaat özelinde incelediğimizde; işçi yeterince dinlenemediğinde, yeterince beslenemediğinde, iş stresinin ve patron baskısının arttığı durumlarda “dikkatsizlik” kaçınılmazdır. İşçinin işe girişte işyeri hekimi tarafından çalışma ortamına uygun olarak muayenesi yapıldığında; örneğin; nörolojik hastalıkları (denge, bilinç vb), görme problemleri, kalp-damar hastalıkları, diyabet, böbrek yetmezliği, karaciğer hastalıkları, kas-iskelet sistemleri sorunu olup olmadığı değerlendirildiğinde (gerektiğinde uzman görüşü istendiğinde) işçiler bu kadar düşmeyecektir. Yeterince dinlenen, sabah kahvaltısını yapan, çalıştığı işe uygun kalori alan, ara beslenme ve dinlenme araları düzenlenen işçiler düşme ve dikkatsizlik sorunu ile daha az karşılaşmaktadırlar. Araştırmalar da gösteriyor ki; işçiler öğle yemeği öncesi ve akşam iş bitimine yakın daha fazla kaza geçirmektedirler. Bu araştırmalar ‘akıllı’ işverenler tarafından yorumlandığında “kaza maliyetlerini azaltmak ve iş verimini artırmak” adına sabah ve öğleden sonra ikramlı dinlenme araları verilmektedir. Ancak ‘daha akıllı’ işverenler işçinin her dakikasını değerlendirmektedirler.

İşçiye çalışma koşullarına göre yapılacak ek laboratuar muayeneleri işçinin düşmesine neden olabilecek hastalıkları işe girişte ve sonrasında görmemizi sağlamaktadır. İşçinin kaza geçirmesine neden olabilecek durumlar çok basit muayene ve laboratuar yöntemleri ile önceden tespit edilebilmektedir. Bu tür tespitlerin yapıldığı durumlarda ise işçinin çalışabileceği ortamları tanımlamak, olası ölüm ve yaralanmaları önleyecektir. Uygulamada neden-sonuç ilişkisi kurulamıyor, mevzuatın da yönlendirmesiyle meslek hastalığı olarak karşımıza çıkabilecek durumlara ilişkin testler (akciğer grafisi, odyometre, SFT gibi) öncelenerek işçi değil, işveren ya da işyeri hekimi güvence altına alınmaya çalışılmaktadır.

İnşaat sektöründe hiç kimsenin iş güvencesi bulunmuyor. İş güvencesini sınıf mücadelesi üzerinden değil akrabalık, hemşerilik ve etnisite üzerinden sağlamaya çalışan işçiler kümeler halinde istihdama gereksinim duyuyorlar; Kürt işçilerin ötekileştirilmesi politikası Kürt coğrafyasından doğru alt taşeronun altında “gizli taşeron” grupların ortaya çıkmasını sağlıyor. Alt taşeronun “Alo Van…”, “Alo Urfa…” vb diyalogu üzerinden hazır köyünde bekleyen gruplar akşamdan sabaha ‘ucuz işçi kıtaları’ olarak inşaat sahasının önüne geliyorlar. Ölen ve yaralanan işçilerin yarıdan fazlasının “vasıfsız” olması (Gürcanlı) ve vasıfsız işçilerin de tamamına yakınının Kürt coğrafyasından geldiği gerçeğini gözlemleyebiliyoruz. Tıpkı mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ilişkilerinde olduğu gibi Kürt coğrafyasından dayıbaşı, çavuş, kalfa, elçi vb gibi yakıştırma temsiliyeti olan kişiler aracılığıyla istihdam ve sonrasında çalışma ortamında ‘otokontrol’ gerçekleşiyor. İşin mevzuat boyutu SGK kurallarına uydurulurken (örneğin işçiye 800-900 TL bordro üzerinden resmi olarak verilirken) bu ücretin iki katı kadarı da aynı işçi için alt ya da gizli taşeronlara teslim ediliyor. İşçi adına birilerine elden verilen paradan işçinin alabileceği miktar “güçler dengesi” üzerinden belirleniyor ya da bu para işçiden ‘habersiz’ paylaşılıyor.

Kürt coğrafyasından getirilen mevsimlik tarım işçilerinin barınma koşulları ile inşaat işçilerinin barınma koşulları sağlıksızlık, gayriinsanî asosyal ilişkiler açısından ortaklaşıyor. Tarımda ya da inşaatta işçinin insani ilişkileri zayıflatılırken, her iki kesim de uyku hali dışındaki zamanlarda kesintisiz çalışmaya zorlanıyorlar.

Son dönemde daha çok görmek zorunda kaldığımız inşaat işçilerinin sorunlarına kısmen girebildik. Sonraki sayılarda da söyleyeceklerimiz olacaktır…

EDÝTÖRDEN

t ü r k t a b i p l e r i b i r l i ð i

Referanslar

Benzer Belgeler

1) Ağrı kesici ile azalan baş ağrısı baş ağrısının acil müdahale gerektirmeyen bir baş ağrısı olduğunu gösterir mi? Bu sorunun cevabı ağrı kesici ile azalan baş

biyolüminesan substrat kullarak transformantların taranması ekspresyon

Dermatologlarda ‘eğer mesleğe bağlı el egzaması olan hastalara kendiniz tanı koymuyorsanız, nedenini belirtir misiniz?’ sorusuna ‘test yapacak materyalim ve ortamım

10 Güdüsel değer tipi arasındaki ilişkilerin kuramsal modeli  (Bacanlı, 2017).. Schwartz

İşyerindeki sağlık gözetimi ile ilgili çalışmaları kaydetmek, iş güvenliği uzmanı ile işbirliği yaparak iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili

Yapılan pek çok çalışmada da sağlık hizmetlerinin etkili ve verimli sunulmasında vazgeçilmez bir yeri olan hemşirelerin, sağlıksız çalışma ortamları nedeniyle

Hastane çalışanlarında yapılan anketimizin sonu- cuna göre işe bağlı olarak görülen sırt ve üst ekstemi- te ağrıları sırasıyla en çok boyun, sırt, omuz, el-elbileği ve

Hastane yönetimi tara- fından sağlıklı çalışma ortamı ile ilgili bilinç oluşturmak, bu uygulamaların sağlık çalışanları açısından yaratacağı kazanımların